Sivas katliamında yaşamını yitirenler, katliamın 29’uncu yıl dönümünde Malatya’da anıldı. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Malatya Şubesi Başkanı Latife Ulutaş, katliama ilişkin davanın yeniden zamanaşımına uğratılmak istendiğini savunarak, “Herkes bilmelidir ki Sivas Madımak Katliamı insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve insanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmaz ve olamaz” dedi.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Malatya Şubesi, Sivas’ta 2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli’nde yanarak hayatını kaybedenleri anmak için yürüyüş düzenledi. Paşaköşkü mahallesinden başlayan yürüyüş, Emeksiz Yüzüncü Yıl Kavşağı’nda sona erdi. Yürüyüş sonrası açıklama yapan Şube Başkanı Latife Ulutaş, “2 Temmuz Madımak katliamının üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen katliamın hesabı verilmemiş, arkasındaki gerçek sorumlular açığa çıkarılmamış, katliamda bizzat rol oynayan çoğu piyon bir grup hakkında göstermelik davalar açılsa da adalet yerine getirilmemiştir” diye konuştu. Ulutaş, özetle şunları söyledi:
“HERKES BİLMELİDİR Kİ SİVAS MADIMAK KATLİAMI İNSANLIĞA KARŞI İŞLENMİŞ BİR SUÇTUR”
“Katillerin çoğu affedilmiş, yurt dışına çıkarılmış, normal yaşamlarına devam ettirilmiştir. Bilinçli olarak uzatılan davalar zamanaşımına uğratılmış ve tutuklu olanlar dahi serbest bırakılmışlardır. Bu zamanaşımı kararı, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ‘Milletimize hayırlı olsun’ denilerek karşılanmış ve büyük bir memnuniyet duygusu ile halka ilan edilmiştir. Aranan sanıklar yönünden devam eden mahkeme süreci de önceki süreçlere benzer bir biçimde devam etmekte ve adeta şehit ailelerimiz başta olmak üzere Alevi toplumunun sabrı zorlanmaktadır. Dava yeniden zamanaşımına uğratılmak istenmektedir. Herkes bilmelidir ki Sivas Madımak Katliamı insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve insanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmaz ve olamaz.”
“DÖNEMİN TÜM SİYASAL SÜREÇLERİ İLE AMASIZ, FAKATSIZ YÜZLEŞİLMESİ GEREKMEKTEDİR”
“Madımak katliamı ile amaçlanan şey ve topluma verilmek istenen mesajın sadece insanların yakılması, katledilmesi olmadığı bilinmelidir. 1990’lı yıllarda bir yandan gelişen sınıf mücadelesi ve devrimci durum, diğer yandan ulusal mücadelenin yükselişi, ortak mücadele zeminini geliştirmiştir. Bu somut durum, egemen güçleri harekete geçirmiş, siyasal iktidarı, gelişen bu dalgayı zayıflatmaya yönelik hamle arayışlarına itmiştir. Madımak katliamı, toplumun ayrışması, kutuplaştırılması ve kendi içinde çatışma ortamları oluşturulması için bilinçli seçilmiş bir Alevi katliamıdır. Bu katliam da öncesinde ve sonrasında yaşanan diğer katliamlar gibi tarihin utanç sayfalarında yerini almıştır ve asla unutulmayacaktır. Katliamın diğer bir amacı da toplumun sınıf siyasetinden uzaklaşıp kimlik siyasetine yönelmesini sağlamaktır. Katliamın nedenleri ve sonuçlarının tüm gerçekliği ile ortaya çıkarılması için devletin tüm organları ile birlikte, Tansu Çiller’in başbakan, Erdal İnönü’nün hükümet ortağı olduğu dönemin tüm siyasal süreçleri ile amasız fakatsız yüzleşilmesi gerekmektedir. Arkasındaki gerçek faillerin açığa çıkarılması için bu bir zorunluluktur. Madımak katliamı, ancak ve ancak tarihle yüzleşilerek aydınlatılabilir. Bu dönemde, Madımak katliamı dışında başta Gazi ve Ümraniye olmak üzere birçok katliam yaşanmış, adına ‘faili meçhul’ denilen binlerce cinayet işlenmiştir. Aydınlar, gazeteciler, devrimciler, yurtseverler katledilmiştir. Ne Madımak katliamını ne de bahsi geçen cinayetleri unutmadık, unutmayacağız ve unutturmayacağız.
“DEMOKRASİNİN TÜM KURALLARININ VE KURUMLARININ İŞLETİLMESİNİ TALEP ETMEK İÇİN BURADAYIZ”
Aleviler olarak bir kez daha diyoruz ki cemevlerimiz Alevilerin ibadethanesi olarak bir an önce kabul edilmeli ve anayasal güvence altına alınmalıdır. Kapatılan ve vakıflar aracılığı ile el konulan dergâhlarımız gerçek sahibi olan biz Alevilere geri verilmelidir. Her türlü ayrımcılık son bulmalı ve kime karşı olursa olsun nefret söylemleri en ağır biçimde cezalandırılmalıdır. Alevi köylerine cami yapılmasından vazgeçilmeli, her türlü asimilasyon politikasına son verilmelidir. Alevilerin kutsal mekânlarına yapılmak istenen baraj, HES, maden ve taş ocağı projeleri derhal iptal edilmelidir. Zorunlu din dersleri tüm eğitim kurumlarının her kademesinden kaldırılmalı, eğitimin içeriği bilimsel ve çağdaş normlara kavuşturulmalıdır. Devlet, tarihimizle ve yaşatılan katliamlarla yüzleşmeli ve hesabını vermelidir. Madımak Oteli, tartışmasız utanç müzesi olmalıdır. Bütün bu taleplerimizle katliamın 29. yılında buradayız ve bir aradayız. Adalet için, barış için, bir arada kardeşçe yaşamak için buradayız. Demokrasinin tüm kurallarının ve kurumlarının işletilmesini talep etmek için buradayız.
“DENENMEMİŞ BİR TEK YOL KALDI, O DA BARIŞ”
En temel talebimiz olan eşit yurttaşlık hakkımızı haykırmak için buradayız. Bir kez daha ifade ediyoruz ki bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün iktidarlar baskı, şiddet, tutuklama, inkar, imha, asimilasyon vb. bütün yöntemleri denediler. Denenmemiş bir tek yol kaldı, o da barış. Biz Aleviler, kimsenin inancından, kimliğinden, dilinden, kültüründen, cinsiyetinden dolayı ötekileştirilmediği, horlanmadığı, öldürülmediği, herkesin barış içinde bir arada kardeşçe yaşadığı, hakça bölüşümün esas alındığı, savaşların ve sömürünün son bulduğu, kısacası inancımızda ‘rızalık şehri’ olarak tarif edilen bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu dünyayı bütün ötekiler ile birlikte inşa edeceğiz. Haramilerin saltanatını er ya da geç ama mutlaka yıkacağız. Katliamların hesabını mutlaka soracağız. Bu ülkeyi ve bu dünyayı yaşanır kılmak biz insanların elindedir. Bu gerçeği her yerde ve her alanda haykırmaya devam edeceğiz. Değil 29 yıl, 29 asır da geçse Madımak katliamını ve diğer işlenmiş insanlık suçlarını unutmayacağız.”