CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “Millet de sizi ilk seçimlerde evinize eliyle yollayacak. Sonra milletimiz, için güzel günler, suçişleri bakanı için hesap verme günleri başlayacak. Dört bakanınızı kaçırdınız, Yüce Divan’a gidecekler. Verdiğin bütün kanunsuz emirler için bu milletin taktirinde, parlamentonun oylarıyla, Anayasa Mahkemesi’nin önünde hesabını vereceksin. O hesabı senden sormak, bu millete namus borcumuzdur” dedi.
CHP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Özgür Özel, Manisa’da; CHP Demirci İlçe Başkanlığı’nda gündemi değerlendirdi. Özgür Özel, sözlerine ANKA Haber Ajansı parlamento muhabiri, gazeteci Mehtap Belen’in hayatını kaybetmesi nedeniyle duyduğu üzüntüyü aktararak başladı. Özel, “Kanserle mücadele ediyordu. Kazanacağını ümit ediyorduk. Hayat dolu, gayretli, çalışkan bir arkadaşımızdı. Mehtap Belen’i kaybetmenin büyük üzüntüsü içindeyiz. ANKA Haber Ajansı’na, arkadaşlarına, ailesine ve Parlamento Muhabirleri Derneği’ne bir kez daha başsağlığı diliyoruz” dedi.
Özel, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu hafta kötü bir haftaydı. Konya Şehir Hastanesi’nde kardiyoloji uzmanı doktor Ekrem Karakaya’nın öldürülmesi hepimizin yüreğini dağladı. 2002 yılında Gaziantep’te Ersin Arslan kalbinden bıçaklanmıştı. O günden bugüne 10 yıl geçti. Ersin Arslan hayatını kaybedene kadar defalarca sağlıkta şiddeti araştıralım demiştik, kabul etmemişlerdi. Sağlıkta şiddetin araştırılması ile ilgili rapor duruyor. Sağlık meslek örgütlerinin önerileri duruyor. Türk Tabipleri Birliği’nin önerileri duruyor. Ama biz Adalet ve Kalkınma Partisi’ni gerçek anlamda sağlıkta şiddeti ortadan kaldıracak tedbirleri alma ve etkin olarak uygulama konusunda ikna edemiyoruz.
Dün Sayın Genel Başkanımız çağrıda bulundu. Biz gerekli girişimlerde bulunuyoruz. Bayramı takip eden ilk günlerde, Sağlık Komisyonu Başkanı Recep Akdağ’ın, zaten yazın da çalışma izni Meclis tarafından verilmiş olan Sağlık Komisyonu’nu derhal toplantıya çağırmasını talep ediyoruz.
Öncelikle Türk Tabipleri Birliği’nin aynı mahkeme salonlarında olduğu gibi kim olursa olsun polis, güvenlik görevlisi, jandarma… Sağlık hizmetlerinin sunulduğu yerlere girerken silahını dışarıda bırakmasını istedikleri bir düzenleme var. Gerekli kanun teklifimizi sunduk. Bunun hem Sağlık Komisyonu’nda, hem Adalet Komisyonu’nda ivedilikle ele alınmasını bekliyoruz. Yasal düzenlemelerin Meclis Genel Kurulu’ndan geçirilmesini bekliyoruz.
CHP olarak Meclis Genel Kurulu’nu bayramdan sonra toplantıya çağıracağız. Bu konuda Sayın Şentop’la da grup yönetimi olarak temaslarımız olacak. En uygun günde bütün partilerle görüşerek bu toplantıyı gerçekleştirmeyi son derece önemsiyoruz.
“KANUNSUZ EMİRLER SONUCUNDA HEM GAZETECİLERE HEM SAĞLIK EMEKÇİLERİNE ŞİDDET UYGULANDI”
Dün doktorların, sağlık emekçilerinin tepkilerini dile getirmek üzere özellikle İstanbul’da çıktıkları meydanlarda İçişleri Bakanı’nın, suç işleri bakanı Süleyman Soylu’nun vermiş olduğu yine Anayasa’ya aykırı, kanunsuz emirler sonucunda hem gazetecilere hem sağlık emekçilerine şiddet uygulandı. Bu şiddeti kınıyoruz. Bunun hesabını soracağımızı bir kez daha söylüyoruz. Kanunsuz emiri alan kolluk güçlerine de şunu söylüyoruz: ‘Kimse bizi yaşatmak için kendi hayatlarını en büyük risklere atmış olan sağlık emekçilerine karşı şiddet uygulamaya çalışmasın. Bunun toplum vicdanında çok ağır bir karşılığı olur. Suçişleri bakanının ne dediğine bakmayın. Siz, vicdanınızı, kanunları ve Anayasa’yı dinleyin. O sağlık emekçileri, sizin anneniz, sizin babanız, sizin kardeşiniz yaşasın diye kimi kendisi öldü kimi de hayatlarını tehlikeye attı.’
“SAYIN ŞENTOP, AĞZINDAN ÇIKANI KULAĞIN DUYSUN”
Mustafa Şentop demişken, bir video konferansla katıldığı 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin konferansta şöyle bir ifade kullanmış: ‘Cumhurbaşkanı’na karşı sandıkta zafer kazanmayanlar, sinsice örgütlenmiş bir yapı vasıtasıyla milli iradeye son verme cüretine kapıldılar. Bu millet onlara gereken dersi verdi.’ Sayın Şentop, ağzından çıkanı kulağın duysun. Bak bayram arefesindeyiz, bayramlık ağzımızı açtırıp da kalbini kırdırma. O gün Meclis’te sen yoktun ama biz vardık. Darbeyi duyduğumuz anda AKP grubunu, diğer grupları, günün Meclis Başkanı’nı arayıp; darbeye karşı direneceksek Meclis’ten direneceğiz diyen, bu telefonu açan benim. Benim Genel Başkanım, ‘seçilmiş iktidarın, seçilmiş Meclis’in arkasındayız, darbe kimden gelirse gelsin, tam karşısındayız’ demiş; bizi o Meclis’e yollayan, ilk fırsatta da Ankara’ya dönüp, ertesi günkü oturumda da darbe karşıtı tutumunu net olarak ortaya koyan kişi odur. Ne demek, ‘sandıkta yenemeyince?’ Ne demek sinsice darbeye giriştiler? O darbeye girişenler sizin et ve tırnak olduklarınız, ne istediyse verdikleriniz ve başımıza bela ettiklerinizdir. Sayın Şentop kötüyü söyletme. Benim çocuğum devlet okullarında okudu, seninkiler FETÖ okullarında okudu. Çocuklarını FETÖ okullarında okutan sensin, FETÖ’ye ağzı dolu dolu en güzel sözleri söyleyen, iltifatlar eden sensin. Benim partim bu tehlikeye dikkat çekerken sözcülerinin üzerine yürüyen sizlersiniz. Kamer Genç’i linç eden sizlersiniz. O geceki konuşmamı, A Haber’deki spiker, böylesi yapılmadı diye anlatıyordu. Bugüne kadar çok eleştirdik, şimdi Özgür Özel’i alkışlama zamanı diyordu. Ben dedim ki, ‘Yüz yıllık partiyiz, yeneriz yeniliriz; demokrasiden vazgeçmeyiz. Darbenin karşısındayız.’ Bu lafı söylemiş kişiye, o kişinin partisine ‘sandıkta yenemediler, darbeye giriştiler’ demek hadsizliktir. Derhal özür dileyeceksin, yoksa çok daha beterlerini duyacaksın. Bu sözlerdeki küstah, kaba yalanın derhal tashihine ihtiyaç vardır. Aksi takdirde bunun hesabını Şentop’tan sorarız.”
“ADALET VE KALKINMA PARTİSİ, KRİZ DEVRALDIK DİYORDU. 30’DA ALDIĞI ENFLASYONU YÜZDE 138’E ÇIKARDI”
Her ne kadar Maliye Bakanı; ‘ekonomi, gözlerdeki ışıltıdır’ dese de ekonominin bir güven işi olduğunu, öngörü işi olduğunu ve bir bilim olduğunu hepimiz biliyoruz. Bütün dünya da kabul ediyor. Burada, 12 aylık cari işlemler açığının 29 milyon dolara tırmandığını ifade etmemiz gerekiyor. Ancak Nebati, halen daha altı ay uyuyalım uyanalım düzelecek, gözümün içine bakın düzelecek diye milletle alay etmeye devam ediyor. Buradan bir kez daha ifade edelim. AK Parti geldiğinde enflasyon, TÜFE’de 29, bugünkü adıyla ÜFE’de 30’du. Bugün gelinen noktada; bu rakamlar TÜİK’e yani Tayyip’i Üzmek İstemeyen İstatistik Kurumuna göre, ÜFE’de 80’e, toptan eşya fiyatlarında ise yüzde 138’e dayandı. Adalet ve Kalkınma Partisi, kriz devraldık diyordu. 30’da aldığı enflasyonu yüzde 138’e çıkardı. Gerçek enflasyon rakamının yüzde 175’ten aşağıda olmadığını bütün bilim insanlar söylüyor.
“O HESABI SENDEN SORMAK, BU MİLLETE NAMUS BORCUMUZDUR”
Suçişleri bakanı, reisinin talimatlarıyla, saraydan gelen talimatlarla ve kendi yetkilerini aşarak sürekli bir şeyler yapıyor. En son, iki tane belediye başkanımız hakkında yaşananlar var. Bunlara dikkat çekmek gerekiyor. Bunlardan bir tanesi, geçen dönem Avcılar Belediye Başkanımız, Handan Toprak. 96 gündür tutuklu. 8 yıl önce, belediyede bir soruşturma açılmış, İçişleri Bakanlığı demiş ki başkanın bir ilgisi yok. Çünkü, ihale komisyonu var. Başkanı soruşturmanıza gerek yok. 8 yıl sonra, bu görüşe rağmen dosyayı tekrar açıp Handan Toprak’ı tutuklayarak Bakırköy Cezaevi’ne koydular ki bir algı yapsınlar. Dosyaya gizlilik koydular. Dosyanın içinde hiçbir şey olmadığını hepimiz biliyoruz. Şimdi iddianame hazırlamayarak kendisini içeride tutuyorlar. Gelinen bu noktada bir an önce iddianame hazırlanmasını, bir an önce dosyadaki gizliliğin kaldırılmasını ve milletin gerçekleri görmesini bekliyoruz. Diyorlar ki ‘Handan hanım Erkan Karaaslan diye biri var. Onunla ilişkin var. Sen deki Erkan Karaaslan’ı bize CHP Genel Merkezi yolladı. Biz onun üstünden bir komplo kuralım. Seni buradan bırakalım.’ Handan hanım, bu kirli teklifi reddettiği için içeride. Bu teklif, daha önce de sayın Erkan Karaaslan İstanbul seçimlerinden önce tutuklanmıştı. Anketlerde kaybettiklerini görenler, gidip Erkan Karaaslan’a Ekrem İmamoğlu ve Özlem Çerçioğlu hakkında aleyhte konuşursan biz tutarız ve seni serbest bırakırız. Artık senle uğraşmayız, gider başkalarıyla uğraşırız demişlerdir. Bunu milletimizin gözü önünde açıkça teşhir ediyoruz ve milletimizin vicdanına sevk ediyoruz. Ayrıca Menderes Belediye Başkanımız Mustafa Kayalar… Geçtiğimiz günlerde aldılar apar topar götürdüler. Bir gün tuttular. Mustafa bey, tertemiz bir kardeşimiz. Mustafa’nın böyle işleri olmaz dedik. Ama hepimiz yargıya saygılı şekilde bekledik. Mahkeme dedi ki Mustafa Kayalar’ın tutuklanmasına gerek yok. Kendisi görevinin başına gidebilir. Yargılama sürebilir. Peki ne oldu iki gün sonra? Suçişleri bakanı Süleyman Soylu imzasıyla Mustafa Kayalar, görevden el çektirildi. Mahkemenin vermediği kararı, Süleyman Soylu vermiş. Mendereslilerin iradesi, bizi Mustafa Kayalar yönetsin. Ama Süleyman Soylu, dünya kadar belediyede, dünya kadar seçilmiş, örneğin HDP’li seçilmiş belediye başkanlarına kayyum atadığı gibi CHP’de de bu sekizince belediye başkanı… Bir tanesi bile mahkeme tarafından suçlu bulunmamışken Süleyman Soylu’nun imzasıyla görevden alınıyor. Oylar size verilince milli irade, bize verilince kirli irade olamaz. Ekrem İmamoğlu’na bunu yaptınız. Mazbatasını iptal ettiniz. Milletin hakemliğine gittik. 13 bin 600 olan fark, 806 bin oldu. O demokrasi tokadını hatırlamıyorsan, unuttuysan; nasıl ben Binali Yıldırım’ı İstanbul’un başına getireceğim deyip, İstanbul’da fır dönüp 60 gün sonunda Binali beye akşamüstü 7’de arabasının kapısını açıp evine nasıl eliyle yolladıysa, millet de sizi ilk seçimlerde evinize eliyle yollayacak. Sonra milletimiz, için güzel günler, suçişleri bakanı için hesap verme günleri başlayacak. Dört bakanınızı kaçırdınız, Yüce Divan’a gidecekler. Verdiğin bütün kanunsuz emirler için bu milletin taktirinde, parlamentonun oylarıyla, Anayasa Mahkemesi’nin önünde hesabını vereceksin. O hesabı senden sormak, bu millete namus borcumuzdur.”