CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, AKP’lilerin verdiği çay kanunu teklifini eleştirdi. Bekaroğlu, “Bu kanun kesinlikle ve kesinlikle üreticinin beklediği bir kanun değil. Devlet bir fiyat ilan etsin, bu fiyatla çayımız satılsın. Bu fiyatta iyi fiyat olsun istiyoruz. Bu kanunun bu derdi çözmekle hiç ilgisi yok” dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, CHP Rize İl Başkanı Saltuk Deniz ve CHP Rize Merkez İlçe Başkanı Necati Topaloğlu ile birlikte dün Rize Ziraat Odasını ziyaret etti. AKP tarafından hazırlanan Çay Kanunu teklifini eleştiren Bekaroğlu, şu açıklamalarda bulundu:
“Enteresan bir şekilde çay kanunu Meclis’e sunuldu. Haberimiz oldu ama ne yazıyor bilmiyor. Araştırdım imzalayan milletvekillerine sordum, onlar da bilmiyorlar. İmzalamışlar ama kanundan haberleri yok. Yani bir defa hazırlanma şekli hiçbir şekilde bu işin bileşenleri tarafları oluyor ya çay üreticisi, tüketicisi olması gerekiyor.
“CHP MİLLETVEKİLİYİM AMA BEN ÇAY MÜSTAHSİLİYİM”
Ben üreticiye hakaret olarak değerlendirdim. Çünkü günlerce hiç sesini çıkarmadı kanun teklifini verenler. Sonra geldiler dediler ki; ‘Ne derseniz deyin biz 1 Ekim’de bu kanunu getireceğiz.’. Nasıl getireceksiniz, ‘5. Maddede birtakım problemler var onları düzelteceğiz.’. Bir defa şunu burada açıkça ifade etmek isterim sayın başkanım izninle, elbette CHP Milletvekiliyim ama ben çay müstahsiliyim ve bu çay işinin partilerden bağımsız olarak düşünüyorum. Bakın iddia ediyorum, 22 senedir aktif siyasetteyim. Meclis kayıtlarına, tutanaklarına bakın diyelim ki Meclis kürsüsünde veya tutanaklarında 100 kere çay konusu gündeme geldiyse 80’ini ben getirdim. İddia ediyorum yani ve çalışmışım biliyorum bu çay konusunu. Bu kanunun da ne anlama geldiğini biliyorum değerli arkadaşlarım.
“BU KANUN ÇAY ÜRETİCİSİNİN BEKLEDİĞİ KANUN DEĞİL”
Bu kanun kesinlikle ve kesinlikle üreticinin beklediği bir kanun değil. Üretici derken müstahsili yani çay karnesine sahip olan vatandaşı kastediyorum. Biz senelerden beri ne derdimiz var 1984’ten bu yana özellikle. Yani özel sektörün çaya girmesinden bu yana ne derdimiz var? Diyoruz, en önemli dertlerimizden bir tanesi ilan edilen fiyatlardan almıyorlar. İki kota, kontenjan falan hepsi birbirine bağlı. Bu çözülsün istiyoruz. Devlet bir fiyat ilan etsin, bu fiyatla çayımız satılsın. Bu fiyatta iyi fiyat olsun istiyoruz. Bu kanunun bu derdi çözmekle hiç ilgisi yok. Eğer dikkatli bir şekilde okursanız başkanım diyor ki; ‘Uluslararası çay ticaretinde daha fazla yer alabilmek, marka oluşturabilmek, dünya piyasası ile mücadele edebilecek bir konuma gelebilmek için ürün kalitesini yükseltmek, kaliteli kuru çay üretebilmek’ diyor. Amacı bu.
“BUNDAN SONRA TÜZEL KİŞİLERE DE ÇAY KARNESİ VERECEK DEMEKTİR”
Pazarlama yılı, yaş çay üreticisi kimdir? Burada çok ciddi bir tuzak var. Mesela bir yerde daha geçecek. Yaş çay üreticisi kimdir? Diyor ki, ‘Kendi adına düzenlenen çay bahçesi ruhsatına sahip gerçek veya tüzel kişi yaş çay üreticisidir.’. Tüzel kişi ne demektir biliyorsunuz değil mi arkadaşlar, şirket. Fabrikası olan bugüne kadar böyle bir şey yoktu. Getirdiği yeniliklerden bir tanesi de budur çay kanununun. Tüzel kişilere çay üreticisi diyor. Yani fabrikalar, şirketler, uluslararası ya da tek şirket. Bakım şimdi durdurdu Fidan Çay o doğu ilçelerinde çay arazisi topluyordu. Şimdi ismini vermeyeceğim çok iyi bildiğiniz bir firma Fındıklı’da, Ardeşen’de ciddi bir şekilde herhalde 500-600 dönüm oldu şimdiye kadar aldığı. Niye çay bahçesi alıyor bu adam? Bu bundan sonra tüzel kişilere de çay karnesi verecek demektir. Arkadaşlar ne var bunda falan demeyin. Dünyada en çok çayı uluslararası şirketler üretiyorlar Uzak Doğuda. Nerede, Sri Lanka’da, Hindistan’da falan. Sri Lanka’da 100-150 sene evvel sömürgecilik döneminde gelmiş İngilizler demişler ki, bu vadiyi aldım. Bu vadiyi verdim. Orada çalışan vadiyi olduğu gibi vermiş. Bir ilçe diyelim ki Çayeli vadisi senin olsun diyor veriyor birisine orada çay üretiyor. Orada işçiler çalışıyor. Yani sen, ben orada işçiyiz. Bu plantasyon, çay plantasyonu. Bu sisteme geçiştir.
“ÇAYKUR ELEMANLARI VARDIR, BİZİ KORUYACAK”
Bu aynen yap işlet devret modeli var ya Londra Mahkemeleri sorumludur ya bizde de İstanbul. Karaliçay ilk defa doğacak anlaşmazlıklardan İstanbul Mahkemeleri sorumludur yazmış. Ben 5 ton çay vermişim İstanbul Mahkemelerine gideceğim, avukat tutacağım, dava açacağım. Biliyorsunuz davaları 10 defa mahkemeye gideceğiz de kazanacağız… Böyle bir şey olur mu? Devlet, zayıf olan vatandaş için vardır. Devletin varlık sebebi zayıflar. Güçlü zaten güçlü, pataklar döver. Adam tutar seni öldürür. Ama polis hepimizin vergisiyle polis vardır. Bizim haksızlığa uğramamızı engelleyecek. ÇAYKUR vardır devletin maaşını ödediği ÇAYKUR elemanları vardır, bizi koruyacak. Biz demiyoruz ki şirketler olmasın, olsun tabii şirketler. Eğer kar ediliyorsa şirketler, gelsin ticaret yapsın kazansınlar. Bizim derdimiz yok ki. Öyle bir şey yok.
“BİZİM ÇAYIMIZIN PAHALI OLDUĞU DA DÜNYANIN EN BÜYÜK KUYRUKLU YALANIDIR”
Bizim çayımızın pahalı olduğu da dünyanın en büyük kuyruklu yalanıdır değerli arkadaşlar. İşlerine gelince dolar, euro hesabı yaparlar; işlerine gelince TL hesabı. Kaliteli bir çay Almanya’da, İngiltere’de kilosu 50 Euro’dan 40 Euro’dan satılır. Bizim çayın kilosu kaç lira, 100 lira. 100 lira kaç Euro? 5 Euro. 10 misli pahalı Avrupa’da. Atıyorlar yani öyle bir şey yok. Bizim çayımızın pahalı olduğu gibi bir şey yok. Bize bilmem kaç cente geliyor bu çay? O çay değil ki, o çayı içmiyor ki adamlar.”