Asbest Söküm Uzmanları Derneği (ASUD) Başkanı Mehmet Şeyhmus Ensari, İzmir Aliağa’da söküm işlemi yapılacak olan Brezilya donanmasına ait Nae Sao Paulo gemisiyle ilgili “Türkiye’de ‘rant mı hayat mı’ seçeneğinde bizim gemi söküm sanayi hep rantı seçiyor. Orada işçi ölmüş mü işçi kanser mi olacak, bu işçi 30-40’lı yaşlarda kanserden ölecek mi diye bir endişeleri yok. Bugün AB kriteri yeterliliği almış 43 tane gemi tesisinin sadece 8 tanesi Aliağa’da. Geriye 35 tesis kalıyor. Biz mi bu işi biliyoruz da onlar bilmiyor? Hayır, onlar diyor ki ‘rant değil hayat’. Ama bizimkiler ille de rant diyor” dedi.
ASUD Başkanı Mehmet Şeyhmus Ensari, asbest barındıran geminin söküm işlemiyle ilgili işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından oluşacak tehlikeleri ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi.
ASUD Başkanı Mehmet Şeyhmus Ensari, halihazırda Aliağa’da Gemi Söküm Tesisleri’nde çalışan işçilerin iş sağlığı ve güvenliği olmadan çalıştığına dikkat çekti. Ensari, şöyle konuştu:
“İŞÇİLERİMİZİN HİÇBİR İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ TEDBİRİ ALINMADAN SÖKÜMLERİN YAPILDIĞINI ÖĞRENDİK”
“Gemi Söküm Tesisleri’nde Aliağa’da, Ege İşçi Birliği’yle müşterek bir çalışma yürüttük. Gemi Söküm Tesisi’nde çalışan bir işçiye numune aldırdık. Bu numune aldırdığımız duvar paneli, işçilerin elleriyle söktüğü bir asbestli malzeme. Laboratuvarda yapılan tahlil neticesinde amosit (kahverengi) asbeste rastladık. Bu da dikenimsi, iğnemsi bir asbest grubu. Oradaki işçilerimizin hiçbir kişisel koruyucu donanımı olmadan, hiçbir iş sağlığı ve güvenliği tedbiri alınmadan bu sökümlerin yapıldığını öğrendik.
“İŞTEN KAÇINMA HAKKINI KULLANAN İŞÇİLER AYNI GÜN İŞTEN ÇIKARILIYOR”
Aliağa’da gemi söküm tesislerinde hijyen kabinleri yok denecek kadar az. İşçiler günlük kıyafetlerle söküm yapıp aynı tozlu kıyafetleri evlerine taşıyor. Burada asbeste ikinci maruziyet dediğimiz çalışanın ailesinin ve çocuklarının maruz kalma durumu ortaya çıkıyor. Dolayısıyla gemi söküm işçilerine özel eğitim vermek lazım. Asbestli ortamda çalışıyorsa yönetmelik gereği ‘asbest söküm çalışanı eğitimi’ verilmesi lazım. İşçi bilinçlendirilmeli. İşçi nasıl tehlikeli bir işte çalıştığını bilmeli. İşçinin işten kaçınma hakkı da var ama bunu Türkiye’de hangi işçi kullanacak? Bunu yapan işçiler zaten aynı gün işten çıkarılıyor. Aliağa’da gemi sökümleri denetimsiz olduğunu, çoğu kişinin kağıt üstünde gösterildiğini, orada çalışan işçilerin sağlık yönetimlerinin yapılmadığını, işe giriş muayenelerinin çoğunun kağıt üstünde yapıldığını öğrendik. Hem İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) açısından hem de tehlikeli madde, çevre sağlığı, çevre kirliliği açısından Aliağa’da durumun hiç iyi olmadığını tespit ediyoruz. Bu kadar riskli bir geminin Aliağa’ya gelip tek seferde çok ciddi miktarda tehlikeli atık ve asbest getirmesi başta çalışanların sağlığını, halk sağlığını, Aliağa’da yaşayan insanların sağlığını etkileyecek. Ege Denizi’nin kirlenmesine yol açıyor. Aldığımız bilgilere göre, gemi söküm parçalarının dalgalarla Çandarlı’ya geldiği söyleniyor. Biz bu gemi sökümünün bugünkü şartlarda Aliağa’da sökülmesine karşıyız.
“BU GEMİDE 250-300 İŞÇİ ÇALIŞIR”
Tesiste toplam 2000’e yakın işçinin çalıştığı şeklinde bize bilgi geldi. Biz bu tip söküm işlerinin minimum personelle yapma taraftarıyız. Çünkü tehlikeli bir iş. Asbest ve tehlikeli madde, tehlikeli gazlar. Aliağa’da gemi sökümlerinde gaz patlamaları oluyor. Bundan dolayı yaralanan veya kaybettiğimiz insanlar var. Yani bir işi ne kadar az sayıda işçiyle yaparsak o kadar az riske girmiş oluyoruz. Dolayısıyla bu gemide 250-300 işçi rahat çalışır.
“DEFOLU BİR İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KÜLTÜRÜMÜZ VAR”
Maalesef bizde gerek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gerek Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yönetmelikleri yayınlanır, yürürlüğe girer ama bakanlıklar bunun gereği olan denetim mekanizmasını çalıştırmaz. Kendilerine sorsanız yeterli sayıda uzmanımız, müfettişimiz yok derler. Ama bir gerçek ki bugün birçok işçinin işe giriş muayeneleri bile iş yeri hekiminin kaşesinden, diğer sağlık personelinin kaşesine kadar orada çalışan başka görevliler yapıyor. Bu aslında ülkemizin kanayan bir yarasıdır. Peki bu neden oluşuyor? Temele inmemiz gerekiyor. Bizde İSG kültürü maalesef oluşmamış, tabana inmemiş. Defolu bir İSG kültürümüz var. Yani kanun var, yönetmelik var. Uygulayan yok.
“AB’NİN İŞİNE GELİYOR, AB İÇİN ALİAĞA SİGORTADIR”
Biz insan sağlığına, iş sağlığına önem verilmeyen ülkelerle kıyaslanıyoruz. 4. sıradayız. Lider Hindistan. Arkasından Pakistan, Bangladeş ve biz. Aslında AB bu tesislere kriterleri veriyor ama gelip denetlemiyor. Çünkü kriterlere bakarsanız o kadar ağır ki. İşte çevre etkilerini adım adım takip edeceksin, işçilerin sağlıklarını adım adım takip edeceksin, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) maddelerine uyacaksın. Bunların hiçbiri yapılmıyor. Ama AB‘nin de ‘Ben 8 tane gemiye yeterlilik verdim, bunu gideyim denetleyeyim belki üçünü elerim, beşe düşüreyim’ diye bir derdi yok. Çünkü AB, şu anda riskli, tehlikeli olan bir gemi sökümünü kendi karasularında, denizlerinin kirlenmesini istemiyor. Gerekse çalışan işçilerinin, halkının, halk sağlığının etkilenmesini istemiyor. Türkiye’de ‘rant mı hayat mı’ seçeneğinde bizim gemi söküm sanayi hep rantı seçiyor. Bunlar tamamen rantı seçiyor. Gemiden sinekten yağ çıkarır gibi ne kadar demir çıkacağını, orada işçi ölmüş mü işçi kanser mi olacak, bu işçi 30-40’lı yaşlarda kanserden ölecek mi diye bir endişeleri yok. Olsa zaten bu şikayetler bize gelmez. Dolayısıyla AB için Aliağa sigortadır. Bunu açık konuşalım. Farkındalığın bu kadar arttığı bir dönemde bunu saklamamızın hiçbir anlamı yok. Yani AB’nin işine geliyor. Kendimizi kandırmayalım. Bugün AB kriteri yeterliliği almış 43 tane gemi tesisinin sadece 8 tanesi Aliağa’da. Geriye 35 tesis kalıyor. Biz mi bu işi biliyoruz da onlar bilmiyor? Hayır, onlar diyor ki ‘Rant değil hayat’. Ama bizimkiler hayır, ille de rant diyor.”