HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, azınlık vakıflarının seçim sisteminde değişiklik yapan yönetmeliğe karşı dava açacağını belirterek, “Yöneticisiz kalan vakıflar kötü yönetilirler veya kayyumlara emanet edilirler. Belki de amaç bu şekilde, bu cemaatler iyi yönetilmesin ve yok olsun diyorlar” dedi.
Vakıflar Genel Müdürlüğü, azınlık vakıflarını ilgilendiren Cemaat Vakıfları Seçim Yönetmeliği’ni 18 Haziran 2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandı. Yönetmelikte azınlık vakıflarının seçim sisteminde değişikliğe gidilerek, seçmen ve seçileceklere vakfın olduğu bölgede altı ay ikamet etme şartı getirildi. Ayrıca hastanesi olan azınlık vakıflarının seçimleri Sağlık Bakanlığı’na bağlandı. HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan bu yönetmelik değişikliğiyle azınlık vakıflarının seçimlerine Lozan Antlaşması’na aykırı olarak müdahale edildiğini kaydederek, ANKA Haber Ajansı’na şunları söyledi:
“Bu seçim yönetmeliği maalesef mevcut sorularımızı daha da derinleştirdi. Diyorlar ki ‘Biz azınlık vakıfları seçimlerimizi milletvekilli seçim bölgelerine göre yapacağız. Aday olacak kişiler de bölgelerde ikamet etmek zorunda’. Sanki biz bir azınlık toplumu değilmişiz, azaltılmamışız gibi davranıyorlar. Oysa memlekette şu anda 50-60 bin Ermeni kaldı, 1500-2 bin Rum var. 10-15 bin Süryani kalmış durumda. 10-15 bin Yahudi yurttaşımız var. Sayıları çok az olan Keldani yurttaşımız var. Bunların milletvekili seçimleri gibi adaylıklarının ve seçimlerinin belirlenmesi kabul edilemez bir şey. Bundan da öte milletvekilliği seçiminde, ben şu anda İstanbul’da ikamet ediyorum ama Diyarbakır milletvekiliyim. Başka birçok milletvekili ikamet ettikleri yerin milletvekili değiller. Buna rağmen biz de aday olacak kişilerin seçim yapılacak bölgede ikamet etme şartı getiriliyor. Bu da başta Rum toplumu olarak pek çok cemaatin vakıflarının yöneticisiz kalması riskiyle karşı karşıya bırakıyor bizi.
“LOZAN TAMAMEN İHLAL EDİLİYOR”
(Lozan Antlaşması) Tamamen ihlal ediliyor. Çünkü Lozan Antlaşması bu cemaatlerin kendi ibadethanelerini, okullarını, kurumlarını yönetmelerine cevaz veriyor. Kendi seçimlerini yapmasına da cevaz veriyor. Bunu bir tür kültürel özerklik olarak görmek lazım. Her şeyi devlet belirlediği ve dayattığı zaman Lozan Antlaşması’nı ihlal etmiş oluyorsunuz.
“YUNANİSTAN’DAKİNE İTİRAZ EDİYORSAK, BURADAKİNE DE İTİRAZ ETMELİYİZ”
Yunanistan’daki azınlıklara itiraz ediyorsak ki çok haklı itirazlar bunlar. Buradaki müdahalelere de hep birlikte itiraz etmeliyiz. Bunu mütekabiliyet olarak görmemek lazım. Vatandaşa mütekabiliyet olmaz. Ancak şu anda Lozan Antlaşması’na aykırı şekilde bizim özerkliğimize ve seçim yapma hakkımızı ihlal ediyorlar. Buna doğrudan müdahale ediyorlar ve bu cemaatlerin gerçeklikleri dışında bir dayatma ile karşı karşıya bırakıyorlar.”
Paylan, Lozan Antlaşması’na göre azınlık toplumlarını özerkliği olduğunu ve antlaşmada bu toplumlarını kendi iç meselelerini kendilerinin çözmesine ilişkin hükümler bulunduğunu kaydederek, “Devlet her şeye karıştığı gibi maalesef seçimde de kendisi belirleyici olmak istedi. Maalesef seçmen listelerini kendisi belirleyecek, seçim bölgesini kendi belirleyecek, adayların nereden aday olabileceklerini kendi belirleyeceği bir seçim düzeni yapmak istiyor” dedi.
“İÇİŞLERİ BAKANLIĞI ‘HER ŞEYİ BEN BELİRLEYECEĞİM’ DEDİ”
Paylan, yönetmelikle azınlık vakıflarının özerkliğinin yok olduğunu belirterek, “Adaylıklar sağlanamayacak, seçimler sağlıklı yapılamayacak diye ciddi kaygılarımız var. Bu da dayatmanın bir sonucu. Kültür ve Turizm Bakanlığı bu işten sorumlu olduğu halde İçişleri Bakanlığı müdahale etti ve ‘Her şeyi ben belirleyeceğim’ dedi. Bu da vakıf seçimlerini yapılamayacak duruma getirdi” diye konuştu.
“YÖNETMELİĞE KARŞI DAVA AÇACAĞIM”
“Yöneticisiz kalan vakıflar kötü yönetilirler veya kayyumlara emanet edilirler. Belki de amaç bu şekilde, bu cemaatler iyi yönetilmesin ve yok olsun diyorlar” değerlendirmesini yapan Paylan, “Ermeni toplumu üyesi bir seçmen olarak doğrudan dava açacağım. Bu davayı açıp hakkımızı arayacağım. Buna sessiz kalmayacağız” dedi.
Azınlık vakıfların Sağlık Bakanlığı’na bağlanmasını ‘absürt’ diye nitelendiren Paylan, “Yarın öbür gün okulu olan cemaat vakıflarını Milli Eğitim Bakanlığı’na mı bağlayacaksınız? Kilisesi olan cemaat vakıflarını da Diyanet İşleri Başkanlığı’na mı bağlayacaksınız? Böyle bir şey olabilir mi? Devlet bu vakıfların seçimlerine hakemlik yapabilir en fazla” diye konuştu.
“KÖTÜ KOKULAR GELİYOR”
Paylan, Rum ve Ermeni toplumlarının en çok varlıklarını kuruduğu yerlerin hastane vakıfları olduğunu ve bu toplumların varlıklarına ilişkin planlar olabileceğini ifade ederek, “Açıkça söyleyeyim, kötü kokular alıyorum. Bu vakıflar seçimlerini yapmasınlar ve bu şekilde mevcut yönetimler devam etsin. Buradaki bazı gayrimenkullerle ilgili planlar söz konusu olabilir. Bunu kabul etmiyoruz. Niye cemaatimizi bölüyorsunuz? Zaten şurada bir avuç kalmış Hıristiyan topluluklarından bahsediyoruz. Onların seçimlerini etkin şekilde yapması, ibra olmaları, daha etkin vakıflarını yönetmesinden Türkiye’ye ne tür zarar gelebilir?” diye konuştu.
Paylan, TBMM’ye yönetmelikle ilgili Kültür ve Turizm Bakanı Nuri Ersoy’un yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde ise şu sorulara yanıt aradı:
“Seçim tertip heyetinin mevcut yöneticiler tarafından belirlendiği bir seçim nasıl demokratik olabilir? Farklı gerçeklikleri olan Rum, Ermeni, Süryani, Yahudi, Keldani cemaatlerine neden tek bir seçim yönetmeliği dayattınız?”