ÇAYKUR GENEL MÜDÜRÜ: “ÇAYKUR’UN SATILMASI ÜRETİCİYE DE DEVLETE DE FAYDA SAĞLAMAZ. KANUN, ÇAYKUR’U GÜÇLENDİRECEK; ÖZEL SEKTÖRÜ DE GÜÇLENDİRECEK”

Çay İşletmeleri Genel Müdürü Yusuf Ziya Alim, Çay Kanunu teklifi ile ilgili olarak; “Hiç kimse göze alamaz, ‘çaya zarar verelim, çay özelleşsin.’ Ben 1992’de kuruma girerken 1992’den beri 'ÇAYKUR özelleşiyor' diyorlar. Ben geldim, girdim, Genel Müdür oldum, hala konuşuluyor. ÇAYKUR’un satılması üret...

GENÇAĞA KARAFAZLI

Çay İşletmeleri Genel Müdürü Yusuf Ziya Alim, Çay Kanunu teklifi ile ilgili olarak; “Hiç kimse göze alamaz, ‘çaya zarar verelim, çay özelleşsin.’ Ben 1992’de kuruma girerken 1992’den beri 'ÇAYKUR özelleşiyor' diyorlar. Ben geldim, girdim, Genel Müdür oldum, hala konuşuluyor. ÇAYKUR’un satılması üreticiye de fayda sağlamaz, devlete de fayda sağlamaz, sosyal anlamda da fayda getirmez. Ben kanundan şöyle bir şey bekliyorum: Çayın değerini daha da arttıracak, üreticiye fayda sağlayacak, ÇAYKUR’u güçlendirecek, özel sektörü de güçlendirecek” dedi.

ÇAYKUR Genel Müdürü Yusuf Ziya Alim, Rize’de; ANKA Haber Ajansı’nın sorularına yanıt verdi. Verimlilik ilkelerine bağlı olarak, bu yıl çay alım hedeflerinin 650-700 bin ton olduğunu belirten Alim, şunları söyledi:

“Ancak üreticilerin rahatlığı ve korunması anlamında biz bahçeden ne kadar çay alabilirsek tamamını alıp işliyoruz. Bu yıl itibarıyla, geçen sene mayıs ayında 314 bin ton yaş çay almışken bu sene sadece 212 bin ton çay alabildik. İkinci sürgün de 5 Temmuz'da başladı hala devam ediyor bugüne kadar da 86 bin ton yaş çay almış olduk.”

ÇAYKUR’un depolarındaki kuru çay miktarına ilişkin Alim, “75-80 bin ton civarında kuru çayımız var bu seneki çayla beraber. Eskiden kalan hiçbir stoğumuz yok. Eskiden kalan stokların hepsi bir şekilde satıldı, elden çıkartıldı. Ama zaten mayıs ayı 15’i itibarıyla 55 bin ton civarında çayımız vardı yeni mayıs ayı ve ikinci sürgün devamıyla 75-80 bin ton civarında bir çayımız var” dedi.  

"ÇAYKUR'UN ALEYHİNDE HİÇBİR ŞEYE İZİN VERMEYİZ"

Yusuf Ziya Alim, özel sektöre maliyetin altında kuru çay satışı yapıldığı, ÇAYKUR’un bu nedenle zarar ettiği yönündeki iddialara, şu yanıtı verdi:

“Hiçbir zaman üreticinin, çayın, ÇAYKUR’un aleyhine kabul edeceğimiz hiçbir şey olamaz, olmamış, zaten olmayacak. Ama çayı elden çıkartmak, çayı bir şekilde satmanın yolunu her zaman arıyoruz zaten. Yeter ki bir kilo daha çay satalım diye. Bunun için devamlı uğraşıyoruz.

Çay üretimi yapan hiçbir firmaya çay satmak istemiyoruz, istemedik. Neden istemedik? İlk sattığımız yıllarda çayla iştigal eden bir firmaya satmıştık. Üreticilerimiz detaylı bilmeden şöyle dediler, ‘Bu kişiye siz çay veriyorsunuz bu sefer de bunlar üreticiden çay almıyor.’ Halbuki öyle bir şey yoktu, o sene özel firmalar daha çok çay almışlardı. Ama biz ‘tamam’ dedik; ‘çay üreticisine vermeyelim, onun haricinde kim gelirse verelim.’

Siz diyelim ki çay üreten, alan, satan bir firma değilsiniz. Beş bin ton çay alır mısınız, almazsınız. Bununla iştigal edecek bir yapısı var ki beş bin ton, on bin ton almış oldu. Bu şekilde sattık. Satmamızın en büyük amacı da hem depoları yenilemek ayrıca üreticiden bir kilo daha fazla çay nasıl alabiliriz, onun hesabını yapmak oldu.

“MALİYETİN ALTINDA SATSAK BUNUN HESABINI VEREMEYİZ”

Geçen sene bu anlamda 860 bin ton çay aldık üreticiden. Amacımız; üreticiyi ezdirmeden, elindeki çayı sosyal devlet anlayışıyla devlet kuruluşu olarak tamamını alabilmek. Üreticinin elinde çay bırakmamak veya başka bir yere ucuza satmasını engellemek için yaptık biz bunu.

O anlamda kuruma da zarar vermedik, maliyetin altında satmadık, ki satsak zaten bunun hesabını veremeyiz. Yaptığımız her satışta bir lira da olsa beş lira da olsa kar gözüküyor. Bunu da herkes aslında biliyor. Bir de tasnifli çayın maliyeti düşük değil. Biz kuru çay satarken aldığımız karı o çayda da yakalayabildik.

“ZARARINA ÇAY SATABİLME ŞANSIMIZ YOK”

Bizim zararına çay satabilme şansımız yok. Velev ki doğru olsun, değil de zararına çay satamayız. Sonuçta bu özel bir şirket değil. Kamu kurumudur; karlılık, verimlilik ilkelerine bağlı olarak çalışmak zorundasınız. Bunu yapabilmek için de bir kuruş da olsa kar etmek zorundasınız. Biz, tasnifli çay satışlarımızda; herkes biliyor bunu, 3'e aldıysak 3,01’e, 4’e satmış olduk. Bu anlamda her ne yaptıysak depo sıkıntısından kurtulmuş olduk, stok maliyetinden kurtulmuş olduk.

Aynı zamanda da üreticimizi ezdirmedik. ÇAYKUR, tarihinde 865 bin ton çay alımı hiçbir şekilde yapmamış. Bunu almak çok daha sıkıntılı bir süreç. 860 bin ton çayı alıp depolasan, depo bile bulamıyorsun ki biz bunun çoğunluğunu da sattık."

AKP hükümetinin hazırladığı Çay Kanunu teklifini değerlendiren Alim, şunları söyledi:

“Üreticinin kanun deyince, istediği tek bir madde var. Devletin açıkladığı taban fiyatının altına fiyatlar düşmesin. Ama serbest piyasa ekonomisi de var bu arada. Bunun yanında hazırlanan kanun; üreticiyi, çayı, çay sektörünü ÇAYKUR’u daha da güçlendirecek bir yapıya kavuşturulacak. Belki bir taslak şeklinde sunuldu, Bakanlık üzerinden Meclis'e gitti. Ama sonuçta sanırım Meclis tekrar açıldığı zaman yeniden düzenleme olacak. Bu tartışmanın içinde çay fiyatını Ulusal Çay Konseyi açıklayacak diyor, şu anda Ulusal Çay Konseyi’nin yapısında sadece teklif olabilir diyor. Demek ki hepsi düzenlenecek ama ben şunu açık açık söyleyeyim. Çay kanununun çaya, bölgeye, hiç kimse zaten göze alamaz bunu ‘çaya zarar verelim, çay özelleşsin’ diye.

"ÇAYKUR’UN SATILMASI HEM ÜRETİCİYE HEM DE DEVLETE FAYDA SAĞLAMAZ"

Ben 1992’de kuruma girerken 1992’den beri 'ÇAYKUR özelleşiyor' diyorlar. Ben geldim, girdim, Genel Müdür oldum, emekliliğim de doldu, hala konuşuluyor. ÇAYKUR’un satılması üreticiye de fayda sağlamaz, devlete de fayda sağlamaz, sosyal anlamda da fayda getirmez. Ama bunlar konuşuluyor, konuşulur. Ben kanundan şöyle bir şey bekliyorum: Çayın değerini daha da arttıracak, üreticiye fayda sağlayacak hem ÇAYKUR’u güçlendirecek hem tabi ki özel sektörü de güçlendirecek; sonuçta devlet ve özel, birlik içinde çalışmadıktan sonra çayın da bir değeri olmaz.

Ulusal Çay Konseyi'nin başkanlığına talip olup olmayacağı yönündeki soru karşısında Alim, şunları söyledi:

“Biz talibiz demeyiz ama orası da bildiğim kadarıyla seçimle oluyor. Bizim iki tane görevlendirdiğimiz arkadaşımız da var orada. Olacak olan kişilerin bir yanlışlığı olma şansı yok. Velev ki oldu diyelim iki genel müdür yardımcısı var bir hukuk müşaviri var hepsinin orada görevleri var. O anlamda Ulusal Çay Konseyi Başkanı ÇAYKUR değildir, acaba farklılık olur, diye düşünseler bile. Bence öyle bir şey olamaz. Çünkü içinde üç dört tane sadece ÇAYKUR’dan kişiler var ki bunlar da üst düzey yöneticiler. Onun haricinde zaten ziraat odaları var ki üreticiyi temsil ediyor bunlar. O anlamda ben üretici, çay ve ÇAYKUR hakkında kötü bir şey beklemiyorum.”

"ÇAY KANUNUYLA KAÇAK ÇAY BAHÇELERİ SORUNU ÇÖZÜLECEKTİR"

Kaçak çay bahçelerinin ruhsatlandırılması hakkında değerlendirmelerde bulunan Alim şunları söyledi:

"2012 yılında çıkan bir genelgeyle tüm ruhsatsız alanlar ruhsata bağlandı, yeniden işlemler yapıldı. Ama tabi her geçen gün bu alanlar artıyor, izin alınmadan yapılıyor. İşin doğrusu, ‘benim arazimdir, yaparım’ diyor. Ama her şeyin bir resmiyeti olması lazım ruhsatı olması lazım. İhtiyaç fazlasıyla bence yapmamak da lazım. Ama yapılmışsa da tabi onun bir şekilde çözülmesi lazım.

Çay Kanunu ile beraber bunun da bir altyapısı yapılacaktır. Belki de tamamen çözülecektir. Şimdi birden iyi kötü diye ayıramayız ama belki de çok iyi olacak. Onu da görmeden bir şey diyemeyiz. Sonuçta ruhsatlandırma işlemlerinin de bir alt yapıya bağlamak lazım.”

"MEVSİMLİK İŞÇİLERİN KADROYA ALINMASI KURUMA BÜYÜK FAYDA SAĞLAR"

ÇAYKUR'da çalışan mevsimlik işçilerin kadro talebi konusunda işçilerin sosyal medya üzerinden kendisine sorular sorduğunu ifade eden Alim, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Arkadaşlar twitter üzerinden devamlı bana tweetliyorlar işte ‘kadromu istiyorum’ gibilerinden. O anlamda arkadaşlar girerken mevsimlik girdiler. Ama ister istemez herkes ‘altı ay olsun’, istediler. Altı ay oldu şimdi dokuz ay olsun, yıllık olsun. Tabi bunun içerisinde dört yıllık iktisatçılar, işletmeciler, ziraat mühendisleri, orman mühendisleri, makine mühendisleri her türlü arkadaşımız var. Biz onlardan faydalanıyoruz. Ayrıca onlar bizim dönmemizin en büyük taşları. Fabrikalarımızda onlardan çok güzel faydalanıyoruz.

Arkadaşlara biz hep şunu öneriyoruz, ‘KPSS’lere girin ki o puanlar üzerinden alımlar olduğu zaman öncelikli biz sizi tercih ederiz.’ Hatta bu şekilde birkaç arkadaş da oldu. Mevsimlik çalışıyordu KPSS’ye girdi kazandı, aldık, kadrolu hale geldi; çalışmaya devam ediyor.

Bizim her zaman aklımızda onlar, sonuçta fabrikalarda şu anda bizim çalışmalarından en iyi faydalandığımız, vardiya sorumluluğunda görevlerini yapan arkadaşlar bunlar. Yarın ne olur bilemiyorum. Kurum açısından faydalı olur. Bir sıfırdan almak var kurumu hiç tanımayan; bir de kurumun içinde bu sıkıntıyı çeken, bu işi bilen, ilgilisi olanlar var. Bir de bunlar hem üretici aynı zamanda, alıcı olacakları için biz de isteriz."

"DİDİ'DEN HER YIL KAR EDİYORUZ"

ÇAYKUR'un en önemli gelir kaynaklarından biri olan Didi ile ilgili soru üzerine de Alim, şöyle konuştu:

"Hani diyorlar ya, ‘taş taş üstüne koyan herkese minnet ederiz’ diye… Biz o anlamda her kim kurum için güzel işler yaptıysa hep çok güzel dedik, teşekkür ettik, anarız, sayarız. Ama Didi konusunda… Mesela altyapısı biliyorsunuz, Ekrem Yüce zamanında AR-GE çalışmaları yapılmıştı, bir noktaya gelmişti. Diğer genel müdürümüz geldi daha ileri götürdü, çalışmaları hızlandırdı. Didi markası çıktı piyasaya. Piyasaya çıkınca da gerçekten tuttu. Herkes Didi’yi alıyor, içiyor, kabul ediyor. Biz de onu devam ettirdik. Bazı pandemi nedeniyle sıkıntılar oldu, öyle oldu, böyle oldu. Sonuçta biz Didi konusunda çalışmalarımız devam ediyor, 100 milyon litrenin altına düşmüyoruz, satışımızda da karlılığımızda da hiçbir sıkıntı yok, karlı kapatıyoruz Didi konusunda. Reklam konusunda, her yıl gerekli yerlerde… Mesela şimdi Kayseri’de otobüslere Didi reklamı vereceğiz. Kayseri Belediyesi’nin onlar şirketlere veriyorlar, onun üzerinden reklam alıyor. Kayseri’ye verdik. Türkiye genelinde billboardlara verdik. Didi konusunda yurt dışı var mesela şu anda Katar’la bir bağlantımız var. Biz daha da büyümesini, hatta dolum şeklinde değil de tesisi kendimiz kuralım istiyoruz. Kendimiz kurarsak daha çok piyasayla yarış edebileceğiz, maliyetler konusunda. 100 milyon değil, belki 200 milyona çıkacağız, o zaman ne diyecekler? Reklam yapılmadan olmuyor bu doğru. Ama biz de reklamı her sene belki üç yapacaktık iki yapıyoruz. O eksiklik olabilir.

2018’de bana vekâlet verildi ben o gün bugün orada tasarruf, burada tasarruf, onu kıs, bunu kıs bu sene muhtemelen, büyük bir ihtimalle bu sene kar da açıklayacağız. Ama bunları yapabilmek için sağdan soldan kısman gerekiyor. Reklamı 3 değil de 2 ye indiriyorsun bire indiriyorsun, dışarıdan bakanlar daha farklı bakabilir, daha iyi gözle görebilir de… Kurum olarak dediğim gibi billboardlarda olsun, televizyonlarda olsun genelde yapılması gerekeni yapıyoruz diye düşünüyorum."

"ÇAYKUR'DA YAPIYI DÜZELTTİK. ZARAR DEĞİL ARTIK KAR AÇIKLAYACAĞIZ"

Alim, ÇAYKUR’un zarar etmesi ile ilgili soruya ise şu yanıtı verdi:

“Dünyada pandemi oldu, krizler oldu. Bir her sene zararı; bir aşağıya, bir aşağıya… Bu yılki zararımız da bu yıl sonunda yüzde 99,5 diyelim, bir yanılma payı da olsun; kar açıklayacağız. Yapıyı düzelttikten sonra, bozulacağını da düşünmüyorum. Bir düzeldi mi öyle gider. Bir kerecik olsun bu yapı düzeldi mi az kar açıklar çok kar açıklar ama kara doğru gider."

"KARDEŞİM AKP İL BAŞKANI OLMADAN ÖNCE BEN ÇAYKUR'DAYDIM"

Alim, kardeşinin AKP Rize İl Başkanı olmasına yönelik eleştirilere ise şu yanıtı verdi:

“Açık açık söyleyeyim. Benim il başkanı kardeşim olabilir. Kardeşim il başkanı olmadan veya siyasetle karşılaşmadan önce, ben kurumdaydım. Hatta daire başkanıydım. Ama ben genel müdür oldum, o yerinde oturup, ağzını kapatsın diye bir şey olamaz. Herkes bir yerde çalışıyor veya herkes farklı işlerde de olabiliyor. Herkes farklı partilerde de olabiliyor. Kardeş başka yerde öbürü başka yerde olabiliyor. Kaldı ki bizim arkadaşlar şahittir. Hiçbir şekilde şöyle olacak böyle olacak, olmaz filan gibi bize siyasi anlamda karıştıkları falan kimsenin yok. Ama bizim zaten karışacak bir meselemiz de olmuyor.  

"ÇAYKUR'U DAHA YUKARIYA TAŞIYACAK ÇALIŞMALAR İÇERİSİNDEYİZ"

“Kurum adına, bölge adına çay adına yapmamız gereken her şeyi yapıyoruz. Hiç bu şeylere de takılmıyoruz çünkü bizim yapacak o kadar işimiz var ki… Bunu söylerken iş olsun diye veya bak işte biz böyle çalışıyoruz anlamında söylemiyorum… Çay için yapmamız gereken en ufak adımı bile atmak için uğraşıyoruz. ÇAYKUR’un adının daha yukarıya çıkması için ne yapmamız gerekiyorsa tüm adımları atıyoruz. Atmaya da devam edeceğiz. Bu sadece ÇAYKUR’a bağlı olduğumuz müddetle de sınırlı değil buradan ayrıldıktan sonra da çay, ÇAYKUR bizim için farklı bir yeri olduğu için sizin için de öyle, hepimiz için öyle. O anlamda kardeşimin siyasette olması bana artısı eksisini tabi ölçemem; ama kurum olarak bizle bir şeyi yok.”

"KANSER İLACI ÇALIŞMASINDA NE KADAR PARA HARCANDI BİLMİYORUM"

Eski ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu döneminde yapılan kanser ilacı araştırmasına ne kadar para harcandığı sorusuna Alim, "Kurum yapmamıştı zaten, kurumun dışında yapılmıştı. Tabi güzel bir çalışma da olabilirdi, ama sonunda bir yerde kaldı. Biz devam ettirmedik, belki edilmesi gerekiyordu, onu bilemiyorum. Ama kuruma fazla bir şeyi yoktu, AR-GE çalışması olarak arkadaşlarımıza sorduğumuzda, onların da fazla bir bilgisi yoktu. Öyle kaldı. Ama ne masraf edildi, ne olmuş ne bitmiş; kurumun dışında kaldığı için rakam konusunda ne versem sıkıntı olur" dedi.

"STEVİA İÇİN BÖLGEMİZ UYGUN DEĞİL"

Kamuoyunda tartışılan ve yaklaşık 16 milyon lira zararla kapatılan Stevia bitkisi ve kurulan fabrika hakkında da açıklama yapan Alim, şunları söyledi:

"Aslında stevia bölgede yetişmiyor değil. Yalnız şöyle yetişiyor; açık bir yerin olacak, düz olacak, ben teknik adam değilim, bunu söyleyen ziraat mühendisi arkadaşlarımız bu işle ilgilenenler; açık alan olacak, güneşi bol olacak, rutubeti olacak. Bölgede bir kısmı var, bir kısmı yok. Bol güneş olacak, fazla otun içinde kalınca çürüyor.

Biz üreticilerimizin hepsine dağıttık, 46 fabrikaya. Hatta, ‘100’er metrekare yapın’ dedik. Ama o 100’er metrekareler bile olmadı, çürüdü. Bir de biliyorsunuz bizim üreticilerimiz, bizden önceki dedelerimiz babalarımız çayı dikmiş, biz hala o sistem üzerinden gidiyoruz. Ama burada en fazla üç yıl dayanabiliyor stevia. Üç yıl sonra bunu tekrar yeniden dikmeniz gerekiyor. Bizim üreticimize ağır gelen bir tarım çeşidi. Ekonomik katkısı olur muydu? Olurdu tabii ki, ama olmadı üreticiye kabullendiremedik. Belki birisi der ki ben kabullendirdim o ayrı bir olay. Ama kabullendirilemedi, olmayınca da üretim de olmadı.

"STEVİA İÇİN ÇAYKUR 20 MİLYON LİRA HARCADI"

Ama biz yapılan tesisin, âtıl kalmaması için elimizden gelen her ne varsa, yılda belki de bugüne kadar beş altı kere ihaleye çıktık, ‘tesis boş kalmasın çalıştıralım.’ En güzel yetiştiği yer Antalya bölgesi, Balıkesir’de de yetişiyor. Bir diğeri, burası engebeli yamaçlar olduğu için rüzgar alınca etkileniyormuş bitki. Düz alan istenmesinin nedeni rüzgar fazla almaması. Kimseden ilgi görmeyince kaldı, tesis de aynı şekilde duruyor. Ama kiralanması için uğraşıyoruz. Tabi hammaddeyi taşımak da var. Sonuçta Antalya’da yetişiyor oradan adam alıp taşıyacak, kiralayabilirsek ekonomiye kazandırma adına çalışıyoruz.  Miktarını tam bilmiyorum ama 16 ila 20 milyon lira gibi bir paradır net rakamını bilmiyorum muhasebe kayıtlarından bakmak lazım. Sonuçta harcanan paranın karşılığında da bir tesis var orda. Cumhuriyet Çay Fabrikamızın yanında."

Gündem Haberleri