Çocukları suça sürükleyen nedenler nelerdir?

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) yayımladığı verilere göre 2021 yılında Emniyet Müdürlüklerine giden veya götürülen çocukların karıştığı olay sayısı 2020 yılına göre yüzde 10,8 oranında artarak 499 bin 319 olduğu belirtildi....

Çocukların suça karışma oranlarının arttığı son zamanlarda başta yakınları olmak üzere topluma yönelik şiddet eğiliminde bulunmasının psikolojik boyutlarını ele alan Psikolog Sadık Sun, burada ailelerin üzerine büyük görevler düştüğünün altını çizdi.

Çocukların karıştığı olayların 132 bin 943'ü suça sürüklenme nedeniyle gerçekleştiğinin ifade edildiği beyanda bu çocukların yüzde 36,6'sına yaralama, yüzde 27,2'sine hırsızlık, yüzde 5,1'ine uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak, yüzde 4,3'üne tehdit, yüzde 3,8'ine ise cinsel suçlar isnat edildiği bilgisine yer verildi.

Belirtilen suç oranlarını psikolojik ve sosyolojik boyutlarıyla değerlendiren Uzman Psikolog Sadık Sun, çocukları küçük yaşta suça sürükleyen unsurları ve bunun karşısında çevre faktörünün etkilerinden bahsederek ailenin rolüne dikkat çekti.

"Çocukların suça sürüklenme ihtimalleri ergenlik döneminde yaygınlaşmaya başlar"

Çocukları suça sürükleyen birçok nedenin olduğuna vurgu yapan Sun, "Bunlar içerisinde ailevi, genetik, çevresel, köyden şehre göç, yoksulluk ve dışarıda zaman geçirme gibi faktörlerin yanı sıra alkol ve madde bağımlılığının etkisi vardır. Bunların yanı sıra aile içi çatışmalar ile huzursuzluklar şiddete eğilimi daha çok arttırıyor ve çocukların suça sürüklemesine yol açabiliyor." şeklinde konuştu.

Çocukların genel itibariyle belli bir yaştan sonra anne babanın etkisinden çıkıp akranlarının etkisi altına girebildiğine dikkat çeken Sun, "Mesela bir konuda baba çocuğa on kez söyler, anlamaz ama akranı bir defa söylemesiyle fazlasıyla anlar. Bu durum ergenlik döneminde kendini daha fazla göstermeye başlar. Nitekim çocukların suça sürüklenme ihtimalleri ergenlik döneminde yaygınlaşmaya başlar. Bu açıdan özellikle ergenlik dönemindeki çocuklara daha iyi bir arkadaş ortamı seçmek gerekir. Nihayetinde kimlerle arkadaşlık yaparsa belli bir süre sonra onlara benzemeye başlar. Ergenlik dönemindeki çocuklarımızın kimlerle arkadaşlık yaptığı, sosyal medyada yazıştığı ve görüştüğü önemlidir. Çünkü o dönem beynin şekillenmesinin son evreleridir. Ondan dolayı bu yaşlarda kendisine aktarılan bilgiler ve gördüğü deneyimler ömür boyu yaşamını etkileyebilir." dedi.

Sun, "Ergenlik dönemi çokça dikkat edilmesi gereken yaşlardır. Bu dönemde çocuklar kendilerini çevrelerine ispat etmek istemeleri nedeniyle suça sürüklenme ihtimallerinin artığı dönemdir. Ondan dolayı anne babaların kamera misali fark ettirmeden izlemeleri gerekir." ifadelerini kullandı.

"Mahalle, ev ve arkadaş ortamı aynıysa çocuktaki suç kavramı devam edebilir"

Suç işlemenin alışkanlık haline gelmesi durumuna da değinen Sun, şunları söyledi:

Madde kullanan kişinin tedavi sonrası aynı ortama girmesi durumunda orada kendisine verilen rolün gereğini yerine getirmek veya dışlanmamak için belli karakterleri oynama olasılığı yüksektir. Ondan dolayı öncelikle suçun devam etmemesi için bazı faktörlerin ortadan kalkması gerekir. Şayet mahalle, ev ve arkadaş ortamı aynıysa çocuktaki suç kavramı devam edebilir. Bunun düzeltilmesi de ileriki zamanlarda zorlaşabiliyor ama erken yaşlarda müdahale edilmesiyle çok rahat bir şekilde üstesinden gelinebilir.

"Aile, çocukların öğretmenidir" diyen Sun, eğitimin küçük yaşta başladığının altını çizerek "Eğer anne-baba temeli sağlam atmazsa, çocuk küçük yaştayken inşaat misali malzemeden çalınırsa yapı olarak çok da sağlam bir inşa meydana gelmez. Ondan dolayı anne babanın çocuğu sevgi, saygı ve empati duygusundan yoksun bırakmamaları gerekir. Eğer çocuk bunlardan mahrum bırakılmışsa veya anne babanın eğitim modeli şiddet üzerine kuruluysa o çocuğun şiddete meyil oranı yüksek derecede meydana gelmiş olur." diye belirtti.

"Çocuklara uygulanan ceza sistemi tavsiye ettiğimiz bir yöntem değildir"

Ödül ve ceza sisteminin son zamanlarda çokça tartışılan konulardan biri olduğunu ve çocuklara ceza vermekten kasıt "şiddet uygulamanın" olduğunu belirten Sun, bu tür yaklaşımların veya uygulamaların çocuk üzerinde olumsuz etkiler bıraktığını söyledi.

Sun, "Bu tür çocuklarda korku ve kaygı meydana geldiğinden daha çok özgüveni eksik, pısırık ve kendisine saygısı olmayan bir karakter olarak yetişmeye başlar. Aynı zamanda şiddet gören çocuk, 'ben yanlış yaptım' demekten ziyade şiddet uygulayan kişiye karşı bir hınç ve intikam duygusu besler. Ondan dolayı çocuklara yönelik uygulanan ceza sistemi pek de tavsiye ettiğimiz bir yöntem değildir. Çünkü bu sorunu çözmekten ziyade daha fazla otaya çıkaran hatta ilgili çocukta yalan konuşma eğilimi başlar." ifadelerini kullandı.

Çocuklarda şiddet eğiliminde teknoloji bağımlılığının payına dikkat çeken Sun, "Pandemi döneminden sonra neredeyse her çocuğun eline gerek derslere katılım gerek ödev yapma vesilesiyle tablet veya telefon girdi. O süreçten sonra derslerden ziyade uygunsuz sitelere girme, şiddet içerikli oyunlara katılım gösterme, video izleme veya dizi takibi meydana geldi. Son zamanlarda özellikle eşcinsel içerikli yayınlar ortaya çıkmaya başladı. Onun için özellikle anne babaların dikkat etmesi gerekiyor. Orada görünen şiddet veya eşcinsellik belki de çocuk için normalleşmeye başlıyor. Beyin henüz olgunlaşmadığından neyin yanlış-doğru olduğunu bilmiyor." şeklinde konuştu.

Sun, "Çocuğun elindeki telefon şifreliyse o cihazın kullanılmasına dahi izin verilmemelidir. Anne babanın çocuğunun kimlerle yazıştığını, cihaz üzerinde neler yaptığını bilmesi şartıyla akıllı telefonlar verilebilir. Bu süreç özellikle çocukların kimlik arayışı dönemi olduğundan uygunsuz arkadaşlarla beraberliğinden sonra ailenin durumdan haberdar olması maalesef bir anlam ifade etmiyor. Onun için erken müdahale her zaman önemlidir. " dedi. (İLKHA)

Gündem Haberleri