Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 13. Büyükelçiler Konferansı'nın Ankara’da düzenlenen açılış töreninde “Bir aday ülke ve NATO müttefiki olan Türkiye’ye karşı, AB dayanışması adı altında bazı üyelerin kısır çıkarlarına teslim ve rehin olmak doğru değildir. AB’den iş birliğine ve üyelik sürecimize yeniden ivme kazandıracak somut ve anlamlı adımlar atmasını bekliyoruz. Veto hakkının kötüye kullanılmasına engel olmasını bekliyoruz. Türkiye-AB ilişkileri bir iki üye ülkenin dar görüşlü çıkar arayışlarına indirgenemeyecek kadar stratejiktir. Aldığı siyasi kararlara rağmen, Avrupa Konseyi ile köklü bir ilişkimiz var” dedi.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, 6-12 Ağustos arasında Ankara, Kayseri ve Nevşehir'de düzenlenecek olan 13. Büyükelçiler Konferansı’nın açılış töreninden önce Dışişleri Şehitliği’ni ziyaret etti. Şehitlik ziyaretinin ardından Ankara Sheraton Otel’de açılış konuşmasını yaptı. Çavuşoğlu’nun konuşmasının satır başları şöyle:
“YÜKSEK DÜZEYLİ STRATEJİK İŞ BİRLİĞİ MEKANİZMALARININ SAYISINI 28’E ÇIKARDIK”
“Dışişleri ailesi olarak yakınlarımızın, arkadaşlarımızın da aralarında bulunduğu birçok sevdiğimizi salgında kurban verdik. St. Petersburg Başkonsolosumuz Mehmet Ferhan Yorulmaz ve AB Daimî Temsilciliği personeli Ahmet Eğri’yi, kısa süre önce de Podgorista Büyükelçimiz sayın Songül Ozan’ın eşi Murat Sencer Ozan’ı bu süreçte kaybettik.
Türkiye Cumhuriyeti, dünyanın krizlerle uğraştığı bu dönemde girişimci ve insani dış politikamız sayesinde yıllarca konuşulacak başarılara ve diplomasimizi evrensel kılan araçlara kavuştu. Antalya Diplomasi Forumu ile düşünceleri uzaktan izleyen değil, zihinleri buluşturan küresel ölçekte aktif bir katılımcı diplomasisini başarıyla oluşturdu.
AB stratejik hedefimize paralel olarak ‘Yeniden Asya’ ile programlı bir dış politikayı bu kilit kıtada somut eylem planlarıyla uygulamaya koyduk. Yüksek düzeyli stratejik iş birliği mekanizmalarının sayısını en son Kolombiya ile birlikte 28’e çıkardık. Üçlü ve dörtlü iş birliği süreçlerimizi çeşitlendirmeye devam ettik.
“SINIR ÖTESİNDEKİ TERÖRLE MÜCADELE OEPRASYONLARINDA ETKİN DİPLOMASİ DESTEĞİ VERDİK”
Olumsuzlukların önlendiği, fırsat olduğunda olumlu adımların atıldığı örnekler çok. Mesela, sınır ötesinde yürüttüğümüz terörle mücadele operasyonlarında etkin diplomasi desteği verdik. Suriye’nin ve Irak’ın toprak bütünlüğü amacımızda bu harekâtların büyük önemi var. Sınırlarımızın ötesinde 4 bin kilometreyi teröristlerinden temizledik 515 bin 700 kişinin buralara geri dönmesi mümkün oldu. Biz bunu yapmasak ne DEAŞ temizlenirdi ne de PKK/YPG/PYD. İki ülkenin toprak bütünlüğü ne olurdu düşünmek bile istemiyorum.
Libya’da BM tarafından meşru yönetimi eleştirilere rağmen destekledik. Kaldı ki yapmasak, bugün Libya’nın çok ötesine taşacak jeopolitik etki, hatta insani yitim yaşanacaktı. Tespitimiz doğruydu, politikamız doğruydu.
“UKRAYNA KRİZİNİN TÜRKİYE’NİN ÖNEMİNİ YENİDEN GÖZLER ÖNÜNE SERDİĞİNİ UMUYORUZ”
Ege ve Akdeniz’de ‘Ne yaparsam yanıma kar kalır’ anlayışıyla yapılan hesapları bozduk. Haklarımızın gasp edilmesine seyirci kalsak, on yıllarca sürecek çatışma ortamı doğacak. Etkili tedbir aldık. Bölgede bize rağmen iş yapılamayacağını göstermiş olduk. Türkiye ve KKTC’nin enerji denklemlerinde dışlanmasına set çektik. Bize karşı kurulan oyunları sondaj faaliyetlerimiz ve 2019 Libya Anlaşması ile bozduk. Kıta sahanlığımızın sınırlarını belirledik. Bizi de içerek alternatifler aranmaya başlandı. Ortaya koyduğumuz önerilerle bu dinamiği somutlaştırmak için KKTC ile birlikte harekete geçtik.
Ukrayna krizinin Türkiye’nin önemini yeniden gözler önüne serdiğini umuyoruz. Her krizde Türkiye, yanında olmak isteyeceğiniz ülkedir. Tarihin akışı herkese Türkiye’nin dostluğunun değerini tekrar tekrar öğretiyor. AB’de de barış, istikrar ve refahın korunması ve geliştirilmesinde Türkiye doğal ve güçlü bir ortaktır. Dış politikada tek başımıza başardıklarımızı AB ile birlikte yapmış ve yapıyor olsaydık, AB tüm dünyada küresel bir aktör olarak ayakta alkışlanırdı.
“AB’DEN VETO HAKKININ KÖTÜYE KULLANILMASINA ENGEL OLMASINI BEKLİYORUZ”
İstiyoruz ki, içinde bulunduğumuz stratejik sınanmanın ciddiyeti herkesçe kavransın. Türkiye, AB üyelik hedefine bağlılığını korumaya ve her alanda iş birliği ve diyaloğu geliştirmek için yapıcı politikalar izlemeye devam ediyor. AB Başkanlığımız AB sürecinde reform, uyum, mali iş birliğini ve iletişim çalışmalarını kararlıkla ara vermeden sürdürüyor. Bir aday ülke ve NATO müttefiki olan Türkiye’ye karşı, AB dayanışması adı altında bazı üyelerin kısır çıkarlarına teslim ve rehin olmak doğru değildir. AB’den iş birliğine ve üyelik sürecimize yeniden ivme kazandıracak somut ve anlamlı adımlar atmasını bekliyoruz. Veto hakkının kötüye kullanılmasına engel olmasını bekliyoruz. Türkiye-AB ilişkileri bir iki üye ülkenin dar görüşlü çıkar arayışlarına indirgenemeyecek kadar stratejiktir. Aldığı siyasi kararlara rağmen, Avrupa Konseyi ile köklü bir ilişkimiz var. Önümüzdeki dönemde Avrupa kıtasındaki büyükelçilerimizin Türkiye’nin nasıl vazgeçilmez bir Avrupalı olduklarını oluşturduğumuz bir programla yeniden anlatacaklar. Avrupa’nın düşünce süreçlerine her başkentte daha fazla katkıda bulunacaktır. Çünkü Türkiye Avrupa’dır ve Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı vardır.
“CAN AZERBAYCAN HİÇBİR ZAMAN YALNIZ DEĞİLDİR”
Ermenistan ile karşılıklı olarak atadığımız özel temsilcilerimiz görüşmelerine devam ediyor. Bu süreci, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki süreçten de nihai amacımız olan tüm bölgede normalleşme ve iş birliği ufkumuzdan bağımsız düşünmüyoruz. Son günlerde bölgede yaşanan gerginlik, mevcut sükûnetin ne kadar kırılgan olduğunu tekrar gösterdi. Bu süreçte can Azerbaycan ile dayanışmamız güçlenerek sürecek. Dost da düşman da bilsin ki, can Azerbaycan hiçbir zaman yalnız değildir.
“İSRAİL İLE DİYALOĞUMUZ FİLİSTİN İLE İLİŞKİN HASSASİYETLERİMİZİN DOĞRUDAN AKTARILMASINA İMKAN VERİYOR”
Cuma günü başlayan, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları ve İsrailli fanatik Yahudi grupların Mescid-i Aksa’ya girme girişimleri kabul edilemez. Hiçbir gerekçe masum insanların, hele hele 5 yaşındaki kız çocuklarının öldürülmesini mazur gösteremez. İsrail’in bu saldırganlığını şiddetle kınıyor, bu tahrik edici politikaların bir an evvel sona ermesini istiyoruz. Dün gece ilan edilen ateşkes bu yönde atılmış doğru bir adımdır. Bunun kalıcı olmasını istiyoruz ve tekrar edilmemesi en büyük temennimizdir. Esasen İsrail ile diyaloğumuz Filistin ile ilişkin hassasiyetlerimizin doğrudan aktarılmasına da imkân veriyor.
“YUNANİSTAN, SORUNLARI ÇÖZECEK İRADEYİ GÖSTERMİYOR”
Milli davamız Kıbrıs meselesinde çözümün anahtarı bellidir. Kıbrıs Türk halkının müktesep haklarının, yani egemen eşitliliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesi gerekiyor. Şayet bir müzakere olacaksa iki toplum arasında değil, iki devlet arasında olacaktır.
Doğu Akdeniz politikamızı uluslararası hukuka ve hakkaniyet ilkesine uygun şekilde taviz vermeden sürdürüyoruz. Ege’de ise birbiriyle bağlantılı sorunların bütüncül şekilde ele alınmasını ve uluslararası hukuka uygun olarak çözülmesini istiyoruz. Yunanistan, sorunları çözecek iradeyi göstermiyor. Huylu huyundan vazgeçmiyor. Uluslararası anlaşmalara göre gayri askeri statüsü bulunan adaların silahlandırıldığını, başta BM olmak üzere muhataplarımıza anlattık. Ülkemizin güvenliği bakımından kritik önemde olan bu konunun üzerine gitmeye devam edeceğiz.
“IRAK’TAN BEKLENTİMİZ GERÇEKLEŞENE KADAR ULUSAL GÜVENLİĞİMİZİN ZORUNLU KILDIĞI TEDBİRLERİ ALMAYI SÜRDÜRECEĞİZ”
Irak’tan öncelikle malumun ilanını, yani PKK’nin terör örgütü olduğunu açıklamasını ve bu örgüte karşı somut adımlar atmasını bekliyoruz. Bu beklentimiz gerçekleşene kadar ulusal güvenliğimizin zorunlu kıldığı tedbirleri almayı sürdüreceğiz.
NATO müttefikimiz ABD ile son dönemde sadece ikili ilişkilerimiz bağlamında değil, bölgesel ve küresel ölçekte anlamlı diyalog geliştirmeye başladık. Ancak PKK, PYD, YPG, FETÖ ve tek taraflı yaptırımlar konusunda ABD’den beklediğimiz tatminkâr adımları göremedik. Görüş ayrılıklarımızı ve somut iş birliği olanaklarını ele almak için Türkiye-ABD stratejik mekanizmasını kurduk.”