Eğitim-Bir-Sen, Öğretmenlik Meslek Kanunu ve bu kanunla getirilen kariyer basamakları sistemine yönelik tartışmalara ilişkin, “Yazılı sınav şartı gibi sorunlu görülen alanlar TBMM tarafından yeniden ele alınmalıdır. Kanuna, kanunun getirdiği uygulamaya ve sınava karşı çıkmak ne kadar doğalsa süreci manipüle ederek siyasi çekişme malzemesi hâline getirmek, umut tacirliği yaparak 614 bin öğretmenin elde edeceği bir hakkı kullanılmaz hâle getirmek, belirsizlik ve şüphe tohumları ekerek öğretmenlerin moral ve motivasyonunu bozmak da o kadar art niyetli bir siyasettir” açıklamasını yaptı.
Eğitim-Bir-Sen, Öğretmenlik Meslek Kanunu kapsamında getirilen uzman öğretmen ve başöğretmen kariyer basamakları sistemine ilişkin tartışmalar üzerine bugün yazılı bir açıklama yaptı. Eğitim-Bir-Sen’in açıklaması şöyle:
“KANUNDA YER ALAN SINAV, MESLEKİ ÇALIŞMALARIN İÇERİĞİ VE EĞİTİM PROGRAMLARININ NİTELİĞİ GİBİ SÜREÇLER, NE YAZIK Kİ SUBJEKTİF VE ADİL OLMAYAN SONUÇLAR ÜRETME İHTİMALİNİ BARINDIRMAKTADIR”
“Öğretmenlik kariyer basamakları siyasi polemik konusuna dönüştürülmemeli, sürecin sorun üreten aşamaları Meclis’te yeniden ele alınmalıdır.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın, öğretmenlik mesleğini kariyer mesleği hâline dönüştürmek hedefiyle öğretmenlerin kendilerini geliştirmelerini sürekli kılmak, öğretmen yeterliliklerini sağlamak, mesleki bilgi ve becerilerini artırmak amacıyla uygulamaya koyduğu öğretmenlik kariyer basamakları uygulaması, Anayasa Mahkemesi’nin 2008 yılındaki kısmi iptal kararı sonrası akamete uğradığı gibi, eşitsizlik ve mağduriyet üreten bir sonuç ortaya koymuştu. Bazı öğretmenlerimiz sınava, bazı öğretmenlerimiz ise idari tasarrufa ve mahkeme kararlarına dayalı olarak uzman ve başöğretmenlik hakkını ve beraberinde getirdiği ilave mali hakları alırken bazı öğretmenlerimiz ise gerekli diğer şartları taşımalarına rağmen sınav yapıl(a)maması veya aleyhte mahkeme kararları nedeniyle bu unvanları ve hakları elde edemediler.
Bu nedenledir ki yetkili sendika olarak, toplu sözleşme hakkını kazandığımız tarihten bu yana yapılan bütün toplu sözleşme görüşmelerinde ve kurum idari kurulu başta olmak üzere bütün sosyal diyalog platformlarında, ‘öğretmenlik kariyer basamakları uygulamasının yeniden hayata geçirilmesi, 8 yıllık hizmet süresini tamamlayan öğretmenlerimizin uzman öğretmen, 12 yıllık hizmet süresini tamamlayan öğretmenlerimizin ise başöğretmen unvanını alması’ yönündeki talebimizi ısrarla savunup müzakere etmiştik.
Nihayetinde, Şubat 2022 tarihinde kabul edilen 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu’yla öğretmenlik kariyer basamakları yeniden eğitim sistemimize dâhil edildi. 2008 yılındaki Anayasa Mahkemesi kararı ve ardından 2013 yılındaki Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararının doğurduğu olumsuz ve adaletsiz sonuçları telafi edebilecek mahiyette, bütün öğretmenlerin erişimine açık bir kariyer basamakları uygulamasının yeniden hayat bulması yerinde bir adımdır. Fakat kanunda yer alan sınav, mesleki çalışmaların içeriği ve eğitim programlarının niteliği gibi süreçler, ne yazık ki subjektif ve adil olmayan sonuçlar üretme ihtimalini barındırmaktadır.
“YAZILI SINAV ŞARTI GİBİ SORUNLU GÖRÜLEN ALANLAR TBMM TARAFINDAN YENİDEN ELE ALINMALIDIR”
‘Uzman ve başöğretmenlik hizmet yılına bağlı olsun’ talebi Eğitim-Bir-Sen’in, ‘kamuda kariyer meslek uygulaması sınavla olmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı’nda da öyle olacaktır’ yaklaşımı Bakanlığın, meslek kanunu ve kariyer basamaklarını hayata geçirme iradesi ise TBMM’nindir. Yazılı sınav şartı gibi sorunlu görülen alanlar TBMM tarafından yeniden ele alınmalıdır.
Kanunun eksik ve hatalı yönleri elbette eleştiri konusu edilmeli, düzeltmeye muhtaç kısımları üzerinde yeniden bir politika belirlemeye çaba gösterilmelidir. Ancak meslek kanunuyla getirilen mevcut kariyer basamaklarının 614 bin öğretmene uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik yolunu açtığı, dahası 2004 yılındaki yasal düzenlemeyle getirilen haklardan çok daha fazla ilave mali haklar getirdiği de unutulmamalıdır. Kanuna, kanunun getirdiği uygulamaya ve sınava karşı çıkmak ne kadar doğalsa süreci manipüle ederek siyasi çekişme malzemesi hâline getirmek, umut tacirliği yaparak 614 bin öğretmenin elde edeceği bir hakkı kullanılmaz hâle getirmek, belirsizlik ve şüphe tohumları ekerek öğretmenlerin moral ve motivasyonunu bozmak da o kadar art niyetli bir siyasettir.
Haklı itirazları ve beklentileri kendi çürük siyasetlerinin malzemesi yapanlar, söylemlerinde ciddi, iyi niyetli ve tutarlı olsaydı, meslek kanununu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdıklarında kariyer basamakları sınavını da iptal davası konusu ederlerdi. Siyasilere ve sorumlulara çağrımız, kariyer basamakları uygulaması ve getireceği özlük haklarının sorumsuz, ciddiyetsiz ve tutarsız siyasete, kısır çekişmelere kurban edilmemesidir.
“BUGÜN SINAVA GİRMEME VE SENDİKALARA TEPKİ GÖSTERME ÇAĞRISI YAPANLARIN, ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU’NA KADAR SÖYLEM DÜZEYİNDE DAHİ OLSA CÜMLE KURMAMALARI, GERÇEKTE SORUMSUZLUKLARININ VE GÜVENİLMEZLİKLERİNİN BİR GÖSTERGESİDİR”
Bugün sınava girmeme ve sendikalara tepki gösterme çağrısı yapanların, 2008 yılındaki Anayasa Mahkemesi kararı sonrası oluşan mağduriyetlerin, eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin giderilmesi konusunda somut bir adım atmamaları, çaba göstermemeleri, Öğretmenlik Meslek Kanunu’na kadar söylem düzeyinde dahi olsa cümle kurmamaları, siyasi tercihlerinden dolayı öğretmenlere hakaret etmeleri, gerçekte sorumsuzluklarının ve güvenilmezliklerinin bir göstergesidir.
Vaatlerin ve kulağa hoş gelen süslü söz ve söylemlerin ardından emek ve emekçi düşmanı gerçek yüzleri görünen, yerel yönetimlerde göreve geldikleri yerde sözleşmeli çalışanların iş akdini feshedenlerin, emekçilerin ekmeğiyle uğraşanların karşısında duranlar olarak, doğruları söylemekten vazgeçmeyeceğiz. Geleceği kaosa sürüklenmek istenen eğitim çalışanlarının hukukunu korumak için var gücümüzle mücadele ettik, etmeyi de sürdürüyoruz.
Eğitim-Bir-Sen olarak, sağlıklı ve mantıklı bir tartışma zemininde meslek kanununun geliştirilmesi ve tüm beklentileri karşılayacak bir çerçeveye kavuşturulması için çaba sarf etmeye devam edeceğiz.”