Dava adamı Salih Çelik vefatının 3’üncü yılında mezarı başında anıldı

​İslami hizmetlerinden dolayı 28 Şubat zulmü ve FETÖ yargısının verdiği hukuksuz kararları sonrası gözaltında gördüğü ağır işkenceler neticesinde böbrek ve karaciğer kanserine yakalanan dava adamı Salih Çelik, vefatının 3’üncü yılında yad edildi....

Hayatını İslam davasına adayan Salih Çelik'in vefatının 3'üncü yıl dönümü münasebetiyle Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde Susa Şehitliğindeki mezarı başında program düzenlendi.

Ayetullah İlaiz’in okuduğu Yasin-i Şerif ile başlayan programda merhumun dava arkadaşlarından HÜDA PAR Bismil İlçe Başkanı Hacı Ali Bilmez, merhumun güzel ahlakı, İslam davasına olan sadakati ve çektiği sıkıntıları anlattı.

Çevrede görünen manzarayı kastederek “Şayet şu görünen dağın taşın dili olsaydı ve Allah onlara konuşma izni verseydi muhakkak ki onların da aktaracağı farklı şeyler vardı” diyen Bilmez, “Öncelikle şunu belirtmek gerekirse daha önce bölgede ağalar, begler, şeyhler vardı. Bir sorun olduğunda hüküm sahibi bunlardı ve en güzel şekilde de halledilirdi. Bizim bu döneme yetiştiğimiz vakitte bölgede baş göstermeye başlayan örgüt ne şeyh ne ağa ne de beg bıraktı; bunların tümünü bir şekilde kendine boyun eğdirdi.” dedi.

“Onun davası İslam’dı”

O dönemde kendi pozisyonlarına da değinen Bilmez, “O ağa ve şeyhler söz sahibiyken bizler ise toplumda tanınmıyorduk dahi. En yaşlımız 35-40 yaşlarındaydı. Bizler bu halimizle PKK’ye itiraz edince önümüze üç seçenek sunuldu: ‘Ya teslim olursunuz ya bu diyarı terk edersiniz ya da teker teker ölürsünüz’ denildi ve nitekim öldürüldük de. İlk olarak alimlerimizi öldürdüler, sonrasında Susa’da olduğu gibi camilerde katlettiler, ticaretimizi engellediler. Tabi bizler bu davaya baş koyduğumuzda bunların tümünü biliyor ve göze almıştık.” ifadelerini kullandı.

Merhum Salih Çelik’le tanışma sürecini aktaran Bilmez, “1991 yılında Salih abiyle tanıştığımız dönemde ikimiz de ticaret ile uğraşıyorduk. Benim onda müşahede ettiğim hususların başında cesareti geliyordu. Gerçekten çok dürüst ve cesurdu. Çok büyük sıkıntıların üstesinden gelmiş, sorunları çözüme kavuşturmuştur. Onun davası gurur-kibir değildi, yoktu da. Onun davası İslam davasıydı. Çünkü öyle bir dönemdi ki kimse o davayı omuzlayamıyordu. Kimse gönül rahatlığıyla başına takkeyi, eline tespihi, altına şalvarı, kadınına çarşafı giydiremiyordu.” şeklinde konuştu.

Bilmez, “O dönemde Müslümanlar hakkında başlayan kara propagandalar sonrasında hem ben hem de Salih abi cezaevine girdik, bir süre beraber kaldık. Orada da bize farkını göstererek sabır ve teselli de bulunuyordu. Cezaevi sonrasında başlayan malum hastalık neticesinde vefat etti. Allah rahmet eylesin.”dedi. (İLKHA)

Gündem Haberleri