ESRA ALUS
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, “Türkiye ekonomisi, 2023’e düşmekte olsa da hala çok yüksek bir enflasyon oranı, büyümede yavaşlama, dışa açık ve kamu açığında artış ile girdi. Enflasyonu düşürmede, makro ihtiyati tedbirlerin para politikasının ikamesi olamayacağından hareketle; para politikasını, enflasyonla mücadele çerçevesinde formüle etmek, maliye politikasını enflasyonla mücadeleyi destekleyici mahiyette kurgulamak gerekiyor. Milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucu ne olursa olsun seçim sonrası ile öncesi arasındaki ekonomi koşulları ve politikalarında farklılaşma olası görünüyor” dedi.
Koç Üniversitesi ve TÜSİAD ortaklığı ile oluşturulan Ekonomik Araştırma Forumu (EAF) tarafından yedincisi düzenlenen “Türkiye Ekonomisi” semineri bugün İstanbul’da yapıldı.
Etkinliğin açılış konuşmalarını; TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Ekonomi ve Finans Yuvarlak Masa Başkanı Murat Özyeğin yaptı.
Konuşmacılar, 2022 yılının muhasebesi ve 2023 yılı hedeflerini değerlendirdi.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, şunları söyledi:
“KÜRESEL EKONOMİYE İLİŞKİN RİSKLER VE BELİRSİZLİKLER ÇOK YÜKSEK: Yeni bir yıla başlarken tüm ekonomi dünyası o yılın ekonomik trendlerini ve öngörülerini merakla bekler. 2023 yılı bu açıdan daha dikkat çekici bir yıl. Küresel ekonomiye ilişkin riskler ve belirsizlikler çok yüksek. Türkiye ekonomisi de 2023’e düşmekte olsa da hala çok yüksek bir enflasyon oranı, büyümede yavaşlama, dışa açık ve kamu açığında artış ile girdik.
KÜRESEL DİNAMİKLER TÜRKİYE’DE DE ETKİSİNİ GÖSTERECEK: 2023 için iki alt önemin varlığına dikkat çekmek istiyorum. 2023’ün ilk yarısında sıkı para politikasını etkisiyle Avrupa ve birçok gelişmiş ülkede resesyon tahmin edilirken, Amerika Birleşik Devletleri'nde de büyümenin çok zayıf olması bekleniyor. Yılın ikinci yarısından itibaren ise izlenen sıkı para politikasının enflasyonu düşürmekte etkili olmasına paralel olarak dünya ekonomisinde zayıf da olsa yeniden bir büyüme süreci başlayacak. 2023’ün birinci ve ikinci yarısında ekonomik koşulların ve politikanın farklı olması Türkiye için de olası. Her şeyden önce küresel dinamikler ülkemizde de etkisini gösterecek. Finansal koşullarda yıl boyunca bir gevşeme olmasa da yılın ikinci yarısında dünya ekonomisinde büyümenin bir miktar hızlanacak olması ihracat talebinde bir canlanmayı muhtemel kılıyor.
SEÇİM ÖNCESİ VE SONRASINDA FARKLILAŞMA OLASI: Türkiye ekonomisi açısından 2023’e iki alt dönemde bakma ihtiyacının bir nedeni de milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimleri. Seçimlerin sonucu ne olursa olsun seçim sonrası ile öncesi arasındaki ekonomik koşulların ve politikaların farklılaşması olası görünüyor. Seçimler öncesinde küresel ekonomi zayıflarken ve özellikle birçok Avrupa Birliği ülkesinde resesyon dinamikleri gündemdeyken Türkiye ekonomisinde iç talebe bağlı büyüme sürecinin desteklendiği bir dönem yaşayacağız.
YILIN İKİNCİ YARISINDA DÜNYA GİBİ TÜRKİYE'NİN DE NORMALLEŞME SÜRECİNE GİRMESİ GEREKECEK: Yılın ikinci yarısında ise küresel ekonomide görülecek nispi olumlu gelişme Türkiye ekonomisinde makro ekonomik istikrarı ve yapısal reformu önceleyen politikaların uygulanması açısından nispeten olumlu bir ortam yaratacak. 2023’ün ikinci yarısında dünya gibi Türkiye'nin de normalleşme sürecine girmesi gerekecek. Bunun en önemli koşulu da enflasyonun düşürülmesi ve ekonomik istikrarın teşhis edilmesi.
PARA POLİTİKASI ENFLASYONLA MÜCADELE ÇERÇEVESİNDE FORMÜLE EDİLMELİ: Enflasyonun çıkmış olduğu çok yüksek seviyeden baz etkisiyle beraber düşme sürecine girmiş olmasını bir fırsat olarak değerlendirmek mümkün. Ancak enflasyonu düşürmede makro ihtiyati tedbirlerin para politikasının ikamesi olamayacağı noktasından hareketle para politikasını enflasyonla mücadele çerçevesinde formüle etmek, maliye politikasını enflasyonla mücadeleyi destekleyici mahiyette kurgulamak gerekiyor. 2023 yılını Türkiye açısından önemli kılan bir başka boyutta bu sene Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılı olması.
UYUM SAĞLAMAMIZ GEREKEN ALANLARIN BAŞINDA İKLİM DEĞİŞİMİYLE MÜCADELE GELİYOR: Küresel gelişmeleri dikkate aldığımızda yeni alanlarda dönüşümü sağlayacak bir dizi önlemi zaman kaybetmeden hayata geçirmeliyiz. Uyum sağlamamız gereken alanların başında iklim değişimiyle mücadele geliyor. Bu çerçevede sıfır karbon hedefi doğrultusunda bir dizi adımı atmak, döngüsel ekonomiden ve yeşil üretim tekniklerinden daha fazla yararlanmak, fosil enerji kaynaklarından yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişi hızlandırmak ve enerji tasarrufu ve enerji verimliliğini arttırmak önümüzdeki dönemin ekonomi politikası önceliği arasında yer almalı.
ÇOK KONUŞTUĞUMUZ AMA ŞİMDİYE KADAR ERTELEDİĞİMİZ YAPISAL REFORMLARI TAMAMLAMALIYIZ: Ekonomik ve toplumsal hayatta dijital dönüşüme uyum sağlamak için de altyapıdan becerilere, bilim ve teknoloji politikasından yatırım ortamına bir dizi alanda hızlı ve kapsamlı adımlar atmalıyız. Kısacası çok konuştuğumuz ama şimdiye kadar ertelediğimiz yapısal reformları bir an önce tamamlamamız gerekiyor. Bu reformlar hem istikrarsızlığın adeta yeni normal haline geldiği küresel düzende rekabetçiliğimizi korumak açısından hem de özlemini çektiğimiz refah seviyesine ikinci yüzyılımızda ulaşmak açısından belirleyici önemde.”
ÖZYEĞİN: 2022 SON 30 YILIN EN DÜŞÜK BÜYÜMESİ OLARAK KAYITLARA GEÇECEK"
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Ekonomi ve Finans Yuvarlak Masa Başkanı Murat Özyeğin de konuşmasında; hem dünya hem Türkiye ekonomisi açısından oldukça zor bir yılın geride bırakıldığını belirtti. Özyeğin, “2022 yılı muhtemelen kayıtlara son 30 yılın en düşük büyümesi olarak kayıtlara geçecek" dedi.
Özyeğin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2023’ÜN 2022’DEN DAHA AZ RİSK, BELİRSİZLİK VE ZORLUK TAŞIYACAĞINA DAİR BİR BEKLENTİMİZ YOK: Ancak maalesef 2023’ün 2022’den daha az risk belirsizlik ve zorluk taşıyacağına dair bir beklenti içinde olamıyoruz. Enflasyon birçok ülkede zirve yapmış durumda. İzlenmekte olan sıkı para politikası karşısında özellikle gelişmiş ülkelerin enflasyonu 2023’te düşme eğilimine sokması bekleniyor. Enflasyonist riskler tamamen bertaraf edilene kadar finansal koşullarda herhangi bir gevşeme beklenmemeli. Bu açıdan 2023’te finansal koşullar muhtemelen sıkı olmaya devam edecek.
DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ ZAYIF BÜYÜME PERFORMANSININ DEVAM ETMESİNE HAZIRLIKLI OLMALIYIZ: ABD'nin muhtemel bir resesyonu önleyebileceği varsayımı altında 2023’ün ikinci yarısından itibaren belli başlı ekonomilerin, yeni bir büyüme evresine girmesini muhtemel görüyoruz. Ancak sıkı parasal koşullarla devam eden jeopolitik gerilimler büyümenin zayıf olmasına yol açacaktır. Dünya ekonomisindeki zayıf büyüme performansının 2023 yılından sonra da devam etmesine hazırlıklı olmamız gerekebilir. Bu aşırı oynak ve belirsizliğin yüksek olduğu koşullar altında uluslararası yatırımcılar kararlarını ince eleyip sıkı dokuyarak vereceklerdir. Dünya ekonomisine hem dış ticaret hem dış açığın finansmanı üzerinden güçlü bir entegrasyona sahip olma ihtiyacı olan ülkemizin bu yeni duruma nasıl adapte olacağı temel bir konu olarak karşımızda durmakta.
TÜRKİYE RİSK ALMAK YERİNE TEMKİNLİ BİR YOL İZLEMELİ: Türkiye için önemli olan bizi bekleyen bu yeni süreci iyi yönetmek ve doğru politikaları izlemek olacak. Bunun da en iyi yolu risk almak yerine temkinli bir tavır benimsenmesidir. Ekonominin içeriden ve dışarıdan gelebilecek olumsuz ya da şoklara karşı esnekliğinin arttırılması gerektiğini düşünüyoruz.”