Kaynak: halktv.com.tr/Seyhan Avşar
Türkiye tarihinin en kritik seçimine sayılı günler kaldı. 13. Cumhurbaşkanı, Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu mu olacak, yoksa halk mevcut Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la mı yola devam edilmesine karar verecek? On milyonlarca insanın nerdeyse tek gündemi bu. Olası bir değişim halinde Türkiye’yi bazı büyük dönüşümlerin beklediği ise bilinen bir gerçek. Özellikle yargı sistemi ilk elden el atılmaya mahkûm olunan alanlardan birisi. 20 yıllık AKP iktidarı döneminde yargının geldiği içler acısı halin nasıl düzeltileceği ise merak edilen başka bir konu.
Yargıda da, kamu görevlisi olarak görev yapan hâkim ve savcıların merak ettiği pek çok konu başlığı bulunuyor. Bu söyleşi de tam olarak o noktada ortaya çıktı. Sık sık ziyaret ettiğim, konuştuğum hâkim savcıların da, Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi halinde merak ettiği bir dizi konu var. Yargıçlara yaptığım hemen her ziyarette aramızda değişmeyen gündem konusu bu oluyor. Ben ise bu soruların muhatabının ben olmadığımı belirterek “İsterseniz siz yazın ben sorayım” diyerek yola çıktım. Aralarında yüksek yargı mensuplarının da bulunduğu 8 hâkim ve savcı, Kılıçdaroğlu’na, aracılığımızla 8 soru yöneltti. Soruları soran hakim ve savcılardan bazıları isimlerinin açık açık yazılmasını bazısı ise isminin gizli tutulmasını istedi. Ancak pek çoğunun “İsmim gizli tutulsun.” talebi üzerine isimleri yazmamaya karar verdik.
İşte aralarında yüksek yargı üyelerinin de olduğu hakim ve savcıların sorularına Sayın Kılıçdaroğlu’nun verdiği yanıtlar:
‘HSK tahribatın yaşandığı en önemli kurumlardan’
-HSK seçim sistemi hususunda ne düşünüyorsunuz? Şimdiki sistemde üyeleri Meclis ve Cumhurbaşkanı seçiyor. Bu durum siyasetin yargıya doğrudan müdahalesi niteliğinde değil mi?
Mevcut sistem yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını yok etmiş durumda. Hâkimler ve Savcılar Kurulu da bu tahribatın yaşandığı en önemli kurumlardan biri. Kurul, Cumhurbaşkanına tanınan doğrudan ve dolaylı atama yetkisi yoluyla vesayet altına alındı, hâkimlik teminatı ortadan kalktı. En kısa sürede geçeceğimiz Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemle birlikte yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını tam anlamıyla sağlayacağız. Bu kapsamda Hâkimler ve Savcılar Kurulu yeniden yapılandırılacak. Yargı sistemi içerisinde farklı görevlere ve konumlara sahip olan hâkimlik mesleği ile savcılık mesleği birbirinden ayrılacak, Hâkimler Kurulu ve Savcılar Kurulu şeklinde iki farklı kurul oluşturulacaktır. Böylece her bir meslek grubu için görevin gereklerine uygun ayrı düzenlemeler ve güvenceler öngörülecektir. Bu kurullara seçimler de yeniden düzenlenecek. Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun da arasında bulunduğu Yüksek Yargı Kurullarına üye seçiminde çoğulculuk, hesap verebilirlik ve demokratik meşruiyet öncelikli kriterler olacak. Bu kapsamda üyelerin yarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından üçte iki nitelikli çoğunlukla seçilmesini öngörüyoruz. Üyelerin diğer yarısının da Yargıtay, Danıştay, Türkiye Barolar Birliği, adli ve idari yargı birinci sınıf hâkim ve savcılar tarafından, kendi mensupları arasından doğrudan seçilmesini öngörüyoruz. Bağımsızlık ilkesinin güçlendirilmesi için Adalet Bakanı ve Müsteşarı, Hâkimler Kurulu’nda yer almayacak. Hukuk devleti olmanın gereği olarak Yüksek Yargı Kurullarının disiplin kararları da yargı denetimine açık hale getirilecektir.
‘AKP yargısı yerine kendi yargımızı kurmak gibi bir durum söz konusu olamaz’
-Muhalefetin sürekli kullandığı bir dil var. “İktidara gelince Demirtaş ve Kavala’yı serbest bırakacağız.” şeklinde. Bu kişileri iktidarınız mı bırakacak, yargı mı bırakacak? Yargı bırakacaksa yargı adına neden konuşuluyor? Buradan mevcut AKP yargısı yerine kendi yargı sisteminizi kuracağınızı düşünebilir miyiz?
Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’yı serbest bırakacak olan siyaset kurumu değildir. Demirtaş ve Kavala’yla ilgili kararı alacak olan yargının kendisidir. Dolayısıyla yeniden yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusuna geliyoruz. Yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaybetmiş olması, hâkimleri anayasaya aykırı kararlar alma noktasına getirdi. Avrupa İhsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı bir dönem yaşıyoruz. Oysaki bu kararlara uyulması, kararların uygulanması anayasal bir zorunluluk. Örneğin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, Anayasamızın 90. maddesine göre bağlayıcı. Dolayısıyla özgürleşen, siyasi baskılardan kurtulan yargı, hukukun bir gereği olarak hem Demirtaş hem Kavala dosyalarını yeniden ele almak durumunda. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ilgili dosyalarla ilgili kararları var. Yoksa yargı makamları yerine geçilerek herhangi bir işlem yapılma iradesi ortaya konulamaz. AKP yargısı yerine kendi yargı sistemimizi kurmak gibi bir durum söz konusu olamaz. Sadece yargının siyasi baskılardan arınması ve yargıçların hukukun üstünlüğü ilkesi gereğince yargısal değerlendirme yapabileceği bir sistem kurulması, yargının tarafsızlığının ve bağımsızlığının sağlanmasıdır hedefimiz.
‘İktidarımızda bu kişilerle ilgili bir tasarrufta bulunmayacağız’
-Siyasi parti temsilcisi olup hâkim ve savcı yapılanlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Olası bir değişiklik sonrası hâkim ve savcı olarak kalmaya devam edecekler mi?
Bu sorunuzun yanıtı da yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla ilişkili. Örneğin, milletvekili adaylığı için görevlerinden istifa eden yargı mensupları, aday gösterilmemeleri halinde görevlerine dönemiyor. Çünkü ilgili kanun, yargı mensuplarının adaylık gerekçesiyle istifalarını yargı bağımsızlığına aykırı görüyor. Hal böyleyken, çok sayıda kişi bir siyasi partinin temsilcisi veya yöneticisiyken hâkim ve savcı yapıldı. Dediğim gibi, buna tenezzül edilmesi yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını ortadan kaldıran en net adımlardan biriydi. Ancak iktidarımızda halen savcı ve hâkim olarak görev yapan bu kişilerle ilgili bir tasarrufta bulunmayacağız. Biz ivedilikle yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayacağız. Bunun sağlandığı gün itibariyle hala birileri yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına aykırı tutum ve kararların altına imza atmak isterlerse eğer o zaman yine hukuk içinde gerekli müdahaleler yapılır. Ve bu tavır tüm yargı mensupları için geçerli olacak. Hangi gerekçeyle olursa olsun, kimin tarafından ve kimin döneminde atanmış olursa olsun, kimsenin yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını zedeleyecek adımlar atmasına izin vermem.
İsim isim saydı… İrfan Fidan, Akın Gürlek ve Hasan Yılmaz
-Hükümet, talimatları doğrultusunda hareket eden çok sayıda hakim ve savcıyı koruma altına alma ve ödüllendirme maksadıyla yüksek yargı mensubu yaptı. Bazıları teamüllere aykırı şekilde kritik noktalara getirildi. Bu kişiler hakkında hukuk aracılığı ile gasp, yargı borsası oluşturma iddiaları var. Bir kısmı İstanbul grubu adıyla biliniyor. Yine bazı tarikat ve grupların da yüksek yargıda kadrolaştığı biliniyor. Seçimin kazanılması halinde yüksek yargı üyelikleri gözden geçirilecek mi? Anayasal ve yasal düzenlemeler yapılacak mı? Yüksek yargının bağımsızlığı nasıl sağlanacak ?
Yakın süreçte siyasi iktidarın talimatlarına uyan, siyasi tasarrufla hareket eden, daha ötesi hukuksuzluk yapan hakim ve savcıları koruma altına aldığı, bunları ödüllendirdiği ve bu kişileri liyakat gözetilmeksizin yüksek yargı mensubu olarak atandığı bilinmektedir. İrfan Fidan, Akın Gürlek ve Hasan Yılmaz örnekleri bilinmektedir. Bu durumun bir daha gerçekleşmemesi anlamında gerekli önlemler elbette alınacaktır. Türkiye de hiçbir yargıç ve hiçbir savcı bu tür hukuksuzluklara araç olarak kendisinden hesap sorulmayacağını düşünmemelidir. Hukukun işlemesi ile yaptırımlar söz konusu olacağından bir daha bu tür yollara yargıçlar ve savcıların başvurmaması elbette sağlanacaktır. Yargı borsası, hukuk aracılığı ile gasp gibi hukuksuzluklara karışan, bilinen avukatlar ve yargı mensupları ile ilgili mutlak bir şekilde yaptırım uygulanması sağlanacaktır. Zira yargının bağımsızlaşıp tarafsızlaşması ile birlikte suç işlemiş olan yargı mensubu ve avukatlar yine yargı tarafından yaptırıma tabi tutulacaktır. Yüksek yargıya seçilmek, orada görev yapmak herhangi bir şekilde bir gruba, oluşuma mensubiyetle ilişkili olmamalıdır. Yüksek yargıda liyakate göre seçilmeyenler, daha ötesi hukuksuzluk yapanlar yargısal düzenlemeler gereğince değerlendirmelere tabi tutulabilecektir. Bu konudaki değerlendirme elbette ileriki süreçte yapılacaktır. Ne var ki amaç her halükarda yüksek yargının bağımsızlığının sağlanması kapsamında olacaktır.
‘Yeni bir yükseköğrenim planlaması yapılacak’
-Neredeyse artık 81 ilin tamamında hukuk fakültesi fazlalığı var. Fakültelerin artması kalifiye hukukçuların oranını düşürmüş durumda. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Üniversitelerdeki hukuk fakültelerine ilişkin bir çalışma yapmayı planlıyor musunuz?
Türkiye’nin her ilde, her üniversitede bir hukuk fakültesine değil, hukukun kendisine ihtiyacı var. Nitelikli hukuk fakültelerine ve her alanda olduğu gibi bu fakültelerde görev alacak nitelikle hukukçulara, bilim insanlarına ihtiyaç var. Bu hedef doğrultusunda gerekli değerlendirmeler elbette yapılacaktır. Yeni bir yükseköğrenim planlaması çerçevesinde hukuk fakülteleri yeniden ele alınacaktır.
‘Cumhuriyet savcıları soruşturacak’
-Olası bir iktidar değişiminde meslektaşlarımızdan bazı itirafların geleceğini düşünüyorum. Mesela, “Şu kararı X şahıs (siyasetçi) baskı kurduğu için vermek zorunda kaldım” şeklinde. Bu tarz itiraflar gelirse o X şahıslar hakkında herhangi bir soruşturma vs. yapılacak mı?
Suç işlemiş olanlarla ilgili soruşturma yapılması iradesi Cumhuriyetin savcılarına ait olmalı. Eminiz ki bağımsızlaşan yargı mensupları bu kapsamda gerekli değerlendirmeleri yapacaklardır. Hiç kimse suç ve cezadan bağışık değildir. Dolayısıyla itiraflar ya da başka şekilde suç verileri açığa çıktığında siyasi baskı gereği söz konusu olmaksızın ilgili Cumhuriyet Savcılıkları gerekli soruşturmaları yapıp gerektiğinde ceza davalarının açılmasını sağlayacaktır.
‘Mescitleri kapatmayacağım, iyi yerlere taşıyacağım’
-30 yıllık Hakimin. Daha önceden adliyelerde mescit yoktu. Namaz kılamıyorduk ya da kılmak için cami arıyorduk. Bu mescitler açık tutulacak mı?
Elbette açık tutulacak. Sadece yargı mensuplarının değil, tüm vatandaşlarımızın inanç özgürlükleri konusundaki hakları korunacaktır. İbadetlerini özgürce yapmaları hususunda engelleyici tek bir adımın dahi atılmasına izin vermem. Hatta daha da ileri götüreyim. Pek çok kamu kuruluşunda mescitler bodrum katlarında bulunuyor. İbadetlerini yapmak isteyen kamu çalışanları ve vatandaşlarımız sağlıksız koşullara mahkûm ediliyor. Bu mescitlerin, kamu binalarının daha iyi yerlerine taşınması gerekir.
-Adliye içerisinde pek çok hukuksuz karar verildiğine tanık oluyoruz. Yeniden yargılamaların yolu açılacak mı? Sizin bir planlamanız var mı?
Yeniden yargılamanın yolu hukuk mevzuatı çerçevesinde ilgili yargıçlar tarafından değerlendirmeye tabi tutulacaktır.