Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından düzenlenen 3. İzmir Kent Sempozyumu’nun açılışında konuşan Başkan Soyer, İzmir’de yeni bir şehircilik anlayışını ortaya koyduklarını söyledi. Gelecek dönem için ortak akıl, demokratik katılım ve çoğulculukla hazırlayacakları İzmir Vizyon 2050 programının ipuçlarını da veren Soyer, “Kentimizin bulunduğu bölgeyle ve gezegenimizle kurduğu ilişkileri de planlamak zorundayız. Kentlerimizi, çoklu kriz ve afetlere karşı dirençli kılmak her canlı ve varlığın kent hakkını korumak ve kentsel adaleti güçlendirmekle mümkün” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK) tarafından İzmir Mimarlık Merkezi’nde düzenlenen 3. İzmir Kent Sempozyumu’nun açılışına katıldı. 24 meslek odasının yer aldığı sempozyumda, “Direnen Kentlerde Adalet ve Demokrasi” başlığı ile düzenlenen sempozyumda uzman isimler nasıl bir kent istediklerini anlattı.
DİRENİNCE SONUÇ ALABİLİYORUZ
Sempozyumda konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, yaşanabilir kentlerin oluşturulmasının önemine değindi. Bunu başarmanın da örgütlü mücadele ile mümkün olduğunu söyleyen Tunç Soyer, “Sao Paulo gemisinin geri gönderilmesi, Çeşme rant projesinin durdurulması, Buca Cezaevi alanının ranta değil bir yeşil alana dönüştürülmesi ile ilgili verilen mücadeleden sonuç almamız çok önemli. Bunlar hepimizin yüreğine su serpen ve birlik olunursa, dirençli olunursa başarılı olunabileceğinin göstergesi girişimlerdi. Direnince sonuç alınabiliyor” dedi.
“GELECEK, KENTLERİN DÜNYASI”
Günümüzde dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 55'inin, yani yarıdan fazlasının kentlerde yaşadığını anımsatan Başkan Soyer, “Bu oranın 2050 yılına gelindiğinde ise yüzde 70'lere ulaşması bekleniyor. Gelecek, kentlerin dünyası. Kentler ya krizlerin doğduğu ve yayıldığı merkezler olmaya devam edecek ya da bizler bu sorunu çözeceğiz. Kutuplaşma, karbondioksit, çöp ve hastalık üreten bugünün kentleri yerine, hepimiz için uyumu büyüten geleceğin kentlerini inşa etmek zorundayız. Bunun yegâne yolu yerel, ulusal ve uluslararası işbirliklerini, dayanışma ağlarını büyütmekten geçiyor” dedi.
BAŞKAN SOYER DÖNGÜSEL KÜLTÜRÜ ANLATTI
Gezegenleri ele geçiren popülist siyasetin kentlerin doğal çevreden koparılmasına, yaşam üzerinde derin ve yıkıcı etkilerin oluşmasına neden olduğunu anlatan Başkan Tunç Soyer, “Üstelik iklim değişikliği ve biyolojik çeşitliliğin kaybı çığ gibi artıyor. Yaşam alanlarımız küçülüyor. Biz İzmir'de bu çizdiğim çerçeve doğrultusunda yeni bir şehircilik anlayışı ortaya koyduk. Döngüsel şehircilik dediğimiz bu yaklaşım, Eylül 2021’de İzmir’de ev sahipliği yaptığımız UCLG Kültür Zirvesi’nde tarif ettiğimiz ‘döngüsel kültür’ kavramından besleniyor. Döngüsel kültürün dört ana taşıyıcısı var: Geçmişimizle uyum, doğamızla uyum, birbirimizle uyum ve değişimle uyum. İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir’deki tüm proje ve çalışmalarını, bu ilkeler çerçevesinde şekillendiriyor” diye konuştu.
“TÜRKİYE’NİN VE DÜNYANIN DİĞER KENTLERİYLE BİRLİKTE ÇALIŞMAK”
Döngüsel kavramını güçlendirmek, farklı bir şehirciliğin ve kent planlamasının mümkün olduğunu göstermek için İzmir Planlama Ajansı’nı İZPA’yı kurduklarını ifade eden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, şunları söyledi: “İZPA’nın çalışmalarının odağı, hız ve bireysellikten ziyade, sakinlik ve uyumu öne çıkaran bir yaklaşımla geleceğin şehirlerini tasarlamak. Buna bir kentin sınırlarını yeniden tarif ederek başlamak zorundayız. Çünkü artık bir kenti sadece onun resmi sınırlarıyla tarif edemiyoruz. Her bir metropol haritada kapladığı yer dışında aynı zamanda ekolojik ve toplumsal bir ayak izine sahip. Geleceğin kentlerinin sınırları, şu dört ayak izinin toplamından oluşacak.
Birincisi toplumsal ayak izi. İkincisi ekolojik ayak izi. Üçüncüsü geçmişe ait ayak izi ve son olarak geleceğe yönelik ayak izi. Kentler için ürettiğimiz, ülkeleri ve takvimleri aşan bu yeni sınır tarifi bizleri şunu yapmak zorunda bırakıyor. Türkiye’nin ve dünyanın diğer kentleriyle birlikte çalışmak. Bunun için biz İzmir’in sadece kamusal ve meskun alanlarını değil, kentimizin bulunduğu bölgeyle ve gezegenimizle kurduğu ilişkileri de planlamak zorundayız. Gelecek dönemde İzmir Vizyon 2050 programını bu yaklaşımla siz değerli paydaşlarımızla birlikte hazırlayacağız. Kentlerimizi, çoklu kriz ve afetlere karşı dirençli kılmak ancak ve ancak kentlerde yaşayan her canlı ve varlığın kent hakkını korumak ve kentsel adaleti güçlendirmekle mümkün. Ve elbette demokratik katılımı, ortak aklı ve çoğulculuğu büyüterek.”
“ÖRGÜTLÜ MÜCADELE HER ZAMAN KAZANIYOR”
TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Aykut Akdemir de merkezi hükümetin rant politikalı tüm çalışmalarına karşı mücadele yürüttüklerini ve bir çok kazanım elde ettiklerini söyledi. Aykut Aydemir, “Çeşme projesi, bu ülkenin belki de en büyük rant projelerinden biri. Çeşme’nin yüzde 75’ini kapsayan, korunması gereken alanların talan edildiği bir proje. Buna karşı mücadele ettik. Bu kentte en çok isminin geçmesi gereken Aliağa süreci var. Su fakiri, enerji fakiri olan bir ülkede geri dönüşüm sürecinin çok dayatıldığı, demir çelik endüstrisinin yoğun olduğu bir bölge. Bir de gemi söküm alanı var. Buraya birçok kez standartlara uymayan gemiler getirilmeye çalışıldı. Sao Paulo adlı askeri gemi getirilmeye çalışıldı. Aklın, bilimin, onur ve namusla, insan olma durumuyla birleştiği yerde örgütlü mücadele her zaman kazanıyor” dedi.
İki gün süren sempozyumda “Kentin adaleti”, “Felakete dönüşen kent”, “Endüstriyel kentlerin çöküşü”, “Kent suçları ve kenti kendine yeten kentler” başlıklarında sunumlar yapılacak.