Sovyetler Birliği döneminden bu yana koltuğunu koruyan tek lider olan Nazarbayev, eski bir mühendis. Çalıştığı madendeki işçi ayaklanmaları onu siyasete, oradan da Sovyetlerin en önemli ikinci adamı olmaya yöneltti. Sovyetler dönemindeki gücünü, Kazakistan’ın bağımsızlık protokolünü imzaladığı 1991’den bu yana korudu.
Soğuk Savaş başlarken Rusça öğrendi
Kazakistan’ın en büyük iki şehrinden biri olan Almatı yakınlarında Kazkalenski bölgesinde Çemolgan köyünde, güçlü ve büyük bir aşiretin bir parçası olarak 1940’ta dünyaya geldi. İkinci Dünya Savaşı bitip de Soğuk Savaş başladığında ilköğrenimine başlamıştı.
Babası askere alınmamak için, o daha doğmadan önce kırsal bölgede çok küçük nüfuslu bir köye yerleştiğinden okula başlayana kadar sadece Kazakça biliyordu. Savaş bittiğinde, yani babası artık askere çağrılmayacağından emin olduğunda Çemolgan’a döndüler. Burada ilkokula başladı ve hızla Rusça öğrendi. Başarısı onu devlet bursuyla yine Almatı yakınlarında Kazkelen’de yatılı okuluna taşıdı.
Lisede gördüğü metalürji eğitimi, onu kilometrelerce kuzeydeki Temirtau’daki maden ocaklarına götürdü. Burada hem eğitimine devam etti hem de maden ocaklarında çok ağır şartlarda çalıştı. Bu sırada maden ocaklarında işçi ayaklanmaları oluyordu.
1962’de Komünist Parti’ye üye oldu
20 yaşında geldiğinde zor şartlarda çalışıyor olsa da çok iyi para kazanmaya başlamıştı. 1962’de, Küba üzerinden Soğuk Savaş’ın en gerilimli dönemlerinden biri yaşanırken Karagandi Üniversitesi’nde metalürji mühendisliğini bitirdi. Aynı yıl Komünist Parti’nin gençlik kollarına da girdi ve zamanının büyük kısmını parti çalışmaları için kullandı. 1967’de mezun olduğunda Karagandi Metalurji İşletmesi’nde danışmanlık yapıyordu. Bundan dokuz yıl sonra, 1976’da Karagandi Bölgesel Parti Komitesi’nin ikinci sekreteriydi.
1984’e kadar yürüttüğü bürokratlık görevinde işçilerin bireysel sorunlarıyla ilgilendi, endüstriyel sorunların çözümünde rol oynadı. İşçilerin üzerindeki aşırı yük ve mutsuzluklarının merkezden konulan hedeflere ulaşmada negatif etki yarattığını belirterek, merkeze önerilerde bulundu.
1984’te, Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin Başbakanı olmuştu. Kazak Komünist Partisi’nin Birinci Sekreteri o dönem Kunayev’di. 1989’da Nazarbayev, bu kez Komünist Parti’nin Genel Sekreterliği’ne getirildi. Kunayev’den sonra bu göreve gelen ikinci Kazak kökenli isim oldu.
Gorbaçov’un teklifini reddetti
Sovyetler’de ‘Prestroika’ denilen yeniden yapılanma dönemine giden SSBC Başkanı Gorbaçov, kendisinden sonra SSBC’de en güçlü ikinci kişi olarak gördüğü Nazarbayev’e SSBC’nin Başkan Yardımcılığı’nı önerdi. Yani Nazarbayev, dönüşüme de hızlıca ayak uydurmuştu. Ancak bu teklifi reddetti.
Rus Devlet Başkanlarıyla sürdürdüğü iyi ilişkiler Putin dönemine kadar süren Nazarbayev, Boris Yeltsin’i devirmeye çalışan radikallerin 1991 darbe girişimi karşısında da Yeltsin’i destekledi. Ardından Sovyetler Birliği dağıldı ve Nazarbayev bu kez bağımsız Kazakistan’ın Devlet Başkanı oldu.
1 Aralık 1991’de yapılan seçime tek aday olarak giren Nazarbayev, 21 Aralık’ta Almatı’da Kazakistan’a bağımsızlığını kazandıran protokolü imzaladı. Rusya ile ekonomik ilişkilerin dağılma döneminden sonra da bozulmamasına özen gösterdi.
Kazakistan’ın ilk ve tek Cumhurbaşkanı
1991’den sonra 10 Ocak 1999’da ve 4 Aralık 2005’te yedişer yıllık süreler için, muhalifleri bastırarak girdiği seçimlerden de galip çıktı. Sadece muhalif siyasi partilere değil, halk içindeki muhalif görüşlere de uyguladığı baskı sebebiyle sıklıkla uluslararası alanda eleştiriler aldı. 2005 seçimlerinde Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından ‘demokratik standartlara uymadığı’ gerekçesiyle eleştirildi.
Üst üste iki kez devlet başkanlığına aday olmaya izin veren Kazak Anayasası’nı, 2007’de sadece kendisi için değiştirdi. Değiştirilen madde “şu an görevde bulunan cumhurbaşkanı, sınırsız sayıda seçime katılabilir” diyordu. Seçimlerin sıklığı ise yedi yıldan beş yıla indirildi. Böylece Nazarbayev 2011 ve 2015 seçimlerinde de aday oldu ve koltuğunu bırakmadı.
1997’de başkenti de Almatı’dan Astana’ya taşıyan Nazarbayev, Rusya’yla yakın ekonomik ve siyasi bağlarını hiç koparmadı. Bir yandan da ABD, Avrupa ülkeleri ve İsrail’le diplomatik ilişkilerini belli bir seviyede sürdürdü.