Türkiye olimpiyat oyunları için 103 sporcuyla Rio’ya giderken her zaman olduğu gibi yine madalya hesapları yapılıyordu. Birçok gazeteci arkadaşım ve ben 6 ya da en fazla 7 madalya bekliyorduk. Güreşte Rıza Kayaalp, Taha Akgül ve Selim Yaşar, tekvandoda Servet Tazegül ve Nur Tatar, halterde Daniyar İsmailov ve olursa atletizmde de bir bronz. İtiraf edelim Soner Demirtaş ve Cenk İldem’in güreşte kazandığı bronz madalyalar federasyon başkanı Musa Aydın için bile sürpriz oldu. Bizim için ekstra madalyalardı. Her ne kadar Cenk İldem kendi kilosunda (grekoromen 98 kilo) Türkiye’nin en iyisi olsa da beklenen patlamayı 30 yaşına kadar yapamamış; Rıza Kayaalp, Selçuk Çebi ve Taha Akgül gibi takım arkadaşlarının hep gölgesinde kalmıştı. Türk güreşçiler için Avrupa Şampiyonası hedef bile değilken, bugüne kadar sadece 1 kez (2004 Varna) Avrupa sahnesinde final yapabilmiş onu da kaybetmişti. Dünya Şampiyonası finaliyse hiç olmamıştı.
Bu veriler ışığında onun kazandığı bronz altın değerindeydi. Aynı cümleleri Soner Demirtaş için de kurmak mümkün. Soner 2010 dünya gençler ikinciliği dışında küresel bazdaki ilk madalyasını Rio’da podyumun 3. basamağına çıkarak kazandı. Son 2 olimpiyattan 1 bronz ve 1 altın madalyayla dönen Servet Tazegül bizim en büyük hayal kırıklığımız oldu. -68 kiloda son olimpiyat ve dünya şampiyonu unvanıyla Rio’ya giden milli sporcu, Brezilya’dan eli boş döndü. Londra’da gümüş alan tekvandocumuz Nur Tatar ise kazandığı bronz sayesinde, üst üste 2 olimpiyattan madalyayla dönen ilk kadın sporcumuz olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı. Türkiye Brezilya’dan 1’i altın toplam 8 madalyayla döndü. Rio 2016 Türkiye’nin olimpiyat tarihinde 1948 Londra (12), 2004 Atina (11) ve 1960 Roma’dan (9) sonra en fazla madalya kazandığı 4. oyunlar olarak kayıtlara geçti.
Basketbolda tarih yazabilirdik
Kadın basketbolcularımız üst üste 2. kez olimpiyat oyunlarında yer alarak büyük bir başarıya imza atsalar da, çeyrek finaldeki İspanya maçı bizi gerçekten çok yaraladı. Son 3 dakika 45 saniyeye girilirken 8 sayı farkla önde olduğumuz maçı son saniyede kaybedince adeta yıkıldık. Bizi son saniyede yenen İspanya yarı finalde Sırbistan’ı 14 sayı farkla ezerek yenip finale çıkınca da kahrolduk. Çünkü o finalde biz de olabilirdik. Bu sefer olmadı. Ama önce Londra’daki 5.lik sonra buradaki çeyrek finalle, bir olimpiyat finalinin çok da uzak olmadığını gördük. Şimdi hedef 2020 Tokyo.
Güreşte kazandığımız 5 madalya, genel anlamıyla kötü geçirdiğimiz olimpiyat oyunlarında hem geçmişi hatırlamamızı, hem de teselli bulmamızı sağladı.
Güreşte yeniden doğduk
Olimpiyat oyunları tarihinde en başarılı olduğumuz spor olan güreş Rio’da da yüzümüzü güldürmeye devam etti. Türk güreşçiler olimpiyat oyunlarında son 52 yılın en büyük başarısına ulaşarak 5 madalya kazandı. 1964 Tokyo’da 2 altın, 3 gümüş ve 1 bronz madalyayla 6 kez podyuma çıkan güreşçilerimizin performansı son yıllarda giderek düşmüş, hatta 1984 Los Angeles ve 2012 Londra’da birer bronz madalyayla en alt noktayı görmüştü. Güreşte kazandığımız 5 madalya, genel anlamıyla kötü geçirdiğimiz olimpiyat oyunlarında hem geçmişi hatırlamamızı, hem de teselli bulmamızı sağladı.
Yeni yıldızlarımız
Rio’ya giderken madalya beklemesek bile bizi heyecanlandıran sporcular da vardı. Belki madalya alanlardan bile daha fazla konuşulan isimler. 17 yaşındaki okçumuz Mete Gazoz, artistik jimnastikte yarışan Tutya Yılmaz ve dünya gençler rekortmeni yüzücümüz Viktoriya Zeynep Güneş gibi.
18 yaşındaki genç yetenek Viktoriya Zeynep Güneş geçen sene Dünya Gençler Şampiyonası’nda 4 altın madalya kazandığında Rio için de bizleri ümitlendirmişti. Onun Rio’da madalya kazanabileceği bile konuşuluyordu. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Zeynep katıldığı 3 yarışta da final göremeyerek belki de oyunlardaki en büyük hayal kırıklığımız oldu.
17 yaşındaki okçumuz Mete Gazoz’u Rio öncesi kimse tanımıyordu. Fakat Brezilya’da bir fenomene dönüştü. Yarışmalarının görüntüleri elenmesinden günler sonra bile internet ortamında yüzbinlerce kez izlendi. Madalya kazanamasa bile 6 yıl önce başladığı okçuluk kariyerini olimpiyat oyunlarında son 16 sporcu arasına kalarak taçlandırdı.
Ve tabii ki Tutya Yılmaz. Gençliği, güzelliği ve oyunların en estetik dallarından biri olan artistik jimnastikte boy göstermesi O’nu gündemin ilk sıralarına taşıdı. Tutya da Mete gibi 17 yaşında. Fakat seçtiği spor dalı nedeniyle Mete’den çok daha fazla fiziksel efor harcadığı bir gerçek. Ama gün de 4 saat antrenman yapan, acıdan ve bıkkınlıktan dolayı antrenman sonrası göz yaşları döken o küçük kız, bu emeğinin karşılığını olimpiyat sahnesine çıkarak aldı. Hedefi bu sahnede yer almaktı. Çünkü modern olimpiyatların kurucusu Pierre de Coubertin sporculardan altın madalya kazanmalarını istememişti. O “daha hızlı, daha güçlü ve daha yüksek” hedefi koymuştu. Yani elinizden gelenin en iyisini yapın diyordu. Tutya da bunu yaptı. Antrenmanlarda vücudunu son raddesine kadar zorladı. Bu nedenle rakiplerine geçilse de yüzü gülüyordu. Olimpiyat ruhu işte buydu.
Rio’nun kazandıkları ve kaybettikleri
Doğrusunu söylemek gerekirse bu oyunlarla birlikte Rio ve geniş çerçevede Brezilya’nın kazandığı tek şey tesisler oldu. Tesisler dışında olimpiyat oyunları Brezilya’ya sadece zarar verdi. Olimpiyat oyunlarının başlamasına 1 hafta kala plaj voleybolu maçlarının oynanacağı sahilde bulunan ceset parçaları, maaşlarını alamayan polislerin havalimanında açtıkları “cehenneme hoş geldiniz” pankartı, halkın oyunları protesto eden görüntüleri, güvenlik zafiyeti, zika virüsü tehdidi, yelkencilerin yarıştığı bölgede okyanus suyunun sağlığı ciddi şekilde tehdit eden kirliliği, sokaklardan yansıyan gasp görüntüleri ülkenin ve şehrin imajını ciddi şekilde yaraladı. Çok büyük bir resesyon yaşayan Brezilya’da 11.5 milyar dolara ulaşan maliyet dolayısıyla artan vergiler halkın belini iyice büktü. Bir çoğumuzun oyunlar olmasaydı farkına bile varamayacağımız ülke sorunları günlük yaşantımızda sıradan sohbetler içinde konuşulur hale geldi.
Brezilya hakkında neredeyse tek bir olumlu haber çıkmadı. Oysa ki Organizasyon Komitesi’nin ve Brezilya hükümetinin oyunları düzenlemesinin amacı ülkenin imajını yükseltmek ve buraya gelecek yatırımları artırmaktı. Brezilya bu amacın çok gerisinde kalırken, oyunlar sayesinde mevcut yatırımların da sorgulanmasını sağladı. Kısacası oyunlar Brezilya ve Rio için tam anlamıyla bir hayâl kırıklığı oldu.