Yazar: odakhaber

  • Alerjik nezle astıma çevirebilir

    Alerjik nezle astıma çevirebilir

    Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Alerji ve İmmüloji Uzmanı Prof. Dr. Ali Kokuludağ, mevsimsel etkenlere bağlı olarak ilkbahar aylarında alerjik rahatsızlıkların arttığını belirtti.

    Alerjik rahatsızlığı olan bireylerin alerjenlerden kaçmasının mümkün olamadığını ifade eden Kokuludağ, “Fanus içinde yaşamak mümkün değil. Polenler rastgele yayılıyor. Hatta evin içine kadar girebiliyor” dedi.Prof. Dr. Ali Kokuludağ, şu bilgileri verdi:

    “Toplumun yüzde 15-20’sinde alerjik nezleye rastlıyoruz. Alerjenlere bağlı olarak çıkan burun mukozası iltihabı havada bulunan ev tozu akarı, polen, küf sporları ve hayvan tüylerinden kaynaklanabiliyor. Bahar aylarıyla birlikte alerjik rahatsızlıklar da fazlalaşıyor. Özellikle çim, yabani otlar, zeytin ağacı polenlerinin alerjiye neden olabiliyor. Alerjinin kimi zaman fark edilemeyebilir. Ancak tedavi yapılmaması durumunda astıma neden olabileceği gibi ölümlere yol açabilir.”

    Alerji nasıl tedavi edilir?

    Alerjinin en etkili tedavisinin “aşı” olduğuna işaret eden Kokuludağ, aşı yapılarak alerji belirtilerinin giderilmesinin amaçladığını söyledi. Kokuludağ, aşıdan sonuç alınabilmesi için kişi üzerinde etkili olan alerjenin saptanması gerektiğini, bunun için de testler yapıldığını belirtti.

    Soğuk alerjisine dikkat

    Sıcak havada önemsenmesi gereken bir başka alerji türünün de “soğuk hava alerjisi” olabileceğine dikkati çeken Ali Kokuludağ, nadir rastlanan bu alerji türünün toplamda çok bilinmediğini ifade etti.

    Soğuk ile temas sonucu ortaya çıkan alerji türünün en önemli belirtilerinin ciltte kaşıntı, kızarıklık, kabarıklık ve ödeme neden olduğunu söyleyen Kokuludağ, “Soğuk bir rüzgara maruz kalan kişinin yüzünde bu belirtiler ortaya çıkabilir. Soğuk bir şişe tutan kişinin elinde, dondurma yiyen birinin dudağında ödem olabilir” dedi.

    Soğuk alerjisinin deniz ve havuzlarda tehlikeli sonuçları olabileceğine dikkati çeken Kokuludağ, şunları söyledi:

    “Kişinin tüm vücudu soğuk ile temas ettiğinde ciltte yaygın kaşıntı, kızarıklık, kabarıklık, tansiyon düşmesi ile karşılaşılabilir. Alerjik şok da söz konusu olabilir. Bu durum tehlikeli bir boyuta ulaşabilir. Bu tür rahatsızlıklarda ilk akla gelen soğuk alerjisi olmaz, tanıdaki gecikme de durumu daha tehlikeli hale getirir. Soğuk alerjisinin tanısında öncelikle cilt üzerinde buz testi yapılır ve bazı kan testleri de gerekir.”

    Alerjisi olan kişinin soğuktan kaçınması gerektiğini vurgulayan Ali Kokuludağ, özellikle soğuk deniz ve havuza girmemesini, şikayetlerin ortaya çıkması durumunda da antihistaminik ilaçların kullanılmasını önerdi.

  • Karşınızdakini sözlerinizle etkilemenin 7 yolu

    İnsanın kalbinin derinliklerinde sevilme ve ilgilenilme ihtiyacı vardır. Bu dürtü kendini birçok farklı şekilde gösterebiliyor ama en ön plana çıkan formu, insanın bir şekilde kendini duyurabilme ve saygı duyulma isteğidir.

    Birini dinlemek, ona onunla ilgilendiğinizi gösterir. Ama söylediği kelimelerden daha önemlisi, dinleyenin, kendi zamanından verip karşıdakine saygı göstermesi konuşanı daha çok etkiliyor.

    İnsanların sizi dinlemesi için yapılması gereken 7 şey

    Burada geçen şeyler, toplum içindeki iletişimde çok önemli ve karşıdakinin sizi dinlemesini sağlayabilir. Tabi ki bu, konuştuğunuz konuları değiştirmeyecektir. İşte o 7 yöntem:

    Gereksiz konuşmayı kesin

    Hiç insanların sizi dinlememesinin nedeninin çok fazla konuştuğunuzdan olduğunu düşündünüz mü? İronik olarak, konuştuklarında en az dinlenen insanlar, en çok konuşanlardır. Çünkü gereksiz ve konusuz konuşmalar az değer taşır. Birisi, konuştuğu kelimelerde değer olmayan birini neden dinlesin ki?

    Hangi stratejiyi kullanırsanız kullanın, konuşmalarınızdaki değeri yok etmeyin. Anlamsız şeyler söylemeye devam ederseniz, bunun sonucunda üzülen siz olursunuz. Önemli bir şey söyleyeceğiniz zaman bile insanlar sizi dinlemeyebilir.

    Dinlemenin nasıl göründüğünü anlayın

    Başkalarının sizi dinlemesini beklemeden önce, gerçekten birini dinlerken nasıl görünmeniz gerektiğini anlayın. Dinlemek, sadece birisi konuşurken sessiz kalmak demek değildir. Bunun içinde sessiz kalmak, konuşanın gözlerine bakmak ve söylediklerini anlamak vardır. Sonrasında ise, doğru zamanda cevap vermek veya söze girmek dinlediğinizi gösterecektir.

    Konuşmaya dahil olduğunuzda ise, kendi konuşma isteğinize dayanmalısınız. Sohbetin içine bir şeyler katmak için konuyla pek de alakası olmayan bir hikaye anlatmak karşıdakine saygısızlık olacaktır. Bunun yerine onlara anlattıklarıyla ilgili sorular sorarak dinlediğinizi gösterebilirsiniz.

    Ortamdaki dikkat dağıtıcıları yok edin

    İnsanların çoğunlukla sizi dinlemediğini fark ettiyseniz, dikkat için savaşıyor ve kaybediyorsunuz anlamına gelebilir. Eğer ebeveynseniz, bunun ne demek olduğunu çok iyi anlarsınız. Çocukların en sevdiği çizgi filmi izlerken sizi dinlemesi neredeyse imkansızdır. Ev yanıp kül olsa bile onların gözlerini ekrandan almak çok zor olacaktır.

    İş arkadaşlarınız çocuk olmasa bile, bazı huylar yok olmaz. Eğer iş arkadaşınız o sırada e-postalarına bakıyorsa, sizin söylediğiniz şeyi gerçekten dinlemiyor demektir. Nazikçe başka bir zaman gelmenizin daha iyi olup olmayacağını sorun. Böylece bütün dikkati size çekilmiş olur.

    Önemli şeyleri yazın

    Diyelim ki, şirketinizin önemli müşterilerinden birine 5 dakikalık hızlı bir sunum yapmanız gerekiyor. Karşınızdakini etkileyeceğini düşündüğünüz konuşmayı yaptığınızdan eminiz. Ama sunumu yaptıktan sonra insanlar sizin konuştuklarınızla ilgili soru sormaya başladı. Acaba sizi dinlemiyorlar mıydı?

    Bazılarının ortam kopmuş olması bir ihtimal, ancak gerçekte insanlar dinlediklerinin sadece %25’ini hatırlıyor. Yani sadece 1 dakika sonra bile, insanlar sizin söylediklerinizin bir çoğunu unutmuş olacaklar. Bu durumda, önemli şeyleri bir yere yazın. İnsanlar siz konuşurken aynı zamanda okuyorsa fikri anlamaları ve benimsemeleri çok daha kolay olacaktır.

    Vücut dilinize dikkat edin

    İletişim çoğu sözlerin dışında yapılır. Eğer konuşurken sadece kullanıdığınız sözcüklere dikkat ediyorsanız, beden dilinizin ve kendinizi sunmanın önemini anlamamışsınız demektir.

    Sosyal psikolog Amy Neuzil’e göre, sadece dış görünüşünüzü ve beden dilinizi doğru kontrol ederek çok kişiyi etkileyebilirsiniz. TED konuşmasında, 2 dakika boyunca güç pozunda durursanız, kendinize olan güven, vücudunuzdaki testesteron ve kortizol(stressle savaşır) artar. Sonuçta da daha fazla kendine güven kazanırsınız. Bu da daha fazla insanın sizinle ilgilenmesini sağlar.

    Sadede gelin

    Araştırmalara göre insanlar gününün %70 – 80’ini bir çeşit iletişim kurmakla geçirir. Bunun aşağı yukarı %55’i ise dinlemekle geçer. Bu da dinlemenin aslında bir insanın günlük rutini içinde çok fazla bir önem teşkil ettiğini gösteriyor. Yani bir insanın en son isteyeceği şey daha çok dinlemek.

    Öğrenilebilecek en önemli becerilerden birisi ise lafı uzatmamaktır. Şakacılık iyidir ama genellikle gereksizdir. Sonuca ne kadar çabuk gelirseniz insanlar özlüğünüzü o kadar takdir edecektir. İleri zamanda ise bu insanlar konuyu çabuk anlattığınız için sizi dinlemek isteyeceklerdir.

    Etrafınızdakilerle ilişki kurun

    Dünyanın en çok sevilen işverenleri ve CEO’ları, çalışanlarıyla ikili ilişkiler kuranlardır. Çalışanlarını tanımak için zaman harcadıklarından, insanlar da onları dinler. Bu kişiler iş yeri kültürü geliştirirler ve daha çok tanınırlar.

    Siz bir işveren veya CEO olmasanız bile bunlardan ders çıkarabilirsiniz. Eğer insanların sizi dinleyip, fikirlerinize saygı duymasını istiyorsanız, onlarla ilişki kurmaktan kaçınmayın. İnsanlar genelde bir kişiye belli bir seviyede saygı duyuyorsa onu dinler.

    Siz de sesinizi duyurmayı hak edersiniz

    Bir insan olarak sesinizi duyurmaya sizin de hakkınız var. Ama bu her zaman sesini duyurabileceğiniz anlamına gelmeyebilir. Eğer insanların sizi dinlemesini ve size saygı duymasını istiyorsanız, bunu elde etmelisiniz.

    Bir şeyi anlamalısınız: Sadece kitlelerin içine girmeye çalışmadığınızdan emin olun ve bunun aksine çalışın. Kendinizi göstermek için doğru zamanı kollayın ve insanların sizi kulak arkası etmediğinden emin olun. Söylediğiniz şeyler onların kalbine dokunsun.

  • Kalp çarpıntısını tetikleyen 8 neden

    Bu nedenle sizi hayata bağlayan kalbiniz için spor yapın, bol su için ve stresli yaşam ve düşünce tarzınızı değiştirin.Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Güliz Erdem, kalp çarpıntısına neden olan etkenleri sıraladı.

    Stres, düzensiz beslenme ve çağımızın en büyük tehlikesi hareketsiz yaşam… Bütün bunlar özellikle büyükşehirlerde yaşayanların kalbini çok yoruyor. Kalp atışlarının hissedilmesinin verdiği rahatsızlık hissi veya kalbin çok hızlı ve çok dolgun atması olarak tanımlanan çarpıntı, ciddi kalp hastalıklarının göstergesi olarak da karşımıza çıkabiliyor. Buna karşın çarpıntının eskiden beri olması, günlük sohbetlerimizde ‘kalbim yine çarpmaya başladı” sözleriyle dile getirilirken, bu söylemler sorunu adeta sıradan hale getiriyor, kanıksatıyor. Oysa çarpıntının ciddi bir sorun olduğunu belirten Acıbadem International Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Güliz Erdem, “Özellikle daha önceden kalp krizi geçirenlerde, kalp damar hastalığı, kalp yetmezliği, kalp kası ve kalp kapak hastalığı olanlarda çarpıntının, ritm bozukluğuna bağlı olması ihtimali çok yüksektir. Çarpıntı ile birlikte baş dönmesi, bayılma, göğüs ağrısı ve nefes darlığı gibi başka şikayetler olursa, acil olarak duruma müdahale edilmelidir” diyor. Çarpıntının nedenini bulmak için kişinin mutlaka kardiyoloji uzmanına görünmesi gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Güliz Erdem, “Kalp hastalıklarının yanı sıra tiroit bezinin fazla çalışması, kansızlık gibi bir sağlık sorunu çarpıntıya sebep olabileceği gibi, bunlar olmaksızın hayat şartlarının yol açtığı çarpıntının nedenleri de mutlaka ortaya çıkarılmalıdır. Örneğin günümüzde sınav stresinin gençlerde çarpıntıya giderek daha fazla yol açtığını görüyoruz” diyor. Doç. Dr. Güliz Erdem, hayat şartlarının tetiklediği ve çarpıntıya yol açan, önde gelen nedenleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

  • Oscar ödülleri: Leonardo DiCaprio’nun gizemi

    Oscar ödülleri: Leonardo DiCaprio’nun gizemi

    Revenant filmi sonunda Leonardo DiCaprio’ya beşinci kez aday gösterildiği en iyi erkek oyuncu dalında Oscar’ı getirdi, fakat oyuncu hakkında hala çok az şey biliniyor.

    Yönetmen Agnieszka Holland, DiCaprio ile yirmi yılı aşkın bir zaman önce şair Arthur Rimbaud ile yazar Paul Verlaine’in ilişkisini konu alan, Türkçe’ye Tutkunun Şairleri olarak çevrilen Total Eclipse’i çekerken tanışmıştı. Aktörün doğal yeteneğinin daha o zaman belli olduğunu söylüyor.

    Senaryosunu Christopher Hampton’un yazdığı oyuna dayanan Total Eclipse‘in hikayesi 19. yüzyıl Fransasında geçer.

    Yazar Verlaine kendisinden on yaş küçük şair Rimbaud’ya körkütük aşıktır.

    Bu iki ünlü Fransız edebiyatçı arasında, duygusal bağımlılık, cinsellik ve edebi hırsların içiçe geçtiği karmaşık bir aşk hikayesidir bu.

    River Phoenix ölünce…

    Rimbaud rolünü aslında River Phoenix’in oynaması düşünülmüştü. Fakat o 23 yaşında ölünce o sırada projeye dahil olan Polonya asıllı yönetmen Holland, Phoenix’in yerini DiCaprio’nun almasını istedi.

    Yönetmen Holland bu seçimi nasıl yaptığını da şöyle anlatıyor:

    “Bir gün kitapçıya gittiğimde, üzerinde Rimbaud resmi olan bir tişört buldum. Bu tişörtün üzerindeki Rimbaud aynı Leonardo’ya benziyordu. O zaman Leonardo’nun menajerini aramaya karar verdim. İlişkimiz böyle başladı.”

    Bir Rimbaud hayranı olan babası George’un da etkisiyle DiCaprio bu rolü kabul etti. Yönetmen Holland, aynı zamanda onun hep cesur rolleri seçen, meraklı ve yeni şeyler denemek isteyen biri olduğunu da söylüyor.

    Çok genç yaşta zor bir rol

    Fakat, Leonardo Amerikan gençliği arasında yıldızı parlamış henüz 19 yaşında, deneyimsiz bir oyuncuydu. Senaryonun karmaşıklığı ve duygu yoğunluğunun, Rimbaud ile Verlaine arasındaki ateşli sevişme sahnelerinin altından kalkabilecek miydi?

    DiCaprio Total Eclipse filminin başında 16 yaşındaki Rimbaud’yu başarıyla canlandırıyor sonra film boyunca yaşı ilerliyordu.

    ‘Sanki oynadığı karakter oluyor’

    Yönetmen Holland yakın zamanda filmi bir grup öğrenciye gösterdiğini, DiCaprio’nun oradaki performansını yıllar sonra kendisinin de bir kez daha hayranlıkla izlediğini anlatıyor.

    Holland, “Bugün eşcinsel aşk hikayeleri daha popüler. Fakat biz bu filmi çektiğimiz sırada, Kaliforniya’da büyümüş bir oğlan çocuğu için bunun zor bir rol olacağını biliyordum. Ama Leonardo ile konuştuğumda derin bir algı ve hayal gücü olduğunu farkettim. Rolüne girdiğinde bir tür medyum gibi oluyor. Sanki oynadığı karakter onun bedenine girmiş gibi oluyor” diyor.

    Yönetmene göre DiCaprio rolüne klasik Amerikan oyunculuğunun, canlandırdığı karakterin iç dünyasını kendi deneyiminden hareketle yaratma yöntemini kullanmıyor.

    “Fakat, seyreden herkesi, hatta yönetmeni şaşkınlık içinde bırakan başka bir şey yapıyor. Sahne sahne baktığınızda, onun, oynadığı karakterin kendisi haline geldiğini görüyorsunuz” diye tarif ediyor DiCaprio’nun oyunculuğunu.

    ‘Tek sıkıcı film yapmadı’

    New York dergisinin Hollywood haberlerini yapan Stacey Wilson Hunt, DiCaprio’nun bu yıl en iyi erkek oyuncu ödülünü alacağını herkesin tahmin etmiş olmasının, sadece Revenant filmindeki rolüyle açıklanamayacağını söylüyor.

    “Revenant iyi bir film. Fakat, Hollywood’da Leo’nun bu ödülü almasının uzun süredir geciktiği hissi vardı. Son on yıl içinde tek bir kötü ya da sıkıcı film yapmadı. Bunu Tom Hanks, Tom Cruise ya da Will Smith için söyleyemezsiniz mesela. Bir de insanlar Leo’yu seviyor ve Hollywood’da bu kimin kazanacağını belirleyen önemli bir faktördür.”

    “Leo ayrıca gizemli biri ve insanlar gizemli şeyleri seviyor. Hep de öyle kalacak bence. Nasıl başardıysa, süper modellerle sağda solda görünmesine rağmen özel hayatının gizliliğini büyük ölçüde korumayı başardı. Bir de son yıllarda çevre aktivistliğine soyundu. Bu yönü bir şovdan ibaret değil. Çevre örgütlerine milyonlarca dolar yardım yaptı. Herşeyi reklam için kullanmadı. Bunlar da izleyicilerin beğendiği şeyler.”

  • Kraliçe II Elizabeth’in hayatı sahnede

    Kraliçe II Elizabeth’in hayatı sahnede

    63 yıldır dünyanın en eski monarşilerinden biri olan İngiltere Monarşisi’nin başında olan Kraliçe 2. Elizabeth’in hayatı dizi oldu. Kraliçe’nin gençlik yıllarını ekrana getiren dizi Netflix imzasını taşıyor.

     Dizinin yaratıcısı ve senaristi ise 2006 yapımı The Queen filmiyle Helen Mirren’a En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ını kazandıran Peter Morgan. Dizi, Elizabeth’in evlendiği 1947 yılıyla başlayacak.

    Dizinin başrolünde II. Elizabeth’in gençliği olarak en son BBC’nin ödüllü mini dizisi Wolf Hall’da oynayan Claire Foy var. Eşi Prens Philip’i çoğunluğun Doctor Who’dan tanıdığı Matt Smith, kardeşi Margaret’i Vanessa Kirby, Winston Churcill’i John Lithgow ve Kral George VI’i ise Jared Harris canlandırıyor.

    Ülkenin tahta en uzun süre oturan monarkı ünvanını taşıyan Kraliçe’nin gençlik yıllarını ekrana getiren dizi Netflix imzasını taşıyor.Merakla beklenen dizinin ilk uzun fragmanı yayınlandı. 10 bölümden oluşacak olan dizi 4 Kasım’da beyazekrandaki yerini alacak.

  • Çocuğunuzun akıllı telefonuna el koyarsanız ne olur?

    Çocuğunuzun akıllı telefonuna el koyarsanız ne olur?

    Oğlu Dylan okuldan geldikten sonra da hemen telefonuna sarılıyor, ödevlerini düzgün yapmıyor ve sosyal medyada zaman harcıyordu.

    Ancak Karly, birçok ebeveynin yapmak istediğini yaptı ve Dylan’ın telefonuna bir yıllığına el koymaya karar verdi.

    Daily Telegraph’ın haberine göre, Karly 3 ay boyunca oğlunun itirazlarına dayandı ve Dylan’daki değişikliği ilk 6 haftada gördü.

    Dylan’ın notları yükseldi, daha konuşkan ve enerjik oldu ve dışarı çıkıp oynamaya başladı.

    Karly, “Bizim için çok doğru bir karar oldu, herkes yapmalı” diyor.

    Ancak birçok aile bu sözlerin söylenmesi kolay ama yapılması zor olduğunu savunuyor.

    Çocukların eğlenme aracı olarak akıllı telefonları tercih etmesi çok takdir edilmiyor fakat ne yapılması gerektiğine dair pek bir araştırma da bulunmuyor.

    Yapılan araştırmalara göre 11 ila 16 yaş arasındaki çocuklar internette ortalama 26 paylaşım yapıyor. Aileleri sınır koyan çocukların yüzde 80’i de bu sınırları aştıklarını itiraf ediyor.

    Peki akıllı telefonlar aile yaşamını bu kadar etkiliyorsa, ne yapılması gerektiğine karar vermek neden zor?

    Psikolog Dr Aric Sigman, ebeveynlerin çocuklarındaki akıllı telefon algısını değiştirirlerse daha kolay karar alabileceklerini savunuyor.

    Sigman, “Öncelikle akıllı telefon aptal bir tanım. Bunlar telefon değil. 10 yıl önceki dizüstü bilgisayarlardan güçlü bilgisayarlar” diyor ve ailelerin çocuklarının akıllı telefon kullanımına sınırlandırma getirmeleri gerektiğine inanıyor.

    Sigman ayrıca gençlerdeki akıllı telefon kullanımının bir yaşam tarzı olarak değil, tıbbi bir hastalık olarak değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor.

    Ebeveynlere ‘dijital günbatımı’ konseptini uygulamalarını söyleyen Sigman, anne ve babalara çocuklarını yatmadan bir iki saat önce elektronik cihazlardan ayırmalarını öneriyor.

    Sigman, “Yatak odalarının çocukların duyularını kapattığı bir yer olması gerekiyor ama telefonlar yatak odalarını eğlence merkezine dönüştürüyor. Elektronik cihazlarının gece geç saatlere kadar kullanılmasıyla uyku kaybının arasında açık bir bağ var. Gece geç saatlerde bu cihazların kullanılması depresyon, endişe bozukluğu, kötü ders notları ve kilo almaya yol açıyor. Çünkü uykusuz kalmak açlık hormonlarını da etkiliyor” diyor.

    Doktor Sigman ebeveynlere çocuklarına telefon bağımlılığının belirtilerini öğretmelerini öneriyor.

    Sigman, “Ebeveynlerin şöyle demesi gerekiyor; ‘Sosyal medyada vakit geçirmeni yasaklamıyorum ama sosyal hayatı gerçek dünyada deneyimlemelisin. Sosyal medya hesaplarında sürekli vakit geçirip kendini başkalarıyla karşılaştırmak seni mutsuz edebilir” diyor.

    3 ay boyunca telefon kullanmaya ara veren Dylan da telefonuna gelen bildirimlere cevap verememenin ilk başlarda kendisini üzdüğünü ancak daha sonra rahatlattığını söylüyor.

    13 yaşındaki genç, “O kadar kötü değil aslında, başka şeyler yapacak bir sürü zamanım oldu” diyor.

  • Aziz Yıldırım’ın beraatine itiraz

    İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde geçen cuma görülen duruşmada Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım dahil 36 sanığın “şike ve teşvik” suçlamalarından beraat etmesinin ardından davanın müdahil tarafı Trabzonspor harekete geçti. Trabzonspor Kulübü avukatları mahkemeye itiraz dilekçesi sundu. Beraat kararına itiraz eden avukatlar, ‘itiraz gerekçelerini, mahkemenin beraat gerekçesini açıklamasanının ardından’ sunacaklarını da belirtti. Trabzonspor avukatları, itirazının görüleceği Yargıtay’daki temyiz sürecinin de ‘duruşmalı’ olarak yapılmasını talep etti. Mahkeme önümüzdeki günlerde verdiği beraat kararının gerekçelerini açıklayacak.

    Beraat ettiler

    Futbolda şike iddialarına ilişkin Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın da aralarında olduğu 6 sanığın yeniden yargılandığı dava ile haklarındaki hükümler Yargıtay tarafından bozulan 31 sanığın yargılandığı davada, 13. Ağır Ceza Mahkemesi karar vermişti. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım “örgüt kurmak ve yönetmek”, “şike” ve “teşvik” suçlarından beraat etmişti.

    Dava 4 yıl önce açıldı

    Şike davası ilk olarak kapatılan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme 2012 yılında Aziz Yıldırım’a 6 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Yargıtay bu cezayı onayladı. Ancak Aziz Yıldırım ve bazı sanıklar ‘özel yetkili mahkemelerin kapatılmasının’ ardından yeniden yargılama başvurusunda bulundu. Yeniden yargılamayı kabul eden mahkeme kararını açıkladı ve sonunda Aziz Yıldırım beraat etti.

  • NBA’de taraflar yine anlaşamadı

    NBA’de taraflar yine anlaşamadı

    Amerikan Ulusal Basketbol Ligi’nde (NBA), lokavtın sona erdirilmesi için yapılan görüşmelerde dün gece de anlaşma sağlanamadı. NBA Başkanı David Stern, dün gece oyuncular sendikasıyla 12 saatlik bir görüşme yapıldığını ve görüşmelere bugün devam edilmesine karar verdiklerini söyledi. Stern, “Olumlu ya da olumsuz bir izlenim edinmedim. Başarısızlığa uğramadık ancak başarılı da olmadık. Tam olarak bu noktadayız” dedi. David Stern daha önceki açıklamasında, oyunculara tekliflerini kabul etmeleri için dün geceye kadar süre vermiş, şu anki teklifin kabul edilmemesi halinde daha kötü bir teklifle geleceklerini ifade etmişti. Oyuncular sendikasının temsilcisi Derek Fisher da, görüşmeden sonraki açıklamasında, “Bugün belirgin ilerlemeler kaydettiğimizi söyleyemeyiz. Geri geleceğiz ve çözüm bulmak için çaba sarf edebilir miyiz buna bakacağız” diye konuştu. Anlaşmazlık NBA’de lokavtın sona erdirilmesi için yapılan görüşmelerde anlaşma sağlanamaması üzerine kasım ayındaki 221 maç iptal edilmişti. Görüşmelerde özellikle oyuncu maaşları ve NBA gelirlerinin paylaşılması konusunda anlaşmazlık bulunuyor. NBA takımlarının sahipleri, ligdeki 30 takımdan 22’sinin geçen sezon zarar ettiğini ve bu nedenle oyuncu gelirlerinin azaltılması gerektiğini savunuyor. Yöneticiler, ilk önce son sözleşmede yüzde 57 olarak belirlenen oyuncu gelirlerini yüzde 47’ye çekmek ve oyuncularla daha kısa süreli kontratlar imzalanmasını talep ettiler. Oyuncular sendikası ise görüşmelerde, yüzde 57 olan gelirleri yüzde 53’e indirmeyi kabul etti. Son görüşmelerde oyuncular bu oranı yüzde 52’ye kadar çekmişti ancak takım sahipleri bu oranın yüzde 50-50 olarak belirlenmesinde ısrarcı. NBA tarihinde maçlar, ikinci kez iş sözleşmesindeki bir anlaşmazlık nedeniyle ertelendi. Daha önce benzeri bir kriz 1998-1999 sezonunda meydana gelmiş ve o dönem normal sezonda bir takım 82 yerine 50 maç yapmıştı. 1998-1990 sezonu şubat ayında başlamış, lokavt 204 gün sürmüştü.

  • Yaşadığı maddi sıkıntı madalyadan etti

    Yaşadığı maddi sıkıntı madalyadan etti

    Arizona’da yaşayan Eski Sovyet sporcusu Korkut, madalyalarını ABD’li bir müzayede evi aracılığıyla sattı.

    Müzayede evinin sözcüsü Chris Ivy, Münih Olimpiyatları’ndan kalan iki altın ve bir gümüş madalyanın da bulunduğu 32 madalyanın 333 bin 500 dolara satıldığını açıkladı.

    61 yaşındaki Belaruslu eski atletin, takım halinde kazandığı altın madalya 66 bin dolara alıcı buldu.

    Rusya’da basın Korbut’un maddi sıkıntılar içinde olduğunu yazıyordu.

    1972 Münih Olimpiyatları’nda henüz 17 yaşında olan atlet, yeteneğiyle dikkatleri çekmişti. Korbut, dört yıl sonra Montreal’de de madalyalarına devam etmişti.

  • Hakeme top atan tenisçiye ceza

    Hakeme top atan tenisçiye ceza

    Uluslararası Tenis Federasyonundan (ITF) yapılan açıklamada, 2-2 eşitlikle girilen ilk tur serisi 5. maçının 3. setinde servisinin kırılmasına sinirlenen ve raketiyle vurduğu top hakem Arnaud Gabas’ın yüzüne gelen Shapovalov’un, 7 bin dolar para cezası aldığı belirtildi.

    İlk iki seti 6-3 ve 6-4 kaybettikten sonra üçüncü sette de 2-1 geriye düşen 17 yaşındaki Shapovalov, olay sonrası diskalifiye edilmiş ve rakibi Kyle Edmund hükmen galip sayılmıştı. Büyük Britanya böylece 3-5 Şubat tarihlerinde oynanan seride Kanada’yı 3-2 yenerek 2. tura yükselmişti.