Kategori: Eğitim

  • HAMAS heyetinden HÜDA PAR’a ziyaret

    HAMAS heyetinden HÜDA PAR’a ziyaret

    HAMAS heyetini, HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Diyarbakır İl Başkanlığında kabul etti.

    Bazı temaslarda bulunmak üzere Diyarbakır’a gelen HAMAS’ın Siyasi Büro Üyesi ve aynı zamanda Gazze’nin eski İçişleri Bakanı Dr. Fethi Hammad başkanlığındaki heyetini,  HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, HÜDA PAR Genel İdare Kurulu Üyesi/Teşkilat Başkan Yardımcısı Vedat Turgut ve HÜDA PAR Genel İdare Kurulu Üyesi Mahmut İrtem karşıladı.

    Başta İslam coğrafyasında yaşananlar ve Kudüs davasının ele alındığı ziyarette, karşılıklı görüş alışverişinde bulunuldu. (İLKHA)

  • ​HÜDA PAR Gaziantep İl Başkanı Göçer’den şehir hastanesinin tamamlanmamasına tepki

    ​HÜDA PAR Gaziantep İl Başkanı Göçer’den şehir hastanesinin tamamlanmamasına tepki

    Temeli 27 Aralık 2013 yılında eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu tarafından atılan ve yaklaşık 10 yıldır tamamlanamayan Gaziantep Şehir Hastanesi için “inşaatına başlama töreni” düzenlenmesi ile ilgili yazılı bir açıklama yapan Göçer, 10 yıldır tamamlanmayan hastane için tören düzenlenmesine tepki gösterdi.

    Hastane ve doktor sayısının yetersiz olmasından dolayı vatandaşların mağdur olduğu Gaziantep’te şehir hastanesinin 10 yıldır tamamlanmamasının büyük bir ayıp olduğunu ifade eden Göçer, kentte her geçen gün hastanelerde doktor sayısının azaldığını ve randevu almanın zorlaştığına dikkat çekti.

    “Bu tören halk ile alay etmekten başka bir şey değildir”

    Yapımı tamamlandığında “Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük hastanesi özelliğini taşıyacak” denilerek kamuoyuna lanse edilen hastanenin halen inşaat halinde olduğunu belirten Göçer, “Yaklaşık 10 yıl önce temeli atılan Gaziantep Şehir Hastanesi’nin temel atma töreninde, o dönemin Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu yaptığı açıklamada, hastaneyi 3 yılda tamamlayacaklarını belirtmişti. Ancak aradan geçen 10 yıla rağmen hastane tamamlanmadığı gibi bir de ‘inşaata başlama töreni’ düzenlenmesi bu halk ile alay etmekten başka bir şey değildir.” dedi.

    Temel atma töreninde Müezzinoğlu’nun hastanenin yapımını üstlenen o dönemki firma yetkilisini yanına çağırdığını ve hastanenin 29 Mayıs 2016 tarihinde teslim edilmesini istediğini, firma yetkilisinin ise söz konusu tarihin mümkün olabileceğini ifade etmesine rağmen hastanenin yıllardır inşaat halinde olduğunu ifade eden Göçer, “Aradan 6 yıl geçmesine rağmen hastane tamamlanmadığı gibi inşaatı da yarım kaldı. Temeli 2013 yılının sonunda atılan ve 3 yılda tamamlanacağı açıklanan Gaziantep Şehir Hastanesinin aradan yaklaşık 10 yıl geçmesine rağmen tamamlanamaması halkın da tepkisine neden oluyor. Temeli 2013 yılında atılmasına rağmen çeşitli aksamalar nedeniyle yıllardır bir türlü bitirilemeyen ve adeta yapımı yılan hikayesine dönen Gaziantep Şehir Hastanesi’nin inşaat çalışmalarının tamamlanması ve bir an önce hizmete açılması isteniyor. Ancak hastane için tekrardan para harcanarak görkemli tören düzenlenmesi halkla alay etmekten başka bir şey değil.” ifadelerini kullandı.

    Yetkililer tarafından 2023’te bitirileceği söylenen ve geçtiğimiz mart ayından bu yana inşaatına tek çivi bile çakılmayan hastanede yaklaşık yüzde 50’lik fiziki gerçekleşme oranına ulaşıldığı halde hastanenin halen inşaat halinde olmasının üzücü olduğunu ifade eden Göçer, hastanenin yıllardır inşaat halinde olmasına ve tamamlanmamasına vatandaşların büyük tepki gösterdiğine dikkat çekti.

    “Artık normal bir hastane görevi görecektir”

    10 yılda yarısı biten hastanenin kalan yarısının önümüzdeki yılda bitirilmesinin zor gibi gözüktüğünü ve hastanenin yapımı tamamlansa bile kapasite olarak kente yetmeyeceğini ifade eden Göçer, “2023 yılında tamamlanarak hizmete girmesi planlanan Gaziantep Şehir Hastanesi yapımı tamamlansa bile artık normal bir hastane görevi görecektir. Yani artık şehir hastanesi vasfını yitirmiştir. 10 yıldan bu yana yapımı yılan hikayesine dönen 1875 yataklı hastane bile nüfusu ciddi anlamda artan ilimiz için çok yetersiz kalacaktır.” diye konuştu.

    “Bu millet ile alay etmeyin”

    Daha önce 2018, 2019, 2020 ve 2021 yılında tamamlanacağı açıklanan hastanenin firmalar arasındaki sorunların çözülememesi nedeniyle 2020 yılında tamamlanacağının açıklandığını belirten Göçer, “Bu çerçevede söz konusu anlaşmaya varıldığı belirtilen firma da geçtiğimiz aylarda Gaziantep Şehir Hastanesi ihalesini, yaşanan sorunlar ve tamamlanma süresi konusundaki sıkıntılar yüzünden askıya aldı. Yeniden hastanenin yapımına başlanacak olması çok gecikmiş olsa da olumlu ancak yıllardır bir türlü tamamlanmayan hastane için tören düzenlenmesine anlam veremedik ve çok şaşırdık. Yaklaşık 10 yıldır tamamlanmayan bir hastane için neden tören düzenlenir anlamış değiliz. Bu tören bir nevi halk ile alay etmek değil de nedir? Yapmayın Allah aşkına, bu millet ile alay etmeyin.” şeklinde konuştu.

    Hastanenin 2023 yılının haziran ayında bitirilmesinin öngörüldüğünü anımsatan Göçer, “Haziran ayı geldiğinde hep birlikte verilen yeni vaadin yerine getirilip getirilmediğini göreceğiz. Temennimiz bir an önce hastanenin tamamlanması ve halkımıza hizmet vermesidir. İnşallah bu tören ve törende verilen vaat sadece önceki vaatler gibi vaat olarak kalmaz.” temennisinde bulundu. (İLKHA)

  • HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı: İran halkı Batı’nın oyununu bozmalıdır

    HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı: İran halkı Batı’nın oyununu bozmalıdır

    HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Serkan Ramanlı, Mahsa Amini’nin ölümünün ardından İran’da baş gösteren şiddet eylemlerine ilişkin değerlendirmede bulundu.

    İran’da Mahsa Amini’nin ölümüyle başlayan gösterilerin şiddet eylemlerine dönüştüğüne vurgu yapan Ramanlı, “Ülkenin barışı ve huzuruna kasteden İslam düşmanı bazı örgütlerin de sürece dâhil olması ile birlikte bu eylemler maalesef İslam düşmanlığına evrilmiştir.” dedi.

    2010’da reform talepleriyle başlayan ancak Batı’nın ve yerli işbirlikçilerin dahil olmaları ile kaos ve iç çatışmalara dönüşen Arap Baharı sürecinin etkilerinin hâlâ devam ettiğine dikkat çeken Sözcü Ramanlı, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Suriye ve Yemen’de her gün onlarca insan savaş ve açlık yüzünden hayatını kaybetmektedir. İran’daki gösterilerin şiddet eylemlerine dönüşmesi için İslam düşmanı emperyalist devletlerin teşvik edici ve kışkırtıcı bir tavır takınmaları şaşırtıcı değildir. Zira uzun zamandır İran’da bir iç savaşın çıkması hedeflenmektedir.

    İran’da devrim karşıtı göstericilerin ve devrim taraftarlarının sokakta karşı karşıya gelmesi önlenmelidir. Bu noktada yönetim tarafından itidalli bir politika izlenerek göstericilere yönelik orantısız müdahaleden kaçınılması ve Mahsa Amini’nin ölümü ile ilgili soruşturmanın tamamlanıp gerçeklerin ortaya çıkarılması oldukça önemlidir.

    Kaos ortamı İran halkının faydasına olmayacaktır. Bu nedenle göstericiler provokasyona gelmemeli, taleplerini barışçıl yöntemlerle dile getirmelidirler. Yıllarca İran halkını ambargoya maruz bırakan emperyalist Batı’nın İran halkının refahını düşünmediği aksine ülkeyi iç savaşa sürüklemek istediği açıktır. İran halkı Batı’nın ve yerli işbirlikçilerinin bu oyununa gelmemeli, idareciler de süreci sağduyu ve sükûnetle yönetmelidir.” (İLKHA)

  • HÜDA PAR: Birçok belediye sosyal sorumluluklarını minimum harcamalarla geçiştiriyor

    HÜDA PAR: Birçok belediye sosyal sorumluluklarını minimum harcamalarla geçiştiriyor

    HÜDA PAR Sözcüsü Serkan Ramanlı, partisinin iç ve dış gündemine ilişkin değerlendirmelerini paylaştı.

    2022-2023 Eğitim-Öğretim yılının ilk haftasının geride kaldığını belirten Ramanlı, Millî Eğitim Bakanlığının ilk defa bu yıl, ders kitapları ile birlikte yardımcı kaynakları da ücretsiz olarak dağıttığını hatırlattı.

    Ancak okullarda yardımcı kaynak sorununun devam ettiğini belirten Ramanlı, “Bakanlığın dağıttığı yardımcı kaynakları yetersiz bulan öğretmenler, velilere kaynak kitap listeleri göndermeye devam etmektedir. Özel sektör tarafından hazırlanan kaynak kitaplar fahiş fiyatlarıyla cep yakmakta, bu durum hayat pahalılığı ile mücadele eden velileri daha fazla zora sokarak mağdur etmektedir.” dedi.

    Ramanlı, “Millî Eğitim Bakanlığı tarafından dağıtılan kaynak kitaplardaki konu içeriği, soru örnekleri ve etkinliklerde önemli eksikler söz konusudur. Devletin imkânları kullanılarak hazırlanan kaynak kitaplar, özel sektörün çok gerisinde kalmıştır. Ayrıca ücretsiz dağıtılan ek kaynaklar birçok okula zamanında ulaşmamıştır.” ifadelerine yer verdi.

    14 Ekim 2021 tarihinde yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği ile yasaklanmasına rağmen öğretmenlerin ek kaynak istediğini belirten Ramanlı, bu durumun denetimin olmadığı anlamına geldiğine işaret edildi.

    Ramanlı, “Millî Eğitim Bakanlığı, sorunun çözümü için kitap ihalesi verdiği yayınevlerini sıkı bir şekilde denetlemeli ve öğrencilere kaliteli kitaplar vermelidir. Kitapların basılmasındaki rantı engellemeli, devletin kaynakları birkaç kişiye peşkeş çekilmemelidir. Öğretmenler de bu ekonomik darboğazda velilere gereksiz yeni yükler yüklememelidir.” dedi.

    Belediyelerin konserleri

    Tüm dünyada farklı ölçülerde de olsa zorlu ekonomik şartlar etkisini sürdürürken şu sıralar doğal gaz ve akaryakıt başta olmak üzere enerji konusu gündeme oturmuş durumda olduğunu söyleyen Ramanlı, Avrupa ülkeleri tedarik sorunuyla boğuşurken Türkiye’de ise halkın yüksek fiyatlar nedeniyle zorlu bir kış mevsimi geçireceğini belirtti.

    Ramanlı, son süreçte adeta tasarruf uzmanı haline gelen halkın, mecburen doğal gaz, elektrik ve akaryakıtta daha fazla tasarrufa odaklanmak mecburiyetinde kalacağını kaydetti.

    Ramanlı, şunları söyledi:

    Hem iktidara hem muhalefete ait birçok belediye, sorumluluk alanlarında yoksulluğun ve hatta açlığın pençesinde kıvranan binlerce insana rağmen sosyal sorumluluklarını sembolik araçlarla ve minimum harcamalarla geçiştirmektedir. Aynı belediyeler gereksiz ihaleler, yolsuzluklar, yaz konserleri, ve gençlik festivalleri gibi isimler altında milyonlarca lirayı heba etmekten çekinmemektedirler. Kendi bünyelerinde duyurdukları üç beş kişilik işçi alımı uğruna on binlerce kişinin kapılarında kuyruğa girmesiyle bizzat şahit oldukları çaresizlikler devasa boyutlara varmışken başta konserler ve ölü ya da şaibeli ihaleler için harcadıkları milyonlar vicdanları yaralamaktadır. Kaldı ki gereksiz işlerde bonkör davranan belediyelerin çoğu büyük bir borç batağında yüzmektedir.

    Halkın, hayat pahalılığının ağır yükü altında ezildiği bu dönemde merkezi ve yerel yönetimler her türlü israftan kaçınarak tasarruf tedbirlerine riayette örnek ve öncü olmalıdırlar. Bilhassa belediyeler eliyle birer işret ve sefahate dönüşen israf organizasyonlarına son verilmeli, bu organizasyonlara sarf edilen paralar, faturalarını ödemekte zorlanan vatandaşlara destek için harcanmalıdır.

    “Toplumu ifsat eden gündüz kuşağı programlarına ciddi yaptırımlar uygulanmalı”

    Televizyonların gündüz kuşağı programlarının, topluma ve aile kurumuna kastetmeye devam ettiğine dikkat çeken HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı, gündüz kuşağı programları ile mahremiyetler ortaya saçılırken çarpık ilişkiler sıradanlaştırılmakta ve yaygınlaştırılmakta olduğunu kaydetti.

    Toplumsal ahlakı ve değerlerimizi hiçe sayarak aile değerlerini bitiren bu programların ne yazık ki fütursuzca devam ettiğini söyleyen Ramanlı, “Kitle iletişim araçları toplumları yönlendirme ve algı oluşturma konusunda bir ifsat aracı olarak kullanılmaktadır. Bunun neticesinde aileler parçalanırken gençler gayrimeşru yollara sapmaktadır. Manevi boşluğa itilen gençler buhran geçirerek uyuşturucuya müptela olmakta, böylece geleceğimiz olan gençler karanlık bir çıkmaza sürüklenmektedir. Madde bağımlılığının ilkokul yaşındaki çocuklara kadar inmesi ve kullanım oranlarının her geçen gün artması da bu durumun somut bir yansımasıdır.” diye konuştu.

    Ramanlı, “Bu programlara verilen göstermelik cezalar caydırıcı olmaktan uzaktır. Yetkililerce durumun vahameti kavranmalı ve acil tedbirler alınmalıdır. Toplumu ifsat eden gündüz kuşağı programlarına ve bu minvaldeki dizilere ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır.” çağrısında bulundu.

    Operasyonel sokak röportajları

    Basın yayın organlarının toplumu bilinçlendirme, bilgilendirme ve aydınlatma gibi önemli görevlerinin olduğunu vurgulayan Ramanlı, ortaya çıkan olayları haberleştirmekle birlikte bir veya birkaç konuda halkın nabzını yoklama adına basın mensuplarının yaptıkları sokak röportajlarının da dijital medyanın öne çıkmasıyla birlikte artık yaygınlık kazandığının ifade etti.

    Ancak sırf gerginlik çıkarmak için sokakta mikrofon tutan sözde basın mensuplarının sayılarının da maalesef her geçen gün arttığına işaret eden Ramanlı, “Bunu yapanların kamuoyunu bilgilendirmek veya herhangi bir konuda halkın görüşüne tercüman olmaktan çok, görüşlerine başvurduğu onlarca insandan kendi anlayışına hizmet edecek birkaç görüşü ekranlara yansıtarak sinsi emellerine ulaşmaya çalıştıkları dikkatlerden kaçmamaktadır. Genel itibariyle operasyonel sokak röportajları yapanların, toplumun farklı kesimlerini birbirlerine karşı kışkırtarak kamplaştırmanın ve kutuplaştırmanın zeminini hazırladıkları görülmektedir.” şeklinde konuştu.

    Ramanlı, “Basit bir trafik kazasını bile haberleştirecek kişilerin bir ehliyetinin olması gerektiği yerde, halkı meşgul eden ciddi konularla ilgili mikrofonu her eline alanın sokak ve caddelerde kışkırtıcı yöntemlerle vatandaşın sözde nabzını tutmaya çalışması, ilkeli, dürüst ve temiz olması gereken basının nelere alet edilmeye çalışıldığını ortaya koyması açısından da önemlidir. Sokak röportajları konusunda dijital önlemler ve tedbirler almanın yanında ayrıca konu ile ilgili herkesin duyarlı olması ve kışkırtıcı yayınlara itibar etmemesi gerektiğini ifade etmek istiyoruz.” dedi.

     

    “Türkiye iki çatışmacı kutup arasında dengeli bir politika yürütmeye devam etmeli”

    Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Devlet Başkanları 22. Toplantısı’nın, Özbekistan’ın Semerkant kentinde Türkiye’nin de katılımıyla gerçekleştirildiğine değinen Ramanlı, “Rusya ve Çin olmak üzere iki ana jeopolitik ekseni bulunan Şanghay İşbirliği Örgütü, NATO üyesi olan ve AB üyeliği için yıllardır müzakere yürüten Türkiye için alternatif olarak sunulmaktadır. Emperyalist ABD ve Avrupa’nın Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz başta olmak üzere birçok meselede Türkiye karşıtı tutumu ortadadır. Ancak Türkiye için alternatif Rusya ve Çin cephesi olmamalıdır.” dedi.

    Ramanlı, “Türkiye, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda denge stratejisinin başarısını tüm dünyaya kanıtlamıştır. Askeri, ticari, siyasi ilişkiler teslimiyete sebep olmamalı, Türkiye iki çatışmacı kutup arasında dengeli bir politika yürütmeye devam etmelidir. Türkiye, dünyayı kutuplaştırmaya çalışan emperyalist güçlere karşı İslam ülkeleri arasında kapsamlı bir iş birliğine liderlik etmelidir.” diye belirtti.

    Çin’in Doğu Türkistan zulmü devam ediyor

    Çin’in adeta soykırım gerçekleştirdiği Doğu Türkistan’da durumun her geçen gün kötüleştiğine dikkat çeken HÜDA PAR Sözcüsü Serkan Ramanlı, “Son olarak Çin yönetiminin Doğu Türkistan’da karantinayı bahane ederek Müslüman Uygurlara ‘Açlık Soykırımı’ uyguladığına dair görüntüler ortaya çıkmıştı. Çin’in kültürel, dinî ve etnik asimilasyon politikalarına yönelik sessizlik, bölgede zulmün daha da artmasına sebebiyet vermektedir.” ifadelerini kullandı.

    Ramanlı, “İslam ülkelerinin Çin’in ekonomik hegemonyası nedeniyle bölgedeki zulmü kınamaya dahi çekinmesi utanç vericidir.  Son olarak Türkiye’de, Çin’in zulmünü kınamak isteyen Doğu Türkistanlılara kolluk kuvvetlerince müdahale edilmiştir.  Çin’in zulmüne karşı hükümet tarafından herhangi bir açıklama dahi yapılmazken halkın protesto hakkının engellenmesi kabul edilemez. Türkiye, halkı ve yönetimiyle Çin zulmünün karşısında durmalıdır.” değerlendirmesinde bulundu.

    Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki çatışmalar

    Azerbaycan ile Ermenistan arasında iki yıl önce yaşanan savaşın, 30 yıldır Dağlık Karabağ topraklarını işgal eden Ermenistan’ın buradan çekilmesiyle sonuçlandığını kaydeden Ramanlı, “Savaşta yenilen Ermenistan’ın şartları kabul etmesiyle ateşkes ve anlaşma sağlanmıştı. Ermenistan, geçen süre zarfında anlaşmanın maddelerine bağlı kalmış, Azerbaycan’ı askeri ve siyasi alanda destekleyen Türkiye ile dahi ilişkileri tekrar başlatma girişimlerde bulunmuştu. Ancak 12 Eylül gecesi Ermenistan askerlerinin saldırısıyla her iki ülkenin silahlı güçleri arasında çatışmalar tekrar başlamış ve her iki tarafın da ağır kayıpları olmuştur.” dedi.

    Ramanlı, “Çatışmaların tekrar başlamasının her iki ülkenin ve coğrafyamızın yararına olmadığı bilinmelidir. Bu durum var olan sorunların çözümüne de katkı sunmayacaktır. Ermenistan’ın yakın tarihi Batı’nın boş vaat ve kışkırtmalarına kanarak hareket etmesinden dolayı yaşadığı büyük acılarla doludur. Ermenistan yakın tarihinden ders almalıdır. Her iki ülkenin, aralarındaki sorunları adalet ve iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde çözüme kavuşturması çağrısında bulunuyoruz.” diye konuştu. (İLKHA)

  • HÜDA PAR Elazığ İl Başkanı Kavaklı: Kaderine terkedilen sokak eğitim yuvası olarak hizmete açılsın

    HÜDA PAR Elazığ İl Başkanı Kavaklı: Kaderine terkedilen sokak eğitim yuvası olarak hizmete açılsın

    2020 yılı ocak ayında yaşanan 6,8 büyüklüğündeki Elâzığ depremi sonrası büyük paralar harcanarak inşa edilen 80’ler Sokağı, şimdilerde metruk ve kaderine terkedilmiş durumda.

    Sokağı gezen HÜDA PAR Elâzığ İl Başkanı Kavaklı ve beraberindeki heyet, temsili olarak yapılan mekanların bir kısmının yakılmış, neredeyse tamamının camlarının kırılmış olduğunu söyledi.

    Sokakta gördükleri manzaraları değerlendiren Kavaklı, “24 Ocak 2020 Elâzığ depreminden sonra Seksenler Sokağı inşa edildi. Bu alan, deprem sonrası Elâzığ halkına sözde moral olması için temsili bir mekân olarak inşa edildi. Maalesef bu mekân inşa edildikten sonra kaderine terk edildi. Burada temsili olarak yapılmış mekânların bir kısmı yakılmış ve tamamının camları kırılmış, metruk hale getirilmiştir. Onca harcanmış para ve yapılmış masrafa yazık değil mi?” diye sordu.

    Buranın yeniden imar ve şekillendirilmesi için iki önerilerinin olduğunu söyleyen Kavaklı, “Bunlardan biri Elâzığ’ın kültürünü ve değerlerini yansıtacak ‘Kürsübaşı’ etkinliklerinin yapılacağı bir alana dönüştürülmesi, ya da; Güneykent Mahallesi sınırları içerisinde bulunan bu mekanın eğitim yuvasına dönüştürülmesi.

    Güneykent Mahallesi bilindiği üzere depremden sonra TOKİ tarafından yapılan konutların bulunduğu alandır. Burada eğitim konusunda okullara ihtiyaç vardır. Güneykent Mahallesi’nde ikamet eden vatandaşlarımızın çocukları için okul öncesi eğitimlerini almaları bakımından bir eğitim yuvası haline getirilirse mükemmel bir şekilde hizmet verecek ve buradaki ihtiyacı karşılayacaktır.” dedi. (İLKHA)

  • Gelecek Partisi, cumhurbaşkanı adayını resmen açıkladı! O isim kim oldu?

    Gelecek Partisi, cumhurbaşkanı adayını resmen açıkladı! O isim kim oldu?

    Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, AK Parti’nin İstanbul’da en çok oy aldığı ilçelerin başında gelen Sultanbeyli’de partileriyle buluştu. Davutoğlu’nun miting yaptığı alana, “Yüzde 50 oyu bir kere aldın, bir daha alırsın. Adayımız Ahmet Davutoğlu” pankartı asıldı.

     “ADAYIMIZ GENEL BAŞKANIMIZ”

    Miting nedeniyle kürsüye gelen Gelecek Partisi İstanbul İl Başkanı İsa Mesih Şahin de çarpıcı ifadeler kullandı. Şahin, “Buradan ilan ediyoruz. Cumhurbaşkanı adayımız genel başkanımız Ahmet Davutoğlu’dur” dedi.

    İşte o pankart:

  • Bozdağ: Ahlak yoksunu bazı bürokratlar hükümetin aldığı kararları Kılıçdaroğlu’na götürüyor

    Bozdağ: Ahlak yoksunu bazı bürokratlar hükümetin aldığı kararları Kılıçdaroğlu’na götürüyor

    Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, AK Parti Gaziantep İl Başkanlığı tarafından düzenlenen Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısına katıldı.

    Bozdağ, muhalefeti eleştirerek, şu sözleri söyledi:

    “Şimdi oturmuşlar, konuşuyorlar, Sayın Kılıçdaroğlu da başkaları da konuşuyor, ‘Bak’ diyor ‘Biz söylüyoruz, iktidar yapıyor.’ İşte biz öğrencilerimizin kredi borçlarını silme kararı aldık, açıklamayı yapmadan bir baktık Kılıçdaroğlu video çekmiş, ‘Ben sileceğim, ödemeyin’ diyor. Hükümet karar almış ama açıklamamış. Biz dar gelirli olan vatandaşlarımızın 2 bin TL ve altında olan borçlarının tasfiyesine dair karar almışız. Kararı biz açıklamadan bir bakıyoruz, Kılıçdaroğlu yine video çekiyor, açıklıyor. Nereden oluyor, bu adamın istihbarat örgütü mü var, nereden haber alıyor? diye merak ederken açıkladı, ‘Köstebeklerim var. Hükümetin içinde kimi bürokratlar bize bilgi aktarıyorlar’ şeklinde ifade ediyor. Hükümetin alın teri ürettiği projeleri, ürettiği eserleri, aldığı kararları kimi bürokrasi içerisindeki ahlak yoksunu kişiler alıp bunu hırsızlık malı olarak çalıyorlar, Sayın Kılıçdaroğlu’na götürüyorlar. O da hırsızlık ürününü satın alıyor, oradan siyasi kazanç hesabıyla bunu Türkiye’ye servis ediyor. Yahu bu hırsızlık malı. Siyasetten bile olsa hırsızlık malını satmak, siyasi kazanç elde etmek ahlaki mi? Bunun adı, kapkaç siyasetidir. Sayın Kılıçdaroğlu Türkiye’ye kapkaç siyaseti anlayışını da böylelikle kazandırmış oldu. Bürokrasi içindeki taraftarları oradan projeyi kapıp kaçıyorlar, buna getiriyorlar, bu da kapıp kaçırılan projeleri öz malıymış gibi Türk milletinin önüne çıkarıp satıyor. ‘Ben söylüyorum onlar yapıyor.’ diyor.” (İLKHA)

  • Dışişleri Bakanlığı: Kırgızistan-Tacikistan sınırındaki çatışmayı endişeyle karşılıyoruz

    Dışişleri Bakanlığı: Kırgızistan-Tacikistan sınırındaki çatışmayı endişeyle karşılıyoruz

    Bakanlık açıklamasında, “Dost ve kardeş iki ülke arasındaki bu gerginliğin herhangi bir tırmanmaya mahal vermeden süratle sona erdirilmesini ve sorunların diyalog marifetiyle barışçıl bir şekilde çözümlenmesini temenni ediyoruz.” denildi.(İLKHA)

  • TBMM Başkanı Şentop: ‘Bu kış doğal gaz yeterli miktarda alınabilecek mi?’ diye bir endişe var

    TBMM Başkanı Şentop: ‘Bu kış doğal gaz yeterli miktarda alınabilecek mi?’ diye bir endişe var

    Şanghay İşbirliği Örgütü Devlet Başkanları 22. Toplantısı’na ilişkin değerlendirmesi sorulan TBMM Başkanı Şentop, dünyada birçok parametrenin değiştiğini, 20. yüzyılın paradigmaları üzerine kurulu olan yapıların geçerliliğini kaybettiğini söyledi.

    Artık çok kutuplu ve ilişkilerin çeşitlendiği bir dünyaya doğru gidildiğini dile getiren Şentop, “Büyük ölçüde başta Avrupa Birliği olmak üzere Avrupa ülkelerinin, ABD’nin, başka ülkeleri, almış oldukları kararlara uymaya mecbur, dayatmacı ve dışlayıcı tutumları bizi ilişki alanlarımızı çeşitlendirmeye sevk ediyor.” diye konuştu.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı Şanghay İşbirliği Örgütü Devlet Başkanları 22. Toplantısı’nın, Türkiye’ye yeni imkanlar, ufuklar ve bağlantılar sunacağını belirten Şentop, “Şangay’daki toplantı, dünya dengeleri bakımından da çok önemli. Artık bir kişinin karar verdiği, bütün ülkelerin, devletlerin uyduğu bir dünya yok. Bu açıdan bu toplantıyı önemli bir açılım olarak görüyorum.” ifadelerini kullandı.

    Moldova ziyareti kapsamında muhataplarla önemli konuları ele aldıklarını ifade eden Şentop, “Moldova, Ukrayna’nın hemen bitişiğinde, savaşa komşu bir ülke. Bu bakımından hem güvenlikle hem de ekonomiyle ilgili çeşitli endişeler var.” dedi.

    Bölgede yaşanan kriz nedeniyle özellikle doğal gaz alımı konusunda endişelerin bulunduğunu söyleyen Şentop, şöyle konuştu:

    Bir taraftan fiyatların çok yükselmesiyle ilgili birtakım sıkıntılar var, diğer taraftan ‘Bu kış doğal gaz yeterli miktarda alınabilecek mi?’ diye de bir endişe var. Daha önce Sayın Cumhurbaşkanımıza da başka ülkelerden, bu hat üzerindeki Ukrayna, Romanya ve Bulgaristan’dan iletilen talepler de var. Ukrayna üzerinden Rusya’nın bir hattı var devam eden ve bu bölgedeki ülkelere buradan doğal gaz veriliyor. Şimdi onunla ilgili tabii kısıtlamalar, sınırlamalar var. Türkiye üzerinden giden, Bulgaristan’dan geçen bir hat var. Bunların karşılıklı yani iki tarafa da gaz aktarma şeklinde çalıştırılabilmesi mümkün. Moldova da böyle bir taleple, Türkiye’nin bu konudaki desteğini istiyor.

    Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın bu konuda yaptığı çalışmalar olduğunu biliyorum. Komşu, dost ve kardeş ülkelere yardımcı olmayı, elimizdeki imkanlardan onların ihtiyaçlarını mümkün olduğu kadar karşılamayı arzu ediyoruz. Bu konuda prensip olarak olumlu bakılıyor ama tabii bunu çözmek için bazı hukuki altyapı, anlaşma ve bazı teknik altyapı problemleri var. Bunların da çözülebileceğine dair bilgiler var. Tabii bu konuyu Sayın Cumhurbaşkanımız ve bakanlarımız takdir edecekler.

    Yunanistan’ın Ege’deki provokasyonlarına ilişkin soru üzerine Şentop, “Genel olarak Türkiye’nin yakın zamanlara kadar gücünü, etkisini hep jeopolitik de izah ederdik. Tabii jeopolitik; devletlere, ülkelere bir imkan sunuyor. Bu imkanı değerlendirip, fırsata dönüştürüp geliştirebilirsiniz de ama jeopolitiğin esiri de olabilirsiniz. Türkiye bunu Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde başardı.” dedi.

    Türkiye’nin, yıllardır ülkelerle kurduğu ilişkileri gergef gibi ince ince işlediğini, bunun alt yapısını oluşturduğunu vurgulayan Şentop, “Ülke içindeki kavgaların Türkiye’ye yönelik bakış açılarını değiştirmediğini görüyoruz. Çünkü Türkiye ile ülkeler arasında kurulan ilişkilerin gerçekten sahici temelleri oluşturulmuş, bu ilişki bu temeller üzerinde yükseliyor. Deseniz ki ‘Eski hükümetle Türkiye’nin arası iyiydi, ben bozacağım.’ Bunu yapamıyorsunuz. Çünkü öyle sağlam temeller atılmış ki ilişkilerde bu, kolay bir iş değil, zaman isteyen bir şey. Ziyaret ettiğimiz birçok ülkede bunu görüyoruz. Türkiye’nin yalnızca jeopolitiğin etkisiyle değil, bu süre içinde yaptığı çalışmalarla, ince işçilikle elde ettiği bir itibarı, gücü ve etkisi var.” değerlendirmelerinde bulundu.

    Yunanistan’ın provokatif eylemlerine tepki gösteren Şentop, “Türkiye’yi, Yunanistan gibi bazı ülkelerle ufak tefek meşguliyetler içerisine sokmaya çalışıyorlar. Türkiye, Yunanistan’ın bu tür sözlerine, konuşmalarına veya hamlelerine cevap vermekten kendini müstağni addeder yani cevap vermeye bile lüzum görmez. Türkiye’yi rahatsız eden, olmaması gereken bir durum varsa Türkiye bunun gereğini her zaman yapar.” mesajını verdi.

    Türkiye’nin, devam eden savaşa çok yakın bir coğrafyada bulunduğuna değinen Şentop, şunları kaydetti:

    Bölgemizde, etrafımızda komşularımızla barış içinde yaşamayı arzu ediyoruz. Sorunlarımız var ve bunları diyalogla, müzakere yoluyla çözmeyi hedefliyoruz. Amacımız bu. Bu yolla bunların çözülebileceğine inanıyoruz. Başkalarına da bunu telkin ediyoruz, biz de böyle yapıyoruz ama bu, Türkiye’nin sorunlarını başka yolla çözemeyeceği, yalnızca müzakere ve diyaloga mecbur olduğu anlamına da gelmiyor. Bu, bizim tercihimiz ama başka türlü bu sorunların çözüleceğine kanaat getirirsek o yolla da her türlü imkanla, her türlü güçle ve enstrümanla Türkiye sorunlarını çözebilecek güç ve kudrette.

    Kimse kendisinin olmayan yani başkalarından aldığını zannettiği bir güçle tabiri caizse başkasının kucağına oturarak Türkiye’ye karşı birtakım sözler söyleme, bir şeyler yapabileceğini zannetme gafleti içerisine düşmesin. Bunu hep söylüyoruz. Benzer bir şey 100 yıl önce cereyan etmişti. Kendi inisiyatifiyle değil, o dönemin bazı ülkelerinin yol göstermesiyle, iteklemesiyle Yunanistan bir işe girmişti ki Türkiye’nin 50 yıldır devam eden savaşlar, mücadeleler sonucunda ekonomik, askeri olarak her bakımdan çok zayıf olduğu bir döneme denk gelmişti ve Türkiye o dönemde bile birkaç gün içinde bu sorunu çözebilmişti. Şimdi öyle bir Türkiye yok, böyle bir dünya yok. Her açıdan değerlendirdiğimizde bugün dünya bambaşka bir Türkiye ile karşı karşıya.

    Yunanistan konusunu Türkiye için önemli bir gündem olarak görmediğini vurgulayan Şentop, “Bu mesele Türkiye’yi bu işle biraz meşgul etmek, başka daha önemli işlerle meşgul olmamasını sağlamak için düşünülmüş bir formül. Türkiye bunu kolaylıkla aşabiliyor. Türkiye bir sorun, burada çözülmesi gereken bir şey olduğunu görüyorsa bunu her türlü yöntemle, diyalogla da müzakereyle de ama başka yöntemler gerekiyorsa onlarla da çözebilecek güç ve kudrette.” ifadelerini kullandı.(İLKHA)

  • Bakan Karaismailoğlu: Hızlı trende günlük 31 bin 651 yolcu ile tüm zamanların rekorunu kırdık

    Bakan Karaismailoğlu: Hızlı trende günlük 31 bin 651 yolcu ile tüm zamanların rekorunu kırdık

    Hızlı tren seferleriyle ile ilgili yazılı açıklama yapan Bakan Karaismailoğlu, vatandaşlardan gelen yoğun talep doğrultusunda hızlı tren seferlerinin 10 Eylül’den itibaren 44’ten 56’ya çıkarıldığını anımsattı. Ankara-İstanbul arasında karşılıklı sefer sayısının toplamda 24’e çıkarıldığını belirten Karaismailoğlu, sefer sayılarının Konya-İstanbul arasında 10’a, Konya-Ankara arasında 14’e yükseltildiğini kaydetti.

    “Ayrıca; Eskişehir-İstanbul arasına da ilk defa sefer konuldu. Sabah saat 06.00’da Eskişehir’den İstanbul’a, akşam saat 20.40’ta İstanbul’dan Eskişehir’e hızlı tren vatandaşlarımıza hizmet veriyor” diyen Karaismailoğlu, günlük koltuk kapasitesinin Ankara-İstanbul hattında 7 bin 686’dan 10 bin 584’e çıktığına işaret etti.

    Kapasitenin Konya-İstanbul hattında 3 bin 288’den 4 bin 542’ye, Konya-Ankara hattında 5 bin 796’dan 6 bin 762’ye yükseldiğinin altını çizen Karaismailoğlu, sefer sayısının artmasıyla yolcu kapasitesinin toplamda 5 bin 118 kişi artığına vurgu yaptı.

    “Eskişehir-İstanbul arasında 4 bin 460 yolcu seyahat etti”

    Ulaştırma Bakanı Karaismailoğlu, “Hızlı tren sefer kapasite artışının devreye alındığı 10 Eylül’de günlük 31 bin 651 yolcuyla yolcu taşıma rekoru kırıldı. 10-15 Eylül tarihleri arasında 172 binden fazla yolcu hızlı trenlerle seyahat etti. En fazla yolcu 87 bin 163 kişiyle Ankara-İstanbul-Ankara arasında taşındı. İlk defa açtığımız Eskişehir-İstanbul arasında aynı dönemde 4 bin 460 yolcu seyahat etti.” ifadelerini kullandı.(İLKHA)