Kategori: Eğitim

  • Ümit Özdağ’dan dikkat çeken Mansur Yavaş açıklaması: Ya olur ya da…

    Ümit Özdağ’dan dikkat çeken Mansur Yavaş açıklaması: Ya olur ya da…

    Göçmenlere karşı sert çıkışlarıyla oldukça gündeme gelen Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Oğuzhan Uğur’un sunuculuğunu yaptığı Mevzular Açık Mikrofon programına katıldı. Gündem ile alakalı açıklamalar yapan Özdağ, kendisine sorulan sorulara da yanıt verdi. Özdağ, cumhurbaşkanlığı adaylığı ile alakalı soruyu dikkat çeken şekilde cevapladı.

    Özdağ, kendisinin aday olup olmayacağı ile alakalı soruya “Eğer Mansur Yavaş’ın kazanma şansına sahip olsaydım hiç düşünmeden aday olurdum. Ama bugün Mansur Yavaş’ın gerekçesi ne olursa olsun kamuoyunda en fazla desteği alan kişi olduğu net bir durum. Biz 6’lı masaya Mansur Bey’i aday gösterin, biz de destekleyelim dedik. Hala 6’lı masadan bir cevap çıkmadı, biz de cevap çıkmasını bekliyoruz.” cevabını verdi.

    “MANSUR BEY ‘ADAY DEĞİLİM’ DEMEDİ”

    Mansur Yavaş hakkında dikkat çeken şeyler söyleyen Özdağ, “Mansur Bey’in ‘aday değilim’ dediği doğru değil. Bu konuda bildiklerimi kamuoyuyla paylaşmak için ortamın çok erken olduğunu düşünüyorum. Ama Mansur Bey ‘aday değilim’ demedi. Bir süreç var, hala işliyor. Biz de Zafer Partisi olarak bu süreç bitmeden herhangi bir yeni değerlendirme yapmayacağız, o pozisyonda duruyoruz.” ifadelerini kullandı.

    Zafer Partisi’nin bir aday çıkarıp çıkarmayacağı ile alakalı ise Özdağ “Mansur Bey aday olmaz ve ortaya bir şike aday çıkarsa Erdoğan’a karşı, Zafer Partisi hala aday gösterme hakkını saklı tutuyor.” değerlendirmesini yaptı.

  • Sinan Oğan’dan flaş cumhurbaşkanı adaylığı çıkışı! “Ortak aday olmadığı takdirde…”

    Sinan Oğan’dan flaş cumhurbaşkanı adaylığı çıkışı! “Ortak aday olmadığı takdirde…”

    Eski MHP’li vekil Sinan Oğan, TV100’de yayınlanan ‘Şimdi Konuşalım’ programında cumhurbaşkanı adayı olabileceğini ifade etti. Oğan yaptığı açıklamada, “Türk milliyetçilerinin oyları çantada keklik değil kimse kusura bakmasın” diye konuşan Oğan, şu ifadeleri kullandı.

    “Evet adayım. Türk milliyetçileri birinci turda ne ‘Milliyetçiliği ayaklar altına aldım’ diyene oy verir ne de ‘Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer’ diyene oy verir. Türk milliyetçilerinin oyları çantada keklik değil; kimse kusura bakmasın. Türk milliyetçilerinin ortak bir adayı olmadığı takdirde ben adayım.

    Öyle gözüküyor ki sayın Kemal Kılıçdaroğlu aday olacak ve ben Türk milliyetçilerini adaysız bırakmayacağım. İkinci tur kıran kırana bir mücadeleye sahne olacak. Türkiye’nin kaderi HDP’nin eline bırakılamaz. Birinci turda kendi partisine oy verip, muhalefetin ortak adayına oy vermeyecekler var. Yaklaşık yüzde 20-25’lik bu kitleyi adaysız bırakmayacağız. İkinci turda da bu bu kitlenin de belirleyici olacağını ilk günden Türk milletine söz verdik. Biz sözümüzün gereğini yerine getireceğiz”

    Üzerinde uzlaşılan bir Türk milliyetçisi aday çıkmadığı takdirde biz aday olacağız dedik. Sayın Kılıçdaroğlu da üzerinde uzlaşılan bir Türk milliyetçisi aday değil…”

  • CHP yönetimindeki İBB’nin 3 yıllık dönemi düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyu ile paylaşıldı

    CHP yönetimindeki İBB’nin 3 yıllık dönemi düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyu ile paylaşıldı

    AK Parti İstanbul İl Başkanlığında düzenlenen ve çok sayıda gazetecinin katılım gösterdiği basın toplantısı, AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe’nin açılış konuşmasıyla başladı.

    İBB AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Tevfik Göksu’nun bir sunum gerçekleştirdiği basın toplantısında, 2019 yılında göreve gelen yeni İBB yönetiminin geçen 1000 günde ne yaptığı ve ne yapmadığı anlatıldı. Yapılan konuşmalarda, geride kalan 1000 gün İstanbul’un kayıp yılları olarak nitelendirildi.

    İstanbul ve İstanbulluların sükût-u hayale uğratıldığını ve hak ettiği hizmetten mahrum bırakıldığını hatırlatarak konuşmasına başlayan AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe, geride kalan süreci farklı başlıklar altında ele alarak değerlendirdi.

    İlk dönemin ‘algı balonları ve bahaneler’ dönemi olduğunu, bu süreçte Ekrem İmamoğlu’nun birlikte çalıştığı ajansın talimatları ile göreve geldiği günden bugüne, her iki cümlesinden birini “engelleniyorum” algısı üzerine kurduğunu söyledi.

    Kabaktepe, Nerede yanlış yapsa, nereyi eksik bıraksa, ne zaman tepki alsa, hemen ‘engelleniyoruz’ feryadı ile beceriksizliklerin üzerini örtmeye kalktı.” dedi.

    “AK Parti döneminde yüzde 80’i bitmiş projelerin sanki tamamı kendi dönemlerinde yapılmış gibi gösteriyor”

    İmamoğlu’nun göreve geldiğinin ikinci döneminde “guguk kuşu siyaseti” yürüttüğünü belirten Kapaktepe, “Bilirsiniz, guguk kuşları yuva yapmaz, yuva yapan başka bir kuşun yuvasını sahiplenir ve yavrusunu ona büyüttürür. Sayın İmamoğlu, ne yazık ki İstanbul’a değer katacak yeni projeleri kendisi ve ekibi yapmak yerine rahmetli Kadir ağabey (İBB eski başkanı Dr. Kadir Topbaş) döneminde başlamış olan projelerin bir kısmını devam ettirmiş ve bitirmiştir. Bunu da tebrik ediyoruz ancak başta Eyüpsultan’da olan hafifi tramvay olmak üzere son açılan halk ekmek fabrikası, guguk kuşu mantığıyla AK Parti döneminde yüzde 80’i bitmiş projelerin sanki tamamı kendi dönemlerinde planlanmış gibi yapılmasını da esefle kınıyorum.” diye konuştu.

    “Verilen sözler tutulmadı:  binden fazla işçi çıkarıldı yerine 3 katı işçi işe alındı”

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere CHP’nin elde edeceği hiçbir belediyede tek bir işçi bile çıkarmayacakları sözünü tutmadıklarını vurgulayan Kabaktepe, “Doğrudur, bir kişiyi işten çıkarmadılar ama 14 binin üzerinde işçiyi işten çıkardılar. 14 bin kişi İBB’de fazlalıksa yerine neden 3 katı işçi alındı? Eğer fazlalık değilse sadece siyasi görüşlerinden dolayı mı hukuku, özgürlüğü, insan haklarını, emeği ve alın terini yok sayarak bu süreci gerçekleştirdiniz?” şeklinde konuştu.

    İstanbul’da yaşanan tüm krizlerde Ekrem İmamoğlu’nun tatilde olduğunu ve yaşananlara rağmen geri dönmediğini hatırlatan Kabaktepe,  hiç kimsenin tatile gidişi sorgulamadığını ancak kriz anında neden görevinin başında olmadığını sorguladığını ifade etti.

    İmamoğlu’nun kendisini destekleyenler tarafından dahi artık yalnız bırakıldığı bir döneme girildiğini vurgulayan Kabaktepe, son sel felaketinden sonra kendisini destekleyenlerin de ‘bu kadar da olmaz!’ diyerek eleştirdiklerini söyledi.

    “Beceriksiz ve başarısız bir yönetimi hep birlikte tecrübe ederek 3 yılı geride bıraktık”

    Kabaktepe, son olarak, “Misafir başkanın umut pazarlayarak ve algılar üzerine bina ederek çıktığı yolda, bırakın daha iyisini yapmak, tabir yerinde ise işleyen sistemi bozduğu, beceriksiz ve başarısız bir yönetimi hep birlikte tecrübe ederek 3 yılı geride bıraktık. Eleştiri ve tenkitlerimiz, bir sonraki seçimde, bırakın İstanbul’u, Beylikdüzü’nü bile kazanma ihtimali olmayan turist başkanın, bu kadim şehre 1000 gün kaybettirdiğini bir kez daha göstererek, İstanbul’un kalan 2 yılı en az hasarla tamamlamasını sağlamak. Sonrasında inşallah, AK Parti kadroları olarak ehliyet ve liyakatli kadrolarımızla İstanbul’u özlemini çektiği günlere döndürecek, kaybedilen 5 yılı telafi edecek, yeniden bir başarı hikâyesi yazmak için canla başla çalışmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

    “İBB meclisinde İstanbullular adına yanlışa yanlış dedik”

    2019 yerel seçimlerinden sonra İstanbul’un yaşamış olduğu süreç ve süreçle ilgili yönetimin ve İBB meclisinde AK Parti grubunun 1000 günlük süreçte İBB yönetiminin İstanbul’u nereden nereye getirdiğini veya nereye götürdüğünü verilerle anlatan Esenler Belediye Başkanı ve İBB AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Tevfik Göksu, “3 yıllık süreç içerisinde muhalefet tarzımızı 5 temel cümle ile ifade edebilirim. Önce gözlem yaptık. Bununla birlikte yapılan iftiralara cevap verdik. 2019 yılında yapılan yerel seçimlerden sonra İstanbul tarihe yeni bir tanıklık yaptı. 25 yıldan beri İstanbul’u yöneten bir siyasal zihniyet farklı bir siyasal zihniyetle değişime uğradı. Bu değişimle biz 25 yıllık sürecin muhasebesini yaparken onlar hiç beklemedikleri bir kazanımla bir bocalama ile başladılar. Bu bocalama içerisinde biz gözlem yaptık. Bu gözlemi yaparken 25 yıl İstanbul’u yönetirken İstanbul’a yaptığımız hizmetlerin gururuyla, İstanbullulara yaptığımızı hizmetin güvencesiyle ilk günden itibaren 25 yılımızı gururla savunmanın, iftiralara cevap verme sürecini takip ettik. İkincisi ise ikaz ve öneri; Dedik ki siz bu kenti yönetirken şunları yanlış yapıyorsunuz. Öyle şeylerle karşılaştık ki, mevcut söyleyecekleri bir şey olmadığı için sürekli 25 yıl ile ilgili iftiralar atmaya devam ettikleri için buna cevap vermekle birlikte ikaz ve önerilerimiz de yaptık. Bu eleştirilere dikkat edin! Bizi sizi, değil İstanbul’un geleceğini düşünmek ve her şeyden önemlisi İstanbulluların bize emanet ettiği denetim görevini yapmak adına denetim yapmakla sorumluyuz.” dedi.

    Yapılanlarla ilgili İstanbullular adına hesap sorduklarını, yapılan güzel işleri tebrik edip yanlışlara da dur dediklerini vurgulayan Göksu, denetim ile birlikte hesap verme görevlerini, de yerine getirdiklerini ifade etti.

    “AK Parti döneminde başlayan projeleri kendileri yapmış gibi gösteriyorlar”

    CHP’li İBB yönetiminin AK parti döneminde başlatılan projeleri kendisine mal ettiğini belirten Göksu, “Rahmetli Kadir Topbaş döneminde ıslah çalışmaları başlayan Kurbağalı Dere, 2019’da büyük ölçüde yapıldı ve bazı haber sitelerinde de yer aldı. İBB başkanı 2020 yılında kenardan nereden çektiyse bir toprak çekerek Kurbağalı Dere böyleydi diyor. Üsküdar’da meydan deniz ile buluşuyordu, çözdük diyor. AK Parti döneminde Üsküdar’da yağmur baskınlarıyla ilgili yapılan çalışmaların tünel kazıları, açılış törenleri ve yapılan işler var. Bunu da çözdük diyor. 1994 yılında Merter’de yapılan bir katlı otoparkı 2020 yılında yaptığı paylaşımla hizmete açıklarını söylüyor. Cemal Kamacı Spor Kompleksi’ni yeniden inşa ederek açtıklarını söylüyor. Yani inkâr, iftira, intihal ve yalan…”diye konuştu. (İLKHA)

  • MHP’nin 2023 seçim çalışmaları için sloganı belli oldu

    MHP’nin 2023 seçim çalışmaları için sloganı belli oldu

    Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) 2023 seçimleri için çalışmaları hızlandı. Buna göre parti, Genel Başkan Devlet Bahçeli liderliğinde 4 Eylül’de sahalara iniş yapacak.

    Bahçeli’nin gerçekleştireceği ilk miting 4 Eylül’de Sivas’ta yapılacak.

    Partinin daha sonraki seçim takvimi; 11 Eylül’de Bursa, 18 Eylül’de Kayseri ve 25 Eylül’de de Erzurum’da yapılacak mitingler biçiminde ilerleyecek.

    Bu mitinglere çevre il teşkilatları da katılacak. MHP mitinglerini “2023’e Doğru: Aday Belli Karar Net” sloganıyla gerçekleştirecek.

  • Batman esnafı kira stopajının kaldırılmasını istiyor

    Batman esnafı kira stopajının kaldırılmasını istiyor

    HÜDA PAR Merkez İlçe Başkanı Durmaz ve beraberindeki heyet, Sağlık Mahallesi sınırları içinde bulunan Komando Caddesindeki esnafını ziyaret ederek sorun ve taleplerini dinledi.

    HÜDA PAR heyetinin kendilerini ziyaret etmesinden dolayı memnuniyetlerini dile getiren esnaf, son dönemlerde yaşanan ekonomik sıkıntıların kendilerini olumsuz etkilediğini belirtti.

    Program sonunda ziyaretlerle ilgili değerlendirmelerde bulunan Durmaz, esnafın şikâyet ettiği en önemli sorunların başında artan girdi fiyatları olduğunu söyledi.

    “Alım gücündeki düşüş en çok dar gelirlileri etkiledi”

    Ekonomik krizin son dönemlerde esnafı olumsuz anlamda etkilediğini vurgulayan Durmaz, “Bu zor dönemde bizler parti olarak esnaflarımızı yalnız bırakmamaya, sorun ve sıkıntılarını öğrenmek ve kendilerini birebir dinlemek üzere ziyaretlerimize devam ediyoruz. Son ziyaretlerimizi Sağlık Mahallesi sınırları içinde bulunan Komanda Caddesindeki esnaflara yaptık. Ziyaret ettiğimiz esnaflarımızın şikâyet ettiği sorunların başında, son dönemlerde yaşanan ekonomik sıkıntılarla birlikte artan malzeme ve ürün fiyatlarıdır. Bu durum, halkın alım gücünü çok ciddi anlamda düşürdü. Alım gücündeki düşüş en çok dar gelirlileri olumsuz etkiledi.” dedi.

    “Esnaf iş yeri kira stopajının tamamen kaldırılmasını istiyor”

    Ürün ve malzeme fiyatlarına yapılan zamların maliyetleri artırdığına dikkatleri çeken Durmaz, “Yüksek fiyatlardan dolayı vatandaşlar ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamamaktadır. Bu da esnafların işlerinin düşmesine neden olmaktadır. İstediği gibi iş yapamayan esnaf, giderlerini karşılamakta, kirasını ödemekte ve ödemelerini yapmakta zorlanmaktadır. Esnaflarımızın geneli bu sıkıntıları dile getiriyor ve yetkililerden esnafın gider anlamında yükünün hafifletilmesini istiyor. Esnaflarımızın talep ettiği diğer bir durum ise, işyeri kira stopajlarının tamamen kaldırılmasıdır. Devlet, esnafın işyerinin kira stopajını tamamen kaldırsa ne de güzel olur. Bu talebin karşılanması, esnafımızı memnun ve mutlu edecektir.” şeklinde konuştu.(İLKHA)

  • HÜDA PAR: İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili devam eden tüm uygulamalar sonlandırılsın

    HÜDA PAR: İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili devam eden tüm uygulamalar sonlandırılsın

    HÜDA PAR Sözcüsü Serkan Ramanlı, partisinin Batman İl Başkanlığı binasında haftalık iç ve dış gündem değerlendirmesini paylaştı.

    Ramanlı, bankaların yüksek kâr elde etmesi, BTK’nin internet trafiği uygulaması, kaldırılan İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili yasal mevzuatlar, ev hanımlarına evlilik hakkı, mültecileri ötekileştiren uygulamalar gibi iç gündemin konularına değindi.

    Ramanlı, dış gündemde ise tahıl koridoru anlaşması ile Irak’ta ve Tunus’ta yaşanan son gelişmeleri ele aldı.

    Salgın süreciyle birlikte başlayan sorunların, özellikle ekonomide ciddi sıkıntıları beraberinde getirdiğini belirten Ramanlı, artan enflasyon, dövize karşı değer kaybeden yerel para, emtia fiyatlarındaki artışlar ve üretim maliyetlerinin yükselmesinin, her gün daha fazla hissedilen hayat pahalılığına ve alım gücünde düşüşe neden olduğunu belirtti.

    Ramanlı, bu süreçte Türkiye’nin, enflasyonla mücadeleyi gerektirecek sert tedbirler yerine çarkların dönmesi adına üretim, ihracat, büyüme ve istihdam imkânlarının artırılması şeklinde formüle edilen bir yöntem benimsediği söyledi.

    “Gelir durumu göz önüne alınarak vergi adaleti sağlansın”

    Geçtiğimiz haziran sonlarında mevcut ekonomi politikalarıyla ilgili açıklama yapan Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin, “Biz bir yol ayrımına gittik. Enflasyonla birlikte büyümeyi tercih ettik. Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyor.” açıklamasında bulunduğunu hatırlatan Ramanlı, “Mevcut sistemde en büyük kâr rekorunu kıran ise bankacılık sektörü olmaktadır. Nitekim 2021 yılının ilk yarısına göre bankalar toplam varlıklarını yüzde 30 büyütürken kârlılıklarını beşe katladılar. Merkez Bankası’ndan yüzde 14 ile borçlanabilen bankaların, yüzde 24 faizle tahvil satın alma yoluyla Hazine’ye borç vermeleri, yüksek reel faiz oranlarına karşın uygulanan düşük oranlı politika faizinin halka yaramadığını, bilakis servet transferi için bir araca dönüştüğünü ortaya koymaktadır.” dedi.

    Ramanlı, “Mevcut zorlu koşullarda çoğunluğun gelir düzeyi düşerken belli bir zümrenin kriz koşullarında kâr rekorları kırması, zaten sorunlu olan gelir dağılımındaki uçurumu daha fazla derinleştirmektedir.  Gelir durumu göz önüne alınarak vergi adaletini sağlamak başta olmak üzere öncelikle servet transferine yol açan belli başlı uygulamalar yeniden gözden geçirilmeli, bu yöntemle elde edilecek meblağlar yoksul ve dar gelirli kesime kanalize edilerek durumlarının iyileştirilmesine odaklanılmalıdır.” ifadelerini kullandı.

    “Devlet, fişleme geleneğinden vazgeçmeli, hukuk sınırlarına çekilmelidir”

    Teknolojinin gelişmesi ve iletişim kanallarının çeşitlenmesi ile birlikte dijital mahremiyet kavramının da önem kazanmaya başladığını söyleyen Ramanlı, özel hayatın gizliliği hakkı kapsamında değerlendirilmesi gereken bu mahremiyet türünün, vatandaşlara bir koruma alanı sağladığına işaret etti.

    Ramanlı, “Bu alan ne başka kişilerce ne ticari maksatlı şirketlerce ne de güvenlik kaygısıyla devletçe ihlal edilmelidir. Geçtiğimiz günlerde bir medya kuruluşu tarafından ele geçirildiği iddia olunan belgeler, tıpkı geçmişteki telefon dinleme skandallarıyla benzer bir skandalı gündeme getirmiştir. Buna göre internet servis sağlayıcılarından, tüm kullanıcıların saatlik internet trafiği ayrıntıları BTK tarafından talep edilmekte, böylece ortada bir mahkeme kararı olmadan kişilerin iletişimleri tespit edilmektedir. Söz konusu iddia eğer doğru ise ortada izahı mümkün olmayan bir vahamet bulunmaktadır. Devlet, vatandaşları için bir korunak olmaya yönelmeli, bu sebeple fişleme geleneğinden vazgeçmeli, hukuk sınırlarına çekilmelidir.” değerlendirmesinde bulundu.

    “İstanbul Sözleşmesi’ne dayanılarak yapılan tüm düzenlemeler ortadan kaldırılmalı”

    Ramanlı, açıklamasının devamında Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine rağmen bu sözleşmenin uygulama kanunu olan 6284 sayılı sözde Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un halen yürürlükte olduğu yönündeki açıklamalarını kabul etmenin mümkün olmadığını söyledi.

    İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından feshedilmesinin, sapkınları ve feministleri olduğu kadar bunlara bilinçli veya bilinçsiz şekilde destek veren kesimleri de rahatsız ettiğine dikkat çeken Ramanlı, “Sözleşmenin feshedilmesi kararının iptali için açılan dava, Danıştay tarafından reddedilmiştir. Buna rağmen bu çevreleri yatıştırmak ve teskin etmek için hükümet temsilcilerinin adeta bir yarışa girdiğini görmek hayret ve ibret vericidir.” dedi.

    Ramanlı, “Aile yapısının güçlendirilmesi ve nesil emniyetinin sağlanması için İstanbul Sözleşmesi’ne dayanılarak yapılan her türlü düzenleme derhal mevzuatımızdan ayıklanmalı, oluşturulan tüm kurullar lağvedilmeli ve devam eden tüm uygulamalar sonlandırılmalıdır. Vakit kaybetmeden toplumun inancına ve kültürel değerlerine uygun yeni kanuni düzenlemeler yapılmalı ve bu konuda çalışma yapacak etkili kurullar oluşturulmalıdır. Sonuçlar üzerinde değil sebepler üzerinde yoğunlaşarak toplumda kadına, erkeğe ve çocuklara yönelik şiddetin önlenmesi için kapsamlı bir eylem planı hazırlanıp acilen hayata geçirilmelidir.” çağrısında bulundu.

    HÜDA PAR Sözcüsü Serkan Ramanlı

    Ev hanımlarına emeklilik

    Türkiye İstatistik Kurumunun 2020’de açıkladığı verilere göre kadın nüfusumuzun yüzde 28’inin ev hanımlığı yaptığını aktaran Ramanlı, ev hanımı olan bu kadınların işsiz olarak değerlendirilmedikleri gibi herhangi bir maaş da almadıklarını hatırlattı.

    Ramanlı, “Açlık sınırının 6 bin, yoksulluk sınırının 20 bin TL’yi aştığı ve ev hanımlığının değersizleştirilmeye çalışıldığı günümüzde 25 yıl evli kalmış ev hanımlarına emeklilik hakkı verilmelidir. Ev hanımlığına; gerektirdiği büyük özveri, emek ve çabanın karşılığı olarak devletin sosyal politikaları kapsamında değer katılmalı, sosyal güvence hakkı verilmelidir.” diye belirtti.

    Sosyal güvencenin sağlanması için ev hanımlarına emeklilik hakkının verilmesinin, insanî ve İslamî bir hak olduğunu ifade eden Ramanlı, “Ailenin bütün sorumluluğunu fedakârca yüklenen, çocuk yetiştirip gelecek nesilleri hazırlayan, iktisat ve kanaatin en güzel örneğini sergileyerek aile bütçesine katkıda bulunan ev hanımlarının emeklilik talepleri karşılık bulmalıdır. Hâlihazırda Meclis’te olan fakat 8 aydır bir türlü gündeme getirilmeyen ev hanımlarına emeklilik hakkı tanıyan düzenleme bir an önce şartlar iyileştirilerek kabul edilmelidir.” diye konuştu.

    Mültecilere yönelik linç eylemleri kabul edilemez

    Ramanlı, son zamanlarda derinleşen ekonomik krizle birlikte başta Suriyeli ve Afgan mülteciler olmak üzere Türkiye’de ikamet eden tüm yabancı uyruklulara yönelik ayrımcılık ve ötekileştirmenin arttığına işaret etti.

    Bu durumun, yabancılara yönelik bireysel/fiili saldırıların ve linç girişimlerinin yoğun olarak yaşanmasına neden olduğuna dikkat çeken Ramanlı, “Bu ırkçı ve faşizan saldırılar salt mültecilerle sınırlı kalmamış, Trabzon’da Arap Turistlere ve hatta Ankara Kızılay’da Somali kökenli Türkiye vatandaşlarına, Kayseri’de annesiyle Çerkezce konuşan Kafkas kökenli bir vatandaşa yönelik örnekte olduğu gibi renginden veya etnik kökeninden dolayı vatandaşlarımıza da yönelmeye başlamıştır. Maalesef bu ayrımcı tavır zaman zaman kamu kurumlarına da yansımıştır.” şeklinde konuştu.

    Ramanlı, “Bazı siyasi parti temsilcilerinin provakatif söylemlerine pervasız ve hayâsızca devam etmesi, medyada mültecilere yönelik kullanılan ayrımcı ve küçümseyici üslup, gelişen olaylar karşısında idari mercilerin kayıtsızlığı ve tedbirsizliği, adli mercilerin cezasızlık politikası ve en önemlisi de hükümetin bütün bu olanlar karşısında çelişkili suskunluğu yabancıları ve mültecileri korunaksız bırakıp derin bir endişeye sevk etmiştir.” ifadelerini kullandı.

    Her gün farklı bir bahane üretilerek bir yenisi ile karşılaşılan bu ırkçı saldırıların asla kabul edilemez olduğunu vurgulayan Ramanlı, “Bilinmelidir ki sığınma ya da iltica hakkı bir lütuf değil temel bir insan hakkıdır. Mülteciliği temel bir hak olarak tanımlayan uluslararası sözleşmeler artık kâğıt üstünde kalmaktan kurtarılmalı, mültecilerin hakları korunmalıdır. Bir bütün olarak yabancı düşmanlığını körükleyen söylem ve eylemlere yönelik başta hükümet olmak üzere siyasi partileri, medya organlarını, adli ve idari mercileri sorumluluk almaya ve tüm vatandaşlarımızı da sağduyulu davranmaya davet ediyoruz.” dedi.

    Tahıl koridoru anlaşması

    Covid-19 salgınıyla birlikte küresel çapta ürün arzında oluşan azalmaya Rusya-Ukrayna Savaşı da eklenince sıkıntının had safhaya ulaştığını belirten Ramanlı, bu sıkıntıyı aşmak için Türkiye ve Birleşmiş Milletler (BM) arabuluculuğunda yapılan görüşmelerin ardından Ukrayna ve Rusya arasında, Tahıl Koridoru Anlaşması’nın imzalanması olumlu bir adım olduğunu söyledi.

    Bu anlaşma Türkiye’nin savaşın başından beri her iki taraf arasında yürüttüğü tarafsızlık politikasının semeresi olduğuna dikkat çeken Ramanlı, temennilerinin bu anlaşmanın bir kazaya mahal verilmeden sağlıklı bir şekilde hayata geçirilmesi olduğunu ifade etti.

    Ramanlı, şunları kaydetti:

    Gıda arzı noktasında bu anlaşma dünyayı rahatlatsa da insanoğlunun bitmek tükenmek bilmeyen istek ve ihtirasları, gıda kullanımındaki israfı, sınırlı olan dünya kaynaklarını bitirme noktasına getirmektedir. Her yıl dünyanın doğal kaynaklarını ve insanların kullanımlarını ölçerek o yıla ait ‘Dünya Limit Aşımı Günü’nü hesaplayan Küresel Ayak İzi Ağı (GFN), 2022 yılına ait doğal kaynakların 28 Temmuz itibarıyla bitip 29 Temmuz’dan itibaren gelecek yıla borçlanılmaya başlanacağını duyurdu. Yani 2022 yılı bitimine 156 gün kalmışken bu yıla ait kaynaklarımızı bitirip 2023 yılının kaynaklarını tüketmeye başladık.  Bu açık her yıl artmaktadır.

    Dünyanın herhangi bir yerinde bir lokma ekmeğe muhtaç biri varsa, mutlaka bir başka köşesinde ihtiyacından fazla tüketen veya stoklayan birileri vardır. Zira dünya üzerindeki nimetler, sadece insanlara değil bütün canlılara yetecek miktardadır. Kapitalist iktisat teorisinin kesin doğru olarak kabul ettiği gibi ‘ihtiyaçlar sınırsız, kaynaklar ise sınırlı’ değildir. Sınırsız olan ihtiyaçlar değil, belki kapitalistlerin kendi ihtiraslarıdır. Bütün insanlığı dünyadaki kaynakları israf etmeden ölçülü ve adil bir şekilde tüketmeye çağırıyoruz.

    Irak’ta artan gerilim

    Ramanlı, geçtiğimiz günlerde Irak’ın Zaho kentinde sivillere yönelik menfur bir saldırı gerçekleştiğini, saldırıda 9 sivilin katledildiğini ve birçoğunun da yaralandığını hatırlattı.

    Yıllardan bu yana kan akıtılan İslam coğrafyasının, her gün yeni bir acı yaşadığını belirten Ramanlı, “Emperyalizmin müdahil olduğu her saha, vekâlet savaşlarını ve kardeş kıyımını beraberinde getirmektedir. Irak bu musibetlerden en fazla yara alan coğrafyalardan, Kürtler de en fazla kanı dökülen halklardan olmuştur. Irak’taki bu saldırı bütün yönleriyle mutlaka aydınlatılmalı ve sorumluları açığa çıkarılmalıdır.” dedi.

    Ramanlı, “Zaho’daki bu hadiseden sonra Türkiye’nin Musul Konsolosluğu hedef alınmış, konsolosluk yakınlarına roketler atılmıştır. Her iki saldırı da menfur hadiselerdir ve faillerinin mutlaka tespit edilmesi gerekmektedir. Silah ve çatışma bir hak arama yolu değildir. Geçmişte İslam sancağının adaletle dalgalandığı topraklarda bugün kan ve gözyaşı haricinde bir alternatif vardır. Bunun yolu kardeşlik hukukundan geçmektedir. Etnik aidiyete ve mezhebe dayanan ayrılıklar, bir coğrafyanın kaderi olmamalı, emperyalizmin ağzını sulandırmamalıdır. Bu coğrafyanın asli unsurlarının birlikteliği, hiçbir provokasyona mahal bırakmayacak kadar güçlü bir bağ oluşturacaktır.” şeklinde konuştu.

    “Tunus halkı oluşturulmak istenen diktatörlüğe karşı iradesine sahip çıkmalı”

    Ramanlı, Tunus’taki referanduma ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

    Uzun yıllar boyunca diktatörlükle yönetilen Tunus’ta, ‘Arap Baharı’ ile birlikte yaşanan ara dönemin ardından yeniden laik diktatörlüğe dayalı vesayet rejimi inşa ediliyor.

    Küresel ve bazı bölgesel güç odaklarının müdahale ve desteği ile sivil görünümlü bir darbe süreci işleten Cumhurbaşkanı Kays Said, 2021 yılında parlamentoyu feshetmişti. Çıkardığı yeni kararnamelerle hem yetkilerini genişleten hem de yürütme organını kendisine bağlayan Kays Said, yasama organını devre dışı bırakarak ülkeyi 25 Temmuz’da Anayasa referandumuna götürdü.

    Referanduma sunulan Anayasa’da, ‘Tunus’un dini İslam’dır’ maddesi çıkarılarak yerine ‘Tunus İslam ulusunun bir parçasıdır.’ maddesine yer verildi. Ayrıca yeni Anayasa Cumhurbaşkanına denetlenemez bir güç ve geniş yetkiler tanıyor.

    Neredeyse ülkedeki tüm siyasi partilerin referandumu boykot etme kararı nedeniyle referanduma katılım çok düşük oranda kaldı. Referandumda, seçmenlerin sadece yüzde 27,54’ü sandık başına giderek oy kulandı. Sandığa gidenlerin yüzde 94,6’sının yeni anayasaya ‘evet’ dediği açıklandı. Ancak siyasal baskı ve dayatmaların devam ettiği bir dönemde gerçekleştirilen referanduma dair açıklanan sonuçların güvenilirliğine gölge düşmüştür. Çıkan sonuçlar diğer bütün darbe Anayasalarının referandum sonuçlarıyla birebir örtüşüyor.

    “Arap Baharı”nın doğum yeri olan Tunus’un, temel hak ve özgürlükler alanında elde ettiği tüm kazanımlarını bir bir kaybettiği yeni bir diktatörlük rejimi ile karşı karşıya olduğunu söyleyen Ramanlı, “Devam eden süreç Tunus halkı açısından yeni acı ve travmalara gebe olan ve açıkça İslamî kimliğin hedef alındığı bir süreçtir. Söz konusu Anayasa’dan, ‘Tunus’un dini İslam’dır’ maddesinin çıkarılmış olması da bunu göstermektedir. Mesele sadece Tunus ile sınırlı olmayıp küresel sömürü ve vesayet odaklarının, yerli işbirlikçileri eliyle İslam coğrafyasını sekülerleştirme çabalarının bir parçasıdır. Tunus halkı oluşturulmak istenen diktatörlüğe karşı, birlik ve beraberliğini koruyarak meşru ve sivil yöntemlerle iradesine sahip çıkmalıdır.” diye konuştu. (İLKHA)

  • Vatan Partisi’ne katılan Ethem Sancak’tan AK Parti sitemi

    Vatan Partisi’ne katılan Ethem Sancak’tan AK Parti sitemi

    Vatan Partisi İstanbul İl Binası’nda açıklamalarda bulunan Ethem Sancak, şu ifadeleri kullandı:

    “Bir malumu ilan ediyoruz. Neredeyse 4 aydır benimle ilgileniyorsunuz. Medyanın bu kadar ilgisinde olacağımı düşünmüyordum ama teşekkür ediyorum. Lütfen beni elli yıllık geçmişimle görün. Ülke çıkarları söz konusu olduğunda para ikinci plandadır. Bir sürü genel başkanla çalıştım. Fikre değer veren tek liderdir Perinçek. Beni ‘AK Parti dönemi zengini’ olarak lanse ediyorlar. Onlara şunu söylemek istiyorum: Ben AK Parti’ye katılmadan önce TÜSİAD’ta Başkan yardımcılığı yaptım. AK Parti’ye katıldıktan sonra yoksullaştım. Ben AK Partideyken de ülkem için yaptım. Yıkılmış BMC’yi aldım. ‘One minute’ olayında millet ‘dik dur eğilme’ diyor. Ona ben fikir liderliği yaptım. Dağılmış iflas etmiş BMC’yi ayağa kaldırdım.”

  • CHP 35 yıldır vekil çıkaramadığı kente gidiyor! “Gövde gösterisi yapacak”

    CHP 35 yıldır vekil çıkaramadığı kente gidiyor! “Gövde gösterisi yapacak”

    HaberTürk yazarı Muharrem Sarıkaya, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP milletvekillerinin, grup toplantısı yapmak için ilk olarak Erzurum’u seçmesini köşesine taşıdı. CHP’nin yıllardır bu şehirden milletvekili çıkaramamasına değinerek bunun bir tür gövde gösterisi olacağını savundu. Sarıkaya şu ifadeleri kullandı:

    “Aslında CHP bir süredir uyguladığı muhafazakâr seçmen ile helalleşme adımlarının bir yenisini gerçekleştirmiş olacak” diyen Sarıkaya, şu ifadeleri kullandı:

    “Erzurum CHP açısından önemli bir kent; çünkü 18’inci döneme, yani 1987’ye kadar milletvekili çıkardığı, bazen 3 vekile kadar ulaştığı kentten aradan geçen bu kadar zaman içinde hiç vekil çıkaramadı.

    Bütün muhafazakar merkez partilerin seçim döneminde mitinglerinin start noktası yaptığı Erzurum’dan başlanılması tercihi de aktarıldığına göre Kılıçdaroğlu’nun…

    Muhafazakar seçmene, PM’ye başörtülü birini almakla veya sadece söylemle değil, aynı zamanda eylemli şekilde ayağına gidip yüz yüze kendilerini anlatmanın daha olumlu sonuç getireceğine inandığına vurgu yapılıyor.

    Bu atağına da bazen ‘helalleşme, bazen de muhafazakar seçmenle barışma ve kendimizi anlatma’ adını veriyor.

    Bu kapsamda siyasi tarihte de bir ilk gerçekleşecek.

    Bir parti, 35 yıldır vekil çıkaramadığı bir kentte, grup toplantısı yapıp bütün milletvekilleri ile gövde gösterisi yapacak.”

  • Ümit Özdağ’dan flaş Sedat Peker açıklaması! Anlattıkları doğru mu?

    Ümit Özdağ’dan flaş Sedat Peker açıklaması! Anlattıkları doğru mu?

    Karşı fikirlerden insanların soru sorduğu ‘Mevzular Açık Mikrofon’da Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın yanıtları şimdiden gündem oldu.

    Aylar evvel Mansur Yavaş’ı aday olarak belirterek tartışma yaratan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Oğuzhan Uğur’un sunduğu ‘Açık Mikrofon’ programının ilk bölümüne çıkarak programın formatı gereği karşıt görüşteki kişilerin sorularını cevapladı.

    ERDOĞAN MI KILIÇDAROĞLU MU?

    Özdağ’a bir seyirci tarafından seçimlerin 2. tura kalması halinde Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasında hangisine destek vereceği soruldu.

    Özdağ ise bu soruya, “Türkiye’nin Erdoğan’ı aşması için elimizden gelen her şeyi yapacağız” diyerek cevap verdi.

    Ümit Özdağ bir seyircinin “Sedat Peker’in anlattıklarına inanıyor musunuz?” sorusuna da “Sedat Peker’in anlattıklarının doğru olduğunu biliyorum” cevabını verdi.

  • Zafer Partisi’nden ortalığı karıştıracak sözler!  “Yeni ulu önderimiz Ümit Özdağ”

    Zafer Partisi’nden ortalığı karıştıracak sözler! “Yeni ulu önderimiz Ümit Özdağ”

    Zafer Partisi Aksaray Gençlik Kolları Başkanı Emrah Atsız’ın Ümit Özdağ ile ilgili açıklamaları sosyal medyada tepki çekti.

    “YÜZ YILI DOLDURMAK ÜZEREYİZ, YENİ GÖK BÖRÜMÜZ ÖZDAĞ”

    Özdağ’ın “Börü” olduğunu iddia eden Atsız, “Her yüzyılda bir gelirler. Yüzüncü yılımız doluyor. Ümit Özdağ geliyor. Gök Tanrı inancımıza göre yeni Gök Börümüz Ümit Özdağ. Yüz yılı doldurmak üzereyiz Atatürk gelmişti, ulu önderimiz, baş ulumuz. Şimdi yeni ulu önderimiz Ümit Özdağ geliyor” dedi.

    PARTİDEKİ GÖREVİNE SON VERİLDİ

    Gençlik kolları başkanının bu sözleri, sosyal medya kullanıcıları tarafından eleştiri yağmuruna tutulurken, şahsın görevden alındığı açıklandı. Partinin Aksaray İl Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada, Zafer Partisi Aksaray Gençlik Kolları Başkanının kişisel görüşlerini ifade ettiği haddini ve maksadını aşan açıklamaları kamuoyunda haklı eleştirilere neden olmuştur. Talihsiz açıklamanın ardından Zafer Partisi Aksaray İl Başkanlığı ve Zafer Partisi Gençlik Kolları Genel Başkanlığı gerekli incelemelerini tamamlamış ve şahsın partideki görevine son verilmiştir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.” sözleriyle duyuruldu.