Kategori: Eğitim

  • Erdoğan takas iddiasına yanıt verdi

    Erdoğan takas iddiasına yanıt verdi

    Cumhurbaşkanı Erdoğan Musul’da IŞİD’in alıkoyduğu Türk rehinelerin kurtarılmasında pazarlık yapıldı mı sorusuna, “Maddi değil siyasi pazarlık yapıldı” diye cevap verdi. Rehinelerin takasla alındığı iddialarına ise, “49 vatandaşımızın karşılığı hiçbir şeyle değişilmez” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan BM’nin genel kurul görüşmelerine katılmak için New York’a gitmeden önce Ankara Esenboğa Havalimanı’nda açıklama yaptı. Bir gazetecinin, “IŞİD’in alıkoyduğu Musul Başkonsolosluğu personelinin IŞİD militanlarıyla takas edilidiği” yönündeki iddiaları hatırlatması üzerine şu cevabı verdi:

    “Takas iddiaları vs. olacaktır. Takas oldu veya olmadı, 49 vatandaşımız geldi. Hiçbir şeyle değiştirmemiz mümkün değil bunları. Yani velev ki takas oldu, ben bir Cumhurbaşkanı olarak şuna bakarım: 49 vatandaşımızın karşılığı hiçbir şeyle değişilmez. Artık ülkemize geldiler, hamdolsun aileleriyle kavuştular diye düşünürüm.”

    Maddi değil, siyasi pazarlık

    Erdoğan’a rehinelerin kurtarılmasında IŞİD ile pazarlık yapıldığı iddiaları da soruldu. Erdoğan maddi değil siyasi pazarlık yapıldığını söyledi:

    “Bu iddiaları ileri sürenler neye dayanıyor, bilemem. Pazarlıktan kasıt ne, onu da bilemem. Maddi ise, böyle bir şey zaten kesinlikle söz konusu değil. Siyasi noktada diplomatik pazarlıktan bahsediyorlarsa, bu zaten kesinlikle söz konusu. Bu diplomasi zaferidir. Siyasi pazarlığın zaferidir. 49 kardeşimizi alabilmek, adım adım takip etmek söz konusu. Tabii kalemi olan yazacak, ağzı olan konuşacak. Gölge düşürme gayretinde olanlar olabilir. Türkiye’de bazı siyasiler neler söylemedi ki, tahrikler… Biz ağzımızdan çıkan kelimeleri seçtiysek, sebebi var. Cidde’de imza atmadıysak bunun içindi. NATO’da da benzer şekilde; ‘Lojistik destek veririz ama başka türlü olmaz’ dedik. Bundan sonrası ayrı mesele. Sayın Başbakan ile görüştüm, ‘Çalışma yapın’ dedim. Biz de BM’de değerlendireceğiz. Ondan sonra nasıl bir tavır alacağımızı belirleyeceğiz. Operasyon deyince sadece uçakların vurması, tank top anlamına gelmez. Bir de siyasi, diplomatik operasyon vardır. Şu andaki uygulama ikinci söylediklerimdir. Bu da hamdolsun başarıyla neticelendi.”

    “MİT hünerini ortaya koydu”

    Erdoğan, alıkonulan Türkleri kurtarma operasyonunda başka ülkelerin payı olup olmadığıyla ilgili soruya ise çalışmaların milli olduğunu tekrarlayarak cevap verdi:

    “Çalışma tamamiyle millidir. MİT’in çalışmasıyla olmuştur. Bölgede bazı teknik istihbarat bilgileri bölge ülkeleri arasında yapılıyor, insani istihbarat da oluyor. Ama bu istihbaratın geneliyle alakalı. Ama bu operasyon tamamiyle bizim MİT’in hünerini ortaya koyduğu ve bölgede Türkiye’nin dikkate alınmasını gerektiren bir hareket olmuştur. Türkiye olmadan karar alınmayacağını da ortaya koymuştur. Bu tür adımları atmış bir Türkiye temenni ederim dünya tarafından da üzerinde iyi düşünülür. Aydınım, diyenler de umarım üzerinde değerlendirme yapacaktır.”

    Obama’nın yardımcısı Biden ile görüşecek

    Cumhurbaşkanı’na sınırda oluşturulması gündemde olan tampon bölge de soruldu. Erdoğan New York’ta ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ile görüşeceklerini söyledi. Ayrıca dönüşte de ulusal güvenlik stratejisinin gözden geçirileceğini ifade etti:

    “Silahlı Kuvvetlerin başta ABD ile olmak üzere bölgede çalışması var. Detaylarıyla konuşulacak çalışmalar değil. Ama tampon bölge konusu önemli. Suriye tarafında bizim sınırımıza yönelik bir tampon bölge oluşturulması benim zaten NATO Zirvesi’nde gündeme getirdiğim bir konuydu. İkili görüşmede Obama’ya da aynı şekilde ifade etmiştim. Koalisyonda yer alan bazı ülkelerle de görüştüm. Ülkemizi ziyaret eden yetkililerle de görüştük; müşterek ne adımlar atabiliriz, sınırlar ne olur, bunları kendileriyle görüştük. Tabii BM’de Sayın Obama ile geniş bir görüşme fırsatı bulacağımızı sanmıyorum. BM Genel Kurulu’nun formatında bu zaten yok. Sayın Başkan’ın da bire bir görüşme yapması mümkün olmuyor. Ancak Başkan Yardımcısı’nın görüşme talebi söz konusu. Orada bu talep üzerine belki yardımcısı ile, Joe Biden ile görüşmemiz olabilir. Koalisyon ve koalisyon güçleri ile geniş istişare yapılması gerekir ve kararı ona göre alırız. Ayaküstü cevap verilecek şeyler değil. 1 milyon 300 bin insan artık ülkemize gelmiştir. ABD dönüşü ulusal güvenlik stratejisini hep birlikte gözden geçireceğiz.”

    Erdoğan, ABD’ye hareketinden önce de Musul’da IŞİD tarafından alıkonulduktan 101 gün sonra kurtarılan Musul Başkonsolosluğu çalışanlarını Köşk’te kabul etmişti.Erdoğan, “Konuştuklarımız, konuşacaklarımız, bir de konuşamayacaklarımız var” demiş, personelin bir ay izinli olduğunu duyurmuştu.

  • Rakka operasyonu başladı

    PKK/PYD’nin Suriye’deki silahlı kanadı YPG’nin başında bulunduğu Amerika destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Rakka operasyonunun “saatler içerisinde” fiilen başlayacağını duyurdu. Açıklamada, ABD’nin SDG ile işbirliği hâlinde operasyonda hava desteği sağlayacağı ifade edildi. Rakka’nın IŞİD’den geri alınması amaçlanan operasyona sadece SDG güçlerinin katılacağı vurgulandı.

    Operasyon için bir komuta merkezinin de kurulduğunu ifade eden SDG, Rakka’yı özgürleştirmek için “Fırat’ın Öfkesi Savaşı”nı başlattıklarını açıkladı.

    Rakka’daki sivillere seslenen SDG, IŞİD üyelerinin yoğunlukta olduğu alanlardan uzaklaşmalarını ve “özgürleştirilmiş alanlara” doğru kaçmalarını tavsiye etti.

    “Memnuniyetle karşıladık”

    Al Jazeera’ye konuşan ABD’li bir yetkili konuyla ilgili şunları söyledi:

    “SDG’nin Rakka operasyonunun başladığını duyuran bugünkü açıklamasını memnuniyetle karşılıyoruz.

    Irak’ta DAEŞ’le mücadele sürerken koalisyon olarak Rakka’nın çevreyle bağlantısının kesilmesi ve sonunda özgürleşmesi için askeri planı geliştirmek üzere ortaklarımız, müttefiklerimiz ve koalisyon üyeleriyle birlikte çalışmaya devam ediyoruz.

    Suriye, birçok bölgesel güvenlik endişesinin üst üste geldiği karmaşık bir savaş alanı. Bizim Rakka’yla başa çıkma yaklaşımımız değişik partner ve müttefiklerin de katılımıyla planlı, aşamalar halinde yürütülecek bir yaklaşım olacak.

    DAEŞ’e güvenli bölgeler ve dünyaya karşı terörist planlar geliştirme fırsatları yaratmamak üzere, koalisyon ve ortakları hızlı hareket etmek istiyor. İlk aşama daRakka’nın bağlantı yollarının kesilmesi olacak.

    “Türkiye dâhil müttefiklerimizle planlamaya devam edeceğiz”

    SDG,Rakka’nın dışarıyla bağlantısının kesilmesiiçin hızlı davranabilecek en etkili ortağımız olan güçtür. Yerel halktan savaşçıların katılımının da SDG için bir avantaj olduğuna inanıyoruz.

    Bağlantı yolları kesilirkensonraki aşamaları Türkiye dâhil müttefiklerimiz ve ortaklarımızla planlamaya devam edeceğiz.

    Bu karışık çevrenin yarattığı zorluklar konusunda hiç şüphemiz yok, ancak Rakka’nın çevresiyle bağlantısını en hızlı şekilde kesme ihtiyacı, koalisyonun adım atmasını gerektiriyor.

    Düşmanın hareket özgürlüğünü kısıtlamak adına dikkatli hava saldırılarımıza devam edeceğiz.”

    Türkiye karşı çıkıyordu

    Amerikan Savunma Bakanlığı Sözcüsü Peter Cook 1 Kasım’daki açıklamasında, IŞİD’e karşı Rakka operasyonu için Musul’daki operasyonun bitmesinin beklenmeyeceğini söylemişti. Cook, “Rakka operasyonu haftalar içinde başlayacak” demişti.

    ABD’nin Irak’taki Askeri Kuvvetleri Komutanı General Stephen Townsend ise, IŞİD’in kontrol ettiği Rakka’yı kuşatmak için yapılacak operasyona YPG’nin başını çektiği Suriye Demokratik Güçleri’nin katılacağını belirtmişti.

    Türkiye, PKK’nın Suriye kolu PYD’nin silahlı kanadı YPG’yi de “terör örgütü” olarak görüyor. ABD ise PKK’yı “terör örgütü” kabul ederken PYD’yi etmiyor. Türkiye ve ABD arasında Rakka operasyonu için sürdürülen görüşmelerdeki en önemli sorun, YPG’nin başını çektiği Suriye Demokratik Güçleri’nin operasyonda yer almasıydı.

    Rakka, IŞİD’in eline ne zaman geçti?

    Rakka, Suriye’de 2011’de iç savaşın başlamasından iki yıl sonra, 4 Mart 2013’te muhaliflerin eline geçen ilk şehir oldu. Muhalifler, Rakka’yı ellerinde tutmak için rejimle mücadele ederken, IŞİD güçleri bu mücadeleye katılmayıp, kentin yönetimini ele geçirmeye çalıştı. Bir kaç kez el değiştiren şehir, 14 Ocak 2014’te tamamiyle IŞİD’in eline geçti.

    Rakka, IŞİD için neden önemli?

    IŞİD, Rakka’nın fiili olarak “başkenti”. IŞİD’in yönetici kadrosu ağırlıklı olarak bu kentte barınıyor. IŞİD, hilâfeti ilân ettikten sonra, dünyanın dört bir tarafındaki sempatizanlarını kendi yönettiği bölgelerde yaşamaya çağırmıştı. Bu çağrıya uyanlar, özellikle aileleriyle birlikte gelenler Rakka’ya yerleştirildi. Yani kentte sayısı bilinmemekle birlikte yabancı savaşçı da çok. IŞİD, Rakka’yı aldığından beri yabancı savaşçıları ve ailelerini buraya topladığı gibi, yerli halkın şehirden ayrılmasına da izin vermiyor. Hristiyanlardan cizye vergisi alıyor.

    Rakka’nın stratejik önemi ne?

    Rakka, Fırat nehri üzerine kurulu. Tarım açısından önemli bir alan. Rakka’daki Tabka Barajı, hem Rakka’nın hem de Halep’in elektrik ve su ihtiyacını karşılıyordu.

    Bir çok yolun da kesişme noktası. Irak’a yakın olması nedeniyle IŞİD’in güçlerini Irak ve Suriye arasında hareket ettirmesini de kolaylaştırıyor.

    “Devlet” olma iddiasındaki IŞİD, Rakka’da kamu yönetimi örneği de oluşturmuş durumda. Kentte, ticaretten adalete, eğitimden ulaştırmaya kadar bir çok alanda yönetimsel düzenlemeler yaptı.

    Rakka’da kim yaşıyor?

    Rakka, iç savaştan önce Suriye’nin altıncı büyük kentiydi. Nüfusu 2004 sayımına göre 220 bindi. Ancak, iç savaşın başlamasıyla birlikte, zorla yerinden edilmiş kişilerin gelişiyle 800.000 bine çıktı. Ancak kent IŞİD’in eline geçtikten sonra nufüsta ne gibi değişiklikler yaşandığı bilinmiyor.

    Rakka nüfusu ağırlıklı olarak Sünni Arap. Şehirde iç savaştan önce Hristiyan nüfus da vardı. Bazı köylerinde de Kürtler yaşıyordu. Şehri iç savaştan önce, Esed’e sâdık aşiret reisleri yönetiyordu ancak bir süre sonra taraf değiştirdiler.

    Rakka halkı IŞİD’i destekliyor mu?

    IŞİD, Rakka’da güçlü olmakla birlikte, kentin ne ölçüde IŞİD’e destek verdiği bilinmiyor. Rakka’yı aldıktan sonra, kendisine muhalefet edecek özellikle aşiretleri hedef alan ve liderleri öldüren IŞİD, kentte sokak ortasında infazlar gerçekleştirerek, halkı da kontrolüne aldı. Bununla birlikte, IŞİD’e karşı çıkan “Rakka sessizce katlediliyor” adlı bir grup, kentte geçen sene IŞİD yönetimine karşı çıkan broşürler dağıtmayı başarabildi.

  • Bombalı saldırıda 5 BAE diplomatı öldü

    Bombalı saldırıda 5 BAE diplomatı öldü

    BAE resmi haber ajansıWAM’ınhaberine göre, Devlet Başkanı Halife Bin Zayid Al Nahyan’ın diplomatların ölümünü büyük üzüntü ve esefle karşıladığını belirtti. Ülke genelinde bayrakların yarıya indirilmesi yönünde talimat verdiğini açıkladı.

    DiplomatlarınKandahar vilayetinin valilik misafirhanesini hedef alan saldırıda yaşamını yitirdiği ifade edilen haberde, bu kişilerin insani, eğitim ve kalkınmayla ilgili projeleri hayata geçirmek içinAfganistan’da bulunduklarını aktarıldı.

    Öte yandan Kandahar Vali SözcüsüSamim Khpelvak basına yaptığı açıklamada saldırıda yaralanan Vali Yardımcısı Abdul Ali Şemsi’nin de hayatını kaybettiğini belirtti.

    Kandahar’da valilik misafirhanesine salı akşamı düzenlenen bombalı saldırıda 11 kişi ölmüş, Kandahar Valisi Humayun Azizi ve BAE Kabil Büyükelçisi Cuma Muhammad Abdullah Kabi’nin de aralarında bulunduğu 15 kişi yaralanmıştı.

    BAE Kabil Büyükelçisi Kabi ve beraberindeki üst düzey heyet, birtakım görüşmeler gerçekleştirmek için Kandahar’da bulunuyordu.

    Bombalı saldırı Salı günü Kandahar Valisi Humayun Azizi ile konuk heyetin valilik misafirhanesindeki toplantısı sırasında gerçekleştirilmişti.

  • AKP “Rakka konusunda verilmiş karar yok”

    AKP “Rakka konusunda verilmiş karar yok”

    AK Parti Grup Toplantısı’nda konuşan Başbakan Binali Yıldırım, Bakanlar Kurulunun Pazartesi günkü toplantısında önemli konuları ele aldıklarını belirterek şu ifadeleri kullandı:

    “Türkiye’nin Bab operasyonunu başarıyla, Özgür Suriye Ordusu’na destek vererek tamamlamasından sonra DEAŞ terör mensuplarının Rakka’dan çıkarılması konusunda da ABD, koalisyon güçleri, Rusya ve diğer paydaş ülkelerle görüşmeler devam ediyor. Bu konuda verilmiş bir kararımız yoktur. Ama verilmiş bir kararımız var, o da şudur: Rakka’da PKK’nın kuzeni, eşiti konumundaki YPG, PYD gibi örgütler, terör unsurları destek amacıyla kullanılırsa biz bu operasyonlarda katiyen olmayız. Hiçbir terör örgütüyle biz yan yana olamayız. Hele hele canımızı acıtan, enerjimizi azaltan bu alçak PKK terör örgütünün akraba örgütleriyle katiyen, hiçbir operasyonun içinde olmayız.

    ABD’ye söylediğimiz çok açık ve nettir: Bir terör örgütünü yok etmek için başka bir terör örgütünü kullanırsanız daha sonra o terör örgütünü yok etmek için ne yapacaksınız? Bu yerleşik devletlerin başvuracağı yöntem değildir. Bu, Türkiye-ABD stratejik ortaklığına, tarihsel iş birliğine hiçbir şekilde uygun düşmeyecek bir harekettir.”

    “Sanki yeni bir teamül gibi…”

    Yıldırım, IKBY Başkanı Mesut Barzani’nin İstanbul Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi’ne gelişi sırasında kapının önündeki direğe çekilen Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi bayrağı ile ilgili eleştirilere yanıt verdi:

    “Irak Anayasası’na göre Kuzey Kürdistan Bölgesel Yönetimi özerk bir yapıdır. Parlamentosu, başbakanı, bakanları, ayrı bayrağı vardır ve dünyada bu şekilde tanınır. Sanki yeni bir teamül uygulamış gibi bunu gündeme getirmenin iyi niyetle izahı mümkün değil. Türkiye, Irak’ın toprak bütünlüğüne sonuna kadar saygı duyar. Irak Anayasası’nın gereği neyse ona da saygı duyar. Bizim, bunun dışında başkaca bir diplomatik teamül geliştirmek, yeni usuller ortaya koymak gibi uygulamamız olmadı, olamaz.”

    Barzani ile bölgedeki gelişmeleri konuştuklarını anlatan Yıldırım, terörle mücadele başta olmak üzere ikili ilişkilerin gelişmesi, PKK’ya karşı iş birliğinin artırılması ve terörle mücadelede etkin çalışma yapılması konularını ele aldıklarını aktardı.

    “Millet yetkiyi sandıkta doğrudan kendisi verecek”

    28 Şubat’ta milli iradenin nasıl el değiştirdiğini çarpıcı şekilde gördüklerini belirten Yıldırım, “Biz niye ‘cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ diyoruz? Çünkü millet yetkiyi sandıkta doğrudan kendisi verecek. Milletin verdiği yetkiyi abidik gubidik yaparak, oyunlarla, tezgahlarla hiç kimse değiştiremeyecek. Onun için 16 Nisan’da milli iradenin tesisi için hazır mıyız?” ifadelerini kullandı. Grup toplantısına gelenlerin “evet” diye karşılık vermesi üzerine Yıldırım, “Maşallah, siz işi bitirmişsiniz.” dedi.

  • Almanya Türk Büyükelçi’yi Dışişleri’ne çağırdı

    Almanya Türk Büyükelçi’yi Dışişleri’ne çağırdı

    Almanya, Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel’in tutuklanması nedeniyle Berlin Büyükelçisi Ali Kemal Aydın’ı Dışişleri Bakanlığına çağırdı. Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in davetiyle gerçekleşen görüşmede, Büyükelçi Aydın’ın Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Walter J. Lindner tarafından kabul edildiği öğrenildi.

    Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Almanya açısından Yücel’in tutuklanmasının orantısız ve kabul edilemez olduğunun, basına yapılan açıklamalara ilaveten görüşmede Büyükelçi Aydın’a bir kez de sözlü olarak aktarıldığı bilgisi paylaşıldı.

    Üç nokta üzerinde duruldu

    Açıklamaya göre, görüşmede üç nokta üzerinde duruldu. İlk olarak, Deniz Yücel olayının Türkiye ile Almanya arasında hukuk devleti ile basın ve ifade özgürlüğünün ne denli farklı değerlendirildiğini ortaya koyduğuna dikkat çekildi. Üzerinde durulan bir diğer konu ise, Türk-Alman ilişkilerinin zor bir süreçten geçtiği, Deniz Yücel’in tutuklanmasının bunu daha da zorlaştırdığı oldu. Alman Konsolosluğu’nun Deniz Yücel ile irtibata geçmesi ve tutuklu yargılanması sürecinde Almanya’nın Yücel’e gerekli desteği vermesinin sağlanması ise Büyükelçi Aydın’a iletilen bir diğer konu başlığı oldu.

  • İdam geliyor !

    İdam geliyor !

    Milliyet yazarı Mehmet Tezkan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın “Gerekirse idam için bir referandum daha yaparız” açıklamasıyla ilgili olarak “MHP zaten dünden razı. İktidar da madem bu kadar çok istiyor 18 maddelik paketin içine koysalardı. O da aradan çıksaydı. Bir daha referandum yapıp masrafa gerek kalmasaydı. Ama pakete koymadılar. Gerek görmediler. İnsan sormadan edemiyor. Yoksa, İktidar idamı getirmek istemiyor da sadece ‘ oy için’ kullanmak mı istiyor?” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan: Gerekirse idam için de bir referandum yaparız!

    Mehmet Tezkan’ın “Meclisin gücü artıyor mu, azalıyor mu” başlığıyla yayımlanan (27 Şubat 2017) yazısı şöyle:

    Referandum sürecinin önemli tartışmalarından biri de Meclis’in durumu..

    TBMM’nin görev ve yetkilerini düzenleyen 87. maddeden ‘bakanlar kurulunu ve bakanları denetlemek, bakanlar kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname yetkisi vermek’ cümlesi çıkarıldı..

    Tartışma da başladı..

    Muhalefet diyor ki; yasamanın yetkileri budandı.. Yasamanın yürütmeyi denetleme yetkisi elinden alındı.. Yasama işlevsiz hale getirildi..

    İktidar itiraz ediyor; tam tersi Meclis daha da güçlendi.. Meclis yürütmeyi denetliyor.. Kuvvetler ayrılığı sağlandı..

    Kafalar karıştı..

    Çünkü iki taraf da aynı maddeyi, aynı cümleleri okuyor ama farklı yorumluyor..

    Peki işin doğrusu ne?

    Doğrusunu anlamak için Meclis’te kabul edilenAnayasadeğişikliğinin gerekçesine bakmak lazım.. O cümlenin 87. maddeden çıkarılmasının gerekçesi ne?

    Yasa koyucu ne yapmak istemiş?

    Yasa koyucunun amacı neymiş?

    Her madde için niçin değiştirildiğine dair, amacın ne olduğuna dair gerekçe yazılır..

    Doğru yorumlansın diye..

    İlerideki yıllarda yorumlamak zorunda olanlara yardımcı olsun diye..

    AKP ve MHP oylarıyla kabul edilen 87. maddedeki değişikliğin gerekçesi şöyle..

    ‘Kuvvetler ayrılığı prensibine uygun olarak yasamanın yürütmeyi denetlemesi ile bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermesi yasamanın görev ve yetkileri arasından çıkarılmaktadır’

    Gayet açık..

    Anayasa değişirse bundan böyle yasama yürütmeye karışamayacak..

    Denetleyemeyecek..

    Ben söylemiyorum..

    Anayasa değişikliğini hazırlayıp Meclis’in onayına sunanlar söylüyor..

    Peki kim denetleyecek?

    Gerekçede o da yazılmış..

    Deniliyor ki..

    ‘Yürütme de yasama da halka karşı sorumlu olmaktadır. Kuvvetler birbirinden ayrı, ancak her iki kuvvetin de birleştiği konu halkın denetiminde halka hizmet etmeleridir’

    Gerekçe açık net..

    Sandıktan çıkan başkan ve onun oluşturacağı bakanlar beş yıl boyunca denetlenemez..

    Halk yaptıklarını beğenmemişse beş yıl sonra sandıkta hesap sorar..

    Yani oy vermez!.

    Getirilmek istenen sistem bu..

    Meselenin aslı astarı budur..

    İdamı neden pakete koymadınız?

    İdam, Anayasa değişikliği paketinin içinde yok ama referandum kampanyasında var..

    Havuç konu yapıldı..

    Diri tutuluyor, canlı tutuluyor..

    Şu söyleniyor; referandumla anayasa değişikliği gerçekleşirse bir sonraki adım idam olacak..

    İdamın referanduma sunulmasının yolu açılacak..

    MHP zaten dünden razı.. İktidar da madem bu kadar çok istiyor 18 maddelik paketin içine koysalardı..

    O da aradan çıksaydı..

    Bir daha referandum yapıp masrafa gerek kalmasaydı..

    Ama pakete koymadılar!

    Gerek görmediler..

    İnsan sormadan edemiyor..

    Yoksa.. İktidar idamı getirmek istemiyor da sadece ‘ oy için’ kullanmak mı istiyor?

    Ahmet TürkMardinBüyükşehir Belediye Başkanı’ydı..

    17 Kasım’da görevden alındı..

    21 Kasım’da gözaltına alındı..

    24 Kasım’da tutuklandı..

    3 Şubat’ta tahliye edildi..

    Ahmet Türk,HaberTürk’e verdiği demeçte tutuklandığı günü şöyle anlattı:

    ‘Tutuklandıktan sonra MardinCezaevi’ne götürmelerini bekliyordum ama mahkeme salonundan direkt alıp havalimanına götürdüler;Silivri’ye geçtik. Yani mahkeme kararı daha açıklanmadan benim ve benimle birlikte gelecek polislerin bileti ayrılmış, cezaevi belirlenmiş. Bu da bu tutuklamanın siyasi bir karar olduğunu ortaya koyuyor. Ama “Şaşırdım” desem doğru olmaz çünkü alışığız. Bunları 1980’lerde yaşadık, 1994’te yaşadık.’

    Merakım şu.. Mahkeme kararı çıkmadan eşlik edecek polislerin uçak biletini kim ayarladı?