Kategori: Genel

  • Remzi Kardelen

    Remzi Kardelen

    Uzun zamandır amansız bir hastalıkla mücadele eden Remzi Kardelen vefat etmiştir. Brisa’dan emekli, evli ve 3 çocuk babası olan merhum’a rahmet diliyor, kederli ailesine Allah’tan sabırlar diliyoruz.

  • Ufuk Uras’tan Solculuk dersi

    Ufuk Uras’tan Solculuk dersi

    “Akıllı sosyalist İslam’ı karşısına alır mı?” sorusuna cevap veren Uras, “Zinhar almaz. Özgürlükçü laiklik bütün dinlerin özgürlüğünü savunur. İslam ve din karşı alınacak bir alan değildir, herkesin varoluşsal tercihte bulunma veya bulunmama hakkı olmalıdır” dedi.

    İşte o röportajdan önemli bir kesit;

    Bir solcunun ‘paralel yapılanma’ ile beraber hareket etmesi mi yoksa AK Parti’yi desteklemesi mi şaşırtıcı?

    – Bir solcunun hiçbir yere yedeklenmemesi gerekir. Gerçek solcular yolsuzluklara da devlet içi yapılanmalara da karşı tavırlarını koydular, basın açıklamasını da ben okudum. Yani herkesi aynı çuvala koymamalı. Burada mesele holiganlar gibi taraf olmamak, objektif duruş sergileyebilmekte.

    En kolay solcu olunan ülke Türkiye mi? Tayyip Erdoğan’dan nefret et, Deniz Gezmiş parkasıyla foto çektir, Nişantaşı’nda ortam yap. Bu mudur?

    – Pop solculuk, solculuk değildir. Türkiye bir türlü solcu olunamayan ülke! Herkesin herkesten daha solcu olduğunu iddia edip, diğerinin bilmem ne olduğuna karar veren solcuların ülkesi. Bu ülkede solcu olmak hiç de kolay değil, ‘parka, nefret, ortam’ bunlar sağda da vardı, sorun gerçekten solculuğun ne olduğunu bilmeden solcu olduğunu iddia etmekte. Siz bu ülkede ‘Ben senden daha sağcıyım, sen sağcı değil HDP’lisin!’ diye tartışan birilerine rastladınız mı?

  • Kartepe´de FETÖ´yü göremezsiniz

    Kartepe´de FETÖ´yü göremezsiniz

    Başkan Üzülmez bu söyleşi de 15 Temmuz ve FETÖ; Kartepe ile ilgili bilinmeyenleri anlattı. Üzülmez, “Kartepe´de FETÖ´nün izlerini bulamazsınız. Çünkü izin vermedik” dedi. Mevlüt Soysal´ın söyleşinde Üzülmez, Belediye başkanı olduğu andan itibaren FETÖ ile mücadele ettiğini ifade ederek, “Yerel seçimlerde çok üzerime geldiler, tehditler bile aldım. Fakat bu örgütle mücadelemi sürdürdüm. Seçimlerden sonra da aynı şekilde devam etti” dedi.

    Bazı kesimlerin kendisini FETÖ´ye yakın gösterdiğini de belirten Üzülmez, “Ben kamunun rızkını birileri beni parlatsın diye kullanmam. Bunu İzmit Belediyesi´nde görev yaptığım dönemde de gösterdim, Kartepe Belediye Başkanlığı dönemimde de ortaya koydum. Bedeli ne olursa olsun ben belediyenin kasasını hak edilmeyen bir yere aktarmam. Bundan rahatsız olan kesimlerin basa savaş açması çok normal” dedi. Üzülmez, belediye çalışmalarını da aksatmadan sürdürdüklerini belirtti.

    15 Temmuz Kanlı Darbe Girişimi´nin ardından Türkiye´nin önceliği bu girişimi bertaraf etmek oldu ve etti. Bu süreçte yerel yönetimlerin hizmetlerinde zayıflama ya da bir zafiyet oldu mu?

    Gerçekçi olmak gerekirse darbe teşebbüsünün yaşandığı akşam ve sonrasındaki birkaç gün bizler için tek söz konusu olan vatanımız, demokrasi ve halkımızın geleceği oldu. “Eğer benim vatanım, kentim mahallem varsa hizmet edebiliriz” düşüncesi ön plana çıktı, milli duygular kabardı, savaşta hainlere karşı vatan nasıl savunulursa, biz de o psikolojiyle öncelikle vatanımızı düşündük. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla, darbe girişiminde bulunanların karşısında durmak ve darbecilerle hesaplaşmak adına uyumadan demokrasi nöbetlerini tuttuk, olası yeni teşebbüslere karşı teyakkuz halinde kaldık.

    Başta Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, muhalefet partileri ve vatanını seven herkes, o şerefsiz münafıklar dışında tüm insanlarımız, bu darbe girişiminin karşısında durdu. Başaramayacaklarını onlar da anladılar. Darbe girişimi ve sonrası, bu millete hizmet etmek çok daha kutsal bir hal aldı. Hizmetleri aksatmamaya karar verdik ve birkaç günün ardından hiç durmadan çalışmalara başladık. Dikkat ederseniz, demokrasi nöbetleri sürerken bizler asli görevlerimizi de sürdürdük. Çok şükür belediyemizden hiç hain de çıkmadı.

    Çalışanlarımla gerçekten gurur duydum. Bir tane tayinle yeni gelmiş birisi vardı, onunla ilgili işlem yapıldı. Bir taraftan herkes asli işini yaparken, vatan nöbetini de ekstra mesai olarak tuttu. Biz günlük işlerimizi hallediyor idik, akşam namazıyla birlikte demokrasi nöbetine gidiyorduk, sabah namazına kadar nöbette kalıp daha birkaç saat uykunun ardından işimize dönüyorduk. Perşembe Pazarı´nda Kartepe Belediyesi´nin standı vardı. Her gece vatandaşlarımıza çorbasından tatlısına kadar çeşitli ikramlarda bulunuyorduk. İşin özü ilk bir iki günün dışında hizmetlerimizi aksatmadık. Verdiğimiz sözleri tuttuk ve çalışmaya devam ettik.

    Belediye personeli ile alakalı nasıl bir inceleme süreci gerçekleşti?

    Size enteresan bir bilgi vereyim: Benim kısa da olsa bir müfettişlik geçmişim var. Bunun bende oluşturduğu bir tecrübe mevcut. Bir de kalkışmadan sonra ilk pazartesi günü Sayın Valimiz Hasan Basri Güzeloğlu ile bir toplantı yaptık. Orada bir prensip kararı alındı. Neydi bu karar? Komisyonların kurulması ve incelemenin komisyonlar marifetiyle yapılmasıydı. Biz ertesi gün komisyonu kurduk. Belki de komisyonu Türkiye´de ilk kuran belediyeyiz. Komisyonun personele soracağı sorular bakanlıktan gelmişti. Neydi bunlar? Bu örgütün okullarında çocuklarının olup olmadığı ile bu örgütün bankaları ve gazeteleriyle çalışıp çalışılmadığı…

    İlk kurduğumuz komisyon beyana esas çalışıldı. Fakat beyandan sonra inceleme yapılacağı da personele belirtildi. “Beyanın aksine bir durum çıkarsa bedeli daha ağır olabilir” denildi. Daha sonra Kanun Hükmünde Kararnameler çıktı ve komisyonun yetkisi artırıldı. Örneğim Bank Asya´da hesap varsa, TMSF´ye yazı yazılıyor ve hemen karşılık alınıyordu. Personelin derneklere üye olup olmamasıyla dernekler masasına yazı yazılıyordu. Yani, bu şekilde tek tek inceleme yapıldı.

    Bu terör örgütü 15 Temmuz´da değil, 17-25 Aralık operasyonlarının ardından MGK´da terör örgütü olarak kabul edildi. Fakat belediyeler bu terör örgütü ile ilişiği olan kişilerin görevine son vermek için 15 Temmuz´u bekledi. Burada bir çelişki yok mu?

    Bu durumu belediye başkanları nezlinde düşünmemek lazım. Vatanını seven, bu ülkeye bir sorumluluğu olduğunu düşünen her kamu görevlisi, devletin başı olan Sayın Cumhurbaşkanı bu yapıya “terör örgütü” dediğinde incelemelere başlaması gerekiyordu. Belediye başkanlarımız da bunu yaptı. Fakat bazı yerlerde Cumhurbaşkanımız Erdoğan´dan daha esnek bir duruş sergileyen kamu görevlileri de mutlaka olmuştur. Bunlar istisnadır. 15 Temmuz´dan sonra ise yapılan yasal değişiklikler ve OHAL nedeniyle FETÖ incelemesi biraz daha kolaylaştı.

    Siz neler yaptınız?

    Benim kalbim çok ferah. Ben 17-25 Aralık´tan sonra çok etkin bir mücadelenin içinde oldum. Birçok danışma meclisimizde ve basın toplantımızda bu yapının hainliklerinden bahsettim. Cumhurbaşkanımızın mahremine girmeye çalışan bu terör örgütüyle Türkiye´nin hesaplaşması gerektiğini hep ifade ettim.

    Somut örnekleriniz var mı?

    Ben 6 Nisan 2014´te göreve geldim. Mazbatamı aldığım günden hain kalkışmanın olduğu güne kadar bu şerefsizlerle en yoğun mücadele eden belediye başkanlarından biriyim. Bu örgütten tehdit aldım, davalık oldum. Öncelikle ilk aday olduğumda benim üzerime geldiler. Kapı kapı benim güçlü rakibime destek verdiler, oy topladılar. Bunları yaparken çok çirkin ifadeler kullandılar. İşi daha da ileri götürdüler, rakibime maddi yardımda bulundular. Bana düşman olma sebepleri, bana karşı olan kinleriydi. Bilindiği gibi 17-25 Aralık öncesi dershanelerin kapatılmasıyla ilgili bir dönem yaşadık. Bunlar bir sürü insanın işsiz kalacağını ifade ettiler.

    Bir gün Sayın Cumhurbaşkanımız o zaman Başbakanken, “Tüm öğretmenleri devlet kadrosuna alacağız” dedi. Bu ifadelere rağmen bir ortamda bunlar yine ileri geri konuşuyorlardı. Ben de “Sizin yaptığınız vatan hainliğidir” dedim. 2013´ün nisan ya da mayısıydı. Bunun şahitleri de var. Ben o dönem yüklü bir paramı üç bankada bekletiyordum ve bunlardan birisi Bank Asya´ydı. Dershane sürecinde “Paramı çekeceğim” dedim ve savaşımız o sırada daha da arttı. Vadesiz bölümünü çektim. Kalanı da 17-25 Aralık sürecinde çektim. Öte yandan belediye başkanlığım döneminde bu örgütle iç içe olduğunu düşündüğüm kurumların binalarını kapattım. İhalelerle alakalı da ihaleye giren firmaların isimlerini emniyetle paylaştım ve bu kuruluşların incelenmesini istedim. Bu şekilde bu terör örgütüne yakın kurumların Kartepe´de iş yapmasının önüne geçtik. Derbent Öğrenci Yurdu´na gelirsek, belediyenin yurt işletmemesi gerektiğini düşünüp ihaleye çıkarttık. İhale dosyası alan firmaları emniyete gönderdim, firmalarla alakalı bazı şüpheler olunca ihaleyi iptal ettim. Oraya Büyükşehir Belediyemizle alakalı çocukları olan dul kalmış mültecilerimizi yerleştirdik. Biz bunları yapınca FETÖ daha çok üzerimize geldi. Ama sonuç olarak temiz bir Kartepe oluşturduk. Kartepe´de bunların derneklerini göremezsiniz, yatırımlarını göremezsiniz, marketlerini göremezsiniz. Biz bunları 15 Temmuz´dan önce yaptık.

    Peki, sizinle ilgili çeşitli iddialar neden ortaya atılıyor?

    Halkımız bunun sebebini benden çok daha iyi biliyor. Çünkü bir özelliğimi herkes çok iyi bilir. Ben kamunun rızkını birileri beni parlatsın diye kullanmam. Bunu İzmit Belediyesi´nde görev yaptığım dönemde de gösterdim, Kartepe Belediye Başkanlığı dönemimde de ortaya koydum. Bedeli ne olursa olsun ben belediyenin kasasını hak edilmeyen bir yere aktarmam. Bundan rahatsız olan kesimlerin basa savaş açması çok normal. Bu yapımı Cumhurbaşkanımız da biliyor.

    Peki, yaptıklarınızı parti genel merkezi ne kadar biliyor?

    Bir kere 15 Temmuz öncesi bu yaptıklarımız bir takdir değil görevdir. Yapmayanlar sadece görevini yapmamıştır. Bu yüzden her yerde bunları dile getirmenin bir manası yok. Fakat 15 Temmuz sonrası partimizin çok önemli yetkilileri yine de takdirlerini sundu. Fakat bu noktada bir algı operasyonuna maruz kalmak rahatsız edici. Çocuklarımız bu durumdan etkilenebiliyor. Ben hak etmediğim ithamlar ortaya atanları Allah´a havale ediyorum.

    17-25 Aralık öncesi bu yapı ile ilişkiniz ne durumdaydı?

    Ben iş adamıyım, Kocaeli Ticaret Odası hariç hiçbir derneğe üye olmadım. Ne KASİAD ne de TUSKON… Gazete ve dergilerine hiç abone olmamışım. Çocuklarım okullarında okumamış. Bu yüzden alnım ak.

    Başkanım proje ve yatırımların son durumunu sizden dinleyelim?

    Bugüne kadar vizyon projelerimizin alt yapı ve prosedür aşamalarında çok hızlı yol kat ederek önemli bir noktaya getirdik. Önümüzdeki iki yıl içinde inşallah birçoğunu hizmete aşmış olacağız Burada hepsini saymak mümkün değil elbette. En önemli birkaç tanesinden bahsedebilirim. Teleferik projemiz için, meclis kararı alarak Büyükşehir Belediyemizle protokol imzalayıp ortak proje statüsüne geçirdik. Projeler, izinler vs. herşey hazır, ihale için az bir zaman kaldı. İhale tarihi ilan edilip, yapıldıktan sonra süreç çok daha hızlı ilerleyecek inşallah.

    Bölgemize değer katacak çok önemli projelerden biri olan Köseköy- Battı çıktı için Büyükşehir Belediyemiz bu yıl bitmeden ihalesini yapmış olur ve bir aksilik olmaz ise de ilk kazma vurulmuş olur. Bölge turizmimize katkı sağlayacak, bölgemizi hareketlendirecek olan, Kartepe kayak merkezine alternatif yollarımızı Derbent- Arslanbey- Suadiye olarak tamamladık, bağlantı yolları ile birlikte hizmete açıyoruz. Mobil Turizm Rehberimizi hizmete açtık. Belediye web sitemizi çoklu dil seçenekleriyle zenginleştirip yabancı turistlerin de hizmetine sunduk. Kenteceler de Gençlik Merkezi Projemiz bitti, çevre düzenlemesi ve iç tefrişatı tamamlanıyor.

    Selden en çok etkilenen mahallemiz olan Eşme´de, İSU ve diğer alt yapı çalışmaları biter bitmez, üst yapıya başladık ve bu kışa yetiştirdik. Aynı şekilde üst yapı ihtiyacı olan bütün sokaklara ve caddelere giriyoruz. Ekiplerimizi çoğalttık, daha da hızlandık. Bunlar olmazsa olmazlarımız tabi ki ama, en az alt yapı –üst yapı kadar önemli olan Sosyal Belediyecilik hizmetlerimiz de var, bunlarla da halkımızın memnuniyetini sağlıyor ve bir çok belediyeye de örnek oluyoruz. Başta 365 gün hizmet verdiğimiz Sıcak Yemek Yardımlarımız tüm ihtiyaç sahiplerine ulaşıyor. Alo Evlat Hattı projemizle yemek dışında da akla gelebilecek her türlü ihtiyaçta hemşehrilerimizin ayağına gidiyoruz. Bilgievleri ve Kar-Mek Kurslarımızdan kadınlarımız ve çocuklarımız çok aktif faydalanıyorlar. 12 Mahallemizde ücretsiz Kadın Spor Merkezleri açtık. Devamı da geliyor.

    Okullarımıza, ibadethanelerimize, spor kulüplerimize gücümüz yettiğince yardımlarımız devam ediyor. Kültür-sanat faaliyetlerimiz her daim hem çocuklar hem yetişkinler için devam ediyor. Hepsini bu satırlara sığdırmak mümkün değil tabi. Halkla iç içe, hep bir arada olunca, enerjimiz de, heyecanımız da çok şükür tükenmiyor. Sürekli vites yükselterek çalışmaya devam ediyoruz. Bunun hemşehrilerimiz nezdinde karşılığını görmekte en büyük motivasyon kaynağımızdır.

  • Bakan Bozdağ Abdest alıp yola çıktım

    Bakan Bozdağ Abdest alıp yola çıktım

    15Temmuz kalkışmasının ardından bir ay geçti. Milletin yazdığı destandan unutulmaz kareler zihinlerimize kazındı. Milletin vekillerinin de o gece benzer kahramanlıklarına tanık olduk. Ben de bu bağlamda mecliste bombalar altında “Bizim burada yapacağımız ölmektir” dediği konuşmayla tarihin şerefli sayfalarında yerini alan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ‘la konuştum.

    O gece siz bu kalkışmayı nasıl haber aldınız? O gece sizin için nasıl geçti?

    O gece uzun bir gece. Önce onu söylemeliyim. Evde olduğum sırada müsteşarım Kenan İpek aradı, “Bir hareketlilik var. Uçaklar çok alçak uçuyor, köprüde tanklar görülmüş” dedi. Hemen İçişleri Bakanı’mızı arkasından MİT Müsteşarımızı aradım, her ikisiyle de bir görüşme imkânımız olmadı. Bir iki aramadan sonra Sayın Başbakanımızla görüşme fırsatım oldu. Ne yapmamız gerektiği konusunda bir istişaremiz oldu. Görüşmede mücadele edilmesi, tavır konulması gerektiği, bunun da Türkiye kamuoyu ile paylaşılıp halk ile beraber bu mücadelenin yürütülmesinin önemi üzerinde durduk. Sayın Başbakanımız kısa bir süre sonra açıklama yaptı.Basın danışmanım Bilal Çetin Bey’i aradım. Televizyonlara beni bağlamasını söyledim. TRT’yi darbecilerin teslim aldığını öğrenince ilk Kanal 24 TV’ye saat 23.14’te yayına bağlandım. Araçta giderken de sürekli televizyonlara bağlanarak kamuoyunu bilgilendirmeye çalıştık.

    ABDEST ALIP YOLA KOYULDUM

    İlk haber aldığınızda neredeydiniz?

    Ben o gece evde yalnızdım. Eşim ve çocuklar Yozgat’a bayram için gitmişlerdi, dönmemişlerdi. Bir tek büyük oğlum Ankara’daydı o da teyzesinin evinde kalıyordu. Kalkıp abdest aldım, üzerimi değiştirdim. İlk aklıma gelen Kızılay’da darbeye karşı çıkan halkın arasına katılarak onlarla birlikte meydanda mücadele etmekti. Balgat’ta eski milletvekili avukat bir arkadaşımın ofisine gittim. Bir milletvekili arkadaşımı daha çağırdık. Yaptığımız istişareler neticesinde Meclise geçtik. Biz ilk başta Müsteşar Bey ile Külliye’de bu meseleyi takip etme kararı almıştık. Fahri Kasırga Bey de bizimle orada olacaktı. Kenan Bey, Fahri Bey’i alıp gelecekti. Fahri Bey’i darbecilerin, Kenan Bey’in gözleri önünde derdest edip götürdüğünü öğrendim. Kenan Bey, araba ile yaklaşırken Fahri Bey’in alındığını görüyor.

    Bekir Bozdağ, Yeni Şafak’tan Nil Gülsüm’ün sorularını cevaplandırdı.

    UÇAKLAR MECLİS’İ YALAYIP GEÇİYORDU

    Mecliste nasıl bir ortam vardı?

    Uçakların sesi Meclisi yalayıp geçiyordu, büyük bir gürültü vardı. O esnada düşen bir bomba sonrası tavanlardaki lambalar gitti geldi. Milletvekilleri sağa sola kaykıldı. Bazı arkadaşlar iyi niyetle “Devlet aklı lazım” diyerek insanların sığınağa girmesi önerisini getiriyordu. Sokağa çıkın çağrısını yaptığımız insanlar çağrı yapanların kaçışını gördüğü zaman çıkmaktan vazgeçebilir veya başka şeyler olabilirdi. Milletin psikolojisi bozulabilir. Başkanımıza “Sayın Başkanım, eğer biz bırakıp gidersek, bizim gidişimizi halk görür. Meclis kaçtı diyerek halk meydana gelmez. Bize düşen burada ölmektir. Bu duruşu biz ortaya koyarsak zaten halk bu meclise sahip çıkar. Bu meclisi ve bu iradeyi korur” dedim. Sağ olsun adı gibi Kahraman Başkanımız görüşümüze itibar etti ve çalışmaya devam ettik. Ben yine konuşmama devam ettim.

    Tankların karşısına hukukla çıktılar

    Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi, HSYK üyelerine ilişkin soruşturmalar başladı ve yargı içerisindeki FETÖ ile irtibatlı olduğu değerlendirilen kişilere karşı da soruşturmalar başladı ve açığa almalar oldu. Bu da gecenin ilk vakitlerinde darbenin sonucunun ne olacağı bilinmezken yapıldı. O gece Türk yargısının, hukuka, demokrasiye, milli iradeye, seçilmiş Cumhurbaşkanına, meclise ve hükümete sahip çıkma konusunda gösterdiği tavır bana göre büyük bir kahramanlıktır. Bu toprağın üstünde şerefsizce gezmektense bu toprağın altında şereflice yatmanın en büyük adamlık olduğunu görerek oradaydılar. Yargı mensupları, tankın karşısına hukukla, anayasal yetkilerini kullanarak çıktılar ve böyle mücadele ettiler. Onun için ben yargı mensuplarına buradan şükranlarımı sunuyorum. Türk yargısı ilk defa darbeye teslim olmadı, biat etmedi Türk Yargısı. İlk defa anayasayı askıya almaya çalışanlara karşı anayasasına ölümüne sahip çıktı.

    O ÇAĞRI ATOM BOMBASI ETKİSİ YAPTI

    Cumhurbaşkanımızın konuşmasını duyduktan sonra Allah’a şükrettim. Cumhurbaşkanımız konuşana kadar sokağa çıkan da oldu. Ama sayısı çok azdı. Ne zaman ki Cumhurbaşkanımızın halk sesini duydu, yüzünü gördü, çağrısını duydu o zaman herkes gözü hiçbir şey görmeden meydanlara çıktı. O çağrı atom bombası etkisi yapmıştır.

    Hakimevine herkes silahıyla gelmişti

    Bu esnada çalışmaları Meclisten takip etmeye başladık. Bir kriz merkezi bakanlık ve HSYK olarak oluşturduk. Bu ekip Hakimevinde çalışmaları sürdürdüler. Herkes silahını alarak gelmişti. HSYK üyelerimiz, Müsteşarımız, Müsteşar Yardımcımız, Başsavcımız, Başsavcıvekilimiz, bakanlığın üst düzey bürokratlarının tamamı masa etrafında çalışan herkes ölene dek mücadele düşüncesiyle gelmişti.

    LİSTELERİ ELE GEÇİRDİK

    Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan ile görüştük. Bütün savcılıkların bu sürece ilişkin adli soruşturmaları başlatmaları ve darbe teşebbüsüne kalkışan herkesin yakalanması, gereken adli işlemlerin yapılması istedik. Savcılıklar harekete geçince Bursa Başsavcılığı’nın yakaladığı bir kişide bütün illerin sıkıyönetim komutanlarının listesi, üst düzey atamaları gösteren darbecilerin listesi ve sıkıyönetim mahkemelerinin listesi çıktı.

    YARGI VE POLİSİN BAŞARISI

    Biz bu listeleri hemen Emniyet ve bütün başsavcılara, ilgili kurumlara iletilince listede olan kişilerin üzerine hemen gidildi. Dolayısıyla darbeyi kanla gerçekleştirmeye çalışanlar Anadolu’nun diğer illerinde daha sevk ve idareyi ele geçirmeden gözaltı ve yakalamayla muhatap oldular. Dolayısıyla zincirin Anadolu halkasını koparmış olduk. Bu, yargının ve polisin birlikte çalışmasıyla elde edilen bir başarıdır.

    Batı’da olsa halka Nobel verilirdi

    Bu milletin bir özelliği var; eğer kendi önünden ölümüne koşan bir lider görürse onun peşinden ölümüne koşar. Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk ile beraber yürüyüşü bunun en somut göstergesidir. O gece halk da lideri de ölüme koştu. Amerika’da, Avrupa’da başka yerde darbe yapanlara ölümüne karşı koyan, hukuka demokrasiye, milli iradeye ölümüne sahip çıkan böylesi bir halk olmuş olsa durum çok farklı olurdu. Nobel ödüllerini bunlara vermeyi teklif ederlerdi. Pek çok uluslararası örgüt bu mücadeleyi yapanları iltifata, ödüle boğardı. Bu Avrupa’nın ikiyüzlülüğünün somut göstergelerinden bir tanesi. AB üyesi ülkeleri, darbe kalkışmasında Mısır’daki gibi bir sonucun çıkması onları belki daha fazla memnun edebilirdi.

    DAKİKA DAKİKA BİLİYORLAR

    Bu darbe Amerika’nın kucağında oturan, Pensilvanya’daki malikanenin emir-komuta zincirinde yapıldı. Bunun böyle olduğuna dair delillerin Türkiye’den daha fazla Amerika’da, CIA’in elinde olduğundan benim hiçbir şüphem yok. ABD yönetiminin Fetullah Gülen ile ilgili duruşu Türk halkının ABD’ye bakışını çok olumsuz etkiliyor. Amerika yönetimi eğer Gülen Türkiye’ye iade etmezse, bu değerlendirmeleri güçlendiren, teyit eden bir adım atmış olur. Umarız ki bu süreç gecikmez ve Türkiye’ye iadesi gerçekleşir. Kuşkusuz kusursuz darbe teşebbüsü planı var. Tiyatro diyenler milletin aklıyla dalga geçiyor. Bu darbenin her saniyesinde ne olacağını CIA, Fetullah Gülen kucağında oturduğu için dakika dakika biliyorlardı, başka istihbarat örgütleri de biliyor

    Milletin aklıyla dalga geçiliyor

    Böyle bir darbe olur mu, tiyatro bu diyenler de var. Buna ne dersiniz?

    Bu darbe iyi planlanmış, netice almaya endekslenmiş bir tasarım. Kuşkusuz burada bir kusursuz darbe teşebbüsü planı var. Tiyatro diyenler milletin aklıyla dalga geçiyor. Ordunun içindeki ve sivildeki FETÖ’nün bütün köpekleri FETÖ’cüleri tasfiye için Tayyip Bey’in emrine mi girdiler? Buna dünya da güler. ABD buna inanır mı? İnanmaz. Çünkü bu darbenin her saniyesinde ne olacağını CIA, Fetullah Gülen kucağında oturduğu için dakika dakika biliyorlardı, başka istihbarat örgütleri de biliyor.

    Yıllar geçse de unutamayacağınız bir kare var mı o geceye dair?

    Tek bir kare seçersem diğerlerine haksızlık olarak düşünüyorum. O kadar çok destansı kare var ki tek bir tanesini seçemeyeceğim.

  • Olaylar şenzlogdan görüldüğü gibi değil

    Olaylar şenzlogdan görüldüğü gibi değil

    Feyzioğlu, “Bu Tayyip Bey’e veya hükümete karşı değil, vatana karşı bir hareketti. O yüzden şezlonglarında denizi seyrederken “Serinlemeden önce bir çakayım da ondan sonra denize gireyim” diyen iyi niyetli kardeşlerimize, vatandaşlarımıza, “Olaylar oradan görüldüğü gibi değil” diye seslenmek istiyorum. ” ifadelerini kullandı.

    15 Temmuz’da hedefin iç savaş çıkararakTürkiye’yi bölmek olduğunu belirten Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, “İç savaşın hemen arkasından Serhildan ilan edip savunmasız bırakılmış vatan parçasınıTürkiye’den koparacak ve bağımsızlık ilan edecekti” dedi.

    40 yıllık bir takiye ile bir gün devleti ele geçirmek hazırlık yapan FETÖ‘nün terör örgütü olduğu 17/25 Aralık döneminde ortaya çıkmış olsa bile kan akıtmaları 15 Temmuz gecesi oldu. Toplumun her kesiminden insanın darbeyi püskürtmesiyle birlikte bu kalkışmanın sadece bir darbe girişimi olmadığı, bir işgal hazırlığı olduğu da açığa çıktı.TürkiyeBarolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, 15 Temmuz’u, ve sonrasındeki gelişmeleri Yeni Şafak’tan Nil Gülsüm’e anlattı.

    15 Temmuz gecesi neydi, ne yaşadı Türkiye?

    15 Temmuz’da TSK’nın içine 40 yıllık çabayla sızmış ve komuta kademelerine gelmiş olan ajanlar, amacı iç savaş çıkarmak olan bir darbe girişimini başlattılar. Bu amacın ne olduğunun görülmesi TC’nin sonrasında yaptıklarının meşru müdafaa refleksi içinde gerçekleştirildiğini anlamaya yarar.

    Ömer Halis Demir olmasaydı

    Amaçlanan, TSK’nın ve Emniyet Teşkilatı’nın kendi içinde paramparça olup birbiriyle kimin hangi safta olduğunun dahi birbirine girdiği kaotik bir iç savaş yaşamasıydı. Eğer şehit Ömer Halis Demir olmasaydı, Zekai Paşa o kritik emri o şerefli askere vermeseydi, Özel Kuvvetler ele geçirilecekti ve Doğu, Güneydoğudan binlerce özel kuvvet askeri ne olduğunu bilmeden ama bu terörist ajanların emrinde Ankara’ya intikal edecekti. Bunun iki sonucu olacaktı. Bir, Ankara’da korkunç bir iç savaş yürüyecek ve ikinci olarak Doğu’da ve Güneydoğu’da şehirlerimizi, sınırlarımızı müdafaa eden güçlerimiz çekilmiş olacaktı. Tüm plan ülkeyi paylaşmaya ve bölmeye hazır hale getirmekti. İşte PKK’nın çok iyi hazırlandığı, çok büyük miktarlarda bombalar kullanılan saldırıları görüyoruz. Bunlar planlanmıştı.

    Bağımsızlık ilan edeceklerdi

    15 Temmuz’un aslında devamı olarak mı nitelendiriyorsunuz terör saldırılarını?

    15 Temmuz iç savaş çıkarma noktasında başarılı olsaydı dün Elazığ’da, Van’da, evvelki gün Batman’da, Diyarbakır’da patlayan bombalar askersiz ve polissiz bırakılmış bir vatan parçasını koparmak amaçlı patlatılacaktı. Ve neticede sadece Güneydoğu değil, Doğu Anadolu’yu da kapsayacak şekilde bir bağımsız devletin ilanına kısa sürede sıra gelecekti. 24 saat içerisinde bu girişim bastırılmasaydı ordu birlikleri birbirleriyle çarpışmaya başlayacaktı. Köprüdeki 70 askerden falan söz etmiyoruz. 650 bin kişilik ordu, 2-3-4 parçaya bölünüp birbiriyle savaşacaktı ve hal böyleyken PKK, zaten üst kadrosunun yüzde yüz bilgi sahibi olduğu ve hazırlık yaptığı bu iç savaşın hemen arkasından Serhildan ilan edip savunmasız bırakılmış vatan parçasını Türkiye’den koparacak ve bağımsızlık ilan edecekti.

    Çok vahim bir tabloyla karşı karşıyaydık yani?

    Bu kadarla kalınmayacaktı. Eğer 15 Temmuz kalkışması bastırılmasaydı emin olunuz BM Güvenlik Konseyi Türkiye’ye müdahale kararı alacaktı. Şunu da ilave edeyim; Doğu ve Güneydoğu’da PKK, askersiz, polissiz bırakılmış vatan parçasında bağımsızlık ilan ettiğinde, orada bunu kabul etmeyen halkla karşı karşıya kalacak ve bir kıyım yaşanacaktı. Bu kıyım Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de, Muğla’da düşündüğümde tüylerimi diken diken eden bir Türk-Kürt iç savaşını başlatacaktı. Hemen akabinde Alevi-Sünni çatışması başlatılacaktı. Bunlar iç içe geçecekti. Bütün fay hatları o anda aktif hale gelecekti. O andan sonra senin kim olduğun değil, kimden olduğun önemli olacaktı.

    Olaylar şezlongdan göründüğü gibi değil

    Şu halde bu darbe girişiminin şahısların ötesinde bir hedefi vardı…

    Bu Tayyip Bey’e veya hükümete karşı değil, vatana karşı bir hareketti. O yüzden şezlonglarında denizi seyrederken “Serinlemeden önce bir çakayım da ondan sonra denize gireyim” diyen iyi niyetli kardeşlerimize, vatandaşlarımıza, “Olaylar oradan görüldüğü gibi değil” diye seslenmek istiyorum. 15 Temmuz’da yaşadığımız darbenin ötesinde bir şey. Bu Türkiye’yi parçalama hareketiydi. O sebeple neyin kenarından değil, dibinden geri çıktığımızı görmemiz lazım.

  • Zamanda yakalanmış gündelik kesitler

    Zamanda yakalanmış gündelik kesitler

    Kuru zekayı sanatsal derinlik ile birleştiren Billy Collins, şanslarının birçoğunun Sundance Channel ile işbirliği içinde keyifli animasyon filmlerine dönüştüğü bir projeyi paylaşıyor. Beş tanesi bu harika eğlenceli ve hareketli konuşmaya dahildir – komik son şiiri kaçırmayın!

  • Dünyayla ilgili nasıl cahil kalmamalı

    Dünya hakkında ne biliyorsun? Hans Rosling, ünlü küresel nüfus, sağlık ve gelir verileri grafikleriyle (ve fazladan fazla işaretçi ile), bildiğinizi düşündüğünüz konusunda oldukça yanlış olma şansınızın yüksek olduğunu göstermektedir.

  • Yeniliğin ve arınmanın tam zamanı

    Yeniliğin ve arınmanın tam zamanı

    Yeniliğin, yenilenmenin, arınmanın ve sağlıklı yaşama adım atmanın şimdi “Tam Zamanı”! Demet Kutluay ve uzman diyetisyen Selahattin Dönmez, Tam Zamanı’nda bu hafta; doğal antidepresan kaynağı, mutluluk verici besinler üzerine konuşuyor. İkili, önce hafif ve sağlıklı “fırında susamlı somon”; ardından enerji verici “muz içeceği” tariflerini veriyor.

    Bu haftanın özel konuğu İtalyan şef Claudio Chinali de mutfak sırlarını paylaşmak için Selahattin Dönmez’le bir araya geliyor. Şimdi yenilenmenin tam zamanı! “Tam Zamanı” yepyeni bilgiler ve zengin içeriğiyle 4 Şubat Cumartesi 12.15’te NTV’de.

  • Topluluk kuralları

    [site-short-title] kullanıcılarının yazdıkları yorumlar ve diğer iletişim etkinliklerinde uyması gereken kurallar aşağıdaki gibidir:

    • Kullanıcıların birbirlerine karşı saygılı olması zorunludur.
    • Üyelerin birbirlerine yaptığı ırkçı, cinsiyetçi, homofobik ve küfürlü yorumlara müsamaha gösterilmeyecektir. Böyle durumda yorumlara müdahale edilecektir.
    • Kullanıcılar tarafından gelen, insanların dini inancına, ırkına, etnik kökenine, yaşına, sosyal durumuna, siyasi görüşüne, cinsel yönelimine, fiziksel durumuna göre kişilere veya belirli gruplara karşı nefrete teşvik edici, şiddet içeren, provokatif, aşağılayıcı içerik ve yorumları yayınlamama hakkını [site-short-title] saklı tutmaktadır.
    • Üyelik Sözleşmesini ihlal ederek diğer kullanıcıların kişisel bilgilerini ifşa eden, bu bilgileri kendi çıkarları için kullanan; tehdit, taciz gibi unsurları kullanarak, rahatsız edici bir biçimde diğer kullanıcıları sürekli takip eden ve insanları şiddete yönlendirmek adına başkalarını kışkırtan davranışlarda bulunan kullanıcıların hesapları kapatılacaktır.
    • Birey, kurum, kültür veya toplumları küçük düşürücü, küfür, aşağılamaveyaargo ifadelere izin verilmemektedir. Bu tür yorumların silinmesi, gerekli kişilere uyarı gönderilmesi ve/veya üyeliklerinin silinmesi hakkını [site-short-title] saklı tutmaktadır.
    • Daha sağlıklı bir tartışma ortamının olması için yapılan yorumlarda üyelerin, diğer kullanıcıların inançlarına ve görüşlerine saygı göstermeleri zorunludur.
    • Yorumlarda büyük harf kullanılmamalıdır.
    • Site içerisindeki yorumlar Türkçe olmalıdır.
    • Yapılan yorumlarda mümkün olduğu kadar yazım ve imla bilgisine önem verilmelidir. Bu nedenle anlaşılmayan yorumlarda, düzeltme ve silme hakkını [site-short-title] saklı tutmaktadır.
    • Herhangi bir ticari amaç ya da telif hakkı içeren yorumlara izin verilmeyecektir.
    • İnsanları kışkırtan, saldırgan bir kullanıcı adı seçilemez.
    • İçeriğin konusunda sapmayarak yapılan yorumlar olası tartışmaların engellenmesine yardımcı olacaktır. Aksi takdirde yorumlarınızı [site-short-title] takdirine bağlı olarak silinebilir.
    • Üyelerin kendi güvenlikleri açısından kişisel ve özel bilgilerini paylaşmaması gerekmektedir.
    • [site-short-title] çalışanlarına, hakaret ve küfür içeren özel mesaj atan kullanıcıların hesaplarını silme hakkını [site-short-title] saklı tutmaktadır.
    • Spam mesajlar göndermek yasaktır. Aynı ve benzer mesajlar birden fazla kere gönderildiğinde de müdahale edilecektir.
    • Yargı mercilerine saygısızlıkiçeren veya içerme ihtimali olan yorumlara müsamaha gösterilmez. Yürümekte olan veya ileride başlayacak olan yargılama sürecini etkileyecek her şey bu kapsamdadır.