Kategori: Gündem

  • Tenisçi Tomas Berdych, Ester Satorova ile nişanlandı!

    Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, “Fethullah Gülen’in iadesi için ABD Başkanı Obama’ya mektup yazmayı düşünüyor musunuz” sorusuna, “Ben zaten bu konuyu kendisiyle daha önce görüştüm” yanıtını verdiğini yazdı.

    Çevikcan, 2014 TÜBİTAK Bilim, Özel ve Teşvik Ödülleri’nin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan’ın Barack Obama nezdinde “Yeni bir girişimiz olur mu?” sorusuna “Vakti zamanı gelince o da olur” yanıtını verdiğini, “yakın zamanda olur mu?” ısrarı üzerine de, “Şimdi konuşturmayın beni. Vakti saati gelince o da olur” dediğini aktardı.

    Serpil Çevikcan’ın Milliyet gazetesinin bugünkü (25 Aralık 2014) nüshasında yayımlanan, “Erdoğan: Vakti gelince o da olur” başlıklı yazısı şöyle:

    ‘Erdoğan: Vakti gelince o da olur’

    Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda dün güzel bir tören vardı. 2014 TÜBİTAK Bilim, Özel ve Teşvik Ödülleri sahipleriyle buluştu.

    Bilimsel yetkinlikleri ve alanlarına uluslararası düzeyde yaptıkları çok önemli katkılar nedeniyle el üstünde tutmamız gereken bilim insanları ödüllendirildi. Törenin Cumhurbaşkanı’nın ev sahipliğinde yapılması da dikkatle not edilmeli.

    Çünkü, dün törenin açılış konuşmasını yapan TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yücel Altunbaşak’ın İbn-i Sina’dan alıntıyla söylediği gibi, “Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göçer.” TÜBİTAK Başkanı’nın bu sözlerinin reel politikteki karşılığını da TBMM Başkanı Cemil Çiçek özetledi:

    “Uluslararası arenada enleminizi, boylamınızı belirleyecek olan bilimsel çalışmalardır.”

    Bilim dünyası ve akademik çevrenin devletin zirvesinde ödüllendirilmesi konusunda bir önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün hakkını teslim etmek gerekiyor. Bu töreni Çankaya Köşkü’nün ev sahipliğine geçiren o olmuştu. Nitekim, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da dünkü konuşmasında selefinin katkısını andı.

    TÜBİTAK örneğiyle eleştirdi

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönetim, eğitim ve Türkçenin kullanımı açısından manşete aday birçok cümleler barındıran konuşmasının bir bölümü yine paralel yapı üzerineydi.

    Türkiye’nin paralel yapıyla mücadelesini kazandığını, bu engelin aşılmasıyla sadece siyasetin ve ekonominin değil eğitimin ve bilimin de önünün açıldığını söyleyen Erdoğan, kendilerine verilen olanakları bilim ve insanlığın yararı için kullanmak yerine vatana ihanet için kullananların bilim dünyasının yüz karaları olduğunu kaydetti. Yakın geçmişi anlatırken, gizli bir yapının TÜBİTAK içinde bünyeyi sardığını belirten Erdoğan, “Bilim üretmesini beklediğimiz TÜBİTAK, kendi ülkesinin cumhurbaşkanını, başbakanını, genelkurmay başkanını dinlemek gibi haince bir planın ne yazık ki zemini oldu. ‘Kriptolu telefon ürettik’ dediler, ellerindeki şifrelerle bu telefonları dinlediler” dedi.

    ‘Vakti gelince görüşürüm’

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın paralel yapıya dönük olarak dozu uzunca bir süredir azalmayan sert ifadelerini dünkü törende de dinledik. 14 Aralık operasyonunun ardından, Erdoğan’ın hemen her konuşmasında bu konu genişçe yer tutuyor.

    Konu, Fethullah Gülen hakkında, kırmızı bülten sürecini de barındıran yakalama kararı çıkmış olması nedeniyle de çok güncel.

    Bu nedenle, törenin ardından verilen resepsiyonda, ödül alan bilim insanları ve konuklarla sohbet ederken tokalaştığımız Erdoğan’la bir meklektaşımızın esprisiyle başlayan diyaloğun konusu da bu oldu.

    Törende verdiği mesajların üzerine soru yanıtlamak istemediği belli olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fethullah Gülen’in iadesi için ABD Başkanı Obama’ya mektup yazmayı düşünüyor musunuz” sorusuna, “Ben zaten bu konuyu kendisiyle daha önce görüştüm” yanıtını verdi.

    Nitekim, benim de takip ettiğim, Galler’de düzenlenen NATO Zirvesi’nde Erdoğan’ın Obama ile yaptığı baş başa görüşmenin önemli gündem maddelerinden biri Gülen’in iadesi meselesi olmuştu. Erdoğan, o yolculuk dönüşünde, sorularımızı yanıtlarken, iki ülkenin istihbarat kurumlarının bu konuda çalışma yapacağını açıklamıştı.

    Ardından, BM Zirvesi’nde de Erdoğan ile Obama bir araya gelmiş ve konunun ele alındığı iddiası da kamuoyuna yansımış, ancak doğrulanmamıştı.

    Dünkü sohbet sırasında, Obama’yı kastederek, “Yeni bir girişimiz olur mu?” sorusunu yönelttiğimiz Erdoğan, “Vakti zamanı gelince o da olur” yanıtını verdi. “Yakın zamanda olur mu?” ısrarı üzerine de, “Şimdi konuşturmayın beni” dedikten sonra, “Vakti saati gelince o da olur” ifadesini yineledi.

    ABD’nin, Gülen konusunda Türkiye’nin yaklaşımına ne oranda destek verdiğine ilişkin soru işaretleri bir hayli fazla.

    Ancak uluslararası boyutu da olan bir adli süreci ifade eden iade ya da deport konusunda hem Erdoğan’ın hem de hükümetin keskin tutumu ortada.

    Şu anda hukuki ve diplomatik kuralları belli, ancak uzun bir prosedür yürütülüyor. Bize verdiği yanıttan anlıyoruz ki Erdoğan, bu süreç yürürken, gerekli gördüğü zaman konunun Türkiye için önemini Obama ve ABD yönetimine yeniden hatırlatacak.

    Çiçek: Bu konunun görüşülmesi yanlış

    Dünkü resepsiyonda, Meclis Başkanı Cemil Çiçek’le de sohbet olanağı buldum. Malum, dört eski bakanla ilgili olarak Yüce Divan’a sevk kararı verip vermeyeceği merakla beklenen Meclis Soruşturma Komisyonu etrafında bir tartışma yürüyor.

    Konunun güncel boyutu, Ak Parti grup yönetiminden bazı isimlerin, Yüce Divan’a sevk kararı çıkmaması için komisyon üyeleriyle görüşme yaptığı iddiası.

    Dün bu iddiaları sorduğumuz Çiçek, “Böyle bir bilgi bende yok” dedikten sonra, Meclis Başkanlığı olarak bu sürece müdahil olmadıklarını, 9 Ocak’tan önce kendilerine düşen bir yükümlülük bulunmadığını söyledi.

    Çiçek, bir meslektaşımın, “Komisyonun Ak Partili üyeleriyle Ak Parti yöneticilerinin görüştüğüne ilişkin” iddiaları anımsatması üzerine, “Ak Parti yönetimi ile Başbakan ya da komisyon üyeleri soruşturma komisyonunu mu, bütçeyi mi konuştular, bende o yönde bilgi yok. Ancak o görüşmelerde bu konu görüşülmüşse (dört bakanın durumu) doğru değil” dedi.

    Çiçek, bu sürece müdahil olduğu yönündeki iddialara karşılık, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, İzmir’de bir savcıyı aramasının yargıya müdahale olarak algılandığını anımsatarak, kendisinin komisyon başkanı ya da üyeleriyle yaptığı bir görüşmenin de aynı çerçevede eleştirileceğini söyledi.

    Çiçek, yargıda olan bir konunun bu şekilde tartışılmasının doğru olmadığını, ancak Türkiye’de birçok yasa maddesinin ölü hale geldiğini vurguladı.

  • Almanya Löw ile devam

    Almanya Löw ile devam

    Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, “Fethullah Gülen’in iadesi için ABD Başkanı Obama’ya mektup yazmayı düşünüyor musunuz” sorusuna, “Ben zaten bu konuyu kendisiyle daha önce görüştüm” yanıtını verdiğini yazdı.

    Çevikcan, 2014 TÜBİTAK Bilim, Özel ve Teşvik Ödülleri’nin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan’ın Barack Obama nezdinde “Yeni bir girişimiz olur mu?” sorusuna “Vakti zamanı gelince o da olur” yanıtını verdiğini, “yakın zamanda olur mu?” ısrarı üzerine de, “Şimdi konuşturmayın beni. Vakti saati gelince o da olur” dediğini aktardı.

    Serpil Çevikcan’ın Milliyet gazetesinin bugünkü (25 Aralık 2014) nüshasında yayımlanan, “Erdoğan: Vakti gelince o da olur” başlıklı yazısı şöyle:

    ‘Erdoğan: Vakti gelince o da olur’

    Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda dün güzel bir tören vardı. 2014 TÜBİTAK Bilim, Özel ve Teşvik Ödülleri sahipleriyle buluştu.

    Bilimsel yetkinlikleri ve alanlarına uluslararası düzeyde yaptıkları çok önemli katkılar nedeniyle el üstünde tutmamız gereken bilim insanları ödüllendirildi. Törenin Cumhurbaşkanı’nın ev sahipliğinde yapılması da dikkatle not edilmeli.

    Çünkü, dün törenin açılış konuşmasını yapan TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yücel Altunbaşak’ın İbn-i Sina’dan alıntıyla söylediği gibi, “Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göçer.” TÜBİTAK Başkanı’nın bu sözlerinin reel politikteki karşılığını da TBMM Başkanı Cemil Çiçek özetledi:

    “Uluslararası arenada enleminizi, boylamınızı belirleyecek olan bilimsel çalışmalardır.”

    Bilim dünyası ve akademik çevrenin devletin zirvesinde ödüllendirilmesi konusunda bir önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün hakkını teslim etmek gerekiyor. Bu töreni Çankaya Köşkü’nün ev sahipliğine geçiren o olmuştu. Nitekim, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da dünkü konuşmasında selefinin katkısını andı.

    TÜBİTAK örneğiyle eleştirdi

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönetim, eğitim ve Türkçenin kullanımı açısından manşete aday birçok cümleler barındıran konuşmasının bir bölümü yine paralel yapı üzerineydi.

    Türkiye’nin paralel yapıyla mücadelesini kazandığını, bu engelin aşılmasıyla sadece siyasetin ve ekonominin değil eğitimin ve bilimin de önünün açıldığını söyleyen Erdoğan, kendilerine verilen olanakları bilim ve insanlığın yararı için kullanmak yerine vatana ihanet için kullananların bilim dünyasının yüz karaları olduğunu kaydetti. Yakın geçmişi anlatırken, gizli bir yapının TÜBİTAK içinde bünyeyi sardığını belirten Erdoğan, “Bilim üretmesini beklediğimiz TÜBİTAK, kendi ülkesinin cumhurbaşkanını, başbakanını, genelkurmay başkanını dinlemek gibi haince bir planın ne yazık ki zemini oldu. ‘Kriptolu telefon ürettik’ dediler, ellerindeki şifrelerle bu telefonları dinlediler” dedi.

    ‘Vakti gelince görüşürüm’

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın paralel yapıya dönük olarak dozu uzunca bir süredir azalmayan sert ifadelerini dünkü törende de dinledik. 14 Aralık operasyonunun ardından, Erdoğan’ın hemen her konuşmasında bu konu genişçe yer tutuyor.

    Konu, Fethullah Gülen hakkında, kırmızı bülten sürecini de barındıran yakalama kararı çıkmış olması nedeniyle de çok güncel.

    Bu nedenle, törenin ardından verilen resepsiyonda, ödül alan bilim insanları ve konuklarla sohbet ederken tokalaştığımız Erdoğan’la bir meklektaşımızın esprisiyle başlayan diyaloğun konusu da bu oldu.

    Törende verdiği mesajların üzerine soru yanıtlamak istemediği belli olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fethullah Gülen’in iadesi için ABD Başkanı Obama’ya mektup yazmayı düşünüyor musunuz” sorusuna, “Ben zaten bu konuyu kendisiyle daha önce görüştüm” yanıtını verdi.

    Nitekim, benim de takip ettiğim, Galler’de düzenlenen NATO Zirvesi’nde Erdoğan’ın Obama ile yaptığı baş başa görüşmenin önemli gündem maddelerinden biri Gülen’in iadesi meselesi olmuştu. Erdoğan, o yolculuk dönüşünde, sorularımızı yanıtlarken, iki ülkenin istihbarat kurumlarının bu konuda çalışma yapacağını açıklamıştı.

    Ardından, BM Zirvesi’nde de Erdoğan ile Obama bir araya gelmiş ve konunun ele alındığı iddiası da kamuoyuna yansımış, ancak doğrulanmamıştı.

    Dünkü sohbet sırasında, Obama’yı kastederek, “Yeni bir girişimiz olur mu?” sorusunu yönelttiğimiz Erdoğan, “Vakti zamanı gelince o da olur” yanıtını verdi. “Yakın zamanda olur mu?” ısrarı üzerine de, “Şimdi konuşturmayın beni” dedikten sonra, “Vakti saati gelince o da olur” ifadesini yineledi.

    ABD’nin, Gülen konusunda Türkiye’nin yaklaşımına ne oranda destek verdiğine ilişkin soru işaretleri bir hayli fazla.

    Ancak uluslararası boyutu da olan bir adli süreci ifade eden iade ya da deport konusunda hem Erdoğan’ın hem de hükümetin keskin tutumu ortada.

    Şu anda hukuki ve diplomatik kuralları belli, ancak uzun bir prosedür yürütülüyor. Bize verdiği yanıttan anlıyoruz ki Erdoğan, bu süreç yürürken, gerekli gördüğü zaman konunun Türkiye için önemini Obama ve ABD yönetimine yeniden hatırlatacak.

    Çiçek: Bu konunun görüşülmesi yanlış

    Dünkü resepsiyonda, Meclis Başkanı Cemil Çiçek’le de sohbet olanağı buldum. Malum, dört eski bakanla ilgili olarak Yüce Divan’a sevk kararı verip vermeyeceği merakla beklenen Meclis Soruşturma Komisyonu etrafında bir tartışma yürüyor.

    Konunun güncel boyutu, Ak Parti grup yönetiminden bazı isimlerin, Yüce Divan’a sevk kararı çıkmaması için komisyon üyeleriyle görüşme yaptığı iddiası.

    Dün bu iddiaları sorduğumuz Çiçek, “Böyle bir bilgi bende yok” dedikten sonra, Meclis Başkanlığı olarak bu sürece müdahil olmadıklarını, 9 Ocak’tan önce kendilerine düşen bir yükümlülük bulunmadığını söyledi.

    Çiçek, bir meslektaşımın, “Komisyonun Ak Partili üyeleriyle Ak Parti yöneticilerinin görüştüğüne ilişkin” iddiaları anımsatması üzerine, “Ak Parti yönetimi ile Başbakan ya da komisyon üyeleri soruşturma komisyonunu mu, bütçeyi mi konuştular, bende o yönde bilgi yok. Ancak o görüşmelerde bu konu görüşülmüşse (dört bakanın durumu) doğru değil” dedi.

    Çiçek, bu sürece müdahil olduğu yönündeki iddialara karşılık, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, İzmir’de bir savcıyı aramasının yargıya müdahale olarak algılandığını anımsatarak, kendisinin komisyon başkanı ya da üyeleriyle yaptığı bir görüşmenin de aynı çerçevede eleştirileceğini söyledi.

    Çiçek, yargıda olan bir konunun bu şekilde tartışılmasının doğru olmadığını, ancak Türkiye’de birçok yasa maddesinin ölü hale geldiğini vurguladı.

  • Ester Satorova hangi sporcu ile nişanlandı

    Ester Satorova hangi sporcu ile nişanlandı

    Ünlü tenisçi Tomas Berdych uzun zamandır birlikte olduğu kız arkadaşıyla nişanlandı. Model olan Ünlü tenisçi Tomas Berdych’in sevgilisi Ester Satorova ile nişanlandı. Ester Satorova Ünlü tenisçi Tomas Berdych’in hiçbir maçını kaçırmamasıyla dikkat çekiyor. Geçtiğimiz günlerde Nusr-et ile resmini instagram hesabından paylaşan güzel model oldukça ilgi gördü.

  • Barcelona zoru başardı

    Barcelona zoru başardı

    Türk asıllı Alman hakem Deniz Aytekin’in yönettiği mücadelede İspanya’nın Barcelona takımı, Fransa ekibi Paris Saint-Germain’i (PSG) Camp Nou’da ağırladı.

    İlk maçta deplasmanda PSG’ye 4-0 yenilen Barcelona, rövanşta ilk atağında golü buldu. Henüz 3. dakikada Rafinha’nın sağ kanattan ortasını uzaklaştırmaya çalışan PSG defansının hatasında araya giren Luis Suarez, kafa vuruşuyla topu kaleye gönderdi. PSG’li Thomas Meunier, topu kale çizgisinden çıkarmaya çalışsa da golü engelleyemedi ve Barcelona 1-0 öne geçti.

    Ataklarını sıklaştıran Barcelona’da Suarez’in ara pasında ceza sahasının sol tarafında topla buluşan Andres Iniesta, zor pozisyonda topu kaleye doğru çevirdi. PSG’li Layvin Kurzawa, ters bir vuruş yaparak meşi̇n yuvarlağı 40. dakikada kendi̇ kalesi̇ne gönderdi̇ ve Katalan temsilcisi, soyunma odasına 2-0 önde girdi.

    İkinci yarıya da ataklarla başlayan Barcelona, farkı 3’e çıkardı. Neymar’ın ceza sahasında PSG’li Meunier tarafından düşürülmesinin ardından hakem Deniz Aytekin penaltı noktasını gösterdi. Lionel Messi, penaltıyı gole çevirerek takımını 3-0 öne geçirdi.

    Bu golün ardından toparlanan PSG’de 52. dakikada Edinson Cavani’nin şutunda top direkten döndü. Kontrataklarla etkili gelen PSG’de, Lucas’ın uzun ara pasında topla bir kez daha buluşan Cavani, 62’nci dakikada düzgün bir vuruşla takımını rahatlatan golü atarak skoru 3-1’e getirdi.

    Pes etmeyen Barcelona, 88’inci dakikada Neymar’ın frikikten attığı şık golle skoru 4-1’e getirdi. Suarez’in düşürülmesiyle bir penaltı daha kazanan Barcelona’da topun başına geçen Neymar, 90+1’inci dakikada bir kez daha ağları sarsarak skoru 5-1 yaptı.

    Turu geçmek amacıyla kaleci Marc-Andre ter Stegen dahil 11 kişiyle rakip alanda baskı kuran Barcelona’da Neymar’ın ceza sahasına doldurduğu topa gelişine vuran Sergi Roberto, 90+5’te skoru 6-1’e getirdi ve karşılaşma bu skorla sona erdi.

    Barcelona’da maça yedek kulübesinde başlayan milli futbolcu Arda Turan, 65’inci dakikada oyuna dahil oldu.

    – Barcelona tarihe geçti

    Katalan temsilcisi, ilk maçta deplasmanda 4-0 yenildiği PSG’yi 6-1 yenerek büyük bir başarıya imza attı ve adını çeyrek finale yazdırdı.

    Bu sonuçla Barcelona, Şampiyonlar Ligi tarihinde 4 farkla geriden gelerek tur atlayan ilk takım olarak tarihe geçti.

    Dortmund 4 golle çeyrek finalde

    Gecenin diğer karşılaşmasında Almanya ekibi Borussia Dortmund, ilk maçta deplasmanda 1-0 yenildiği Portekiz temsilcisi Benfica’yı Signal Iduna Park’ta konuk etti.

    Karşılaşmaya hızlı başlayan ev sahibi Borussia Dortmund, ilk köşe vuruşunu golle sonuçlandırarak 1-0 öne geçti. 4. dakikada Ousmane Dembele’nin ön direğe doğru kullandığı köşe vuruşunda Christian Pulisic topu arka direğe doğru keserek Pierre-Emerick Aubameyang ile buluşturdu. Gabonlu golcü, düzgün bir kafa vuruşuyla takımı adına fileleri havalandırdı.

    Karşılıklı ataklarla geçen ilk yarıda başka gol olmadı ve Borussia Dortmund, devreyi 1-0 önde kapattı.

    İkinci yarıda oyunun kontrolünü ele alan Borussia Dortmund, üst üste goller buldu. 58’inci dakikada Lukasz Piszczek’in ara pasıyla ceza sahasında topla bulaşan 18 yaşındaki ABD’li oyuncu Pulisic, bekletmeden sert bir vuruşla takımını 2-0 öne geçirdi.

    61’inci dakikada Marcel Schmelzer’in sol taraftan ortasında ceza sahasında topla buluşan Aubameyang, yakın mesafeden meşin yuvarlağı filelere gönderdi: 3-0.

    Hız kesmeyen Almanya temsilcisinde Aubameyang, 85’inci dakikada bir kez daha sahneye çıktı ve kendisinin üçüncü, takımının dördüncü golüne imza attı.

    Kalan dakikalarda başka gol olmayınca Borussia Dortmund, karşılaşmayı 4-0 kazandı ve adını çeyrek finale yazdırdı.

  • Bu mutluluğu ondan almak istemezdim

    Bu mutluluğu ondan almak istemezdim

    Uludağ Üniversitesi’nde katıldığı söyleşide bir öğrencinin “Bursaspor dışında başka bir kulüpte oynamak isteseydiniz hangi kulübü tercih ederdiniz?” sorusuna deneyimli oyuncu, şu yanıtı verdi:

    “Açıkçası ben değil bütün futbolcuların istediği ve hissettiği şöyle bir şey vardır, profesyonel olmak ama içinde amatör ruhu barındırabilmek. Kariyerimde bugün geldiğim nokta itibarıyla ‘Nereye gitmek ve hangi kulüpte oynamak mutlu eder’ diye sorarsanız, başladığım yere dönmek beni çok mutlu ederdi. Arjantin’de altyapıda ilk günlerimi yaşadığım, 5-10 yaş arasında oynadığım kulübüme geri gidebilirsem gerçekten çok büyük mutluluk hissedeceğim. Bugün bir yere gidecek olursam ya da bunu seçebilecek durumda olursam bu başladığım yer olacak.”

    Bursaspor ile ilgili duygularını aktaran Batalla, “Bir futbolcunun isminin kulübün ismiyle bütünleşmesi nadir olur. Ben bunları Bursaspor’da yaşadım. Bursaspor ismini duyduğumda hissettiğim duygu aidiyet.” ifadelerini kullandı.

    Batalla, Bursaspor taraftarlarının maçlardan önce kendisine yönelik tezahüratları konusunda “Bursaspor taraftarına karşı barındırdığım hisleri açıklamak çok zor. Bu tarz duyguları futbolcular olarak biz kendi aramızda konuşuruz. Futbolu bıraktığınızda bu duyguları özlersiniz. Anlık gelişen duygulardan biri. Mutlaka güzel duygular ama o anda hazırlandığınız ve oynamanız gereken bir maç olduğunu hatırlamaya çalışıyorsunuz.” diye konuştu.

    Arjantinli oyuncu, gelecekte antrenörlüğü düşünüp düşünmediğiyle ilgili olarak, mutlaka futbolun içinde bulunacağını ancak şu an için antrenörlüğü hayal etmediğini kaydetti.

    Bir öğrencinin, “Bir Arjantinli olarak Maradona mı yoksa Messi mi daha iyi?” sorusuna Batalla, “Bu şu ana kadar sorulan soruların en zoruydu. Benim geldiğim jenerasyon çocukken sokakta Diego’nun ismiyle oynardı. Diego’yu severken Messi gibi birinin çıkmasını hayal etmiyor ve önüne geçmesini istemiyorduk. Arjantinli olmalarından dolayı çok şanslıyız. Ben onların ikisini karşılaştırmayı uzun süre önce bıraktım.” yanıtını verdi.

    “Bir ülkenin milli takımında o ülkenin gerçek vatandaşları oynamalı”

    Pablo Martin Batalla, Türk Milli Takımı formasını giymek isteyip istemeyeceği yönündeki soru üzerine, şunları söyledi:

    “Bir ülkenin milli takımında o ülkenin gerçek vatandaşları oynamalı. Bunu da şuradan yola çıkarak hesapladım. Ben bir kez Arjantin 17 Yaş Altı Milli Takımı’nda forma giymiştim. Dolayısıyla o mutluluğu hissettim ve duyguyu yaşamıştım. Türk Milli Takımı’nda oynamak için de açıkçası gerçek fırsatım hiçbir zaman olmadı. Olsaydı bile bu mutluluğu Türkiye’de doğmuş birinden almak istemezdim.”

    “Bu sezonki kalitemiz, yukarılara oynamak için yeterli değil”

    Takımının bu sezon gösterdiği performansla ilgili soruları yanıtlayan Batalla, “Bu sezonki kalitemiz, yukarılara oynamak için yeterli değil. Takımın kaptanı olarak söylemeyelim ki takımda yapabileceğinden biraz az çalışan oyuncu yok. Herkes elinden geleni yapıyor. Bunun sözünü verebilirim. Haziran geldiğinde herkes önüne şapkasını koyacaktır. Değişiklik gerekiyorsa yapılacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

    Bu arada program sırasında soru sormak için söz alan bir kişinin “Batalla bizde ölene kadar oynasın, tabutunu biz taşırız.” diye bağırması deneyimli oyuncu ve salondakileri güldürdü.

    Söyleşi sonunda öğrenciler, Pablo Martin Batalla ile hatıra fotoğrafı çektirdi.

  • Milyon dolarlık yarış atları İstanbul’a geliyor

    Milyon dolarlık yarış atları İstanbul’a geliyor

    Festivale yurt dışından 22 yabancı safkanın katılması bekleniyor.Longines Uluslararası Yarış Festivali kapsamında İstanbul’a gelen ve değeri milyon doları bulan atlar arasında, Godolphin, Coolmore gibi Dubai Emiri Sheikh Mohammed Bin Rashid Al Maktoum’un atlarıyla, şimdiye kadar koştuğu hiçbir yarışta geçilemeyen Waneta da yer alıyor.

    İlk olarak 1990 yılında gerçekleştirilen yarış festivalinde, 3 Eylül’de IFAHR, Anadolu, İstanbul koşuları, 4 Eylül de ise Malazgirt, Boğaziçi, Topkapı ve Trakya koşuları düzenlenecek. Türkiye’de 1990’larda başlayan uluslararası yarışlar, 2008 yılından bu yana ise her sene Eylül ayının ilk haftasında TJK Veliefendi Hipodromu’nda festival havasında organize ediliyor.

    Pazar günü koşulacak 2. Grup Longines Topkapı Kupası festival kapsamındaki en önemli yarış olarak öne çıkıyor. Yarış, 1600 metrelik bir mesafede, 3 yaş ve üstü safkan atların katılımıyla yapılacak.

  • Tenisçi Petra Kvitova’ya evinde bıçaklı saldırı

    Tenisçi Petra Kvitova’ya evinde bıçaklı saldırı

    Kariyerinde iki Wimbledon şampiyonluğu olan 26 yaşındaki ünlü Çek tenisçi Petra Kvitova, ülkesinde Prostejov kentindeki evinde bıçaklı saldırıya uğradı.

    Petra Kvitova saldırıda sol elinden yaralandı.

    Kendisini gaz sayaçların ölçen bir görevli olarak tanıtan saldırganın Kvitova’nın boğazına bıçak dayadığı, yaklaşık 5 bin Çek Kronu (Yaklaşık 675 Türk Lirası) nakit para çalarak kaçtığı bildiriliyor.

    BBC’nin edindiği bilgilere göre solak tenisçi, sol elinin dört parmağından yaralandı.

    Tenis kariyeri tehlikeye giren Kvitova ameliyata alındı.

    ‘Hayatta kaldığım için şansılıyım’

    Kvitova ise sosyal medyada yayımladığı mesajda “Hayatta kaldığım için şanslıyım” dedi.

    2011 ve 2014’te Wimbledon Tenis Turnuvası’nda tek kadınlarda şampiyon olan Kvitova halen dünya sıralamasında 11. sırada bulunuyor.

    Petra Kvitova menajeri Karel Tejkal ise olayın bir ev soygunu olduğunu söyledi.

    Karel Tejkal “Sıradan bir suçtu, kimse onu Petra Kvitova olduğu için hedef almadı” dedi.

  • Savaştan kaçtı milli takıma seçildi

    Savaştan kaçtı milli takıma seçildi

    Abdulmalek Mardinli 17 yaşında. Almanya’da başlayan hayatı, memleketi Suriye’de devam etti. 2010 yılında annesinin doğup büyüdüğü Türkiye’ye yaptıkları ziyaret onun hayatını değiştirdi.

    Suriye’de patlak veren iç savaş yüzünden ülkelerine dönemeyen Mardinli ailesi, ikinci vatanları olan Türkiye’ye yerleşti.

    Yaşanan tüm bu zorluklar, Türkiye’ye gelen Abdulmalek Mardinli’yi, başarılı bir cimnastikçi olma hayalinden vazgeçiremedi. Daha iyi olabilmek için iki kat fazla çalıştı. Mersin’de Gençlik ve Yaşam Merkezi Spor Kulübü ile tanışan Abdulmalek, annesi sayesinde Türk vatandaşlığına geçti.

    İki yıl önce katıldığı Türkiye Şampiyonası’nda elde ettiği üçüncülük, ona milli takımın kapısını açtı. Ay Yıldızlı mayoyla iki uluslararası organizasyonda mücadele etti.

    Abdulmalek Mardinli 2020 Olimpiyatları’nda Ay Yıldızlı formanın hayalini kuruyor:

    “Hırs yaptım aslında, iyi bir sporcu değildim. Çift antrenman yaptım. Daha iyi bir sporcu oldum. Hedefim Avrupa Şampiyonu olmak ve 2020 Olimpiyat Oyunları’na katılmak.”

    Abdulmalek, çalışmalarını, kendisi gibi sporcu olan abisi Murad ve eski milli cimnastikçi Manolya Akın denetiminde sürdürüyor.İlk hedef, daha önce kıl payı kaçan Türkiye Şampiyonluğu. Ancak Abdulmalek’in hedeflerine giden yolda, çözülmesi gereken önemli sorunlar var.

    Abdulmalek Mardinli’nin antrenörü Manolya Akın, federasyondan yeterli destek görmediklerini söylüyor:

    “Bireysel sporlarda Türkiye’nin talihsizliği bizim de talihsizliğimiz. Kendi yağımızda kavrulmaya çalışıyoruz. Olimpiyat hedefleyen bir sporcunun ekibi ve sponsoru olması gerek. Geçtiğimiz sene Türkiye üçüncüsü olan Malik, şartlarımız daha iyi olsaydı birinci olurdu.”

    Abdulmalek, Mersin’de annesi, babası, iki ağabeyi, ablaları ve yeğenleriyle bir arada. Ailenin reisi Muhammed Mardinli, eski Suriye cimnastik şampiyonu. Suriye’de kendine ait dükkanları varken, şimdi işsiz. En büyük destekçisi eşi Aynur Mardinli.

    Türkiye’de sıkıntılı günler geçirdiklerini söyleyen Aynur Mardinli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a mektup yazarak oğlu için yardım istediğini anlattı:

    “Suriye’de durumumuz çok iyiydi, varımızı yoğumuzu orada bıraktık. Zor durumdayız. Abdulmalek’in önemli yerlere gelmesini istiyoruz. Bu çocuğa destek lazım. Bunun için Recep Tayyip Erdoğan’a bile mektup yazdım. Benim TC kimlik numaramı, oğlumunkini de ekledim. Ama maalesef daha cevap gelmedi.”

    Mardinli ailesinin geleceği için en küçük oğullarının başarısı büyük önem taşıyor. Onların en büyük hayali Abdulmalek’i olimpiyatlarda görebilmek.

  • Monte carlo rallisinde ölümlü kaza

    Monte carlo rallisinde ölümlü kaza

    Dünya Ralli Şampiyonası’nın ilk ayağı olan Monte Carlo Rallisi’nde yaşanan kazada, bir seyirci hayatını kaybetti.

    Organizasyonun internet sitesinden yapılan açıklamada, Yeni Zelandalı pilot Hayden Paddon’ın kullandığı otomobilin viraj alırken buz tutan pistte kontrolünü kaybederek kaydığı ve tribünde oturan bir izleyiciye çarptığı ifade edildi.

    Yaralanan izleyicinin helikopterle Nice kentindeki bir hastaneye kaldırıldığı ve tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığı belirtildi.

    Açıklamada, kaza hakkında soruşturma açıldığı aktarılırken, vefat eden seyircinin ailesine ve yakınlarına başsağlığı dilendi.

  • Galibi Sebastien Loeb

    38. Dakar Rallisi’nin 5. etabını, otomobil kategorisinde Fransız Sebastien Loeb, motosiklet sınıfında ise Büyük Britanyalı Sam Sunderland kazandı.Paraguay, Bolivya ve Arjantin’in ortak düzenlediği 2017 Dakar Rallisi’nin 5. etabı, Bolivya’nın Tupiza ile Oruro kentleri arasındaki 447 kilometrelik parkurda yapıldı.Otomobil sınıfında birinciliği, 2 saat 24 dakika 3 saniyelik derecesiyle Peugeot Total takımından Sebastien Loeb elde etti. Dünya Ralli Şampiyonası’nı (WRC) 9 kez kazanan Fransız sürücünün, 44 saniye arkasındaki Nani Roma 2’nci, bir dakika 31 saniye gerisindeki Stephane Peterhansel ise 3’üncü oldu.WRC otomobil kategorisinde 6 şampiyonluğu bulunan Peterhansel, böylece genel klasmanda liderliği ele geçirdi. Organizasyonda ikinci kez etap birinciliğine ulaşan Loeb ise 1:09 dakika geriden 2’nciliğe yerleşti. MOTOSİKLETTE YENİ LİDER SUNDERLANDMotosiklet kategorisinde ilk sırayı, 2 saat 21 dakika 51 saniyelik zamanıyla Red Bull KTM takımından Sam Sunderland elde etti.Büyük Britanyalı pilotu, 7:07 dakika geriden Paulo Gonçalves, 7:29 dakika geriden de Adrien van Beveren izledi.Sunderland böylece en yakın rakibinin 12 dakika önünde genel klasman liderliğine yükseldi.Dakar Rallisi’nin 6. etabı, Bolivya’nın Oruro ile La Paz kentleri arasındaki 513 kilometrelik parkurda düzenlenecek. 12 etap sürecek Dakar Rallisi, 14 Ocak’ta Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te son bulacak.