Kategori: Magazin

Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Şeyda Atabay konu hakkında şu bilgileri verdi:

“Çoğunlukla ileri yaşlarda yani 60’lı yaşlarda görülen katarakt bebeklik çağlarında da görülebilir. Bebeklik çağında görülen katarakt doğuştan olabildiği gibi hayatın ilk yıllarında da ortaya çıkabilir.

Doğumda ortaya çıkan katarakt konjenital katarakt olarak adlandırılır ve annenin gebelik döneminde geçirmiş olduğu enfeksiyon, gebelikte kullandığı ilaçlar başlıca nedenlerdir. Ancak bazen de hiçbir neden olmadığı halde bazı çocuklarda yine de ‘doğuştan katarakt’a rastlanabilir.

Bebek ve çocuklarda olan katarakt yoğun olduğunda dışarıdan bakıldığında dikkatli ebeveynler tarafından farkedilebilir. Ancak çok yoğun olmadığında farkedilmesi zordur.

Belirtileri arasında sayabileceğimiz özellikler olarak; Bir göz bebeğinin diğerinden farklı olması, Katarakt olan gözün beyaz ve donuk renkte olduğu görünebilir. Diğer bir özellik ise; Göz kayması (şaşılık); Özellikler bebeklik çağlarında ortaya çıkan göz kaymalarında esas nedenin ‘Konjenital Katarakt’ olabileceği unutulmamalıdır.

Bebek ve çocuklarda katarakt varlığının en büyük zararı göz tembelliği yapabilmesidir. Bu nedenle erken tanı ve erken tedavi ile göz tembelliği önlenebilir.

Kataraktın tek tedavi yöntemi cerrahidir. Ameliyatın ne zaman olması gerektiği ancak; kataraktın yoğunluğuna, tek veya çift taraflı olmasına göre detaylı bir göz muayenesinden sonra göz uzmanı tarafından karar verilir; Bütün kataraktlar aynı şekilde olmaz. Genelde bütün lensin bulanıklaşması şeklindedir. Diğerlerinde ise sadece bir bölümde oluşup sonra lensin diğer bölümlerine yayılmaya başlar. Kataraktın gelişmesi yıllar alırken, bazı durumlarda ise birkaç ay sürebilir. Katarakt iki gözde de aynı anda ama farklı oranda gelişebilir.

Doğuştan Kataraktlı çocukların yaklaşık yüzde 25 – 50’sinde Katarakt ile birlikte göz tansiyonlarının olabileceği de unutulmamalıdır!” (İLKHA) 

Ramazan Bayramı’nda tüketilmesi ve tüketilmemesi gereken yiyecek ve içeceklerle ilgili tavsiyelerde bulunan Uzman Diyetisyen Uğurcan Başhan, bayramlarda en çok tercih edilen tatlı ve et tüketimi hususuna dikkat çekti.

Bayramlarda kişilerin beslenme konusunda bazı hassasiyetleri göz ardı ettiğini belirten Başhan, “Ramazan Bayramı bizim dini olarak kutladığımız iki bayramdan bir tanesi. Geleneklerimizde bir bayram namazından sonra aile içerisinde bir kahvaltı kültürümüz vardır. Kahvaltıdan sonra akraba ziyaretimiz oluyor. Yemek ısmarlanırken masada çeşit çeşit pastalar ve yemekler bulunur. Gittiğimiz yerlerde ev sahibini kıramadığımız için mecburen yemek ve tatlı yiyoruz ama ne yediğimize dikkat etmiyoruz.” dedi.

“Tatlıları tüketirken kendi sağlığımızı dikkate alarak porsiyonlara bölmeliyiz”

Şerbetli yerine sütlü tatlı tüketimini öneren Başhan, “Bayramın ilk 3 gününde yiyeceğimiz yemeklerin porsiyonlarına ve özellikle kahvaltı sonrasındaki şekerli yiyeceklere çok dikkat etmeliyiz. Tatlıları tüketirken kendi sağlığımızı dikkate alarak porsiyonlara bölmeliyiz. Bunları yapmamız lazım çünkü şeker dengemizi bozar. Ayrıyeten yağ depolanır ve şeker düzenimiz bozulur. Bu yüzden çok dikkat edilmeli. Şerbetli tatlılar yerine sütlü tatlılara çok önem vermeliyiz.” ifadelerini kullandı.

Aşırı et tüketiminin bazı hastalıklara öncülük ettiğini hatırlatan Başhan, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

“Et ve protein tüketimi yöremizdeki oranı çok yüksektir. Gut hastalığının birinci sebebi fazla et tüketiminden kaynaklanıyor. Buna da çok dikkat etmeliyiz. Çünkü normal günlerimizde çok et tüketiliyor. Bayramda da herkes et ve pilav yaptığı için daha çok tüketiyoruz. Bu yüzden bayramın bir günü et tüketmeliyiz diğer günü ise sebze veya bakliyat tüketimine önem vermeliyiz. Bu şekilde yapılırsa bayram bizim için sağlıklı geçecektir.” (İLKHA)

Uzman Diyetisyen Melike Çetintaş konu hakkında şu bilgileri verdi:

“11 ayın sultanı Ramazan-ı Şerifin sonuna geldik. Bu süreçte uzun süre açlığa alışan vücudun normal düzene sağlıklı bir şekilde geçmesi önemli. Oruçtan bayrama geçişte özellikle beslenmemize dikkat etmemiz gerekiyor.

Güne hafif bir kahvaltı ile başlanmalı

Günün en önemli öğünü olan kahvaltıyı atlamayın. Bayram sabahına hafif bir kahvaltı yaparak başlayın. Peynir, zeytin, yumurta, tam buğday ekmeği ve yeşilliklerle kendinize güzel bir kahvaltı hazırlayabilirsiniz.  Kavurma, sucuk, salam vb. işlenmiş et ürünlerinden ve börek, poğaça gibi hamur işlerinden mide sağlığınız için uzak durun.

Sütlü tatlılar tercih edilmeli

Ramazan’da azalan öğün sayısının bayramla birlikte artması; mide ağrısı, şişkinlik, hazımsızlık, mide yanması gibi bazı sindirim sistemi şikayetlerine yol açabilmektedir. Ayrıca bayramda gelenekselleşen hamur işleri (baklava, börek vb.), çikolata, şeker gibi karbonhidrat içeriği ve glisemik indeksi yüksek besinlerin tüketimi hem sindirim sistemi rahatsızlıklarına hem de kan şekeri seviyesinde dalgalanmalara sebebiyet verebilmektedir. Kan şekeri dengesizliği hızlı acıkma, halsizlik, yorgunluk ve gerginlik gibi sorunlara neden olabilmektedir. Tatlı tüketilecekse şerbetli, hamurlu tatlılar yerine sütlü tatlılar tercih edilmeli ve tatlı tüketimi doyumluk değil, tadımlık olmalıdır. Tüketilen tatlılardan sonra kan şekerini dengeleyebilmek için bir çay bardağı süt veya 2 kaşık yoğurt tüketebilirsiniz.

2 LT su içmeyi ihmal etmeyin

Ramazan ayında su ve sıvı tüketiminin azalmasından dolayı oluşan ödem ve kabızlık problemlerini azaltmak için günde en az 2-2.5 litre su içmeye özen gösterin. Kekik, rezene, yeşil çay gibi hazımsızlığa iyi gelen bitki çaylarından günde 2 fincan tüketebilirsiniz. Kahve tüketimini ise günde 2 fincan ile sınırlandırın.

Akdeniz Tipi beslenme uygulayın

Uzun süre açlığa alışmış mideyi yormadan normal düzene geçebilirsiniz. Özellikle bir öğünde kaliteli protein kaynağı olan köfte, tavuk, dana antrkiot, peynirli salata tüketmek hem tokluk hissini arttırır hem de kilo vermek isteyen kişiler için güzel bir yağ kaybı sağlar. Bağırsakların çalışması ve lif tüketiminin artması için de günün diğer öğününde sebze yemeklerine yer vermelisiniz. Ara öğünlerde 1 avuç içi meyve tüketmek hem tatlı krizlerinizi azaltır hem de yeterli vitamin almanızı sağlar.

Ağır egzersiz yerine hafif tempoda yürüyün

Havalar ısındı, hareketsiz kaldığımız bir dönemin sonuna geldik. Bazal metabolik hızı arttırmak, bayram kaçamaklarını dengelemek ve kan şekerini düzenlemek için yürüyüş yapmak önemli. Özellikle herhangi bir öğünü tükettikten 30-45 dk sonra hafif tempoda yürümek yağ kaybını hızlandırır. Kilo vermek gayesindeyseniz ağır egzersizler planlamak yerine haftada 3-4 gün hafif tempolu yürüyüşler planlayabilirsiniz.

Her ziyarette küçük porsiyonlar tüketin

Bayram ziyaretleri bol yemeli ve kaçamaklı geçiyor. Çevrenin ısrarcı tutumuna karşın her ziyarette her besinden yemek yerine az porsiyonlarda kaçamaklar yapmaya çalışın. Bir seferde çok fazla yeseniz bile telafi etmek için günün kalanından kendinizi aç bırakmayın. Böyle bir durumda vücudun yağ depolama eğilimi daha da artıyor. Yanınıza kuruyemiş, kuru meyve gibi ara öğünler alarak 3 saatten fazla aç kalmamaya çalışın.” (İLKHA)