Blog

  • Kuzey Kore: Hidrojen bombası denedik

    Kuzey Kore: Hidrojen bombası denedik

    Kuzey Kore, ilk kez hidrojen bombası denediğini açıkladı. Devlet televizyonundan yapılan açıklamada, denemenin başarılı olduğu duyuruldu.

    Bu açıklamadan, hemen önce Güney Kore, Kuzey Kore’nin Punggye-ri nükleer tesisleri yakınında 5.1’lik bir sarsıntı kaydedildiğini duyurmuştu. Kuzey Kore’nin açıklamasının ardından bunun bir deprem değil, hidrojen bombasının yarattığı sarsıntı olduğu anlaşılıyor.

    Devlet televizyonunda yapılan resmi açıklamada, “Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, ilk hidrojen bombası denemesini 6 Ocak 2016’da saat 10.00’da başarıyla gerçekleştirmiştir” denildi.

    Açıklamada, ABD’yi hedef alan ifadeler de yer aldı, ülkenin, ‘ABD’nin düşmanca politikalarına’ karşı nükleer programına devam edeceği belirtildi.

    Ayrıca açıklamada, bunun, Kuzey Kore’nin dördüncü nükleer denemesi olduğu ifade edildi.

    Kuzey Kore’den gelen bu açıklamanın ardından, Güney Kore’de acil güvenlik toplantısı yapıldı. Başkanlık Sarayı’nda yapılan toplantının ardından yapılan açıklamada, “Yapılan bu denemeye karşı mümkün olan tüm önlemler alınacaktır, buna olası BM yaptırımları da dahil” denildi.

  • Artık hiçbirimiz ucuz ürün alacak kadar zengin değiliz!

    Artık hiçbirimiz ucuz ürün alacak kadar zengin değiliz!

    Yaklaşık iki yüzyıllık marka Brooks Brothers’la Türk insanının tanışması üç yıl öncesine dayanıyor. Ama modaseverler ABD’de ‘Başkanların markası’ olarak anılmasından dolayı uzun süredir biliyorlar markanın kodlarını. Türkiye’ye gelişi Rahmi Koç’un kurduğu RMK Classic’in çabalarıyla oldu. Başında uzun bir süredir güçlü bir kadın; Füsun Kuran var. Füsun Kuran’la markanın yeni sezon trendlerini konuştuk.

    Bu sezon ekose, flannel, tüvit gibi geleneksel kumaşların yeni dikim tarzıyla buluştuğu süveterleri çok sevildi…

    Zac Posen gibi iyi bir tasarımcının Brooks Brothers’ın tüm kadın koleksiyonunu tasarlaması fark yaratan bir adım. Bu sezon elbiseler Viktoryen dönemin romantizmini yansıtan çiçek desenleriyle zenginleşiyor.

    Şıklığın tanımı günümüzde değişmiş gibi görünse de bu pek doğru değil. Şıklık hâlâ aynı kaliteyi istiyor değil mi?

    Şıklık ve kalite her dönem önemini koruyor. Bunun yanı sıra dikkat edilmesi gereken bir diğer konu da zamansız tasarımlar. Çünkü trendler gelip geçici. Oysa zamansız tasarımlar, her dönem için en iyi yatırım.

    Tekdüzelikten uzak bir yıl olacak

    Moda ‘tolere edilebilir lüks’ olarak tanımlandığından krizlerden ne derece etkileniyor?

    İşini çok iyi yönetip, öngörüleri kuvvetli olanlar sağlıklı ve başarılı işlerini sürdürmeye devam edecekler. Kriz dönemlerimizde moda hep çok uçlara gider. Tekdüzelikten uzak, mutluluğu modacıların tasarımlarında aradığımız bir yıl olacak.

    Al-at dönemi neredeyse bitti değil mi?

    “Ucuz ürün alacak kadar zengin değilim” cümlesi değerini koruyor. Kaliteli olanı alma kuralı kimileri için değişmedi. Alışveriş yaparken trendlerin çağrısına kapılmadan zamansız olanı bulmak önemli.

    Kökleri 1818’e kadar uzanan ABD’nin ilk hazır giyim markası Brooks Brothers’ın dünyanın her yanında 600 civarı satış noktası bulunuyor. Brooks Brothers’ın müşterileri arasında George H. W. Bush, Bill Clinton, Barack Obama gibi Amerikan devlet başkanları var.

  • İstikrarsızlaşan Makedonya ve Arnavut faktörü

    İstikrarsızlaşan Makedonya ve Arnavut faktörü

    Makedonya’da nüfusun yarıdan fazlasını oluşturan Makedonlar ile yüzde 25’in üzerindeki Arnavutlar arasında 2001 Ohri Anlaşması’na dayanan bir güç paylaşımı mevcut. Bu paylaşım, bugüne değin iki grup arasında bir bütünleşme meydana getirmediği gibi ülkenin etnik bölünmüşlüğünü daha da derinleştirdi. İki etnik grubun siyasi temsilcileri birbiriyle pek ilgilenmiyor ve kendi gündemlerini takip ediyorlar.

    Makedon ve Arnavut halklar arasında bir ortak vatandaşlık duygusundan söz etmek zor. Dış politika konusunda da iktidarın büyük ortağı Makedon VMRO-DPMNE partisinin (İç Makedon Devrimci Örgütü – Makedonya’nın Ulusal Birliği Demokratik Partisi) savunduğu ve yürüttüğü politikaları, hükümetteki Demokratik Bütünleşme Birliği (BDI) de dahil olmak üzere Arnavut azınlık benimsemiyor.

    Kumanova’daki olayların ardından Arnavutlarla yaşanacak bir zıtlaşma, ülkeyi iç çatışmalara kadar sürükleyebilir. Bu şartlar altında iki bakanın istifası, hükümetin tepkileri yatıştımak için attığı taktiksel bir adım olarak değerlendirilebilir.

    Arnavutlar, ülkenin en kısa zamanda Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşmesini gerek kendileri, gerekse bütün ülke için hayati görüyorlar. Makedonya’nın kuruluşundan beri Yunanistan ile yaşadığı ve ülkenin Avrupa Birliği (AB) ve NATO üyeliği önündeki en büyük engel olan isim sorunu ve buna bağlı olarak VMRO-DPMNE’nin yürüttüğü kimlik politikaları Arnavutların pek de umrunda değil. Ülkenin bu kurumlara üyeliğinin gecikmesi, zaten ülkeye bağlılıkları zayıf olan Arnavutlar arasında sabırsızlık ve bıkkınlığı artırıyor.

    2006 yılından beri Makedonya başbakanlığını yürütmekte olan VMRO-DPMNE lideri Nikola Gruevski, Makedon milliyetçiliğine ve “iç ve dış düşmanlar” argümanına sıklıkla başvuran popülist bir lider. Bu sayede parti tabanının bağlılığını korumayı başaran Gruevski, muhalefet tarafından ülkede yargı bağımsızlığını zedelemekle ve basın üzerinde baskı kurmakla eleştiriliyor. 2005 yılında AB adaylık statüsünü almasına rağmen isim sorunu yüzünden üyelik süreci donmuş durumda olan ülkede hükümet demokratik reformları ağırdan alıyor. Anamuhalefet partisi Makedonya Sosyal Demokratlar Birliği (SDSM) ise hükümetin giderek otoriterleştiği ve seçimlerde hile yaptığı gerekçesiyle yaklaşık bir yıldır meclis faaliyetlerine katılmıyor.

    Son yıllarda hep gündemde olan iktidar-muhalefet gerilimi, Şubat ayından bu yana anamuhalefet lideri Zoran Zaev’in ortaya çıkardığı ve periyodik olarak yayınladığı ses kayıtlarıyla yeniden şiddetlendi. Zaev bu kayıtları, hükümetin yargıyı etkilemeye çalışmak, seçimlerde hileye başvurmak, usulsüz harcamalarda bulunmak ve muhalefete şantaj yapmak gibi hukuksuz ve usulsüz eylemlerin içinde olduğuna birer delil olarak gösterdi. Muhalif gruplar meydanlarda eylemler düzenleyerek hükümeti istifaya davet ettiler ve erken seçim istediklerini dile getirdiler. Bütün bunların karşısında geri adım atmayan hükümet ise Zaev’in yasadışı yollarla elde edilmiş kayıtları yayınladığına dikkat çekerek kendisini casuslukla ve dış güçlerle birlikte hareket etmekle suçladı. Protestolar, 2011 yılında işlenmiş bir cinayetin ardından hükümetin bunu örtbas etmeye çalıştığını işaret eden bir kaydın yayınlanmasıyla iyice arttı. 4-5 Mayıs tarihlerinde Üsküp’te gerçekleştirilen eylemler, polisle göstericiler arasında bir çatışmaya yol açtı ve onlarca kişi yaralandı.

    9 Mayıs günü ise güvenlik kuvvetlerinin aniden Kumanova’daki bir grup Arnavut üzerine başlattığı operasyon ülke gündemini değiştirdi. Operasyon sırasında çıkan ve iki gün süren çatışmalar sekizi polis 22 kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı. Her ne kadar grubun hayatta kalanları teslim alınmışsa da bir hayli beceriksizce yürütüldüğü anlaşılan bu operasyon hükümete büyük bir siyasi maliyet getirdi. Tepkiler karşısında İçişleri Bakanı Gordana Jankuloska ve Ulaştırma Bakanı Mile Janakieski ile beraber Güvenlik ve İstihbarat Kurumu (UBK) Şefi Saso Mijalkov görevlerinden istifa ettiler. Özellikle ülkenin içişleri teşkilatını yıllardır perde gerisinden yönettiği söylenen ve son çıkan kaset tartışmalarının odağında bulunan Mijalkov’un istifası, ülkede bir dönemin kapandığına işaret ediyor.

    Makedonya hükümeti, operasyonun terörist eylem hazırlığındaki Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK) üyelerini etkisiz hâle getirmek amacıyla yapıldığı iddiasındayken grubun aslında devletin bilgisi dâhilindeki bir çete olduğuna ve hükümetin gündem değiştirmek için böyle bir operasyona başvurduğuna dair iddialar da ortaya atılmakta. Zira Şubat ayından beri süregelen kaset tartışmaları ve bunun uluslararası kamuoyunda da yankı bulması hükümeti zor durumda bırakmaktaydı. Ne var ki, yapılan operasyon bu gündemi değiştirmediği gibi hükümete yöneltilen eleştirilerin yelpazesini genişletmiş oldu. Bu yelpazenin boyutları 17 Mayıs’ta Üsküp’te gerçekleştirileceği duyurulan geniş katılımlı mitingde daha net anlaşılacak.

    Arnavutlar ne yapacak?

    Burada, Arnavutlar arasında muhalefetin ne kadar güçleneceği belki de en kritik soruyu teşkil ediyor. Bugüne değin Arnavutların hükümete yönelik eleştiri ve protestoları genellikle kendi etnik durumlarını ilgilendiren konularla sınırlı kalmaktaydı. Fakat son aylarda ülke gündemine oturan ses kayıtlarının her ne kadar Arnavut partilerince dile getirilmese de Arnavut kamuoyu arasında yankı bulduğu görülüyor. Ayrıca yıllardır Gruevski’nin iktidar ortağı konumundaki, eski UÇK’lilerin yönetiminde bulunduğu BDI partisine kendi tabanından hükümeti bozma çağrıları gelmekte, hatta bu ihtimalin yakında gerçekleşebileceği iddiaları ortaya atılmaktadır. Tam da bu dönemde bir Arnavut grup üzerine gerçekleştirilen şiddetli operasyon, Arnavutlar arasında hükümete yönelik tepkilerin artmasına ve SDSM’nin başı çektiği protestolara Arnavutların kitle hâlinde destek vermelerine yol açabilir.

    Hükümet bugüne kadar gerek anamuhalefetten gerekse uluslararası toplumdan gelen çağrılar karşısında geri adım atmamakta direnmişti. Arnavut kamuoyunun açıkça anamuhalefetin yanında yer alması ise Başbakan Gruevski’nin bugüne kadar takındığı uzlaşmaz ve umursamaz tavrın sürdürülebilirliğini gitgide daha da zorlaştıracaktır. Zira Kumanova’daki olayların ardından Arnavutlarla yaşanacak bir zıtlaşma, ülkeyi iç çatışmalara kadar sürükleyebilir. Bu şartlar altında iki bakanın istifası, hükümetin içeriden ve dışarıdan gelebilecek yeni baskılar karşısında zaman kazanmak ve Arnavutlardan gelecek tepkileri yatıştırmak için attığı taktiksel bir adım olarak değerlendirilebilir.

  • Arkan’ın milisleri: Adaletten kaçan kaplanlar

    Arkan’ın milisleri: Adaletten kaçan kaplanlar

    a:2:{s:4:”path”;s:24:”gallery/2016/09/8062365/”;s:4:”item”;a:2:{i:0;a:4:{s:4:”file”;s:32:”arkan-promo-son-1-1539378339.jpg”;s:4:”desc”;s:21040:”

    Yusuf Trbiç, Arkan’ı ilk defa Sırp güçlerinin Bosna’nın doğusundaki Bijeljina kentini ele geçirdiği zaman gördü. Tarih 2 Nisan 1992, saat akşamüstü 4 sularıydı. Arkan silah yüklü askeri bir kamyonda oturuyordu. Trbiç, Zeljka Raznatoviç’i daha önce televizyonda gördüğü için tanıdı. Onun korkulacak bir adam olduğunu biliyordu.

    Trbiç, Arkan’ın Kaplanları olarak bilinen Sırp Gönüllü Milisleri tarafından tutuklandı. O gece sabaha kadar bazen Arkan’ın da bizzat katılımıyla dövüldü ve işkenceye maruz kaldı. BIRN’e konuşan Trbiç, “Bana vuranlar ne yaptıklarını biliyorlardı. Vücudumun her yeri mosmordu.” dedi.

    Trbiç, sonunda serbest bırakıldı, çünkü Arkan’ın onu tutuklamasının bir nedeni vardı. Trbiç, yerel bir gazeteciydi ve Arkan ondan Bijeljina Radyosu’ndan Boşnaklara silahlarını bırakma çağrısı yapmasını istiyordu. Diğerleri ise onun kadar şanslı değildi.

    Adının gizli kalmasını isteyen Bijeljinalı bir kadın, 1992 yılının Nisan ayında bir gece Arkan’ın adamlarının oturdukları evi bastığını anlatıyor. O zamanlar henüz 19 yaşında olan kadın, gelen adamlar “maskeli oldukları için sadece gözlerini görebilmiş”.

    Milisler evlerini alt üst edip, para ve altınlarını çalmış. Milislerden biri sırtına vurunca kadın bayılmış. Kendine geldiğinde, yanında görümcesiyle birlikte çıplak ve kanlar içinde yerde yatıyormuş. Söylediğine göre ertesi gün Arkan gelip kendisine tecavüz etmiş:

     “Arkan ilk kez o geceden sonra geldi. Beni saçımdan sürükleyerek götürdü. Başka bir eve götürüp bana orada tecavüz etti. Yarı baygın şekilde geri bıraktı ve ertesi gün yine oraya götürdü.”

    “Daha sonra başka askerler de gelip bana çocuklarımın, kayınvalidemin, herkesin önünde tecavüz etti. Daha fazla acı çekmemek için onlara beni öldürün diye yalvardım. Acımasızca gülüp beni öldürerek ellerine bir şey geçmeyeceğini, benim zaten kendimi öldüreceğimi söylediler.”

    Her ne kadar mahkemede ifadesinin doğruluğu kanıtlanmadıysa da, kadın, Bosna devleti tarafından tecavüz kurbanı kabul edilip, çektiği acılar için tazminat aldı.

    Milisler cezasız kaldı

    1992 yılı Nisan ayının ilk iki gününde Bijalejina’da 48 kişinin Sırp milisler tarafından öldürüldüğü Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi kararıyla kesinleşti. Ancak Arkan’ın adamlarından hiçbiri 1990’lı yıllar boyunca işlemekle suçlandıkları cinayet, tecavüz, yağma ve diğer suçlardan hapse girmedi.

    Lahey’deki uluslararası mahkeme, Arkan’ın işlediği savaş suçlarıyla ilgili dava açtı, ancak Ocak 2000’de Belgrad Intercontinental Oteli’nde öldürülen Arkan hiç mahkemeye çıkmadı.

    O günden sonra Arkan’ın askerlerinden sadece bir tanesi Kaplanlar grubuyla birlikte işlediği savaş suçlarından hüküm giydi. Boban Arsiç isimli bu asker, Hırvatistan’da bir mahkeme tarafından 1992 yılında küçük bir köyde evli bir çiftin öldürülmesiyle ilgili gıyaben mahkûm edildi, çünkü kendisinin nerede olduğu bilinmiyordu.

    Kaplanlar’ın bazı üyeleri, Balkan Savaşı sırasında ve sonrasında işledikleri, Sırp Başbakanı Zoran Cinciç’e 2003’te düzenlenen suikast ve benzeri başka suçlardan hapse atıldılar, ama Arkan’la birlikte savaşırken işledikleri hiçbir suçtan mahkûm edilmediler.

    Aarhus Üniversitesi Güney Avrupa Çalışmaları bölümünde yardımcı doçent olarak görev yapan Balkanlar uzmanı Christian Axboe Nielsen, Lahey mahkemesinin sıradan askerleri değil, yüksek rütbeli şüphelileri soruşturmak için kurulduğunu belirtiyor: “Bu konudaki varsayım ve beklentiler, Arkan askerlerinin eski Yugoslav devletlerindeki savaş suçları mahkemeleri tarafından yargılanacağı yönündeydi.”

    Ama bu hiçbir zaman gerçekleşmedi. Nielsen, Sırbistan’da soruşturmaların komuta zincirini takip etmekten titizlikle kaçındığını ve paramiliter birimlerin varlığından sorumlu yüksek rütbeli görevlileri asla hedef almadığını söylüyor ve ekliyor:

    “Sırbistan’da bugün bile bunun için gereken siyasi irade ve halk desteği yok.”

    Suçla dolu bir sicil

    Zeljko Raznatoviç (Arkan), 17 Nisan 1952’de Slovenya’nın Brezice kasabasında doğdu. Raznatoviç, Yugoslavya’da henüz savaş başlamadan önce bile Avrupa’nın pek çok ülkesinde polis tarafından tanınan bir isimdi.

    İlk kez 1966’da Belgrad’da bir kadının çantasını çalma suçundan yakalandı ve bir yıl ıslahevinde kaldı. 1970’te kabarık bir suç arşivi oluşturacağı Batı Avrupa’ya gitti.

    1973-1983 yılları arasında Belçika, Hollanda, İsveç, Almanya, Avusturya, İsviçre ve İtalya’da Raznatoviç hakkında hırsızlık, banka soygunu, adam öldürmeye teşebbüs gibi suçlardan mahkûmiyet kararları ve tutuklama emirleri çıkartıldı. Raznatoviç, tutulduğu hapishanelerin çoğundan kaçmayı başardı.

    Sırbistan’a döndükten sonra Belgrad Kızıl Yıldız futbol takımının ateşli taraftar grubu Delije’nin başına geçti. İleride Kaplanlar’a katılacak bazı kişileri bu grupta tanıdı. Arkan hakkında ayrıntılı çalışmalar yapan gazeteci Filip Svarm, BIRN’ye verdiği demeçte, Sırbistan İçişleri Bakanlığı’na bağlı devlet güvenlik servisinin Arkan’a 1990 sonbaharında Hırvatistan’da gizli operasyonlar yürütmek üzere bir birim kurma görevi verdiğini söyledi.

    Svarm sözlerine şöyle devam etti: “Bu güvenlik servisi görevlileri, Arkan’a kendisinden tam olarak ne beklediklerini bildirdiler. Arkan’ın devlet güvenliğine sağladığı katkılar karşılığında ona bir takım faydalar sağladılar. Bunlar genelde ekonomik nitelikli şeylerdi.”

    Savaş döneminde Sırp kontrolündeki Hırvatistan topraklarında kârlı kaçakçılık faaliyetleri yürüten Arkan’ın işlediği adli suçlar için korunması da ona sağlanan bir başka avantajdı. Svarm “Devlet güvenlik güçlerine verdiği çeşitli hizmetler karşılığında Arkan’ın kanunlardan muaf tutulduğunu” belirtti.

    Hırvatistan savaşından önce, Ekim 1990’da arabasında yapılan aramada silah bulunması üzerine polis tarafından tutuklanan ve terör eylemi planlama suçundan beş yıl hapse mahkûm olan Arkan, buna rağmen hapse girmedi. Sırp ve Hırvat içişleri bakanlarının Raznotoviç’in serbest bırakılması için bir anlaşma yaptığı yönündeki söylentilere inandığını ifade eden Svarm’a göre “devletin en üst düzey yetkililerinin onu hapisten kurtarmak için olaya dâhil olması, Arkan’ın Sırp güvenlik güçleri için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor”.

    Sırp Gönüllü Milisleri; Delije taraftar grubunun fanatik üyeleri, suçlular ve Arkan’a hayran olan ve davasına inanan sıradan gönüllülerden oluşan, nispeten küçük bir gruptu. Bu gönüllülerden biri de Arkan’ın en yakın yardımcısı olacak ve daha sonra da onun kurduğu milliyetçi Sırp Birlik Partisi’ni yönetecek olan Borislav Peleviç’ti.

    Şu an Avrupa Kick Boks Federasyonu Başkanı olan Peleviç “Etrafımızda her zaman 500 adam vardı. Kimisi gelir, kimisi giderdi. Benim tahminim o birkaç yıl içinde 10.000 kişi milislere katılmıştı” diyor.

    Milis güçlerin Sırp devlet güvenlik güçleri tarafından finanse edildiği iddiasını reddeden Peleviç, BIRN’ye yaptığı açıklamada, Arkan’ın “çok zengin” olduğunu ve yurtdışında yaşayan zengin Sırpların da birime sponsorluk yaptığını ifade ediyor.

    1991’de Hırvatistan’daki Vukovar kuşatmasında olduğu gibi, Kaplanlar esasen Yugoslav Halk Ordusu’nu desteklemek için görevlendiriliyordu. Ancak acımasız bir imajları vardı. Son derece disiplinli bir katiller topluluğu olarak tanınan grup, Belgrad’ın düşmanlarının tüylerini ürpertiyordu. Peleviç’e göre “Arkan’ın Kaplanları’nın geldiğini duyunca ‘Ustaşalar’ (milliyetçi Hırvatlar) ve Müslümanlar kaçacak delik arıyordu.”

    Kaplanlar’ın cenneti

    Kaplanlar, ilk kez 1991 Temmuz’unda Hırvatistan’ın Tenya bölgesinde savaş suçu işlemekle suçlandılar. Belgrad merkezli İnsani Hukuk Merkezi’ne göre, Tenya’da en az 29 kişi öldürüldü ve Sırp uyruklu olmayan 2.900’dan fazla kişi sürgün edildi. Bu olayın hemen ardından Badza takma adıyla tanınan Sırp özel kuvvetler komutanı Radovan Stojiciç, Hırvat köyü Erdut’taki eski Yugoslav üssünü Kaplanlar’a eğitim kampı olarak tahsis etti. Bu üs, 1996 Mayıs’ına kadar Kaplanlar’ın genel karargâhı olarak kullanıldı.

    Sırp savaşçı Ranko Momiç, Boşnak kasabası Doboj’da ailesiyle yaşadığı ev savaşın başında yanınca, Arkan’ın birliğine katılmak için Erdut’a gitti. Momiç, daha önce düzenli orduda askerlik yapmıştı. BIRN’ye açıklamalarda bulunan Momiç şunları söyledi: ” Kendimi hiç o kadar iyi hissetmemiştim. Hiçbir yer oradan daha iyi değildi. Savaştaydık, insanlar ölüyordu, ama ben hiçbir yerde oradaki kadar iyi hissetmedim. Eğitim ve disiplin vardı, ama her şey en üst düzeydeydi. Unutulmaz zamanlardı.”

    Momiç, atılan havan topları ve el bombaları yüzünden kazayla ölen insanlar olsa da Kaplanlar’ın asla savaş suçu işlemediğinde ısrar ediyor:

    “Orada bulunduğum iki yıl boyunca onurumuzla savaşıp ülkemizi savunduk. Hiç suç işlendiğini görmedim. Belki kendilerini Sırp Gönüllü Milisleri’nin üyesi olarak tanıtıp bir şeyler yapanlar olmuştur, orasını bilemem. Ama biz gerçek üyeler hiçbir suç işlemedik.”

    Erdut’taki kampta eğitim alıp Kaplanlar’la savaşan herkes kendi isteğiyle orada bulunmuyordu. Asker kaçakları ve Sırp mülteciler, Raznotoviç’in birliklerine katılmaya zorlanıyordu. 

    Hırvatistan’lı bir Sırp mülteci olan Dragan Pjevac, BIRN’ye verdiği röportajda, Ağustos 1995’te polis tarafından yakalanıp Erdut’a gönderildiğini ve daha sonra savaşı sona erdiren Dayton Barış Anlaşması’na kadar üç ay boyunca Sırp kontrolündeki Hırvat şehri Beli Manastır’da görev yaptığını anlattı.

    Pjevac’in söylediğine göre Erdut’a gönderilenlerden bazıları dayak yiyor, aşağılanıyor ve hain ilan ediliyordu. Pjevac, Arkan’ın bir grup isteksiz askere Zagreb tarafından geri alınan Krayina’yı yeniden fethedeceklerine dair attığı nutku unutmuyor.

    “Sözlerini şöyle bitirmişti ‘Krayina’yı geri almaya gidecek miyiz, söyleyin gidecek miyiz?’ Biz orada öylece dikiliyorduk. Herkes başına ne geleceğini merak ediyordu. Arkan’ın adamları arka sıradakileri ‘Gideceğiz’ demeleri için dürttü. Zavallılar çok yüksek olmayan bir sesle ‘Gideceğiz’ dediler. Arkan ‘Duyamadım, daha yüksek sesle… Gidecek miyiz?’ dedi. Adamları arka sıradakilere daha sert vurdu çünkü sesleri yeterince yüksek çıkmıyordu.”

    Pjevac’ın da aralarında bulunduğu 700’e yakın kişi, kendilerini savaşmaya zorlayan Sırbistan aleyhine dava açmış bulunuyor.

    Acımasız bir adam

    Kaplanlar 1992 Nisan’ında Bijeljina’ya girdiklerinde, haklarında savaş suçu ve etnik temizlik iddiaları devam ediyordu. Yusuf Trbiç’e göre, düzenli Sırp ordusu kasabayı ele geçirebilecek olmasına rağmen, sivil ölümlerinin sorumluluğunu ‘kanun tanımaz milislerin’ üstüne atmak ve yerel halka korku salmak için Arkan’ın adamları gönderilmişti.

    Arkan, yanında fotoğraf çekmesi için Amerikalı foto muhabir Ron Haviv’i de getirmişti. Arkan’ın elinde kaplan yavrusuyla, maskeli maiyetinin de tank üstünde poz verdiği ünlü karenin yanı sıra bir Boşnak çiftin infazını gösteren dramatik fotoğraf ve Sırp militanların bir cesedi tekmeledikleri tüyler ürperten fotoğraf da Haviv’in objektifinden çıktı. Haviv, BRIN’ye verdiği röportajda “Bu fotoğrafı çekerken tek düşüncem aynı karenin içinde bir de Kaplan’a ihtiyacım olduğuydu ki kurbanlar bir savaş suçu işlendiğini kanıtlayabilsinler.” şeklinde konuştu.

    Haviv, Arkan için ise “Zeki, çekici ve acımasız bir adamdı” diyor.

    Kaplanlar daha sonra savaşmak için Brcko ve Zvornik’e geçtiler. Orada yaptıklarıyla da cinayet, yağma, etnik temizlik ve tecavüzle suçlandılar.

    Arkan ve Bosnalı Sırp komutan Ratko Mladiç ihtilafa düşünce, Arkan’ın birlikleri 1992 yazında Bosna’dan çekildi. Mladiç, Arkan’ın bir suçlu olduğunu düşünüyordu. Bir sene sonra Arkan siyasi bir parti kurup bölgesel Kosova parlamentosuna milletvekili seçildi.

    Arkan en son askeri macerası için Eylül 1995’te Bosna’ya tekrar gitti. Arkan ve adamlarının kuzeybatıdaki Sanski Most bölgesinde Boşnakları bir otelin kazan dairesinde rehin tutup dövdükleri söyleniyor. Daha sonrasında rehinelerin on iki tanesi Trnovo köyüne götürüldü ve on biri öldürüldü.

    Sanski Most cinayetleri nedeniyle Lahey Mahkemesi’nde Arkan aleyhine insanlık suçu işlemek, cinayet, Cenevre Konferansı’nı ve savaş hukukunu ihlal suçlarından dava açıldı. Ancak dava açılan tek kişi Zeljko Razantoviç’ti ve o da öldüğü için başka kimse cinayetlerden ceza almadı.

    Arkan: Ünlü Bir Adam

    Sırp Gönüllü Milisleri Nisan 1996’da yasaklandı ama Arkan şöhretini sürdürdü. Sırp şarkıcı Ceca’yla evlenen Arkan, Belgrad’da küçük bir futbol takımı olan FK Obilic’in yönetimini devraldı. Takım kısa zaman sonra Sırbistan şampiyonu oldu. Söylentilere göre bu şampiyonluğun arkasında tehdit ve gözdağı vardı. Filip Svarm, milis liderinin bir mafya babasına dönüştüğünü söylüyor:

    “Arkan, tüm suçlular için bir idol. Neden mi? Çünkü o hem polis, hem de mafya babasıydı. Bir milis lideri, ama aynı zamanda bir futbol kulübü patronuydu. Hem şov dünyasındaydı, hem de İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranıyordu.”

    Arkan bir daha savaşa katılmamasına rağmen, adamlarından bazıları 1998-99 yılları arasında Slobodan Miloseviç’in son savaşı olan Kosova Savaşı’na katıldı.

    Ancak Arkan’ın adamları savaşa Sırp Gönüllü Milisleri adıyla değil, devlet güvenlik güçlerinin bir parçası olarak girdi. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi tutanaklarına göre Özel Operasyon Birimi’nin (JSO) birer parçasıydılar. Bazı JSO üyeleri 2003’te Başbakan Zoran Cinciç’e düzenlenen suikasttan mahkûm edildi.

    Kosova’da Kaplanlar’a ihtiyaç olmadığını söyleyen Borislav Pevleviç sözlerine şöyle devam ediyor: “Kosova Kurtuluş Ordusu’nu bir çırpıda temizleyen güçlü bir polisimiz vardı. Orada güçlü bir ordumuz vardı, Özel Operasyon Birimimiz vardı.”

    Miloseviç davasının önemli tanıklarından biri olan eski Yugoslav Halk Ordusu komutanı Nike Peraj, BIRN’ye yaptığı açıklamada üzerlerinde Kaplan sembolleri olan bazı savaşçıların başka paramiliter güçlerle birleşerek Kasım 1998’de Yakova’da bulunan askeri kışlaya girdiğini ve orada istedikleri her şeyi yaptıklarını söylüyor. Peraj’a göre bu savaşçılar cephe savaşında yer almayan yağmacılardı.

    Peraj ayrıca Sırp güçlerinin Meya köyünde 500 Arnavut’u katletmesinin ardından köyde Arkan’ın birkaç adamını gördüğünü de söylüyor ve ekliyor: “Sakallılardı ve her tarafları dövmeliydi. Bir tanesinin pantolonunda kan lekeleri vardı.”

    Eski bir Kaplan olan Ranko Momiç de 1998’de Kosova’da savaştı. Momiç Sırp yedek polis birimindeydi. 1999’da NATO harekâtı başlayınca orduya katıldı. Momiç bu yılın başında 100 Kosovalı Arnavut’un öldürülmesine karışmak suçundan 15 yıl hapse mahkûm edildi. Momiç bu cezaya Sırp Gönüllü Milisleri’nin değil, Yugoslav Ordusu 177. Müdahale Bölüğü’nün bir üyesi olarak çarptırıldı. Kararı temyize götüren Momiç şu anda kefaletle serbest bırakılmış durumda. Aynı mahkeme yine eski bir Kaplan olan Milojko Nikoliç’i de aynı suçtan 20 yıl hapse mahkûm etti.

    Rahatsız edici gerçekler

    Arkan’ın en önemli dostlarından bazıları şu an hayatta değil. Arkan’ın özel kuvvetlerinin sponsoru Radovan Stojiciç, Belgrad’da bir restoranda 1997’de vurularak öldürüldü. Yine Arkan’ın siyasi hamisi olan Slobodan Miloseviç, 2006’da Lahey’de gözaltındayken öldü. Arkan’ın en ünlü Kaplanlarından biri olan Legija lakaplı Milorad Ulemek, Cinciç suikastindeki rolünden dolayı 40 yıl ceza aldı; şu anda cezaevinde.

    Lahey Mahkemesi Eski Sırp Güvenlik Güçleri şefi Jovica Stanisiç ve yardımcısı Franko Simatoviç’in Sırp paramiliter güçlerine destek verdiğini belirlemesine rağmen, ikisi de Kaplanlar gibi birimleri yönetmek suçundan beraat ettiler.

    Arkan’ı Bijeljina’ya çağırdığı iddia edilen Bosnalı Sırp Cumhurbaşkanı Biljana Plavsiç vahşete göz yumduğunu kabul etti ve BM mahkemesi tarafından 11 yıl hapse mahkûm edildi. Ama aynı suçu işleyen pek çok kişi dışarıda hâlâ elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Diğer eski Kaplanlar Sırbistan’ın dört bir tarafında yaşamaya devam ediyorlar ve haklarında hiç dava açılmadı.

    Boşnak adli birimleri Arkan’ın adamlarından hâlihazırda kovuşturulan olup olmadığı hakkında yorum yapmıyor. Ancak şu an Lahey’de Ratko Mladiç’i de savunan Boşnak savaş suçları avukatı Miodrag Stojanoviç’e göre Saraybosna’nın kovuşturma yapması imkânsız. Çünkü Belgrad, Sırp şüphelileri mahkemeye göndermez.

    Stajanoviç şöyle söylüyor: “Boşnak adli makamlarının bunu yapması çok zor. Bir dava açabilirler ama Sırbistan suçluları asla iade etmez.”

    Sırp adli makamları Arkan Kaplanları’nın işlediği suçlarla ilgili davalarda bölgedeki diğer adli makamlarla işbirliği yaptıklarını, ancak soruşturmalar devam ettiği için bu konuda detay veremeyeceklerini belirtiyorlar.

    Eski Kaplanlardan Borislav Peleviç soruşturma olmamasının masumiyetlerini gösterdiğini söylüyor: “Savaş biteli 20 yıl oldu. Nasıl oluyor da 20 yıl içinde Lahey Mahkemesi ya da Sırp savaş suçları kovuşturma birimleri tarafından kimseye dava açılmıyor? Milislerden tek bir kişinin bile suçlanmaması nasıl mümkün oluyor?”

    Sanski Most cinayetlerini soruşturan Lahey Mahkemesi savcısı Clint Williamson, Arkan savaşçılarına dava açmakta yaşanan problemin savaşçıların kimliklerinin açık olmaması olduğunu söylüyor. Williamson, 2010’da BIRN’ye verdiği demeçte “Genelde maske takıyorlar ve kimliklerini açıklayacak bir tanık bulamıyoruz.” dedi.

    Williamson sözlerine şöyle devam etti: “Arkan Kaplanları’nın faaliyetlerini uzun süre soruşturduk ve Sanski Most olayıyla ilgili güçlü deliller topladık. Zvornik, Bijeljina, Vukovar olaylarıyla ilgili soruşturmalara devam etmeyi de planlıyorduk ama Arkan öldürüldü.”

    Savaş suçları soruşturmalarında oldukça deneyimli olan Boşnak savcı Jasmin Mesiç de Sırp paramileter güçlerini adalet karşısına çıkarmanın ciddi pratik sorunları olduğuna katılıyor.

     “Bu kişiler farklı bölgelerden, farklı ülkelerden geliyorlar. Dolayısıyla kurbanların ya da geride kalanların hiçbiri onları tanımıyor. Takma isimler kullanıyorlar, bu yüzden de failleri kurban ifadelerinden tespit etmek çok zorlaşıyor. Oysa savaş suçlarında faillerin tespiti genelde bu yolla yapılır.”

    Ancak Bosna’da pek çok kişi Arkan’ın adamlarının, liderlerinin Sırp polis şefleri, politikacılar ve organize suç örgütleriyle olan ilişkisinden dolayı kovuşturulamadıklarına inanıyor.

    Yusuf Trbiç, “Arkan’ın birimleri gittikleri her yerde aynı şeyi yaptılar. Ama Sırbistan’da pek çok kişi ve üst düzey politikacı da bu suçlara ortak oldu. Bu suçların kovuşturulması pek çok rahatsız edici gerçeği gün ışığına çıkarabilir.” diyor.

    Emir Musli, Arkan’ı Bijeljina belediye binasına roketatarla saldırırken görmüş. Bu sırada Arkan’ın adamları da sokaktaki Boşnakları taciz ediyormuş. Musli, milis liderinin normal askerlerden daha yüksek bir pozisyona sahip olduğunun çok açık olduğunu söylüyor.

    Musli, BIRN’ye yaptığı açıklamada “Arkan öldürmek ve kontrol etmek için kullanılan bir araçtı. Bence onun birlikleri milis değil, Sırp güvenlik güçlerinin bir parçasıydı. Her şeyin örtbas edilmesinin nedeni bu.” dedi.

    Tıpkı Arkan’ın suç kariyeri boyunca pek çok hapishaneden kaçması gibi, adamları da Kaplanlar olarak işledikleri savaş suçlarından dolayı hapse girmemeyi şu ana kadar başarmış görünüyorlar.

    Bir şeylerin değişeceğine dair çok az umudu olan Musli şöyle söylüyor: “Arkan’ın öldürülmesiyle tüm dava kapandı.”

    “;s:5:”width”;s:0:””;s:6:”height”;s:0:””;}i:1;a:4:{s:4:”file”;s:31:”fca7ade986e1ead0-1539380078.jpg”;s:4:”desc”;s:21040:”

    Yusuf Trbiç, Arkan’ı ilk defa Sırp güçlerinin Bosna’nın doğusundaki Bijeljina kentini ele geçirdiği zaman gördü. Tarih 2 Nisan 1992, saat akşamüstü 4 sularıydı. Arkan silah yüklü askeri bir kamyonda oturuyordu. Trbiç, Zeljka Raznatoviç’i daha önce televizyonda gördüğü için tanıdı. Onun korkulacak bir adam olduğunu biliyordu.

    Trbiç, Arkan’ın Kaplanları olarak bilinen Sırp Gönüllü Milisleri tarafından tutuklandı. O gece sabaha kadar bazen Arkan’ın da bizzat katılımıyla dövüldü ve işkenceye maruz kaldı. BIRN’e konuşan Trbiç, “Bana vuranlar ne yaptıklarını biliyorlardı. Vücudumun her yeri mosmordu.” dedi.

    Trbiç, sonunda serbest bırakıldı, çünkü Arkan’ın onu tutuklamasının bir nedeni vardı. Trbiç, yerel bir gazeteciydi ve Arkan ondan Bijeljina Radyosu’ndan Boşnaklara silahlarını bırakma çağrısı yapmasını istiyordu. Diğerleri ise onun kadar şanslı değildi.

    Adının gizli kalmasını isteyen Bijeljinalı bir kadın, 1992 yılının Nisan ayında bir gece Arkan’ın adamlarının oturdukları evi bastığını anlatıyor. O zamanlar henüz 19 yaşında olan kadın, gelen adamlar “maskeli oldukları için sadece gözlerini görebilmiş”.

    Milisler evlerini alt üst edip, para ve altınlarını çalmış. Milislerden biri sırtına vurunca kadın bayılmış. Kendine geldiğinde, yanında görümcesiyle birlikte çıplak ve kanlar içinde yerde yatıyormuş. Söylediğine göre ertesi gün Arkan gelip kendisine tecavüz etmiş:

     “Arkan ilk kez o geceden sonra geldi. Beni saçımdan sürükleyerek götürdü. Başka bir eve götürüp bana orada tecavüz etti. Yarı baygın şekilde geri bıraktı ve ertesi gün yine oraya götürdü.”

    “Daha sonra başka askerler de gelip bana çocuklarımın, kayınvalidemin, herkesin önünde tecavüz etti. Daha fazla acı çekmemek için onlara beni öldürün diye yalvardım. Acımasızca gülüp beni öldürerek ellerine bir şey geçmeyeceğini, benim zaten kendimi öldüreceğimi söylediler.”

    Her ne kadar mahkemede ifadesinin doğruluğu kanıtlanmadıysa da, kadın, Bosna devleti tarafından tecavüz kurbanı kabul edilip, çektiği acılar için tazminat aldı.

    Milisler cezasız kaldı

    1992 yılı Nisan ayının ilk iki gününde Bijalejina’da 48 kişinin Sırp milisler tarafından öldürüldüğü Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi kararıyla kesinleşti. Ancak Arkan’ın adamlarından hiçbiri 1990’lı yıllar boyunca işlemekle suçlandıkları cinayet, tecavüz, yağma ve diğer suçlardan hapse girmedi.

    Lahey’deki uluslararası mahkeme, Arkan’ın işlediği savaş suçlarıyla ilgili dava açtı, ancak Ocak 2000’de Belgrad Intercontinental Oteli’nde öldürülen Arkan hiç mahkemeye çıkmadı.

    O günden sonra Arkan’ın askerlerinden sadece bir tanesi Kaplanlar grubuyla birlikte işlediği savaş suçlarından hüküm giydi. Boban Arsiç isimli bu asker, Hırvatistan’da bir mahkeme tarafından 1992 yılında küçük bir köyde evli bir çiftin öldürülmesiyle ilgili gıyaben mahkûm edildi, çünkü kendisinin nerede olduğu bilinmiyordu.

    Kaplanlar’ın bazı üyeleri, Balkan Savaşı sırasında ve sonrasında işledikleri, Sırp Başbakanı Zoran Cinciç’e 2003’te düzenlenen suikast ve benzeri başka suçlardan hapse atıldılar, ama Arkan’la birlikte savaşırken işledikleri hiçbir suçtan mahkûm edilmediler.

    Aarhus Üniversitesi Güney Avrupa Çalışmaları bölümünde yardımcı doçent olarak görev yapan Balkanlar uzmanı Christian Axboe Nielsen, Lahey mahkemesinin sıradan askerleri değil, yüksek rütbeli şüphelileri soruşturmak için kurulduğunu belirtiyor: “Bu konudaki varsayım ve beklentiler, Arkan askerlerinin eski Yugoslav devletlerindeki savaş suçları mahkemeleri tarafından yargılanacağı yönündeydi.”

    Ama bu hiçbir zaman gerçekleşmedi. Nielsen, Sırbistan’da soruşturmaların komuta zincirini takip etmekten titizlikle kaçındığını ve paramiliter birimlerin varlığından sorumlu yüksek rütbeli görevlileri asla hedef almadığını söylüyor ve ekliyor:

    “Sırbistan’da bugün bile bunun için gereken siyasi irade ve halk desteği yok.”

    Suçla dolu bir sicil

    Zeljko Raznatoviç (Arkan), 17 Nisan 1952’de Slovenya’nın Brezice kasabasında doğdu. Raznatoviç, Yugoslavya’da henüz savaş başlamadan önce bile Avrupa’nın pek çok ülkesinde polis tarafından tanınan bir isimdi.

    İlk kez 1966’da Belgrad’da bir kadının çantasını çalma suçundan yakalandı ve bir yıl ıslahevinde kaldı. 1970’te kabarık bir suç arşivi oluşturacağı Batı Avrupa’ya gitti.

    1973-1983 yılları arasında Belçika, Hollanda, İsveç, Almanya, Avusturya, İsviçre ve İtalya’da Raznatoviç hakkında hırsızlık, banka soygunu, adam öldürmeye teşebbüs gibi suçlardan mahkûmiyet kararları ve tutuklama emirleri çıkartıldı. Raznatoviç, tutulduğu hapishanelerin çoğundan kaçmayı başardı.

    Sırbistan’a döndükten sonra Belgrad Kızıl Yıldız futbol takımının ateşli taraftar grubu Delije’nin başına geçti. İleride Kaplanlar’a katılacak bazı kişileri bu grupta tanıdı. Arkan hakkında ayrıntılı çalışmalar yapan gazeteci Filip Svarm, BIRN’ye verdiği demeçte, Sırbistan İçişleri Bakanlığı’na bağlı devlet güvenlik servisinin Arkan’a 1990 sonbaharında Hırvatistan’da gizli operasyonlar yürütmek üzere bir birim kurma görevi verdiğini söyledi.

    Svarm sözlerine şöyle devam etti: “Bu güvenlik servisi görevlileri, Arkan’a kendisinden tam olarak ne beklediklerini bildirdiler. Arkan’ın devlet güvenliğine sağladığı katkılar karşılığında ona bir takım faydalar sağladılar. Bunlar genelde ekonomik nitelikli şeylerdi.”

    Savaş döneminde Sırp kontrolündeki Hırvatistan topraklarında kârlı kaçakçılık faaliyetleri yürüten Arkan’ın işlediği adli suçlar için korunması da ona sağlanan bir başka avantajdı. Svarm “Devlet güvenlik güçlerine verdiği çeşitli hizmetler karşılığında Arkan’ın kanunlardan muaf tutulduğunu” belirtti.

    Hırvatistan savaşından önce, Ekim 1990’da arabasında yapılan aramada silah bulunması üzerine polis tarafından tutuklanan ve terör eylemi planlama suçundan beş yıl hapse mahkûm olan Arkan, buna rağmen hapse girmedi. Sırp ve Hırvat içişleri bakanlarının Raznotoviç’in serbest bırakılması için bir anlaşma yaptığı yönündeki söylentilere inandığını ifade eden Svarm’a göre “devletin en üst düzey yetkililerinin onu hapisten kurtarmak için olaya dâhil olması, Arkan’ın Sırp güvenlik güçleri için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor”.

    Sırp Gönüllü Milisleri; Delije taraftar grubunun fanatik üyeleri, suçlular ve Arkan’a hayran olan ve davasına inanan sıradan gönüllülerden oluşan, nispeten küçük bir gruptu. Bu gönüllülerden biri de Arkan’ın en yakın yardımcısı olacak ve daha sonra da onun kurduğu milliyetçi Sırp Birlik Partisi’ni yönetecek olan Borislav Peleviç’ti.

    Şu an Avrupa Kick Boks Federasyonu Başkanı olan Peleviç “Etrafımızda her zaman 500 adam vardı. Kimisi gelir, kimisi giderdi. Benim tahminim o birkaç yıl içinde 10.000 kişi milislere katılmıştı” diyor.

    Milis güçlerin Sırp devlet güvenlik güçleri tarafından finanse edildiği iddiasını reddeden Peleviç, BIRN’ye yaptığı açıklamada, Arkan’ın “çok zengin” olduğunu ve yurtdışında yaşayan zengin Sırpların da birime sponsorluk yaptığını ifade ediyor.

    1991’de Hırvatistan’daki Vukovar kuşatmasında olduğu gibi, Kaplanlar esasen Yugoslav Halk Ordusu’nu desteklemek için görevlendiriliyordu. Ancak acımasız bir imajları vardı. Son derece disiplinli bir katiller topluluğu olarak tanınan grup, Belgrad’ın düşmanlarının tüylerini ürpertiyordu. Peleviç’e göre “Arkan’ın Kaplanları’nın geldiğini duyunca ‘Ustaşalar’ (milliyetçi Hırvatlar) ve Müslümanlar kaçacak delik arıyordu.”

    Kaplanlar’ın cenneti

    Kaplanlar, ilk kez 1991 Temmuz’unda Hırvatistan’ın Tenya bölgesinde savaş suçu işlemekle suçlandılar. Belgrad merkezli İnsani Hukuk Merkezi’ne göre, Tenya’da en az 29 kişi öldürüldü ve Sırp uyruklu olmayan 2.900’dan fazla kişi sürgün edildi. Bu olayın hemen ardından Badza takma adıyla tanınan Sırp özel kuvvetler komutanı Radovan Stojiciç, Hırvat köyü Erdut’taki eski Yugoslav üssünü Kaplanlar’a eğitim kampı olarak tahsis etti. Bu üs, 1996 Mayıs’ına kadar Kaplanlar’ın genel karargâhı olarak kullanıldı.

    Sırp savaşçı Ranko Momiç, Boşnak kasabası Doboj’da ailesiyle yaşadığı ev savaşın başında yanınca, Arkan’ın birliğine katılmak için Erdut’a gitti. Momiç, daha önce düzenli orduda askerlik yapmıştı. BIRN’ye açıklamalarda bulunan Momiç şunları söyledi: ” Kendimi hiç o kadar iyi hissetmemiştim. Hiçbir yer oradan daha iyi değildi. Savaştaydık, insanlar ölüyordu, ama ben hiçbir yerde oradaki kadar iyi hissetmedim. Eğitim ve disiplin vardı, ama her şey en üst düzeydeydi. Unutulmaz zamanlardı.”

    Momiç, atılan havan topları ve el bombaları yüzünden kazayla ölen insanlar olsa da Kaplanlar’ın asla savaş suçu işlemediğinde ısrar ediyor:

    “Orada bulunduğum iki yıl boyunca onurumuzla savaşıp ülkemizi savunduk. Hiç suç işlendiğini görmedim. Belki kendilerini Sırp Gönüllü Milisleri’nin üyesi olarak tanıtıp bir şeyler yapanlar olmuştur, orasını bilemem. Ama biz gerçek üyeler hiçbir suç işlemedik.”

    Erdut’taki kampta eğitim alıp Kaplanlar’la savaşan herkes kendi isteğiyle orada bulunmuyordu. Asker kaçakları ve Sırp mülteciler, Raznotoviç’in birliklerine katılmaya zorlanıyordu. 

    Hırvatistan’lı bir Sırp mülteci olan Dragan Pjevac, BIRN’ye verdiği röportajda, Ağustos 1995’te polis tarafından yakalanıp Erdut’a gönderildiğini ve daha sonra savaşı sona erdiren Dayton Barış Anlaşması’na kadar üç ay boyunca Sırp kontrolündeki Hırvat şehri Beli Manastır’da görev yaptığını anlattı.

    Pjevac’in söylediğine göre Erdut’a gönderilenlerden bazıları dayak yiyor, aşağılanıyor ve hain ilan ediliyordu. Pjevac, Arkan’ın bir grup isteksiz askere Zagreb tarafından geri alınan Krayina’yı yeniden fethedeceklerine dair attığı nutku unutmuyor.

    “Sözlerini şöyle bitirmişti ‘Krayina’yı geri almaya gidecek miyiz, söyleyin gidecek miyiz?’ Biz orada öylece dikiliyorduk. Herkes başına ne geleceğini merak ediyordu. Arkan’ın adamları arka sıradakileri ‘Gideceğiz’ demeleri için dürttü. Zavallılar çok yüksek olmayan bir sesle ‘Gideceğiz’ dediler. Arkan ‘Duyamadım, daha yüksek sesle… Gidecek miyiz?’ dedi. Adamları arka sıradakilere daha sert vurdu çünkü sesleri yeterince yüksek çıkmıyordu.”

    Pjevac’ın da aralarında bulunduğu 700’e yakın kişi, kendilerini savaşmaya zorlayan Sırbistan aleyhine dava açmış bulunuyor.

    Acımasız bir adam

    Kaplanlar 1992 Nisan’ında Bijeljina’ya girdiklerinde, haklarında savaş suçu ve etnik temizlik iddiaları devam ediyordu. Yusuf Trbiç’e göre, düzenli Sırp ordusu kasabayı ele geçirebilecek olmasına rağmen, sivil ölümlerinin sorumluluğunu ‘kanun tanımaz milislerin’ üstüne atmak ve yerel halka korku salmak için Arkan’ın adamları gönderilmişti.

    Arkan, yanında fotoğraf çekmesi için Amerikalı foto muhabir Ron Haviv’i de getirmişti. Arkan’ın elinde kaplan yavrusuyla, maskeli maiyetinin de tank üstünde poz verdiği ünlü karenin yanı sıra bir Boşnak çiftin infazını gösteren dramatik fotoğraf ve Sırp militanların bir cesedi tekmeledikleri tüyler ürperten fotoğraf da Haviv’in objektifinden çıktı. Haviv, BRIN’ye verdiği röportajda “Bu fotoğrafı çekerken tek düşüncem aynı karenin içinde bir de Kaplan’a ihtiyacım olduğuydu ki kurbanlar bir savaş suçu işlendiğini kanıtlayabilsinler.” şeklinde konuştu.

    Haviv, Arkan için ise “Zeki, çekici ve acımasız bir adamdı” diyor.

    Kaplanlar daha sonra savaşmak için Brcko ve Zvornik’e geçtiler. Orada yaptıklarıyla da cinayet, yağma, etnik temizlik ve tecavüzle suçlandılar.

    Arkan ve Bosnalı Sırp komutan Ratko Mladiç ihtilafa düşünce, Arkan’ın birlikleri 1992 yazında Bosna’dan çekildi. Mladiç, Arkan’ın bir suçlu olduğunu düşünüyordu. Bir sene sonra Arkan siyasi bir parti kurup bölgesel Kosova parlamentosuna milletvekili seçildi.

    Arkan en son askeri macerası için Eylül 1995’te Bosna’ya tekrar gitti. Arkan ve adamlarının kuzeybatıdaki Sanski Most bölgesinde Boşnakları bir otelin kazan dairesinde rehin tutup dövdükleri söyleniyor. Daha sonrasında rehinelerin on iki tanesi Trnovo köyüne götürüldü ve on biri öldürüldü.

    Sanski Most cinayetleri nedeniyle Lahey Mahkemesi’nde Arkan aleyhine insanlık suçu işlemek, cinayet, Cenevre Konferansı’nı ve savaş hukukunu ihlal suçlarından dava açıldı. Ancak dava açılan tek kişi Zeljko Razantoviç’ti ve o da öldüğü için başka kimse cinayetlerden ceza almadı.

    Arkan: Ünlü Bir Adam

    Sırp Gönüllü Milisleri Nisan 1996’da yasaklandı ama Arkan şöhretini sürdürdü. Sırp şarkıcı Ceca’yla evlenen Arkan, Belgrad’da küçük bir futbol takımı olan FK Obilic’in yönetimini devraldı. Takım kısa zaman sonra Sırbistan şampiyonu oldu. Söylentilere göre bu şampiyonluğun arkasında tehdit ve gözdağı vardı. Filip Svarm, milis liderinin bir mafya babasına dönüştüğünü söylüyor:

    “Arkan, tüm suçlular için bir idol. Neden mi? Çünkü o hem polis, hem de mafya babasıydı. Bir milis lideri, ama aynı zamanda bir futbol kulübü patronuydu. Hem şov dünyasındaydı, hem de İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranıyordu.”

    Arkan bir daha savaşa katılmamasına rağmen, adamlarından bazıları 1998-99 yılları arasında Slobodan Miloseviç’in son savaşı olan Kosova Savaşı’na katıldı.

    Ancak Arkan’ın adamları savaşa Sırp Gönüllü Milisleri adıyla değil, devlet güvenlik güçlerinin bir parçası olarak girdi. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi tutanaklarına göre Özel Operasyon Birimi’nin (JSO) birer parçasıydılar. Bazı JSO üyeleri 2003’te Başbakan Zoran Cinciç’e düzenlenen suikasttan mahkûm edildi.

    Kosova’da Kaplanlar’a ihtiyaç olmadığını söyleyen Borislav Pevleviç sözlerine şöyle devam ediyor: “Kosova Kurtuluş Ordusu’nu bir çırpıda temizleyen güçlü bir polisimiz vardı. Orada güçlü bir ordumuz vardı, Özel Operasyon Birimimiz vardı.”

    Miloseviç davasının önemli tanıklarından biri olan eski Yugoslav Halk Ordusu komutanı Nike Peraj, BIRN’ye yaptığı açıklamada üzerlerinde Kaplan sembolleri olan bazı savaşçıların başka paramiliter güçlerle birleşerek Kasım 1998’de Yakova’da bulunan askeri kışlaya girdiğini ve orada istedikleri her şeyi yaptıklarını söylüyor. Peraj’a göre bu savaşçılar cephe savaşında yer almayan yağmacılardı.

    Peraj ayrıca Sırp güçlerinin Meya köyünde 500 Arnavut’u katletmesinin ardından köyde Arkan’ın birkaç adamını gördüğünü de söylüyor ve ekliyor: “Sakallılardı ve her tarafları dövmeliydi. Bir tanesinin pantolonunda kan lekeleri vardı.”

    Eski bir Kaplan olan Ranko Momiç de 1998’de Kosova’da savaştı. Momiç Sırp yedek polis birimindeydi. 1999’da NATO harekâtı başlayınca orduya katıldı. Momiç bu yılın başında 100 Kosovalı Arnavut’un öldürülmesine karışmak suçundan 15 yıl hapse mahkûm edildi. Momiç bu cezaya Sırp Gönüllü Milisleri’nin değil, Yugoslav Ordusu 177. Müdahale Bölüğü’nün bir üyesi olarak çarptırıldı. Kararı temyize götüren Momiç şu anda kefaletle serbest bırakılmış durumda. Aynı mahkeme yine eski bir Kaplan olan Milojko Nikoliç’i de aynı suçtan 20 yıl hapse mahkûm etti.

    Rahatsız edici gerçekler

    Arkan’ın en önemli dostlarından bazıları şu an hayatta değil. Arkan’ın özel kuvvetlerinin sponsoru Radovan Stojiciç, Belgrad’da bir restoranda 1997’de vurularak öldürüldü. Yine Arkan’ın siyasi hamisi olan Slobodan Miloseviç, 2006’da Lahey’de gözaltındayken öldü. Arkan’ın en ünlü Kaplanlarından biri olan Legija lakaplı Milorad Ulemek, Cinciç suikastindeki rolünden dolayı 40 yıl ceza aldı; şu anda cezaevinde.

    Lahey Mahkemesi Eski Sırp Güvenlik Güçleri şefi Jovica Stanisiç ve yardımcısı Franko Simatoviç’in Sırp paramiliter güçlerine destek verdiğini belirlemesine rağmen, ikisi de Kaplanlar gibi birimleri yönetmek suçundan beraat ettiler.

    Arkan’ı Bijeljina’ya çağırdığı iddia edilen Bosnalı Sırp Cumhurbaşkanı Biljana Plavsiç vahşete göz yumduğunu kabul etti ve BM mahkemesi tarafından 11 yıl hapse mahkûm edildi. Ama aynı suçu işleyen pek çok kişi dışarıda hâlâ elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Diğer eski Kaplanlar Sırbistan’ın dört bir tarafında yaşamaya devam ediyorlar ve haklarında hiç dava açılmadı.

    Boşnak adli birimleri Arkan’ın adamlarından hâlihazırda kovuşturulan olup olmadığı hakkında yorum yapmıyor. Ancak şu an Lahey’de Ratko Mladiç’i de savunan Boşnak savaş suçları avukatı Miodrag Stojanoviç’e göre Saraybosna’nın kovuşturma yapması imkânsız. Çünkü Belgrad, Sırp şüphelileri mahkemeye göndermez.

    Stajanoviç şöyle söylüyor: “Boşnak adli makamlarının bunu yapması çok zor. Bir dava açabilirler ama Sırbistan suçluları asla iade etmez.”

    Sırp adli makamları Arkan Kaplanları’nın işlediği suçlarla ilgili davalarda bölgedeki diğer adli makamlarla işbirliği yaptıklarını, ancak soruşturmalar devam ettiği için bu konuda detay veremeyeceklerini belirtiyorlar.

    Eski Kaplanlardan Borislav Peleviç soruşturma olmamasının masumiyetlerini gösterdiğini söylüyor: “Savaş biteli 20 yıl oldu. Nasıl oluyor da 20 yıl içinde Lahey Mahkemesi ya da Sırp savaş suçları kovuşturma birimleri tarafından kimseye dava açılmıyor? Milislerden tek bir kişinin bile suçlanmaması nasıl mümkün oluyor?”

    Sanski Most cinayetlerini soruşturan Lahey Mahkemesi savcısı Clint Williamson, Arkan savaşçılarına dava açmakta yaşanan problemin savaşçıların kimliklerinin açık olmaması olduğunu söylüyor. Williamson, 2010’da BIRN’ye verdiği demeçte “Genelde maske takıyorlar ve kimliklerini açıklayacak bir tanık bulamıyoruz.” dedi.

    Williamson sözlerine şöyle devam etti: “Arkan Kaplanları’nın faaliyetlerini uzun süre soruşturduk ve Sanski Most olayıyla ilgili güçlü deliller topladık. Zvornik, Bijeljina, Vukovar olaylarıyla ilgili soruşturmalara devam etmeyi de planlıyorduk ama Arkan öldürüldü.”

    Savaş suçları soruşturmalarında oldukça deneyimli olan Boşnak savcı Jasmin Mesiç de Sırp paramileter güçlerini adalet karşısına çıkarmanın ciddi pratik sorunları olduğuna katılıyor.

     “Bu kişiler farklı bölgelerden, farklı ülkelerden geliyorlar. Dolayısıyla kurbanların ya da geride kalanların hiçbiri onları tanımıyor. Takma isimler kullanıyorlar, bu yüzden de failleri kurban ifadelerinden tespit etmek çok zorlaşıyor. Oysa savaş suçlarında faillerin tespiti genelde bu yolla yapılır.”

    Ancak Bosna’da pek çok kişi Arkan’ın adamlarının, liderlerinin Sırp polis şefleri, politikacılar ve organize suç örgütleriyle olan ilişkisinden dolayı kovuşturulamadıklarına inanıyor.

    Yusuf Trbiç, “Arkan’ın birimleri gittikleri her yerde aynı şeyi yaptılar. Ama Sırbistan’da pek çok kişi ve üst düzey politikacı da bu suçlara ortak oldu. Bu suçların kovuşturulması pek çok rahatsız edici gerçeği gün ışığına çıkarabilir.” diyor.

    Emir Musli, Arkan’ı Bijeljina belediye binasına roketatarla saldırırken görmüş. Bu sırada Arkan’ın adamları da sokaktaki Boşnakları taciz ediyormuş. Musli, milis liderinin normal askerlerden daha yüksek bir pozisyona sahip olduğunun çok açık olduğunu söylüyor.

    Musli, BIRN’ye yaptığı açıklamada “Arkan öldürmek ve kontrol etmek için kullanılan bir araçtı. Bence onun birlikleri milis değil, Sırp güvenlik güçlerinin bir parçasıydı. Her şeyin örtbas edilmesinin nedeni bu.” dedi.

    Tıpkı Arkan’ın suç kariyeri boyunca pek çok hapishaneden kaçması gibi, adamları da Kaplanlar olarak işledikleri savaş suçlarından dolayı hapse girmemeyi şu ana kadar başarmış görünüyorlar.

    Bir şeylerin değişeceğine dair çok az umudu olan Musli şöyle söylüyor: “Arkan’ın öldürülmesiyle tüm dava kapandı.”

    “;s:5:”width”;s:0:””;s:6:”height”;s:0:””;}}}

  • Akıllı yara bandı

    Akıllı yara bandı

    ABD’nin önde gelen teknik üniversitelerinden Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT), gelecekte yara bandının yerini alabilecek bir buluşa imza attı. Yapışkan, jel kıvamında bir madde olan ‘hidrojel’ ile üretilen banda, LED ışıkları, sıcaklık sensörleri, iletken teller ve yarı iletken çipler takılabiliyor.

    Akıllı yara bandı, vücut sıcaklığındaki değişime göre hastaya belli ilaçlar uygulayabiliyor. Bant, dirsek ya da diz gibi eklemlere sarıldığında dahi yapışkanlığını kaybetmeden elektronik devrelerin işlevlerini koruyor.

    Akıllı bandın temelini oluşturan hidrojel, çoğunluğu sudan oluşan esnek bir madde. Altın, titanyum, alüminyum, silikon, cam veya seramik yüzeylere kuvvetlice tutunabiliyor. İçindeki devre ve kablolara tam yalıtım sağlayarak dış etkenlerden koruyor. Esnek yapısıyla da kırılma ve bükülmelere karşı direnç gösteriyor.

    Mekanik Mühendisliği bölümünde ders veren Xuanhe Zhao, hidrojel maddesinin vücut içinde veya deri altında da kullanılabileceğini söylüyor. Zhao, “Elektronik sensörler insan vücudu içinde kuru kalamaz. Sağlık kontrolü ve gerektiğinde ilaç temini için kullanılabilecek sensörleri, hidrojel sayesinde vücut içinde dahi güvende tutabiliriz” diyor.

  • ‘Bedel’ ve ‘Kabuk’ suçlulara göz açtırmıyor

    ‘Bedel’ ve ‘Kabuk’ suçlulara göz açtırmıyor

    Ordu İl Jandarma Komutanlığı bünyesinde görev yapan eğitimli dedektör köpekleri “Bedel” ve “Kabuk” suçlulara göz açtırmıyor.

    Ordu İl Jandarma Komutanlığının kadrosunda biri uyuşturucu madde diğeri de iz takibi olmak üzere 2 eğitimli köpek görev yapıyor.

    Eğitmenlerinin nezaretinde bugüne kadar birçok operasyonda görev alan köpekler, başta uyuşturucuyla mücadele olmak üzere suçların önlenmesinde etkin rol üstleniyor.

    Adeta bir bebek gibi bakımları yapılan ve çeşitli eğitimlere tabi tutulan köpekler, kondisyon parkuru adı verilen bölümde ise günlük spor yapıyor.

    Suçun önlenmesi ve suçlunun etkisiz hale getirilmesi noktasında güvenlik güçlerine en büyük desteği sağlayan hassas burunlu “Kabuk”, kentte yakalanan uyuşturucuda önemli rol üstleniyor. Özellikle yol arama faaliyetlerinde kullanılan “Kabuk”, araçların ve valizlerin gizli bölmelerine saklanan uyuşturucu maddenin yakalanmasını sağlayarak güvenlik güçlerinin en büyük destekçisi oluyor.

    ‘Kabuk’ 32 operasyona katıldı

    Yaklaşık bir yıl önce Ordu İl Jandarma Komutanlığı bünyesinde göreve başlayan Alman Pointer cinsi “Kabuk” henüz bir yaşında olmasına rağmen, kendisine verilen görevleri başarıyla tamamlıyor.

    Şimdiye kadar kentte düzenlenen 32 operasyona katılan “Kabuk”, 150 gram toz esrar, 300 gram kubar esrar, 660 adet uyuşturucu hap ve 5 gram kenevir tohumunun ele geçirilmesini sağladı.

    Ayrıca, cezaevi aramalarında, umuma açık yerlerin aranmasında ve önleyici hizmet devriyesi kapsamında icra edilen yol aramaları ile bina ve ev eklentilerinin aranması esnasında kullanılan köpek, başarılı faaliyetleriyle suçlulara adeta göz açtırmıyor.

    Bedel, teröristlerin de izini sürüyor

    Ordu İl Jandarma Komutanlığı kadrosunda yer alan iz takip köpeği “Bedel” ise gösterdiği performansıyla kentteki önemli olayların aydınlatılmasında önemli rol üstlendi.

    İki yıldan beri Ordu’da görev yapan 5 yaşındaki labrador cinci köpek, son dönemde kırsalda PKK’lı teröristlerin de izini sürüyor.

    Komandoların katıldığı operasyonlarda yer alan “Bedel” askerin adeta gözü kulağı oluyor.

    Bedel, kentte şimdiye kadar operasyonlar kapsamında 15 kayıp kişinin bulunması, 1 şüphelinin yerinin tespit edilmesi, 45 hırsızlık olayının çözülmesi, 1 cinayet olayının şüphelisinin yakalanmasına yardımcı oldu.

    Hassas burnuyla kendisine verilen görevi başarıyla tamamlayan “Bedel” ayrıca, cezaevinden kaçan mahkumların aranması ve hayvan hırsızlığı gibi olaylarda da görev üstleniyor.

    Öte yandan katıldıkları operasyonu başarıyla tamamlayan ve kondisyon parkuru adı verilen bölümde eğitmenlerinin sözünden çıkmayan köpeklere ödül olarak plastik top veriliyor.

  • Şimdi moda Teoman

    Şimdi moda Teoman

    Koton, Fahriye Evcen’den sonra şimdi de yırtık jean reklam kampanyası için Teoman ile anlaştı. ‘Şimdi Moda Paramparça’ sloganıyla yürütülecek kampanya, yeni sezon erkek modasını Teoman’ın ikonik tarzıyla ekrana yansıtacak. Müzisyen kimliği kadar kendine özgü stiliyle de dikkat çeken Teoman, Paramparça şarkısını yeni projesi için yeniden yorumladı.

    Jean seven ve her zaman giyen biriyim. Jean gömlek ve pantolonların gardırobumda daima önemli bir yeri oldu” diyen şarkıcının yeni reklam filmi merakla bekleniyor…

  • Valilik kararıyla oyunlar yasaklandı

    Valilik kararıyla oyunlar yasaklandı

    Antalya Valiliği tarafından alınan kararla, 18 yaşından küçüklerin internet kafelerde ve elektronik oyun salonlarında, ‘Bloodrayne, Bloodrayne 2’, Grand Theft Auto (GTA), Epidos from Liberty City, ‘San Andreas’, ‘Grand Theft Auto 3, ‘Grand Theft Auto 2’, ‘Hitman’, ‘Global Operations’, ‘Sniper Elite’, ‘Battlefield Vietnam’, ‘Wolfenstein’, ‘The Godfather’, ‘The Godfather II’, ‘Metin2’, ‘Knight Online’, ‘Call Of Duty’ ve ‘Half Life’ adlı oyunların oynanmasının yasaklandı.

    Açıklamada, yasaklanma gerekçesi, 23 Mayıs 2007 tarih ve 26530 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5651 sayılı ‘İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi’ hakkında kanuna dayandırıldığını belirtildi. Yasak konulan oyunların uyuşturucu veya uyarıcı madde alışkanlığı, intihara yönlendirme, cinsel istismar, müstehcenlik, fuhuş, şiddet, kumar ve benzeri kötü alışkanlıkları teşvik edebileceği kaydedildi.

    55 oyun incelendi

    Malatya Valiliği tarafından akademisyen ve uzmanlardan oluşan bir komisyon tarafından 55 bilgisayar oyununun incelenerek hazırlanan rapora atıfta bulunulan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

    “İncelenen 55 oyundan 12’sinin 18 yaşından küçükler tarafından oynanmasının sakıncalı olabileceği yönünde kanaat oluşmuştur. Bilgisayar (video) Oyunları Sınıflandırma – Derecelendirme Raporu’nun Emniyet Genel Müdürlüğü’ne sunulduğu, bu bağlamda şiddet ve benzeri kötü alışkanlıklara teşvik eden ve 18 yaşından küçüklerin psikolojik ve fizyolojik gelişimine olumsuz etkisi olması sebebiyle oyunların oynanmasının yasaklanmasına karar verildi.”

    12 yaşından küçüklerin bilgisayar oyunu oynanan salon ve internet kafelere veli veya vasileri eşliğinde girebileceklerine değinilen açıklamada, 15 yaşından küçüklerin yanlarında veli veya vasileri olmadan saat 20.00’den sonra işyerlerine alınmayacakları, yasaklara uymayan işletmeci ve sorumlular hakkında da idari para cezası uygulanacağı kaydedildi.

  • Okulda ev ortamını yaşıyorlar

    Okulda ev ortamını yaşıyorlar

    Trabzon’un Ortahisar ilçesinde Ülkü İlkokulunun öğrencileri, öğretmenlerinin alışılmışın dışında dizayn ettiği sınıfta eğitim öğretimlerini sürdürüyor.

    Ülkü İlkokulunun minik öğrencileri, sınıflarında ev ortamını yaşıyorlar.

    Sınıfta oluşturulan köşede öğrenciler minderlere uzanıp, hikaye kitapları okuyor.

    Sınıfta bulunan öğrenciler tarafından bakımı üstlenilen balıklar da ders çalışırken öğrencilerin neşe kaynağı oluyor.

    “Öğrencilerime ev ortamı oluşturmaya çalıştım”

    Sınıf öğretmeni Ayşegül Aydoğdu, yaptığı açıklamada, Erasmus projesi kapsamında yurt dışına gittiğinde özellikle Finlandiya’nın eğitim sisteminde çocukların çoraplarıyla sınıfta ve koridorlarda dolaştıklarını gördüğünü ifade etti.

    Aydoğdu, kendi sınıfında da bu uygulamanın bir benzerini yapmaya çalıştığını ve aradan geçen zaman içerisinde öğrencilerin bu durumu sevdiğini söyledi.

    Aydoğdu, çocukların sınıfta kendilerini tamamen ev ortamında gibi hissettiklerini ifade ederek, “Kahvaltı yapmaları için masalar oluştururken, kitap okumaları içinde sınıfımızın bir köşesine minderler koyduk, her gün öğle yemeğini bir velimiz çocuklarımızın istediğine göre yapıp getiriyor.” diye konuştu.

    Sınıflarında bitki yetiştirdiklerini ve öğrencilerine hayvan sevgisini aşılamak için iki balık beslediklerini söyleyen Aydoğdu, “Öğrencilerime drama eğitimleri de veriyorum. Eğitim ve öğretimde çocukların kendilerini ev ortamında gibi rahat hissetmeleri için yaşam alanlarının eğitimlerine çok yararlı olduğunu gördüm.” dedi.

  • Bulgaristan’da yeni hükümet sinay vermeye başladı

    Bulgaristan’da yeni hükümet sinay vermeye başladı

    Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev, ülkeyi 26 Mart’ta yapılacak erken parlamento seçimlerine götürecek geçici teknokratlar hükümetinin kabine üyelerini açıkladı.

    umhurbaşkanlığı basın merkezinden yapılan açıklamaya göre, Başbakan Prof. Ognyan Gercikov’un kabinesi dördü başbakan yardımcısı olmak üzere 19 bakandan oluşacak ve geçici kabine üyeleri 27 Ocak’ta Cumhurbaşkanlığı’nda düzenlenecek törenle halka takdim edildikten sonra göreve başlayacak.

    Geçici teknokratlar hükümetinin listesi şu şekilde sıralandı:

    “Başbakan Yardımcısı ve Sağlık Bakanı İlko Semerciev, Başbakan Yardımcısı ve İç Düzen, Güvenlik ve Savunma Bakanı Stefan Yanev, Başbakan Yardımcısı ve Avrupa Fonları Başkanı Malina Krumova, Başbakan Yardımcısı ve Bulgaristan’ın 2018 yılındaki Avrupa Birliği Dönem Başkanlığına Hazırlıklarından Sorumlu Bakanı Denitza Zlateva, İçişleri Bakanı Plamen Uzunov, Maliye Bakanı Kiril Ananiev, Çalışma ve Sosyal Bakanı Gılıb Donev, Bölgesel Geliştirme ve İskan Bakanı Spas Popnikolov, Eğitim ve Bilim Bakanı Nikolay Denkov, Dışişleri Bakanı Radi Naydenov, Adalet Bakanı Mariye Pavlova, Kültür Bakanı Raşko Mladenov, Çevre ve Sular Bakanı İrina Kostova, Tarım ve Gıda Bakanı Hristo Bozukov, Ulaştırma, Bilişim Teknolojileri ve Haberleşme Bakanı Hristo Aleksiev, Ekonomi Bakanı Teodor Sedlarski, Enerji Bakanı Nikolay Pavlov, Turizm Bakanı Stela Baltova, Gençlik ve Spor Bakanı Daniela Daşeva”

    Cumhurbaşkanı RumenRadev’in kurduğu hükümetin hukuk profesörü olan Başbakanı Ognyan Gercikov (71), ülkenin eski kralı Simeon Sakskoburgotski’nin kurmuş olduğu İkinci Simeon Ulusal Hareketi (NDSV) partisi adına Başbakan olduğu dönemde, parlamento başkanı olarak görevde bulunmuştu. Ticaret Hukuku alanında akademik kariyer yapan Gercikov, dengeli bir siyasetçi ve alanında başarılı uzman olarak tanımlanıyor.

    Uluslararası İlişkiler mezunu olan Dışişleri Bakanı Radi Naydenov (55) da Sakskoburgotski’nin Özel Kalem Müdürü olarak görev yaptıktan sonra sırasıyla Viyana ve Berlin büyükelçiliği yapmıştı.

    Radev, Salı günü parlamentonun feshedilmesine ve erken seçimin 26 Mart’ta yapılmasına karar verdiğini açıklamıştı.