Blog

  • Kedi miyavlaması sendromlu Zeynep tedavi ediliyor

    Kedi miyavlaması sendromlu Zeynep tedavi ediliyor

    Eskişehir’de kedi miyavlaması sendromu (cri du chat) rahatsızlığıyla dünyaya gelen 7 aylık Zeynep bebek, Sağlık Bakanlığının olaydan haberdar olmasından sonra verilen rapor sayesinde artık tedavi görebiliyor.

    Zeynep bebeğe konulan teşhis sonrası hayatları yıkılan ve çocuklarının iyileşebilmesi için çaba gösteren anne Ezgi ve baba Mehmet Erdoğan’ın yardım talebi Sağlık Bakanlığından karşılık buldu.

    Kedi miyavlamasına benzer şekilde tiz ve yüksek sesli ağlama belirtileri görülen Zeynep bebek, hazırlanan rapor sayesinde Eskişehir’de özel bir fizik tedavi merkezinde hayata tutunuyor.

    Merkezin tıbbi direktörü Uzman Dr. Türkan Tünerir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Zeynep bebeğin ilk geldiği günden bu yana daha iyi ve sağlıklı olduğunu belirterek “Artık bebeğimiz başını tutabiliyor, nesneleri takip edebiliyor. Elbette bu hastalığın iyileşme sürecini zaman belirleyecektir. Fakat Zeynep kızımız şu anda olumlu reaksiyonlar veriyor.” dedi.

    Tünerir, dünyada yaklaşık 50 bin bireyde bir görülen hastalığın fizik tedavi alanındaki tüm özel hastane ücretlerini devletin karşıladığını aktararak şöyle devam etti:

    “Maalesef hastalarımızın aileleri bu konuda tam bilgiye sahip değiller. Sigortalı bir aile, çocuklarının tedavisi için bütün özel fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezlerini kullanabilirler. Devletimiz bu anlamda masrafları karşılıyor. Kedi miyavlaması sendromu olarak bilinen vakaların yüzde 85’i spontane hasarlar sonucu oluşurken, yüzde 15’i ailesel kromozom anomalileriyle alakalı. Ailesel olgularda, tekrarlayan gebeliklerde 5p delesyonlu vakalara yeniden rastlanma ihtimali normal toplumdan çok daha yüksek olan bir hastalık. Tedavisine kurumumuzda devam ediyoruz. Umuyorum ki ailesinin duaları kabul olur ve Zeynep sağlıklı bir birey olarak yaşamını sürdürür.”

    İlk yıl tedavi süreleri 90-120 seans aralığında

    Hastaların ilk yıldan sonraki tedavi sürelerinin değişebildiğini ifade eden Tünerir, şunları söyledi:

    “Bu hastalarda zeka geriliği, uyku problemleri, gevşek kaslar, beslenme problemleri, reflü, salya akması, kabızlık, yuvarlak yüz, birbirinden uzak yerleşimli gözler, şaşılık gibi durumlar görülmektedir. Bu yüzden de hastaların gelişimlerinin devamlılığı için fizik tedavi ve rehabilitasyona ihtiyaçları var. İlk yıl tedavi süreleri 90 ile 120 seans aralığında gerçekleştiriliyor. Daha sonra yine gerekli kurulun hastaya verdiği rapor doğrultusunda seanslar belirleniyor. Burada devletimizin geliştirmesi gerektiği nokta ailelerin rapor peşinde çok fazla yıpranma kısmı. Hastalığın teşhisi sonrası raporun yenilenme sürecindeki prosedürlerin geliştirilmesi gerekiyor.”

    “Tek isteğimiz bize anne, baba diyebilmesi

    Bir fabrikada işçi olarak çalışan baba Mehmet Erdoğan da bebeklerinin mama fiyatlarının dahi yüksek olduğunu dile getirerek şunları kaydetti:

    “Bakımı çok zor bir hastalık. Yemesine içmesine dikkat etmek gerekiyor. İmkanlar dahilinde elimizden geleni yapıyoruz. Tek isteğimiz büyüdüğünde bize anne, baba diyebilmesi. Zeynep bizim için çok kıymetli. Çocuğumuzun durumu yapılan haber aracılığıyla kamuoyuna yansıyınca başta İl Sağlık Müdürlüğü olmak üzere ilgili tüm kurumlardan arandık, belediye başkanlarımız evimizi ziyarete geldi. Herkes elinden geleni yapmak için söz verdi. Şimdi fizik tedavi anlamında Türkan hocamız büyük çaba gösteriyor. Buradaki tüm personeller bizimle çok fazla ilgileniyor. Bu sendroma sahip çocukları olan ailelere tavsiyem geri planda kalmamaları ve kendilerini doğru bir şekilde ifade etmeleridir. Çekinmesinler, utanmasınlar, evlatları için ellerinden gelenin fazlasını yapsınlar. İnşallah herkesin hastalığı şifa bulur.”

  • Kadın polisler gece gündüz görev başında

    Kadın polisler gece gündüz görev başında

    Emniyet Teşkilatında görevli kadın polisler, ailelerine karşı taşıdıkları sorumlulukları yerine getirirken bir taraftan da vatandaşların huzur ve güvenliğini sağlamak için gece gündüz görev yapıyor.

    Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele (TEM) Şube Müdürlüğünde görevli polis memuru F.A, Özel Harekat Daire Başkanlığında görevli komiser yardımcısı ile Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünde çalışan polis memuru Leyla Demir, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” öncesinde polislik mesleğinde kadın olmanın olumlu ve zor yanlarını AA muhabirine anlattı.

    TEM Şube Müdürlüğünde görevli polis memuru F.A, babası ve eşinin de polis memuru olduğunu belirterek, 12 yılını verdiği mesleğinin çocukluk hayali olduğunu anlattı.

    Eşi ile görev yaptığı karakolda tanıştığını söyleyen F.A, kadın olmasının mesleğiyle ilgili herhangi bir sıkıntıya yol açmadığını belirterek, erkek meslektaşlarıyla saygı ve sevgi çerçevesinde görev yaptıklarını ifade etti.

    Polislik ile annelik görevini birlikte yürütmenin zorluklarına değinen F.A, şunları söyledi:

    “Belirli bir mesai saatimiz yok. Görevden sonra eve gidip, ortalığı toplayıp yemek yapmayı, eşine ve çocuğuna zaman ayırmayı planlarsın ama kapıdan girdiğinde telefon çalar, göreve çağrılırsın. Bu esnada evde yemek bekleyen çocuğun ve eşin vardır. Ama görev seni bekler. Aynı mesleği yaptığımız için eşim yaşadığım zorluğun farkında ve her konuda olduğu gibi ev işlerinde de bana destek olur.”

    15 Temmuz darbe girişimi

    15 Temmuz darbe girişimi sırasında mesai arkadaşı başpolis Varol Tosun’un şehit olduğunu, kendisinin de dizinden yaralandığını anımsatan F.A, o geceyi anlatırken gözyaşlarına hakim olamadı.

    Tosun’un şehit olduğunu meslektaşından öğrendiğini kaydeden F.A, yüzünden vurulan şehit Tosun’u saati ve spor ayakkabılarından teşhis ettiğini ifade etti.

    F.A, aldığı “gazilik” unvanının kendisi için onur verici olduğunu vurgulayarak, kalkışmayı gerçekleştiren hainlerin, ailelerine sadece utanç bırakabildiğini belirtti.

    “Çok fazla zorluk çekmiyoruz”

    Güvenlik gerekçesiyle ismi yayınlanmayan Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Daire Başkanlığında görevli komiser yardımcısı ise evli ve iki kız çocuğu annesi olduğunu belirterek, “Biz bu işi severek ve gönüllü yaptığımız için çok fazla zorlandığımızı söyleyemeyeceğim. Hiyerarşi mesleğinde görev yapıyoruz ama bizde kardeşlik bağları, arkadaşlık ilişkileri çok kuvvetlidir. O yüzden çok fazla zorluk çekmiyoruz.” dedi.

    Kendisinde en fazla iz bırakan anının, Fetullahçı Terör Örgütü mensuplarınca 15 Temmuz 2016’da gerçekleştirilen hain darbe girişimi sırasında yaşadıkları olduğunu anlatan komiser yardımcısı, çok sayıda mesai arkadaşını şehit verdiklerini, buna inanmanın zor olduğunu kaydetti.

    Kadın trafik polisi Demir

    Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünde görevli polis memuru Leyla Demir de mesleğini severek yaptığını belirterek, “Bize yüklenen sorumluluğu yerine getirerek yapmaya çalışıyoruz. Kadın olarak yapmak daha da zor. Özellikle ekipte çalışıyorsanız bunun zorlukları var tabii ki. Vatandaş sizi bir bayan olarak bu kavşakta gördüğü zaman güzel tepkiler verdiğinde ister istemez hoşunuza gidiyor. O zorluklar da ortadan kalkıyor.” dedi.

    Polisliğin olumlu yanlarının da olduğuna işaret eden Demir, erkek sürücülerin trafikte kendisiyle iletişim kurarken konuşmalarına ve tavırlarına dikkat etmelerinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

  • Çocuğunuza Asla Söylememeniz Gereken 3 Cümle

    Çocuğunuza Asla Söylememeniz Gereken 3 Cümle

    Tabii bu cümle anneler babaların ağzından değil de genelde büyük kardeşlerin ağzından çıkıyor. Ve küçük kardeşlerimizden duyduğumuz kadarıyla çocukluk anılarının en beteri olarak akılda yer ediyor, hayat boyu silinmeyen bir korku hissine dönüşüyor. Abiler ablalar, kabul edin! Hepimiz etmedik mi bu lafı!?

    İlk paragrafımız kişisel yaşanmışlıklarla ilgili de olsa, küçük kardeşlerimizin zorlamalarıyla da yazılsa, yazımızın geri kalanı öyle değil. Psikologların önerileriyle, çocuk psikolojisinden örneklerle dolu bir liste hazırladık sizlere. Buyrunuz;

    Ya da ”Ağlayıp durma be…”, ”Ay hemen de küser bu zaten!” gibi formasyonları da var bu cümlenin. İşte o formasyonların hiçbirini kurmayın, çocuğunuzun hassaslığına yönelik alaycı tavırlara katiyen girmeyin. Çünkü:

    Çocukların sinir sistemleri, bizlere göre çok daha hassastır, daha ince ayarlıdır. Bu yüzden hemen her şeye, çok hızlı şekilde tepki verebilirler. Kendilerini tutmadan gülerler, sinirlenirler, küserler, ağlarlar. Bu ince ayar yaş ilerledikçe zaten kendiliğinden azalır. Bu hassaslığı zamanından önce ehlileştirmeye çalışmak ebeveynlerin sıkça yaptığı bir hatadır.

    Bir çocuğu hassas olmakla suçlamak, baskılamak, çocuğun ilerleyen yaşlarında empati yeteneğini kaybetmesine, dolayısıyla da başarılı ilişkiler kuramamasına sebep olur.

  • Fırat Tanış ‘İstanbullu Gelin’ dizisinde

    Fırat Tanış ‘İstanbullu Gelin’ dizisinde

    Yapımcılığını O3 Medya’nın üstlendiği, yönetmenliğini Zeynep Günay Tan ve Deniz Koloş’un yaptığı, Star TV’nin büyük beğeni toplayan yeni dizisi “İstanbullu Gelin’e” 2. bölümden itibaren sevilen oyuncu Fırat Tanış dahil oluyor.

    Beklenmedik bir sırla Boran ailesinin hayatına, bomba gibi düşecek olan Adem Sezgin karakterini canlandıran Tanış, rolü için saçlarını kestirdi ve sakallarını uzattı. Tanış; başta Faruk olmak üzere tüm Boranlardan hesap sormaya gelen Adem Sezgin’i şu sözlerle anlatıyor; “Sıradan bir kötü değil, Adem. Alışılmışın dışında farklı yönleri var. Kendini haklı görüyor ve sebeplerine inanıp onlardan güç alıyor. Harika bir ekip, özenle seçilmiş bir kadro ile inanılmaz keyifle çalışıyoruz. Umarım hak ettiği karşılığı bulur.”

    Başrollerini Özcan Deniz ve Aslı Enver’in paylaştığı, oyuncu kadrosunda İpek Bilgin, Salih Bademci, Fırat Tanış, Güven Murat Akpınar, Berkay Hardal, Neslihan Yeldan, Dilara Aksüyek, Nergis Çorakçı, Pelinsu Pir, Eren Balkan, Ahmet Sabri Özmener, Muharrem Türkseven, Hakan Altıner, Nilay Erdönmez, Hira Koyuncuoğlu ve Fatih Koyunoğlu’nun da yer aldığı “İstanbullu Gelin” merak dolu gelişmelerle 10 Mart Cuma akşamı Star TV’de.

  • Seks İşçileri Hakkında Bilmediklerimiz

    Dünyanın en eski meslek gruplarından biri olmasına rağmen, seks işçiliği en çok yargılanan mesleklerden bir tanesi. Günümüzde birçok ülke hukuksal yollarla seks endüstrisini yasaklıyor ve yapılan aktivitelerin “suç” olduğunu iddia ediyor.

    Aynı alkolde, uyuşturucuda ya da diğer endüstrilerde olduğu gibi, yasaklanan ve tabu olarak tanımlanan seks satışı da piyasadaki açıktan dolayı karaborsacıların eline düşmüş durumda. Seks işçilerinin yer altına sürülmesi ve kötü yaşam şartlarında çalışmaları, durumu daha da kötü bir hale getirerek şiddeti, hastalığı ve köleliği arttırıyor.

    İşte tabuların arkasında yaşamaya çalışan seks işçileri hakkında bilmedikleriniz:

    1. Özel hayatları iş hayatlarından daha stresli

    Yapılan bir araştırmaya göre seks isçilerinin yüzde 57’si özel hayatlarının iş hayatlarından daha stresli olduğunu savunuyor. Bunun nedeni ise mesleklerinden dolayı aile içinde yaşadıkları problemler, psikolojik hastalıklar, fiziksel sorunlar ve uyuşturucu bağımlılıkları olarak gösteriliyor.
    2. Görevleri sırasında çok fazla yara alıyorlar

    Victoria Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre ankete katılan seks işçilerinin yüzde 15’i bir müşteriye hizmet ederken işle ilgili pek çok kez yaralanma yaşadığını bildiriyor.

    Çoğu işçi, devlet kuruluşlarından sigorta sağlayamadığı için yaralanmalarını tedavi ettirmekte zorlandığını söylüyor.

  • Yapay zekayla kanser tanısı

    Yapay zekayla kanser tanısı

    Teknoloji devi Google, patoloji uzmanlarının vaktini alan ve yıllarca eğitim ile tecrübe gerektiren tanılama işlemini yapay zekaya öğretti.

    İnsanlar gibi adım adım eğitim alan yapay zeka, tanı koymada %89 başarılı oldu. İnsanlarda bu oran, bir patologun sınırsız vakti olduğu ve başka hiçbir işle uğraşmadığı varsayıldığında bile %73’te kalıyor.

    Neden gerekli?

    Özellikle kanser hastalarının terapiye başlama sürecini etkileyen patolojik tanılarda, uzmanların gigabayt boyutlarında onlarca slaytı, 40 kat büyüterek detaylıca incelemesi gerekiyor. Hastanın biyolojik örneklerinin incelenip teşhisin koyulması ve raporun en doğru biçimde hazırlanması, çoğu zaman kanser hastaları için yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgi anlamına geliyor.

    Özellikle göğüs ve prostat kanserlerinin tanısında, iki farklı patologun aynı veriler üzerinde aynı tanıyı ortaya koyma olasılığı yüzde 48’e inebiliyor.

    Araştırma safhası

    Araştırmayı yürüten Google çalışanları, bu yöntemle patologlara tanı sürecinde yardımcı olabilmeyi hedefliyor. Bunun için Radboud Üniversitesi’nden göğüs kanseri hastalarına ait slaytlarla işe başladılar.

    GoogLeNetadı verilen yapay zeka sistemiyle çalıştılar. Yapay zeka ilk denemede kayda değer başarı elde etti ancak yeterli bulunamadı. Bunun üzerine ekip, patoloji öğrencilerinin yaptığı gibi, fotoğrafları sisteme farklı boyutlarda tanıtıp eğitmeye başladı.

    Sistem zamanla gelişerek yerelleşme skorunda (FROC) %89’a ulaştı. Tümörleri makrofajlardan başarıyla ayırt etti.Zaman kısıtlaması olmayan ve başka işle uğraşmayan bir uzman patologun doğru teşhis skoru ise %73’te kalıyor.

    Ayrıca farklı bir ekip, sistemi farklı veri setleriyle deneyerek tümörleri tespit etmede yüzde 81 başarıya ulaştı.

    Kullanım alanı

    Yapay zekanın teşhiste doktorların yerini asla alamayacacağını vurgulayan ekip, sistemin sadece kolaylık ve zamandan tasarruf sağlamasını hedefliyor. Bu sayede hekimler verilerin tamamıyla uğraşmak yerine yapay zekanın işaret edeceği alanlara odaklanabilir.

    Ayrıca yapay zeka sadece öğrendiği kadarını teşhis edebiliyor, hekimler ise slaytta farklı hastalıklara dair anormal sonuçları da tespit edebilir.

    Araştırmanın sonuçlarını buradan pdf formatında okuyabilirsiniz.

  • Eski sandıklardan ‘Kütahya bebekleri’ çıktı

    Eski sandıklardan ‘Kütahya bebekleri’ çıktı

    Kütahya Olgunlaşma Enstitüsü ve Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) işbirliğiyle yürütülen “Kütahya Bebekleri” projesi kapsamında, onlarca yaşlı kadınla görüşüldü, sandıklarından çıkan geleneksel giysiler fotoğraflanıp, desenleri bilgisayar ortamında küçültülerek yapma bebeklere uyarlandı.

    Yüz ve ellerinde yünün iğneyle keçeleştirilmesiyle formlar oluşturulan bebeklerden 5 farklı modelde 60 adet üretildi.

    Projeyi geliştiren DPÜ öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Yelda Şener, Kütahya’nın, çok büyük ve çeşitli kültürlerin değerlerini özümsemiş köklü bir tarihi mirasa ev sahipliği yaptığını, kente özgü geleneksel kıyafetlerin, bu zenginliğin kanıtı olduğunu söyledi.

    Şener, proje kapsamında, Kütahya’nın geleneksel kıyafetlerinden esinlenerek hazırladıkları el yapımı bebekleri, turistik bir ürün haline getirmeyi planladıklarını, böylece söz konusu kıyafetlerin nesilden nesile aktarılmasına da katkı sağlayacaklarını ifade etti.

    Yöreye özgü asırlık, geleneksel, orijinal kıyafetlerin sandıklardan çıkarılarak incelendiğini anlatan Şener, “Kütahya’da yaşayan önde gelen onlarca yaşlı kadınla bire bir görüşmeler yaptık. Sandıklarda saklanan ve büyük annelerinden kalan orijinal kıyafetleri inceledik. Bu kıyafetleri fotoğraflayarak desenlerini bilgisayar ortamına aktardık ve modelleri ortaya çıkardık.” ifadelerini kullandı.

    Şener, dikilen geleneksel kıyafetli yapma bebeklerin il dışından gelen ziyaretçilerin uğrak mekanlarında sergileneceğini belirterek, seri üretim konusunda da kararın üniversite yönetimince verileceğini bildirdi.

  • Arda’yla önceliklerimiz değişti ayrıldık

    Arda’yla önceliklerimiz değişti ayrıldık

    Geçtiğimiz aralık ayında 31 yaşına bastım. Üniversite yıllarıma kadar eğitimimi FMV Ayazağa Işık Lisesi’nde tamamladım. Bunun yanı sıra yedi sene Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda piyano ve solfej dersleri aldım. Üniversite serüvenim Amerika’da başlayıp Londra’da son buldu. University of Westminster Criminal Justice mezunuyum. İstanbul’da ailemle yaşıyorum. Şimdilik aile işlerimize destek oluyorum.

    Hayatta önceliklerin neler?

    Her şeyden önce ailem gelir; sonra ‘ben’ derim. Kendime olan saygımın, itibarımın, iç huzurumun ve mutluluğumun zedelenmemesi için çaba gösteririm. Prensipleri olan bir insanım ve bunlardan kolay kolay vazgeçmem. Tabii zaman zaman tökezlediğim oluyor ama çabuk toparlıyorum. İnsanın soyadı, hassas noktası. Yaptığım ve yapacağım her şeyde ilk önce bunu düşünüyorum.