Etiket: ankara

  • EGO CEP’TE UYGULAMASI GÜNCELLENİYOR

    EGO CEP’TE UYGULAMASI GÜNCELLENİYOR

    Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) EGO Genel Müdürlüğü tarafından Başkentlilerin toplu taşıma araçlarını takip edebilmeleri için hizmete sunulan EGO Cep’te uygulamasının eski versiyonu güvenlik nedeniyle 24 Ağustos 2023 tarihi itibarıyla kullanıma kapatılacak. Vatandaşlar, uygulamanın güncel sürümünü telefonlarındaki uygulama marketlerden indirebilecek.

    Ankara Büyükşehir Belediyesi, akıllı kent uygulamalarıyla vatandaşların hayatını kolaylaştırmaya devam ediyor. EGO Genel Müdürlüğü’nün Başkentlilerin toplu taşıma araçlarının takibini yapabilmesi amacıyla hizmete sunduğu EGO Cep’te uygulaması güncelleniyor.

    EGO Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada; 21 Ocak 2022 tarihinde hizmete sunulan EGO Cep’te uygulamasının eski versiyonunun güvenlik nedeniyle 24 Ağustos tarihinden itibaren kullanıma kapatılacağı belirtildi. Yetkililer, uygulamanın yeni versiyonuna geçmeyen ya da mevcut uygulamayı kullanan vatandaşların uygulamanın güncel sürümünü telefonlarındaki uygulama marketlerden yükleyebileceklerini bildirdi.

     

     

  • AKŞENER’E YÖNELİK “FETÖ SUÇLAMASI” İDDİASINDA, “KOVUŞTURMAYA YER YOK” KARARI: “GİZLİ TANIK BEYANI, TEK BAŞINA HÜKME ESAS ALINAMAZ”

    AKŞENER’E YÖNELİK “FETÖ SUÇLAMASI” İDDİASINDA, “KOVUŞTURMAYA YER YOK” KARARI: “GİZLİ TANIK BEYANI, TEK BAŞINA HÜKME ESAS ALINAMAZ”

    MAHİR BAĞIŞ

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener hakkında, 2016 yılında “gizli tanık” beyanlarına dayandırılarak; “FETÖ suçlaması” iddiasıyla başlatılan soruşturmada savcılık, yedi yıl sonra kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. “Lekelenmeme hakkının, suçsuzluk karinesinin bir sonucu olduğunun” belirtildiği kararda, “Gizli tanık beyanının tek başına hükme esas alınamayacağı” değerlendirmesi yapıldı.

    Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener hakkında; Cizre’den “Yağmur” kod adlı bir gizli tanığın iddiaları üzerine, 2016 yılında, “FETÖ üyeliği” iddiasıyla ile soruşturma başlatmıştı. Soruşturmada gizlilik kararı alınmıştı.

    Akşener, pek çok açıklamasında hakkındaki soruşturmayı anımsatmıştı. Akşener, “Siz devletsiniz, böyle bir iddiayı ciddiye aldığınız anda bile, gelip beni almanız gerekir. Ya gereğini yapın ya da bu saçmalığa bir son verin” demişti. Akşener, avukatı aracılığıyla birçok kez savcılığa başvurmuş, ifadesinin alınmasını istemişti. Akşener’in talepleri yerine getirilmemişti.

    Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmanın açılmasından yaklaşık yedi yıl sonra, 22 Ağustos 2023’te kovuşturmaya yer olmadığı kararını verdi. Karar, bugün avukatı aracılığıyla Akşener’e tebliğ edildi.

    Kararda, şu değerlendirmeler yapıldı:

    “Suçsuzluk karinesinin, adil yargılanma hakkının uzantısı olan temel bir hak olduğu, lekelenmeme hakkının da suçsuzluk karinesinin bir sonucu olarak ortaya çıktığı gözetilerek,

    … Gizli tanık beyanının tek başına hükme esas alınamayacağı, şüphelinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibatlı olduğuna, örgüt ile hiyerarşik bağ kurup; süreklilik, çeşitlilik, yoğunluk içeren eylemlerde bulunarak silahlı terör örgütü üyesi olduğuna ve bunu son döneme tek sürdürdüğüne ilişkin hakkında kamu davasının açılmasını haklı kılacak nitelikte her türlü şüpheden uzak, yeterli, kesin ve inandırıcı bir delil elde edilemediğinden hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir.”

     

  • BİRLEŞİK KAMU İŞ’TEN “HALKIN ENFLASYONU” ARAŞTIRMASI: “GIDA FİYATLARI SON İKİ AYDA TOPLAM YÜZDE 22,8 ORANINDA ARTIŞ KAYDETTİ”

    BİRLEŞİK KAMU İŞ’TEN “HALKIN ENFLASYONU” ARAŞTIRMASI: “GIDA FİYATLARI SON İKİ AYDA TOPLAM YÜZDE 22,8 ORANINDA ARTIŞ KAYDETTİ”

    Birleşik Kamu İş, “Halkın Enflasyonu” araştırmasını yayınladı. Araştırmada, “Ağustosta bakliyat fiyatları yüzde 5,6 artarken, salça, zeytin, bal, çay, tuz ve benzeri gıda maddelerinden oluşan diğer işlenmiş gıda fiyatlarındaki artış eğilimi ise yüzde 11,7’yle hızlanarak ile devam etti. Böylece, vatandaşlar mevcut gıda tüketim alışkanlıklarına göre seçilen 64 gıda maddesinden oluşturulan gıda sepetini satın alabilmek için ağustosta, bir önceki aya göre yüzde 8,9 oranında daha fazla para ödemek zorunda kaldı. Gıda fiyatları son iki ayda (temmuz ve ağustos) toplam yüzde 22,8 oranında artış kaydetti” ifadeleri yer aldı.

    Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Ar-Ge birimi KAMUAR, fiyatlarını Ankara’daki marketlerden düzenli olarak derlediği ve halkın en fazla tükettiği 64 temel gıda maddesinden oluşan bir sepeti esas alarak hazırladığı gıda fiyatları endeksinin Ağustos 2023 sonuçlarını açıkladı. “Halkın Enflasyonu” adlı araştırmada şu bilgiler yer alıyor:

    “Seçimden sonra Türkiye yeni bir yüksek enflasyon sürecine girerken, yaz ayı olmasına rağmen gıda fiyatlarında temmuzda yüzde 12,8 gibi oldukça yüksek bir hızla başlayan artışlar ağustos ayında da yüzde 8,9 ile devam etti. Yılın ilk sekiz aylık dönemindeki fiyat artışı yüzde 63,3’ü bulurken, gıdadaki yıllık enflasyon da yeniden üç haneli rakamlara çıkarak yüzde 102,1 olarak gerçekleşti. Sonbahar ve kış aylarında gıda enflasyonunun çok daha yüksek oranlara ulaşacağı tahmin ediliyor.

    “YOKSULLARIN HARCAMASININ YÜZDE 35,8’İ GIDA”

    TÜİK’in en son açıkladığı tüketim harcamalarıyla ilgili istatistiklere göre en zengin yüzde 20’lik kesimin tüketiminin yüzde 16,6’sını gıda için ayırırken, en yoksul yüzde 20’lik kesimde gıdaya ayrılan oran yüzde 35,8’e kadar çıkıyor. İkinci yüzde 20’lik grupta yer alanlar ise harcamalarının yüzde 29,8’ini gıdaya yüzde 25,6’sını ise konut ve kiraya ayırıyor. Dolayısıyla gıda fiyatlarında Türkiye’de son 39 aydır yaşanan kesintisiz artış en fazla toplumun sabit gelirli yoksul kesimlerini olumsuz etkiliyor. Araştırmayla, gelirinin büyük bölümünü gıdaya ayırmak zorunda olan ve enflasyona karşı herhangi bir koruması bulunmayan, dar ve sabit gelirlilerin, ücretlilerin ve yoksulların yaşadığı gerçek enflasyonun boyutunun tahmin edilmesi amaçlanıyor.

    “EYLÜL 2021’DE 100 LİRAYA SATIN ALINAN BİR GIDA SEPETİ İÇİN BU YIL TEMMUZ AYINDA 547 LİRA ÖDEMEK GEREKTİ”

    Yanlış ekonomik politikaların gıda fiyatlarında tetiklediği açtığı artış, ülkedeki açlık ve yoksulluk riskini giderek daha da büyütüyor. Türkiye’nin, yıllarca sürecek bugünkü enflasyon sarmalına sürüklendiği Eylül 2021’den bu yana gıda fiyatları yüzde 447 oranında arttı. Diğer bir ifadeyle Eylül 2021’de 100 liraya satın alınan bir gıda sepeti için bu yıl temmuz ayında 547 lira ödemek gerekti.

    “2022 YILINDA YÜZDE 179,3’E KADAR YÜKSELEN GIDA FİYATLARINDAKİ YILLIK ENFLASYON BU YIL HAZİRAN AYINA KADAR BAZ ETKİSİYLE DÜŞÜŞ ETKİSİNDEYDİ”

    2022 yılında yüzde 179,3’e kadar yükselen gıda fiyatlarındaki yıllık enflasyon bu yıl haziran ayına kadar baz etkisiyle, diğer bir ifadeyle bir önceki geçen yılın aynı aylarında gıda fiyatlarında yaşanan artışın bu yılın aynı ayındaki artıştan yüksek olması nedeniyle düşüş eğilimindeydi. Yıllık enflasyonun baz etkisiyle önceki aylara ve geçen yıla göre geriliyor olması fiyatların azalmasından değil artış hızının azalmasından kaynaklanıyordu. Önceki yılın aynı ayındaki yüksek oranlı artış son bir yılın hesabından çıktığı için yıllık artış azalıyordu. Ancak temmuz ayından başlayarak aylık artışlar yeniden önceki yılın aynı ayındaki artış oranının üzerine çıkmasıyla birlikte yıllık enflasyon da yeniden da yükselmeye başladı. Haziranda yüzde 80,5’e indikten sonra temmuzda yüzde 92,2’ye çıkan yıllık enflasyon, ağustosta üç ay aradan sonra yeniden yüzde 100’ün üzerine yükseldi.

    “EKMEK, PİRİNÇ, UN, BULGUR FİYATLARI AĞUSTOSTA BİR ÖNCEKİ AYA GÖRE ORTALAMA YÜZDE 13,2 ARTTI”

    Ağustosta, tüm harcama gruplarında fiyatlar bir önceki yıla göre oldukça yüksek oranlarda arttı. Yaz ayı olmasına rağmen özellikle meyve fiyatlarındaki yüksek artışlar dikkat çekti. Ekmek, pirinç, un, bulgur fiyatları ağustosta bir önceki aya göre ortalama yüzde 13,2 oranında artarken, et ve balık grubu fiyatlarında yüzde 2,5 oranında artış yaşandı. Et ve balık fiyatlarında yılbaşından bu yana yaşanan artış yüzde 89’a yaklaştı.  Ağustosta önceki aya göre süt ve süt ürünleri ile yumurta grubu fiyatları yüzde 13 oranında artarken, yağ fiyatlarındaki artış yüzde 14,9 olarak gerçekleşti. Meyve fiyatlarının yüzde 12 oranında arttığı ağustosta sebze fiyatlarında, bir önceki aya göre ortalama yüzde 2 oranında artış yaşandı.

    “GIDA FİYATLARI SON İKİ AYDA TOPLAM YÜZDE 22,8 ORANINDA ARTIŞ KAYDETTİ”

    Ağustosta bakliyat fiyatları yüzde 5,6 artarken, salça, zeytin, bal, çay, tuz ve benzeri gıda maddelerinden oluşan diğer işlenmiş gıda fiyatlarındaki artış eğilimi ise yüzde 11,7’yle hızlanarak ile devam etti. Böylece, vatandaşlar mevcut gıda tüketim alışkanlıklarına göre seçilen 64 gıda maddesinden oluşturulan gıda sepetini satın alabilmek için ağustosta, bir önceki aya göre yüzde 8,9 oranında daha fazla para ödemek zorunda kaldı. Gıda fiyatları son iki ayda (temmuz ve ağustos) toplam yüzde 22,8 oranında artış kaydetti.

    “YÜZDE 25 ZAMLA YETİNMEK ZORUNDA KALAN EMEKLİLERİN SATIN ALMA GÜCÜNDEKİ ERİME DE HIZLANARAK DEVAM ETTİ”

    Gıda fiyatları yılın ilk sekiz aylık döneminde ise yüzde 63,3 oranında artış yaşandı. Böylece seyyanen zam nedeniyle değişik maaş ve ücret seviyesine değişik oranlarda yansımış olan bu yıl temmuz ayında yılın ikinci yarısı için yapılan ücret ve maaş zamları, birçok ücretli için yılın ilk sekiz aylık dönemindeki gıda fiyat artışına yetişemedi. Yüzde 25 zamla yetinmek zorunda kalan emeklilerin satın alma gücündeki erime de hızlanarak devam etti.

    “YUMURTA FİYATLARINDA YÜZDE 55,8 ORANINDA ARTIŞ OLDU”

    Bu yıl ağustosta geçen yılın aynı ayına göre ekmek, un, bulgur, makarna fiyatlarında yüzde 70,1, et-balık fiyatlarında 115,8, süt ve süt ürünleri ile yumurta fiyatlarında yüzde 55,8 oranında artış oldu. Bir yıl öncesine göre yağ fiyatları yüzde 59,3 oranında arttı. Meyve fiyatları yüzde 132,3, sebze fiyatları ise yüzde 239,6 oranında artış gösterdi. Bakliyat fiyatları son bir yılda yüzde 37,2, diğer gıda fiyatları ise yüzde 71,3 oranında zamlandı. Tarım ürünü üretici fiyatlarındaki artışlar gıda fiyatlarındaki yıllık artışın önümüzdeki aylarda da üç haneli oranlara doğru tırmanmaya devam edeceğine işaret ediyor.

    “ORTALAMA GIDA FİYATLARI, EYLÜL 2021-AĞUSTOS 2022 DÖNEMİNDEKİ ORTALAMA FİYATLARA GÖRE YÜZDE 115,4 ORANINDA ARTIŞ GÖSTERDİ”

    Eylül 2022- Ağustos 2023 aylarını kapsayan son bir yıllık dönemdeki ortalama gıda fiyatları, Eylül 2021-Ağustos 2022 dönemindeki ortalama fiyatlara göre yüzde 115,4 oranında artış gösterdi.”

  • ERDOĞAN: “TÜRKİYE’Yİ MÜLTECİ AKINIYLA SIKIŞTIRMA SENARYOLARINI BOŞA ÇIKARTIYORUZ”

    ERDOĞAN: “TÜRKİYE’Yİ MÜLTECİ AKINIYLA SIKIŞTIRMA SENARYOLARINI BOŞA ÇIKARTIYORUZ”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara‘da yapılan Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Subay ve Astsubay Öğrencileri Mezuniyet Töreni’nde; “Vatandaşımızın canına, malına, huzuruna kasteden kim varsa hepsinin tek tek tepelerine biniyoruz, bineceğiz. Türkiye’yi mülteci akınıyla sıkıştırma senaryolarını boşa çıkartıyoruz. Sahil güvenliğimizin yoğun çabaları neticesinde Ege’de ölümlerin önüne geçtik. 700’e yakın umut yolcusunun ölümüne seyirci kalındığı bir ortamda biz insanları yaşatmak için gerektiğinde tüm imkânlarımızı seferber ediyoruz” dedi. 

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün Ankara’da Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı Stadyumu’nda düzenlenen “Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Subay ve Astsubay Öğrencileri Mezuniyet Töreni”ne katıldı. Erdoğan, özetle şöyle konuştu: 

    “GEREK HİZMET STANDARDI GEREK HUKUK VE DEMOKRASİYE BAĞLILIK NOKTASINDA GEÇMİŞLE KIYAS DAHİ EDİLEMEYECEK SEVİYEYE ULAŞTIK” 

    “Bugün 690 erkek, 82 kadın, 19’u misafir olmak üzere toplam 791 subay ile, 2 bin 700 erkek, 319 kadın astsubay öğrencimizi mezun etmenin sevincini yaşıyoruz. Böylece farklı branş, uyruk ve rütbelerde toplam 3 bin 810 evladımızı akademiden mezun etmiş oluyoruz. Bugüne kadar 3 bin 112 subay, 22 bin 835 astsubayımız Jandarma’ya, 351 subay 960 astsubayımız ise Sahil Güvenlik Teşkilatı’mıza katıldı.  

    15 Temmuz darbe girişiminden sonra kritik kurumlarımızı yeniden yapılandırdık. Eğitim süreçlerinden insan kaynağı teminine, atamalardan müfredata kadar geniş bir yelpazede önemli değişikliklere gittik. Bunun olumlu neticelerini pek çok alanda görüyoruz. Diğer kurumlarımız gibi, jandarma ve sahil güvenlik birimlerimizin de yeni bir ruha kavuştuğuna memnuniyetle müşahede ediyoruz. Gerek hizmet standardı gerek devletimize sadakat gerekse hukuk ve demokrasiye bağlılık noktasında geçmişle kıyas dahi edilemeyecek seviyeye ulaştık. Kolluk kuvvetlerimiz kendi görev sahaları içinde başarılı çalışmalara imza atmaya başladı. Terörle mücadele başta olmak üzere asayiş ve emniyet hizmetlerinde daha tesirli sonuçlar alıyoruz. 

    Türkiye önünde sonunda terör belasından muhakkak kurtulacaktır. Ne DEAŞ ile mücadele kılıfı altında verilen tırlar dolusu silahlar ne de ağababalarından gördüğü destekler teröristleri bekleyen acı akıbetin önüne geçemeyecektir. Buradan bir kez daha ne ülkemizin ne de bölgemizin geleceğinde hiçbir terör örgütüne yer olmadığını ifade etmek istiyorum. Teröristler ya nedamet duyup, Türk adaletine teslim olacaklar ya da devletimizin demir yumruğuyla yüzleşeceklerdir. Bunun dışında önlerinde başka hiçbir yol yoktur. 

    “TÜRKİYE’Yİ MÜLTECİ AKINIYLA SIKIŞTIRMA SENARYOLARINI BOŞA ÇIKARTIYORUZ” 

    Vatandaşımızın canına, malına, huzuruna kasteden kim varsa hepsinin tek tek tepelerine biniyoruz, bineceğiz. Türkiye’yi mülteci akınıyla sıkıştırma senaryolarını boşa çıkartıyoruz. Sahil güvenliğimizin yoğun çabaları neticesinde Ege’de ölümlerin önüne geçtik. 700’e yakın umut yolcusunun ölümüne seyirci kalındığı bir ortamda biz insanları yaşatmak için gerektiğinde tüm imkânlarımızı seferber ediyoruz. Birileri, şişlemek suretiyle bu insanları Ege’de ölüme mahkum ederken, biz sahil güvenlik güçlerimiz ile onları o dalgaların arasından kurtarıyoruz.  

    “SON 2,5 AYDA YAKALANAN 61 BİN KAÇAK GÖÇMENDEN 25 BİNİ SINIR DIŞI EDİLDİ” 

    Yıl başından bu yana 143 bin düzensiz göçmenin ülkemize girişini engelledik. Kaçak olarak ülkemizde bulunan veya suça bulaşanları da tespit ediyor ve süratle sınır dışı ediyoruz. Bu kapsamda son 2,5 ayda yakalanan 61 bin kaçak göçmenden 25 bini sınır dışı edildi. Düzensiz göçe karşı her türlü tedbiri alırken, ülkemiz ekonomisine katkı yapan, istihdam oluşturan, Türkiye’de eğitim gören yabancı misafirlerimizi de bağrımıza basıyoruz. 

    Gönüllü, onurlu, güvenli geri dönüşleri yaygınlaştırmak amacıyla Suriye’nin kuzeyinde inşa edilen kalıcı konutların yapımı sürüyor. Katar’ın mali desteği ile inşa edilen bu konutların tamamlanmasıyla birlikte yaklaşık 1 milyon kardeşimiz huzuru kalple vatanlarına dönebileceklerdir.  

    “JANDARMAMIZA DİL UZATACAK, HAKARET EDECEK KADAR GÖZÜ DÖNMÜŞLERİN İFTİRALARINA ASLA KULAK ASMIYORUZ” 

    Muhalefetin ve Türkiye’nin başarılarından rahatsız olan ideolojik çevrelerin tezviratına rağmen yakaladığımız ivmeyi sürdürüyoruz. Görevini yapan jandarmamıza dil uzatacak, hakaret edecek kadar gözü dönmüşlerin iftiralarına asla kulak asmıyoruz. Sicili ülkemizin karşısında kim varsa onun yanında yer almakla dolu bu muhterisleri maşeri vicdana havale ediyoruz. Son seçimler milletimizin bunlara prim vermediğini, böyle davranmaya devam ettikleri sürece de asla prim vermeyeceğini göstermiştir. Askere, polise, jandarmaya ve sahil güvenliğe düşmanca yaklaşanların kaybetmeye mahkum olduğunu gayet iyi biliyoruz. 

    85 milyonun huzur ve esenliği için karada, havada, denizde gece gündüz demeden görev yapan kahramanların hakkı elbette ödenmez. Şu an karşımda gözleri çakmak çakmak parlayan her bir evladımız işte böyle ağır bir sorumluluğu taşımaya namzettir. Sizler bugünden itibaren onurlu olduğu kadar zor ve fedakârlık gerektiren bir mesleği icra edeceksiniz. Milletimizi asırlardır ayakta tutan maddi ve manevi değerleri inşallah sizler yaşatacaksınız. Bu memleketin huzurunu bozmaya teşebbüs edecek alçakların karşısına ilk önce siz dikileceksiniz. Ne mutlu size ki milletimizin peygamber ocağı olarak gördüğü muazzez bir çatıya katılma imkânı buldunuz.” 

     

  • ÖZTRAK’TAN, KKM KARARINA TEPKİ: “KARAR ÖNCESİNDE BANKA HİSSELERİNDE YAKLAŞIK 400 PUANLIK DÜŞÜŞ YAŞANDI. BAZI ‘BIYIKLI YATIRIMCILARIN’ KARARI ÖNCEDEN HABER ALARAK HAREKETE GEÇMESİ SÖZ KONUSU MUDUR?”

    ÖZTRAK’TAN, KKM KARARINA TEPKİ: “KARAR ÖNCESİNDE BANKA HİSSELERİNDE YAKLAŞIK 400 PUANLIK DÜŞÜŞ YAŞANDI. BAZI ‘BIYIKLI YATIRIMCILARIN’ KARARI ÖNCEDEN HABER ALARAK HAREKETE GEÇMESİ SÖZ KONUSU MUDUR?”

    CHP Sözcüsü Merkez Bankası’nın payını azaltma kararı aldığı Kur Korumalı Mevduat Hesabı ile ilgili “2018 yılında başlayan tek adam yönetiminin bu ülke ekonomisine diktiği son tüydür” dedi. Öztrak, karar ile ilgili “Sormak istiyorum: Bu kararın öncesinde cuma günü banka hisselerinde yaklaşık 400 puanlık bir düşüş yaşandı. Bu düşüşün arkasında, bazı ‘bıyıklı yatırımcıların’ kararı önceden haber alarak harekete geçmesi söz konusu mudur, değil midir? Bu konuya da hızla açıklama getirilmesi gerekiyor. Güveni sağlamak, bankacılık sektöründe tansiyonu daha fazla yükseltmemek için bunu hemen yapmak şart” değerlendirmesini yaptı.

    CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP MYK toplantısı devam ederken; parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi. Öztrak, şunları söyledi:

    “Yozgat’ın Sorgun ilçesindeki feci trafik kazasında 12 yurttaşımız hayatını kaybetti. Çok üzgünüz. Hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, acılı yakınlarına sabır, yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz.

    ERDOĞAN’IN EKONOMİNİN ALTINA DÖŞEDİĞİ MAYIN, KKM”

    Bugün kurulumuzun gündeminde, Erdoğan’ın kerameti kendinden menkul ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ safsatasını doğrulatmak için, ekonominin altına döşediği mayın olan Kur Korumalı Mevduat (KKM) vardı. KKM uygulamasının işçinin, esnafın, orta direğin, hâsılı vatandaşın kahir ekseriyetinin sırtına yüklediği yükü, KKM nedeniyle ekonomide hızla artan dolarizasyonu ve bunun sebep olduğu korkunç kırılganlığı değerlendirdik.

    Yeni ekonomi yönetiminin buradan çıkış stratejisi kapsamında, hafta sonunda aldığı kararlar da kurulumuzun gündemindeydi. Eylül ayında başlayacak bütçe süreci, bu çerçevede hazırlanacak Orta Vadeli Program (OVP) ve zamanı gelen 12. Kalkınma Planı çerçevesinde ekonomide tüm aktörlere ufuk verecek bir plan ve programın neler içermesi gerektiğini de toplantımızda değerlendirdik. Örgütlerimizin süren kongreler süreci ve yedi ay sonra gerçekleşecek, yerel seçimlerle ilgili yapacaklarımız, yaptıklarımız da toplantımızın bir diğer gündem maddesiydi.

    “HER ŞEYİ ÇOK HIZLI YAPACAĞIZ’ DİYE İŞE BAŞLADILAR, HER ŞEYİ ELLERİNE YÜZLERİNE BULAŞTIRDILAR”

    Büyük Selçuklu’nun büyük veziri Nizamülmülk, Siyasetname’sinde; ‘Yöneticilerin işledikleri günahtan daha büyük günah yoktur. Zira sıradan bir insanın yaptığı bir hata sadece kendisine zarar verebilecekken idarecinin bir hatası, bir millete mal olabilir’ diyor. Cahilce işlere engel olan yöneticinin Allah’ın lütfuna mazhar olacağını, bilimi yâr ve yardımcı tutarsa, iki cihanda da bahtiyar olacağını söylüyor. Bizde son beş yıldır kural tanımayan, akıldan ve bilimden uzak işler yapan, ‘Ben yaptım oldu’ diyen bir kişi iş başında. Bilimle ve akılla didişerek yaptığı hataların faturasını, milletimiz; işiyle, aşıyla, yeri geldiğinde canıyla ve malıyla ödüyor. Tüm yetkileri tek bir kişiye veren, ucube bir rejim sonrasında, ‘Her şeyi çok hızlı yapacağız’ diye işe başladılar, her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Dengesiz, denetimsiz sistemde, yanlış üniversiteye, yanlış rektör bile atadılar.

    “DEPREM BÖLGESİNDE HALA BARINMA SORUNU SÜRÜYOR. SU YOK”

    Son beş yılda 151 Cumhurbaşkanı Kararnamesi çıkardılar. Bunun 83 tanesi yani yarısından fazlası, önceki kararnameleri düzelten kararnameler. Deprem oldu, binalar yıkıldı. Marmara Depremi’nde enkaz başına derhal intikal ederek, binlerce canı kurtaran Mehmetçik’imizi zamanında sahaya süremediler. Çalışma ekipleri ile enkazı, operatörler ile iş makinalarını buluşturamadılar. Kurtarılabilecek vatandaşlarımızın yıkıntıların altında, soğukta, yardım çağıra çağıra ölmesine neden oldular. Deprem bölgesinde hala barınma sorunu sürüyor. Su yok. Su sorunu da sürüyor.

    “FAİZDEN KAÇARKEN DOLARİZASYONA YAKALANDILAR. HORTLATTIKLARI ENFLASYON, MİLLİ PARAMIZI PUL ETTİ”

    Önceki seçimlerde ekonomiyi iyi göstermek için milletin 128 milyar dolarını yakmışlardı. Bu seçimden önce de milletin 199 milyar dolarını daha arka kapı operasyonlarıyla buharlaştırdılar. Devlet yönetimi böyle, afet yönetimi böyle, ekonomi yönetimi de onlardan hiç farklı değil… Güya ‘model’ dediler. Faiz takıntısıyla ekonominin tüm dengelerini alt üst ettiler. ‘Faiz inince, enflasyon da iner’ diyerek akıldan, bilimden uzak safsataların peşine takıldılar. Faiz talimatla inince hem kur hem enflasyon patladı. Bu defa adına ‘liralaşma’ dedikleri bir başka safsatayla, TL mevduatı, dövize endeksleyiverdiler. Faizden kaçarken dolarizasyona yakalandılar. Hortlattıkları enflasyon, milli paramızı pul etti. Paramızın ‘değer saklama’ işlevini bitirdi.

    “BİZ BÖYLE BİR TABLOYLA NE 1990’LARDA NE DE 2001 KRİZİ ZAMANINDA KARŞILAŞTIK”

    Rahmetli Turgut Özal’ın, ‘İnşallah gençlerimiz bundan ders alır. Bir daha böyle hesapsız kitapsız hatalar yaparak, gelecek nesilleri zor taşınan yük altına sokmaz’ diyerek kaldırdığı, bu ülkeye çok büyük bedeller ödeten, Dövize Çevrilebilir Mevduat’ı modifiye ettiler. ‘Kur Korumalı Mevduat’ deyip yeniden getirdiler. Sonuç? Sonuç işte bu mevduat/dolarizasyon grafiği. Dolarizasyon yüzde 70’e dayanmış. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüksek seviyesine çıkmış. Biz böyle bir tabloyla ne 1990’larda ne de 2001 krizi zamanında karşılaştık. Biz bunların olacağını söyledik. Hükümeti defalarca uyardık. Ve geldiğimiz noktada ne yazık ki biz haklı çıktık. Elbette bundan hiç mutlu değiliz.

    “KKM İÇİN BUGÜNE KADAR ÖDENEN PARAYLA; İKİ TANE OSMANGAZİ KÖPRÜSÜ DAHİL, İSTANBUL-İZMİR OTOYOLU YAPABİLİR, ÜSTÜNE BİR TANE YAVUZ SULTAN SELİM KÖPRÜSÜ, İKİ TANE DE AVRASYA TÜNELİ YAPABİLİRDİK”

    11 Ağustos itibariyle KKM bakiyesi, 125 milyar dolara ulaştı. ‘Hazine’ye tek kuruş yük getirmeyecek’ diyerek pazarladıkları KKM, elde avuçta ne varsa yiyip bitiren hayırsız evlada dönüştü.

    Geçen yıldan bu yana KKM nedeniyle Hazine’nin kasasından çıkan para, 152 milyar lira. Bir de Merkez Bankası kasasından çıkanlar var ama bunun ne kadar olduğunu tam olarak bilmiyoruz. Çünkü burada da şeffaflık yok. Devlet sırrı gibi saklıyorlar. Millet iradesinin tecelligâhı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bile bilgi vermiyorlar. Merkez Bankası bilançosu verilerinden anladığımız, KKM’ın Merkez Bankası’na, yani devlete zararı, 17 Ağustos itibariyle 565 milyar lira. Ortada çok büyük bir yıkım var. Yani KKM için bugüne kadar ödenen 717 milyar lira ödemişiz. Bunu ödemeseydik, her bir aileye 27 bin 577 lira verebilirdik. Bu parayla; iki tane Osmangazi Köprüsü dahil, İstanbul-İzmir Otoyolu yapabilir, üstüne bir tane Yavuz Sultan Selim Köprüsü, iki tane de Avrasya Tüneli yapabilirdik.

    “KKM, 2018 YILINDA BAŞLAYAN TEK ADAM YÖNETİMİNİN BU ÜLKE EKONOMİSİNE DİKTİĞİ SON TÜYDÜR”

    İşte kendilerini akıllı, uyanık sananların getirdiği KKM’nin şu ana kadar millete neye mal olduğunun basit bir bilançosu. KKM, 2018 yılında başlayan tek adam yönetiminin bu ülke ekonomisine diktiği son tüydür. Daha önce dövizle borçlandırılan bir avuç şirketi kurtarmak için Merkez Bankası’nın arka kapısından satılan 128 milyar doların bu millete çıkan faturasıdır. Yandaş zombi şirketlerin ‘yüksek enflasyon’ ortamında TL borçlarının düşük faizle ödenmesine yardımcı olmak için halkımızın sırtına yüklenen yüktür. Emekliden, çiftçiden, işsiz gençten, milyonlarca dar ve sabit gelirliden milyarlarca liranın alınıp bir avuç zengin yandaşa peşkeş çekilmesidir.

    “YENİ EKONOMİ VİTRİNİ, ERDOĞAN’IN EKONOMİYİ AYAĞA KALDIRACAK ‘BÜYÜK PROJESİNİ’ BİR ANDA CAMİ AVLUSUNA BIRAKIVERDİ”

    Ekonomi yönetiminin yeni vitrini, bu durumu sürdüremeyeceklerinin farkında. Bu kontrol altına alınmadan, dışarıdan para bulamayacaklarını gayet iyi biliyorlar. Önce torba yasayla, Hazine’den bu hesaplara ödenen garantileri Merkez Bankası’na aktardılar. Bir başka ifadeyle bu ödemeleri bütçeden kaçırdılar. Ama kimseyi ikna edemediler. Daha önce döviz hesaplarını Kur Korumalı Mevduat’a çevirmek için bankalara hedef koyan hükümet, bu hafta sonu çıktı, birtakım kararlar açıkladı. Kur Korumalı Mevduatı, Türk lirası mevduata çevirmek için hedef koydu. Yeni ekonomi vitrini, Erdoğan’ın ekonomiyi ayağa kaldıracak ‘büyük projesini’ bir anda cami avlusuna bırakıverdi.

    “DÜN AK DEDİĞİNİZE BUGÜN KARA DİYEREK, PİYASALARDA BELİRSİZLİĞİ VE HUZURSUZLUĞU DAHA DA ARTIRMAKTAN BAŞKA BİR ŞEY YAPAMAZSINIZ”

    Şimdi bir yandan bankaların yabancı para zorunlu karşılıklarını artırarak döviz rezervlerini makyajlamaya, döviz tevdiat hesaplarının cazibesini azaltmaya; diğer yandan bankaların menkul kıymet tesisleriyle oynayarak KKM yükünü hafifletmeye çalışacaklar. Yine parça parça, bölük pörçük işler. Çok açık söyleyelim. Bu iş böyle yapılmaz. Ülkenin başına bela ettiğiniz KKM, böyle tasfiye edilmez. Önce bir kere geleceksiniz bu KKM’nin kamuya yükü ne kadar, bunu kalem kalem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde açıklayacaksınız. KKM’nin ne kadarı bireylere ne kadarı şirketlere ait? Ne kadarı yerlilere ne kadarı yabancılara ait? KKM kapsamında ne kadar vergi muafiyeti sağladınız? Bunları milletle paylaşacaksınız. Sonra da KKM’den çıkış için orta vadeli bir strateji hazırlayacaksınız. Bu stratejiyi, bütüncül bir makroekonomik programın içine yerleştireceksiniz. Bunları yapacaksınız ki millet ve tüm dünya, ‘Galiba ekonomide oyun kuralları değişti, gerçekten değişiyor, enflasyon aşağı gidecek, gerekenler yapılacak’ diye düşünüp öngördüğünüz geçişi asgari maliyetle tamamlayabilsin. Ama bunları yapmadan alelacele aldığınız kararlarla, dün ak dediğinize bugün kara diyerek, piyasalarda belirsizliği ve huzursuzluğu daha da artırmaktan başka bir şey yapamazsınız.

    “ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE KREDİYE ULAŞMAK, BUGÜNKÜNDEN ÇOK DAHA MALİYETLİ OLACAK”

    İşte daha birkaç hafta önce Merkez Bankası’nın yeni başkanı, TL mevduat faizlerinin düşmesini alkışlıyordu. ‘TL mevduat faizi, politika faizine yaklaşmalı’ diyordu. Tamam. Ama şimdi bu hafta sonu aldıkları son kararlarla, TL mevduat faizleri hızla artmak zorunda. Bu kararı uygulamak için, yani KKM’den TL mevduatına geçilmesini sağlamak için, bankalar KKM mevduat sahiplerini çok yüksek faizli mevduatlarla TL mevduata dönmeye, ikna etmeye çalışmak zorundalar. Bir çeşit ‘süper mevduatlar’ geliyor diyebiliriz. Mevduat faizlerinin yükselmesi demek, banka açısından para toplamanın maliyetinin yükselmesi demek. Bankalar hayır müessesi değil, bunu bir yerden çıkaracak. Bankaların verdiği hizmetlerin ve vatandaşa vereceği kredilerin ister istemez faizleri yükselecek. Ve ben bir şey söyleyeyim; önümüzdeki dönemde krediye ulaşmak, bugünkünden çok daha maliyetli olacak.

    “BIYIKLI YATIRIMCILARIN’ KARARI ÖNCEDEN HABER ALARAK HAREKETE GEÇMESİ SÖZ KONUSU MUDUR, DEĞİL MİDİR?”

    Suni teneffüsle ayakta duran zombi şirketler için, borç yükü altında ezilen, ‘Ali’nin külahını Veli’ye Veli’nin külahını Ali’ye giydirerek’ geçinmeye çalışan aileler için hayat çok daha zorlaşacak. Piyasada çekler bankalardan dönmeye başladı. Finansman sıkıntıları her zeminde dillendiriliyor. Ticari krediler için bir düzenleme yapılmazsa, iş insanları daha da daralacak. Ödeme zincirleri kopma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. KKM’den Türk Lirası mevduata geçiş hedefini tutturamayan bankalar, düşük faizli Hazine kağıtlarını almaya zorlanacak. Böylece, bankacılık sisteminin telleri daha fazla gerilecek. Bundan sonra yapılan her baskı, telin kopma riskini artıracak. Bu arada, bir hususun da altını çizmek ve sormak istiyorum: Bu kararın öncesinde cuma günü banka hisselerinde yaklaşık 400 puanlık bir düşüş yaşandı. Bu düşüşün arkasında, bazı ‘bıyıklı yatırımcıların’ kararı önceden haber alarak harekete geçmesi söz konusu mudur, değil midir? Bu konuya da hızla açıklama getirilmesi gerekiyor. Güveni sağlamak, bankacılık sektöründe tansiyonu daha fazla yükseltmemek için bunu hemen yapmak şart.

    “BU ÜLKEDE EN HIZLI HARCANAN MAKAM, MERKEZ BANKASI BAŞKANLIK MAKAMI OLDU. SON BEŞ YILDA, BEŞ MERKEZ BANKASI BAŞKANI GÖRDÜK”

    ‘Bir ekonomi yönetiminin kredibilitesi, söyledikleriyle, yaptıklarının uyumlu olmasına bağlıdır’ demiştim. Söz ile eylem uyumlu değilse güveni sağlayamazsınız. Ne yazık ki bu ülkede en hızlı harcanan makam, Merkez Bankası başkanlık makamı oldu. Son beş yılda, beş Merkez Bankası başkanı gördük. Onun için biz yeni başkana da yeni Hazine ve Maliye Bakanı’na da buradan sesleniyoruz: Artık daha fazla zaman kaybetmeyin. Herkese güven verecek tutarlı bir programı milletin önüne koyun. Faturayı milletin sırtına yüklemekten artık vazgeçin. Bu programın içerisinde, KKM’yi nasıl tasfiye edeceğinizi milletle bir paylaşın. Söz verdiğiniz gibi ‘şeffaf’ olun. Hesap vermekten kaçmayın.

    “NİYET BELLİ; PARA BASARAK MİLLETİN ELİNDEKİ AVUCUNDAKİNİ, ENFLASYONLA ALACAKLAR, MİLLETİ DAHA DA FAKİRLEŞTİRECEKLER”

    Bütçe süreci başlıyor. OVP’yi açıklayacaksınız. 12. Kalkınma Planı’nın da eli kulağında. Bu resmi dokümanlar bu ortamda çok daha önemli hale geldi. Önünüzde bir fırsat var. Laf olsun torba dolsun diye değil, bu defa ciddi bir stratejiyi de OVP ile birlikte açıklayın. Yoksa Sarayın irrasyonelliğinin vebali, sizin sırtınızda kalır. Genel Başkanımız da dün yaptığı açıklamada bu çağrıda bulundu. Bunlar yapılmazsa milletimizin ödeyeceği fatura altından kalkılması çok zor bir noktaya ulaşacak. Yapabilirler mi? Ben buradan açıkça söyleyeyim: En büyük kısıt Sarayda oturdukça hayır. Sonuçta, KKM’nin yılsonunda millete yüzlerce milyar liralık fatura çıkarması kaçınılmaz. Bunu Merkez Bankası nereden ödeyecek? Tulumbada su var mı? Hayır. O halde ne yapacak? Para basacak. Peki, Merkez Bankası hem daha fazla para basıp hem enflasyonla nasıl mücadele edecek? Etmeyecek. Bunu kendileri de açıkça söylüyorlar zaten. Ne dedi Merkez Bankası Başkanı, ‘Önümüzdeki üç yıl çift haneli enflasyon’ dedi. Niyet belli; para basarak milletin elindeki avucundakini, enflasyonla alacaklar, milleti daha da fakirleştirecekler.

    “EKONOMİNİN DAR GÜNÜNDE GÖREVE GELEN HÜKÜMETLERİN ELLERİNDE ACİL EYLEM PLANLARI OLUR. AMA GÖRDÜK Kİ BUNLARIN ELİNDE HİÇBİRİ YOK. BİLDİKLERİ TEK ŞEY ZAM”

    Erdoğan’ın ekonominin başına ‘Yeni Ekonomi Çarı’ olarak getirdiği Şimşek’in ağzından, beylik laflar dışında bir şey çıkmıyor. Geldiği günden bu yana zamdan başka bir şey yapmadı. Bir de en son kumpir yemiş. Bir tasarruf genelgesi çıkardı, onu da ciddiye alan olmadı. Ama enflasyonun sorumlusunu bulmuş, ‘Memur zammı yüzünden böyle oldu’ diyor. Dolar baronlarına, dövizle garanti verdiğiniz yandaşlara milyarları kaptıracaksınız, sonra da enflasyonun sorumlusu memur olacak. Bir AK Partili belediye meclisi üyesi de ‘Alın terinin hakkından tasarruf olmaz’ diyen sendikaya ‘Ulan tarla mı kazıyorsunuz? Ne alın teri?’ diye laf yetiştiriyor. İşte Ak Parti zihniyetinin devlete, Devletin memuruna bakışı bu. Ekonominin dar gününde göreve gelen hükümetlerin ellerinde ilk 100 gün, ilk 6 ay, ilk 1 yıl yapacaklarına dair acil eylem planları olur. Ama gördük ki bunların elinde hiçbiri yok. Bildikleri tek şey zam. Gün aşırı zam yapıyorlar.

    “MİLLETİMİZ BÖYLE BOZUK VE LİYAKATSİZ BİR YÖNETİMİ HAK ETMİYOR”

    Biz, Millet İttifakı’nın ekonomistleri olarak 2 bin 300 maddelik bir Ortak Politikalar Mutabakat Metni yazmıştık Genel Başkanlarımız da bunları onaylamıştı. Hiçbir şey yapamıyorsanız, oradan bir şeyler okuyup uygulayın. O da yok. Milletimiz böyle bozuk ve liyakatsiz bir yönetimi hak etmiyor. Demografik fırsat penceremiz hızla kapansa da hala genç nüfus avantajımız sürüyor. 4 buçuk saatlik uçuş mesafesinde, 1 buçuk milyarlık nüfusa, 58 ülkeye ve 21 buçuk trilyon dolarlık bir pazara erişme imkânımız var. Önceki krizlerde, alınan önlemlere hızlı cevap veren dinamik bir ekonomimiz var. Ülkenin bu potansiyelini harekete geçirecek, plan ve programlar, bir yol haritası artık gecikmeden açıklanmalıdır. Uygulanacak programın pusulası sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme nirengi noktası ise refahın adil paylaşımı olmalıdır.

    ERDOĞAN KAZANMASAYDI, MİLYONLARCA MÜLTECİ KAPIMIZA YIĞILACAKTI’ DİYEN, MACARİSTAN BAŞBAKANI ORBAN’A MİNNET ZİYARETLERİNDELER”

    Bugün yaşanan sıkıntıların sorumlusu olan Erdoğan, her zaman yaptığı gibi, millet hayat pahalılığı altında inim inim inlerken, ‘sin külahın görünmesin” diyerek, sütre gerisinde duruyor. Sadece hayat pahalılığı değil, borçlar da milletin belini büktü. Geçen yılın sonundan bugüne icra dairelerine gelen yeni dosya sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 59 artmış, 9 milyona dayanmış. Hükümetin umurunda değil. Vatandaşı kendi haline terk etmişler, kaderine bırakmışlar. Seçimde kendine destek olan, kazanması için dua eden, ‘Erdoğan kazanmasaydı, milyonlarca mülteci kapımıza yığılacaktı’ diyen, Macaristan başbakanı Orban’a Kuruluş Günü Kutlamalarına katılım adı altında minnet ziyaretlerindeler. Bunlar vatandaşa sabır talkını veriyor, kendileri salkımı yandaşlarıyla birlikte yutuyor.

    “BU ENFLASYONUN ANASI DA BABASI DA RECEP TAYYİP ERDOĞAN’DIR”

    Yüzde 33 enflasyon beklenen yılda memura ve memur emeklisine yüzde 10+15 zam önerecek kadar gerçekle bağlarını kopartmışlar. Bu hükümetten refah beklemek, tekeden süt çıkmasını beklemek gibi bir şey. Seçimde ittifak yaptıkları ortakları sanki bu düzene destek veren kendileri değilmiş gibi şimdi, ‘Yüksek fiyatlar yüzünden gençler evlenemiyor’ diye sızlanıyorlar. Saray’ın belediye başkanları da çıkmış, Gaziantep’te hakkını arayan işçiye; ‘Bunun sorumlusu ne sizsiniz ne patron. Tek sorumlu yüksek enflasyon’ diye nutuklar atıyor. ‘İki yıl sonra enflasyon tek haneye düşecek, biraz daha sabredin’ diye akıl veriyor. Bu hayat pahalılığının sebebi yüksek enflasyon da bu yüksek enflasyonun sebebi kim? Siz korkuyorsunuz, biz söyleyelim. Ülkede olup bitenin sorumlusu bellidir. Bu hayat pahalılığının nesebi sahihtir. Bu enflasyonun anası da babası da Recep Tayyip Erdoğan’dır. Seçimden önce tutulan fiyatların hepsi bir anda bırakıldıysa, benzinin mazotun fiyatıyla birlikte, her şeyin fiyatı katlandıysa, camide imam, ‘Bir ev kirasının 10 bin lirayı bulduğu bu ülkede asgari ücret geçim midir, size soruyorum’ diye isyan ediyorsa, bunun sorumlusu, bir zamanlar meydanlarda, ‘Ekonominin sorumlusu benim, ben’ diye bağıran Erdoğan’dır.

    “TAŞI SIKSA SUYUNU ÇIKARACAK 2,5 MİLYON GENÇ, ‘EV GENCİ’ OLMUŞ EVDE OTURUYOR”

    Bu yılın ikinci çeyreğine ait verilere göre, işsiz sayımız son iki çeyrekte 1 milyon artmış, 9 milyona dayanmış. Resmi verilere göre, 1 milyon 671 bin kişi iş bulma umudunu yitirdiği için iş aramıyor. TÜİK’e göre çalışma çağındaki nüfusun yarısı işgücüne dahil değil. Taşı sıksa suyunu çıkaracak 2,5 milyon genç, ‘ev genci’ olmuş evde oturuyor. Anasının babasının eline bakıyor. Hala 1 milyon civarında üniversite mezunu işsiz, kendisine hayata tutunmasını sağlayacak bir iş arıyor. Bu, iyi yönetilen bir ekonominin tablosu olabilir mi tabii ki olamaz. Bir ülkede 4 milyonu aşkın hane elektrik faturalarını karşılamak için bile yardıma muhtaçsa, burada kimse iyi bir ekonomi yönetimden bahsedemez.

    “SARAY YARGISI, GAZETECİ YANARDAĞ’I, GAZETECİ PEHLİVAN’I, HATAY’IN SEÇİLMİŞ MİLLETVEKİLİ ATALAY’I İÇERİDE TUTMAK İÇİN HUKUKU EĞİYOR, BÜKÜYOR”

    Credit Suisse diye bir banka var onun son raporuna göre, Türkiye geçen yıl dolar kurunun en çok arttığı, borsanın ve ev fiyatlarının en çok arttığı, özetle parası olanın en çok köşeyi döndüğü olmayanın ise en çok ezildiği ülke olmuş. En zengin yüzde 1 toplam servetin yüzde 40’ına, en zengin yüzde 10 servetin yüzde 70’ine sahip. Hal böyleyken kimse, ’Ekonomi iyi gidiyor’ diyebilir mi? Derse yalan söylemiş olur. Aynen seçim öncesinde bu iktidarın yaptığı gibi. Tek kişilik rejimlerle yönetilen ülkelerde, ekonomideki bozulma, düşünceleri özgürce söyleyememenin, ülkede hukuk sisteminin, kuvvetler ayrılığının çökmesinin de bir sonucudur. Saray yargısı, gazeteci Merdan Yanardağ’ı, gazeteci Barış Pehlivan’ı, Hatay’ın seçilmiş milletvekili Can Atalay’ı içeride tutmak için hukuku eğiyor, büküyor. Ama İsrail’in Dışişleri Bakanı, Türkiye’de uyuşturucu kaçakçılığından 10 yıl hapse çarptırılan bir İsrail vatandaşının ‘diplomatik temas sonucu’ serbest bırakılacağını açıklıyor. Biz de bunu yine İsrail basınından öğreniyoruz. Hukuk ve adalet her yerinden çatırdıyor.

    “PARTİ YÖNETİCİLERİ OLARAK BİZLERİN, DUYGUSAL KOPUŞLARA, MELANKOLİYE KAPILMA LÜKSÜMÜZ YOK”

    2023’te başlayan seçim sürecinin son durağı, önümüzdeki yıl mart sonunda yapılacak yerel seçimlerdir. Geçtiğimiz seçimde yaşan adaletsizlikler, har vurup harman savrulan devlet imkanları, sahte videolarla yapılan sahtekarlıklar ve ekonomiyle ilgili söylenen yalanlar, bir bir ortaya çıkıyor. Zam ve zulüm furyası insanları ezip geçiyor. Mayıs ayında seçimi kazanamadık. Buna çok üzgünüz. Ama diğer taraftan da 25 buçuk milyon seçmen, Genel Başkanımıza oy verdi. Her iki seçmenden birinin iradesine de sahip çıkmak durumundayız. Bu süreçte özellikle parti yöneticileri olarak bizlerin, duygusal kopuşlara, melankoliye kapılma lüksümüz yok. Ayaktayız, kongrelerimizde örgütlerimizi, üyelerimiz ve delegelerimiz yeniliyor, genel merkez olarak demokratik süreçlerin tastamam işlemesini, üyelerimizin tercihlerinin yönetimlere, eksiksiz yansımasını sağlamak için gereken her şeyi yapıyoruz. Sonunda hepimiz partimizin üye ve delegelerinin mihenk taşına vurulacağız. Karar neyse başımızın üstüne koyup bütün gücümüzle yerel seçimlerde tarihi bir zafere imza atmak, Erdoğan’ın zammına zulmüne dur demek için çalışacağız.

    “TÜM BÜYÜK ŞEHİRLERİ ALMAYI HEDEFLİYORUZ. KADİM ŞEHRİMİZ KONYA’YI DA ALACAĞIZ DİYORUZ”

    Seçimlerden bugüne kadar geçen 2 buçuk aylık süre, önümüzdeki günlerde yaşayacaklarımızın kısa bir fragmanıdır. Milletimiz 7 ay sonra sandıkta, bugüne kadar yapılanların, bu zamların, zulümlerin faturasını tabii ki sarayın önüne koyacaktır. ‘Zamma, zulme, yoksulluğa, Erdoğan’a yeter’ diyecektir. Saray ilk günden beri bunun farkındadır. Tek çaresi muhalefetin 25 buçuk milyon oyunu dağıtmaktır. CHP’yi dağıtmaktır. Tabii haddi değildir. Sarayın kibirlisi, mart sonundaki seçimlerin, hak hukuk adalet tanımayan, bilimden uzak siyasetiyle millete ağır bedeller ödeten, keyfi yönetiminin önündeki son engel olduğunun farkındadır. Onun için 29 Mayıs sabahı ilk sözü, ‘İstanbul’u alacağız’ olmuştur. Biz de hedefimize mahalli idare seçimlerinde tarihi bir zaferi koyuyoruz. Tüm büyük şehirleri almayı hedefliyoruz. Kadim şehrimiz Konya’yı da alacağız diyoruz.”

    “MİLLET İTTİFAKI ÇATISI ALTINDA BİR ARAYA GELEN PARTİLERİN ARASINDA BİR TARTIŞMAYI DOĞRU BULMUYORUZ”

    Öztrak, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

    Faik Öztrak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Macaristan dönüşünde uçakta, CHP’li belediyelere yönelik açıklamalarının anımsatılması üzerine şunları söyledi:

    “Anlaşılan Avrupa’nın iki otoriter yöneticisi Orban ve Erdoğan, son ziyarette karşılıklı birbirlerini iyi ağırlamışlar. Erdoğan, Orban’ın güzellemelerine kendini kaptırıp ülkeyi ne hale getirdiğini unutmuş. Gerçeklerden de iyice kopmuş. Bizim Erdoğan’a tavsiyemiz, önce bir belediyelerimizi ziyaret etmesi, belediyelerimizin yaptıkları hakkında bir brifing almasıdır. Dedikodu üzerine konuşmasın. Devlet adamı dedikodu yapmaz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin karşısında çöp dağlarından bahsediyor. Büyükşehir belediye binası Fatih ilçesinde. Çöpleri toplama sorumluluğu da o ilçede AK Partili Belediye Başkanı tarafından yönetilen Fatih Belediyesinde. Anlaşılan Erdoğan büyükşehir belediyesiyle ilçe belediyeleri arasındaki görev dağılımını unutmuş. Bizim kendisine tavsiyemiz; büyükşehir belediyelerimizle uğraşmak yerine önce kendi sarayının çerini çöpünü bir temizleyiversin. Bizim belediyelerimiz hem COVID salgınında hem de arkasından gelen ekonomik kriz de yine son yaşanan depremde hükümetin yapmadıklarını yaptı. Esnafımızın, çiftçimizin, vatandaşımızın, depremzedelerin yanında dimdik durdu. Belediyelerimiz gerek vatandaşlara yardımda gerek toplu taşımada gerek diğer belediye hizmetlerinde sosyal demokrat belediyeciliğin rahatlığını hükümetin tüm engellemelerine rağmen hemşerilerine yaşatıyorlar. Diğer soruya gelince, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu Erdoğan’a defalarca çağrı yaptı. Televizyonda hem de TRT ekranında defalarca, ‘Karşıma çıksın’ dedi. Cesareti varsa programa çıksın. Bir de bunları Genel Başkanımızın yüzüne söylesin, cevabını alsın. Bir önceki seçimde yaşadığı İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya Büyükşehir Belediyesi yenilgilerini nereye koyduğunu, bu yenilgiden sonra neden istifa etmediğini açıklayıversin. Yine son yapılan milletvekili seçimlerinde partisinin oy oranındaki dramatik düşüşleri çıksın, bir millete anlatsın. Geçtiğimiz seçimler hakkında konuşacak son kişi Erdoğan’dır. Çünkü gösterdiği sahte videolar, söylediği yalanlarla seçimin ahlaki meşruiyetini bitirmiştir. Esas çekip gitmesi gereken Erdoğan’dır.”

  • ALİYE TİMİSİ ERSEVER: “2023 YILININ İLK 7 AYINDA TRAFİK KAZALARINDA BİN 633 VATANDAŞIMIZ HAYATINI KAYBETMİŞ. İSTATİSTİKLERE BİRER RAKAM OLARAK EKLENEN HER CAN KAYBI TOPLUMSAL BİR TRAVMA DEMEK”

    ALİYE TİMİSİ ERSEVER: “2023 YILININ İLK 7 AYINDA TRAFİK KAZALARINDA BİN 633 VATANDAŞIMIZ HAYATINI KAYBETMİŞ. İSTATİSTİKLERE BİRER RAKAM OLARAK EKLENEN HER CAN KAYBI TOPLUMSAL BİR TRAVMA DEMEK”

    CHP Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever, Yozgat Sorgun’da 12 kişinin hayatını kaybettiği, 19 kişinin yaralandığı otobüs kazasını Meclis gündemine taşıdı. Trafik kazalarının önlenmesiyle ilgili araştırma önergesi veren Timisi Ersever, “ 2023 yılının ilk 7 ayında 309 bin 573 kaza meydana gelmiş, bu kazalarda bin 633 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 197 bin 601 kişi ise yaralanmış. İstatistiklere birer rakam olarak eklenen her can kaybı, yiten bir yaşam, yıkılan bir aile, toplumsal bir travma demektir. Önlem alınmadığı, kurallara uyulmadığı için ocaklara ateş düşmeye devam ediyor” dedi.

    CHP Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever, Yozgat’ın Sorgun ilçesinde, bir yolcu otobüsünün şarampole yuvarlanması sonucu 12 kişi yaşamını yitirdiği ve 19 kişinin yaralandığı kazayla ilgili yazılı açıklama yaptı. Ersever, şunları kaydetti:

    “2023 yılının ilk 7 ayında 309 bin 573 kaza meydana gelmiş, bu kazalarda bin 633 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 197 bin 601 kişi ise yaralanmış. İstatistiklere birer rakam olarak eklenen her can kaybı, yiten bir yaşam, yıkılan bir aile, toplumsal bir travma demektir. Önlem alınmadığı, kurallara uyulmadığı için ocaklara ateş düşmeye devam ediyor.

    “AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDE TRAFİK KAZALARINDA YAŞANAN KAZALARDA CAN KAYIPLARI AZALIYOR”

    Avrupa’da trafik kazalarında hayatını kaybedenlerin sayısı azalırken ülkemizde bir artış olduğu görülüyor. Avrupa Birliği ülkelerinde trafik kazalarında yaşanan kazalarda can kayıpları azalıyor. AB ülkelerinde 2010 yılında trafik kazalarında 29 bin 576 kişi hayatını kaybederken bu rakam 2020 yılında 18 bin 786’ya gerilemiştir.

    “2012 YILINDA TRAFİK KAZALARINDA 3 BİN 750 KİŞİ HAYATINI KAYBEDERKEN, BU SAYI 2022 YILINDA YAKLAŞIK YÜZDE 40 ARTARAK 5 BİN 229’A YÜKSELMİŞTİR”

    Ülkemizde; son 10 yılda 2012-2022 yılları arasında meydana gelen trafik kazalarda 60 bin 821 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 3 milyon 116 bin 465 kişi ise yaralanmıştır. Neredeyse on yılda bir ilçe nüfusuna yakın can trafik kazalarında kaybedilmiştir. 2012 ile 2022 yılları karşılaştırıldığında, 2012 yılında trafik kazalarında 3 bin 750 kişi hayatını kaybederken, bu sayı 2022 yılında yaklaşık yüzde 40 artarak 5 bin 229’a yükselmiştir.

    TÜRKİYE’NİN BU KAZALARI ÖNLEMESİ İÇİN AVRUPA’NIN BU STANDARTLARINI YAKALAMASI GEREKMEKTEDİR”

    Türkiye’de yolcu taşımacılığının yüzde 92,7’si karayolu, yüzde 6,5’i havayolu, yüzde 0,6’sı demiryolu ve yüzde 0,38’i ise denizyoluyla gerçekleşmektedir. AB ülkelerinde ise yolcu taşımacılığında karayollarının payı yüzde 79’lar düzeyindedir. Türkiye’nin bu kazaları önlemesi için Avrupa’nın bu standartlarını yakalaması gerekmektedir. 

    “ÖNLEM VE KURALLARA UYULMUYORSA BU KAZA DEĞİL CİNAYETTİR”

    Ulaşımın karayolu ağırlıklı olması, trafik kültürünün gelişmemesi, uygun olmayan araçlarla trafiğe çıkılması, bazı otobüs firmaların sürücülerinin yorgun, uykusuz yola devam etmesi, kaplama lastik kullanması, denetimlerin yetersizliği gibi etkenler trafik kazalarına adeta davetiye çıkartmaktadır. Önlem ve kurallara uyulmuyorsa bu kaza değil cinayettir. Bu tabloyu değiştirmek tabi ki elimizde, Avrupa bunu başarıyorsa biz niye başarmayalım?”

    TİMİSİ’DEN ARAŞTIRMA ÖNERGESİ

    Ersever, trafik kazalarının önlenmesi için araştırma önergesi verirken, konunun takipçisi olacağını belirtti.

     

  • YOZGAT ÇAMLIĞI MİLLİ PARKI’NDA ULUSLARARASI DAĞ BİSİKLETİ YARIŞLARI DÜZENLENDİ

    YOZGAT ÇAMLIĞI MİLLİ PARKI’NDA ULUSLARARASI DAĞ BİSİKLETİ YARIŞLARI DÜZENLENDİ

    SEYFİ ÇELİKKAYA

    Türkiye’nin ilk milli parkı 1600 rakımlı Yozgat Çamlığı’nda Uluslararası Dağ Bisikleti Yarışları düzenlendi. Yarışlara, Türkiye, Macaristan, Almanya ve İran’dan toplam 182 sporcu katıldı.

    Yozgat Çamlığı Milli Parkı’nda bu yıl uluslararası düzeyde organize edilen Uluslararası Dağ Bisikleti Yarışları, büyük erkek-bayan, genç erkek-bayan, U17 erkek-bayan, U15 erkek-bayan, U12 erkek-bayan, master erkek 35+, master erkek 40+, master erkek 45+, master bayan-erkek 50+, master erkek 55+, master erkek 60+ kategorilerinde yapıldı. 182 sporcunun katılımı ile düzenlenen Ulusal Dağ Bisikleti yarışları kapsamında ilk müsabaka şehir merkezinde gerçekleştirildi. Daha sonra milli park çamlıkta belirlenen parkurda bisikletçiler derece yapabilmek için ter döktü. Piknikçilerin arasından geçip, dağlık alanlarda pedal çeviren bisikletçiler çamlığın eşsiz manzarası eşliğinde yarışmanın mutluluğunu, heyecanını yaşadı. Türkiye Bisiklet Federasyonu Dağ Bisikleti Teknik Kurulu üyesi Ali Yılmaz, parkur uzunluğunun 5 kilometre olduğunu, çeşitli kategorilerde tur hesabı olarak tur atılacağını söyledi. Yılmaz, “En az atan iki tur en fazla atan 7 tur beş kilometreyi tur atarak tamamlayacaklar. Macaristan var, Almanya var, bir de İran’dan sporcularımız var. Geri kalan bütün sporcular Türk asıllı” dedi.

    “PARKURUN MÜTHİŞ BİR DOĞASI VAR”

    Uluslararası Bisiklet Federasyonu görevlisi/Komiseri Gürol Çaydaş da Yozgat çamlığının çok güzel olduğunu, diğer bölgelerin sıcaktan kavrulduğu bir dönemde, serin ve doğal güzellikler arasında yarışların yapıldığını anlattı ve şöyle konuştu:

    “Bu sene ilk defa geldim, parkuru gezdim. Muhteşem bir parkur var. Çok güzel bir doğa. Dilerim bu yarış daha uzun süre devam eder ve her sene biz de geliriz. Yarışmacılar da çok memnun. Parkurun müthiş bir doğası var. Buranın vakit de çok güzel seçilmiş. Türkiye’de her yer sıcaktan kavrulduğu halde burada serin havada bir yarış yapıyoruz. Çok memnunuz. 182 kayıt aldık. Dünkü startımızda, şehir içinde 27 kişi yarıştı. Bugün çeşitli kategorilerde 182, 12 yaş altı dahil ki; bu Türkiye’deki ilklerden biridir, küçük kategorisine önem verme açısından. Yozgat’a teşekkür ederiz. Bunun daha fazla olmasını dileriz. 12 yaş altı dahil, 50 yaş üstüne kadar çeşitli yaşlarda sporcularımız var.”

    “TAM BİR TATİL BELDESİ GİBİ, GÜZEL BİR YERE GELDİK”

    Ankara’dan gelen yarışçı Enes Çelebi de şunları anlattı:

    “Yozgat ilindeki dağ yarışına geldik. Çok güzel bir parkur, ormanların içinde, havası temiz bir ilimiz. Geldiğimde çok hoşuma gitti, hayran kaldım şehre. Özellikle Ankara’nın kalabalığından gelince buranın farkını gördük. Gerek şehir insanları gerek şehir yapısı esnaf, yani tam bir tatil beldesi gibi, güzel bir yere geldik. Parkur da çok güzel, bol oksijenli, Yozgat’a yakışır bir yerde seçilmiş. İki tane yokuşumuz var güzel, zorlu, eğlenceli. Bu gençlerin olduğu, sporun olduğu bir parkur…”

     

  • KÜRŞAD ZORLU’DAN DEPREMLERDE BÜYÜK YIKIMLARI ÖNLEMEK İÇİN ARAŞTIRMA ÖNERGESİ

    KÜRŞAD ZORLU’DAN DEPREMLERDE BÜYÜK YIKIMLARI ÖNLEMEK İÇİN ARAŞTIRMA ÖNERGESİ

    İYİ Parti Sözcüsü ve Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu, 6 Şubat depremlerinde meydana gelen büyük yıkımdan dolayı tarım alanlarının imara açılması, imar planlarının yapılırken bilimsel öngörü ve çalışmalardan uzak ve rant odaklı olması, işçilik ve malzeme kalitesinin düşüklüğü gibi durumların yeni yıkımlara neden olduğunu belirterek önleyici tedbirlerin alınması amacıyla Meclis’e araştırma önergesi sundu.

    İYİ Parti Sözcüsü ve Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu, 6 Şubat depremlerinden etkilenen illerde meydana gelen büyük yıkımın yeniden yaşanmaması için tarım alanlarının imara açılması, imar planlarının yapılırken bilimsel öngörü ve çalışmalardan uzak ve rant odaklı olması, işçilik ve malzeme kalitesinin düşüklüğüne önleyici tedbirlerin alınması amacıyla Meclis’e araştırma önergesi verdi.

    “UZMAN GÖRÜŞLERİ DOĞRULTUSUNDA GEREKLİ TÜM TEDBİRLERİ İVEDİLİKLE ALMALIYIZ”

    Zorlu, uzmanların Kuzey Anadolu Fay Hattı’nında bir kırılma beklediklerini işaret ederek araştırma önergesinde şunları kaydetti:

    “Ülke olarak hiç olmadığı kadar bu konuya eğilmeli ve uzman görüşleri doğrultusunda gerekli tüm tedbirleri ivedilikle almalıyız. Yürürlükte olan imar planları gözden geçirilmeli, yeni imar planları yapılırken bilimin önderliğinde, özellikle tarım arazisi, mera ve bahçelere dikkat edilmek suretiyle hareket edilmeli ve toplanma alanları doğru şekilde planlanmalıdır. Yeni yapılacak yapıların kontrolünde, yapı denetiminin etkinliği artırılmalı; zemin etüdünün doğru yapılması, işçilik ve malzeme kalitesi gibi etkenlerin detayı kontrolü yapılmalıdır.

    “MERKEZİ YÖNETİM VE YEREL YÖNETİMİN UYUMLU VE KOORDİNELİ ÇALIŞMASI GEREKMEKTEDİR”

    Yakın gelecekte yıkıcı bir deprem beklenen İstanbul özelinde ise kentsel dönüşüm sürecinde merkezi yönetim ve yerel yönetimin uyumlu ve koordineli çalışması gerekmektedir. İstanbul’un kentsel dönüşüm konusunda karşılaştığı en büyük engellerden biri; yıkılacak bir yapının yerine yenisi yapıldığında, mevcut imar planıyla daire sayısının düşmesi ve bu sebeple vatandaşların kentsel dönüşme yanaşmamasıdır. Bu durumun tekrar masaya yatırılması ve ortak bir çözüm bulunması gerekmektedir.

    Bu sebeplerle, depremin büyük yıkımlarının bir daha yaşanmasının önüne geçmek adına bu konularla ilgili önleyici tedbirleri masaya yatırabilmek amacıyla Meclis Araştırması açılmasını teklif ederiz.”

    ELBETTE UNUTMAYACAĞIZ AMA AYNI ZAMANDA YENİLERİNE KARŞI HAZIRLIKLI OLMAK ZORUNDAYIZ”

    Meclis araştırma önergesini Twitter hesabından duyuran Zorlu, şu notu düştü:

    “Elbette unutmayacağız ama aynı zamanda yenilerine karşı hazırlıklı olmak zorundayız! 17 Ağustos 1999 Depremi’nin ardından birçok ilimizde benzer tehlikeleri yaşadık. Son olarak 6 Şubat depremlerindeki eksilikleri milletimiz derinden yaşadı. Uzmanlar, İstanbul için ciddi uyarılar yapıyor. Tehlike kapımızda değil, ensemizde! Kaybedecek vakit yok. Derhal gerekli adımları atarak hazırlıkları üst seviyeye çıkarmalıyız. Bu amaçla TBMM’de Meclis araştırması açılması konusunda önerge verdim. Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyoruz.”

     

  • ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ: “ALANIN ANITKABİR YERLEŞKESİ VE ÇEVRESİ İLE HİÇBİR İLGİSİ BULUNMAMAKTADIR. CAMİ YAPILMASI DÜŞÜNÜLEN ALANDA YAPILACAK YAPININ ANITKABİR SİLÜETİNİ ETKİLEMEYECEĞİ AÇIKTIR”

    ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ: “ALANIN ANITKABİR YERLEŞKESİ VE ÇEVRESİ İLE HİÇBİR İLGİSİ BULUNMAMAKTADIR. CAMİ YAPILMASI DÜŞÜNÜLEN ALANDA YAPILACAK YAPININ ANITKABİR SİLÜETİNİ ETKİLEMEYECEĞİ AÇIKTIR”

    Ankara Büyükşehir Belediyesi, “Anıtkabir’e 300 metre mesafedeki 35 bin metrekarelik bölgeye cami yapılacak” yönündeki haberlerle ilgili; “Alanın Anıtkabir yerleşkesi ve çevresi ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Anıtkabir’e olan mesafesi de 300 metre değil, 1 kilometreden daha fazladır. İmar planı değişikliği yapılan alanın zemin kotu yüksekliği yaklaşık 856 metredir. Anıtkabir’in bulunduğu alanın zemin kotu ise yaklaşık 906 metredir. Aradaki yükseklik farkı 50 metredir. Anıtkabir’in yapı yüksekliğinin 22 metre olduğu da göz önüne alındığında cami yapılması düşünülen alanda yapılacak yapının Anıtkabir silüetini etkilemeyeceği açıktır” açıklamasını yaptı.

    Ankara Büyükşehir Belediyesi, “Anıtkabir’e 300 metre mesafedeki 35 bin metrekarelik bölgeye cami yapılacak” başlıklı haberlerle ilgili yazılı açıklama yaptı. Belediyenin Twitter hesabında yapılan açıklama şöyle:

    “Büyükşehir Belediye Meclisi’nde oybirliğiyle alınan karardaki alanın Anıtkabir yerleşkesi ve çevresi ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Cami yapılacak alan Gazi Mahallesi’nde olup, zaten halihazırda yerleşimin olduğu bir bölgedir. Anıtkabir’e olan mesafesi de 300 metre değil, 1 kilometreden daha fazladır.

    İmar planı değişikliği yapılan alanın zemin kotu yüksekliği yaklaşık 856 metredir. Anıtkabir’in bulunduğu alanın zemin kotu ise yaklaşık 906 metredir. Aradaki yükseklik farkı 50 metredir. Anıtkabir’in yapı yüksekliğinin 22 metre olduğu da göz önüne alındığında cami yapılması düşünülen alanda yapılacak yapının Anıtkabir silüetini etkilemeyeceği açıktır.

    Söz konusu alana ilişkin plan değişikliği onay süreci devam etmektedir. İmar planı değişikliği henüz kesinleşmemiştir. Askı sürecinde olan plana yapılacak itirazlar titizlikle değerlendirilecektir. Ankara Büyükşehir Belediyesi yönetimi, bugüne dek olduğu gibi bundan sonra da Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve hatıralarına saygılı bir şekilde Ankara’ya hizmet etmeyi sürdürecektir.”

  • YOZGAT’TA NOHUT ÜRETİMİNDE BU YIL VERİM DÜŞTÜ

    YOZGAT’TA NOHUT ÜRETİMİNDE BU YIL VERİM DÜŞTÜ

    SEYFİ ÇELİKKAYA

    Türkiye’nin en fazla nohut üretiminin yapıldığı illerden Yozgat’ta bu yıl aşırı yağışların ardından hava sıcaklıklarının da yüksek olması verimin düşmesine neden oldu. Yozgat Ziraat Odası Başkanı İsmail Açıkgöz, “Dekardan 250 kilo beklerken 150 kilo aldım, 100 kilo beklediğim yerden 70 kilo aldım. 2023 yılı nohut hasadı beklediğimiz düzeyde değil, düşük” dedi.

    Ankara’dan sonra en fazla nohut üretiminin yapıldığı Yozgat’ta, son yıllarda fiyatların yükselmesi nedeniyle çiftçilerin son iki yılda alternatif ürün olarak nohuda yöneldiği, bu yıl mevsimsel değişiklik nedeniyle rekoltedeki gerilemeyle birlikte kalitenin de düştüğü kaydedildi. Yozgat’ta geçen yıl 517 bin 59 dekar alana nohut ekimi yapılarak 67 bin 115 ton ürün alındı. Bu yıl ise 554 bin 783 dekar alana ekim yapıldığı, verim beklentisinin 74 bin 71 ton olmasına karşılık, devam eden hasat ile hayal kırıklığı yaşanmaya başlandığı belirtildi.

    “MAZOT ALIP TAM DETAYLI, ÇİFTÇİLİĞİMİZİ YAPAMIYORUZ”

    Yozgat Merkez Lök köyünden Menderes Karakurt, tarımsal üretimde maliyetlerin çok yüksek olmasından yakınarak, şöyle konuştu:

    “Çiftçilik yapıyoruz. Şu anda da nohut biçiyoruz. Nohutta da tohumu zor alıyoruz. O da neden alamıyoruz? İlacın pahalı olduğundan, ilacı alamıyoruz. Mazot pahalı olduğundan mazot alıp tam detaylı, çiftçiliğimizi yapamıyoruz. Şu gün olmuş mazot 40 lira. Biz bu ekini nasıl gideceğiz? Gübreyi nasıl alacağız? Şimdi kara kara çaydanlığa bakarak düşünüyoruz. Bu ekini de ekersen seneye kesin ekemeyeceğiz, o belli de. Sayın Devlet Bahçeli’ye güvenerek biz oy verdik. O da bizi ne yaptı, ayaklarımızdan kırdı. Hayat şartlarımız bitti, öyle düşüncedeyiz çiftçi olarak. Ofise veriyoruz, kırk günde para verecek, o da verirse. Borçlu hiç durmuyor, banka her gün telefona diyor ki borcun günü geçti, niye ödemiyorsun? Var da ben mi ödemiyorum. Tüccara versek 4 liraya alıyor kilosunu buğdayın. Ofise veriyoruz 7,5 liraya alıyor. Onu da beğenmiyor 6 lira diyor, ofisten çıkartıyor. Vallahi biz çok perişanız. Onun için biz şaşırmış durumdayız. Devlet destekleri de ‘bugün veriyorum’ diyor en az 4 ay sürüyor. Bizden alacaklı insan durduramıyoruz veya ikna edemiyoruz. Çok perişanız yani.”

    “DEKARDAN 250 KİLO BEKLERKEN 150 KİLO ALDIM”

    Yozgat Ziraat Odası Başkanı İsmail Açıkgöz, nohut hasadında şu an yüzde 60’ının yapıldığını aktararak, verimin beklentinin çok altında olduğunu söyledi. Kendisinin de çiftçi olduğunu ve nohut ektiğini hatırlatan Açıkgöz, şu ifadelere yer verdi:

    “Dekardan 250 kilo beklerken 150 kilo aldım, 100 kilo beklediğim yerden 70 kilo aldım. Kendimden de kıyaslayarak nohut bu sene verimi düşük. Bizden de iyi bakan yoktur nohuda. Biz ustasıyız ama 2023 yılı son yağışlar akabinde geceyle gündüzün sıcaklık farkı, gece beş dereceye düştü gündüz 25 dereceye çıktı. Bunlar nohudu strese soktu. Geceyle gündüz dengesiz oldu. Son zamanlarda da 30, 33, 35 derece sıcağı görünce nohut dayanamadı, bir anda kurudu. Çiçek döneminde özellikle bu sıcağı görünce boş kapçık oluştu. 2023 yılı nohut hasadı beklediğimiz düzeyde değil, düşük.”

    Nohudun 25 liradan satıldığını belirten Açıkgöz, kalitesine göre fiyatını da değiştiğini belirterek “Milimli, çok milimli nohut olursa biraz daha itibar görüyor. Nohutta önemli olan ot tohumu olmaması. Bir de milim olması. Mesela 49’lu nohudu bugün 28 liraya da alırlar, direk leblebiye gittiğinden dolayı. Ama bu sene verim milim fazla olmayacağını düşünüyoruz. 14’li 15’li, 20’li, 25’li dokuz 25’li bulunduğu zaman çok iyi nohut buldum sayarız” dedi.