Etiket: ankara

  • ASKİ’DEN BAŞKENTLİLERE “BARAJLARA GİRMEK TEHLİKELİ VE YASAKTIR” UYARISI

    ASKİ’DEN BAŞKENTLİLERE “BARAJLARA GİRMEK TEHLİKELİ VE YASAKTIR” UYARISI

    Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASKİ) Genel Müdürlüğü, Başkent’e içme ve kullanma suyu sağlayan 11 baraj havzası ve barajları besleyen derelerin ‘özel koruma alanı’ statüsünde olduğunu bildirerek; suya girmenin, suyu kirletecek faaliyetlerde bulunmanın, bölgede piknik yapmak ve ateş yakmanın tehlikeli ve yasak olduğu uyarısında bulundu. 

    ASKİ Genel Müdürlüğü, vatandaşların can güvenliği açısından barajlar, dereler, göl ve göletlerde yüzmemeleri gerektiği yönündeki çağrısını yineledi. ASKİ yetkilileri, “özel koruma alanı” kapsamında olan baraj bölgelerinde piknik yapmak ve ateş yakmanın da yasak olduğunu hatırlattı. 

    Ankara’ya su temin eden 11 baraj havzasında hafta sonu rutin denetimlerini sürdüren ASKİ ekipleri ve güvenlik güçleri anons yaparak, suya girmenin ve suyu kirletecek faaliyetlerde bulunmanın tehlikeli ve yasak olduğu konusunda vatandaşları uyardı. 

    ASKİ tarafından konuya ilişkin yapılan açıklamada, şunlara yer verildi:

    “SERİNLEMEK İÇİN SUYA GİRERKEN CANINIZDAN OLMAYIN” 

    “Son günlerde havaların aşırı ısınmasıyla sık sık baraj kenarlarına giden vatandaşlarımız serinlemek maksadıyla suya giriyor ancak bu durum can güvenliği açısından büyük tehlike yaratıyor. Serinlemek için baraja girerken canınızdan olmayın. Barajların tek amacı ilimize içme ve kullanma suyu sağlamaktır. Barajların korunması yönünde vatandaşlarımızın da azami gayret göstermesi gerek.”

    Yetkililer, yüzeysel akış ile yukarı havzadan baraj gölüne gelen killi ve siltli malzemenin birikimiyle zeminin çamur formunda olması nedeniyle bu alanların yüzmek için uygun alanlar olmadığını kaydetti. 

    Baraj havzasını besleyen derelere çöp ve benzeri malzemelerin atılmasının su kaynağının kalitesini olumsuz yönde etkileyeceğini aktaran yetkililer, şu açıklamayı yaptı: 

    “DERELERE ÇÖP ATARAK SU KALİTESİNİ BOZMAYALIM”

    “Baraj havzalarında sadece suya girmek değil buralarda piknik yapmak ve ateş yakmak da kesinlikle yasaktır. ASKİ olarak vatandaşlarımızın suyumuzu kirletecek tüm faaliyetlerden özenle kaçınmasını rica ediyoruz. Musluklardan akan su elbette arıtılıyor ancak ASKİ’nin Ankaralılara sunduğu içme suyunun kaliteli ve güvenli olabilmesi açısından su kaynağının korunması da büyük önem taşıyor. Suyun kaynağında korunması arıtma maliyetlerini de düşürür. Çay alanında piknik yapanlar, suyu kirletiyor ve kirli su, baraj havzasına akıyor. Belediyeler bu alanlardaki çöpleri sürekli toplayarak atık depolama alanlarına gönderiyor ancak gözden kaçanlar ister istemez baraj havzasına taşınıyor. Çayın etrafının tel örgülerle çevrilmesine rağmen telin yer yer söküldüğünü üzülerek görüyoruz.”

    11 BARAJ VE IŞIKLI REGÜLATÖRÜ İÇİN “ÖZEL KORUMA PLANI” 

    Kente içme ve kullanma suyu sağlayan barajların su kalitesinin korunması, iyileştirilmesi ve sürdürülebilir kullanımının sağlanması maksadıyla baraj havzalarındaki her türlü faaliyet çevre kanunu ile düzenleniyor. 2017 yılında yayımlanarak yürürlüğe giren İçme ve Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmelik gereğince diğer su ve kanal idareleri gibi ASKİ’nin de Ankara’nın çevresindeki 11 baraj ve Işıklı Regülatörü için “özel koruma planı” hazırlaması gerekiyor. 

    PLAN ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR 

    Çamlıdere Barajı ve Işıklı Regülatörü için hazırlanan Özel Koruma Planı, 2020 yılında yürürlüğe girdi. Kurtboğazı, Eğrekkaya ve Akyar barajları için hazırlanan plan da Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından onaylanarak 2021’de yürürlüğe girdi. Çubuk 2 ve Kavşakkaya barajlarının koruma planları da hazır ve onaylanmak üzere Tarım ve Orman Bakanlığı’na sunuldu. Kesikköprü Barajı Özel Koruma Planı’nın ise 2023 yılı son çeyreğinde tamamlanması planlanıyor. Bu arada Peçenek, Türkşerefli ve Uludere barajlarının koruma planlarına ilişkin çalışmalar ise sürüyor. 

  • ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NDEN ÇİFTÇİYE YENİ DESTEK:  8 KIRSAL BÖLGEYE SELEKTÖR TESİSİ KURULDU

    ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NDEN ÇİFTÇİYE YENİ DESTEK: 8 KIRSAL BÖLGEYE SELEKTÖR TESİSİ KURULDU

    Kırsal bölgelerde üretimi artırmak ve çiftçinin kalkınmasına katkı sağlamak amacıyla tarım projelerini hayata geçiren Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB), çiftçiye kaliteli tohum sağlamak amacıyla 4 milyon liralık yatırımla 8 kırsal bölgeye selektör tesisi kurdu.

    Ankara Büyükşehir Belediyesi, yerli üreticilere verdiği destekleri çeşitlendirerek sürdürüyor. Kırsal bölgelerde üretimi artırmak için çiftçilere desteğini artıran Ankara Büyükşehir Belediyesi, son olarak 8 kırsal bölgeye 4 milyon TL yatırımla selektör (tohum eleme) tesisi kurdu. 

    ABB tarafından çiftçilerin tohumlardan daha fazla verim alabilmeleri amacıyla kurulan selektör tesisleri 7 ilçede 8 mahalleye konuşlandırıldı. Kızılcahamam Çeltikçi, Nallıhan Sobran, Ayaş Gökler, Polatlı Beyceğiz, Sincan Bacı, Çankaya Karahasanlı, Haymana Yenice ve Tepeköy Mahallelerine kurulan selektör tesislerinden çevre ilçeler de faydalanabiliyor.

    Çevresindeki ekin yerlerine yakın ve merkezi konumda bulunan söz konusu yerlerin özellikle seçildiğini aktaran ABB Kırsal Hizmetler Daire Başkanı Ahmet Mekin Tüzün, şu bilgileri verdi:

    “Üreticilerimiz hasat ettiği buğdayı, arpayı bu tesislere getirerek ilaçlanmasının ardından tohumluk olarak kullanabilecek. Sadece arpa ve buğday değil nohut gibi diğer tüm mahsulleri selektörden geçirip tohumluk vasfına geçirilen tüm materyali bir sonraki ekim döneminde rahatça kullanabilecekler.”

    TESİS, MASRAFLARI AZALTTI

    Kaldırdıkları mahsulleri işlemden geçirmek için nakliyat, yakıt ve tesis için büyük ücretler ödediklerini belirten Kızılcahamam Çeltikçi Mahalle Muhtarı Ali Kavacık, mahallelerine kurulan tesisin masrafları azalttığını söyledi. Kavacık, şöyle devam etti:

    “Mahallemize 33 tane köy bağlı. Burada selektör tesisi yoktu. Başka bir yere gidiyor orada ürünlerimizi 400-500 lira karşılığında işlemden geçiriyorduk, bir de nakliye ve yol masrafı vardı. Çok zorlanıyorduk. Büyükşehir Belediye Başkanımız Mansur Yavaş böyle bir imkan tanıdı, biz de üretime başladık. 33 köyden üreticiler gelecek, biz de yardımcı olacağız. Ucuza mal edeceğiz, kilometreden düşecek, yakıttan tasarruf edeceğiz.”

    Tesislerde saatte 5 ton ürün işlemden geçirilebiliyor. İlaçlama yapılan hububatların çuvallanması ve çuval ağızlarının dikilmesi için çuval ağzı dikim makinesi de bulunuyor. 

     

     

  • FAİK ÖZTRAK: “AKBELEN’DEKİ ÇEVRE KATLİAMINI GÖRÜŞMEK İÇİN MECLİS TOPLANIYOR. BU DEFA BAK PARTİ MİLLETVEKİLLERİ, ÇOCUKLAR GİBİ KAPILARIN ARKASINA SAKLANMASINLAR”

    FAİK ÖZTRAK: “AKBELEN’DEKİ ÇEVRE KATLİAMINI GÖRÜŞMEK İÇİN MECLİS TOPLANIYOR. BU DEFA BAK PARTİ MİLLETVEKİLLERİ, ÇOCUKLAR GİBİ KAPILARIN ARKASINA SAKLANMASINLAR”

    CHP Sözcüsü Faik Öztrak, TBMM Genel Kurulu’nun yarın “Akbelen ormanı” gündemi ile toplanacağını anımsattı ve “Akbelen’deki çevre katliamını görüşmek için bu hafta salı günü bizim talebimiz üzerine Meclis toplanıyor. Bu defa AK Parti vekilleri, çocuklar gibi kapıların arkasına saklanmasınlar. Millet inim inim inlerken tatillerinden vazgeçsinler de Meclis çalışmaya başlasın. İşleri sarayın keyfine bırakmayalım. Milleti ezdirmeyelim” dedi.

    CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Başkanlığındaki CHP MYK toplantısının ardından parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Öztrak, şunları söyledi:

    “Kocaeli Derince Limanı yakınlarındaki TMO deposunda bir patlama meydana geldi. Patlamanın sebebi hakkında henüz net bir açıklama gelmedi. On vatandaşımızın yaralandığı bilgisi var. Umarız bir can kaybı olmaz. Yaralananlara acil şifalar diliyoruz. Bu üzücü haberlerin yanında bir de güzel haber var. Dünya Okçuluk Şampiyonası’nda altın madalya kazanarak bizlere büyük bir gurur yaşatan milli okçumuz Mete Gazoz’u kutluyoruz.

    “VİTRİN YÖNETİMİ SONUNDA SARAYA UYDU”

    Saray yönetiminin sebep olduğu güven bunalımını gidermek için vitrinine koyduğu, Merkez Bankası Başkanının ve Hazine ve Maliye Bakanının son açıklamaları, sekiz ay sonra yapılacak yerel seçimlere kadar enflasyonla mücadele konusunda hiçbir şey yapmak niyetinde olmadıklarını gösteriyor. En önemli önceliklerinin ‘Enflasyonu düşürmek’ olduğunu söyleyerek iş başına gelen vitrin yönetim de sonunda Saraya uydu. Verdikleri ücretleri, maaşları, aylıkları, her şeyi, vergiyle, zamla, enflasyonla misliyle geri alacaklarını, göz boyama stratejisini sürdüreceklerini, milleti ezmeye devam edeceklerini açıkladılar.

    “İNSAN SÖYLERKEN UTANIR”

    Yandaş basın, ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadeleyi ‘Dezenflasyon süreci, gerçek dezenflasyon, istikrar’ gibi yaldızlı laflarla süreçlere ayırarak, bir başka bahara ertelemesine ‘Ne kadar da rasyonel’ ‘Ne kadar da gerçekçi’ diyerek alkış tutuyor. Anlaşılan Bakan Şimşek de doğru dürüst, bütüncül, çapalara bağlanmış bir program yapma imkânı kalmadığını görmüş. Sorunların temelindeki asıl sebebinin ekonomi bilimiyle uzaktan yakından ilişkisi olmayan, ama ‘Ben ekonomistim’ diye caka satan, safsatalarıyla ekonominin altını üstüne getiren enflasyona rekor üstüne rekor kırdıran, ‘İtibardan tasarruf olmaz’ diyerek bir eli yağda, bir eli balda yaşayan Sarayın kibirlisi olduğunu biliyor. Fakat onun adını ağzına almaktan korkuyor. Bu yüzden Bakan Şimşek, olmayacak işi yaptı, enflasyonun sebebi olarak memur maaşlarına yapılan zamları gösterdi. Enflasyonun sorumlusu, enflasyonun ezdiği memur oldu. İnsan bu sözleri söylerken biraz utanır.

    “İNSANİ OLAN HİÇBİR ŞEY KALMAMIŞ”

    Enflasyon telafisi için dediğiniz yüzde 25 zammı emeklilerin çoğuna vermediniz. Emeklileri enflasyona ezdirip perişan ettiniz. Kaderine terk ettiniz. Çoğu 7 bin 500 liralık sefalet aylığına mahkum edilen emeklilerimize, bizim belediyelerimiz el uzattı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız, ‘İnsanı önceleyen belediyecilik, darda olanın yanında olmaktan geçer’ diyerek, şartları uyan tüm emekli hemşerilerinin sosyal yardımlardan yararlanmak için belediyeye başvurmalarını istedi. AK Partili belediye başkanları ise bunu alkışlayacaklarına, örnek alacaklarına, hakaret ettiler, iftira ettiler. Zamlarla ezdikleri milletimizle büyük bir duygusal kopuş yaşayan AK Parti kadrolarının, güzel olan, insani olan hiçbir şeye tahammülü kalmamış.

    “MEMURA, EMEKÇİYE YOK”

    Emekliye, emekçiye, memura üç kuruşu çok gören Erdoğan ve şürekası, yandaşlarına yaptırdıkları yollar, köprüler, tüneller için dolarla, avroyla verdikleri garantiler karşılığında bu yılın ilk 6 ayında 25 milyar lira ödemiş. Geçen yılın ilk 6 ayına göre artış yüzde 167. Emekliye yüzde 25 artışı çok gören hükümet. Yandaşa yaptığı ödemeleri yüzde 167 artırıyor. Emekliye, kendisinin neden olduğu enflasyon farkını vermeyen hükümet, geçiş ücretlerini, bırakın bu ülkedeki enflasyona göre güncellemeyi Amerikan enflasyonuna göre güncelliyor. Garantili geçiş ücretlerinde sebebi olduğu kur artışları yetmez gibi Amerikan enflasyonunu da Türk milletinin sırtına bindiriyor. Tüm bunlara para var. Memura, emekliye, emekçiye yok.

    “TMO ÇİFTÇİYİ YALNIZ BIRAKTI”

    Genel Başkanımız da bu hafta sonunda Erzincan’daydı. Çiftçinin, esnafın sorununu konuştu. Paramızın artan enflasyon karşısında nasıl değer yitirdiğini anlattı. Erzincanlılardan yerel seçimde CHP adayına desteklerini istedi. Yerel seçim sürecini meydanlarda başlattı. Ben de Parti Sözcüsü olarak, hafta sonunda seçim bölgem Tekirdağ’daydım. Çiftçinin derdini dinledik. Bir dokunduk, bin ah işittik. Trakya’da ciddi bir kuraklık var. ‘Sarı gelin’ ayçiçeğinde bu yıl çok büyük bir rekolte kaybı bekleniyor. Trakya illerinin milletvekilleri olarak hem çekirge zararlısı, hem de kuraklık nedeniyle bölgenin afet bölgesi ilan edilmesi için bir kanun teklifi verdik. Borçların faizsiz ertelenmesini ve zararların sigortadan karşılanmasını istedik. Bu teklifin bir an önce Meclis gündemine alınması için Genel Başkanımız, Grup Başkanımıza ve Grup Başkanvekillerimize talimat verdi. Tekirdağ’da Toprak Mahsulleri Ofisi’nin alım merkezini de ziyaret ettik. Ofis çiftçinin kara gün dostudur. Ama maalesef hükümet de ofis de çiftçiyi yalnız bıraktı.

    Depolarda ithal üründen yer kalmayınca, bizim çiftçimizin yerli ve milli ürününü ‘Ürün kaliteni beğenmedim’ diyerek, ofisin kapısından geri çeviriyorlar. Çiftçinin traktörü, römorkundaki buğdayı boşaltmadan TMO kapısından geri dönüyor. Buna derhal son verin, çiftçiyi tüccarın insafına bırakmayın. Elin çiftçisinin ürünü bizim depoları doldururken, bizim çiftçimizin alın teri, tüccarın insafına bırakılıyor. Bu, ciddi bir yönetim zafiyetidir. Çiftçimiz bu uygulamalarla giderek topraktan, üretimden kopuyor. Ve bu stratejik sektörde de ipler giderek daha fazla yabancıların eline geçiyor.

    Trakya’da çiftçi isyanda. Akbelen’de çevreciler sahada, yurdun dört yanında sağlıkçılar, emekliler, mühendisler eylemde. Ama milletimiz yalnız değil. Parti yönetimimiz, kadın kollarımız, gençlerimiz, örgütlerimiz, milletvekillerimiz ve Genel Başkanımız dört koldan sahada, vatandaşlarımızın yanındayız. Yanında olmaya devam edeceğiz. Nitekim Akbelen’deki çevre katliamını görüşmek için bu hafta salı günü bizim talebimiz üzerine Meclis toplanıyor. Bu defa AK Parti vekilleri, çocuklar gibi kapıların arkasına saklanmasınlar. Millet inim inim inlerken tatillerinden vazgeçsinler de, Meclis çalışmaya başlasın. İşleri sarayın keyfine bırakmayalım. Milleti ezdirmeyelim.

    İlk 6 ayda bütçe 483 milyar lira açık verdi. Bunun yarısından fazlası, 275 milyar lirası faiz harcaması. Kur Korumalı Mevduat garantilerine 25 milyar lira, KÖİ’lerin dövizli garantilerine bir o kadar daha gitmiş. Merkez Bankası’nın döviz kasasından satışlar da yeniden başlamış görünüyor. Seçim sonrasında biraz toparlanan rezervler, yeniden piyasaya sürülüyor. Temmuz ortasında 56 milyar dolara kadar inen net rezerv açığı yeniden 60 milyar dolara yükseldi. Dünyada kredi temerrüt riski primleri düştü. Biz de de 400’ün altını gördü. Şimdi yeniden ayrışarak 400’ün üzerine doğru hareketlendi. Bütçe açığı ve rezerv açığına, 60 milyar doları bulan bir cari açık eklendi. Temmuz ayı dış ticaret verilerine göre enerji fiyatlarındaki düşüşe rağmen dış ticaret açığı önceki yılın aynı ayına göre yüzde 16 artmış. Yıllık dış ticaret açığı ise yüzde 46 artışla 121 milyar dolara yükselmiş. Dış dengedeki bozulma devam ediyor. Gelir dağılımı da hızla bozuluyor. En zengin yüzde 20 toplam gelirin yarısını alıyor. Gelir adaletsizliğinde son 16 yılın rekoru kırıldı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre destek alan aşırı yoksul hanelerin sayısı geçen yıla göre 1 milyon artışla 3,7 milyona ulaşmış.

    “VATANDAŞ TATİLİ UNUTTU”

    Bir yılda; dana eti yüzde 143, yumurta yüzde 114, kuru soğan yüzde 113, kuru fasulye yüzde 101 zam görmüş. Patatesin fiyatı yüzde 99, beyaz peynirin fiyatı yüzde 83 artmış. TÜİK aylık enflasyonu ısrarla tek hanede tutmaya çalışırken, vatandaşın en çok kullandığı gıdalarda enflasyon bırakın iki haneyi çoktan üç haneye dayanmış. Resmi verilere göre, 63 milyon vatandaş konut masraflarının, 44 milyon vatandaş borçlarının altında eziliyor. 35 milyon vatandaş iki günde bir sofrasına bir kap et yemeği koyamaz halde. Yaz geldi vatandaş tatili unuttu. 50 milyon yurttaş, evden uzak 1 hafta tatil masrafını karşılayamaz durumda.

    “BU YAŞAMAK DEĞİL”

    OECD içerisinde vatandaşları en çok geçim kaygısı taşıyan ülke Türkiye. Bu yaşamak değil. Sabah işe git, akşam dön. Hafta sonu bir şey yapama, çocuğunu dışarıda bir yere götüreme. Bir hafta bile tatil yapama. Dört nüfus çalış yoksulluk sınırını geçeme. Bu hayat değil. Ekonominin her yeri yamalı bohçaya dönmüşken, tedbir alınacağına Hazine ve Maliye Bakanı, ‘Akıl dışı’ olmakla eleştirdiği politikalara, seçimler yaklaşırken usul usul geri dönüyor. Ekonomideki oyuncular da bunu görüyor. Herkes ekonomide zamanında çözülmeyen ertelenen her sorunun, sonunda katlanarak karşınıza çıkacağını biliyor. Tulumbada su bitti. Şimdi kavgada söylenmeyecek sözler söyledikleri gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın katili olmakla 15 Temmuz’un finansörü olmakla suçladıkları, Körfez şeyhlerinin eline eteğine yapıştılar. Darbeci diye görüşmeyi kestikleri Sisi’yle el ele pozlar verdiler. Şimşek ve Erkan ikilisi geçtiğimiz hafta da SPK’nın daha 3 ay önce 33 milyon TL ‘piyasa bozucu eylem cezası’ kestiği JP Morgan’ın basına kapalı yatırımcı toplantısına koşa koşa gittiler. Ama sızan bilgilere bakılırsa kan emici, vur-kaççı kısa vadeli fonlar hariç Şimşek-Erkan ikilisinin anlattıklarına ciddi yatırımcılar fazla itibar etmemiş. Para politikasına dair ‘Somut ve öngörülebilir’ bir çerçeve bulamamışlar. Nasıl bulsunlar? Zaten Merkez Bankası Başkanı ‘Dinamik optimizasyon problemindeki en büyük kısıt’ sözleriyle vaziyeti anlattı. Hata, gömleğin ilk düğmesinden başlıyor. Masanın başında oturan, Erdoğan gibi bir ‘kısıt’ var.

    “GÜVENDİĞİNİZ DAĞLARA KAR YAĞAR”

    Erdoğan yaklaşan yerel seçimlerin 2023’te başlayan seçim sürecinin son durağı olduğunu görüyor. Burada yaşayacağı bir hezimetin iktidarına mal olacağını biliyor. Bu nedenle yerel seçimlere kadar Enflasyonla mücadele önceliği değil. Ekonomiyi şişirme, hormonlama, ne yapıp edip büyümeyi sağlama peşinde. Yerel seçime kadar 2000 öncesinin emme basma tulumba düzeni sürecek. Önce vatandaşın ücretine, maaşına, aylığına zam, sonra gelsin vergi, harç artışları. Gelsin benzin, gaz, elektrik zamları. Gelsin enflasyon dar ve sabit gelirliye kaşıkla verdiğini kepçeyle geri al. Teker böyle döner sanıyorlar. Biz bu filmi gördük yaşadık. Dönmedi, dönmez. Gerekenin yapılmadığı her dakika, ekonominin fay hatlarında biriken gerilim, daha yıkıcı hale gelir. Güvendiğiniz dağlara kar yağar.

    Seçimlerin ardından milleti zamlarla ezen Erdoğan, kendini destekleyenler başta olmak üzere milletle büyük bir duygusal kopuş yaşıyor. Bu nedenle de adaleti hukuku kendine göre eğip bükmeyi artırdı.Açıkça zulmediyor. Muhalefetin sesini kesmek için elinden geleni ardına koymuyor. Depremin vurduğu Hatay’ın milletvekili Can Atalay hala haksız, hukuksuz şekilde içeride tutuluyor. Hataylıların, milletin iradesine pranga vuruluyor. AK Parti Diyarbakır milletvekilinin sözlerini anımsatarak, Erdoğan Hükümeti’nin yeni bir açılım süreci başlatma ve terörist başını salıverme niyetinde olduğunu açıklayan gazeteci Merdan Yanardağ tutuklanıyor. TELE-1 ekranları Merdan Yanardağ’a isnat edilen suçla uzaktan yakından alakası olmayan bir yasa maddesine dayanılarak hukuksuz bir şekilde 7 gün karanlığa gömülüyor. Gazeteci Barış Pehlivan, denetimli serbestlikten yararlanabilecekken 8 ay daha içeri atılma tahdidi altında. Memleketin her yanında Her gün silahlar patlıyor.
    Sinan Ateş cinayetinin soruşturması bir türlü ilerlemiyor. Limanlarımız uyuşturucu rotalarının uğrak noktası haline gelmiş. Türkiye ‘dünyanın en tehlikeli 20 ülkesinden biri’ sayılıyor. Dünya klasmanında yerimiz Kolombiya ile Pakistan arasında bir yerde. Hükümet bunlar duyulmasın diye Harıl harıl gazetecileri tutuklattırıyor. Milletin artık sadece sofrasındaki ekmek değil, Canı da tehlikede.

    “HATALARIMIZI TELAFİ EDECEĞİZ”

    Depremin üstünden 6 koca ay geçmiş. Hala barınma sorunu, tuvalet sorunu, temiz suya ulaşım sorunu konuşuyoruz. Depremzedeleri okul yurtlarından İcra yoluyla atmaya kalktıkları söyleniyor. Tüm bu konuları incelemek üzere kadın milletvekillerimizden oluşan bir heyet deprem bölgesine gidecek. Heyetimiz Hatay’dan başlamak üzere son durumu yerinde inceleyecek. Bu hükümet, kendi seçmenleri dahil tüm milletle bağını koparmış bir vaziyette. Mayıs seçimlerini kazanamadık, bunun için en çok biz üzgünüz. Ama vakit yılgınlık vakti değil ayağa kalkacağız, eksiklerimizi gidereceğiz, yenileneceğiz, hatalarımız telafi edeceğiz. Yerel seçimlerde 25 milyonu 30 milyona, 35 milyona çıkaracağız.”

    “10 BİNİN ÜZERİNDE ÖNERİ”

    Öztrak, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

    Öztrak, CHP’deki tüzük değişikliğiyle ilgili soruya, “Büyük hızla, üyelerimizin katılımına açık olarak sürüyor. Parti üyelerimizin katkılarını, önerilerini internette açtığımız platformda bize bildiriyorlar. Şu ana kadar partimizde intikal eden tüzük değişikliği önerilerinin sayısı 10 bini aşmış durumda. Görüş bildirme süresi 10 Eylül’e kadar sürecek” dedi.

     

  • TÜRKİYE EMEKLİLER DERNEĞİ’NDEN MANSUR YAVAŞ’A TEŞEKKÜR ZİYARETİ

    TÜRKİYE EMEKLİLER DERNEĞİ’NDEN MANSUR YAVAŞ’A TEŞEKKÜR ZİYARETİ

    Türkiye Emekliler Derneği, Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş’ı makamında ziyaret etti. Heyet, emeklilere sosyal yardım desteğinde bulunacaklarını açıklayan Başkan Yavaş’a teşekkür etti.

    Türkiye Emekliler Derneği, ekonomik zorluklarla mücadele eden emekliler için harekete geçerek şartları tutan emeklilere sosyal yardım desteğinde bulunacaklarını açıklayan Başkan Yavaş’ı ziyaret etti.

    Türkiye Emekliler Derneği Ankara Şube Başkanı Fahri Iravul, Türkiye Emekliler Derneği Genel Başkan Başdanışmanı Mehmet Emin Tangören, Türkiye Emekliler Derneği Çankaya Şube İdari İşler Sekreteri Ejder Gök, Türkiye Emekliler Derneği Mamak Şube Başkanı Mehmet Tokgöz ve Türkiye Emekliler Derneği Dış İlişkiler Uzmanı Beste Tan’dan oluşan heyet, Yavaş’a emeklilere verdiği destekten dolayı teşekkür edip çiçek takdim etti.

    Yavaş ise başta emekliler olmak üzere ekonomik olarak darda kalan tüm vatandaşların yanında olacaklarını belirtti.

     

     

  • GÜCÜCEK KOYU SAKİNLERİ PLAJ İHALESİNİN İPTALİ İÇİN EYLEM YAPTI… GÜDODER BAŞKANI GACAR: “BİZ BU FİLMİ GÖRDÜK. TEKRARINI DA YENİ VERSİYONUNU DA GÖRMEK İSTEMİYORUZ”

    GÜCÜCEK KOYU SAKİNLERİ PLAJ İHALESİNİN İPTALİ İÇİN EYLEM YAPTI… GÜDODER BAŞKANI GACAR: “BİZ BU FİLMİ GÖRDÜK. TEKRARINI DA YENİ VERSİYONUNU DA GÖRMEK İSTEMİYORUZ”

    İzmir’in Çeşme ilçesinde bulunan Gücücek Koyu’nda plaj işletmesine karşı çıkan bölge sakinleri, ihalenin iptal edilmesi için eylem yaptı. Gücücek Doğal Yaşamı Koruma Derneği (GÜDODER) Başkanı Av. Seher Gacar, “Gücücek Koyu ile ilgili kiralama ihalesinden vazgeçilmesini istiyoruz. Sahillerin halka bırakılmasını istiyoruz. Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’ne, bakanlığa ‘Biz bu filmi gördük. Tekrarını da yeni versiyonunu da görmek istemiyoruz” diyoruz. Gücücek Koyu, önünüzdeki bir dosyadan, haritadan, bir uydu fotoğrafından ibaret değil. Gücücek, Ovacık halkı ile yaşayan, bütünleşen bir doğa parçası. Bırakın, bu doğal güzellik doğal kalsın, kâr hırsı ile bir kez daha talan edilmesin” dedi.

    İzmir’in Çeşme ilçesinde bulunan Gücücek Koyu, geçtiğimiz ay Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından plaj işletmesi olmak üzere ihaleye açılmıştı. Koyu korumak için 2017 yılında kurulan GÜDODER, ihaleye katılarak 56 milyon liralık en yüksek teklifi vermişti. Paranın ödenemeyecek bir tutar olduğunu karar veren dernek, ihalenin iptali için mücadeleyi sürdürüyor.

    GÜDODER ve diğer sivil toplum kuruluşlarından oluşan grup, bugün Çeşme merkezde toplanarak protesto yürüyüşü gerçekleştirdi. GÜDODER Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Seher Gacar, şu açıklamayı yaptı:

    “KOYUMUZU KORUMAYA VE ANAYASA İLE BİZE VERİLEN HAKKIMIZA SAHİP ÇIKMAYA KARARLIYIZ”

    “Bugün kalbimizin bir yarısı Akbelen’de. Orada da doğanın yaşam hakkını savunan güzel insanlar buluşuyor. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, ‘Hattı müdafaa yoktur. Sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır’ demiş ama biz şimdilik herkes kendi evinin önünü temizlesin diyerek hattımızı müdafaa etmek durumundayız. Bugün müdafaa hattımızda yine Gücücek Koyu’muz var. Biz koyumuzu sonuna kadar korumaya, yeni bir kıyım riskinin önünü almaya ve bunun yanında anayasa ile bize tanınan haklarımıza sahip çıkmaya kararlıyız. Hafızasızlık başa bela. O yüzden 2017’de Gücücek Koyu’nda yaşananları tekrar tekrar anlatıyor, tekrar tekrar hatırlatıyoruz, hatırlatmaya devam edeceğiz.

    “2017’DE KOYUMUZUN DOĞAL YAPISINDAN, KİMLİĞİNDEN GERİYE HİÇBİR ŞEY BIRAKMAMIŞLARDI”

    2017’de Gücücek Koyu yine Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıkları Koruma Genel Müdürlüğü tarafından ihale ile bir işletmeye kiralanmıştı. Onlarca yıldır bu çevrede yaşayan, özgürce bu sahilden denize giren insanlara sahilin en kıyısında küçücük bir alan bırakılmış, sahilin tamamı o dönemde basında çıkan bir haberdeki tanımlamayla ‘cezaevi duvarı’ gibi taş duvarla çevrilmişti. Devasa iş makineleri ile koyumuza dalmışlar; betonu, demiri, plastik boruları ile doğal sit alanında olmaması gereken bil cümle inşaat malzemesini yığmışlardı. Koyumuzun doğal yapısından, kimliğinden geriye hiçbir şey bırakmamışlardı. Ve arsızca bize demişlerdi ki: ‘Bir tuvaletiniz, bir duşunuz bile yoktu. Size medeniyet getirdik.’ Hep birlikte direnmiş, çalmadık kapı bırakmamıştık. O dönemdeki kurucu başkanımız sahile konulmak istenen konteynerlerin altına oturmuş, ‘getirin, üzerime bırakın’ demişti. Taşlı, sopalı kavgalar bile yaşanmıştı. Böylesi bir direniş ile kurtardık koyumuzu.

    “İÇİMİZE SİNMESE DE KENDİ KOYUMUZU KİRALAMAYA RAZI OLDUK”

    Gücücek Koyu 6 yılda ancak kendini rehabilite etti, eski doğal kimliğine kavuştu. Derken bu yıl yeni bir ihalenin şoku ile sarsıldık. Sahillerimizin kiralanmasına sonuna kadar karşı olsak da yeni bir facianın önüne geçmek için, gönüllülerimizden ihale bedelini toplayıp içimize sinmese de kendi koyumuzu kiralamaya razı olduk. İhaleye katıldık. Gelin görün ki ihale tutarı 56 milyon TL’yi aştı. Biz koyumuzu korumak için en yüksek teklif olan 56 milyonu aşan tutarı teklif ettik. Sonrasında yaptığımız toplantılar, teamül yoklamaları yıllık KDV dahil 67 milyon TL’yi aşan bu tutarı temin etme imkanımızın olmadığına kani olduk. Üstelik bu bedel, her yıl enflasyon oranında artarak tekrar ödenecek. En nihayet biz de koyumuzu kurtarmak/korumak için yeni bir mücadelenin startını verdik.

    “HALK PLAJI DİYE BİR TANIMLAMA, AYRIM YOKTUR; BÜTÜN PLAJLAR, BÜTÜN SAHİLLER HALKINDIR”

    Bu yıl yapılan ihalenin şartnamesinde 870 metrekarelik alan ‘halk plajı’ ibaresi ile ayrılmış, kiralama dışı bırakılmış. Devletimiz, 3 bin metrekare alana sahip koyun 870 metrekaresini halka; 2 bin küsur metrekaresini işletmeye ayırmış. 870 metrekare alan halkınsa 2 bin küsur metrekare alanı kullanacak olanlar kim? Onlar halk değil mi? Devlet en baştan bu ayrımla kiralanan alanın kendini halkın üstünde gören seçkin zümreye aidiyetini tescillemiş olmuyor mu? İşte bizim sınıfsal eşitsizliği normalleştiren bu ayrımı reddetmemiz lazım. Lütfen, gelin hep birlikte bu ‘halk plajı’ kavramını dilimizden, zihnimizden, her türlü kullanımdan kaldırıp atalım. Halk ormanı, halk gölü, halk nehri diye bir tanımlama nasıl ki yoksa halk plajı diye bir tanımlama da olamaz. Halk plajı diye bir tanımlama, ayrım yoktur; bütün plajlar, bütün sahiller halkındır.  

    “SEÇKİNLER SINIFINA DAHİL OLMADIĞINIZ İÇİN GİRMENİZE İZİN VERİLMEYEN O PLAJDAKİ HER BİR KUM TANESİNE SEKSEN BEŞ MİLYONDA BİR HİSSE İLE ORTAĞIZ”

    Anayasamızın 43. maddesi ve bu maddenin göndermesi ile kıyı kanunu 5. maddesi bize bu hakkı verir: ‘Kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır.’ Ama ve lâkin Çeşme’deki ve Türkiye’deki pek çok sahil beldesindeki ‘beach club’ denilen plaj işletmeleri, T.C. Anayasa’sının üstünde oldukları için 1000 ile 2 bin 500 TL arasında değişen giriş ücreti ödemeden anayasal hakkımızı kullandırmıyorlar bize. Oysaki seçkinler sınıfına dahil olmadığınız için girmenize izin verilmeyen o plajdaki her bir kum tanesine seksen beş milyonda bir hisse ile ortağız biz.

    “HALKIN SAHİLDE KULLANABİLECEĞİ DUŞU/TUVALETİ OLSUN DİYE YAPILAN YÖNETMELİK, HALKI KİŞİ BAŞI 1000 TL ÖDEMEK ZORUNDA BIRAKIYOR”

    Bizde, sahillerin özel sektöre kiralanmasının önünü açan yönetmeliğin gerekçesi şu: Halkın plajı kullanımı sırasında tuvalet ve duş ihtiyacı var, duş ve tuvalet konulduğunda temizliği sorun. Plajda yiyecek-içecek satacak bir büfeye ve şemsiye, şezlong kiralamaya izin verilsin, bu kişiler de karşılığında plajın, tuvaletlerin temizliğini üstlensin. Sözleşmeler standart: Sökülebilir basit malzeme, sınırlı basit yapı ve gölgelik yapılabilir, etrafı çevrilemez, kapatılamaz. Teori bu olsa da uygulamada 3 kişilik bir aile olarak o tuvalet ve duşu kullanabilmek için cebinizde bir günde harcayabileceğiniz en az bir aylık emekli maaşı tutarında paranızın olması gerekiyor. Halkın sahilde kullanabileceği duşu/tuvaleti olsun diye yapılan yönetmelik, halkı o duş ve tuvalet için kişi başı en az 1000 TL ödemek zorunda bırakıyor.

    “KARŞI DURUŞUMUZ, CAN YAKAN PRATİKLERDEN GELİYOR”

    Mesele sadece ücretli giriş de değil. Bu işletmeler doğal sit olanı olan koyları, bir avuç seçkinin eğlencesi için betona, demire boğarken, tropik adaların sahillerine benzetmeye çalışıyorlar, ama ortaya diskotekle karışık, kimliksiz, doğallığını tamamen yitirmiş, hiçbir şeye benzemeyen ucube yapılar çıkıyor. Çevreye yaydıkları fiziksel kirlilik yanında çevre kirliliğinden ayrılmaması gereken büyük bir gürültü kirliliği de cabası. Bizim karşı duruşumuz can yakan pratiklerden geliyor.

    “VATANDAŞ OLARAK BİZLER TABİAT VARLIKLARINI İDAREDEN KORUMAK İÇİN MÜCADELE ETMEK ZORUNDA KALIYORUZ”

    Doğal sit alanı olan koyumuz ile ilgili tüm yetki Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’nde. Kurumun adı ve kuruluş amacı tabiat varlıklarını korumaya dair olsa da ne yazık ki sistem çoğu zaman buna izin vermiyor, ne ironiktir ki vatandaş olarak bizler tabiat varlıklarını idareden korumak için mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Oysaki halk doğayı devletten korumamalı, devlet ile birlikte doğayı korumalı. Ancak, merkezden yereli yönetmede karşılaşılan sorunlar burada da aynı. Bu ve benzeri koylara halk ve belediye iş birliği içinde bakıyor, temizliyor, merkezi idare Ankara’dan kaderini belirliyor. Merkezden yerelin denetimi deseniz çok güç. Ben, buradan Sayın Bakanımız Özhaseki’ye yaptığım daveti bir kez daha yineliyorum: Lütfen, yarımadamıza teşrif etsin, birlikte tebdil-i kıyafet yarımadamızdaki özel işletmelere kiralanan plajları gezelim. Kiralama şartnamesini ihlal etmemiş tek bir işletme çıkmayacaktır. En başta vatandaşın ücretsiz girişine engel çıkarmayan tek bir işletme bulamayacaktır.

    “BAKANLIĞA, ‘BİZ BU FİLMİ GÖRDÜK. TEKRARINI DA YENİ VERSİYONUNU DA GÖRMEK İSTEMİYORUZ” DİYORUZ. GÜCÜCEK KOYU, ÖNÜNÜZDEKİ BİR DOSYADAN, HARİTADAN, BİR UYDU FOTOĞRAFINDAN İBARET DEĞİL”

    Biz her kanaldan, her platformdan merkezi idareye sesimizi duyurmak istiyoruz. Gücücek Koyu ile ilgili kiralama ihalesinden vazgeçilmesini istiyoruz. Sahillerin halka bırakılmasını istiyoruz. Bakanlık ve genel müdürlüğün elinde mevzuat ve şartname var, bizde ise az evvel bahsettiğim somut gerçekler ve çok can yakan pratikler var. Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’ne, bakanlığa ‘Biz bu filmi gördük. Tekrarını da yeni versiyonunu da görmek istemiyoruz” diyoruz. Gücücek Koyu, önünüzdeki bir dosyadan, haritadan, bir uydu fotoğrafından ibaret değil. Gücücek, Ovacık halkı ile yaşayan, bütünleşen bir doğa parçası. Bırakın, bu doğal güzellik doğal kalsın, kâr hırsı ile bir kez daha talan edilmesin. Ve yine bırakın, geçim derdindeki dar gelirli vatandaşların ücretsiz günü birlik tatil yapabileceği, denize girebileceği, nefes alabileceği sınırlı sahillerden biri daha halkın elinden gitmesin. Bu koyun doğal haliyle kalmasını istiyoruz. İllaki bir düzenleme yapılacaksa Turizm Bakanlığı tarafından başlatılan halkın kullanımına tahsisli plaj projesi kapsamına Gücücek Koyu’nun da alınmasını ya da belediyeye tahsis edilmesini istiyoruz. Vatandaş olarak devlet ile yaptığımız toplumsal sözleşmeden doğan hakkımızı, bize ait olanın bizde kalmasını istiyoruz.”

  • 100. YIL CUMHURİYET BİSİKLET TURU’NUN SAMSUN-ÇORUM ETABININ GALİBİ SPOR TOTO CYCLING TAKIMINDAN SERDAR ANIL DEPE OLDU

    100. YIL CUMHURİYET BİSİKLET TURU’NUN SAMSUN-ÇORUM ETABININ GALİBİ SPOR TOTO CYCLING TAKIMINDAN SERDAR ANIL DEPE OLDU

    Cumhuriyetimizin 100. yılı anısına düzenlenen “100. Yıl Cumhuriyet Bisiklet Turu”nda milli mücadelemizin başladığı nokta olan Samsun’dan start alan bisikletçiler yaklaşık 4 saatin ardından Çorum’da finiş noktasına ulaştılar.

    Bir ulusun bağımsızlık mücadelesinin fitilini ateşleyecek yolculuğun üzerinden geçen yaklaşık bir asır sonra Samsun’dan start alan bisikletçiler, zaferlerle dolu tarihimizin arasından 176,1 km pedal basarak Çorum’a ulaştı. Yaklaşık dört saat boyunca pedal çeviren 100 bisikletçi zorlu parkurlara, sıcağa ve rüzgâra karşı finişe vardı.

    100. Yıl Cumhuriyet Bisiklet Turu’nun 176,1 km’lik dördüncü etabı olan Samsun – Çorum Etabı’nın galibi: Spor Toto Cycling takımından Serdar Anıl Depe oldu

    Her kilometresinde ayrı hikâyeye ve ayrı mücadeleye sahne olan 176,1 km’lik uzunluğuyla “100. Yıl Cumhuriyet Bisiklet Turu”nun en uzun ikinci etabı olan Samsun-Çorum etabı yaklaşık 4 saatin ardından son buldu. 09.00’da milli mücadelemizin yapı taşı Samsun’dan başlayan tarihi yolculukta Spor Toto Cycling Takımı’yla mücadele eden Serdar Anıl Depe, neredeyse yarışın başından sonuna kadar liderliğini korumayı başardı. Solo kaçışı ile Samsun-Çorum 176 km’lik etabında Spor Toto Cycling Takımından Serdar Anıl Depe, 4 saat 15 dakika ve 9 saniye ile finişe ilk varan isim oldu. Yine Spor Toto Cycling Takımından Ahmer Örken ise yarışı ikinci bitirirken, Konya Büyükşehir Belediyesi’nden Burak Abay da yarışı üçüncü sırada tamamladı. Bisikletçileri finiş noktasında Çorum Valisi Mustafa Çiftçi, Çorum Belediye Başkanı Halil İbrahim Aşgın, Çorum Gençlik ve Spor İl Müdürü Cemil Çağlar, Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Osman Öztürk ve Türkiye Bisiklet Federasyonu Asbaşkanı Bahattin Akyön karşıladı.

    100. Yıl Cumhuriyet Bisiklet Turu’nda ise forma sahiplerinde bir değişiklik olmadı. Maximillian Stedman “sarı formayla”, Bocharov “yeşil formayla”, Khalil Khorsid ise “kırmızı formayla“ mücadelesini sürdürecek.

    Yarışın 5. ve son etabı, 5 Ağustos’ta 175,1 km mesafesiyle Çankırı- Ankara etabı olacak. 2.501 metre irtifa kazanıma sahip olan etap ile beraber tarihi 100. Yıl Cumhuriyet Bisiklet Turu Ankara’da, Kurucu Meclis önünde son bulacak. Saat 09.00’da başlayacak olan yarış, yaklaşık 13.25’te sona erecek.

    UCI Kıta Takımları, Milli Takımlar ve Kulüp Takımlarının katılacağı 100. Yıl Bisiklet Turu’nda; 16 takımdan 100 bisikletçi, Sivas’tan Ankara’ya Cumhuriyetin yolunda tarihin izinde 784 km pedal çevirecek. Türkiye Bisiklet Federasyonu organizasyonu ile düzenlenen 100. Yıl Cumhuriyet Bisiklet Turu; Cumhurbaşkanlığı, T.C. Gençlik ve Spor Bakanlığı, Spor Hizmetleri Genel Müdürlüğü, İl Valilikleri, Belediyeleri, Spor Toto Teşkilat Başkanlığı, Kamu Kurum Kuruluşları ile Shimano Türkiye’nin destekleriyle Cumhuriyetin kuruluş adımlarının atıldığı Sivas Atatürk ve Kongre Müzesi start alan yarış; Amasya, Havza, Samsun, Çorum, Çankırı üzerinden 5 Ağustos, cumartesi günü Ankara’da Cumhuriyet’in kurulduğu I. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin önünde son bulacak.

  • KADIN CİNAYETLERİNİ DURDURACAĞIZ PLATFORMU’NUN TEMMUZ AYI RAPORU: 25 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ, 9 KADIN ŞÜPHELİ ŞEKİLDE HAYATINI KAYBETTİ

    KADIN CİNAYETLERİNİ DURDURACAĞIZ PLATFORMU’NUN TEMMUZ AYI RAPORU: 25 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ, 9 KADIN ŞÜPHELİ ŞEKİLDE HAYATINI KAYBETTİ

    Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Raporu’na göre; temmuz ayında 25 kadın erkekler tarafından katledildi, 9 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetti. Nisan ayında 6 kadın hayatı hakkında karar almak istediği için öldürülürken, 18 kadının ölüm sebebi ise belirlenemedi. Kadınların yüzde 32’si evli olduğu erkek tarafından öldürüldü, yüzde 48’i de evlerinde katledildi.

    Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, kadın cinayetleri verilerinin yer aldığı 2023 Temmuz Ayı Raporu’nu dün yayınladı. Rapora göre, Nisan’da erkekler 25 kadın cinayeti işledi, 9 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu.

    “6 KADIN HAYATINA DAİR KARAR ALMAK İSTEDİĞİ İÇİN ÖLDÜRÜLDÜ”

    Rapora göre, 25 kadından; 6’sı boşanmayı istemek, barışmayı, evlenmeyi, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istediği için, 1’i failin aldatmasının ortaya çıkması bahanesi ile öldürüldü. 18 kadının ise hangi nedenle öldürüldüğü tespit edilemedi.

    “NİSAN’DA KADINLARIN YÜZDE 32’Sİ EVLİ OLDUĞU ERKEK TARAFINDAN ÖLDÜRÜLDÜ”

    Nisan ayında kadınların yüzde 32’si evli olduğu erkek tarafından öldürüldü. Öldürülen 25 kadının 8’i evli olduğu erkek, 7’si birlikte olduğu erkek, 3’ü eskiden evli olduğu erkek, 2’si oğlu, 1’i akrabası, 1’i babası, 1’i tanıdığı biri tarafından katledildi. 2 kadını öldüren kişi ile yakınlığı tespit edilemedi.

    “KADINLARIN YÜZDE 48’İ EVLERİNDE KATLEDİLDİ”

    Öldürülen kadınların 12’si evinde, 4’ü sokakta, 2’si otelde, 2’si arabada, 1’i arazide, 1’i ıssız yerde, 1’i işyerinde, 1’i su ve kenarında öldürüldü. 1 kadının öldürüldüğü yer tespit edilemedi. Rakamlar öldürülen kadınların yüzde 48’inin evlerinde katledildiğini ortaya koydu. Katledilen kadınların yüzde 64’ü ateşli silah ile öldürüldü. Bu ay öldürülen kadınların 16’sı ateşli silahlarla, 5’i kesici aletlerle, 1’i darp edilerek, 3’ü boğularak katledildi.

    Temmuz ayında; İstanbul’da 5, Nevşehir’de 3, Ankara, Mersin ve Manisa’da 2, Hatay, Samsun, Antalya, Mardin, Batman, İzmir, Bursa, Karaman, Çorum, Malatya’da birer kadın katledildi.

  • TARSUS BELEDİYE BAŞKANI BOZDOĞAN’DAN TİYATRO OYUNUNA SORUŞTURMAYA TEPKİ: “KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAPINCA ADI TİYATRO, BİZ YAPINCA SİYASİ BİR ARGÜMAN MI OLUYOR”

    TARSUS BELEDİYE BAŞKANI BOZDOĞAN’DAN TİYATRO OYUNUNA SORUŞTURMAYA TEPKİ: “KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAPINCA ADI TİYATRO, BİZ YAPINCA SİYASİ BİR ARGÜMAN MI OLUYOR”

    Tarsus Belediyesi tarafından vatandaşlarla buluşturulan ‘Yıldızlar Altında Bir Yaz Eğlencesi’ adlı tiyatro oyunu hakkında Mersin Valiliği tarafından soruşturma başlatıldı. Tarsus Belediye Başkanı Haluk Bozdoğan, “Soruşturmaya konu olan oyun, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü tarafından onaylanmış, ilgili birimlerince olumlu raporlar edilmiş. Kültür ve Turizm Bakanlığı yapınca adı tiyatro, Tarsus Belediyesi yapınca gammazlamak ve halkı galeyana getirmek için fırsat kolladığınız bir siyasi argüman mı oluyor” diye tepki gösterdi.

    Tarsus Belediyesi tarafından 3 yıldır geleneksel olarak düzenlenen tiyatro akşamlarında yoğun ilgi gören ‘Yıldızlar Altında Bir Yaz Eğlencesi’ adlı tiyatro oyununun bir kesitinin sosyal medya üzerinden paylaşılması üzerine Mersin Valiliği tarafından konuyla ilgili soruşturma başlatıldı. 

    Başkan Bozdoğan konuya ilişkin yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:

    “Bu yıl üçüncüsünü düzenlediğimiz, hemen her mahallemizi karış karış gezen tiyatrolar, bu yıl aymaz ve bilgisiz bir şovmenin çektiği videoyla ‘başka’ şekilde gündeme geldi. Bu aymaz ve bilgisiz bir video yayınladı. Kendisi, hayatı boyunca tiyatro oyunu izleme gibi medeni bir cesaret gösteremediği için, oyunu izlemeleri ve açık aramaları için tuttuğu 3-5 kişinin kesip kırptığı videolar üzerine soluğu adliyede aldılar. Bu bilgisiz ve bir sanat olayını engelletme girişiminde bulunan yobaz zihniyet ne diyordu açıklamasında, bir bakalım: ‘Tarsus’ta tiyatro adı altında inanç değerlerinin hedef alındığı görülmektedir. Toplumun bir kesiminin dini inançlarının aşağılanması suç olarak tanımlanmıştır. Toplumla ilgili olumsuz ve kötü örneklerin yayınlanmasının kabul edilecek hiçbir yanı yoktur.’

    Yine dün, Mersin Valiliği tarafından yayınlanan basın bülteninde neler ifade edilmiş bir bakalım: ‘Tiyatro oyununda müstehcen ve dini inanç değerlerini aşağılayan ifadeler kullanıldığı, kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun hükümlerinin işletilmesi, aile yapımız, milli ve manevi değerlerimizle bağdaşmaması, müstehcenlik içermesi’ sebeplerinden ötürü, Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerince Tarsus Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulmuş. 

    Bu izlediğiniz oyun, 2006 yılında sahnelenen Van Devlet Tiyatrosu oyunu. Yani, Tarsus’ta şikayet edilen, yasaklanması için suç duyurusunda bulundukları oyun. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü tarafından onaylanmış, ilgili birimlerince olumlu raporlar edilmiş, Van Devlet Tiyatrosu tarafından onlarca kez bu şekilde sahnelenmiş bu oyun. Dini aşağılamış mı, aile değerlerimizi sarsmış mı, milli değerlerimizi sarsmış mı, müstehcen mi, oyuncu tesettürlü mü, adamın elinde tesbih var mı? Niye oynattınız o zaman? Bu oyun yalnızca Van’da mı oynamış tabii ki hayır. Sayıyorum, 16 Ekim 2006 Muş, 17 Ekim 2006 Bitlis, 30 Ekim 2006 Batman, 31 Ekim 2006 Siirt. Ve birçok yerde daha Kültür Bakanlığı’nca sahnelenmiş. Van, Muş, Bitlis, Batman, Siirt ve birçok ilimizin valiliği ‘Dini değerlerimiz aşağılanıyor’ diye soruşturma başlatmamış.

    Yıl 1995, bu kez Ankara’dayız. Aynı oyun, aynı şekilde, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü tarafından onaylanıyor, repertuara alınıyor, tüm izinler veriliyor ve Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından sahneleniyor. 5 yıl boyunca ülkenin her sahnesinde, her yerinde kapalı gişe oynuyor. Ankara Valiliği ve oyunun gösterildiğini hiçbir ilin valiliği ‘Dini değerlerimiz aşağılanıyor’, ‘Aile yapımız ve milli ve manevi değerlerimizle bağdaşmıyor’ şeklinde soruşturmalar açmıyor. Benim yalnız ve bir başıma Tarsus’umda birinci gününde soruşturmalar başlatılıyor, şikâyet başvuruları yapılıyor. Bize göre ve her gün binlerce kişiyle buluştuğu Tarsuslu vatandaşlarımıza göre ne dini aşağılıyor ne milli değerlerimize saldırıyor. Ama devletimizin yetkililerine göre bu oyun Tarsus’ta dini aşağılarken, Ankara Devlet Tiyatrosu’nda üstelik para karşılığında oynatılıyor. Bir yandan hem dini değerlerimiz aşağılanıyor diyeceksiniz hem aynı oyuna parayla bilet satacaksınız. Hem milli değerlerimizi aşağılıyor diyeceksiniz hem vatandaşın cebindeki parayı alacaksınız.

    Şimdi buradan, Tarsus halkı huzurunda, gammazcı şarlatanlar gibi şikâyet etmiyorum. Namazında niyazında olan, elhamdülillah Müslüman olan, onurlu bir vatandaş gibi soruyorum, eğer müstehcense, eğer dini değerleri aşağılıyorsa, eğer milli değerlerimizi ayaklar altına alıyorsa, eğer aile değerlerimizi aşağılıyorsa niye yıllarca vatandaşa izlettiniz. Madem dini aşağılıyordu, neden devletin kurumlarında hazırlayarak vatandaşa parayla sattınız? Neden kar amacı güttünüz? Kültür Bakanlığı yapınca adı tiyatro, Tarsus Belediyesi yapınca gammazlamak ve halkı galeyana getirmek için fırsat kolladığınız bir siyasi argüman mı oluyor?

    Bu izlediğiniz oyunu Kültür Bakanlığı’na sorunuz. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne sorunuz. Şu an İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından da sahnelenen oyun için İzmir Valiliği soruşturma açmış mı, araştırınız. Tarsus’ta kirli ve ahlaksız siyaseti yobazlıkla taçlandıranların maskesini bir kez daha düşürdüğüm için gururluyum. Cehaleti paçalarından akan ağzı salyalı zihniyetlere sesleniyorum, biraz önce izlediğiniz oyundaki adam Arabistanlı bir petrol şeyhini canlandırıyor. Olay ne Türkiye’de geçiyor ne de İslam’dan İslamiyet’ten söz ediliyor. Ancak oyunu izlemeye bile cesaret edemeyen yobazların galeyanı ile Tarsus’ta kaos ortamı yaratılmaya çalışılıyor.

    Soruyorum, belediye başkanınız kadınları aşağılayan fıkralar anlatırken kafanızı kuma mı gömmüştünüz? Bugün her akşam binlerce Tarsuslunun izlediği tiyatroları kapatırken şovmen olmaya karar vermemiş miydiniz? Açtığınız soruşturmaları yakından takip edeceğim. Bu ülkenin özgür insanlarına, özgür sanat eserlerini sahnelemeleri için elimden gelen gayreti göstereceğim. Sanatı gördüğünde gözü korkan yobazdan da cesur olmasını ve Ankara ve Van Devlet Tiyatroları’nda bu oyunun yıllarca nasıl sahnelendiğini öğrenmesini istiyorum. Sonra da gücü yetiyorsa vakıflarda tecavüz edilen çocuklarımızın videosunu çeksin. Çocuk gelinlerin videosunu çeksin. Öldürülen kadınlarımızın videosunu çeksin. Gücü yetiyorsa İsveç’te Kuran’ı Kerim’i yakanları meşrulaştıran zihniyetlerin videosunu çeksin. Biz de ‘Yobaz değil, delikanlıymışsın’ diyelim.” 

     

     

     

  • VETERİNERLER ŞİDDETE KARŞI İŞ BIRAKIYOR… ANKARA BÖLGESİ VETERİNER ODASI: “TÜRKİYE GENELİNDE 6 AĞUSTOS PAZAR GÜNÜ KLİNİKLERİMİZDE ACİL HASTA DIŞINDA HASTA KABUL ETMİYORUZ”

    VETERİNERLER ŞİDDETE KARŞI İŞ BIRAKIYOR… ANKARA BÖLGESİ VETERİNER ODASI: “TÜRKİYE GENELİNDE 6 AĞUSTOS PAZAR GÜNÜ KLİNİKLERİMİZDE ACİL HASTA DIŞINDA HASTA KABUL ETMİYORUZ”

    Veterinerler mesleklerini yaparken uğradıkları şiddeti protesto etmek için 6 Ağustos’ta iş bırakmaya hazırlanıyor. Ankara Bölgesi Veteriner Odası (AVHO), “Değerli Meslektaşlarımız; Çankaya’da bir meslektaşımıza yapılan menfur saldırı nedeniyle Türkiye genelinde 6 Ağustos Pazar günü kliniklerimizde acil hasta dışında hasta kabul etmiyoruz. Tüm meslektaşlarımızın eylem kararına uyması önemlidir” açıklamasını yaptı.

    Ankara’da veteriner hekim Ceren Eroğlu, kendisini enfeksiyon tedavisi gören kedisinin ölümünden sorumlu tutan A.K. isimli kadının saldırısına uğradı. Bu olay üzerine Ankara Bölgesi Veteriner Odası resmi sosyal medya hesabından iş bırakma duyurusu yayınladı. Ankara Bölgesi Veteriner Odası’nın açıklaması şöyle:

    “Değerli Meslektaşlarımız; Çankaya’da bir meslektaşımıza yapılan menfur saldırı nedeniyle Türkiye genelinde 6 Ağustos Pazar günü kliniklerimizde acil hasta dışında hasta kabul etmiyoruz. Tüm meslektaşlarımızın eylem kararına uyması önemlidir”

     

     

  • Demokrat Parti Ankara İl Başkanı Erkin Delikanlı: Ankara Şehir Hastanelerinde Travma Ameliyatları Durduruldu mu?

    Demokrat Parti Ankara İl Başkanı Erkin Delikanlı: Ankara Şehir Hastanelerinde Travma Ameliyatları Durduruldu mu?

    Demokrat Parti Ankara İl Başkanı Erkin Delikanlı, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, Ankara Şehir Hastanelerinde travma ameliyatlarının durduğu yönünde iddialar olduğunu aktardı. Kol ve bacağı kırık olan hastaların, acil servislerde yaşanan tedarik sorunları nedeniyle ameliyatlarını beklemek zorunda kaldıklarını ifade eden Delikanlı, ayrıca, hasta yakınlarının doktorlarla karşı karşıya getirildiğini ve bu durumun vatandaşları tedirgin ettiğini ifade etti.

    KOCA VE ŞİMŞEK’E ÇAĞRI

    Hava ambulanslarıyla dünyanın öteki ucundan getirilen vatandaşların, atanmışlar makamının arkasındaki hastanelere sahip çıkamıyor olmalarını eleştiren Delikanlı, sağlıkta tasarruf yapılmaması gerektiğini vurguladı. Delikanlı, yetkililerin sorunlara çözüm bulması için çağrıda bulundu.

    Ayrıca, firmaların ürünlerini hastane raflarına koyamamalarının da dikkat çekici bir durum olduğunu belirten Delikanlı, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve Ekonomi ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e çağrıda bulunarak, vatandaşların sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştırmalarını ve sorunları çözüme kavuşturmalarını istedi.

    Sağlık alanında yapılan tasarruflara karşı çıkan Delikanlı, kamu sağlık hizmetlerinin kalitesinin ve erişilebilirliğinin korunması gerektiğini belirterek, halkın sağlık konusunda mağduriyet yaşamaması için yetkililerin gereken adımları atmasını talep etti.