Etiket: ceza

  • TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ: “RTÜK, KARARLARIYLA TOPLUMU İKİYE BÖLMEKTEDİR”

    TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ: “RTÜK, KARARLARIYLA TOPLUMU İKİYE BÖLMEKTEDİR”

    Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) Fox TV, Halk TV, TELE 1 ve Flash Haber kanallarına verdiği cezalarla ilgili, “Anayasa’nın 28. maddesine göre; ‘Basın hürdür, sansür edilemez. Basın özgürlüğü de insanların fikirlerini gazete, dergi, radyo ya da televizyon aracılığı ile insanlara ulaştırma özgürlüğünü içerir’. Bu hak, tüm yurttaşlar için eşittir. Ancak RTÜK, sadece iktidarı eleştiren yurttaşların izlediği kanalları cezalandırma görevini sürdürmektedir. Kararlarıyla toplumu ikiye bölmektedir” açıklamasını yaptı.

    TGC, RTÜK’ün Fox TV, Halk TV, TELE 1 ve Flash Haber kanallarına verdiği cezalara tepki gösterdi. TGC Yönetim Kurulu tarafından bugün yapılan yazılı açıklamada şunlar kaydedildi:

    “Anayasa’nın 28. maddesine göre ‘Basın hürdür, sansür edilemez. Basın özgürlüğü de insanların fikirlerini gazete, dergi, radyo ya da televizyon aracılığı ile insanlara ulaştırma özgürlüğünü içerir’. Bu hak, tüm yurttaşlar için eşittir. Ancak RTÜK, sadece iktidarı eleştiren yurttaşların izlediği kanalları cezalandırma görevini sürdürmektedir. Kararlarıyla toplumu ikiye bölmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplumun tüm kesimlerini kucaklayacaklarını ifade eden açıklamasının ardından RTÜK, yurttaşları bilgilendiren Fox TV, Halk TV, TELE 1 ve Flash Haber televizyon kanallarına ceza yağdırmıştır.

    “KARARLAR, ÇAĞDAŞ VE ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR ANLAYIŞLA ALINMALIDIR”

    RTÜK’ün kararları, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkelerine aykırı olmamalıdır. Kararlar, çağdaş ve özgürlükçü bir anlayışla alınmalıdır. RTÜK Üyesi İlhan Taşcı’nın sosyal medya hesabından yaptığı açıklamaya göre; seçim yayınında gazeteci Çiğdem Toker’in ‘Demokrasi sandıktan ibaret değildir’ sözleri nedeniyle Fox TV’ye yüzde 5 idari para cezası verilmiştir.

    Halk TV’ye, İsmail Küçükkaya ile Yeni Bir Sabah programında Ümit Özdağ’ın Suriyeli seçmenlere yönelik eleştirileri sırasında ‘Seçim sonucuna hukuken saygım var, politik olarak yok’ sözleri nedeniyle toplumu kin ve düşmanlığa tahrik iddiasıyla yüzde 5 para cezası kararı alınmıştır.

    TELE 1 kanalına Prof. Dr. Emre Kongar ile Merdan Yanardağ’ın 18 Dakika programında, oy pusulalarına ilişkin görüşleri nedeniyle yüzde 3 para cezası, aynı reklam kuşağındaki yayınları da 3 ayrı rapora bağlayarak toplamda üç ayrı ceza verilmiştir.

    Flash Haber Televizyonu’na ise DP İstanbul Milletvekili Cemal Enginyurt’un Sinan Oğan’ın Cumhur İttifakı’na katılmasını eleştirmesi ve Oğan’ın küçük düşürüldüğü iddiasıyla yüzde 3 para cezası verilmiştir.

    “RTÜK, YAYIN DURDURMA VE PARA CEZALARIYLA ELEŞTİREL YAYIN YAPAN KURULUŞLARIN EKONOMİK OLARAK ZAYIFLATILIP KAPANMALARINA NEDEN OLACAK YAKLAŞIMDAN VAZGEÇMELİDİR”

    İktidara yakın medyayla ilgili halkın şikayetlerini dikkate almayan RTÜK’ün eleştirel yayın yapan medya kuruluşlarına ise en üst düzeyden para cezası ve çok sayıda yayın durdurma kararı vermesi; ölçüsüz, hukuksuz ve tarafsızlıkla bağdaşmayan tutarsız bir davranıştır. RTÜK, yayın durdurma ve para cezalarıyla eleştirel yayın yapan kuruluşların ekonomik olarak zayıflatılıp kapanmalarına neden olacak yaklaşımdan vazgeçmelidir. RTÜK, kuruluş yasasına uygun olarak tüm medya kuruluşlarına eşit mesafede durmayı başarmalı, Anayasa’ya, Basın Kanunu’na uygun kararlar almalıdır.”

  • BÜYÜKADA DAVASI’NDA KARAR AÇIKLANDI: TÜM SANIKLAR BERAAT ETTİ

    BÜYÜKADA DAVASI’NDA KARAR AÇIKLANDI: TÜM SANIKLAR BERAAT ETTİ

    SİNEM NAZLI DEMİR

    Yargıtay’ın mahkumiyet kararını bozmasının ardından, Büyükada’da 5 Temmuz 2017 tarihinde yapılan toplantıya ilişkin yeniden yargılanan Taner Kılıç, Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran beraat etti. Daha önce de aynı davada yargılanan 7 sanık beraat etmişti.

    İstanbul Büyükada’da 5 Temmuz 2017 tarihinde yapılan toplantıya ilişkin 11 sanığın ‘silahlı terör örgütüne üye olma’ ve ‘silahlı terör örgütüne yardım etme’ suçlarından yargılandığı ve 2020’de karara bağlandıktan sonra Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Taner Kılıç, Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran hakkında verilen hapis cezasına ilişkin verilen kararı bozması nedeniyle yeniden açılan davanın karar duruşması bugün yapıldı.

    “GÖZALTINA ALINIŞIMIN 6’NCI YILI, SÜREÇ ARTIK BİTSİN İSTİYORUM”

    İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmaya Uluslararası Af Örgütü Almanya Şube Başkanı ve temsilcileri, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, taraf avukatları, tutuksuz sanıklar Taner Kılıç ve Günal Kurşun ile birçok izleyici katıldı.

    Duruşmada söz alan tutuksuz sanık Taner Kılıç, “Bylock davalarında bugüne kadar tüm sanıkların terör suçundan suçlu olduğuna inanarak dogmatik kararlar alındı. Bu hukuk fakültesindeyken bize öğretilen bir şey değildi ve bu mahkemelerin üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Kullanıcı kimliğimi Bylock ile ilişkilendiren hiçbir kanıt bulunamadı. Bugün benim gözaltıma alınışımın 6’ncı yıl dönümü, süreç artık bitsin istiyorum. Beraatimi talep ediyorum” dedi.

    Duruşmada konuşan Günal Kurşun da insan hakları savunucusu olmanın suç olmadığını belirterek “Büyükada Davası olarak medyada bilinen bu davada bizler casusluk, ajanlık, vatan hainliğiyle yargılanmalıydık medyaya göre. Seneler önce zaten takipsizlik kararı verildi. Maşallah, kaliteli bir yargımız varmış. Benim fiilim, insan hakları savunuculuğudur. Beraatimi talep ediyorum” ifadelerini kullandı.

    SAVCI, TANER KILIÇ’A CEZA VERİLMESİNİ TALEP ETTİ

    Mütalaasını açıklayan savcı, Taner Kılıç’a üzerine atılı suçtan ceza, İdil Eser, Günal Kurşun ve Özlem Dalkıran’a da beraat verilmesini talep etti.

    Taner Kılıç’ın avukatları, davanın 6 yıldır sanıklara maddi ve manevi büyük zararlar verdiğini söyleyerek müvekkillerini beraatini talep etti. Kılıç’ın avukatı Eda Bekçi, “Suçun ve suçsuzun birbirine karıştığı zamanlarda yaşıyoruz. Gerçek bir adalete vardığımızdan söz edemiyoruz. Son 6 yıl içimizi kemirdi, bizi yitirdi. Sanıklar işlerini kaybettiler, çok şey kaybedildi. Müvekkilimin beraatini talep ediyorum, yurtdışı yasağı da kalksın” ifadelerini kullandı.

    MAHKEME, TÜM SANIKLARIN BERAATİNE KARAR VERDİ

    Günal Kurşun’un avukatı Hülya Gülbahar da müvekkilinin beraatini talep etti. Duruşmaya ara veren mahkeme heyeti, aradan sonra kararını açıkladı. Mahkeme, tüm sanıkların davaya konu olan suçlardan beraatine karar verdi.

    TANER KILIÇ: 6 YIL SONRA GELEN ADALET, ADALET DEĞİL

    Taner Kılıç, Günel Kurşun ve katılımcılar duruşma sonrası adliye çıkışında basın açıklaması yaptı. Kılıç, şunları söyledi:

    “Gözaltına alınışımın 6’ncı yıl dönümü. 14,5 ayı cezaevinde geçti. Sıkıntılı bir yargılama süreci oldu. En başından beri hiçbirimizin bir gün bile gözaltına alınmasını gerektirecek bir davranışımızın olmamasına rağmen, bu davayla uğraştık. Ülke gündemi de bu davayla bir süre meşgul edildi. Bylock konusunda benim hakkımdaki raporlarda, bu programı kullanmadığım ispat edildi. Bunun aleyhinde hiçbir somut belge yok. Esir gibi tutulmaya çalışıldım. 6 yıl sonra gelen adalet, adalet değil. Geç de olsa bu karardan memnunum, ama bu buruk bir memnuniyet.”

    GÜNAL KURŞUN: BİR GRUP MEDYAYA SORUYORUM. BUGÜN NE SÖYLEYECEKLER?

    Açıklamada konuşan Günal Kurşun da 6 yıl süren davaya tepki göstererek, şunları dile getirdi:

    “İlk gözaltına alındığımda çocuğum 1 yaşındaydı, bugün 7 yaşında. 6 yıl süren diken üstünde bir yaşam oldu. 2017 yılında Uluslararası Af Örgütü KHK’lı kişilerle ilgili bir rapor açıkladı, bu rapordan sonra Taner Kılıç gözaltına alındı. Bizim Büyükada’daki toplantı gerçekleşti, çeşitli derneklerden aktivistler gözaltına alındı. Taner’in dosyasıyla bizimki birleştirildi. Bugün itibarıyla bu dosya işlevini tamamladığı için beraatle sonuçlandı. Biz casustuk, ajandık, teröristlerdik medyaya göre. Bir grup medyaya sormak istiyorum, bugün ne söyleyecekler?”

  • EŞİK: “TÜM KADIN VE EŞİTLİKÇİ ERKEK VEKİLLERE KADIN HAKLARINI YOK ETME GİRİŞİMLERİNE HAYIR DEMELERİNİN ANAYASA’NIN BİR GEREĞİ OLDUĞUNU HATIRLATIYORUZ”

    EŞİK: “TÜM KADIN VE EŞİTLİKÇİ ERKEK VEKİLLERE KADIN HAKLARINI YOK ETME GİRİŞİMLERİNE HAYIR DEMELERİNİN ANAYASA’NIN BİR GEREĞİ OLDUĞUNU HATIRLATIYORUZ”

    CEREN BALA TEKE

    Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), “Bu ülkede milyonlarca kadın, kaynağını laiklikten alan Medeni Kanun’la garantiye alınmış olan haklarını özümsemiş, 100 yıldır bu hukuk sisteminde yaşamaktadır. Hiç kimse ama hiç kimse kadınları bu haklarından vazgeçiremeyecektir.Tüm kadın ve eşitlikçi erkek vekillerine, önümüzdeki süreçte Meclis’e getirilebilecek kadın haklarını yok etme girişimlerine hayır demelerinin, edecekleri milletvekili yemininin ve Anayasa’nın bir gereği olduğunu hatırlatıyoruz” açıklamasını yaptı.

    Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), 28’inci Dönem milletvekillerine kadın haklarının korunması için çağrı yaptı. EŞİK’ten bugün yapılan yazılı açıklama şu şekilde:  

    “14 Mayıs 2023 seçimleri ile Türkiye tarihinin en kadın düşmanı meclis çoğunluğu oluştu. Kadın erkek eşitliğine karşı söylem ve uygulamalarında dozu her geçen gün artıran R. T. Erdoğan, 28 Mayıs’ta tekrar cumhurbaşkanı seçildi. Böylece laik hukuk sistemine ve kadın haklarına yönelik ciddi geriye gidişlerin gündeme geleceği (nden endişe duyulacak/ duyduğumuz) bir dönem başladı. Seçim kampanyası boyunca eğitim hakkından, çalışma ve miras hakkına dek; kadınların doğumdan ölüme sahip olduğu tüm haklar tartışmaya açıldı. Karma eğitim, seyahat hakkı, boşanma ve nafaka haklarının geri alınacağı dillendirildi. Kadın karşıtı programlar içinde yalnız kadınların sahiplendirilmesi bile yer aldı. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Şiddet Yasası karşıtı söylemler ile kadınların şiddetsiz bir yaşam hakkını korumaya yönelik tüm mevzuat ve kurumlar hedef alındı. LGBTİ+’lar seçim kampanyasının her aşamasında hedef gösterildi ve yeni Meclis’in önüne ilk işlerden biri olarak LGBTİ+ varoluşu suç haline getirmek hedefi konuldu.

    “İKTİDAR BLOĞU, MECLİS’TE BU POLİTİKALARI AÇIKÇA DESTEKLEYİP SAVUNACAK VEKİLLER SEÇTİRDİ”

    İktidar bloğu, mecliste bu politikaları açıkça destekleyip savunacak vekiller seçtirdi. Yeni meclis daha yemin töreni bile yapılmadan, bir vekilin 3 eşli olmasıyla gündem oldu. Yeniden Refah Partili bu vekil YRP’nin seçim öncesinde bir seçim vaadi olarak topluma sunduğu, kadınları erkeğe tabi, itaatkâr hizmetkarlar olarak konumlandıran hukuk anlayışının sembolü oldu. AKP’nin iktidarı boyunca adım adım fiilen yürürlüğe koyduğu paralel dini hukukun, 28. Dönem Meclisi’nin ana gündemi olacağı, Hüda-Par seçim vaatlerinde açıkça dile getirildiği gibi meclis çatısı altında çok hukukluluğun tartıştırılacağı şimdiden görülüyor.

    “EL ZİNASI, GÖZ ZİNASI GİBİ UYDURULMUŞ KAVRAMLARLA KADINLARIN KAMUSAL ALANDA GÖRÜNMESİ BİLE ZİNA KAVRAMINA EKLENEBİLİYOR”

    2015 yılında, Anayasa Mahkemesi’nin Türk Ceza Kanunu’ndaki resmi nikah olmaksızın dini nikah yapanlara veya yaptıranlara ceza getiren hükmünün iptal edilmesi, erkek çok eşliliğinin ve çocuk yaşta evlendirmelerin yani çocuk cinsel istismarının önünün açılması için en kritik adımlardan birisiydi. Bunu 2017 yılında müftülük nikahının yasallaştırılması izledi. Bugün Yeniden Refah Partisi ve HÜDA-PAR gibi partilerin seçim propagandalarına ve mesajlarına baktığımızda zinanın suç haline getirilmesi, flörtün yasaklanması gibi vaatlere rastlıyoruz. Genelde sadakatsizlik yapanlar erkekler olduğu için kadınlar zinanın yeniden suç olması talebini yanlış yorumlayıp, sadakatsiz kocaların cezalandırılacağını sanarak destekleme eğilimine giriyorlar. Oysaki, İslam’ın bu çarpıtılmış yorumlarında aslında erkeğin zinası diye bir suç pek yok. 4 eşe kadar dini nikahlı, 4 eşten sonra ise sınırsız sayıda kadınla nikahsız olarak evlenmeye hakkı olduğunu düşünen bir erkekler iktidarı ile karşı karşıyayız. Erkekler açısından zina ancak bir başka erkeğin mülkü addedilen kadınlarla birliktelik halinde söz konusu. Kadınların zina yapmış sayılması için cinsel beraberlik bile gerekmiyor; el zinası, göz zinası gibi uydurulmuş kavramlarla kadınların kamusal alanda görünmesi bile zina kavramına eklenebiliyor. Öte yandan idam cezasının geri getirilmesi talepleri yükseltilirken, kadınlar için de zina iddiasıyla recm cezasının da altyapısı, en azından psikolojik ortamı oluşturulmaya çalışılıyor.

    “ÇOCUK CİNSEL İSTİSMARININ VE ÇOCUK YAŞTA EVLENDİRMELERİN ÖNÜ AÇILIYOR”

    Erkek çok eşliliği meselesi, çocuk cinsel istismarı ile de doğrudan doğruya ilişkili bir kavram. Çünkü Türkiye kadın hareketinin on yıllardır mücadelesini verdiği gibi, çocuklarla cinsel ilişki yaşı ve evlilik yaşı konusunda bu ülkenin bir kısım muhafazakâr ve dinbazları tarafından İslam dininde kız çocukları için 9, erkek çocukları için 12 yaşta evlilik meşruymuş gibi gösterilerek çocuk cinsel istismarının ve çocuk yaşta evlendirmelerin önü açılıyor. Erkek çok eşliliği ile çocuk cinsel istismarının iç içe olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bunun çok acı sonuçlarından birisi yoksullaştırılmış ailelerin ve sığınmacıların kız çocuklarının ikinci, üçüncü veya dördüncü eş olarak alma furyasıdır. Bu gerçeği hiç kimse görmek ve dillendirmek istemiyor.

    “KADINA ŞİDDETİN OLAĞAN BİR OLGU OLDUĞUNU KABUL ETTİRMEYE ÇALIŞIYORLAR”

    Yeni mecliste oluşan eşitlik karşıtı erkek ittifakı, önümüzdeki yasama döneminde kadın ve kız çocuklarının hayatlarının daha çok tartışılacağı, kadınları ve çocukları babalarının ve kocalarının ‘mülkü’ olarak tanımlayan ve onlardan gelecek her türlü ekonomik, fiziksel, cinsel, duygusal şiddeti hoş gören ve buna devletin müdahale etmeyeceği bir toplum yaratmak istiyorlar. Onun için İktidar bloğuna mensup öncelikle erkek milletvekilleri seçim sürecinde İstanbul Sözleşmesine dair 6251 sayılı uygulama kanunun bile ortadan kaldırılması, 6284 sayılı şiddet yasasının lağvedilmesi gibi taleplerle ortaya çıkmaktan, bunları topluma seçim vaadi olarak sunmaktan çekinmediler. Arzu edilen toplum, gücü gücü yetene; hiçbir sınırlama, müdahale, ceza ve yaptırım olmaksızın şiddet uygulayabildiği bir toplum. Kadına şiddetin olağan bir olgu olduğunu kabul ettirmeye çalışıyorlar. Yeni meclisteki tüm siyasi görüşlerden kadın vekillere çok önemli görevler düşüyor. Ve tabii ki bu ülkenin kadınları ve çocuklarına böylesi bir hayatın layık görülmesine itirazı olan eşitlikçi erkek vekillere de.

    “YASALARA DOKUNMAYIN UYGULAYIN”

    Çok iyi bilinmelidir ki; başka seçenek bırakılmamış, zorla ikna edilmiş tek tük kadınların çok eşliliği onaylayan beyanlarına bakılarak erkek çok eşliliği ve çocuk yaşta evlilik adı altında çocuk cinsel istismarı meşrulaştırılamaz. Bu ülkede milyonlarca kadın, kaynağını laiklikten alan Medeni Kanun’la garantiye alınmış olan haklarını özümsemiş, 100 yıldır bu hukuk sisteminde yaşamaktadır. Hiç kimse ama hiç kimse kadınları bu haklarından vazgeçiremeyecektir. Tüm kadın ve eşitlikçi erkek vekillerine, önümüzdeki süreçte meclise getirilebilecek kadın haklarını yok etme girişimlerine hayır demelerinin, edecekleri milletvekili yemininin ve Anayasa’nın bir gereği olduğunu hatırlatıyoruz. Yasalara dokunmayın uygulayın.”

     

  • ESKİŞEHİR’DE ERKEK ARKADAŞI TARAFINDAN ÖLDÜRÜLEN TUĞÇE CAN’IN ANNESİ EMİNE CAN: “BEN HER GÜN ÖLÜYORUM”

    ESKİŞEHİR’DE ERKEK ARKADAŞI TARAFINDAN ÖLDÜRÜLEN TUĞÇE CAN’IN ANNESİ EMİNE CAN: “BEN HER GÜN ÖLÜYORUM”

    MELTEM KARAKAŞ

     

    Eskişehir’de oturduğu apartmanın girişinde bıçaklanarak öldürülen Tuğçe Can’ın annesi duruşma öncesinde gözyaşlarına boğuldu. Anne Emine Can, “Ben her gün ölüyorum onlar da orada ölsünler. Adalete sonuna kadar güveniyorum. En ağır ağırlaştırılmış cezayı alacak” dedi.

    Eskişehir’in Yenibağlar Mahallesi’nde 12 Ocak sabahında işe gitmek için evinden çıkan Tuğçe Can (25), bir buçuk aydır görüştüğü erkek arkadaşı Onur K. (22) tarafından oturduğu apartmanın girişinde bıçaklanarak öldürülmüştü. Eskişehir Adliyesi 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşma öncesi adliye önünde açıklama yapan anne Emine Can ve baba Bekir Can, gözyaşlarına boğuldu. Anne Can, zanlının en ağır cezayı almasını istediklerini ifade etti.

    “TUĞÇE’NİN AİLESİ VE YAKINLARI ASLA YALNIZ YÜRÜMEYECEK”

    Duruşma öncesinde Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu adına açıklama yapan Berfin Ercan şunları söyledi:

    “25 yaşındaki Tuğçe Can, birlikte olduğu Onur Kaya tarafından, evinin apartman girişinde bıçaklanarak ve boğazı kesilerek öldürüldü. Kadın cinayetlerinin, şüpheli kadın ölümlerinin ve tüm toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin karşısında mücadelemizi her yerde sürdürüyoruz. Nasıl ki bugün Tuğçe Can davasında adalet için buradaysak, kadın cinayetlerini durdurmak, şüpheli kadın ölümlerini açığa çıkarmak için mücadelemizi sürdüreceğiz. Tuğçe ve öldürülen tüm kadınlar için adaleti sağlatacak, kadın cinayetlerini durduracağız. Tuğçe’nin ailesi ve yakınları asla yalnız yürümeyecek.

    “KADINLARI KORUMUYORLAR”

    Bizler her gün kendi hayatlarımıza dair kararlar vermek istediğimiz için şiddete maruz bırakılırken, öldürülürken İstanbul Sözleşmesi’nden tek gecede hukuksuzca imza çekenleri, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na hukuksuzca kapatma davası açanları, görevini yapmayıp kadınları korumayanları, seçim pazarlığı için 6284’ü tartışmaya açanları, kadın düşmanı ittifak kuranları, çocuk istismarını aklamaya çalışanları göndereceğiz. Seçimlerde kadın düşmanlarının parlamentoda çoğunluk kazanmasının ardından kadınlar umutsuzluğa kapılıp kenara çekilmeyi değil, mücadeleye daha sıkı sarılmayı seçti. Seçimlerin ardından bugüne dek binin üzerinde kadın, mücadelemize katıldı. Kadın Meclislerinde örgütlenen kadınlar, kadın düşmanlarına geçit vermeyecek ve hiçbir kadın asla yalnız yürümeyecek.

    ACILI AİLE GÖZ YAŞLARINA BOĞULDU

    Anne Emine Can ise şunları söyledi:

    “Bu 3. mahkeme. İnşallah iyi bir sonuçla çıkarım. İnşallah ağırlaştırılmış müebbet olur. Benim çocuğum 6. ayına girdi. O yıllarca orada ağırlaştırılmış bir şekilde yatsın istiyorum. Başka Tuğçeler ölmesin istiyorum. Herkes benim yanımda. Bu beni mutlu ediyor ama ben her gün ölüyorum. Onlar da orada ölsünler. Ve ben buradan onların avukatına da seslenmek istiyorum. Bu cani yaratığı ne deyip de savunuyor. Ben bunu çok merak ediyorum. Ben adalete sonuna kadar güveniyorum. En ağır ağırlaştırılmış cezayı alacak. Benim içim bir nebze de olsa rahatlayacak.”

    Elinde kızının fotoğrafıyla Adliye önüne gelen baba Bekir Can ise konuşmakta zorlandı. Acılı aile gözyaşları içinde birbirine sarılarak adliyeye girdi. Duruşma devam ediyor. 

     

     

  • CUMARTESİ ANNELERİ DAVASI’NDA TÜM SANIKLAR BERAAT ETTİ

    CUMARTESİ ANNELERİ DAVASI’NDA TÜM SANIKLAR BERAAT ETTİ

    SİNEM NAZLI DEMİR

    Cumartesi Anneleri’nin, Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü dolayısıyla Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda basın açıklaması yaptığı sırada gözaltına alınarak haklarında dava açılan 14 kişi beraat etti.

    Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü dolayısıyla 30 Ağustos 2022 tarihinde Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda gerçekleştirmek istedikleri basın açıklamasında gözaltına alınan Cumartesi Anneleri’nden 14 kişi hakkında “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere katılarak ihtara rağmen dağılmama” iddiasıyla açılan davanın ikinci duruşması bugün Küçükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapıldı.

    SANIKLAR YARGILAMANIN HUKUKSUZ OLDUĞUNU SÖYLEDİ

    Duruşmaya. Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekillleri Musa Piroğlu, Oya Ersoy, Filiz Kerestecioğlu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD), Hafıza Merkezi ve Medya ve Hukuk Araştırmaları Derneği (MLSA) temsilcileriyle birlikte pek çok vatandaş katıldı.

    Duruşmada söz alan sanıklar, yargılamanın hukuksuz ve insan haklarına aykırı olduğunu belirterek suçlamaları reddettiler.

    DURUŞMADA OLAY ANINDAN GÖRÜNTÜLER İZLETİLDİ

    Hakim, basın açıklamasının engellenmesine dair görüntüleri duruşma salonunda izletti.

    Görüntülerde kitlenin polise tepki gösterdiği ve toplanma ve protesto etme haklarının olduğunu dair söylemlerde bulunduğu görüldü.

    Duruşmada tanık olarak söz alan avukat Ahmet Cihan, “Bu tablo onlara yakışan bir tablodur. Müvekkillerimiz karara karşı direnmemiştir. Ayrıca Hanifi Zengin gözaltına almakla tehdit etmiştir. Gözaltı keyfi bir şekilde işlenmiştir” ifadelerini kullandı.

    Cihan, müvekkillerinin suç işlemediğini ve beraat kararı verilmesi gerektiğini ifade etti.

    “YAKINLARINI KAYBEDEN ANNELER KAMU DÜZENİNİ NASIL BOZMUŞ OLUYOR?” 

    Avukat Several Ballıkaya, “Kanuna uygun eylem, kanuna aykırı müdahale vardır” dedi. Ballıkaya ayrıca, polisin eylemin yasaklanması talebine kaymakamlığın  hiçbir araştırma yapmadan, “Olur” dediğini dile getirdi. Ballıkaya, yasak kararının tebliğ edilmediğine dikkat çekti ve “Kaybedilen yakınlarına dikkat çeken anneler kamu düzenini nasıl bozmuş oluyor? Kamu düzenini bozan, ihlal eden kaymakamlık ve polistir. Müvekkillerimizin anayasal hakları da engellenmiştir” diye konuştu. 

    SAVCI TÜM SANIKLAR HAKKINDA BERAAT TALEP ETTİ

    Avukatların beyanlarının ardından esas hakkındaki mütalaasını sunan savcı, eylemin anayasal hak kapsamında olduğunu belirterek sanıkların beraatlerini talep etti.

    TAMAMI BERAAT ETTİ

    Mahkeme, davada sanık sıfatıyla bulunan 14 kişinin de beraatine karar verdi.

  • HKP GENEL BAŞKANI EFE HAKKINDA ‘CUMHURBAŞKANINA HAKARETTEN’ AÇILAN 7 AYRI DAVA DOSYASI BİRLEŞTİRİLDİ. DURUŞMA ŞUBAT 2024’E ERTELENDİ

    HKP GENEL BAŞKANI EFE HAKKINDA ‘CUMHURBAŞKANINA HAKARETTEN’ AÇILAN 7 AYRI DAVA DOSYASI BİRLEŞTİRİLDİ. DURUŞMA ŞUBAT 2024’E ERTELENDİ

    SİNEM NAZLI DEMİR

    Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) Genel Başkanı Nurullah Efe hakkında ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasıyla açılan 7 ayrı dava dosyası birleştirildi. İstanbul 52. Asliye Ceza Mahkemesi’nde birleşen dosyalara ilişkin ilk duruşmada savunma yapan Efe’nin beraat talebi reddedildi. Mahkeme, duruşmayı 20 Şubat 2024’e erteledi.

    HKP Genel Başkanı Nurullah Efe hakkında ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasıyla açılan 7 ayrı dava birleştirildi. Böylece Efe hakkında istenen ceza miktarı 32 yıla yükseltildi. Birleştirilen davaların ilk duruşması bugün İstanbul 52. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Duruşmaya tutuksuz sanık Nurullah Efe, Efe’nin avukatları, çok sayıda HKP avukatları ve üyeleriyle müşteki avukatları katıldı.

    EFE VE MAHKEME BAŞKANI ARASINDA GERGİNLİK

    Duruşmada savunma yapan Efe, “Şu anda ben Türkiye Cumhuriyeti adına, bu suç örgütünü ‘Tayyipgilleri’ yargılamak için burada bulunuyorum. Siz de mahkeme olarak kaçak sarayın ağzından çıkana itiraz edeni yargılamak için buradasınız” ifadelerini kullandı. Bunun üzerine mahkeme başkanı Efe’ye “Birbirimizi suçlamayalım, burası hepimizin ülkesi” yanıtını verdi. Efe de “Ülkem mahvoluyor. Burası onların ülkesi değil” diyerek mahkeme başkanına tepki gösterdi.

    “MÜSLÜMAN KİSVESİNE BÜRÜYON VE TÜRKLÜĞÜ AŞAĞILIYOR”

    Devletin yasalarının yok olduğunu ve çete devleti kurulduğunu öne süren Efe, savunmasına şu sözlerle devam etti:

    “Bunlar laik Cumhuriyet düşmanı. Herkes korkutulmuş ya da kandırılmış durumda. Tayyip’in diploması yok. Anayasa’nın 101. maddesi, ‘ Cumhurbaşkanı olabilmek için yüksek okul bitirilmeli’ diyor. Tayyip’in yok. O, gönlünden geçeni gerçek sanıp, o yalanı söylüyor ve inanıyor. Buna ‘kişilik bozukluğu’ denir. Ahlaksızlık meşrulaştırıldı. Tayyip’in bizi korkutabilme olasılığı, bir tarla sıçanının bir aslanı korkutabilme olasılığıdır. Dindar geçiniyorlar ama bütün sülalesi dolar milyarderi. Müslüman kisvesine bürünüyor ve Türklüğü aşağılıyor, zavallı. Benim vatanım bunların elinde.”

    MAHKEME BAŞKANI, DURUŞMAYI 20 ŞUBAT 2024’E ERTELEDİ

    Duruşmada söz alan Efe’nin avukatları, yargılamanın düşürülmesi gerektiğini savundu ve derhal beraat kararı verilmesini talep etti. Avukat Azime Ayça Okur, yargılamaya tepki göstererek “Konca Kuriş’in katilleri HÜDA PAR’la ittifak yapanlar müşteki oluyor, onları eleştiren genel başkanımıza da dava açılıyor” dedi. Müşteki avukatları da şikayetlerinin devam ettiğini ve Efe’nin cezalandırılmasını talep ettiklerini belirttiler.

    Mahkeme başkanı, Efe hakkında belirtilen beraat talebinin reddine karar vererek duruşmayı 20 Şubat 2024 tarihine erteledi.

    “NEREDEYSE HER SÖZÜNE DAVA AÇILIYOR”

    Duruşma sonrası HKP üyeleri ve avukatları, Çağlayan Adliyesi’nin önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamada konuşan Avukat Pınar Akbina, Efe’ye açılan davaların bir türlü sonlanmadığını belirtti. Efe’nin korkusuz bir şekilde kendisini ifade ettiğini söyleyen Akbina, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Nurullah Efe’ye açılan dava ve soruşturmaların ardı arkası kesilmiyor. Neredeyse her sözüne, yazdığı her kitaba, her yazısına dava açılıyor. Çünkü kendisi korkusuzca AKP’lilerin suçlarını teker teker suya döküyor. Bu nedenle bugüne kadar Nurullah Aykut Efe’ye Cumhurbaşkanı’na hakaret davalarından 11 yıl 8 ay hapis cezası verildi. Ve bugün burada ceza mahkemesinde görülen dava ile birlikte kendisine açılan 7 dava daha mevcut. Ve bu davalardan da hakkında tekrardan ceza isteniyor.”

    “BİZİ YARGILAMAKLA KORKUTABİLECEĞİNİ SANIYOR”

    Basın açıklamasında söz alan Nurullah Aykut Efe, açılan davalara tepki göstererek şu şekilde konuştu:

    “Kaçak sarayın sultanı tepeden tırnağa binbir suça batmış. Ege’de 20 ada ve 2 kayalığımızı Yunanistan’a peşkeş çekmek de buna dahil. Bizi yargılamakla korkutabileceğini sanıyor. ‘Tayyipgiller’ gibi tavşan yürekli bir çete bizi korkutabilir mi? Bunlar tarihin lanetli sayfaları arasında yer alacaklar, göreceksiniz arkadaşlar. Ya onları çelik bilekle tanıştıracağız ya da ömrümüzü Silivri zindanlarında geçireceğiz.” 

  • MAHKEMEDEN, KILIÇDAROĞLU’NU HEDEF ALAN MONTAJLI VİDEOYA ERİŞİM ENGELİ: “KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI MAHİYETİNDE…”

    MAHKEMEDEN, KILIÇDAROĞLU’NU HEDEF ALAN MONTAJLI VİDEOYA ERİŞİM ENGELİ: “KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI MAHİYETİNDE…”

    Ankara 6. Sulh Ceza Hakimliği, Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik’in başvurusu üzerine, Kılıçdaroğlu’nu hedef alan “montajlı” video bulunan bir Twitter mesajına erişimin engellenmesi kararı verdi. Mahkeme kararını, paylaşımın Kılıçdaroğlu’nun “kişilik haklarına saldırı mahiyetinde olduğu” gerekçesine dayandırdı.

    Ankara 6. Sulh Ceza Hakimliği, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sık sık kullandığı montajlı videoya erişim engeli kararı verdi. Videoda, “Haydi” başlıklı reklam filmine PKK terör örgütü elebaşılarından Murat Karayılan’ın görüntüleri montajlanmıştı. Erdoğan, TRT Haber canlı yayınında, montajlı video için “Kılıçdaroğlu’nun Kandil’dekilerle videosu var. Ama montaj ama şu ama bu” yorumunu yapmıştı.

    Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik, 23 Mayıs 2023’te, bir sosyal medya kullanıcısının paylaştığı ve Kılıçdaroğlu’nu hedef alan videoya erişimin engellenmesi için mahkemeye başvurdu. Çelik’in dilekçedeki talebi şöyle:

    “MÜVEKKİL KİŞİLİK DEĞERİNİN ZEDELENDİĞİ”

    https://twitter.com/gecitharun/status/1659224465870389249 adlı URL adresinde trol hesap olduğu sabit bulunan Twitter sosyal medya kullanıcısı tarafından tümüyle montajlanmış ve sahte içerikleri paylaşılarak müvekkil hakkında kamuoyunda olumsuz algı yaratılmaya çalışılarak, müvekkilin kişilik değeri zedelenmiştir.”  

    “KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI MAHİYETİNDE…”

    Ankara 6. Sulh Ceza Hakimliği’nin 23 Mayıs 2023 tarihli kararıyla avukat Celal Çelik’in talebini kabul etti. Mahkeme kararında şu değerlendirmeler yapıldı:

    “Kişilik hakları kişinin hür ve bağımsız varlığının önemli bir parçası olup; kişinin yaşadığı toplumda, ilişki kurduğu çevrede şerefi ve saygınlığını sarsacak, onu küçük düşürecek, yanlış tanıtacak, zora sokacak, düşmanca bir ortama itecek her türlü davranış kişilik haklarına saldırıdır.

    Talebe konu dilekçe ve ekinde sunulan ekran görüntüleri üzerinde yapılan inceleme ve değerlendirmede; erişim engeli istenilen yukarıda belirtilen URL adreslerindeki söz konusu paylaşımın talep edenin kişilik haklarına saldırı mahiyetinde olduğu değerlendirilmekle (…) talebin kabulüne dair hüküm kurulmuştur.”

    Mahkeme erişimin engellenmesi kararının Erişim Sağlayıcıları Birliği’ne gönderilmesini kararlaştırdı.

    Mahkeme kararının ardından söz konusu paylaşıma erişimin kaldırıldığı görüldü.

     

  • İMAMOĞLU: TOPLU ULAŞIM ARAÇLARINDA KULLANILAN AKARYAKITTA VERGİYİ YÜZDE 1’E İNDİRECEĞİZ. BÖYLECE ESNAFIMIZ, YILLIK 60 MİLYAR LİRALIK BİR YÜKTEN KURTULACAK”

    İMAMOĞLU: TOPLU ULAŞIM ARAÇLARINDA KULLANILAN AKARYAKITTA VERGİYİ YÜZDE 1’E İNDİRECEĞİZ. BÖYLECE ESNAFIMIZ, YILLIK 60 MİLYAR LİRALIK BİR YÜKTEN KURTULACAK”

    Haber: OKTAY YILDIRIM Kamera: ADEM KARABAYIR

    İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, ulaşım sektörünün paydaşlarıyla, Yenikapı’da bir araya geldi. İmamoğlu, “İstanbul’un ulaşım sektöründe kangren haline gelmiş sorunlara çözüm üretmek, bizim öncelikli işlerimizden biri olmuştur. ÖTV meselesini kökten çözüp, gündeminizden çıkaracağız. Taksi dahil, tüm kent içi toplu taşıma araçlarında kullanılan akaryakıttaki vergiyi, milletin bir kısım insanının yatlarında olduğu gibi, yüzde 1’e indireceğiz. Bu vergi indirimiyle, sadece İstanbullu esnafımızı yıllık yaklaşık 10 milyar lira, Türkiye genelinde ise 60 milyar lira ekstra bir yükten kurtarmış olacağız. Şoför esnafının sırtına yük olduğunu bildiğimiz SGK prim cezalarını, bir kereye mahsus olmak üzere affedeceğiz. Esnafımız için verilen kefalet kredisini, (0) araç yerine, otobüsler için 0-5, diğer araçlar için 0-2 yaşa çıkartacağız. Araç alımında 1,5 milyon lir olan kredi bedelini, 10 yıl vadeli, 2,5 milyona liraya çıkartacağız” dedi.

    İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Yenikapı’daki Dr. Mimar Kadir Topbaş Gösteri ve Sanat Merkezi’nde, ‘Ulaşım Esnafı Buluşması’ gerçekleştirdi. Yaklaşık 3 bin kişinin katıldığı esnaf buluşmasında İmamoğlu’na, İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Coşkun Yıldırım ile milletvekilleri Bülent Kaya ve Mesih Yılmaz eşlik etti. Buluşma, İBB Genel Sekreter Yardımcısı ve İETT Genel Müdürü Dr. Buğra Gökce’nin sunumuyla başladı. “Dört yıldır İstanbullulara hizmet etmek için, gerçekten tüm gücümle çalıştığımı bilmenizi istiyorum” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:

    “DÜZENİNİ, RAHATINI BOZMAK İSTEMEYENDEN KORKARIM: Dört yıldır İstanbullulara hizmet etmek için gerçekten tüm gücümle çalıştığımı bilmenizi istiyorum. Ben işime odaklı bir insanım. Allah razı olsun iyi ki diyorum babam bana 5 yaşında dükkân açmayı öğretti. Sabahın 6’sında dükkânı açıp dükkânın tezgahını temizlemeyi ve dükkânın önünü süpürmeyi öğretti. Bana o terbiyeyi ve o günleri babam yaşatmasaydı benim sizin halinizden anlamam mümkün değildi. Ama bilin ki çoğunuzdan sizin işinizi daha iyi anlayan, daha iyi hisseden ve derdinizi dert edinen bir belediye başkanı var. İktidarın asıl sahiplerinin milletimiz olduğunu ve milletimizin sesine kulak vermenin, sizlerin hizmetkarı olmanın bu işin şartı olduğunu bilerek yola çıktım. Eksiğimiz, gediğimiz elbette olmuştur insanız, başka türlüsünü konuşmak olmaz. Ama o eksiği gediği kapatmak için de her zaman çaba sarf ettim. Eksiğinin farkında olup da kapatmak için kılını kıpırdatmıyorsa bir insan, ben ondan korkarım. Hele hele bir kamu hizmetindeyse ondan şüphe ederim, endişe ederim. Düzenini, rahatını bozmak istemeyenden korkarım. Ben her zaman daha fazla nasıl hizmet edebilirim diye yola çıktım böyle devam ediyorum. Dert edinmeyen, süreci analiz etmeyen, ben daha fazla ne yapabilirim demeyen ve kusura bakmasın rüyasında işini görmüyorsa o benim kolay kolay yol arkadaşım olamaz. Onun için yol arkadaşlarımı da öyle seçtim.

    21 YILLIK SİYASİ İKTİDAR MİLLETTEN GÜVEN OYU ALMAMIŞTIR: Bu nedenle bu sorumluluk yeter demedim. Cumhurbaşkanı adayımız, inşallah 13’üncü Cumhurbaşkanımız, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun hepinize de selamını getirdim. Davetine uyarak Sayın Mansur Yavaş başkanımızla birlikte cumhurbaşkanlığı yardımcılığı görevine evet dedim ve kabul ettim. Tabii Allah izin verirse milletimiz de takdir ederse, bir de oy verirse İstanbul’a ve ülkemizin her yöresine daha fazla hizmet etme şerefine ulaşırım inşallah. Biliyorsunuz 14 Mayıs seçimlerinin bir sonucu var, önce ondan biraz bahsetmek isterim. 21 yıllık bir siyasi iktidar milletten güven oyu alamamıştır. Birinci turun anlamı budur. Muhalefetin oyu, onun güven oyu alamamasına sebep vermiştir. Meclis’in şekli belirlenmiştir. Meclis’te kararını halkımız vermiştir. Ama mevcut hükümetin devamına onay vermemiştir.

    EKONOMİ NE YAZIK Kİ ALAŞAĞI OLMUŞTUR, CEBİMİZDEKİ PARA PUL OLMUŞTUR: Bu durumun sebeplerini aslında hepimiz biliyoruz. Başta ekonominin ne kadar önemli olduğunu altını çizmek isterim. Ekonomi ne yazık ki alaşağı olmuştur, cebimizdeki para pul olmuştur. Memleketimizin geleceği olan gençleri ümitsizdir ve ne acıdır ki ülkeyi terk etme hayali kurmaktadırlar. Vatandaş mutsuz olduğu gibi vatandaşa hizmet eden birçok sektör de mutsuzdur. Sizlerin kaygılarını, sorunlarını doğru dürüst dinleyen yok, bakmayın. Gene o sorunlarınızı her zaman yakinen dinleyen biziz bunu bilin yani. Bu sorunları bildikleri halde çözüm üretenler de ortada yok. Çözüm konusunda en radikal adımları da biz attık. Ama her zaman söyledik, biz böyle duramayız, biz onlar gibi de davranamayız. Milletin her ferdinin bir derdi varsa, orada hiçbir şey yapmadan, çözüm üretmeden duramayız. Bizim ahlakımız buna izin vermez. Çünkü bulunduğumuz makamlar bu sorunlara çözüm üretmek için var.

    ÖTV MESELESİNİ KÖKTEN ÇÖZÜP, GÜNDEMİNİZDEN ÇIKARACAĞIZ: Bu sebeple İstanbul’un ulaşım sektöründe kangren haline gelmiş sorunlara çözüm üretmek de bizim öncelikli işlerimizden biri olmuştur ve olmaya devam edecek. Kangren olmuş sorunlarınızın her birisine tek tek çalıştık. Nasıl çözebiliriz diye düşündük. Hareket kabiliyetinizi sınırlayan, hizmet alma ve verme konularında önünüze engel teşkil edecek tüm noktaları belirledik ve çözümlerimizi hazırladık. Öncelikle toplu taşıma esnafının, toplu ulaşım esnafının alacağı araçlardaki ÖTV indirimini, yasal düzenlemesini hemen yaparak hem kalıcı hem de sürekli hale getireceğiz. Bunu niye yapacağız? Bazı siyasilerin her seçim döneminde, ısıtıp ısıtıp sadece oy avcılığı için önünüze getirdikleri, hatta bir baskı aracı olarak kullandıkları ÖTV meselesini kökten çözüp, gündeminizden çıkaracağım. Hiç kimse bu konuyu bir seçim rüşveti olarak baskı aracı olarak kullanamayacak.

    TOPLU TAŞIMA ARAÇLARINDA KULLANILAN AKARYAKITTAKİ VERGİYİ YÜZDE 1’E İNDİRECEĞİZ: İşte hem vatandaşı hem de vatandaşın yararına çalışan sizleri düşünen gerçek anlamda hizmet budur. Çünkü bizler toplu taşımayı tamamen bir kamu hizmeti olarak gördük. Bir bakış olarak şunu söyleyeyim. Belediyeler olarak bizler, toplu taşıma sektöründeki sizleri bizim ekibimizin dışında asla tutmadık. Bu bakış açımız nedeniyle taksi dahil tüm kent içi toplu taşıma araçlarında kullanılan akaryakıttaki vergiyi milletin bir kısım insanının yatlarında olduğu gibi yüzde 1’e indireceğiz. Böylece, biz dersek yaparız ha onu söyleyeyim. Böylece bu vergi indirimiyle, sadece İstanbullu esnafımızı yıllık yaklaşık 10 milyar lira, Türkiye genelinde ise 60 milyar lira ekstra bir yükten kurtarmış olacağız.

    BU BOZUK DÜZENİ YIKIP GEÇECEĞİZ, ORTADAN KALDIRACAĞIZ: Cumhurbaşkanı Adayımızın birçok konuda, özellikle çiftçilerle ilgili ifade ettiği gibi bir avuç zenginin yatına verilen imkânı bu milletin ailesine emanet ettiği, çoluğunu çocuğunu emanet ettiği çalışkan, çilekeş esnafından esirgeniyorsa orada çok önemli bir sorun var demektir. O sorunun adı nedir biliyor musunuz? Bozuk düzen. Biz o bozuk düzeni yıkıp geçeceğiz ve ortadan kaldıracağız. İnşallah otogar taksi çok güzel olacak, hiç endişeniz olmasın. Gelip kahvenizi içeceğim sevgili esnafım. Memlekette, hep birlikte adaleti hissedeceğiz. Bu memleketin en önemli ihtiyacı adalettir unutmayın. Esnafa adalet, vatandaşa adalet, çocuğu adalet, gence adalet, Ekrem İmamoğlu’na da adalet, onu söyleyeyim. Şimdi yarın öbür gün, burada peşinen söyleyeyim hesap verenlere de adalet lazım olacak, onlar için de adalet diliyoruz. 

    VALLAHİ DE BİLLAHİ DE MİLLETİN PARASINI MİLLETE VERİYORUM KARDEŞİM: Ben şimdi ‘Taksi ve tüm kent içi toplu taşıma araçlarında kullanılan akaryakıttaki vergiyi yüzde 1’e indireceğiz’ dedim ya, birilerinin ne diyeceğini şimdiden duyuyorum. Hemen telaşlı bir şekilde yarın çıkıp diyebilir, beni çok takip ediyor, başından beri söylüyorum beni çok seviyor, hemen ne diyecek biliyor musun? ‘Kimin parasını kime veriyorsun’ diyecekler. Vallahi de billahi de milletin parasını millete veriyorum kardeşim. ‘Yapamazsınız’ diyecekler. Öyle bir yaparız ki bal gibi yaparız. ‘Anne-Çocuk Kartı’nı yapamazsın’ dediler, yaptık. Bizden önceki yönetimin verdiği sosyal yardımlar için bunlar onu keserler, veremezler dediler, 5 katına çıkarttık. Belediye tarihinde ilk kez öğrenci yurtları yaptığımız gibi, ilk kez kreşler açtığımız gibi, ilk kez bölgesel istihdam ofisleri açarak yüz binin üstünde insanımıza iş bulduğumuz gibi bal gibi yaparız, yağ gibi yaparız hiç endişeniz olmasın.

    ŞOFÖR ESNAFININ SIRTINA YÜK OLAN SGK PRİM CEZALARINI BİR KEREYE MAHSUS AFFEDECEĞİZ: 29 Mayıs’ta iş başına geldiğimizde ulaşım esnafı, sadece bu söylediklerimle bizi görmeyecekler. Toplu taşıma araçlarında, araç kullanımda alt sınır konusu var. Az önce Buğra Bey söyledi. Bu yaş sınırıyla ilgili süreci şöyle ifade edeyim ben de vatandaşlardan dinliyorum işe girmek isteyen ya da ihtiyacı olup bu mesleği sürdürmek isteyenlere buradan söz veriyoruz. Kullanma sınırı alt sınırı olan 22’ yi 20’ye indireceğiz. Üst yaş sınırı olan 65’i de 69’a çıkaracağız. Özellikle 20 yaşına indirdiğimiz yeni meslek sahibi olacak olan gençlerimizi bu sektöre özenle, titizlikle hazırlayacağız. Sizler gibi abilerini daha hızlı geçecek şekilde, bu sektöre eğitimli bir şekilde kazandırmanın meslek okullarını da biz açacağız. Yasal altyapıya dayanmayan, her ildeki farklı düzenlemelere de son vereceğiz. Karayolları Taşıma Yönetmeliği’ndeki ticari araçta yaş sınırını 20 ve 69 olarak yeniden düzenleyeceğiz. Her şehirde de aynı kuralı uygulayacağız. Memleketteki arkadaşlarınızı arayıp söyleyin bunu. Yanlış uygulamaları düzelteceğiz. Şoför esnafımızın sırtında yük olduğunu bildiğimiz SGK prim cezalarını bir kereye mahsus olmak üzere affedeceğiz. Şoförlerimizin SGK kayıtları onlarla ilgili yedikleri cezalara ilişkin yasal düzenleme yapacağız. Bu yasal düzenlemeyle birlikte sürücülerin ceza yemesine müsaade etmeyeceğiz. Bunu önemsiyorum. Özel halk otobüslerimizin kazanılmış haklarını taksi ve minibüslerde olduğu gibi kanuni olarak koruyacak karar alacağız. Milletin iktidarında, Millet İttifakı’nın iktidarında ücretsiz taşımacılıklar için merkezi yönetim tarafından ödenen bedeli en az asgari ücret seviyesine çıkararak her altı ayda bir güncelleyeceğiz.

    ARAÇ ALIMINDA BİR 1,5 MİLYON LİRA OLAN KREDİ BEDELİNİ, 10 YIL VADELİ 2,5 MİLYON LİRAYA ÇIKARTACAĞIZ: Yerel yönetimlerin üstüne yıkılan yükü, siz değerli esnafımıza daha sağlıklı bir süreç sağlamak adına merkezi idare olarak yapılmasını yerine getireceğiz. Esnafımız için verilen kefalet kredisini (0) araç yerine, otobüsler için 0-5, diğer araçlar için 0-2 yaşa çıkartacağız. Araç alımında 1,5 milyon lira olan kredi bedelin 10 yıl vadeli 2,5 milyon liraya çıkartacağız. Borçların, esnafımızın belini büktüğünü biliyoruz. Bunun için ulaşım esnafının kamuya olan tüm birikmiş borç ve cezaları için faiz affı ve anapara için yapılandırmayı çıkartacağız ve esnafımızın bu yükünü hafifleteceğiz. Tamamını silince çok alkışla yapılandırma deyince az alkışla bu olmuyor ama. Biz hem sizi düşüneceğiz hem devletimizin kasasını düşüneceğiz, tek taraflı olmaz, devlet ayakta kalacak. Yalnızca ekonomik açıdan hayatınızı kolaylaştırma peşinde değiliz. 

    KATILIMCI DEMOKRASİNİN ‘BEN HER ŞEYİ BİLİRİM DİYEN’ VAR YA BİR TEK ONA ZARARI VAR: Ortak akıl mekanizmalarında UKOME’de esnafın tam temsiliyetini sağlayacağız. UKOME’de tüm ihtisas odalarının başkanları asil üye olarak yer alacak. Öyle biri el kaldırınca herkesin el kaldırdığı UKME üyesi ben istemiyorum kardeşim öyle olmasın öyle olmaz. Yani bize hangi kararlarla zulüm çektirdiklerini siz biliyorsunuz. Uydurma kararlarla böyle bir şey olur mu? Utanarak bir kez geldim UKOME’ye biliyorsunuz, katıldım ve orada da ben hem taksicinin hem minibüsçünün hakkını aramak için oraya geldim açık söyleyeyim. Bunu ilerleyen yıllarda anlayacaksınız. Esnaf ihtisas odalarına, üyelerini doğrudan denetleme yetkisi vereceğiz. Biliyorsunuz odaların kanundaki yeri kıymetli tabii ki denetlenecekler, tabii ki onlar da görevini layıkıyla yapacaklar. Ama biz esnafın demokratik zeminde desteklendiği bir sürecin sonuca evrilmesi için onların o şekilde temsilinde sağlamamız lazım. Onun için mesela eskiden esnaf odalarının başkanları belediye meclis üyesi olabiliyordu. Aslında çok demokratik bir düzen. Tabii Yerel Yönetimler Yasası’nı daha demokratik seviyeye getirmek için daha derin çalışmalarımız var. Muhtarlardan, belediye meclis üyelerinin seçilme biçimine, ilçe belediyelerinden, büyükşehirlere varıncaya kadar çok detaylı bir çalışmamız var. Ama mesela oda başkanlarının bu hakları ellerinden alındı. Biz bu yerel yönetimlerin düzenlemesi çerçevesinde bunu da ele alarak oda başkanlarımızın aynı zamanda belediye meclis üyesi olabilmesi için de özenli bir çalışma başlatacağız. Katılımcı demokrasinin kimseye zararı yok milletimize faydası var. Kime zararı var biliyor musunuz? O ben her şeyi bilirim diyen var ya bir tek ona zararı var onu söyleyeyim başka kimseye zararı yok.

    MOTOSİKLETLİ, KURYELERİ TEHLİKELİ MESLEKLER SINIFINA ALACAĞIZ VE ORADA TANIMLAYACAĞIZ: Başta İstanbul olmak üzere tüm büyük şehirlerimizde trafiğin etkin yönetimi için kamudan başlayarak kademeli mesai uygulamasını tüm sektörlerde hayata geçireceğiz. Tüm ulaşım esnafının iş potansiyelini arttıracağız. Değerli dostlar, minibüsten taksiye dönüşen 8 artı 1 yeni taksiler için araç içi engelli erişimi şartını yıl sonuna kadar uzatacağız. Şoför meslek odası kuracak ve plaka sahibi olmayan tüm şoförlerin de kanuni olarak haklarının korunmasını sağlayacağız ve onların da haklarını gözeteceğiz. Bu taksi konusunda bazı gecikmeler oluyormuş. Taksinin temin edilmesi konusuna hızlı hassasiyet gösterin, esnafımız bir an önce taksisini elde edebilsin. Bu konuda firmalarla gerekirse ben de görüşürüm. Bu konuda özenli bir hassasiyet istiyorum. Ruhsatlandırma konusunda servis araçlarında, taksi minibüs araçlarında olduğu gibi yıllık çalışma ruhsatına yönelik çalışmaları da hızla başlatacağız. Çok önemli ve son bir maddemiz daha var. Yağmur, çamur demeden her gün binlerce kilometre yol yapan motosikletli kuryelerimizi de düşünmek zorundayız, onları da düşüneceğiz. Kuryelerimiz artık İstanbul’un, bütün şehirlerin ve bütün dünyanın gerçeği. Hiçbir kanunda motosikletli kuryelerimizin mesleğine yer verilmiyor. Mevzuat düzenlemesi ile motosikletli kuryeleri, tehlikeli meslekler sınıfına alacağız ve orada tanımlayacağız. Ayrıca park yerleri ve dinlenme alanlarını da onlar için planlayacağız. Onları güvenli bir alana taşıyacağız. 

    BU MİLLETİ BÖLMEK İSTEYEN OY VERDİ, VERMEDİ DİYE AYRIŞTIRMAK İSTEYEN BİR AKIL VAR: Bakın değerli hemşerilerim özel halk otobüslerinin pandemi dönemindeki sorunlarıyla azami ilgilendik. Ayakta kalmaları için bu kardeşinizin verdiği çabayı buradaki yöneticiler biliyor. Siyaseten seven olur, sevmeyen olur. Ama ben iddiayla söylüyorum, beni, birisi kalbine kötülük sokmuyorsa sevmeyecek tek bir esnaf İstanbul’da yok. Bu kadar iddialıyım. Dolayısıyla bir kısım esnaf odalarının üyelerini zorlayarak ‘Ekrem İmamoğlu’nun toplantısına gitmeyeceksin’ dediklerini duyuyorum. Benim her yerde kulağım var. Bakın söyleyeyim, kardeşim siyaset seçime kadar yapılır. Seçimden sonra bu canım Türk bayrağını göğsüne takarsın, milletine hizmet edersin. Seversin, sevmezsin siyaseten ama ben 16 milyon insanımı tek tek, çocukları dahil hepinizi çok seviyorum kardeşim. Dolayısıyla bu partizan aklı temsil edenleri sakın dinlemeyin. Onlar mesleğine de zarar verir, bu şehre de zarar verir, bu millete de zarar verir, bu memlekete de zarar verir. Onları çevrenizden uzak tutun. Bakın bu kadar net. Ben yaptığım hizmetleri anlatırım, yapamadıklarımı da söylerim, yapacaklarımı da söylerim ve arkasında dağ gibi dururum. Bu söylediklerim Cumhurbaşkanı Adayımızın onayı alınmış, Millet İttifakı’nın da bilgisi dahilindedir. Bakın bu yaptığımız ve yapacağımız işleri buraya gelip dinlemek bir esnafın sorumluluğudur. Zaten bu milleti bölmek isteyen, oy verdi vermedi diye ayrıştırmak isteyen bir akıl var, biz o akıldan değiliz, biz o akla karşıyız, kazanalım kazanmayalım karşıyız. Biz sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bu milletin bir ve bütün olması için birbiriyle kardeşçe yaşaması için sonuna kadar çaba göstereceğiz. Bugün bu çağrıyı yapanlar kendilerinden utanacaklar. Ama bu çağrıya uyan esnaf kardeşimize söyleyeyim bugün için hata yapmış olabilir, her zaman yine bu başkanınızın başının üstünde yeriniz var. Hepinizi bekliyorum.

    SANA İSTANBUL’A BİR DAHA İHANET ETME FIRSATINI VERMEYECEĞİZ KARDEŞİM: Şunu da ifade edeyim. Bugün bu şekilde milletini bölen akıl, tek kişi olarak her şeyi yaparım diyen baskıcı akıl, ben minibüsçünün işini çözüyorum. Bakıyorum bir gün sonra adam işi gücü bırakmış Ankara‘dan kalkmış, zoraki 50 tane minibüsçü esnafını toplamış, kendisini alkışlatıyor. Taksicinin işini çözüyorum, bakıyorum bir gün sonra Ankara’dan kalkmış İstanbul’a gelmiş o taksiciye kendini alkışlatıyor. Yahu kardeşim bu millet seni cumhurbaşkanı seçti, İstanbul Belediye Başkanlığı’nı hala unutamadığını anlıyorum. Beni kıskanarak her gün hatırlıyorsun onu da anlıyorum. Bundan vazgeç, İstanbul aşkım aşkım diye diye İstanbul’a nasıl ihanet ettiğini kendin açıkladın. Sana İstanbul’a bir daha ihanet etme fırsatını vermeyeceğiz kardeşim. Şunu da söyleyeyim ben Ekrem İmamoğlu olarak İstanbul’u çok iyi biliyorum. Allah bana yardım etti. Şöyle yaptım İstanbul’a ilk geldiğim andan itibaren özel arabam olsa da olmasa da çoğu zaman sizin vasıtalarınızla dolaştım. Ta nereden biliyor musunuz? Pendik’ten, Tuzla’dan Beylikdüzü’ne Silivri’ye. Günde 9-10 vesait değiştirdiğimi biliyorum. Sizin sayenizde İstanbul’u çok iyi biliyorum, siyasetin sayesinde değil. Hem İstanbul’u biliyorum hem sizin sayenizde arabalarınıza, vapurunuza, otobüsünüze bindiğimde hem İstanbulluları tanıdım hem İstanbul’u iyi biliyorum hem esnafı iyi biliyorum. Benim size sözüm, yarın öbür gün görevlerimiz biter, elimi kolumu sallaya sallaya, gönül rahatlığıyla taksinize bineceğim, minibüsünüze bineceğim, otobüsünüze bineceğim ama o birileri binemeyecek haberiniz olsun. Bunların tümünü yapacağız. Çünkü net olarak söyleyeyim, biz kavga etmeye değil, sorun çözmeye geliyoruz. Milletimizden yetkiyi de bunun için istiyoruz.

    BİZZAT KENDİLERİNİN İTİRAF ETTİĞİ VİDEOLARLA MİLLETİMİZİ KANDIRMAYA ÇALIŞIYORLAR: Bizimle hizmet ve çözüm üretme yarışına girmeyenlerin de halini görüyoruz. Ne acı veya ne yazık ki yalan olduğunu, montaj olduğunu bizzat kendilerinin itiraf ettiği videolarla milletimizi kandırmaya çalışıyorlar ve bizi sözüm ona karalamaya çalışıyorlar. Ne uğruna? Oy uğruna yalan söylemek, iftira atmak, Allah şahit bir kişiye dahi hayatında bunu yapmadım, yapmam, bizim kitabımızda yazmaz kardeşim. Benim prensiplerimde de yazmaz. Benim inancım böyle bir şeyi şiddetle reddeder. Bunun adı büyük günahtır. Onun için sizler benim siyaset ve yönetim anlayışımı iyi bilirsiniz. Bende zerre particilik, ayrımcılık yok. Ben Beylikdüzü Belediye Başkanı oldum. Duayla işime başladım, annemle babam odaya geldi. Babam beni aldı arka odaya geçti dedi ki ‘Bak partili olabilirsin, partine layık ol. Partinin gurur duyduğu işleri yap. Ama bir gün kalkar particilik, partizanlık yaparsam benim evladım değilsin’ dedi bana. Ben öyle bir ahlakla işimi yapıyorum. Onu söyleyeyim. Onun için bizim anlayışımız da budur. Millet İttifakı’nın anlayışı da budur. Ayrımcılık yoktur, vatandaşa saygı vardır. Vatandaşın derdiyle dertlenmeyenlerden asla olmayacağız.

    28 MAYIS, MAKAMININ GEREĞİNİ YAPMAYANLARIN BİLETİNİ VATANDAŞIN KESTİĞİ GÜN OLACAK: Milletin kaynaklarını bir avuç insan için değil, sözümüz söz millet için kullanacağız. Makamların, mevkilerin gereği de budur. 28 Mayıs, makamının gereğini yapmayanların biletini vatandaşın kestiği gün olacak, buna inanıyorum. Vatandaş biletini kesecek. 28 Mayıs, toplumun tüm kesimlerinin sorunlarına çözüm arayan 13’üncü Cumhurbaşkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun ülkeyi yol arkadaşlarıyla birlikte huzura kavuşturmak için yola çıktığı gün olacak. Size söz 28 Mayıs hep birlikte kavgaları bitireceğiz, huzur ve kardeşlik devri başlayacak. 28 Mayıs’ta hayatınızı güzelleştirecek olanlara geçit vermeyi unutmayın. 28 Mayıs’ta ekonomi, liyakatli insanlarla düzelteceklere geçit verin. 28 Mayıs’ta her şey çok güzel olacak diyenlere oy verin ve bilin ki evlatlarınızı, evlatlarımız gibi gençlerinizi, gençlerimiz gibi esnafımızı kendimiz gibi düşünen bir yönetim olacağız. Bunun sözünü veriyorum. Allah bizi mahcup etmesin. Memleketimiz için hayırlara vesile olacak bir gün olsun. Hepinizi oy kullanmaya, hakkınızı aramaya davet ediyorum.” 

     

  • ANADOLU KADIN HAREKETİ BAŞKANI BİRSEN TEMİR SARAÇ’TAN İKİNCİ TUR MESAJI: GELECEĞİMİZ İÇİN SANDIĞA GİTMELİYİZ

    ANADOLU KADIN HAREKETİ BAŞKANI BİRSEN TEMİR SARAÇ’TAN İKİNCİ TUR MESAJI: GELECEĞİMİZ İÇİN SANDIĞA GİTMELİYİZ

    İktidarın Yeniden Refah Partisi ve Hüda-Par gibi kadın düşmanı siyasi yapılarla birlikte olduğunu vurgulayan Saraç, “Bir yanda ‘6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair kanunu yok etmek isteyen Yeniden Refah Partisi, diğer yanda domuz bağı cinayetleri ile tanınan, kadını yok sayan Hizbullah’ın siyasi ayağı Hüda Par… Onların meclise girmesi demek bu topraklardaki bin yıllık kadın mücadelesini yok etme hakkını vermiyor. Buna izin vermeyeceğiz. Eğer ikinci turda bu zihniyet kazanırsa cumhuriyetin ikinci yüzyılında kadınlarımız için hayat 100 yıl geriye gitmiş olacak” dedi.

    Saraç, ikinci tur çağrısında muhalefetin adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklemelerinin nedenini şu şekilde açıkladı;

    “Biz cumhuriyetin değerlerini savunan bir kurumuz, kadın özgürlüğü mücadelesi veriyoruz. İktidara oy vermiş, ya da bu iki siyasi hareketin kadınlar için ne kadar kötü bir gelecek hayal ettiğinin farkında olmayan vatandaşlarımız için de bu çağrıyı yapıyoruz”

    Anadolu Kadın Hareketi Derneği Başkanı Birsen Temir Saraç, Hüda Par’ın seçim beyannamesinden örnekler vererek kadın düşmanı politikaların altını çizdi.

    “MECLİSİN GÜNDEMİNE KADINLARIN SAHİPLENDİRİLMESİNİ GETİRECEKLER”

    Saraç, “Hüda Par ve Yeniden Refah Partisi zihniyeti kazanırsa 6284 değiştirilecek, nafaka hakkı kaldırılacak, yalnız yaşayan kadınların sahiplendirilmesi ne idüğü belirsiz söylemler meclisimizin gündemine girecek” diye konuştu.

    ÇOCUK İSTİSMARINI MEŞRULAŞTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR

    Beyannamede çocuk yaşta evlilik ve çocuk istismarının önünü açan ifadelerin olduğunu dile getiren Saraç Hüda Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun açıklamalarından örneklerle çocuk istismarının meşrulaştırılmaya çalışıldığına dikkat çekti.

    KADINLARIN MÜCADELESİ KARANLIK İTTİFAKLARA KARŞI DEVAM EDECEK

    “Bakın Hüda Par’ın seçim beyannamesinde “Evlenme çağına gelen her erkek ve kadın, evlenme ve aile kurma hakkına sahiptir” deniliyor. Ancak, burada geçen “evlenme çağı”nın hangi çağ olduğunu HÜDA PAR Genel Başkanı’nın açıklamalarından biliyoruz. Katıldığı bir online programda, program sunucusunun “Bazı cemaatlerin çocuk yaşta evliliklere izin vermesi konusunda neler düşünüyorsunuz?” sorusuna HÜDA PAR Genel Başkanı şu yanıtı veriyor: “Kaç yaşında çocuk, neye göre çocuk, kime göre çocuk? Şimdi bazıları 20 yaşındadır ama hâlâ çocuktur, bazısı 15 yaşındadır ama olgundur.” “…ben hukuk fakültesinde okuduğum dönemde kız çocuklarının 15, erkek çocuklarının 16 yaşında kanunen evlenmelerine imkan vardı” diyerek buna ilişkin yasal bir düzenlemenin de olabileceğine işaret ediyor. “Ben hukuk fakültesindeyken de kendisine tecavüz eden kişi ile evlendirilmesi halinde erkeğe ceza verilmezdi. Veya evlilik birliğinin reisi erkekti, kadın çalışmak için kocanın iznini almak zorundaydı…” Bu örnekler gösteriyor ki kadınların mücadelesi ile kazanılmış hakların yürürlükte olmasının tek garantisi yine kadınların mücadelesinin bu karanlık ittifaklara karşı devam etmesi.”

    Saraç, bu örneklerle kadın ve çocukların elde ettiği yasal kazanımların tehdit altında olduğunu vurgulayarak, “Biz ikinci turda Kemal Kılıçdaroğlu’ndan yanayız. Biz kadınlar geleceğimizi tayin edeceğimiz bir ikinci tura gidiyoruz. Bizimle aynı düşünceye sahip olmayan kadınların da haklarını korumak için mücadele ediyoruz. ” ifadelerini kullanarak Millet İttfifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun desteklenmesi çağrısında bulundu.

  • “ÖRGÜT ÜYELİĞİ” İLE SUÇLANAN 9 GAZETECİ TAHLİYE EDİLDİ

    “ÖRGÜT ÜYELİĞİ” İLE SUÇLANAN 9 GAZETECİ TAHLİYE EDİLDİ

    Ankara merkezli operasyonun ardından haklarında “silahlı terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla açılan davada yargılanan 11 gazetecinin 9’u hakkında tahliye kararı verildi. İki gazeteci ise tutuksuz yargılanıyordu.

    Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 29 Ekim’de tutuklanan ve haklarında “silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasıyla” dava açılan 11 gazetecinin Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasına bugün başlandı.

    Tutuklu gazeteci Deniz Nazlım, kendisinin 24 saat polisler tarafından takip edildiğini ve polisler tarafından itham altında bırakıldığını ifade ederek, “Bana ‘örgüt üyesi’ değilsin isim ver seni bırakalım’ denildi. Beni 24 saat boyunca takip etmeleri iyi bir şey. En azından ne yaptığımı da çok iyi öğrenmişlerdir” dedi.

    Mahkeme Başkanı, tutuklu gazeteci Berivan Altan’a sözleşmeyle çalışıp çalışmadığını sorarken, ANKA Haber Ajansı örneğini verdi. Altan’a MA ile sözleşmesinin olup olmadığını soran Mahkeme Başkanı, “ANKA daha fazla para verse haberlerini oraya göndermez misin” diye sordu. Altan, MA ile sözleşmesinin olduğunu, bu sözleşmeye göre başka bir ajans ya da gazete ile çalışması halinde sözleşmesinin feshedilme durumunun ortaya çıkabileceğini, bu nedenle başka bir mecraya haber göndermediğini söyledi.

    TÜRKİYE NE ZAMAN SEÇİME GİTSE GAZETECİLER YARGILANIYOR”

    Gazeteci Hakan Yalçın, “Türkiye ne zaman seçime gitse, gazetecilerin yargılandığı ve adliyelere gidip geldiğini görüyoruz. Türkiye’de yine bir seçime giderken 11 ayda 34 gazeteci tutuklandı…Ben Van’da gazetecilik yapıyordum. Orada da ciddi anlamda hak ihlali yaşanıyor. Bugün başkasının düşüncelerini beğenmiyorsanız, iktidara yakın değilseniz siz bunu örgüt üyesi gibi sorgulayamazsınız. Umarım önümüzdeki günlerde Türkiye demokrasisi açısından, kimliklerin sorgulanmadığı, millet aidiyetlerinin sorgulanmadığı bir gelecek diliyorum” diye kendini savundu.

    Gazeteci Mehmet Günhan, “Görülmeyeni görünür kılmak adına MA’da çalıştım. Çalıştığım süre boyunca buradaki arkadaşlarımla çalıştığım için gurur duyuyorum” dedi 

    Mahkeme, Diren Yurtsever, Berivan Altan, Ceylan Şahinli, Deniz Nazlım, Emrullah Acar, Hakan Yalçın, Selman Güzelyüz, Habibe Eren  ve Öznur Değer hakkında tahliye kararı verirken, gazeteci Hamdullah Bayram’ın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Duruşma 5 Temmuz’a ertelendi.