Etiket: istanbul

  • ZEYNEL EMRE: “EMLAK SEKTÖRÜNÜN EN FAZLA GETİREN ARAÇLARDAN BİRİNE DÖNÜŞMESİ İSTER KİRACI İSTER EV SAHİBİ OLUN KİMSEYİ MEMNUN EDİCİ BİR ÇIKIŞ VAAT ETMEMEKTE. TEK KAZANAN AKP’Lİ DÜZENİN RANTÇILARI VE FIRSATÇILARI OLMAYA DEVAM

    ZEYNEL EMRE: “EMLAK SEKTÖRÜNÜN EN FAZLA GETİREN ARAÇLARDAN BİRİNE DÖNÜŞMESİ İSTER KİRACI İSTER EV SAHİBİ OLUN KİMSEYİ MEMNUN EDİCİ BİR ÇIKIŞ VAAT ETMEMEKTE. TEK KAZANAN AKP’Lİ DÜZENİN RANTÇILARI VE FIRSATÇILARI OLMAYA DEVAM

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynel Emre, “Ranta dayalı ve düşük gelir gruplarının göz ardı edildiği konut politikası, dış politikadaki hatalı kararların neden olduğu mülteciler ve bununla birlikte gelen nüfusun yol açtığı barınma sorunu, son olarak da depremin neden olduğu ülke içi göçle birlikte emlak sektörünün içinden geçtiğimiz ekonomik düzende en fazla getiren araçlardan birine dönüşmesi ister kiracı ister ev sahibi olun kimseyi memnun edici bir çıkış vaat etmemekte. Burada tek kazanan AKP’li düzenin rantçıları ve fırsatçıları olmaya devam edecek” dedi.

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynel Emre, ev kiralarında yaşanan anlaşmazlıklara ve konut sorununa ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Emre’nin açıklaması şöyle:

    “Ev sahipleriyle kiracılar arasındaki anlaşmazlıklarda arabuluculuğun dava şartı haline getirilmesi, seçim dönemlerinde desise ve yalanlarla kampanya yürüten, seçim sonrası da halkın, başta ekonomik olmak üzere gerçek sorunlarının hiçbirine çözüm getirmeyen AKP iktidarındaki çürümüşlüğünün en net göstergelerinden biridir. Halkı fakirleştiren, enflasyona tavan yaptıran, işsizliği kronikleştiren, TL’nin değerini tarihin en düşük seviyesine gerileten, vatandaşın alım gücünü sıfırlayan; buna karşın yandaşlarını kamu ihaleleriyle ihya aden, akrabayı talukatına dernek ve vakıflar aracılığıyla rant aktaran, birden fazla maaş bağlayarak kamuda kişisel zenginleşmenin yolunu açan, yanlış yatırımlarla kamuya her yıl milyonlarca lira zarar ettiren politikaların üreticisi AKP siyaseti, halkımızı derin bir yoksulluğa itmiş durumda. Her yeni günde basına yansıyan kira artışlarına ilişkin ev sahipleri ile kiracılar arasında yaşanan şiddet olayları ve konunun özünü oluşturan kira uyuşmazlığına ilişkin dava sayıları, yaratılan bu kaotik durumun sonucudur.

    “YÜZDE 25 ARTIŞ SINIRI ANCAK AKP’NİN, UZUN SÜRE DİRETTİĞİ MANTIK DIŞI FAİZ POLİTİKASI GİBİ TUTARSIZ VE SÖZDE KİRACILARI KORUMA GÖRÜNTÜLÜ POPÜLİST BİR DÜZENLEMEDİR”

    İktidarın çözümü ise kira artışlarına yüzde 25 sınırı getirmek ve uyuşmazlıkları, dava konusu yapılmadan arabuluculara havale etmek. Her iki yolun da çözüm sağlamayacağı kesin. TÜİK’in bile baskılaya baskılaya ancak yüzde 48’lere indirdiği; bağımsız ölçüm yapan ENAG’ın ise yüzde 123 olarak belirlediği yıllık enflasyon oranının yaşandığı bir gerçekte yüzde 25 artış sınırı ancak AKP’nin, uzun süre direttiği mantık dışı faiz politikası gibi tutarsız ve sözde kiracıları koruma görüntülü popülist bir düzenlemedir.

    “SADECE İSTANBUL’DA BU YILIN İLK ÇEYREĞİNDE SÖZ KONUSU MAHKEMELERDE AÇILAN TOPLAM DAVALARIN YÜZDE 65’NİN KİRA UYUŞMAZLIĞINA İLİŞKİN OLDUĞU BİLİNMEKTE”

    Arabuluculuk uygulamasındaki temel amacın, kira uyuşmazlıklarından kaynaklı dava dosya sayısını azaltmak olduğunu görüyoruz. Kira uyuşmazlığına ilişkin davaların görüldüğü sulh hukuk mahkemelerinde, ev sahipleri ile kiracılar arasındaki anlaşmazlıklardan kaynaklı her gün onlarca yeni dava açılırken, sadece İstanbul’da bu yılın ilk çeyreğinde söz konusu mahkemelerde açılan toplam davaların yüzde 65’nin kira uyuşmazlığına ilişkin olduğu bilinmekte. Bazı sulh hukuk mahkemelerinde daha yılın ilk çeyreğinde geçen yıl açılan dava sayısına ulaşıldığı göz önüne alındığında bu yılın sonunda dosya sayısının geçen yıla göre iki katı artacağını tahmin etmek zor değil. Bununla birlikte özellikle Ankara ve İstanbul gibi büyükşehirlerde davalar için duruşma tarihi olarak 10-15 ay sonrasına gün verilmekte. Her boyutuyla tıkınmış bir sistemde arabuluculuk göz boyamaktan, soruna adil bir çözüm getirmeyi geçtik süreci uzatmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Üstüne bir de arabuluculuk ücreti dava sonunda kaybeden tarafa yüklenerek yeni bir masraf kalemi oluşacak.

    “TEK KAZANAN AKP’Lİ DÜZENİN RANTÇILARI VE FIRSATÇILARI OLMAYA DEVAM EDECEK”

    AKP’nin ‘ Türkiye Yüzyılı’ söylemi, ne yazık ki birçok sorunun iç içe geçtiği ve bu anlayışla artık içinden kolay kolay çıkılması zor bir durumdur. Ranta dayalı ve düşük gelir gruplarının göz ardı edildiği konut politikası, dış politikadaki hatalı kararların neden olduğu mülteciler ve bununla birlikte gelen nüfusun yol açtığı barınma sorunu, son olarak da depremin neden olduğu ülke içi göçle birlikte emlak sektörünün içinden geçtiğimiz ekonomik düzende en fazla getiren araçlardan birine dönüşmesi, ister kiracı ister ev sahibi olun kimseyi memnun edici bir çıkış vaat etmemekte. Burada tek kazanan AKP’li düzenin rantçıları ve fırsatçıları olmaya devam edecek.”

  • İSTANBUL VALİLİĞİ’NDEN, ZEYTİNBURNU’NDAKİ YIKIMIN ENGELLENMESİYLE İLGİLİ AÇIKLAMA: “SÖZ KONUSU YAPI, KANUN GEREĞİ KAMU MÜLKÜ HÜVİYETİ KAZANMIŞTIR”

    İSTANBUL VALİLİĞİ’NDEN, ZEYTİNBURNU’NDAKİ YIKIMIN ENGELLENMESİYLE İLGİLİ AÇIKLAMA: “SÖZ KONUSU YAPI, KANUN GEREĞİ KAMU MÜLKÜ HÜVİYETİ KAZANMIŞTIR”

    İstanbul Valiliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) Zeytinburnu’nda yeşil alan üzerinde kaçak olarak yapıldığı gerekçesiyle bir yapıyı yıkma girişiminin engellenmesiyle ilgili olarak, “Zeytinburnu ilçesi, Merkezefendi Mahallesi’nde bulunan 3284 ada, 59 parsel sayılı bin 880,02 metrekare yüzölçümlü taşınmaz 17 Haziran 2022 tarihinde Hazine’ye devredilmiştir. Söz konusu taşınmazın üzerinde bulunan yapı da bu kararla birlikte kanun gereği kamu mülkü hüviyeti kazanmıştır” açıklamasını yaptı.

    Zeytinburnu’nda Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından 2003 yılında kamuya bırakılan 3284 ada, 59 parsel sayılı bin 880,02 metrekare yüzölçümlü taşınmazın yıkımı için İBB ekipleri harekete geçmiş ancak İstanbul Valiliği ve Zeytinburnu Kaymakamlığı devreye girerek yıkımı durdurmuştu. Bununla ilgili olarak İstanbul Valiliği yazılı bir açıklama yaptı. Valililik açıklamasında, söz konusu mülkün kanun gereği kamu mülkü hüviyeti kazandığını, yıkım kararının uygulanmasının, telafisi mümkün olmayan kamu zararına sebebiyet vereceği yönünde değerlendirme yapıldığı belirtildi.

    “BİNA HAKKINDA HUKUKİ SÜREÇ DEVAM ETMEKTEDİR”

    Valillik açıklaması şöyle:

    “Zeytinburnu ilçesi, Merkezefendi Mahallesi’nde bulunan 3284 ada, 59 parsel sayılı bin 880,02 metrekare yüzölçümlü taşınmaz 17 Haziran 2022 tarihinde Hazine’ye devredilmiştir. Söz konusu taşınmazın üzerinde bulunan yapı da bu kararla birlikte 4706 sayılı kanun (Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun) gereği kamu mülkü hüviyeti kazanmıştır.

    İBB Zabıta Daire Başkanlığı, mülkiyeti Hazine’ye ait olan ve gençlik merkezi olarak kullanılması planlanan bu bina hakkındaki yıkım kararını tarafımıza bildirmiştir.

    İstanbul Valiliği olarak, bu yapı hakkındaki yıkım kararının uygulanmasının, telafisi mümkün olmayan kamu zararına sebebiyet vereceğini değerlendirmekteyiz. Ayrıca, Gençlik Merkezi olarak kullanılması planlanan bina hakkında hukuki süreç de devam etmektedir.

    Yasal süreçleri dahi tamamlanmadan alelacele yapılacak yıkım uygulamasıyla yaşanabilecek kamu zararının önüne geçebilmek için, yıkım işleminin yapılmaması yönünde ilgili birimlerimiz talimatlandırılmıştır.”

     

  • USTA OYUNCU ÜNAL SİLVER HAYATINI KAYBETTİ

    USTA OYUNCU ÜNAL SİLVER HAYATINI KAYBETTİ

    Ulusal kanallarda yayınlanan “Diriliş: Ertuğrul”, “Poyraz Karayel”, “Bir Bulut Olsam” ve son olarak “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” adlı dizide rol alan ve bir süredir tedavi gören usta oyuncu Ünal Silver 76 yaşında hayatını kaybetti.

    Bir süredir tedavi gören 76 yaşındaki usta oyuncu Ünal Silver hayatını kaybetti. Haberi, oyuncunun menajeri Renda Güner, sosyal medya hesabından duyurdu. Güner, paylaşımında, “Usta oyuncumuz ve çok değerli dostumuz Ünal Siver’i kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Onu çok özleyeceğiz” dedi.

    Usta oyuncunun hastane odasında çekilen fotoğrafı, 24 Temmuz’da “Hamburg’dan Yaşar kardeşim ziyarete gelmiş” notu ile sosyal medya hesabından paylaşılmıştı.

    ÜNAL SİLVER KİMDİR?

    Ünal Silver, 16 Temmuz 1948 tarihinde İstanbul‘da doğdu. 2010 yılında Deli Saraylı dizisinde Amiral Sir Edward rolünü oynadı. Ayrıca Tuba Büyüküstün’ün başrolde oynadığı Gönülçelen dizisinde Burhan rolüne hayat verdi. Kıvanç Tatlıtuğ’un oynadığı Kuzey Güney dizisinde Atilla Sinaner karakterini canlandırdı. 2012 yılında yayınlanmaya başlayan senaryosunu Mahsun Kırmızıgül’ün yazdığı ”Benim İçin Üzülme” adlı dizide rol aldı.

  • İMAMOĞLU: “DEPREM VE BEKA DEDİĞİMİZDE ESAS TEHDİDİN İSTANBUL OLDUĞUNU HEPİMİZ BİLİYORUZ”

    İMAMOĞLU: “DEPREM VE BEKA DEDİĞİMİZDE ESAS TEHDİDİN İSTANBUL OLDUĞUNU HEPİMİZ BİLİYORUZ”

    İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Hatay Planlama Merkezi Tanıtımı ve Bilgilendirme Toplantısı”nda, deprem olduğunda siyaseti unutmanın şart olduğunu belirterek “Gündelik siyaset kavramlarını bir kenara atıp, tamamen bu işe odaklanmalıyız. Depremin bir beka sorunu, bir insan yaşamı sorunu olduğunu unutmamak ve ona göre hareket etmek şart. Deprem ve beka dediğimizde esas tehdidin İstanbul olduğunu da hepimiz biliyoruz. 24 yıldaki hızımızla İstanbul’u 70- 80 yılda dönüştüremeyiz, şu andaki mevcut tehdidi ortadan kaldıramayız” dedi.

    İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinde büyük yıkıma uğrayan şehirlerden Hatay’a ziyareti kapsamında “Hatay Planlama Merkezi Tanıtımı ve Bilgilendirme Toplantısı”na katıldı. İmamoğlu, burada yaptığı konuşmada, şunları söyledi:

    “GEÇMİŞTE PLANSIZ, PROGRAMSIZ YAPILAN İŞLER İNSANLARIMIZIN CANINI TEHDİT ETMEYE DEVAM EADİYOR: 6  Şubat depremleri, gerçekten hepimizin canını çok yakan, hepimizin başımızı öne eğip derin derin düşünmemiz, geri adım atılmaksızın dersler çıkarmamız gereken bir süreci bize yaşattı. Şunu ifade etmek gerekir. Kesinlikle sebepleri ve sonuçları bakımından, 6 Şubat depremini ‘Bir doğa olayıydı’ diyerek üstünü örtmemiz mümkün değil. Bu doğa olayıdır doğru ama bunu büyük bir acıya dönüştüren ve insanlarımızın canını yitirmesini sağlayan yıkıma dönüştüren şey ise hepimizin yıllar boyu üst üste koyduğumuz hataları, eksikliklerinin sonucudur. Bununla yüzleşmek zorundayız. Maalesef geçmişte plansız, programsız yapılan işler sadece Hatay ve 11 şehri değil, Türkiye‘mizin birçok şehrinde insanlarımızın canını tehdit etmeye devam ediyor ve bunun bedellerini ödüyoruz.

    ŞEHİRLERİMİZİN GELECEĞİNİ BİLİMLE, ORTAK AKILLA PLANLAMALIYIZ: Aynı zamanda yapılmış planların hiçe sayılması da büyük bir problem ve sorun. Hani tarifte bile zorlanıyor insan. Böyle bir hatanın neye mal olduğunu gördüğümüzde bunun tarifini yapmakta bile zorlanıyoruz. Şehirlerimizin geleceğini bilimle, ortak akılla planlamalı ve sağlıklı bir geleceğe hep birlikte yürümeliyiz amasız, fakatsız, hiçbir gerekçeyi kıyısına koymadan, kararlı, tavizsiz… Aksi halde bugün yaşamakta olduğumuz sorunları sonraki kuşaklara, yani çocuklarımıza, torunlarımıza ve onun evlatlarına bir şekilde yaşatmaya devam ederiz. 

    HİÇBİR MADDİ MENFAAT, İNSAN HAYATINDAN, ŞEHİRLERİMİZİN, ÜLKEMİZİN VE MİLLETİN BEKASINDAN DAHA ÖNEMLİ OLAMAZ: Bu topraklarda güvenli ve onurlu bir hayat yaşamak istiyorsak şehirlerimizi sadece bir inşaat ve rant alanı gibi görme anlayışından hep birlikte kurtulmak zorundayız. Deprem kesinlikle ve kesinlikle işte bu canım medeniyetlerin odağı Hatay’da gördüğümüz gibi büyük bir beka sorunu haline gelmiştir ülkemizde. Hiçbir maddi menfaat, insan hayatından, şehirlerimizin, ülkemizin ve milletimizin bekasından daha değerli ve daha önemli olamaz, olmamalı. Şehirleri, dünyadaki örneklerini almakta çok kolay bir süreci, bir devri yaşadığımız bu ortamda, kapalı kapılar ardında değil ve insanların ortak aklını bir araya toparlayan akla ve bilime, tekniğe karşı da bilgiye karşı da boynu kıldan ince bir siyasi irade sürecini ortaya koyarak yönetmek ve yönlendirmek zorundayız. Onun için motivasyonu şüpheli kararlar olan şekilde yönetmeyi bir kenara bırakmalıyız. Böyle kararlardan kurtulmalı ve şehirlerin bu şekilde kurulamayacağını, kurulmaması gerektiğini artık bilmeliyiz. Her birimizin ortak çıkarlarını 86 milyon insanımızın ortak çıkarlarını, aklın, bilimin ışığında, demokratik, katılımcı bir model içerisinde devletimizin bütün kurumlarıyla birleştirmeliyiz. 

    ETKİLİ BİR ÇALIŞMAYI SÜRDÜRME GAYRETİ İÇERİSİNDEYİZ: İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak AFAD tarafından görevlendirildiğimiz ilk günden itibaren Hatay’a geldik ve bu anlayışla burada çalışmaya devam ediyoruz. Planlı adımlar atmaya burada devletimizin her kurumuyla istişare halinde olma ve başta Hatay Büyükşehir Belediyemizin koordinasyonuyla da etkili bir çalışmayı sürdürme gayreti içerisindeyiz. Elbette ilk hafta, ilk ay ve ilk yıl içinde yapmamız gerekeni ortaya koyan bir Afet Yaklaşım Planı’yla buradaki sorumlulukları üstümüze alma gayreti içerisinde olduk. Özellikle ilk ay içerisinde odaklanacağımız işleri barınma, kent temizliği, beslenme, kış şartlarıyla mücadele, ilk yardım, su ve kanalizasyon, doğal gaz, altyapı ve etüt gibi kavramlarla yürütmeyi, Hatay Büyükşehir Belediyemizle koordinasyonla bir arada oluşturduk ve bu çerçevede işlerimizi yönetme gayreti içinde olduk. İlk yıl içinde odaklanacağımız işleri ise 5 maddeden oluşturmuştuk yine birlikte. Bunlar psikolojik destek, uzun süreli barınma çözümleri, eğitime destek, altyapı onarım süreçlerine destek, yerel yönetimin malzeme ve iş gücü desteği şeklinde birlikte ortaya koyduk ve bu kapsamda işlerimizi yönetiyoruz. Bütün bu işleri hızlı ve etkili bir biçimde yapabilmek için de bir yönetişim modelini geliştirdik. Böylece elimizdeki imkanları en doğru, en etkili, en verimli bir şekilde Hataylılarla buluşturabilmeyi ilke edindik. Hatay’ın iyileşme ve yeniden yapılanma yolculuğunda da elimizden geleni her katkıyı sunma konusunda da özenli bir gayret içerisinde olduk.

    SORUNLAR DAHA İYİ KAVRANACAK, ÇÖZÜMLER DAHA HIZLI HAREKETE GEÇECEK: Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin yürütücülüğünde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle Hatay Planlama Merkezi’nin kurulumunu sağladık. Hatay EXPO Alanı içerisindeki ofis yaklaşık 20 personelle sahadaki güncel veriyi topluyor. İstanbul’da bulunan İstanbul Planlama Ajansı içerisinde yer alan ofis ise Hatay üzerinde yapılmış tüm çalışmaları derleyip toparlıyor durumda. Ayrıca akademisyen ve uzmanların desteğiyle çok önemli de ayrı bir misyon üstlenildi. Yer biliminden ulaşım ve lojistiğe, ekonomiden toplumsal yapıya, mimari tasarımdan kültürel mirası korumaya, her alanda Hatay’ın yeniden yapılanmasına ışık tutacak bilimsel çalışmaların yürütülmesini de beraberce koordine ediyoruz. Hatay depremde en fazla zarar gören şehirlerimizden bir tanesi. Hatay’ın iyileşme ve yeniden yapılanma süreçlerini doğru bir biçimde yönetirsek diğer şehirlerimiz için de son derece kapsayıcı, yararlı örneklerin burada oluşturulabileceğini görüyoruz. Bu amaçla Hatay’ın geleceğinin tüm paydaşların katılımına açık, şeffaf, bilimsel verilere dayanan sorgulayan, yerel taleplere ve ihtiyaçlara cevap veren bir yaklaşımla planlanmasını sağlamak için çalışıyoruz. Hatay’ın geleceğine yönelik kararların yerel yönetimler, üniversiteler, ulusal ve uluslararası kurumlar, uzmanlar, mesleki kuruluşlar, sivil toplum bileşenleri, gönüllüler ve en önemlisi Hataylılar ile birlikte tartışılmasını ve oluşturulmasını özenli bir şekilde amaçlıyor olacağız. Yerel ağları desteklemek ve tartışmaları için de uygun zeminin oluşturulmasında kolaylaştırıcı bir rol üstlenilirse göreceksiniz sorunlar daha iyi kavranacak, çözümler daha hızlı harekete geçecek. Bu yıl sonuna doğru Hatay Planlama Merkezi’nin çalışmalarının başlıca sonuçlarıyla ilgili paydaşlar ve kamuoyuyla paylaşıldığında bunun ne kadar doğru bir çalışma olduğunu inşallah kamuoyuna gösteriyor olacağız. Böylece Hatay nerede ne olduğunu, nereye nasıl gidebileceğini bilerek adım atacak bilimin ışığında önünü görerek ilerliyor olacak. 

    DEPREM VE BEKA DEDİĞİMİZDE ESAS TEHDİDİN İSTANBUL OLDUĞUNU HEPİMİZ BİLİYORUZ: Tabii plan ve program olmadan harekete geçmenin sorumluluğu çok ağır. Bu anlamda bu geçirdiğimiz sürecin çok büyük bir sınav olduğunu unutmayalım. Bu sınavın bedeli sadece onun yapıldığı dönemde değil, sonrasında acısının ne kadar büyük olduğunu da yaşıyoruz. Şehirlerimizi gündelik siyasi çatışmaların, kavramların bu anlamda ötesinde tutmak gerekir. İnanınız deprem olduğunda siyaseti unutmak şart. Gündelik siyaset kavramlarını bir kenara atıp, tamamen bu işe odaklanmalıyız. Depremin bir beka sorunu, bir insan yaşamı sorunu olduğunu unutmamak ve ona göre hareket etmek şart. O anlamda yine geçtiğimiz haftalarda Ankara‘da Çevre ve Şehircilik Bakanımızla yaptığımız toplantının odağında bu mevzu olmuştu. Tabii ki burada canımız yandı, insanlarımızı kaybettik, geri gelmeyecek acılar yaşadık ve tabii ki çok büyük bir maddi yükün de altında ülkemiz, devletimiz, kurumlarımız. Onun için deprem ve beka dediğimizde esas tehdidin İstanbul olduğunu da hepimiz biliyoruz. Bu bağlamda bu işin topyekun bir seferberlik olduğunu yine bütünleşik kavramlarla çözümünün mümkün olduğunu da ifade ettik. Parçacıklı yapılan çalışmaların hiçbirisini yok saymıyor, önemli kabul ediyoruz.

    24 YILLIK HIZIMIZLA İSTANBULU 70-80 YILDA DÖNÜŞTÜREMEYİZ: 24 yıllık 99 depreminden sonraki deneyimlerin bize gösterdiği gerçeği de burada söylemek, hepimizin ders çıkartması gereken bir gerçek olduğunun da altını çizmek istiyorum. 24 yıldaki hızımızla İstanbul’u 70- 80 yılda dönüştüremeyiz, şu andaki mevcut tehdidi ortadan kaldıramayız. Bunun tek yolu var. Bunu en asgariye indirebilmek, kaybettiğimiz zamanları tekrar kaybetmemek, büyük bir sorumluluk, büyük bir iş birliği, büyük bir yasal düzenleme, toplumu, milleti, insanları, devleti, devletin kurumlarını, hatta yurt dışı imkanlarını, yurt içindeki farklı kurum kuruluşları içine katmakla mümkün olduğunu, bunun bir Deprem Kurulu, Deprem Konseyi kavramı içerisinde bilimsel ve teknik çalışmaların ışığında çözülmesinin mümkün olduğunu aktardık. Kendilerinin bunu en üst seviyede olumlu karşılamaları da bizi oldukça sevindirdi. Biz bunu 2019’da göreve geldiğimizde sadece 3 ay sonra yaptığımız Büyük Deprem Çalıştayımızda elde ettiğimiz verilerin hemen akabinde o dönemdeki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na da iletmiştik. Şimdi bunun Sayın Bakanımız tarafından ‘Evet bu iş bir kanuna dönüşmeli. Bu konuda İstanbul’la, İstanbul’un bütün yerel dinamikleriyle bir arada oturuyoruz, konuşuyoruz’ demesini gerçekten çok sevindirici bulmaktayım. Sonucunu hızlıca elde etmemiz gerekiyor, Toplumu içine katmakla birtakım müzakereleri ve münazaraları sağlıklı sonuçlara kavuşturabileceğimizi de biliyoruz.

    BUNUN A, B, C PARTİSİ YOK: Bunun A, B, C partisi yok. Bunun A, B, C şahsiyeti, şahsı yok, kişisi yok ya da kurumu, makamı yok. Devleti bir bütün görmek, milleti bir bütün görmek, milletin bütün birimlerini, kurumlarını, kuruluşlarını da bu işte mesul görecek bir anlayışla, bir çatı altına toplayıp müzakerelerin orada hızlıca bir sonuca evrilmesini sağlamanın, çözümün önemli bir parçası, başlangıcı olduğunu görüyorum. İşte bu zorunluluğun idraki ve sorumluluğu içerisinde çalışmaya devam edeceğiz. Bu anlayışımızın bir ürünü olarak burada Hatay Büyükşehir Belediyemizle oluşturduğumuz birlikteliği önemli görüyorum. Burada oluşacak sonuçların, verilerin, oluşumların yine Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin koordinasyonunda devletimizin başka kurum ve kuruluşlarıyla buluşmasının atılacak adımlara fayda sağlayacağını görüyorum. Bu bağlamda bu merkezin, Hatay Planlama Merkezi’nin çok faydalı işlere imza atacağını şimdiden hissediyorum. Emek veren bütün herkese teşekkür ediyor, hayırlı olmasını diliyor, çalışmaların gelecekte çok güzel bir Hatay’ı var etmesini, insanlarımızın ilerleyen yıllarda, yüzyıllarda yeni atılmış temellerle oluşacak, övünülecek bir Hatay olmasını sağladığını yaşar bu kadim topraklar diyorum.”

  • RİFAT HİSARCIKLIOĞLU: YENİ DÖNEMDE SUUDİ ARABİSTAN İLE İLİŞKİLERİMİZİ ÇEŞİTLENDİREREK DERİNLEŞTİRMEK İSTİYORUZ

    RİFAT HİSARCIKLIOĞLU: YENİ DÖNEMDE SUUDİ ARABİSTAN İLE İLİŞKİLERİMİZİ ÇEŞİTLENDİREREK DERİNLEŞTİRMEK İSTİYORUZ

    Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu Türkiye-Suudi Arabistan Yuvarlak Masa Toplantısı’nın açılışında, “Türkiye ve Suudi Arabistan ticari ve ekonomik ilişkilerinin tarihi kökleri var. İlişkilerin temeli sağlamdır, çok eskiye dayanmaktadır. Ülkelerimizin ekonomileri aslında birbirini tamamlamaktadır. Yeni dönemde ilişkilerimizi çeşitlendirerek derinleştirmek istiyoruz” diye konuştu. Suudi Arabistan Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanı Bandar bin İbrahim Al Khorayef ise, “Şuna inanıyoruz ki Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki politik ilişkiler ekonomik aktivitelerle tamamlanmalı. İki ülke arasındaki ilişkiler çok iyi durumdadır” dedi. Al Khorayef, basına kapalı olarak devam eden toplantının ardından basın mensuplarına yaptığı açıklamada ise bugün Enerji Bakanı ile görüştüğünü ve görüşme sonucunda madencilik alanında iş birliğine ilişkin bir anlaşmanın imzalandığını belirtti.

    Türkiye-Suudi Arabistan Yuvarlak Masa Toplantısı bugün Ankara‘da TOBB İkiz Kuleler’de yapıldı. Toplantının açılış konuşmalarını Suudi Arabistan Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanı Bandar bin İbrahim Al Khorayef ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu yaptı. Hisarcıklıoğlu şöyle konuştu:

    “İŞ DÜNYASI OLARAK, ÜLKELERİMİZ ARASINDAKİ EKONOMİK İLİŞKİLERİN YENİDEN CANLANMASINDAN SON DERECE MUTLUYUZ”

    “Geçen yıl Kasım ayında İstanbul’da ve Aralık ayında Mekke’de Suudi Arabistan Ticaret ve Enformasyon Bakanı Magid Abdullah Alkasabi ile bir araya gelme fırsatım oldu. Sayın Bakana da burada özellikle belirtmiştim. İş dünyası olarak, ülkelerimiz arasındaki ekonomik ilişkilerin yeniden canlanmasından son derece mutluyuz. Başta devlet liderlerimiz olmak üzere, bu sürece katkı veren herkese şükranlarımı ifade etmek istiyorum. Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından ortaya konulan ‘Suudi Arabistan 2030 Vizyonu’, Suudi Arabistan’ın güçlü, yenilikçi, bölgesinde lider bir ülke olma hedefine ciddi katkı sağlayacaktır.

    Özellikle, ekonomide petrol-dışı sektörleri geliştirmeye ve girişimciliği teşvik etmeye dönük adımları çok değerli buluyorum. Bu çerçevede teknoloji, turizm, ulaşım, enerji gibi çeşitli alanlarda gerçekleştirilecek projelerde, Türk iş dünyası olarak yer almaya biz hazırız. Türkiye ve Suudi Arabistan ticari ve ekonomik ilişkilerinin tarihi kökleri var. İlişkilerin temeli sağlamdır, çok eskiye dayanmaktadır. Ülkelerimizin ekonomileri aslında birbirini tamamlamaktadır. Yeni dönemde ilişkilerimizi çeşitlendirerek derinleştirmek istiyoruz.

    “DAHA FAZLA SUUDİ YATIRIMCIYI TÜRKİYE’YE BEKLİYORUZ”

    İkili ticari ilişkilerimizin ihracat boyutunda 2020 yılında ciddi gerileme yaşamıştık. 2021 yılında ise Türkiye’den Suudi Arabistan’a ihracatımız adeta durma noktasına gelmişti. Geçen yıl karşılıklı ticaretimiz olumlu yönde gelişme gösterdi. Bu yılın ilk yedi ayında ise, ticaretimizde ciddi bir büyüme görüyoruz. Bundan da çok mutluyuz. Yakalanmış olan ivme ile ilk aşamada 10 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşabileceğimizi düşünüyorum. Orta ve uzun vadede 30 milyar dolara çıkacaktır. Ülkemizde Suudi Arabistan menşeli yatırımlara baktığımızda 2 milyar dolar civarında doğrudan yatırım gerçekleşti.

    Çok daha fazla Suudi yatırımcıyı Türkiye’ye bekliyoruz. Öte yanda, Suudi Arabistan, müteahhitlik sektörümüz için çok önemlidir. Müteahhitlik firmalarımız Suudi Arabistan’da bugüne kadar 24,9 milyar dolar değerinde 390 projeyi başarıyla tamamlamıştır. Karşılıklı yatırımlar ve müteahhitlik alanında büyük bir potansiyel var. Önümüzdeki dönemde, birlikte sizinle daha çok iş birliği yapmak istiyoruz. İnşaat alanında geçmişteki uyuşmazlıkların sulh yoluyla çözümlenmesi desteğinizi bekliyoruz. Bu çerçevede, iş insanlarımızın vize almalarında sağlanan kolaylık için de huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum.”

    AL KHORAYEF: SUUDİ ARABİSTAN İLE TÜRKİYE ARASINDAKİ POLİTİK İLİŞKİLER EKONOMİK AKTİVİTELERLE TAMAMLANMALI

    Suudi Arabistan Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanı Al Khorayef ise şunları kaydetti:

    “Ziyaretimde özellikle özel sektörle buluşmaya özen gösterdim. Şuna inanıyoruz ki Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki politik ilişkiler ekonomik aktivitelerle tamamlanmalı. İki ülke arasındaki ilişkiler çok iyi durumdadır. İki ülkenin liderleri ilişkilerin geliştirilmesine çok önem veriyorlar. Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki ilişkileri bütün alanlarda stratejik ilişkilere dönüştürmemiz gerekiyor. Suudi Arabistan ve Türkiye arasında son yıllardaki olumlu gelişmeler şunun bir göstergesidir: Siyasi ilişkilerin iyileştirilmesinden sonra ekonomik ilişkiler de özellikle ticaret ve önemli olan sektörler, özellikle bizim 2030 vizyonumuz için çok önemli.

    Ekonomi programımız ile aynı zamanda Suudi Arabistan’ı dünya düzeyinde bir lider konumuna getirmek istiyoruz.”

    Toplantı, açılış konuşmalarının ardından basına kapalı olarak devam etti. Toplantının sona ermesinin ardından Bakan Al Khorayef basın mensuplarına yaptığı kısa açıklamada şunları kaydetti:

    “İki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerimiz belirgin olarak ileri düzeydedir ve büyük bir gelişme kaydetmektedir. Ziyaretimiz esnasında Türk yatırımcılara Suudi Arabistan’da var olan yatırım fırsatlarını tanıtmak ve özellikle de sanayi ve madencilik alanındaki yatırım fırsatlarının ne kadar önemli olduğunu Türk yatırımcılara tanıtmak için bu ziyarette bulunuyoruz. Biz Türk yatırımcısına güveniyoruz. Türkiye’nin bu fırsatlardan yararlanmasını canı gönülden temenni ediyoruz.

    Ziyaretimiz 5 günlük bir ziyarettir ve ziyaretimiz sırasında hükümet yetkilileri ile görüşeceğiz. Aynı zamanda özel sektör temsilcileriyle görüşeceğiz. Bugün Enerji Bakanı ile bir anlaşma imzaladık. Suudi Arabistan’daki madencilik alanında iş birliğine ilişkin bir anlaşmaydı bu. Biraz önce de bir grup Türk iş adamıyla bir aradaydım. Ülkemizdeki sanayi stratejisi detaylı bir şekilde dile getirildi ve madencilik alanındaki planlarımızı tanıttık.

    Bu ziyaretimizi İstanbul’da tamamlayacağız.”

  • İMAMOĞLU AÇIKLADI: 90 BİN İBB ÇALIŞANI BAYRAM ÇİKOLATASI ALMAKTAN VAZGEÇTİ, O SAYEDE KIRIKHAN’DA BİR OKUL YENİDEN İNŞA EDİLECEK

    İMAMOĞLU AÇIKLADI: 90 BİN İBB ÇALIŞANI BAYRAM ÇİKOLATASI ALMAKTAN VAZGEÇTİ, O SAYEDE KIRIKHAN’DA BİR OKUL YENİDEN İNŞA EDİLECEK

    İstanbul Büyükşehir Belediye’sinin (İBB) 90 bin İBB çalışanı, 6 Şubat’taki Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkıma uğrayan Hatay’ın Kırıkhan ilçesindeki bir okulun yeniden inşası için kurumun bayramlarda kendilerine ikram ettiği çikolataları almaktan vazgeçti. Kırıkhan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin, 90 bin İBB çalışanın katkılarıyla yıkılıp, yeniden inşa edileceğini bildiren İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 90 bin çalışanına, bu güzel hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyorum ve onların Belediye Başkanı olmaktan da iftihar ediyorum” dedi.

    İBB iştiraki KİPTAŞ, 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinde felaketi yaşayan Hatay’ın Kırıkhan ilçesindeki Kırıkhan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ni yeniden inşa edecek. Bugün Hatay’ı ziyaret eden İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kırıkhan’a geçerek yeniden inşa edilecek okulda incelemelerde bulundu. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, CHP milletvekilleri Mehmet Güzelmansur ve Seyit Torun ile CHP Hatay İl Başkanı Hakan Tiryaki de İmamoğlu’na Kırıkhan ziyaretinde eşlik etti. İmamoğlu, Hatay İl Milli Eğitim Müdürü Mustafa Öztürk ve Kırıkhan İlçe Milli Eğitim Müdürü Kemal Ceylan tarafından bürokratik süreçle ilgili bilgilendirildi.

    “İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYEMİZİN 90 BİN ÇALIŞANININ EMEĞİYLE VAROLACAK”

    KİPTAŞ Genel Müdürü Ali Kurt’tan hazırlanan projeyle ilgili bilgi alan İmamoğlu, yeniden inşa edilecek okulla ilgili şu açıklamayı yaptı:  

    Milli Eğitim müdürlerimizle de istişare ettik. Burada, Valiliğimize daha önce yaptığımız başvuruda, bir okul yapmayla ilgili niyetimizi beyan etmiştik. Bu aslında hayırlı bir niyet, çünkü şöyle bir manevi tarafı var: İstanbul Büyükşehir Belediyemizin 90 bine yakın çalışanının, onların emeğiyle bu iş var olacak. Çünkü bence çok simgesel bir karşılık ortaya koydular. Bayram çikolatalarının, 90 bin kapasiteli bir kurumdaki karşılığı, böyle bir okul yapabiliyor. Onlar, böyle bir şeyden feragat ederek, emekçi dostlarımızın bu depremde hasar görmüş, yara almış, canı yanmış hemşerilerimize, insanlarımıza bir hizmeti olacak. O açıdan da çok gurur duyduğumuz bir iş. Yeri tespit ettik. Zaten bütün konular Milli Eğitim’imizde, il, ilçe Milli Eğitim müdürlüğümüzde. Valiliğimiz de onay verdi. Şimdi hızlıca bir tip projesiyle beraber ihaleye çıkılacak. Kurumumuz adına KİPTAŞ süreci yönetecek. Protokoller hazır. Umut ediyoruz, hızlı bir biçimde Eylül 2024-25 dönemine burayı hazır edeceğiz. Zira bir an önce iyi öğrenciler buradan yetişsin, buradaki meslek ihtiyacı olan, iş gücü ihtiyacı olan kurumlarla buluşsunlar. Özel de bir statüsü olan bir okul, müdürümüz bahsetti. Umut ediyoruz, hayırlı hizmetleri olacak. Tüm İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 90 bin çalışanına, bu güzel hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyorum ve onların Belediye Başkanı olmaktan da iftihar ediyorum.”

  • CEMAL ENGİNYURT ARDANUÇ’TA: “CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN SEÇİMLERDEN ÖNCE  ‘MEMURLARA VERECEĞİM 22 BİN LİRANIN AYNISINI EMEKLİLERE VERECEĞİM’ DEDİ. VERDİ Mİ, TABİİ Kİ DE HAYIR”

    CEMAL ENGİNYURT ARDANUÇ’TA: “CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN SEÇİMLERDEN ÖNCE ‘MEMURLARA VERECEĞİM 22 BİN LİRANIN AYNISINI EMEKLİLERE VERECEĞİM’ DEDİ. VERDİ Mİ, TABİİ Kİ DE HAYIR”

    UĞUR İSTANBULLU

    Demokrat Parti (DP) Genel Başkan Yardımcısı Cemal Enginyurt, “14 ve 28 Mayıs’ta bir seçim yaşadık ve seçim sonrasında Recep Tayip Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu. Bizler de bekledik sayın Recep Tayip Erdoğan 85 milyonun cumhurbaşkanı olsun ve verdiği sözleri yerine getirsin. Sen artık seçildin ve beş yıl daha Cumhurbaşkanısın. Ne dedi seçimlerde? ‘Önce memurlara vereceğim en düşük 22 bin liranın aynısını emeklilere vereceğim’ dedi. Verdi mi, tabii ki de hayır” diye konuştu.

    DP İstanbul Milletvekili Cemal Enginyurt bugün Artvin’in Ardanuç ilçesinde vatandaşla buluştu. Yeniden Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği sözleri tutmasını isteyen Enginyurt, şöyle konuştu:

    EMEKLİNİN MAAŞI 22 BİN LİRA OLACAKTI, AMA OLMADI”

    “Artvin’de olmak bir onur ve inşallah Artvin’in kaderi değişirse, Türkiye’nin kaderi değişir. Tabii imama mikrofon verirsen bol bol vaz eder, siyasetçiye de mikrofon verirsen siyaset konuşur. Dolayısıyla biz de buraya gelmişken ülkenin durumundan bahsedelim. 14 ve 28 Mayıs’ta bir seçim yaşadık ve seçim sonrasında Recep Tayip Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu. Bizler de bekledik sayın Erdoğan 85 milyonun cumhurbaşkanı olsun ve verdiği sözleri yerine getirsin. Sen artık seçildin ve beş yıl daha Cumhurbaşkanısın. Ne dedi seçimlerde? ‘Önce  memurlara vereceğim en düşük 22 bin liranın aynısını emeklilere vereceğim’ dedi. Verdi mi, tabii ki de hayır. Emekliye seyyanen 8 bin lira vermesi gerekirken emekliyi açlığa mahkum etti. En düşük emekli maaşı 7 bin 500 lira dedi ve yüzde 25 zam yaptı ve emekli maaşı kaça çıktı 7 bin 500 liraya çıktı. Dolaysıyla emekliye verdiği sözü tutmadı. Esnaf arkadaşlarımız var ve bu arkadaşlarımız 9 bin prim günü üzerinden emekli oluyorlar. Ancak esnaf yanında çalıştırdığı personelin pirimini ödüyor o 5 bin 550’den emekli oluyor ama esnaf kendisi 9 binden emekli oluyor. Ne dedi Erdoğan? ‘7 bin 200 pirimle emekli olacaksınız’ dedi. Primi düşürme sözünü tuttu mu hayır tabii ki de. Ama bir şey yaptı primi artırdı 4 bin liraya çıkardı. Esnaf ödemelerini yapamazken, bir de zamlı BAĞKUR primini ödemek zorunda kaldı. Ne dedi Recep Tayip Erdoğan? ‘Üniversite öğrencilerine seçimden önce vergisiz telefon vereceğim’ dedi ve şimdi Maliye Bakanı yerli telefonda bu işlemi sınırlamış ve sözünde durmadıkları gibi işi yerliye dökmüş durumda.

    “ÇİFTÇİ DOSTU OLDUĞUNU SÖYLEYEN CUMHURBAŞKANI ŞİMDİ ÇİFTÇİYİ BATIRDI”

    Seçimden önce Recep Tayip Erdoğan ‘çiftçinin dostuyuz’ dedi. Allah böyle dostu başından eksik etsin. Böyle dostluk mu olur? Mayısta mazot 18 liraydı, şimdi bugün mazot 38 lira. Gübrenin tonu 15 bin lira ve çiftçi ve hayvan üreticisi iflas etti. Bizler fındık üreticisiyiz, Kemal Kılıçdaroğlu Orduya geldi ve dedi ki seçim döneminde ve hakikaten bu Kemal abi çok şanssız adam kendini bir türlü anlatamadı yada anlamak istemediniz. Fındık 4 dolar dedi ve bizim Ordulular öyle baktı ve ertesi gün Recep Abi geldi ve ‘bu Kemal 4 dolar verecekmiş sorsaydınız ya bu Kemal bu zamana kadar neredeymiş ve neden vermemiş’ ve bizim Ordulular alkıştan yıktı alanı. Biri de demedi ki sen iktidardasın ve bu CHP de 45 yıldır iktidarda değil. Sen ne vereceksin, sen neden vermedin diye sormadılar ve yüzde 65 oy verdiler.

    “BEN ÜLKÜCÜYÜM VE BANA BİLE PKK’LISIN DEDİ”

    Bakın ben ülkücüyüm. 4 yıl hapis yattım ve Recep Tayip Erdoğan beni bile PKK’lı yaptı. Kemal Kılıçdaroğlu’na montaj kasetlerle PKK’lı dedi. Temel Karamollaoğlu’na dinsiz ve PKK’lı dedi. Gültekin Uysal’a PKK’lı dedi ve dinsiz dedi ve her türlü iftirayı attı. Seçim bitti biz dedik ki özür diler ama şimdi daha da hızını artırdı. İstanbul’u ve Ankara’yı alacağım diye bizlere PKK’lı demeye devam ediyor. Bunlar diyor fetöcü ve PKK’lı diyor. Bu milletin aklıyla neden oynuyorsun diye sormazlar mı? Bu memlekette PKK ile iş tutan biri varsa onun adı Recep Tayip Erdoğan’dır. Nasıl, Habur’da çadır mahkemeleri kurup adamları serbest bırakan Recep Tayip Erdoğan’dır. Diyarbakır’da Şivan Perwer’le magri magri diyen Recep Tayip Erdoğan’dır. Oslo’da PKK ile anlaşma yapan Recep Tayip Erdoğan’dır. Dolmabahçe’de Salih Müslüm’ü kırmızı halıyla ağırlayan da kendisidir. İmralı’dan mektup yazdırıp İstanbul’da Ekrem İmamoğlu kaybetsin ona oy vermeyin dedirten Recep Tayip Erdoğan’dır. Osman Öcalan’ı televizyona çıkarıp Binali Yıldırım’a oy verin dedirten de yine kendisidir. Ama bakın elindeki kanallarla maalesef hepimize PKK’lı dedi. Kime dedi, bu toplumun yüzde 50’sine. Yani CHP’ye oy veren şehit babasına PKK’lı dedi. CHP, Demokrat Parti, Saadet Partisi’ne oy verip camide namaz kılanlara dinsiz dedi. 

    BU ÜLKEYİ İKİ KİŞİ YÖNETİYOR, BİRİ CUMHURBAŞKANI RECEP TAYİP ERDOĞAN DİĞERİ DE AKP GENEL BAŞKANI RECEP TAYİP ERDOĞAN”

    Bize sabredin diyor. Geçenlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan diyor ki ’emekliye 7 bin 500 lira vermişler ve bu parayla geçinilmez diyor ve bunu hemen düzeltelim’ diyor. Kime diyor AKP Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan’a. Çünkü ülkeyi iki kişi yönetiyor ve biri Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan diğeri ise AKP Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan. Ekimde emekli maaşını düzeltelim diyen Cumhurbaşkanına AKP Genel Başkanı kızmış, ancak yıl başında düzeltebiliriz diyor. Neden diyor? Çünkü ‘biz bunlara yılbaşında verirsek eğer bu emekliler temiz insanlar bunlar bu çektikleri acıları unuturlar ve yerel seçimlerde bana oy verirler’ diyor. Bizimle dalga geçiyorlar.

    Faiz haram dedi ve ben burada olduğum müddetçe faiz hep düşmeye devam edecek dedi ve faiz ne oldu yüzde 25 oldu. Bu arada hepiniz battınız da farkında değilsiniz. Kredi kartlarında faiz yüzde 3,5 çıktı ve nakit avans iptal edildi ve kredi faizleri arttı. Yani bizi faizcilere teslim etti. Hani diyordu ya, CHP gelince tefecilere teslim edecekti öyleyse ben tefecilere teslim edeyim dedi. Bir de bunların Hoca tayfası var ve bunlara ekrana çıkıp gündem değiştirmeye çalışıyorlar. Millet aç, yoksul ve bu hocalar ‘diyorlar ki sizler sabredin diyorlar. Allah sabredenleri sever ve cennete götürür.’ Evet fakir cennete gidene kadar siz de sabretseniz de siz de cennete gitseniz olmaz mı?

    “BİZ MİLLET AÇ DERKEN, ONLAR ‘EZAN SUSMAZ’ DİYOR”

    Cübbeli diye bir din bezirgânı var ve diyor ki ‘siz fakirler sabredin, siz cennete erken gideceksiniz oysa zenginler 500 yıl sonra gidecekler.’ Cübbeli malı mülk satsan da cennete gitsen olmaz mı? Neden siz zenginler cennete gitmek istemiyorsunuz. Saraydakinin 13 tane uçağı olacak, manda yoğurdu, kestane balı ve ejder meyvesi yiyecek. Ve cennet 500 yıl sonra gidecek. Allah aşkına yazık değil mi Recep Tayip Erdoğan’a. Sayın Recep Tayip Erdoğan’ın cennete gitmesi için fakirleşmesi lazım. O zaman ne yapsın malı mülkü fakirlere dağıtsın. Sarayın günlük masrafı 24 milyon ve Ardanuç’u zengin ediyor bir aylık parayla.

    Biz bunları söylerken ve aramızda AKP’ye oy verenlere de var ve Allah razı olsun sizlerden. Ve biz millet aç derken onlar ‘ezan susmaz’ diyor. Biz diyoruz ki ‘memleket battı’ onlarsa ‘bayrak inmez’ diyor. Biz diyoruz ki halkımız aç. Siz bu kadar zenginleşmeyin, halk soğan ekmek yiyor diyoruz. Onlarsa ‘biz soğan ekmek yeriz, ama reisimizi yedirtmeyiz’ diyorlar. Abi biz reisi neden yiyelim, abi biz yamyam mıyız ya. Biz diyoruz ki reis ne yiyorsa biz de ondan yiyelim diyoruz. Bunları söylemek bizim hakkımız değil mi, ama din ve PKK üzerinden saldırıyorlar. Ben tekrar söylüyorum kim PKK’lı ise onun Allah belasını versin, kim FETÖ’cü ise onun da Allah belasını versin. Biz PKK ile bir olmadık ve bir olanın Allah belasını versin. Biz biriyle beraberiz ve birlikteyiz doğrudur. Bizim bir olduğumuz tek bir kişi var o da sarı saçlı mavi gözlü dev adam, Mustafa Kemal Atatürk’tür.”

     

  • KILIÇDAROĞLU, İSTANBUL İL BAŞKANI CANAN KAFTANCIOĞLU VE İSTANBUL İLÇE BAŞKANLARINI KABUL ETTİ

    KILIÇDAROĞLU, İSTANBUL İL BAŞKANI CANAN KAFTANCIOĞLU VE İSTANBUL İLÇE BAŞKANLARINI KABUL ETTİ

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve kongrelerini tamamlayan İstanbul’daki ilçe başkanları ile CHP Genel Merkezi’nde bir araya geldi.

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve kongrelerini tamamlayan İstanbul’daki ilçe başkanları ile parti Genel Merkezi’nde bir araya geldi.

     

  • İMAMOĞLU DAVASINDA VERİLEN KARARLARA İTİRAZI DEĞERLENDİRECEK İSTİNAF MAHKEMESİNİN HEYETİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILDI

    İMAMOĞLU DAVASINDA VERİLEN KARARLARA İTİRAZI DEĞERLENDİRECEK İSTİNAF MAHKEMESİNİN HEYETİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILDI

    İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen hapis ve siyasi yasak kararına yapılan itiraza bakacak olan istinaf mahkemesinin başkanı ve bir üyesi, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) kararı ile değiştirildi.

    Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesi; adli yargı hakimlerinin müstemir yetkilerinin belirlenmesi, yeniden inceleme ve tevziye ilişkin taleplerin değerlendirmesine ilişkin kararı 24 Ağustos’ta yayınladı. Daire, Bölge Adliye Mahkemeleri ile ilgili kararını da resmi internet sitesinde yayınladı.

    Karar ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen iki yıl yedi ay 15 gün hapis cezası kararının istinaf değerlendirmesini yapacak İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 24. Ceza Dairesi’nin heyetinde de değişiklik yapıldı.

    Üç üyeden oluşan 24. Ceza Dairesi’nin başkanı Sezai Öztürk’ün yetkisi kaldırıldı. Öztürk, 2. Ceza Dairesi Başkanlığı’na gönderildi. Öztürk’ün yerine, 24. Ceza Dairesi başkanlığına Yaşar Kılınç atandı. 24. Ceza Dairesi’nin üyesi Rüştü Yamak 1. Ceza Dairesi Üyeliği’ne atandı. Yamak’ın yerine Muharrem Ballı atandı.

     

     

  • TGS Üyeleri 8 Gündür Sputnik Türkiye Bürolarında Grevde: Sputnik Yöneticileri Hakkında Suç Duyurusu

    TGS Üyeleri 8 Gündür Sputnik Türkiye Bürolarında Grevde: Sputnik Yöneticileri Hakkında Suç Duyurusu

    Türkiye Gazeteciler Sendikasının (TGS) Sputnik Türkiye bürolarında sürdürdüğü grev sekizinci gününde devam ediyor. Sendika, grev öncesinde üyelerine istifa etmeleri için baskı kuran Sputnik temsilcileri ve yöneticileri hakkında 8 Ağustos’ta suç duyurusunda bulundu.

    Suç duyurusunda yer alan isimler Sputnik İstanbul İrtibat Bürosu Müdürü Maksim Durnev, Sputnik Ankara İrtibat Bürosu Müdürü Elena Koçetkova, Sputnik Web Koordinatörü Elif Sudagezer ve Sputnik Radyo Müdürü Fethi Yılmaz.

    Cumhuriyet Savcılığına yapılan suç duyurusunda, grev ilanı asıldıktan sonra 24 sendikalı çalışanın işten atılmasının kanunlara aykırı olduğunu ifade eden TGS, Anayasa ile güvence altına alınan sendikalaşma hakkının patron temsilcileri ve yöneticileri tarafından ihlal edildiğini belirtti.

    Suç duyurusunda, işyerinde kurulan ikna odalarında temsilci ve yöneticilerin üyelere sendikadan istifa etmeleri için baskı kurduğu da ifade edildi.

    Sendikanın ayrıca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına, İletişim Başkanlığına ve RTÜK’e de ayrı ayrı şikayet dosyaları sunduğu öğrenildi.

    NE OLMUŞTU?

    TGS, iş yerlerinde çoğunluğu sağladıktan sonra Şubat 2023‘de patronla müzakereye oturdu. Müzakere süreci boyunca patron, ücretlerle ilgili hiçbir teklif vermedi. Ayrıca sendikanın ücretlerle ilgili teklifine de olumlu dönüş olmadı.

    Sendika, müzakere sürecinin tıkanması ve patronun yeni teklif sunmaması üzerine 24 Temmuz günü grev kararını ilan etti. Patronun buna yanıtı ise 24 TGS üyesini 7 Ağustos’ta işten atmak oldu.

    Patron, çıkarmalara neden olarak “ekonomik” gerekçeleri öne sürdü. Ancak işten çıkarmalardan birkaç hafta önce patronun, İstanbul’un en pahalı bölgelerinden birinde yer alan Süzer Plaza’ya, oldukça yüksek bir kira karşılığında taşınması dikkat çekti.

    17 Ağustos’tan bu yana grevde olan TGS üyelerinin üç talebi var: Atılan 24 üyenin işe iadesi, sendikal özgürlüklerin tanınması ve adil bir ücret.