Etiket: istanbul

  • İMAMOĞLU: YAPTIĞIMIZ HER İŞİ KÖTÜLEMEYE ÇALIŞANLAR VAR, AMA BİZ İŞİMİZE BAKACAĞIZ

    İMAMOĞLU: YAPTIĞIMIZ HER İŞİ KÖTÜLEMEYE ÇALIŞANLAR VAR, AMA BİZ İŞİMİZE BAKACAĞIZ

    Haber: OKTAY YILDIRIM Kamera: ADEM KARABAYIR

    İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Kartal Yakacık’taki toprak sahayı 7 ayda yenileyerek, 20 amatör spor kulübünün ve 2 bin sporcunun faydalanabileceği hale getirdi. FİFA standartlarına uygun imal edilen Yakacık Stadı’nın açılış töreninde konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Yaptığımız her işi takip eden, bir şekilde yermeye, kötülemeye çalışanlar var. Ama biz, işimize bakacağız. İddiayla söylüyorum; İstanbul’un icraatçı belediyeciliğinde tarihe geçen bir aşamaya geldik. ‘300 Günde 300 Proje’ sürecini bitirdik. Artık kronometreyi bundan sonra durdurmuyoruz. Ucu nereye gider, onu da bilmiyorum” dedi.

    İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kartal Çarşı Mahallesi’mdeki Yakacık Stadı açılış töreninde konuştu. Spor yapan çocukların ve gençlerin iyi eğitim almalarının çok önemli olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, şunları söyledi:

    “EĞİTİMLE SPORUN AYNI ANDA YÜRÜTÜLMESİ MESELİSİ ÜLKEMİZDE İHMAL EDİLMİŞTİR: Eğitimle sporun aynı anda yürütülmesi meselesi, ülkemizde ihmal edilmiştir. Ben bunu hem geçmişte sporcu olan biri olarak söylüyorum hem yönetici olarak hem de bir Belediye Başkanı olarak söylüyorum. Aslında sporla eğitimi birbirini destekler hale getirmenin dünyada çok iyi örnekleri var. Ama itiraf edelim ki ülkemizde bu, çok başarılı sürdürülemiyor. Hele hele futbol branşı, bunlardan bir tanesi. Bunun mutlaka düzeltilmesi lazım. Burada sac ayağı var; özellikle sporcular, aileleri, spor kulüpleri. Tabii ki Milli Eğitim, yani okullarımız; ilkokul, ortaokul, lise, hatta üniversite ve tabii ki tabii ki yerel yönetimler. Bu üçlünün iyi bir iş birliği, Türk sporunu hak ettiği yere getirir.

    TÜRKİYE, SPORDA HAK ETTİĞİ YERDE DEĞİL: Türkiye 90 milyona yaklaşan nüfusuyla sporda hak ettiği yerde değil. Dünya sporundaki yeri ama futbolda ama diğer branşlarda, birkaç branşı kenarda tutarsak, hak ettiği yerde değil. Bunun mutlaka önemli bir vizyona sahip hale getirilmesi şart. Burayı Kartal Belediyesi’nin ısrarlı takibi ile geçen yılın yatırım programını almıştık. 7 ayda bu stadı bitirdik. Ekim ayında başladık. Bugün hizmetinize açıyorum. Ben, emeği geçen bütün çalışma arkadaşlarımıza, Kartal Belediyesi çalışma arkadaşlarımıza, Belediye Başkanımıza ve yüklenicimize yürekten teşekkür ediyorum. Tesisimiz hayırlı uğurlu olsun.

    BURASI, ÇOCUKLARIN VE GENÇLERİN YERİ: Burası, çocukların ve gençlerin yeri. Tabii bizim yaptığımız işlerle çok ilgilenen birtakım mecralar var. Detaylarına girmeyeceğim. Ama yaptığımız her işi takip eden, bir şekilde yermeye, kötülemeye çalışanlar var. Ama biz, işimize bakacağız. İddiayla söylüyorum; İstanbul’un icraatçı belediyeciliğinde tarihe geçen bir aşamaya geldik. ‘300 Günde 300 Proje’ sürecini bitirdik. Artık kronometreyi bundan sonra durdurmuyoruz. Ucu nereye gider, onu da bilmiyorum. Ama inşallah, görev süremizin sonuna kadar göreceksiniz, İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak, tarihinin en çalışkan yönetim dönemini bizzat yerine getireceğiz. Cumhuriyet’in yüzüncü yılına yakışan bir süreci, İstanbul’da sizlerle var edeceğiz. İşte FIFA onaylı zemininde sporcularımızın keyifle kullanacağı Kartal Yakacık Stadı da bunlardan bir tanesi. Kartal olsun, İstanbul’un 39 ilçesi olsun, her ilçede kapalı spor salonlarından futbol sahalarına, yüzme havuzlarından atletizm pistlerine, jimnastikten güreşe, birçok branşa hizmet eden spor sahalarımızı tek tek yapıyoruz. Yeni temellerimizi de bu yıl içinde atacağız.

    İBB SPOR MÜDÜRLÜĞÜ VE SPOR İSTANBUL BAŞARILI İŞLER YAPIYOR: İBB Spor Müdürlüğü ve Spor İstanbul iştirakinin bu anlamda çok başarılı işlere imza atıyor. Yüzbinlerce insanımıza yüksek sayıda spor eğitimi veren kuruluşlarız. Burada özellikle çocuklarımızın gelişimine ve onların yeteneklerine göre sporcu olmalarına dönük yolculuklarına ciddi katkı sunan programlarımız da var. Spor önemli. Atatürk’ün güzel sözü gibi, gerçekten iyi sporcu; zeki, çevik ve aynı zamanda akıllı olmalıdır. Bütün çocuklarımızın, bütün gençlerimizin, yetenekleriyle beraber güzel ahlaklarıyla, centilmenlikleriyle ve eğitimdeki başarılarıyla yolları açık olsun. Hepsini kucaklıyorum. Yanaklarından öpüyorum. Hocalarımıza ve yöneticilerimize de başarılar diliyorum. Stadımız hayırlı uğurlu olsun.”

    YÜKSEL: BU TESİSLERİMİZİN SAYISI ARTACAK

    Stadın yapımında emeği geçen herkese ve İmamoğlu’na teşekkür eden Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel de konuşmasında, “Bu tesislerimizin sayısı artacak. Biz istiyoruz ki ilçelerde, yerelde, amatör spor kulüplerinin antrenman yaptığı, maç yaptığı sahalar, alternatif yerler artsın. Bu tesislerin sayısı artacak diyorum. Buradaki çocukları, gençleri, çalışma arkadaşlarımı ve tüm komşularımı gördüğüm için de mutlu olduğumu ifade ediyorum. Hizmet etmeye devam edeceğiz. Üretmeye devam edeceğiz. Çalışmaya devam edeceğiz. Umudu büyütmeye devam edeceğiz” dedi.

    Konuşmaların ardından İmamoğlu, Yüksel ve İstanbul Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu Genel Başkanı Ali Düşmez ile açılışa katılan sporcu çocuklar tarafından kesilen kurdele ile Yakacık Stadı, resmen Kartallıların hizmetine girmiş oldu. Statta düzenlenen ilk gösteri maçının başlama vuruşunu da İmamoğlu yaptı.

    STATTA, 2. VE 3. LİG MAÇLARI OYNANABİLECEK

    Mülkiyeti İBB’de olan ve 2015 yılında Yakacık Spor Kulübü’nün kullanımına verilen alanı yenileme çalışması haziran 2022’de başladı. Yapımına başlanmadan önce toprak saha olan alan, çalışmaların ardından, ‘FİFA onaylı sentetik çim’ olarak değiştirildi. Böylelikle alan, antrenman sahası olmaktan çıkarak profesyonel 3. lig ve 2. lig maçı oynanabilir hale getirildi. Tesiste, 20 amatör futbol takımı antrenman ve lig maçlarını yapabilecek. Kartal ilçesinde yer alan kulüplere ait, yaklaşık 2000 sporcu tesisten faydalanacak. Çocuk oyun alanı, 40 araçlık otopark ve 1150 metrekarelik yeşil alanın yer aldığı tesiste; futbol sahası, mini futbol sahası, basketbol sahası ve 778 kişilik tribün bulunuyor.

  • TBMM GENEL KURULU’NDA TİP’TEN “CAN ATALAY” TEPKİSİ… SERA KADIGİL: “SİLİVRİ’DE ESİR TUTULDUĞU İÇİN ŞU AN YEMİN EDEMİYOR”

    TBMM GENEL KURULU’NDA TİP’TEN “CAN ATALAY” TEPKİSİ… SERA KADIGİL: “SİLİVRİ’DE ESİR TUTULDUĞU İÇİN ŞU AN YEMİN EDEMİYOR”

    TBMM Genel Kurulu’nda 28. Dönem Milletvekili Ant İçme Töreni sürüyor. Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın ismi okunduğunda, TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, yerinden; “Silivri’de esir tutulduğu için şu an yemin edemiyor” tepkisini gösterdi.

    TBMM’de 28. dönem, milletvekili yemin töreni ile açıldı. Sıra Hatay milletvekillerine geldiğinde, tutuklu TİP Milletvekili Can Atalay’ın adı okundu. TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, yerinden; “Silivri’de esir tutulduğu için şu an yemin edemiyor” tepkisini gösterdi. Milletvekillerinin isimlerinin okunmasına devam edildi.

    TİP Milletvekilleri, Can Atalay’ın fotoğrafını, milletvekili koltuğuna koyarak, Atalay’ın milletvekili seçilmesine rağmen, tahliye edilmemesini protesto etti.

  • EŞİK: “TÜM KADIN VE EŞİTLİKÇİ ERKEK VEKİLLERE KADIN HAKLARINI YOK ETME GİRİŞİMLERİNE HAYIR DEMELERİNİN ANAYASA’NIN BİR GEREĞİ OLDUĞUNU HATIRLATIYORUZ”

    EŞİK: “TÜM KADIN VE EŞİTLİKÇİ ERKEK VEKİLLERE KADIN HAKLARINI YOK ETME GİRİŞİMLERİNE HAYIR DEMELERİNİN ANAYASA’NIN BİR GEREĞİ OLDUĞUNU HATIRLATIYORUZ”

    CEREN BALA TEKE

    Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), “Bu ülkede milyonlarca kadın, kaynağını laiklikten alan Medeni Kanun’la garantiye alınmış olan haklarını özümsemiş, 100 yıldır bu hukuk sisteminde yaşamaktadır. Hiç kimse ama hiç kimse kadınları bu haklarından vazgeçiremeyecektir.Tüm kadın ve eşitlikçi erkek vekillerine, önümüzdeki süreçte Meclis’e getirilebilecek kadın haklarını yok etme girişimlerine hayır demelerinin, edecekleri milletvekili yemininin ve Anayasa’nın bir gereği olduğunu hatırlatıyoruz” açıklamasını yaptı.

    Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), 28’inci Dönem milletvekillerine kadın haklarının korunması için çağrı yaptı. EŞİK’ten bugün yapılan yazılı açıklama şu şekilde:  

    “14 Mayıs 2023 seçimleri ile Türkiye tarihinin en kadın düşmanı meclis çoğunluğu oluştu. Kadın erkek eşitliğine karşı söylem ve uygulamalarında dozu her geçen gün artıran R. T. Erdoğan, 28 Mayıs’ta tekrar cumhurbaşkanı seçildi. Böylece laik hukuk sistemine ve kadın haklarına yönelik ciddi geriye gidişlerin gündeme geleceği (nden endişe duyulacak/ duyduğumuz) bir dönem başladı. Seçim kampanyası boyunca eğitim hakkından, çalışma ve miras hakkına dek; kadınların doğumdan ölüme sahip olduğu tüm haklar tartışmaya açıldı. Karma eğitim, seyahat hakkı, boşanma ve nafaka haklarının geri alınacağı dillendirildi. Kadın karşıtı programlar içinde yalnız kadınların sahiplendirilmesi bile yer aldı. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Şiddet Yasası karşıtı söylemler ile kadınların şiddetsiz bir yaşam hakkını korumaya yönelik tüm mevzuat ve kurumlar hedef alındı. LGBTİ+’lar seçim kampanyasının her aşamasında hedef gösterildi ve yeni Meclis’in önüne ilk işlerden biri olarak LGBTİ+ varoluşu suç haline getirmek hedefi konuldu.

    “İKTİDAR BLOĞU, MECLİS’TE BU POLİTİKALARI AÇIKÇA DESTEKLEYİP SAVUNACAK VEKİLLER SEÇTİRDİ”

    İktidar bloğu, mecliste bu politikaları açıkça destekleyip savunacak vekiller seçtirdi. Yeni meclis daha yemin töreni bile yapılmadan, bir vekilin 3 eşli olmasıyla gündem oldu. Yeniden Refah Partili bu vekil YRP’nin seçim öncesinde bir seçim vaadi olarak topluma sunduğu, kadınları erkeğe tabi, itaatkâr hizmetkarlar olarak konumlandıran hukuk anlayışının sembolü oldu. AKP’nin iktidarı boyunca adım adım fiilen yürürlüğe koyduğu paralel dini hukukun, 28. Dönem Meclisi’nin ana gündemi olacağı, Hüda-Par seçim vaatlerinde açıkça dile getirildiği gibi meclis çatısı altında çok hukukluluğun tartıştırılacağı şimdiden görülüyor.

    “EL ZİNASI, GÖZ ZİNASI GİBİ UYDURULMUŞ KAVRAMLARLA KADINLARIN KAMUSAL ALANDA GÖRÜNMESİ BİLE ZİNA KAVRAMINA EKLENEBİLİYOR”

    2015 yılında, Anayasa Mahkemesi’nin Türk Ceza Kanunu’ndaki resmi nikah olmaksızın dini nikah yapanlara veya yaptıranlara ceza getiren hükmünün iptal edilmesi, erkek çok eşliliğinin ve çocuk yaşta evlendirmelerin yani çocuk cinsel istismarının önünün açılması için en kritik adımlardan birisiydi. Bunu 2017 yılında müftülük nikahının yasallaştırılması izledi. Bugün Yeniden Refah Partisi ve HÜDA-PAR gibi partilerin seçim propagandalarına ve mesajlarına baktığımızda zinanın suç haline getirilmesi, flörtün yasaklanması gibi vaatlere rastlıyoruz. Genelde sadakatsizlik yapanlar erkekler olduğu için kadınlar zinanın yeniden suç olması talebini yanlış yorumlayıp, sadakatsiz kocaların cezalandırılacağını sanarak destekleme eğilimine giriyorlar. Oysaki, İslam’ın bu çarpıtılmış yorumlarında aslında erkeğin zinası diye bir suç pek yok. 4 eşe kadar dini nikahlı, 4 eşten sonra ise sınırsız sayıda kadınla nikahsız olarak evlenmeye hakkı olduğunu düşünen bir erkekler iktidarı ile karşı karşıyayız. Erkekler açısından zina ancak bir başka erkeğin mülkü addedilen kadınlarla birliktelik halinde söz konusu. Kadınların zina yapmış sayılması için cinsel beraberlik bile gerekmiyor; el zinası, göz zinası gibi uydurulmuş kavramlarla kadınların kamusal alanda görünmesi bile zina kavramına eklenebiliyor. Öte yandan idam cezasının geri getirilmesi talepleri yükseltilirken, kadınlar için de zina iddiasıyla recm cezasının da altyapısı, en azından psikolojik ortamı oluşturulmaya çalışılıyor.

    “ÇOCUK CİNSEL İSTİSMARININ VE ÇOCUK YAŞTA EVLENDİRMELERİN ÖNÜ AÇILIYOR”

    Erkek çok eşliliği meselesi, çocuk cinsel istismarı ile de doğrudan doğruya ilişkili bir kavram. Çünkü Türkiye kadın hareketinin on yıllardır mücadelesini verdiği gibi, çocuklarla cinsel ilişki yaşı ve evlilik yaşı konusunda bu ülkenin bir kısım muhafazakâr ve dinbazları tarafından İslam dininde kız çocukları için 9, erkek çocukları için 12 yaşta evlilik meşruymuş gibi gösterilerek çocuk cinsel istismarının ve çocuk yaşta evlendirmelerin önü açılıyor. Erkek çok eşliliği ile çocuk cinsel istismarının iç içe olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bunun çok acı sonuçlarından birisi yoksullaştırılmış ailelerin ve sığınmacıların kız çocuklarının ikinci, üçüncü veya dördüncü eş olarak alma furyasıdır. Bu gerçeği hiç kimse görmek ve dillendirmek istemiyor.

    “KADINA ŞİDDETİN OLAĞAN BİR OLGU OLDUĞUNU KABUL ETTİRMEYE ÇALIŞIYORLAR”

    Yeni mecliste oluşan eşitlik karşıtı erkek ittifakı, önümüzdeki yasama döneminde kadın ve kız çocuklarının hayatlarının daha çok tartışılacağı, kadınları ve çocukları babalarının ve kocalarının ‘mülkü’ olarak tanımlayan ve onlardan gelecek her türlü ekonomik, fiziksel, cinsel, duygusal şiddeti hoş gören ve buna devletin müdahale etmeyeceği bir toplum yaratmak istiyorlar. Onun için İktidar bloğuna mensup öncelikle erkek milletvekilleri seçim sürecinde İstanbul Sözleşmesine dair 6251 sayılı uygulama kanunun bile ortadan kaldırılması, 6284 sayılı şiddet yasasının lağvedilmesi gibi taleplerle ortaya çıkmaktan, bunları topluma seçim vaadi olarak sunmaktan çekinmediler. Arzu edilen toplum, gücü gücü yetene; hiçbir sınırlama, müdahale, ceza ve yaptırım olmaksızın şiddet uygulayabildiği bir toplum. Kadına şiddetin olağan bir olgu olduğunu kabul ettirmeye çalışıyorlar. Yeni meclisteki tüm siyasi görüşlerden kadın vekillere çok önemli görevler düşüyor. Ve tabii ki bu ülkenin kadınları ve çocuklarına böylesi bir hayatın layık görülmesine itirazı olan eşitlikçi erkek vekillere de.

    “YASALARA DOKUNMAYIN UYGULAYIN”

    Çok iyi bilinmelidir ki; başka seçenek bırakılmamış, zorla ikna edilmiş tek tük kadınların çok eşliliği onaylayan beyanlarına bakılarak erkek çok eşliliği ve çocuk yaşta evlilik adı altında çocuk cinsel istismarı meşrulaştırılamaz. Bu ülkede milyonlarca kadın, kaynağını laiklikten alan Medeni Kanun’la garantiye alınmış olan haklarını özümsemiş, 100 yıldır bu hukuk sisteminde yaşamaktadır. Hiç kimse ama hiç kimse kadınları bu haklarından vazgeçiremeyecektir. Tüm kadın ve eşitlikçi erkek vekillerine, önümüzdeki süreçte meclise getirilebilecek kadın haklarını yok etme girişimlerine hayır demelerinin, edecekleri milletvekili yemininin ve Anayasa’nın bir gereği olduğunu hatırlatıyoruz. Yasalara dokunmayın uygulayın.”

     

  • “SAS HOLDİNG” SORUŞTURMASINDA 11 İLDE ORTAK OPERASYON: 50 GÖZALTI

    “SAS HOLDİNG” SORUŞTURMASINDA 11 İLDE ORTAK OPERASYON: 50 GÖZALTI

    İstanbul Ataşehir’de bulunan SAS Holding’in yönetim kurulu üyesi Sibel Koçan’ın öldürülmesi ve şirket yöneticisi olan eski eşi Süleyman Aydın’ın intihar ederek hayatını kaybetmesinin ardından; binlerce kişinin dolandırıldığı iddiasıyla başlatılan soruşturmada, 71 şüphelinin yakalanması için İstanbul merkezli 11 ilde operasyon başlatıldı. 50 şüpheli gözaltına alındı. 

    İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Ekonomik Suçlar Büro Amirliği görevlilerince İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının koordinesinde yürütülen “Suç İşlemek Amacı İle Örgüt Kurma, Yönetmek Veya Üye Olmak, Nitelikli Dolandırıcılık” suçları kapsamında; saadet zinciri sistemiyle üyelerinin dolandırıldığı iddiasıyla SAS Holding’le ilgili soruşturma 2021 yılında başlatılmıştı.

    Söz konusu şirket hesaplarındaki tutarsızlıklar, MASAK raporlarına da yansıyan yöneticilerin kendi aralarındaki büyük para transferlerin belirlenmesi ile 71 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. 

    Savcılık talimatıyla harekete geçen İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, bu sabah 11 ilde eş zamanlı operasyon başlattı. Düzenlenen operasyonlarda şu ana kadar 50 şüphelinin yakalandığı bildirildi. Diğer şüphelilerin yakalanması için çalışmaların devam ettiği, yakalanan 50 kişinin emniyete götürüldüğü öğrenildi.

    Söz konusu holdingin sahibi Süleyman Aydın 2021 yılında intihar etmiş, yönetim kurulu üyesi Sibel Koçan, 25 Haziran 2021’de öldürülmüştü. 

     

  • İSKİ’NİN 2022 YILI FAALİYET RAPORU ONAYLANDI

    İSKİ’NİN 2022 YILI FAALİYET RAPORU ONAYLANDI

    İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’nün (İSKİ) 2022 yılı Faaliyet Raporu Mayıs ayı Olağan Genel Kurulu’nda onaylandı.

    İSKİ’nin mayıs ayı Olağan Genel Kurulu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Saraçhane’deki Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. Toplantıda İdarenin 2022 yılı Faaliyet Raporu, Denetçi Raporları ve Mali Raporları kabul edildi. Toplantının ardından değerlendirmelerde bulunan İSKİ Genel Müdürü Dr. Şafak Başa alınan kararların İstanbul halkı ve kurumları açısından hayırlı olması dileğinde bulundu.

    İSKİ’nin yaptığı yatırımlar hakkında da açıklamalarda bulunan Genel Müdür Başa şunları söyledi:

    “DAHA FAZLA HAM SU ALABİLMEK İÇİN DE YATIRIMLARIMIZI TAMAMLADIK: Geçtiğimiz yıl 102 km yeni içme suyu şebekesi ve 22 km isale hattı yapılmıştır. Bunun yanında İstanbul geneli için 200 km içme suyu şebeke ve 36 km yeni isale hattı projesi hazırlanmıştır. Kağıthane’ye getirilen Melen suyunu Avrupa Yakası’nın batısına kadar ulaştıracak Kâğıthane-Bahçelievler-Sefaköy İçme Suyu Tünelinde çalışmalarımıza hızla devam ediyoruz. Tünelin 13.450 metrelik kısmında kazı çalışmaları tamamlandı. Melen’den günlük 500 bin metreküp daha fazla içme suyu temin edebilmek için 3. Aşama Terfi Merkezi’ni tamamladık ve hizmete aldık. Yine Ömerli Barajı’ndan Cumhuriyet İçme Suyu Arıtma Tesisi ’ne daha fazla ham su alabilmek için de yatırımlarımızı tamamladık.

    SU KAYIP VE KAÇAKLARIYLA DA ETKİN MÜCADELE DEVAM ETTİK: İçme suyu yatırımlarının bunlarla sınırlı değil.   Şile’nin yaz aylarında artan su ihtiyacının karşılanması için 20.000 m³/gün kapasiteli ultrafiltrasyon içme suyu arıtma tesisinin inşasını tamamlayarak hizmete aldık. Yine Taşoluk İçme Suyu Arıtma Tesisine ilave olarak 50.000 m3/gün kapasiteli 2. kademenin inşa edilmesiyle tesis kapasitesini 100.000 m³/güne çıkarttık. İstanbul Havalimanı çevresinin artan su ihtiyacını karşılayacak olan 120.000 m³/gün kapasiteli Terkos İçme Suyu Arıtma Tesisi inşa çalışmalarına hızla devam ediyoruz. Ayrıca Gelecekte şehrin artan su ihtiyacını karşılamak üzere planlanan ve Melen suyunu arıtacak olan Cumhuriyet İçme Suyu Arıtma Tesisi 2. kademesinin inşası için proje çalışmalarını tamamladık. Bu kapsamda dış finansmanın teminine yönelik gerekli zemini oluşturduk. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın onayı halinde süreci başlatmış olacağız. İçme suyu yatırımlarına devam ederken su kayıp ve kaçaklarıyla da etkin mücadele devam ettik. Uyguladığımız projeler sayesinde 2022 yılında kayıp oranını %19,45’e düşürmeyi başardık; böylece son üç yılda 60 milyon metreküp suyu kazanmış olduk.

    İSTANBUL BOĞAZI’NIN ÇAMURDAN KORUNMASINA ÖNEMLİ DERECEDE KATKI SAĞLANDI: İdaremiz 2022 yılında 1 milyar 500 milyon metreküpe yakın atık suyu arıttı. Şehrimizde oluşan atık sular, 201 km atık su tüneli, 1.220 km atık su kolektörü ve 16.990 km uzunluğundaki atık su şebeke hattı ile toplanarak atık su arıtma tesislerine ulaştırılıyor. 2022 yılında 90 adet atık su arıtma tesisimizde yaklaşık 1 milyar 484 milyon metreküp atık suyu arıttık. Bunlarla birlikte atık su arıtmada yüzde 100 biyolojik ve ileri biyolojik arıtma hedefiyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 2022 yılı çok önemli atık su yatırımlarının tamamlandığı bir yıl oldu. Tuzla İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi 1. ve 2. kademesine ilave olarak, 400.000 m³ /gün kapasiteli 3. Kademesini hizmete açtık. Bu sayede tesisin toplam kapasitesi 650.000 metreküp/güne çıkartıldı ve tesis 2,6 milyon nüfusa hizmet verebilecek kapasiteye erişti. Ön arıtma tesislerinin biyolojik atık su arıtma tesislerine dönüştürülmesi kapsamında ise 600 bin metreküp/gün kapasiteli Baltalimanı Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisinin inşası da tamamlandı. Bu sayede İstanbul Boğazı’nın çamurdan korunmasına önemli derecede katkı sağlandı.

    İLLER BANKASINA YAPTIĞIMIZ KREDİ BAŞVURUSUNUN OLUMLU YANITLANMASINI BEKLİYORUZ: Atık su arıtma yatırımlarımız bunlarla sınırlı değil. 600 bin m³/gün kapasiteli Yenikapı Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisinin Anıtlar Kurulu onay süreciyle birlikte en kısa sürede inşasına başlanacaktır. Diğer taraftan Melen İçme Suyu Havzasını atık su tehdidinden korumak için 9.000 m³/gün kapasiteli Cumayeri İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi inşasına devam etmekteyiz. Paşaköy 3. kademe, Ambarlı 2. kademe ve Başakşehir gibi yeni ileri biyolojik atık su arıtma tesislerinin inşası için de proje ve kredi temin çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bilhassa Ambarlı 2. Kademe için İller Bankasına yaptığımız kredi başvurusunun olumlu yanıtlanmasını bekliyoruz.

    HER KURBAN BAYRAMI’NDA BOĞAZIN KANA BULANMA GÖRÜNTÜLERİNE SON VERDİK: İstanbul’un geçmişten gelen ve geçmişte çözüm üretilememiş sorunlarını bir bir çözdük. Taşkın riskinin bunlar içinde önemli bir yer. Her yağışta Üsküdar Meydanı’nda yaşanan sel baskınlarının önüne geçmek için inşa edilen Çavuşdere ve Bülbüldere Yağmur Suyu Tüneli çalışmaları tamamlandı.  Fatih ilçesinde Vatan Caddesi, Aksaray Meydanı, Unkapanı Alt Geçidi ve Namık Kemal Caddesi’nde yoğun yağışlarda yaşanan su baskınlarına son vermek için Unkapanı Yağmur Suyu Tünelinin inşası devam ediyor. Yine Fatih ilçesinde atık su ve yağmur suyu ayrımı için Aksaray-Vatan Caddesi arası yağmur suyu tüneli çalışmaları sürdürülmekte olup; Samatya Yağmur Suyu Tüneli’nin de yapımına başlayacağız. Ayrıca Büyükçekmece, Avcılar, Esenyurt, Beşiktaş, Şişli, Sarıyer, Esenler, Küçükçekmece, Sultangazi, Bakırköy, Kağıthane, Üsküdar, Kadıköy, Kartal, Tuzla, Pendik, Sultanbeyli ve Şile ilçelerinde sağanak yağışlar sonrasında yaşanan su baskınlarını sonlandıracak atık su, yağmur suyu ve dere ıslah çalışmaları yapılıyor. Ayrıca İstavroz Atık Su Tüneli ile her Kurban Bayramı’nda boğazın kana bulanma görüntülerine son verdik.

    DERELERİ ISLAH ETMEKLE KALMIYOR, ISLAH EDİLEN DERELERDE PEYZAJ ÇALIŞMASI DA YAPIYORUZ: İstanbul’un derelerinde de yoğun bir çalışma yürütüyoruz.  2022 yılında 11 kilometreyi aşkın dere ıslahı gerçekleştirdik derelerden 1 milyon metreküpe yakın katı atığı temizledik. Dereleri ıslah etmekle kalmıyor, ıslah edilen derelerde peyzaj çalışması da yaparak halkımız için yeni yaşam vadileri oluşturuyoruz. 2022 yılında Beylikdüzü Kavaklıdere Yaşam Vadisi 3. , 4. ve 5. Etapları, Tuzla Hacet Deresi 1. Etap ve Büyükçekmece Serinpınar Parkı tamamlanıp halkımızın hizmetine sunuldu. Tuzla, Çekmeköy, Sancaktepe ve Beşiktaş ilçelerinde de yaşam vadisi çalışmalarımız devam ediyor.

    DEPREMDE KULLANILACAK YENİ LOJİSTİK MERKEZLERİMİZİN İHALE SÜREÇLERİ DE DEVAM EDİYOR: İdaremizin tesis ve altyapısının depreme dayanıklılık testlerini gerçekleştirdik. Bu çalışmalardan elde edilen veriler doğrultusunda gerçekleştirilecek projeler için 2023 yılı İSKİ Yatırım Programında ödenek ayırdık. Depremde kullanılacak yeni lojistik merkezlerimizin ihale süreçleri de devam ediyor. Ayrıca Büyükçekmece, Alibey ve Ömerli barajlarının rehabilitasyonu projesi kapsamında DSİ ile protokol imzaladık. Son üç yılda üç katına çıkardığımız güneş enerji santrali kapasitesini 2023 yılında yeni ihalesini yaptığımız yatırımlarla yaklaşık 10 MW’a çıkartacağız. Yine Dijital Fatura uygulamasına çok önem veriyoruz. Dijital Fatura kullanan abone sayımız 355 bini aştı. Çevre dostu bu uygulama sayesinde daha az kâğıt kullanarak daha fazla ağacın varlığını koruyoruz. Online işlem oranımız da yaklaşık %40 seviyesine ulaştı. Tüm abonelik işlemleriyle ilgili hizmetlere www.iski.gov.tr internet adresi üzerinden kolaylıkla ulaşılabiliyor”

    Genel Müdür Şafak Başa çalışmalarını İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun çizmiş olduğu İstanbul Vizyonu doğrultusunda sürdürdüklerini belirterek sözlerini Başkan İmamoğlu, İBB Meclis Üyeleri ve İSKİ çalışanlarına teşekkür ederek sonlandırdı.

     

  • ESKİŞEHİR’DE ERKEK ARKADAŞI TARAFINDAN ÖLDÜRÜLEN TUĞÇE CAN’IN ANNESİ EMİNE CAN: “BEN HER GÜN ÖLÜYORUM”

    ESKİŞEHİR’DE ERKEK ARKADAŞI TARAFINDAN ÖLDÜRÜLEN TUĞÇE CAN’IN ANNESİ EMİNE CAN: “BEN HER GÜN ÖLÜYORUM”

    MELTEM KARAKAŞ

     

    Eskişehir’de oturduğu apartmanın girişinde bıçaklanarak öldürülen Tuğçe Can’ın annesi duruşma öncesinde gözyaşlarına boğuldu. Anne Emine Can, “Ben her gün ölüyorum onlar da orada ölsünler. Adalete sonuna kadar güveniyorum. En ağır ağırlaştırılmış cezayı alacak” dedi.

    Eskişehir’in Yenibağlar Mahallesi’nde 12 Ocak sabahında işe gitmek için evinden çıkan Tuğçe Can (25), bir buçuk aydır görüştüğü erkek arkadaşı Onur K. (22) tarafından oturduğu apartmanın girişinde bıçaklanarak öldürülmüştü. Eskişehir Adliyesi 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşma öncesi adliye önünde açıklama yapan anne Emine Can ve baba Bekir Can, gözyaşlarına boğuldu. Anne Can, zanlının en ağır cezayı almasını istediklerini ifade etti.

    “TUĞÇE’NİN AİLESİ VE YAKINLARI ASLA YALNIZ YÜRÜMEYECEK”

    Duruşma öncesinde Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu adına açıklama yapan Berfin Ercan şunları söyledi:

    “25 yaşındaki Tuğçe Can, birlikte olduğu Onur Kaya tarafından, evinin apartman girişinde bıçaklanarak ve boğazı kesilerek öldürüldü. Kadın cinayetlerinin, şüpheli kadın ölümlerinin ve tüm toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin karşısında mücadelemizi her yerde sürdürüyoruz. Nasıl ki bugün Tuğçe Can davasında adalet için buradaysak, kadın cinayetlerini durdurmak, şüpheli kadın ölümlerini açığa çıkarmak için mücadelemizi sürdüreceğiz. Tuğçe ve öldürülen tüm kadınlar için adaleti sağlatacak, kadın cinayetlerini durduracağız. Tuğçe’nin ailesi ve yakınları asla yalnız yürümeyecek.

    “KADINLARI KORUMUYORLAR”

    Bizler her gün kendi hayatlarımıza dair kararlar vermek istediğimiz için şiddete maruz bırakılırken, öldürülürken İstanbul Sözleşmesi’nden tek gecede hukuksuzca imza çekenleri, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na hukuksuzca kapatma davası açanları, görevini yapmayıp kadınları korumayanları, seçim pazarlığı için 6284’ü tartışmaya açanları, kadın düşmanı ittifak kuranları, çocuk istismarını aklamaya çalışanları göndereceğiz. Seçimlerde kadın düşmanlarının parlamentoda çoğunluk kazanmasının ardından kadınlar umutsuzluğa kapılıp kenara çekilmeyi değil, mücadeleye daha sıkı sarılmayı seçti. Seçimlerin ardından bugüne dek binin üzerinde kadın, mücadelemize katıldı. Kadın Meclislerinde örgütlenen kadınlar, kadın düşmanlarına geçit vermeyecek ve hiçbir kadın asla yalnız yürümeyecek.

    ACILI AİLE GÖZ YAŞLARINA BOĞULDU

    Anne Emine Can ise şunları söyledi:

    “Bu 3. mahkeme. İnşallah iyi bir sonuçla çıkarım. İnşallah ağırlaştırılmış müebbet olur. Benim çocuğum 6. ayına girdi. O yıllarca orada ağırlaştırılmış bir şekilde yatsın istiyorum. Başka Tuğçeler ölmesin istiyorum. Herkes benim yanımda. Bu beni mutlu ediyor ama ben her gün ölüyorum. Onlar da orada ölsünler. Ve ben buradan onların avukatına da seslenmek istiyorum. Bu cani yaratığı ne deyip de savunuyor. Ben bunu çok merak ediyorum. Ben adalete sonuna kadar güveniyorum. En ağır ağırlaştırılmış cezayı alacak. Benim içim bir nebze de olsa rahatlayacak.”

    Elinde kızının fotoğrafıyla Adliye önüne gelen baba Bekir Can ise konuşmakta zorlandı. Acılı aile gözyaşları içinde birbirine sarılarak adliyeye girdi. Duruşma devam ediyor. 

     

     

  • Ertuğrul Özkök Yazdı: Uğur Dündar’ın Ağabeyi Kim

    Ertuğrul Özkök Yazdı: Uğur Dündar’ın Ağabeyi Kim

    Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Cumhur ittifakının adayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın kazanmasının ardından muhalif cenahta tartışmalar arttı. Gazeteci Ertuğrul Özkök bu tartışmaları dünkü köşe yazısında ele aldı. Özkök, seçimlerden sonra ilk aradığı kişinin Yılmaz Özdil olduğunu belirttikten sonra bugünlerde ‘muhalif gazeteci’ olmanın zor olduğunu anlattı.

    Özkök’ün yazısı şöyle:

    SEÇİM SONRASI YILMAZ ÖZDİL’DEN İTİRAF:“ EN BÜYÜK HATAM ŞUYDU”

    Herhalde iflah olmaz şeytanım dürttü, seçim gecesi bir sakinleştirici alıp uyuduktan sonra sabah Yılmaz Özdil’i aradım.

    Neden aradın diye sorarsanız hiç öyle bir nedeni yok.

    Öylesine yani…

    O sabah çevremde herkes herkesi öylesini arıyordu, ben de birini arayayım dedim.

    Bir tür kaybetmişler dayanışması diyebilirsiniz.

    “YILMAZ NASILSIN” DİYE SORDUM “TUHAF AMA” DİYE CEVAP VERDİ

    Yılmaz, Meral Akşener olayında farklı tavır alan gazetecilerden biriydi ve ondan sonra yazarlıktan ayrıldı.

    Oy vermek için İstanbul’a gelmiş.

    “Nasılsın” diye sordum…

    “Tuhaf bir şey çalışmıyorum ama bugünlerde mutluyum” dedi.

    Yanlış anlamayın seçim sonuçlarından dolayı mutlu değil.

    Seçimden önceki ruh halini anlatıyordu.

    İŞSSİZ BİR GAZETECİNİN GURURLU BİR MAĞDURİYETİ OLUR BE ARKADAŞ

    İşssiz bir gazeteci…

    Sosyal medyada gördüğüm bütün işsiz gazetecilerde gururlu bir mağduriyet okuyorum.

    Adeta övünüyorlar bu halleriyle…

    Şimdi karşımda işsiz olduğu için mutlu hissettiğini söyleyen bir gazeteci var.

    Doğrusu aynı durumda olup da mutlu olan tek kişi benim diye düşünüyordum meğer yalnız değilmişim.

    MEĞER HAYATINDAKİ EN BÜYÜK HATASI ÇALIŞMAKMIŞ

    Hadi, ben emeklilik yaşındaki işssiz gazeteci olduğum için anlaşılabilir bir durumdu.

    Yılmaz ise daha genç.

    Arkasından daha da ilginç bir şey söyledi.

    “Hayatım boyunca yaptığım en büyük hatayı fark ettim…”

    Merak ettim “Neymiş” dedim.

    “Çalışmakmış” cevabını verdi…

    “Meğer hayatımdaki en büyük hatam çalışmakmış” diye tekrarladı cümlesini…

    YILMAZ ŞAKA MI YAPIYORYOKSA BİR GERÇEKLİK VAR MI

    Herhalde anlamışsınızdır, kendimizi rahatlatmak için gülerek ve espiri yaparak konuşuyorduk.

    Tabi ki işsizlik iyi bir şey değildir ve işssiz gazeteci arkadaşlarımız için ikimiz de çok üzülüyoruz.

    Üzüntümüzü atmanın bir yolu da kendimizle dalga geçmek.

    Yine de kendi içimden, yani ‘Bana göre”, altını çizerek tekrar söyleyeyim, ‘Sadece bana göre, bir sorgulamayı paylaşayım.

    Bu sözlerde bir gerçeklik payı da olamaz mı?

    Siyaset yazmanın, yazabilmenin sınırları iyice daraldığında, “Çalışmamak”, dolayısıyla “Yazı yazmamak” mutluluk olmasa bile bir şans haline dönüşemez mi?

    Kendi payıma son yıllarda bu duyguyu çok yaşadım.

    Çünkü siyasetin “Erdoğan’a vurmak” ile “Erdoğan’ı övmek arasında sıkıştığı günlerde yazma dediğimiz eylemin çocuk havuzunda veya onlarca metre yürüseniz de bir türlü diz boyunu geçmeyen sığ bir denizde yüzme mecburiyetine dönüşmesi bana da çok bunaltıcı geldi.

    Tıkılmak istendiğim bir yankı odasında, kendimi, sadece alkış ve yuhalama hakkına sahip bir gladyatör seyircisi, bir amigo gibi hissettim.

    Okyanuslara açılmak isteyen bir insanın, çocuk havuzunda veya onlarca metre yürüdüğünüz halde bir türlü diz boyunu geçmeyen sığ sularda yüzmeye mahkum edilmesi gibi bir duyguydu bu…

    Kendi yarattığımız fanatik ve holiganlaşmış bir okuyucu ve izleyici ile tuhaf bir ilişki…

    İki tarafın da memnun olduğu bir tür öfke ve umut ticareti…

    BAZEN KONFOR ALANINDA KALMAK İYİDİR, EMNİYETLİDİR

    Seçim sonrasında da çok farklı bir duygu içinde değilim.

    Düşünün bugün için de Kılıçdaroğlu’nun istifa etmesini yazmaktan başka kaç konu kalıyor ki bir yazara…

    Beklenen ve istenen duygu ekseriyeti bu değil mi…

    Oysa bana göre, Ecevit dışında bugüne kadar görmediğim ölçüde başarılı, umut veren, pozitiv bir kampanya yaptı…

    Neyse ağır ve tehlikeli mevzular bunlar…

    Toplumun yarısının derin bir düşkırıklığı yaşadığı şu günlerde , sahip olduğumuz tek lüks, bu çok küçük konfor alanımız…

    O üç beş metre duygu alamızı “Olağan bir şüpheli” olarak tarumar etmeyeyim.

    Bazen sığ sularda kalmak emniyetlidir.

    BİLİYORUM ALLAHIN VERDİĞİ ZEKA ONU RAHAT BIRAKMAZ

    Yılmaz’la güzel, neşeli ve arkadaşça dertleşmeye döneyim.

    Yılmaz’ı çok iyi tanıyorum…

    Çalışmadan duramaz. Allahın ona verdiği zeka ve yetenek onu rahat bırakmaz. Eminim bir kitap üzerinde çalışıyordur.

    Ama şu sıralarda kurumsal bir yerde yazıyor olmamanın verdiği rahatlığı da hissettim.

    BUGÜNLERDE MUHALİF KANALLARDA KONUŞAN KAFA OLMAK İSTEMEZDİM

    Biliyorum hiç zamanı değil, ama yine de her türlü riski alarak kendi etrafımla biraz dalağa geçeyim.

    Durumu Yılmaz Özdil kadar kolay olmayan arkadaşlarımız var.

    Bugünlerde özellikle kendini “Muhalif” olarak tanımlayan bir medya kuruluşunda çalışmak kolay bir şey değil.

    Hele hele aylardır iktidarın değişeceğine inanarak, seçim sonucunu görmeden, ekrandan parmak sallayarak “hesaplaşmadan”, “Kadrolaşmadan” söz eden, kendilerine medyanın zirvelerinde makamlar dağtırıkken, bazılarını da kovan konuşan kafalar için zor günler.

    KONUŞAN KAFA VE YUTÜPÇÜ ARKADAŞ ÜZÜLME; HERŞEYDE BİR HAYIR VARDIR

    İçimdeki şeytan yeniden dürttü. Onları da arayıp biraz moral vereyim dedim.

    Mesela Halk TV’de Ayşenur Aslan’ arayıp konuşmak geldi içimden.

    Sadece “Arkadaşlar üzülmeyin her şeyde bir hayır vardır” demek istedim.

    Aynı şeyi Ayşenur’la birlikte program yapan, Şirin Payzın, Emin Çapa; KRT ve Tele1 ekranında bir çok arkadaşa ve “Yutüpçüye” de söylemek istedim…

    Ha bu arada gerçekten sevgili dostum Fazıl Say’a da unutmadım.

    Neden mi?

    Onu da anlatayım.

    ARKADAŞLAR SEÇİMİ KAYBETTİNİZ AMA BÜYÜK KORKUNUZU YENDİNİZ

    Son zamanlarda bu arkadaşların “Haklı J” bazı endişeleri vardı.

    Özellikle Ekrem İmamoğlu, beni ve Nagehan Alçı’yı Karadeniz gezisine davet ettikten sonra çok kaygılandılar.

    “Yine bunlar mı medyanın başına geçecek” diye günlerce kabus dolu geceler geçirdiler ekranlarda.

    Yani Erdoğan gitmişti ve biz eskiler ve bazı yeniler yeniden medyanın başına geliyorduk…

    Bu arkadaşlara hiç istemeden bu kadar büyük bir anksiyete verdiğim için kendimi çok suçlu hissediyordum.

    Önceki akşam belki de ilk defa huzurlu bir uyku uyudular sanıyorum.

    Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimi kazandı ve böylece bizim medyaya dönüş ihtimalimiz kalmadı.

    Zaten öyle bir niyetim yoktu ama, olmayan niyetim de yokoldu…

    KEŞKE DAHA ÖNCE AYŞENUR’U ARAYIP ŞUNU SÖYLESEYDİM

    O günlerde özellikle, Ayşenur’u arayıp, onları rahatlatmak için şunu söylemeyi çok istedim:

    “Ayşenurcuğum ben 8 Nisan günü 76 yaşıma girdim. Yahu bu yaştan sonra nereye geleceğim? Ben bir yere gelmiyorum, tam aksine gidiyorum…”

    Sırf rahatlasınlar, uykularını kaçıran bir korkudan kurtulsunlar diye aramayı düşündüm.

    Ama kendilerini öylesine bir iktidar şehvetine kaptırmışlardı ki, “Hadi şimdi o pazu gösterme keyiflerini bozmayayım” dedim.

    Neyse Cumhurbaşkanı Erdoğan yerinde kaldı…

    Ben de bu yaşımda istemeden onların kabusu olmaktan kurtuldum.

    Artık rahat olun arkadaşlar…

    AHH RAHMİ TURAN’A “RAHMİ ABİ” DİYEN UĞUR GİBİ OLABİLSEYDİM

    Ama çok da rahat olmasınlar. Medyada eskilerden başka çok ciddi rakipleri de var.

    Mesela Uğur Dündar…

    Geçen akşam Sözcü TV’de bir tartışmayı izliyordum, baktım Uğur, Rahmi Turan’a “Rahmi abi” diye sesleniyor.

    Uğur 80, “Rahmi abi” 84 yaşında…

    Eee onun gibi zinde, enerjik ve iddialı olursan tabii ki “Rahmi abi” deme hakkın olur.

    Üstelik Yılmaz Büyükerşen Eskişehir’deki müzede Uğur’un öyle başarılı bir balmumu heykelini yaptı ki, vallahi aslından bile iyi oldu.

    Yani Allah geçinden versin Uğur’un başına bir şey gelse, Allah ona da geçinden versin Müjdat Gezen onun balmumu heykelini karşısına oturtur programlara devam eder.

    Vallahi kimse anlamaz, iyi de reyting yaparlar.

    ALLAH MUHALİF KANALLARDAKİ KONUŞAN KAFALARI SEVİYOR

    Yine de şunu söyleyeyim.

    Allah muhalif kanallarda her gece konuşan kafaları seviyor.

    Maazallah Kılıçdaroğlu kazansaydı ne yapacaklardı?

    İktidara ve yandaşlarına parmak sallamaktan başka bir şey bilmeyen, konuşmayan bu iş sahibi gazeteci arkadaşlarımızın hali ne olacaktı?

    Benim gibi “Memleketin bunca meselesi varken, şaraptan, aşktan bahseden” lüzumsuz bir kişi de olamayacaklarına göre…

    Erdoğan’ın kazanması onları iki şeyden korudu…

    Bir yandan Nagehan ve benim medyanın başına geçme kabuslarından kurtuldular.

    Bir yandan da daha 5 yıl ekmeklerini her akşam iktidara vurarak kazanmaya devam edebilirler.

    BEYAZ BALİNA AYDIN İŞSİZ MUTLU GAZETECİLER KULÜBÜ

    Yılmaz Özdil ve ben, bir zamanlar Karadeniz’de ortaya çıkıp, durup dururken ve hiçbir nedeni yokken gülen, kahkaha atan Beyaz Balina Aydın gibi mutluyuz.

    Çalıştığımız bir kurum yok ama elimizde “Aylaklığa Övgü” kitabı ile eğlenip gidiyoruz işte…

    Tek şikayetim Tansu’dan…

    Urla’ya giderken beni arabaya almadı.

    Çünkü ona “Umursamazlık hakkımdan” söz ediyordum, bugüne kadar hiç duymadığım ağır bir söz söyledi ve tek başına arabaya atlayıp Urla’ya gitti.

    Ben de nedensiz yere mutlu olan “Beyaz Balina Aydın İşsiz Gazeteciler Kulübü’nü” kurmaya karar verdim.

    Şu anki en büyük mutluluğum, muhalif medyadaki dürüst gazeteci arkadaşlarımın, benim dönme ihtimalimin yarattığı stresten kurtarmış olmanın verdiği duygu…

    Neticede, onların mutluluğu benim mutluluğumdur…

  • ERDOĞAN LEHİNE TEZAHÜRAT YAPAN ÇOCUĞA EKMEK VERMEDİĞİ İDDİA EDİLEN FIRIN SAHİBİ GÖZALTINA ALINDI

    ERDOĞAN LEHİNE TEZAHÜRAT YAPAN ÇOCUĞA EKMEK VERMEDİĞİ İDDİA EDİLEN FIRIN SAHİBİ GÖZALTINA ALINDI

    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, dün Sultangazi’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan lehine tezahürat yapması nedeniyle bir çocuğa ekmek vermediği ve çocuğun yakınlarını da bıçakla tehdit ettiği iddia edilen fırın sahibi şüpheli K.Y.’nin hakkında açılan soruşturma çerçevesinde gözaltına alındığını duyurdu.

    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın verdiği bilgilere göre, 29 Mayıs günü Sultangazi ilçesinde işlettiği fırından ekmek almak isteyen çocuğa, Cumhurbaşkanı Erdoğan lehine tezahürat yapmasını gerekçe göstererek ekmek satmadığı ve durumu sormak için gelen çocuğun yakınlarına da bıçak gösterip tehdit ettiği iddia edilen fırın sahibi şüpheli K.Y. hakkında ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama’ ve ‘bıçakla tehdit’ suçlarından soruşturma başlatıldı. Açıklamada, şüphelinin gözaltına alındığı ve soruşturmanın çok yönlü ve titizlikle devam ettiği belirtildi.

  • DIŞİŞLERİ BAKANI ÇAVUŞOĞLU, ABD DIŞİŞLERİ BAKANI BLINKEN İLE GÖRÜŞTÜ

    DIŞİŞLERİ BAKANI ÇAVUŞOĞLU, ABD DIŞİŞLERİ BAKANI BLINKEN İLE GÖRÜŞTÜ

    Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile telefonda görüştü. Görüşmede, iki ülke arasında yapılması planlanan Stratejik Mekanizma toplantısının hazırlıkları, savunma sanayii alanındaki iş birliği, New York’taki Türkevi’ne yapılan saldırı, İsveç’in NATO üyelik süreci ve İstanbul Tahıl Anlaşması konularının ele alındığı bildirildi.  

    Mevlüt Çavuşoğlu, bugün Amerikan mevkidaşı Antony Blinken ile telefon görüşmesi yaptı.

    Görüşmeye ilişkin Bakanlık’tan yapılan bilgilendirmede, “Bakan Blinken, Sayın Cumhurbaşkanımızın yeniden seçilmesi ve parlamento seçimlerinde elde edilen başarı nedeniyle tebriklerini iletmiştir. Görüşmede, önümüzdeki dönemde yapılması öngörülen Stratejik Mekanizma toplantısının hazırlıkları, savunma sanayii alanındaki iş birliği, New York’taki Türkevi’ne yapılan saldırı, İsveç’in NATO üyelik süreci ve İstanbul Tahıl Anlaşması konuları ele alınmıştır” denildi.

  • ÜSKÜDAR’DAKİ KAÇAK KAFETERYANIN YIKIMINA MAHKEMEDEN YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI ÇIKTI

    ÜSKÜDAR’DAKİ KAÇAK KAFETERYANIN YIKIMINA MAHKEMEDEN YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI ÇIKTI

    İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) İmar Dairesi Müdürü Ramazan Gülten ile 3 zabıta personelinin darp edildiği Üsküdar sahilindeki bir kaçak kafenin yıkımı ile ilgili İstanbul 8. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi.

    İBB ekiplerinin, Üsküdar Salacak sahilinde Mimar Sinan’ın eseri Kuşkonmaz Camii’nin yanındaki kaçak işletmeleri yıkım çalışmaları sürüyor.  Askadar Cafe Restoran’ın kaçak olduğu belirlenen ek binalarının yıkımı için bu sabah giden İBB personeline kafe sahipleri saldırı düzenlemişti. Bu sırada, İBB İmar Müdürü Ramazan Gülten ile 3 zabıta personeli yaralanmıştı. Ramazan Gülten’e kaldırıldığı hastanede müdahale edilmişti.

    Bu arada, şu ana kadar saldırı ile ilgili kimsenin gözaltına alınmadığı belirtilirken, kafe sahiplerinin başvuru üzerine İstanbul 8. İdare Mahkemesi, söz konusu kaçak yapıların yıkımıyla ilgili yürütmenin durdurulmasına karar verdi.