Etiket: istanbul

  • Küresel rekabetin yeni cephesi: Çip duvarları

    Küresel rekabetin yeni cephesi: Çip duvarları

    Eksikliğinin yarattığı yıkıcı etkileri otomotiv sektöründe gördüğümüz çiplerle ilgili gelişmeleri sektörü yakından izleyen uzmanlar “Çip Duvarları” belgeselinde değerlendirdi. harici.com.tr‘den Mehmet Kıvanç’ın hazırladığı Burak Dıvarcı’nın yönetmenliğini yaptığı belgeselde Türkiye’nin önde gelen Teknoloji Editörlerinden Erdi Özüağ, Ussal Danışmanlık Yönetici Ortağı Girişimci Ussal Şahbaz, Pekin merkezli düşünce kuruluşu Center for China and Globalization’ın Kıdemli Araştırmacısı Andy Mok, İstanbul Gedik Üniversitesi ASEAN Başkanı Sibel Karabel, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Dijital Teknolojiler İş Konseyi Başkanı Dr. Recep Erdem Erkul’un görüşlerine yer verildi.

    Çin’in hızla geliştiği çip sektöründe ABD’nin birincil hedefi Pekin’i durdurmak. ABD – Çin ilişkilerinde siyasi temelin kurulduğu Tayvan adası üzerindeki tartışmalarda da çip sektörüne yönelik rekabet belirleyici önemde.

    Askeriyeden, sağlık sektörüne, günlük yaşamın vazgeçilmezi haline gelen telefonlardan arabalara ve sayısız üründe artık çipler olmazsa olmaz haline geldi. ABD yönetimi de 2022 Ağustos’unda kabul ettiği Çip ve Bilim Yasası ile ‘bu alanda tek söz sahibi benim’ mesajını dünyaya vermek istiyor. Çin’e yönelik kapsamlı yaptırımlar içeren bu yasa ile ABD, bütün dünyadaki yarı iletken sektörünü ekonomi stratejisine bağlamayı hedefliyor. [Metin Kaydırma Sonu]

    “Bu olmadan hiçbir şeysiniz!”

    Çip duvarları belgeselinde konuyu değerlendiren Teknoloji Editörü Erdi Özüağ, sektörün önemini “Bu olmadan hiçbir şeysiniz. Bu olmadan otomobil yapamazsınız. Bu olmadan bir ameliyathanedeki yeni nesil sağlık cihazlarını yapamazsınız. Bu olmadan İHA ya da SİHA yapamazsınız. Güdümlü füze yapamazsınız. Uzaya gidemezsiniz. Dolayısıyla insanoğlunun şu anki en büyük emtiası bu. Çip.” sözleriyle özetliyor.

    “Petrolün nerede çıkacağını belirleyemeyiz ancak çiplerin nerede üretileceğini belirleyebiliriz” diyen Özüağ, ABD’nin Çinli şirketlerle çalışan vatandaşlarına yönelik aldığı yaptırım kararlarını ise “Amerika kendi tarihinde ilk defa Amerikan vatandaşlığı almış Çinlilere şöyle bir yaptırım getirdi. Ya vatandaşlığı bırakın ya da Çinli şirketlerle bir daha çalışmayın. Şimdi özgürlükler ülkesi olarak değerlendirdiğimiz zaman insanlara böyle bir yaptırımla gitmek biraz sıra dışı gibi görünüyor.” sözleriyle yorumladı.

    Silah sektörünün kritik bileşeni: Çipler

    Belgeselde sektörün askeri anlamda önemine vurgu yapan Ussal Şahbaz, “Çipler silahlarda da kullanılıyor. Aslında Amerikalılar ilk çip teknolojisi geliştirirken bu işe bu kadar çok eğilmelerinin nedeni ta altmışlarda, yetmişlerde Vietnam Savaşı’nda çok başarısız olmaları. Bu hedefleri daha iyi tayin edecek bilgisayarlar. Bu bilgisayarlar için de daha iyi çalışan çipler geliştirmek istemişler.” diyor.

    Center for China and Globalization Kıdemli Araştırmacısı Andy Mok da “Amerikan Askerinin üstünlüğü, en büyük orduya en büyük hava kuvvetlerine en büyük donanmaya sahip olmasına dayanmıyor. Bu üstünlük en yüksek teknolojik gelişmişliğe dayanıyor.” sözleriyle konunun önemine dikkat çekiyor.

    Gedik Üniversitesi Müdürü Sibel Karabel de “ABD’nin bu noktada kendine göre ulusal güvenliğini tehdit ettiğini düşündüğü şey bu teknolojilerinin Çin ordusu ile doğrudan paylaşılması” diyerek konunun ABD açısından nasıl göründüğüne değiniyor.

    Sibel Karabel’e göre “Teknolojik anlamdaki bu çevreleme diğer çevrelemenin bir parçası.”

    Çipte gelecek rekabet nasıl şekillenecek?

    Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Dijital Teknolojiler İş Konseyi Başkanı Dr. Recep Erdem Erkul’a göre ise büyük güçler arasındaki rekabet teknolojideki ilerlemenin motoru olabilir. “Rekabet olduğu zaman rekabet bir şekilde başarıyı ve inovasyondaki hızlanmayı tetikliyor” diyen Erkul ise konuya farklı bir açıdan yaklaşıyor.

    Rekabetin olası sonuçlarını değerlendiren Özüağ da “Her ülke kendi bağımsızlığı gereği bir büyük duvarın içerisinde kaybolmak yerine kendi duvarını da örme gayretini artıracaktır.” diyerek ülkelerin bu alandaki iştahının artacağına dikkat çekiyor.

    Ussal Şahbaz bu alanda sertleşen rekabetin sonuçlarını “Artık çipte serbest ticaret diye bir şey yok” diyerek yorumluyor.

    Çinli Uzman Andy Mok ise ABD’nin sert yaptırım siyasetinin “ABD’nin ekonomik ve teknolojik olarak izole olacağı” bir sonuca yol açabileceğini öne sürüyor.

  • Boğaz kenarında kaçak yapılaşma! Seçim arasını fırsat bildiler

    Boğaz kenarında kaçak yapılaşma! Seçim arasını fırsat bildiler

    Fakat seçim arasını fırsat bilenlerin İstanbul’un boş alanlarında kaçak yapılaşmaya devam ettiğina ilişkin şikayetler gelemeye başladı. İstanbul Boğazı’nın en güzel noktalarından olan Tarabya Kireçburnu Caddesi’nde eskiden kayalık ve ağaçlık olan alana 600 metrekarelik bir yapı inşa edildiği ortaya çıktı.

    İnşaatın durdurulmasını isteyen çevre sakinleri, “Bu çirkin yapılaşmaya dur denilmesini ve önlenmesini talep ediyoruz. İstanbul’umuzun nadide Boğazı’nın kirletilmesine lütfen müsaade etmeyin” dedi.

  • Kılıçdaroğlu Yargı Sistemine İlişkin Soruları Yanıtladı: “HSK, Bu Tahribatın Yaşandığı En Önemli Kurum”

    Kılıçdaroğlu Yargı Sistemine İlişkin Soruları Yanıtladı: “HSK, Bu Tahribatın Yaşandığı En Önemli Kurum”

    Kaynak: halktv.com.tr/Seyhan Avşar

    Türkiye tarihinin en kritik seçimine sayılı günler kaldı. 13. Cumhurbaşkanı, Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu mu olacak, yoksa halk mevcut Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la mı yola devam edilmesine karar verecek? On milyonlarca insanın nerdeyse tek gündemi bu. Olası bir değişim halinde Türkiye’yi bazı büyük dönüşümlerin beklediği ise bilinen bir gerçek. Özellikle yargı sistemi ilk elden el atılmaya mahkûm olunan alanlardan birisi. 20 yıllık AKP iktidarı döneminde yargının geldiği içler acısı halin nasıl düzeltileceği ise merak edilen başka bir konu.

    Yargıda da, kamu görevlisi olarak görev yapan hâkim ve savcıların merak ettiği pek çok konu başlığı bulunuyor. Bu söyleşi de tam olarak o noktada ortaya çıktı. Sık sık ziyaret ettiğim, konuştuğum hâkim savcıların da, Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi halinde merak ettiği bir dizi konu var. Yargıçlara yaptığım hemen her ziyarette aramızda değişmeyen gündem konusu bu oluyor. Ben ise bu soruların muhatabının ben olmadığımı belirterek “İsterseniz siz yazın ben sorayım” diyerek yola çıktım. Aralarında yüksek yargı mensuplarının da bulunduğu 8 hâkim ve savcı, Kılıçdaroğlu’na, aracılığımızla 8 soru yöneltti. Soruları soran hakim ve savcılardan bazıları isimlerinin açık açık yazılmasını bazısı ise isminin gizli tutulmasını istedi. Ancak pek çoğunun “İsmim gizli tutulsun.” talebi üzerine isimleri yazmamaya karar verdik.

    İşte aralarında yüksek yargı üyelerinin de olduğu hakim ve savcıların sorularına Sayın Kılıçdaroğlu’nun verdiği yanıtlar:

    ‘HSK tahribatın yaşandığı en önemli kurumlardan’

    -HSK seçim sistemi hususunda ne düşünüyorsunuz? Şimdiki sistemde üyeleri Meclis ve Cumhurbaşkanı seçiyor. Bu durum siyasetin yargıya doğrudan müdahalesi niteliğinde değil mi?

    Mevcut sistem yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını yok etmiş durumda. Hâkimler ve Savcılar Kurulu da bu tahribatın yaşandığı en önemli kurumlardan biri. Kurul, Cumhurbaşkanına tanınan doğrudan ve dolaylı atama yetkisi yoluyla vesayet altına alındı, hâkimlik teminatı ortadan kalktı. En kısa sürede geçeceğimiz Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemle birlikte yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını tam anlamıyla sağlayacağız. Bu kapsamda Hâkimler ve Savcılar Kurulu yeniden yapılandırılacak. Yargı sistemi içerisinde farklı görevlere ve konumlara sahip olan hâkimlik mesleği ile savcılık mesleği birbirinden ayrılacak, Hâkimler Kurulu ve Savcılar Kurulu şeklinde iki farklı kurul oluşturulacaktır. Böylece her bir meslek grubu için görevin gereklerine uygun ayrı düzenlemeler ve güvenceler öngörülecektir. Bu kurullara seçimler de yeniden düzenlenecek. Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun da arasında bulunduğu Yüksek Yargı Kurullarına üye seçiminde çoğulculuk, hesap verebilirlik ve demokratik meşruiyet öncelikli kriterler olacak. Bu kapsamda üyelerin yarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından üçte iki nitelikli çoğunlukla seçilmesini öngörüyoruz. Üyelerin diğer yarısının da Yargıtay, Danıştay, Türkiye Barolar Birliği, adli ve idari yargı birinci sınıf hâkim ve savcılar tarafından, kendi mensupları arasından doğrudan seçilmesini öngörüyoruz. Bağımsızlık ilkesinin güçlendirilmesi için Adalet Bakanı ve Müsteşarı, Hâkimler Kurulu’nda yer almayacak. Hukuk devleti olmanın gereği olarak Yüksek Yargı Kurullarının disiplin kararları da yargı denetimine açık hale getirilecektir.

    ‘AKP yargısı yerine kendi yargımızı kurmak gibi bir durum söz konusu olamaz’

    -Muhalefetin sürekli kullandığı bir dil var. “İktidara gelince Demirtaş ve Kavala’yı serbest bırakacağız.” şeklinde. Bu kişileri iktidarınız mı bırakacak, yargı mı bırakacak? Yargı bırakacaksa yargı adına neden konuşuluyor? Buradan mevcut AKP yargısı yerine kendi yargı sisteminizi kuracağınızı düşünebilir miyiz?

    Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’yı serbest bırakacak olan siyaset kurumu değildir. Demirtaş ve Kavala’yla ilgili kararı alacak olan yargının kendisidir. Dolayısıyla yeniden yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusuna geliyoruz. Yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaybetmiş olması, hâkimleri anayasaya aykırı kararlar alma noktasına getirdi. Avrupa İhsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı bir dönem yaşıyoruz. Oysaki bu kararlara uyulması, kararların uygulanması anayasal bir zorunluluk. Örneğin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, Anayasamızın 90. maddesine göre bağlayıcı. Dolayısıyla özgürleşen, siyasi baskılardan kurtulan yargı, hukukun bir gereği olarak hem Demirtaş hem Kavala dosyalarını yeniden ele almak durumunda. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ilgili dosyalarla ilgili kararları var. Yoksa yargı makamları yerine geçilerek herhangi bir işlem yapılma iradesi ortaya konulamaz. AKP yargısı yerine kendi yargı sistemimizi kurmak gibi bir durum söz konusu olamaz. Sadece yargının siyasi baskılardan arınması ve yargıçların hukukun üstünlüğü ilkesi gereğince yargısal değerlendirme yapabileceği bir sistem kurulması, yargının tarafsızlığının ve bağımsızlığının sağlanmasıdır hedefimiz.

    ‘İktidarımızda bu kişilerle ilgili bir tasarrufta bulunmayacağız’

    -Siyasi parti temsilcisi olup hâkim ve savcı yapılanlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Olası bir değişiklik sonrası hâkim ve savcı olarak kalmaya devam edecekler mi?

    Bu sorunuzun yanıtı da yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla ilişkili. Örneğin, milletvekili adaylığı için görevlerinden istifa eden yargı mensupları, aday gösterilmemeleri halinde görevlerine dönemiyor. Çünkü ilgili kanun, yargı mensuplarının adaylık gerekçesiyle istifalarını yargı bağımsızlığına aykırı görüyor. Hal böyleyken, çok sayıda kişi bir siyasi partinin temsilcisi veya yöneticisiyken hâkim ve savcı yapıldı. Dediğim gibi, buna tenezzül edilmesi yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını ortadan kaldıran en net adımlardan biriydi. Ancak iktidarımızda halen savcı ve hâkim olarak görev yapan bu kişilerle ilgili bir tasarrufta bulunmayacağız. Biz ivedilikle yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayacağız. Bunun sağlandığı gün itibariyle hala birileri yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına aykırı tutum ve kararların altına imza atmak isterlerse eğer o zaman yine hukuk içinde gerekli müdahaleler yapılır. Ve bu tavır tüm yargı mensupları için geçerli olacak. Hangi gerekçeyle olursa olsun, kimin tarafından ve kimin döneminde atanmış olursa olsun, kimsenin yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını zedeleyecek adımlar atmasına izin vermem.

    İsim isim saydı… İrfan Fidan, Akın Gürlek ve Hasan Yılmaz

    -Hükümet, talimatları doğrultusunda hareket eden çok sayıda hakim ve savcıyı koruma altına alma ve ödüllendirme maksadıyla yüksek yargı mensubu yaptı. Bazıları teamüllere aykırı şekilde kritik noktalara getirildi. Bu kişiler hakkında hukuk aracılığı ile gasp, yargı borsası oluşturma iddiaları var. Bir kısmı İstanbul grubu adıyla biliniyor. Yine bazı tarikat ve grupların da yüksek yargıda kadrolaştığı biliniyor. Seçimin kazanılması halinde yüksek yargı üyelikleri gözden geçirilecek mi? Anayasal ve yasal düzenlemeler yapılacak mı? Yüksek yargının bağımsızlığı nasıl sağlanacak ?

    Yakın süreçte siyasi iktidarın talimatlarına uyan, siyasi tasarrufla hareket eden, daha ötesi hukuksuzluk yapan hakim ve savcıları koruma altına aldığı, bunları ödüllendirdiği ve bu kişileri liyakat gözetilmeksizin yüksek yargı mensubu olarak atandığı bilinmektedir. İrfan Fidan, Akın Gürlek ve Hasan Yılmaz örnekleri bilinmektedir. Bu durumun bir daha gerçekleşmemesi anlamında gerekli önlemler elbette alınacaktır. Türkiye de hiçbir yargıç ve hiçbir savcı bu tür hukuksuzluklara araç olarak kendisinden hesap sorulmayacağını düşünmemelidir. Hukukun işlemesi ile yaptırımlar söz konusu olacağından bir daha bu tür yollara yargıçlar ve savcıların başvurmaması elbette sağlanacaktır. Yargı borsası, hukuk aracılığı ile gasp gibi hukuksuzluklara karışan, bilinen avukatlar ve yargı mensupları ile ilgili mutlak bir şekilde yaptırım uygulanması sağlanacaktır. Zira yargının bağımsızlaşıp tarafsızlaşması ile birlikte suç işlemiş olan yargı mensubu ve avukatlar yine yargı tarafından yaptırıma tabi tutulacaktır. Yüksek yargıya seçilmek, orada görev yapmak herhangi bir şekilde bir gruba, oluşuma mensubiyetle ilişkili olmamalıdır. Yüksek yargıda liyakate göre seçilmeyenler, daha ötesi hukuksuzluk yapanlar yargısal düzenlemeler gereğince değerlendirmelere tabi tutulabilecektir. Bu konudaki değerlendirme elbette ileriki süreçte yapılacaktır. Ne var ki amaç her halükarda yüksek yargının bağımsızlığının sağlanması kapsamında olacaktır.

    ‘Yeni bir yükseköğrenim planlaması yapılacak’

    -Neredeyse artık 81 ilin tamamında hukuk fakültesi fazlalığı var. Fakültelerin artması kalifiye hukukçuların oranını düşürmüş durumda. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Üniversitelerdeki hukuk fakültelerine ilişkin bir çalışma yapmayı planlıyor musunuz?

    Türkiye’nin her ilde, her üniversitede bir hukuk fakültesine değil, hukukun kendisine ihtiyacı var. Nitelikli hukuk fakültelerine ve her alanda olduğu gibi bu fakültelerde görev alacak nitelikle hukukçulara, bilim insanlarına ihtiyaç var. Bu hedef doğrultusunda gerekli değerlendirmeler elbette yapılacaktır. Yeni bir yükseköğrenim planlaması çerçevesinde hukuk fakülteleri yeniden ele alınacaktır.

    ‘Cumhuriyet savcıları soruşturacak’

    -Olası bir iktidar değişiminde meslektaşlarımızdan bazı itirafların geleceğini düşünüyorum. Mesela, “Şu kararı X şahıs (siyasetçi) baskı kurduğu için vermek zorunda kaldım” şeklinde. Bu tarz itiraflar gelirse o X şahıslar hakkında herhangi bir soruşturma vs. yapılacak mı?

    Suç işlemiş olanlarla ilgili soruşturma yapılması iradesi Cumhuriyetin savcılarına ait olmalı. Eminiz ki bağımsızlaşan yargı mensupları bu kapsamda gerekli değerlendirmeleri yapacaklardır. Hiç kimse suç ve cezadan bağışık değildir. Dolayısıyla itiraflar ya da başka şekilde suç verileri açığa çıktığında siyasi baskı gereği söz konusu olmaksızın ilgili Cumhuriyet Savcılıkları gerekli soruşturmaları yapıp gerektiğinde ceza davalarının açılmasını sağlayacaktır.

    ‘Mescitleri kapatmayacağım, iyi yerlere taşıyacağım’

    -30 yıllık Hakimin. Daha önceden adliyelerde mescit yoktu. Namaz kılamıyorduk ya da kılmak için cami arıyorduk. Bu mescitler açık tutulacak mı?

    Elbette açık tutulacak. Sadece yargı mensuplarının değil, tüm vatandaşlarımızın inanç özgürlükleri konusundaki hakları korunacaktır. İbadetlerini özgürce yapmaları hususunda engelleyici tek bir adımın dahi atılmasına izin vermem. Hatta daha da ileri götüreyim. Pek çok kamu kuruluşunda mescitler bodrum katlarında bulunuyor. İbadetlerini yapmak isteyen kamu çalışanları ve vatandaşlarımız sağlıksız koşullara mahkûm ediliyor. Bu mescitlerin, kamu binalarının daha iyi yerlerine taşınması gerekir.

    -Adliye içerisinde pek çok hukuksuz karar verildiğine tanık oluyoruz. Yeniden yargılamaların yolu açılacak mı? Sizin bir planlamanız var mı?

    Yeniden yargılamanın yolu hukuk mevzuatı çerçevesinde ilgili yargıçlar tarafından değerlendirmeye tabi tutulacaktır.

  • KILIÇDAROĞLU: “SEVGİLİ GENÇ MÜTEDEYYİN KADINLAR; SİZE AYLARCA ‘KAZANIMLARINIZI KAYBEDERSİNİZ’ PROPAGANDASI YAPANLAR, TÜM HAKLARINIZI 3-5 OYA SATTILAR. BAY KEMAL, ASLA KAZANIMLARA DOKUNMAZ”

    KILIÇDAROĞLU: “SEVGİLİ GENÇ MÜTEDEYYİN KADINLAR; SİZE AYLARCA ‘KAZANIMLARINIZI KAYBEDERSİNİZ’ PROPAGANDASI YAPANLAR, TÜM HAKLARINIZI 3-5 OYA SATTILAR. BAY KEMAL, ASLA KAZANIMLARA DOKUNMAZ”

    Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Sevgili genç mütedeyyin kadınlar; size aylarca ‘kazanımlarınızı kaybedersiniz’ propagandası yapanlar, tüm haklarınızı 3-5 oya sattılar. Bay Kemal, asla kazanımlara dokunmaz” dedi.

    CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, bu gece Twitter hesabında, AKP’nin 7 Mayıs’ta İstanbul’da düzenlediği mitingde CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik cinsiyetçi söylem içeren pankarta tepki gösterdi. Kaftancıoğlu, söz konusu pankartın yer aldığı videoyu paylaştı ve “Bu derece aşağıladığınız, hakaret vesilesi olarak gördüğünüz biz karılar (kadınlar), size sandıkta gününüzü göstereceğiz, öyle böyle değil hem de ‘Türk Karı Kuvvetleri’. Can Yücel’e saygıyla… Tüm kadınlarla birlikte sana söz” dedi.

    Kemal Kılıçdaroğlu, Kaftancıoğlu’nun paylaşımını alıntıladı ve dün evine misafir olduğu İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in eşi Tuncer Akşener ile birlikte çay koyarken çekilmiş fotoğrafını yayınladı. Kılıçdaroğlu, paylaşımında şunları kaydetti:

    “Biz, hayatı paylaşmaktan gurur duyarız. Alın şimdi bu fotoğrafı pankartınıza koyun. Sevgili genç mütedeyyin kadınlar; size aylarca ‘kazanımlarınızı kaybedersiniz’ propagandası yapanlar, tüm haklarınızı 3-5 oya sattılar. Bay Kemal, asla kazanımlara dokunmaz.”


     

  • İZMİR’DE MÜZİSYENLER, CİHAN AYMAZ CİNAYETİNİ PROTESTO ETTİ

    İZMİR’DE MÜZİSYENLER, CİHAN AYMAZ CİNAYETİNİ PROTESTO ETTİ

    KERİM UĞUR

    İzmir’de müzisyenler, sokak sanatçısı Cihan Aymaz cinayetini protesto etti. Turizm Eğlence ve Hizmet İşçileri Sendikası (TEHİS) İzmir Sözcüsü Okan Kılıç, “Sahne emekçilerine karşı nefret ve şiddet kültürünün öldürdüğü Regaip Vatansever, Sarp Öztürk, Onur Şener, Zehra Bayır ve daha nice müzisyenlerin acılarını hâlâ yüreklerimizde hissederken Cihan Aymaz’ı da aynı şekilde kaybetmemiz bizlerin öfkesini büyütüyor” dedi.

    İzmir’de TEHİS üyesi müzisyenler, bugün Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde bir araya gelerek, geçen hafta İstanbul Kadıköy’de öldürülen Cihan Aymaz’ı andı ve Aymaz cinayetini protesto etti.

    “Hayatımız, emeğimiz, sanatımız değersiz değil” yazılı pankart açan İzmirli müzisyenler, ellerinde “Cihan Aymaz isyanımızdır”, “Katledilen her müzisyen için hesap soracağız”, “Katledilen müzisyenler isyanımızdır” yazılı dövizler taşıdı. Müzisyenler adına açıklamayı, TEHİS İzmir Sözcüsü Okan Kılıç yaptı. Kılıç, şunları söyledi:

    “1 Mayıs’ın üzerinden bir gün geçmesinin ardından işçi katliamı devam ediyor. Genç müzisyen arkadaşımız Cihan Aymaz, Kadıköy rıhtımda sanatını icra ederken ırkçı faşist bir saldırı sonucunda öldürüldü. Bugünlerde davası olan, yine aynı şekilde öldürülen Onur Şener’in katillerinin henüz ceza almamasının bu cinayetlerin önünü açtığını biliyoruz. Sahne emekçilerine karşı nefret ve şiddet kültürünün öldürdüğü Regaip Vatansever, Sarp Öztürk, Onur Şener, Zehra Bayır ve daha nice müzisyenlerin acılarını hâlâ yüreklerimizde hissederken Cihan Aymaz’ı da aynı şekilde kaybetmemiz bizlerin öfkesini büyütüyor.

    “MÜZİK EMEKÇİLERİ, ÇETELEŞMİŞ ZİHNİYETİN HER ZAMAN HEDEFİ HALİNE GELİYOR”

    Sahne aldıkları mekanlarda patronlar tarafından dövülen, emeklerinin karşılığını alamayan, enstrümanları kırılıp gasp edilen, sigortasız çalıştırılan müzik emekçileri, çeteleşmiş zihniyetin her zaman hedefi haline geliyor. Ölümlerin, tehditlerin ve tacizlerin mağduru olan müzik emekçileri, katillerini tanıyor, biliyor. Kapitalist sistemin kölesi olan çeteleşmiş zihniyetten hesap soracağız. Gerek meslekleri gerek cinsiyetleri gerekse kimliklerinden dolayı her zaman tacize ve ölüme mahkum edilen müzik emekçilerinin elbette ki asıl sorumluları devlet ve sermaye düzenidir. Pandemide, deprem sürecinde, kısacası her felakette işsiz ve mağdur olan biz müzik emekçileri, bu hak ihlallerine karşı ‘artık yeter’ diyoruz. Bu cinayetlere, şiddete boyun eğmeyeceğiz, mücadelemizi büyüteceğiz. Müzik emekçilerinin haklarını istiyoruz. Müzik emekçilerini katlettiğiniz faşist düzeninizden tek tek hesap soracağız. Yargılanacaksınız.”

    Açıklamanın ardından müzisyenler, şarkı söyleyerek basın açıklamasını sona erdirdi.

  • ERZURUM VALİSİ MEMİŞ: ELİMİZDE GÖRÜNTÜLER DE VAR. İHTİYAÇ OLMASI HALİNDE GÖZALTI DA YAPILACAKTIR, YAPILABİLİR. ÖNEMLİ OLAN GALEYANA GELMİŞ OLAN KİTLENİN SAKİNLEŞTİRİLMESİYDİ

    ERZURUM VALİSİ MEMİŞ: ELİMİZDE GÖRÜNTÜLER DE VAR. İHTİYAÇ OLMASI HALİNDE GÖZALTI DA YAPILACAKTIR, YAPILABİLİR. ÖNEMLİ OLAN GALEYANA GELMİŞ OLAN KİTLENİN SAKİNLEŞTİRİLMESİYDİ

    Erzurum Valisi Okay Memiş, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik yaşanan taşlı saldırı için, “Çalışmalarımız devam ediyor. Elimizde görüntüler de var. Gerekli müdahale de yapıldı. Gözaltıyla ilgili olarak da ihtiyaç olması halinde gözaltı işlemleri de yapılacaktır, yapılabilir. Önemli olan orada bir şekilde galeyana gelmiş olan kitlenin sakinleştirilmesiydi” dedi.

    Erzurum Valisi Okay Memiş, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik provokasyonla ilgili bu gece basın mensuplarına açıklama yaptı. Memiş’in açıklaması şöyle:

    “İHTİYAÇ OLMASI HALİNDE GÖZALTI İŞLEMLERİ DE YAPILACAKTIR”

    “Çalışmalarımız devam ediyor. Elimizde görüntüler de var. Gerekli müdahale de yapıldı. Gözaltıyla ilgili olarak da ihtiyaç olması halinde gözaltı işlemleri de yapılacaktır, yapılabilir. Önemli olan orada bir şekilde galeyana gelmiş olan kitlenin sakinleştirilmesiydi. Orada sayın İmamoğlu’nu dinlemek için alana gelen vatandaşların sağlıklı bir şekilde oradan ayrılmasını temin etmek öncelikli görevimiz. Şu anda temin ettik. İhtiyaç duyulması halinde konunun Savcılığa intikal etmesiyle beraber gözaltı ile ilgili işlem ihtiyaç olursa da gözaltına alınacaktır.”

    “DIŞARIDAN MÜDAHALE OLMUŞ, SAYIN İMAMOĞLU, ALANDAN AYRILMA DURUMUNDA KALMIŞTIR”

    Erzurum Valiliği’nin olayla ilgili yazılı açıklaması da şöyle:

    “Erzurum’da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nun 7 Mayıs tarihinde yapmış olduğu esnaf ziyareti ve vatandaşla buluşması sırasında etrafta toplanan kalabalık tarafından, güvenlik tedbirleri alınmasına rağmen konuşmasına dışarıdan müdahale olmuş, Sayın İmamoğlu, alandan ayrılma durumunda kalmıştır. Yaşanan hadise üzerine Valiliğimiz tarafından açıklama yapılması gereği duyulmuştur.

    “TAHKİKAT DEVAM ETMEKTE OLUP, OLAYLARIN DAHA FAZLA BÜYÜMESİ ENGELLENMİŞTİR”

    Sayın İmamoğlu’nun ilimizde miting yaptığı yer resmi olarak belirlenen miting alanı değildir. Buna rağmen Sayın İmamoğlu’nun konuşmasının öncesi ve sonrasında gerekli tüm güvenlik önlemleri alınmasına karşın yaşanan olaya ilişkin olarak tahkikat devam etmekte olup, olayların daha fazla büyümesi engellenmiştir.”

     

  • İMAMOĞLU: “EMNİYET MÜDÜRÜ, ‘VALİDEN BİLE TALİMAT ALMAYACAKSIN, GÖREVİNİ YAPACAKSIN’ DİYE TALİMAT ALMIŞ MIDIR”

    İMAMOĞLU: “EMNİYET MÜDÜRÜ, ‘VALİDEN BİLE TALİMAT ALMAYACAKSIN, GÖREVİNİ YAPACAKSIN’ DİYE TALİMAT ALMIŞ MIDIR”

    İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’a döndü ve havalimanında toplanan kalabalığa Erzurum’da yaşananları anlattı. İmamoğlu, “Havalimanına geçtim. Giderken bize topu topu bir trafik polisi eşlik etti. Emniyet müdürü nasıl bir talimat aldı ki polise nasıl bir talimat verdi ki o polis yerinden kıpırdayamadı? Emniyet müdürü, ‘Validen bile talimat almayacaksın, görevini yapacaksın’ diye talimat almış mıdır? İki buçuk saat havalimanında beklememe rağmen tek bir emniyet müdür yardımcısı ya da vali yardımcısı ya da bir yetkili gelip ‘Kardeşim, ne oldu? Geçmiş olsun’ ne için diyemedi” dedi.

    İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, bu akşam Erzurum’daki mitinginde bir grubun taşlı saldırısına uğramasının ardından saat 22.00 sıralarında İstanbul’a geldi. Sabiha Gökçen Havalimanı’nda kendisini karşılamaya gelen İstanbullulara seslenen İmamoğlu, özetle şunları söyledi:

    “Sevgili İstanbullular, hepinize çok teşekkür ediyorum. Sadece Ekrem’e değil, milletimin tek bir ferdine uzanan her el kırılsın. Biraz dertleşelim. Bu saatte buraya geldiniz, beni beklediniz. Allah hepinizden razı olsun. Öncelikle Erzurum’da o güzel meydanda toplanarak bizimle hasbihal edecek olan, duygularımızı paylaşmak için oraya gelen inanın yeni doğmuş bebekten, çocuktan, kızlarımızdan, oğullarımızdan, annelerden, teyzelerden, amcalardan, kardeşlerimden helallik istiyorum. Onlara teşekkür ediyorum. Onlar, oraya geldiler. Onlar, Erzurumlu hemşerilerimin bir temsilcileriydi. Dertleşecektik ama ne yazık ki taşların, o koca taşların yaraladığı o insanlara Allah şifa versin. Üzüntülüyüz. Ben, o çocukların, hanımefendilerin, gençlerin her birisinin sağlığıyla tek tek an ve an ilgileneceğim. En kısa zamanda da onlarla bir araya gelip kucaklaşacağım.

    “O MEYDANDA KİM OLDUĞU BELLİ OLMAYAN 100-200 KİŞİ ASLA MASUM DEĞİL. ASLA MASUM DEĞİL ONU SÖYLEYEYİM”

    Tarihi bir sürecin içindeyiz. Ne yazık ki ülkemizi bu duruma getiren bir avuç insanın hiçbir zaman bu kötü uygulamalarının, kötü dillerinin, kötü tavırlarının, kötü davranışlarının onlardan kurtulana kadar sonu gelmeyecek. Bunu bilelim. Buna tedbirli olalım. Tedbirin birkaç yolu var. Tedbirin birinci dili sevgi, ikinci dili uzlaşmadır, üçüncü dili hiçbir vatandaşımıza kırıcı davranmamaktır. Vatandaşlarımızı kucaklamaktır. Bu bir avuç insana karşı milletimizi bakın bu oy meselesi değil, oy verip vermeme meselesi değil. Aldanabilirler. Bu kötü insanlara inanabilirler. Hiç umursamayın. Onlara zerre kırıcı davranmayın. Onlar masum ama bugün o meydanda kim olduğu belli olmayan 100-200 kişi asla masum değil. Asla masum değil onu söyleyeyim.

    “UTANMAZ ADAM, İFTİRACI, YALANCI. BU ADAM GÖZÜ DÖNMÜŞ BİR ŞEKİLDE, GÖZÜ FIR FIR DÖNEREK KONUŞUYOR”

    İçişleri Bakanı, bir televizyon kanalına çıkarak Erzurumlulara ‘provokatör’ dediğimi nasıl dediğimi anlatacakmış. Utanmaz adam, iftiracı, yalancı. Bu adam gözü dönmüş bir şekilde, gözü fır fır dönerek konuşuyor. Ahlakını yitirmiş bir adam. Peşin peşin söyleyeyim; üç defa kendim televizyonlara bunu söyledim, kendim yayınladım. Allah biliyor. Çocukluğumdan beri Erzurum’la o canım cennet parçası şehrimizle irtibatı olan bir insanım. Trabzon ve Erzurum kapı komşusudur. Ticareti, yaşamı, ilişkileri çok derindir. O şehirde benim akrabalarım var. Ticaret yapan insanlarım var, hısımlarım var. Orada eğitim yaşamını geçirmiş akrabalarım var. Defalarca gittim. Spor yöneticiliğimde defalarca gittim. Stadında maç izledim. O stadı da biz yapacağız. Onlar yapamadı, biz yapacağız. Erzurumlu boşuna ‘dadaş’ adını almamıştır. Erzurumlu merttir. Erzurumlu Nene Hatun’un torunlarıdır. Erzurumlu bu bir avuç ne olduğu belli olmayan insana pabuç bırakacak bir şehir değildir. Hadlerini de bildirecek. Onlara cevabını da verecek. Hiç kuşkum yok.

    “ERZURUMLU İLE UZAKTAN YAKINDAN İLGİSİ YOKTUR BU İŞİN”

    Bu akşamki yaşanan süreci birazdan sorularla beraber burada aydınlatacağım. Herkesin aklına bir soru düşüreceğim. O bir avuç insanın. Bugün Erzurum’da olan bitenden benim sevgili Erzurumlu kardeşlerimin, hemşerilerimin, dostlarımın üzerine bir toz zerresi bile değmemiştir. Çünkü Erzurumlu ile uzaktan yakından ilgisi yoktur bu işin. Bilgilenin, soranlara cevap verin. Biz, bugün Çorum’a, Sivas’a gittik. Ardından Erzurum’a gideceğiz. Bir anda bir haber geldi. Halk buluşması yapacağımız yere otobüsler çekiliyor. Büyükşehir Belediyesi, orada otobüs tanıtımı yapacakmış. Bakın, o an itibarıyla arkadaşlarım diyalog kurmaya başladı. Bize söylenen şu; ‘Bu yanlıştır. Bu doğru değildir’ Ardından Valilik’in danışmanıma verdiği cevap; ‘Merak etmeyin, gerekli tedbirleri aldık. Beş bine yakın polisimiz bu konuda en yüksek tedbirle hiçbir problem çıkarmayacak. Dedikodulara kulak asmayın’ Peşinden bu otobüsler oradan ve sahadan çekildi. Çekildikten sonra Vali tekrar hem danışman arkadaşlarıma hem milletvekilimize, grup başkanvekilimize ‘Bir sorun yok. Gelecekler konuşmalarını yapacaklar. Hiçbir problem olmayacak’ dedi. Uçakla Sivas’tan Erzurum’a indik. Orada bir grubun toplanmakta olduğunu bize haber verdiler. Dedik ki ‘Haber verin. Problem var mı’ Yok, polis tedbir aldı dediler. Oraya gittik.

    “POLİS KARDEŞLERİM DE DİNLESİN”

    Bu arada ben, arkadaşlarıma sordum. ‘Süreç nasıl ilerledi’ İl başkanımıza, il yöneticilerimize ve milletvekili adaylarımızla konuştuk. Bu konu hafta içi konuşuluyor. Burada önce miting alanı tartışılıyor. Miting alanında sorun çıkarıyorlar. Daha sonra burası ile ilgili buluşacağımız yer ile ilgili ‘Sorun olmaz. Ekrem Bey, gelir. Selamlama yapar. Gerekirse sonra otobüsle esnafları selamlayarak Erzurum gerisine devam eder’ Vali, İl Emniyet Müdürü Yardımcısı Umut bey ile uzlaşılıyor. Bu uzlaşmaya göre; buranın kararı alınıyor. Buranın ilanı hem il tarafından hem muhtelif il başkanlıkları tarafından ilan ediliyor. Biz, bu kararla oraya gidiyoruz. Gittik. Biz oraya vardığımızda aynen böyle bir ortam. Vatandaşlara sesleniyoruz. Arkamız boşluk, hemen onun arkasında sözüm ona bir buçuk metrede bir polislerin yüzüne doğru baktığı 150-200 kişi. Polis kardeşlerim de dinlesin. 150-200 insan orada. Burada sizden daha fazla bir kalabalık beni karşılıyor. Konuşmama başlıyorum ve benim milletime nasıl seslendiğimi siz bilirsiniz. Milletimin değerlerinden, milletimin güzelliklerinden bu seslenişe başladım.

    BEŞ, ALTINCI DAKİKADA TAŞLAR YAĞMAYA BAŞLADI

    Belki beşinci belki altıncı dakikasında buradan taşlar yağmaya başladı. Tek bir müdahale yapılmadan izlendi. Aşağıya indim. Bu arada arkadaşlarıma isabet eden taşlar, camlara isabet eden taşlar ve bu esnada 150-200 kişi. Yaklaşık 150 metre ilerde de yine bir 150 kadar kişi. Bunlar azmettirilmiş insanlardır. Bu insanlar taşları attıkça gözümün önünde çocuğun başı kanamaya başladı. Bir teyzenin gözü kanamaya başladı. Bir amcanın gözü, başı yarıldı, yere yığıldı. Bir yandan taşlar yağıyor. Arkadaşlarım beni korudu. Aşağı indik. Aşağıdan ‘Siz cevap vermeyin. Geriye doğru çekilin. Hiçbir şey atmayın’ dedim. Allah var, insanlarımızın bir tanesi bile o tarafa taş atmadı.

    “HAVALİMANINA GİDERKEN BİZE TOPU TOPU BİR TRAFİK POLİSİ EŞLİK ETTİ”

    O insanlar çaresizce bekledi. Müdahale edilmedi. Tedbir alınmadı. TOMA var. Tek bir su fışkırtmadı. Bunları izledik daha sonra oradan polisi uyarmama rağmen hareket edilmedi. Dedim ki ‘Vatandaşlarım, bakın. Ben sizin aranızda kaldım. Benden dolayı siz taşa maruz kalıyorsunuz. Ben mecburen buradan ayrılıyorum. Sizin emniyetiniz için ayrılıyorum’ deyip oradan ayrıldım. Havalimanına geçtim. Giderken bize topu topu bir trafik polisi eşlik etti. Havalimanına gittim. Bu polis meselesi değil, polisimiz bizim canımız, ciğerimiz, kardeşlerimiz. Birincisi belediye başkanı zavallı bir hamle yaparak tarihe kara leke almış bir yerel yönetici olarak geçmiştir. Ne yazık ki vatandaşımızı koruması gereken emniyet güçleri orada ne yazık ki taş atanları resmen koruma altına alarak onların taş atmasını seyretti.

    “EMNİYET MÜDÜRÜ NASIL BİR TALİMAT ALDI Kİ, POLİSE NASIL BİR TALİMAT VERDİ Kİ O POLİS YERİNDEN KIPIRDAYAMADI”

    Soru bir; emniyet müdürü kimdir? Emniyet müdürü nasıl bir talimat aldı ki, polise nasıl bir talimat verdi ki o polis yerinden kıpırdayamadı? İki; ‘elinde Türk Bayrakları ile buraya gelmiş binlerce insana taş yağıyor’ dememe rağmen ne oldu da nasıl bir talimat aldınız? Emniyet müdürü sana soruyorum. Emniyet müdürü, validen bile talimat almayacaksın, görevini yapacaksın diye talimat almış mıdır? Hesabını verecek. Diğer soru; onlarca insan ben iki buçuk saat havalimanında beklediğim, 12-13 tane konuşup ulaşabildiğim yaralı insanlarla görüntülü konuştum. Hastanedeydiler. Bana arkadaşlarıma vali bilgi vermek için arıyorum diye aradı. ‘Yedi kişi yaralı tespit ettik’ dedi. Ben 12 kişi ile konuştum. Bu insanlara taş atan, yandaki Telekom binasının çatısında kamerayla çekim yapan polisler de var. Bizim elimizde de görüntüler var. Suç duyurularımızın hepsinin içinde olacak.

    “TEK BİR EMNİYET MÜDÜR YARDIMCISI VALİ YARDIMCISI ARAMADI”

    Bu saldırıyı yapan o 200-300 kişi içerisinden şu ana kadar kaç kişi gözaltına alındı? Bana bir kişi bile gelmedi. Cevap bekliyoruz. Belediye başkanı halkı provoke eden bir dil ve anlayışla oraya, o otobüsleri koyarken valinin bize halk buluşması izni verdiği yere izinsizce bu süreci yaparken niçin seyirci kalındı? Vali bey, 5 bin polisle tedbir aldığını söylemesine rağmen ne için böyle bir sayıyı sahada görmediğimiz gibi hiçbir müdahalede bulunulmadı? Ne için biz havalimanına giderken yanımızda tek bir polis aracı doğru dürüst bulunmadı? Millet İttifakı’nın önemli bir insanı olarak oraya gitmiş, İstanbul’un 16 milyonluk bir şehrin seçilmiş bir belediye başkanı bu olayları yaşamış. İki buçuk saat havalimanında beklememe rağmen tek bir emniyet müdür yardımcısı ya da vali yardımcısı ya da bir yetkili gelip ‘Kardeşim, ne oldu? Geçmiş olsun’ ne için diyemedi? Diyemedi.

    “BU ATILAN TAŞLAR, KARDEŞLİĞİMİZE ATILMIŞTIR”

    Bu soruların cevabını bu dönemin ve sürecin içindeki bir avuç insandan asla beklemiyorum. Bu soruların cevabını bir hafta sonra tek tek alacağız. Milletimiz adına alacağız. Bu atılan taşlar, Ekrem İmamoğlu’na atılmadı. Bu atılan taşlar, kardeşliğimize atılmıştır. Bu atılan taşlar, bu memleketin değerlerine atılmıştır. İnancına atılmıştır. Milletin birlik ve beraberliğine atılmıştır. Çok şey yaşatıldı bu millete, bunu biliyoruz. Bu azmettirici zihniyeti de biliyoruz. Biz, bugün karşımızdaki bir avuç insanın siyasi stratejisinin içinde bulunan sistemi, aklı o birtakım düşünceleri, birtakım örgütlü yapıları açıklarken acaba biricikleri rahatsız mı oldu? Bunu izleyeceğiz.

    “EVET, SEVGİ PITIRCIĞIYIM”

    Bunlar, bin yıllık devlet geleneğimizi çürüttüler. Biz, bu memleketin esas unsurları, yani milletimiz 86 milyon insanımızla bu milletin ve memleketin devlet geleneğini hep birlikte ayağa kaldıracağız. Bu devleti bir parti devleti, bir şahsım devleti yapmalarına asla müsaade etmeyeceğiz. Bu bir avuç insanı var ya çocukların bile o Z Kuşağı çocukları bile bunlardan utanıyor. Onların evladı olmaktan utanıyor. Onların gözlerinin içine bakıyorum, görüyorum. Bu bir avuç insanda utanma kalmadı. Bizde bir laf var, bunların hepsi meşin surat olmuş. Bir kısım tavsiyelerde bulunacağım. Bunlar durum tespitidir, sorulardır. Yaşadıklarımızdır. Uyarılardır. Şimdi size zevkli şeyler söyleyeceğim. Güler yüzünüzü sakın eksiltmeyin. Ben, burada gençleri şu pırlanta çocukları görüyorum. Hanımefendileri görüyorum. Bakın, siz nasıl bugüne kadar güler yüzle kazanmışsanız unutmayın; bana ne dediler? 2019’da ‘Bu sevgi pıtırcığı’ dediler. Evet, sevgi pıtırcığıyım. Var mı?  Senin gibi, o bir avuç insan gibi suratı asık biz de mendebur suratlı derler. Öyle olacağıma ben sevgi pıtırcığıyım. Her biriniz bulunduğu yeri sevgiye boğacak. İyilik kazanacak. Kötülüğe son vereceğiz. Herkesle güzel konuşacağız. Yüzümüz güleç gideceğiz.”

     

  • TARKAN: GEÇMİŞ OLSUN EKREM İMAMOĞLU. NE KADAR ÜZÜCÜ Kİ KARDEŞ KARDEŞE DÜŞMAN EDİLDİ MEMLEKETİMİZDE. AYNI BAYRAK ALTINDA BİRBİRİYLE SAVAŞ İÇİNDE. ŞİMDİ BU AYIBI DÜZELTME, BUNA NEDEN OLANLARA ‘DUR’ DEME ZAMANI

    TARKAN: GEÇMİŞ OLSUN EKREM İMAMOĞLU. NE KADAR ÜZÜCÜ Kİ KARDEŞ KARDEŞE DÜŞMAN EDİLDİ MEMLEKETİMİZDE. AYNI BAYRAK ALTINDA BİRBİRİYLE SAVAŞ İÇİNDE. ŞİMDİ BU AYIBI DÜZELTME, BUNA NEDEN OLANLARA ‘DUR’ DEME ZAMANI

    Sanatçı Tarkan Tevetoğlu, “Geçmiş olsun Sayın Ekrem İmamoğlu. Geçmiş olsun Erzurumlu vatandaşlar. Yaralananlara acil şifalar dilerim. Ne kadar üzücü ki kardeş kardeşe düşman edildi memleketimizde. Aynı bayrak altında birbiriyle savaş içinde. Çok yazık. Şimdi bu ayıbı düzeltme, buna neden olanlara ‘dur’ deme zamanı. Tekrar ‘birlik’ olma zamanı” dedi.

    Sanatçı Tarkan Tevetoğlu, bugün Erzurum mitinginde taşlı saldırıya uğrayan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na geçmiş olsun dileklerini iletti. Tarkan’ın bu akşam Twitter hesabından yaptığı açıklama şöyle:

    “Geçmiş olsun Sayın Ekrem İmamoğlu. Geçmiş olsun Erzurumlu vatandaşlar. Yaralananlara acil şifalar dilerim. Ne kadar üzücü ki kardeş kardeşe düşman edildi memleketimizde. Aynı bayrak altında birbiriyle savaş içinde. Çok yazık… Şimdi bu ayıbı düzeltme, buna neden olanlara ‘dur’ deme zamanı. Tekrar ‘birlik’ olma zamanı. Sağduyu, saygı ve sevgiyle.”

     

  • MURAT BAKAN ERZURUM’DAN BİR POLİSİN MESAJINI PAYLAŞTI: “YAŞANANLARDAN BİR POLİS OLARAK ÇOK UTANDIM AMA BİZLER EMİR KULUYUZ, BAŞIMIZDAKİ VASIFSIZ YÖNETİCİLERİN YÜZÜNDEN BİZ MEMURLAR DA ZAN ALTINDA KALIYORUZ”

    MURAT BAKAN ERZURUM’DAN BİR POLİSİN MESAJINI PAYLAŞTI: “YAŞANANLARDAN BİR POLİS OLARAK ÇOK UTANDIM AMA BİZLER EMİR KULUYUZ, BAŞIMIZDAKİ VASIFSIZ YÖNETİCİLERİN YÜZÜNDEN BİZ MEMURLAR DA ZAN ALTINDA KALIYORUZ”

    CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik yapılan provokasyonun ardından Erzurum’da görev yapan polislerin kendisine mesaj ilettiğini açıkladı. Murat Bakan, bir polisin; “Yaşananlardan bir polis olarak çok utandım ama bizler emir kuluyuz, başımızdaki vasıfsız yöneticilerin yüzünden biz memurlar da zan altında kalıyoruz. Parti olarak tepkinizi lütfen vasıfsız yöneticilerimize gösterin. Teşkilatta Cumhurbaşkanı adayımız Kemal Bey’e karşı çok güzel bir tutum var. Vasıfsız yöneticilerin yalakalığı yüzünden bizler zan altında kalmayalım” dediğini aktardı.

    İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, bugün Erzurum mitinginde taşlı saldırıya uğradı. CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, Erzurum’da yaşanan provokasyona ilişkin polislerin kendisine gönderdiği mesajları Twitter hesabından bu akşam paylaştı. Bakan’ın açıklaması şöyle:

    “VASIFSIZ YÖNETİCİLERİN YALAKALIĞI YÜZÜNDEN BİZLER ZAN ALTINDA KALMAYALIM”

    “Erzurum’dan bir polis kardeşimin mesajını iletiyorum. ‘Sayın vekilim. Bugün Erzurum’da yaşananlardan bir polis olarak çok utandım ama bizler emir kuluyuz, başımızdaki vasıfsız yöneticilerin yüzünden biz memurlar da zan altında kalıyoruz. Parti olarak tepkinizi lütfen vasıfsız yöneticilerimize gösterin. Teşkilatta Cumhurbaşkanı adayımız Kemal Bey’e karşı çok güzel bir tutum var. Vasıfsız yöneticilerin yalakalığı yüzünden bizler zan altında kalmayalım. Görevini layıkıyla yapan sadece devletin polisi olan arkadaşlarımız da küsmesin. Başarılar diliyorum. İnşallah her şey çok güzel olsun.’

    Bu provokasyonun sorumlusu Erdoğan, Bahçeli, Soylu, Belediye Başkanı, Vali, Emniyet Müdürü ve onların kontrolündekilerdir. Her şey çok güzel olacak. Sana söz değerli kardeşim. Buradan polis kardeşlerimi de uyarıyorum kimden gelirse gelsin kanunsuz emirlere uymayın, suça ortak olmayın.”

    “İKTİDARINIZDA, EMNİYETİ SİYASETTEN TEMİZLEYİNİZ”

    Bakan’ın paylaştığı bir başka polisin mesajı ise şöyle:

    “Biz sadece halkın memuru olmak istiyoruz. İktidarınızda, emniyeti siyasetten temizleyiniz vekilim. Çok yara aldık. Halkımız bizi parti gençlik kolu görüyor. Utanıyoruz.”

     

  • KESK’TEN İMAMOĞLU’NA YÖNELİK PROVOKASYON AÇIKLAMASI: “14 MAYIS’TA TEK ADAM REJİMİNE SON VERMEK İÇİN TÜM HALKIMIZI BİR KEZ DAHA SANDIK BAŞINA ÇAĞIRIYORUZ”

    KESK’TEN İMAMOĞLU’NA YÖNELİK PROVOKASYON AÇIKLAMASI: “14 MAYIS’TA TEK ADAM REJİMİNE SON VERMEK İÇİN TÜM HALKIMIZI BİR KEZ DAHA SANDIK BAŞINA ÇAĞIRIYORUZ”

    Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik provokasyonu kınadı. KESK, “Eşit, özgür bir ülkede bir arada ve kardeşçe yaşayacağımız mutlu yarınlar için mücadeleye devam edeceğimizi ifade ediyor, bu vesileyle 14 Mayıs’ta tek adam rejimine son vermek için tüm halkımızı bir kez daha sandık başına çağırıyoruz” açıklamasını yaptı.

    KESK, bugün Erzurum mitinginde Ekrem İmamoğlu’na yönelik taşlı provokasyona ilişkin Twitter hesabından açıklama yaptı. KESK’ten yapılan yazılı açıklama şöyle:

    “Seçim sürecinde ne yazık ki ülkenin birçok yerinde muhalefete yönelik linç girişimleri ve saldırılar yaşandığını, seçimlere sayılı günler kala bu saldırıların dozunun daha da arttığını üzülerek görmekteyiz. Bunun son örneği millet ittifakının Erzurum’daki mitinginde iktidar güdümündeki bir grup tarafından yapılan taşlı saldırıda çocuklar dahil birçok vatandaşımızın yaralanması ile bir kez daha görülmüştür. Saldırıları kınıyor, daha da acı olayların yaşanmamasını temenni ediyor, yaralılara acil şifa ve tüm halkımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

    Eşit, özgür bir ülkede bir arada ve kardeşçe yaşayacağımız mutlu yarınlar için mücadeleye devam edeceğimizi ifade ediyor, bu vesileyle 14 Mayıs’ta tek adam rejimine son vermek için tüm halkımızı bir kez daha sandık başına çağırıyoruz.”