Etiket: istanbul

  • Doğa Şanlıoğlu: AKP’li arkadaşların propagandalarının ‘korkutma, öcüleştirme’ olduğunu görüyoruz; çünkü vizyonları, vaatleri yok

    Doğa Şanlıoğlu: AKP’li arkadaşların propagandalarının ‘korkutma, öcüleştirme’ olduğunu görüyoruz; çünkü vizyonları, vaatleri yok

    Saha çalışması sırasında AKP tarafından yapılan propagandayı da açıklayan Şanlıoğlu, “Korkutma, öcüleştirme… ‘Bunlar gelirse ülkede terör patlar’ gibi çok değişik ithamlar var. Geleceğe dair bir vizyonları kalmamış, vaatleri yok. Trajikomik bir durum” dedi.

    Şanlıoğlu, Millet İttifakı’nın gelmesi durumunda bazı projelerin durdurulacağı iddiasını yalanladı. Durumu “komik bir kara propaganda” diye yorumlayan Şanlıoğlu, “Biz doğru olan ne varsa olabildiğince sürdüreceğiz, yanlış ve eksik olan varsa bunları giderip düzelteceğiz” dedi.

    Şanlıoğlu, “Gençliğin ve dinamizmin verdiği güçle seslerini çıkartmak için canla başla çalışacağız” diyerek konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Türkiye’yi diyar diyar geziyoruz”

    “Üniversite eğitimimi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladım ve avukatlık mesleğime başladım. Daha sonra yüksek lisansımı İstanbul Üniversitesi’nde iktisat alanında yaptım. Ardından da kitlesel fonlama ile ilgili kitap yazdım. Daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’nde 4 yıl hem ders verdim hem de rektör danışmanlığı yaptım. Onun dışında, 8 yıldır aktif bir şekilde serbest avukatlık ve danışmanlık faaliyeti yapıyorum.

    DEVA Partisi kurulmasının öncesinde Genel Başkanımız Ali Babacan’ın davetiyle siyasete ilk kez DEVA Partisi kurucusu olarak başladım. Ardından Genel Başkan Yardımcısı oldum. 3 yılı aşkın bir süredir de Gençlikten Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak Türkiye’yi diyar diyar geziyoruz. 600’ün üzerinde ilçe gezdik. Ardından da ortak liste kısmından sonra da kendi partimin en genç adayı olarak da CHP listesinden Zonguldak milletvekili adayı oldum.

    “Bu zihniyetle mücadele ettiğiniz için mutluluk duyuyoruz”

    Atmosferle ilgili birkaç tane hem üzüntüm hem de bazı noktalarda kaygım var. Üzüntü duyduğum noktalardan biri özellikle seçim atmosferinde ithamları yapanlar Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanları. Bakanlar eğer bu şekilde itham ederse, ‘ya içki içenler kazanacak ya da alnı secdeye değenler kazanacak’ gibi… Bunu söyleyen de bir Adalet Bakanı olunca ülkenin geleceği noktasında kaygılanıyorsunuz ve üzüntü duyuyorsunuz ama bir yandan da bu zihniyetle mücadele ettiğiniz için de mutluluk duyuyoruz. Çünkü birleştirmekten uzak, ötekileştiren bir dil.

    Hatırlarsanız çok daha öncesinde bakanlıktan bir milletvekili adaylık sürecine girerse istifa ederdi. Çok yakın bir tarihe kadar. Bu çok kıymetli bir durumdu. Çünkü bakanlığın verdiği bir güç var ve bu güç siyasi ranta çevriliyor. Aynı zamanda bakanlar 85 milyonun bakanı.

    “Korkutma, öcüleştirme…”

    Bu olduğunuz zaman, Türkiye’de devlet-hükümet kavramının karışmasının bir tezahülü olarak görüyorum. Devlet ve hükümet kavramının karıştığı bu noktada bu, ciddi bir anlamda kaygı verici. Diğer bir noktada da özellikle ben Zonguldak’ın biraz daha arka taraflarını, köylerini çalışıyorum. Devrek-Çaycuma-Gökçebey hattı var. Bu hatta çalıştığımızda AKP’li arkadaşların propagandaların daha çok şu yönde olduğunu görüyoruz: Korkutma, öcüleştirme…

    “Bunlar gelirse ülkede terör patlar” gibi çok değişik ithamlar var. Bu da şunun göstergesi, geleceğe dair bir vizyonları kalmamış, vaatleri yok. Bu hem bir yandan da trajikomik bir durumu beraberinde getiriyor.

    Ben aslen Zonguldaklı değilim, İstanbul’da doğup büyüdüm. Ancak ailemin birçoğu, akrabaları Zonguldak’ta ikamet ediyor. Ben de sık sık Zonguldak’a gelip giderdim. Özellikle enerji ve maden sökmede belli çalışmalarım olduğu için Genel Başkan’ın da takdiriyle birlikte Zonguldak’tan aday oldum.

    “İnternet altyapısı dahi hak getire…”

    Zonguldak’ın en önemli sorunlarına baktığımızda, birinci problem istihdam. Özellikle gençlerin ciddi manada istihdam eksikliği olduğunu görüyoruz. İkinci problem, kentleşmede ciddi problemler var. Şehir merkezinde tiyatro salonunun işlemediğini görüyoruz. Raylı sistemlerin halihazırda olmadığını görüyoruz. Onun dışında özellikle bitmeyen köy yolları. Köylerde elektrik altyapısının dahi zayıf olduğu. İnternet altyapısı dahi hak getire…

    “Şehrin denizle bağı iyice koparılmış vaziyette”

    Köylerde doğalgazın olmadığı, halkın ciddi bir talebi olduğu, ve bu noktada da belediyeye bağlı köylere doğalgaz geleceği için halkın hızlıca kendi köyünü belediyeye bağlamak için işlemleri yapmak için uğraştığını, onun haricinde de en önemli noktalardan biri de şu, şehrin denizle bağı iyice koparılmış vaziyette. Sahil hatlarının çok bozulduğu ve halkın olabildiğince kentlerde sıkıştığını çok net gözlemleyebiliyorum. Hatta ben bunu ChatGPT’ye yazdım, en önemli sorun nedir diye, o da buna çok benzer bir analiz yaptı.

    “Zonguldak kömür ihracatçısı şehir değil, kömür ithalatçısı bir şehir”

    Maden kısmında da en önemli noktalardan biri de şu. Ben Ramazan’ın son sahurunu madende yerin altında işçilerle beraber yaptım. Özellikle şirketlerin mali sorunlarla ilgili en az iki asgari ücret vermesi gerekirken bazıları bunları yatırdıktan sonra elden iade aldıkları, çünkü ciddi bir istihdam sorunu olduğu için kimse söz de edemiyor bundan. Belli bir kısmı elden aldıklarını öğrendik ki bu cidden bir değil iki değil birçok işçi bunu söyledi.

    Diğer bir nokta da TTK çalışanlarıyla ilgili. TTK burada çok önemli bir istihdam kaynağı. TTK, köylerden ortalama şekilde işçi almış. Belli bir zamanda 60 bin 70 bin çalışana ulaşmış. Şuan halihazırda çalışan sayısı 6 bin küsürlerde. Biz o yüzden Millet İttifakı olarak 5 bin işçi alacağımızı taahhüt ediyoruz. Çünkü buralarda ciddi bir rezerv var. Ancak işlenmiyor. Daha üzücü nokta, termik santrallerde ithal kömür kullanıyor. Zonguldak kömür ihracatçısı şehir değil, kömür ithalatçısı bir şehir. Alınan kömürler Zonguldak’takine benzer kalorilerle olmakla birlikte, Güney Afrika’dan Ukrayna’dan kömür alır vaziyette.

    “Ciddi sinerji yakaladık, umarım bunu da Ankara’ya taşıyacağız”

    Zonguldak’ta daha önce milletvekilliği yapmış arkadaşlarımızın tüm Meclis karnelerini kontrol ettik. Bu karnelerde hepsi, Deniz Yavuzyılmaz hariç, Meclis performansının altında.

    Halkla görüştüğümüz zaman ilk tepkileri şu oluyor: “Buradan vekil seçiliyorlar, Ankara’ya yerleşiyorlar daha da hiçbirini göremiyoruz” Bizim buradaki en büyük temel gayemiz şu, buradaki sorunların tamamını anlayıp, tabii hepsi yasa ile çözülebilecek sorunlar değil, doğru yerel yönetimlerle birlikte sağlamak noktasında gayret göstereceğiz. Gençliğin ve dinamizmin verdiği güçle seslerini çıkartmak için canla başla çalışacağız. Ciddi sinerji yakaladık, umarım bunu da Ankara’ya taşıyacağız.

    “Doğru olan ne varsa olabildiğince sürdüreceğiz, yanlış ve eksik olan varsa bunları giderip düzelteceğiz”

    İlk yapacağımız şey, doğalgazın bir köye girebilmesi için belediye olma şartını aramaksınız gelmesi noktasında canla başla çalışacağım. Tüm köylerin talebi bu yönde. İlk bunu yapacağız.

    Doğalgaz tesisinin olduğu Filyos köyünde dahi doğalgaz yok. Köylüler bizim için faydası yok diye söz ediyorlar. Bu bölgede ciddi bir Filyos nehri var 250 metre genişliğinde. Bu projelerin doğru olan yönleri devam ettirilecek. Çünkü şöyle bir propaganda var: Millet İttifakı başa geldiği zaman bu tesisleri kapatacak diye… Bu da çok komik bir kara propaganda. Bu projeyi yapanlar, 1980’lerden beri yapılan devlet projesi. Devlet ve hükümet kavramları maalesef karıştırılıyor. Biz doğru olan ne varsa olabildiğince sürdüreceğiz, yanlış ve eksik olan varsa bunları giderip düzelteceğiz.”

  • BABACAN KADIKÖY’DEN ERDOĞAN’A SESLENDİ: “BİRAZ YAVAŞ. ÜLKEYİ YAYIK AYRANINA ÇEVİRDİNİZ”

    BABACAN KADIKÖY’DEN ERDOĞAN’A SESLENDİ: “BİRAZ YAVAŞ. ÜLKEYİ YAYIK AYRANINA ÇEVİRDİNİZ”

    HABER: EDDA SÖNMEZ – KAMERA: SİNEM NAZLI DEMİR 

    Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Kadıköy’den Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘a seslendi. Babacan, “Sayın Erdoğan, biraz yavaş. Ülkeyi yayık ayranına çevirdiniz. Çalkalayıp duruyorsunuz bu milleti yahu. Bütün o kavgalar nedeniyle ülkemizdeki her bir ferdin cebindeki parayı erittiniz. Üreticimizin ihracat alanlarını daralttınız. Turizmcinin müşterisini azalttınız. Günün sonunda enflasyonu üç haneye, faizi iki haneye çıkardınız. Döviz kurunu patlattınız. Bu ülkenin en büyük milli güvenlik sorunu olduğunuz ya. Bir kişinin şahsi dürtülerine bağlı dış ilişkiler seti ile ülke menfaatlerinin üzerinde tepindiniz. Şimdi ben buradan Kadıköy’den ilan ediyorum. Sayın Erdoğan güle güle” dedi.

    DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Kadıköy Rıhtım’daki Millet İttifakı stantlarını ziyaret etti. Kalabalık bir vatandaş toplulluğu ile karşılaşan Babacan, eşi Zeynep Babacan, Partisinin İstanbul İl Başkanı Erhan Erol, milletvekili adayları ve CHP Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı ile birlikte otobüsün üzerine çıkarak bir konuşma yaptı.

    Ali Babacan, şunları söyledi:

    “BU YORGUN YÖNETİMİN, BU İKTİDARIN GİTMESİNE ÇOK AZ KALDI: Sevgili dostlarım, binlerce yıllık kadim şehrimiz Kadıköy  merhaba. Güneşin kendini gösterdiği, baharın müjdelendiği bu güzel mayıs gününde herkese Merhaba! Değişime 11 kala, aranızda olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Kadıköy’ün hakkına kavuşmasına çok az kaldı. Bu yorgun yönetimin, bu iktidarın gitmesine çok az kaldı. İşte görüyorum; Kadıköy değişime hazır. Özgürlüğe hazır. Kadıköy umuda hazır, bolluğa, berekete, zenginliğe hazır. 

    ERDOĞAN, SEÇİME GİDİYORUZ SEÇİME, SAVAŞA GİTMİYORUZ: Türkiye’de ne zaman iktidarların işi sıkışsa ne yapar biliyor musunuz? Milli değerlerle oynamaya başlarlar. Kim ki artık iş yapamaz hâle gelir, kim ki başarı üretemez hâle gelir; milli değerlerimizi istismar etmeye başlar. Bakın işte Sayın Erdoğan’ı görüyorsunuz. Arkadaşlar, sosyal medyadaki profil fotoğrafını değiştirmiş yahu. Sayın Erdoğan, seçime gidiyoruz seçime, savaşa gitmiyoruz. Merak etmeyin arkadaşlar, biz demokrasi bayramına götürüyoruz ülkemizi. 11 gün sonra ülkemizde demokrasi bayramı kutlanacak. Tıpkı geçmişte olduğu gibi, sandıkta oylarımızı kullanıp iktidarı değiştireceğiz. Yok dış güçlermiş, yok iç güçlermiş. Palavranın bini bir para. 

    BU İKTİDAR GİDERSE, MİLLİ SAVUNMAMIZA ZERRE KADAR ZARAR GELMEZ: Daha da ötesine gidiyorlar. İktidar değişirse tam bağımsızlık tehlikeye girermiş. Bakın arkadaşlar, ben iyi hatırlıyorum, 2002 seçimlerinde de demokrasiye inanmayanlardan bu sözleri duymadık mı? Baktılar ki başarısızlık geliyor, baktılar ki sandıkta mağlubiyet geliyor; hemen milli değerleri kullanarak vatandaşlarımızı korkutmaya başlamışlardı. Bu ülkede en uzun süre hükümette görev almış kişilerden biri olarak söyleyeyim arkadaşlar; bu iktidar giderse, milli savunmamıza zerre kadar zarar gelmez. Bu iktidar giderse, milli menfaatlerimize zerre kadar zarar gelmez. Bu iktidar giderse, milli değerlerimizden hiçbir şey kaybetmeyiz. Hatta ve hatta; uzun yıllar Milli Güvenlik Kurulu’nda oturmuş, Dışişleri Bakanlığı da yapmış bir arkadaşınız olarak söyleyeyim: Biz kazandığımızda ülkemiz öyle bir güçlenecek ki şimdiki gibi hamasetle değil, gerçek demokrasinin gücüyle dünyanın saygın bir ülkesi olacağız.

    ÜLKEMİZİN MİLLİ ONURUNU YERLE BİR EDEN BU YÖNETİME İTİRAZ EDİYORUM: Devlet başkanının ‘Aptal olma’ diye mektuplar aldığı bir devrin utancını yok edeceğiz. Neymiş ‘Kuru soğana razı olun, vatan-millet Sakarya.’ Adama ‘Hadi oradan’ derler. Ben hem milletimizin açlık sınırı altında olmasına itiraz ediyorum hem de ülkemizin milli onurunu yerle bir eden bu yönetime itiraz ediyorum. 34 şehidimizin ardından Putin’in kapısında dakikalarca bekletilen bir devlet başkanı olur mu? Türkiye Cumhuriyeti’ne bu yakışır mı? Benim buna itirazım var. Milletimizin itirazı var. Kimse kusura bakmasın. Bu kötü yönetimin bedelini içeride halkımız ödüyor, dışarıda da ülkemizin boynu bükük kalıyor. Artık yeter. Yeter artık yahu.

    TÜM ÜLKE ARTIK BİR ‘ERDOĞAN YORGUNLUĞU’ YAŞIYOR: Hatırlayın vaktiyle kendisi 2017’de ne demişti ‘Metal yorgunluğu var, parti teşkilatını yenileyeceğiz’ demişti. Kendisi ise tam 21 senedir o partinin başında. Daha da ötesi ülkenin başında. Tüm ülke artık bir ‘Erdoğan yorgunluğu’ yaşıyor. Bir gün Mısır’a olmadık laf ediyor, bir gün Birleşik Arap Emirlikleri’ne çatıyor, ertesi gün Almanya’ya, hoop Amerika’ya, Rusya’ya. Sonra hiçbir şey olmamış gibi gidip onlardan aldığı 3-5 milyar dolar borç karşılığı sarmaş dolaş oluyor. Bu milletin onuruymuş, ülkenin istikbaliymiş; inanın hiçbir şey umurlarında değil. Tek dertleri iktidardan kalkmamak. Bir sabah kalkıyor, haçla hilali çakıştırıyor. Bir gün ‘Şangay Beşlisi’nde olmak istiyor, bir başka sabah da kalkıp ‘Avrupa Birliği güzeldir’ diyor. Durmadan zigzaglar yapıyor, U dönüşleri yapıyor.

    BURADAN ERDOĞAN’A SESLENİYORUM: SAYIN ERDOĞAN, BİRAZ YAVAŞ. ÜLKEYİ YAYIK AYRANINA ÇEVİRDİNİZ: Buradan Erdoğan’a sesleniyorum: Sayın Erdoğan, biraz yavaş. Ülkeyi yayık ayranına çevirdiniz. Çalkalayıp duruyorsunuz bu milleti yahu. Bütün o kavgalar nedeniyle ülkemizdeki her bir ferdin cebindeki parayı erittiniz. Üreticimizin ihracat alanlarını daralttınız. Turizmcinin müşterisini azalttınız. Günün sonunda enflasyonu üç haneye, faizi iki haneye çıkardınız. Döviz kurunu patlattınız. İşte ENAG yüzde 105, TÜİK yüzde 44 enflasyon var diyor. Yıllardır gösterdiğiniz kuru bir inadın, ülkemizi Doğu Akdeniz’de nasıl yalnızlaştırdığını görüyoruz. Bu ülkenin en büyük milli güvenlik sorunu olduğunuz ya. Bir kişinin şahsi dürtülerine bağlı dış ilişkiler seti ile; ülke menfaatlerinin üzerinde tepindiniz.

    SAYIN ERDOĞAN GÜLE GÜLE: Şimdi ben buradan Kadıköy’den ilan ediyorum. Sayın Erdoğan güle güle. Sizin ardınızdan ülkemiz dış politikada itibarlı ve güçlü bir ülke olacak. Orta Doğu’da, Balkanlar’da, Kafkaslar’da yeniden parlayan bir yıldız olacak. Avrupa ile Amerika ile bu milletin menfaatlerine uygun ilişkiler geliştirilecek. Öyle Biden’ın telefon kuyruklarında falan bekletilmeyecek. Bitecek bu utanç devri, bitecek. Bakın arkadaşlar, 2019’da ‘Ekrem İmamoğlu’na oy vermek, Sisi’ye oy vermektir’ demiyor muydu? Ne oldu, 4 sene sürmedi, kendi gitti el ele, kol kola fotoğraf vermenin peşine düştü. Arkadaşlar, biz kimseye ‘Falanca ülkeyle neden ilişkiyi normalleştiriyorsun’ demiyoruz. ‘Neden elini sıktın’ demiyoruz. Biz normalleşme çabalarını destekliyoruz. Ancak, iç siyasette 3-5 oy fazla almak uğruna girdiği bütün o yalancı kavgalarının bedelini siz, biz hepimiz ödüyoruz.

    DOĞMAMIŞ ÇOCUKLARIMIZA KADAR BORÇLANDIK YA: Doğmamış çocuklarımıza kadar borçlandık ya. Biz bu kavgacı, içe kapalı, ülkemizi dünyadan koparan maceralara son vereceğiz. Bizim istikametimiz; Avrupa Birliği standartlarıdır. Ha üye oluruz, olmayız orası başka konu. Ama bizim hedefimiz vatandaşlarımıza en az Avrupa Birliği seviyesinde hukuk, özgürlük ve demokrasi standardı sağlamaktır. En az Avrupa Birliği seviyesinde bir zenginlik sağlamaktır. ‘Vatan elden gidiyor, açlığa mahkum kal’ gibi yalanla, dolanla vatandaşı hor gören bu zihniyeti yok etmektir. İşte şimdi çok daha güçlüsünü, çok daha iyisini, çok daha sağlamını yapacağız. İnanıyorum ki evlatlarımız güçlü demokrasisiyle, güçlü ekonomisiyle, güçlü adaletiyle Avrupa’nın başı dik üyesi Türkiye’de büyüyecek. Ha savunma sanayiymiş, otomotiv sanayiymiş, teknolojiymiş; tüm bunların gözbebeği olacağız.

    BUNLARIN KARA PROPAGANDA MAKİNELERİNE BAKMAYIN; BİZ EN İYİSİNİ HER BİRİNİZ ZENGİNLEŞİRKEN YAPACAĞIZ: Bunların kara propaganda makinelerine bakmayın; biz en iyisini her biriniz zenginleşirken yapacağız. Silahlı kuvvetlerimizin; demokratik denetim ve gözetime tabi, itibarlı, caydırıcı ve etkin bir askeri güç olmasını sağlayacağız. Olur olmadık şahsi çekişmelerin içinde, caydırıcı gücümüzün test edilmesine izin vermeyeceğiz. Hem özgür hem bağımsız hem de zengin olacağız! Ötesi yok, başka yol yok. Ama arkadaşlar tüm bunu nasıl yapacağız?14 Mayıs’ta sizlerin vereceği oylarla. Evet 14 Mayıs günü iki pusula olacak elinizde.

    ORTAK CUMHURBAŞKANI ADAYIMIZ SAYIN KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN İSMİNİN ALTINA ‘EVET’ MÜHRÜNÜ BASACAĞIZ: İlk pusulada Cumhurbaşkanımızı seçeceğiz. Ortak Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun isminin altına ‘Evet’ mührünü basacağız. Diğer pusulada ise vekillerimizi seçeceğiz. Oylarımızı DEVA için CHP’ye, Saadet için, Gelecek için, Demokrat Parti için CHP’ye vereceğiz ve böylece Meclis çoğunluğunu kazanacağız. Şimdi Kadıköy’e soruyorum: Herkesin özgürlüğünü doyasıya yaşadığı bir Türkiye’ye var mısın Kadıköy? Bereketin, bolluğun, zenginliğin Türkiye’sini kurmaya var mısın? Siz varsanız, biz de varız. Haydi Türkiye, haydi! Haydi berekete! Haydi özgürlüğe! Haydi zenginliğe! Hepinize çok çok teşekkür ediyorum. Sağ olun var olun.”

     

  • EKREM İMAMOĞLU, BATMAN’DA: “KAYYUMLAR GİDECEK, HALKIN DEDİĞİ OLACAK”

    EKREM İMAMOĞLU, BATMAN’DA: “KAYYUMLAR GİDECEK, HALKIN DEDİĞİ OLACAK”

    Haber : OKTAY YILDIRIM – Kamera: ADEM KARABAYIR

    İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Batman’da yurttaşlara seslenirken “15 Mayıs’ta ülkeye demokrasi gelecek. Şehirlerimize demokrasi gelecek. Kayyumlar gidecek, halkın dediği olacak. Milletin seçtiği kişi, şehirleri yönetecek. Bağımsız yargının; hak, hukuk, adaletin ışığı herkesi eşitler. Adaletin Ekrem’i de olmaz, Selahattin’i de olmaz. Adalet herkese. Başkası düşünülemez. Yargısız infaz, hiçbir vatandaşa hak görülemez. Adil yargı istiyoruz. Siyasetin silahı gibi kullanılan yargı olmaz. Adil yargı, adaletli yargılanan bir ortam; ona kimse bir şey demez. Evrensel hukukun verdiği karar, kimsenin canını yakmaz” dedi.

    İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, bugün Batman’da miting düzenledi. Konuşma yapacağı alana girerken meşalelerle karşılanan İmamoğlu’nu taşıyan otobüs, yoğun ilgi altında güçlükle ilerledi. Meydanı dolduran kalabalığı eşi Dilek İmamoğlu ile birlikte selamlayan İmamoğlu şunları söyledi:

    “‘İSTANBUL’U KAYBEDEN TÜRKİYE’Yİ KAYBEDER’ DEDİLER. SON YILLARDA BİR TEK BUNU DOĞRU SÖYLEDİLER: Bu öğretmen işi bizim. Öğretmenler bize emanet. Eğitimi ayağa kaldıracağız. 100 bin öğretmeni atama konusunda Cumhurbaşkanı’mızın, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözünü tekrar etmek istiyorum. Van’dan geliyorum, sabah Ağrı’daydım. Kucaklaştık. Yüreğimizi sırtı, yüreğimiz ısındı, gönlümüz ısındı. Şimdi ne güzel Batman’da sizlerleyim. Liseli, iktidar istiyor. Gençlerin heyecanını her yerde. İnanın onların adalet talebi, eşitlik talebi, özgürlük talebi, demokrasi talebi… En çok da hoşuma giden; gençler diyor ki ‘Başkanım, hak yemem, hakkımı da yedirmem’. İşte bu, bizim vatandaşımız bu. ‘İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder’ dediler. Son yıllarda bir tek bunu doğru söylediler. Başka doğruları yok zaten. Bu doğru yolları yaşatacağım. Hep birlikte yaşatacağız. İnşallah Batman’ı aydınlatan bir vizyonu ortaya koyacağız, hiç endişeniz olmasın. Sevgili hemşerilerim; sizlere İstanbul’un sevgilerini getirdim. Batman hem çok kadim hem çok eski, Mezopotamya’nın kadim tarihinde var olan, ama bir o kadar da yeni bir şehir. Dalları, Anadolu’nun güzel ve o güzel aydınlık geleceğindedir. İkinci gelişim bu. 23 Haziran seçimlerinden sonra değerli, o zaman il başkanımızdı, milletvekili adayımız Hüseyin Yaşar’ın yeğeni Cihan’ın düğünü için gelmiştim. O sevgili eşiyle bugün karşıladı beni, bebeği de büyümüş. Ne güzel, onların nikahını kıydık, düğününü yaptık. 23 Haziran seçiminden dolayı düğünü ertelemişti, ona teşekkür ediyoruz. O zaman içtenliğinizi de sevginizi de çok derinden hissetmiştim. Bana hâlâ bu duyguyu yaşatıyorsunuz. Sağ olun, var olun.

    YARGISIZ İNFAZ, HİÇBİR VATANDAŞA HAK GÖRÜLEMEZ. ADİL YARGI İSTİYORUZ. SİYASETİN SİLAHI GİBİ KULLARINDAN YARGI OLMAZ: İnşallah 14 Mayıs’tan sonra ülkedeki tüm düğünleri demokrasi düğünü yapacağız. 15 Mayıs’ta ülkeye demokrasi gelecek. Buraya Van’dan geliyorum demiştim, size 13. Cumhurbaşkanı’mız Kemal Kılıçdaroğlu’nun selamlarını getirdim. Şehirlerimize demokrasi gelecek. Kayyumlar gidecek, halkın dediği olacak. Halk ne diyorsa; milletin seçtiği kişi, şehirleri yönetecek. Bağımsız yargının; hak, hukuk, adaletin ışığı herkesi eşitler. Bakın sevgili hemşerilerim; adaletin ışığı herkesi eşitler. Adaletin Ekrem’i de olmaz, Selahattin’i de olmaz. Adalet herkese. Başkası düşünülemez. Yargısız infaz, hiçbir vatandaşa hak görülemez. Adil yargı istiyoruz. Siyasetin silahı gibi kullarından yargı olmaz. Adil yargı, adaletli yargılanan bir ortam; ona kimse bir şey demez. Evrensel hukukun verdiği karar kimsenin canını yakmaz. Devletin dini adalettir. Milletçe, bu canım memleketin hep birlikte eşit hissedarlarıyız. Doğusu batısı, güneyi kuzeyi, benim canım vatandaşlarım, yok birbirinizden farkımız. Benim hiçbirinizden, şurada duran evlatlarımızdan, gençlerden, hanımefendilerden, beyefendilerden, hiçbirinizden birbirimizin farkı yok, eşitiz. Milletin tek bir ferdine haksızlık, ayrımcılık, vatandaşımızın hakkını korumayan hiçbir şeye müsaade etmeyeceğiz. Vatandaşımızın her türlü hakkını koruyacağız. Vatanımızın tek karış toprağına zarar, parçalanma getirmeyecek yola baş koyduk, asla vazgeçmeyeceğiz. Bu duygu bize Türkiye Cumhuriyeti’nin emanetidir, Atatürk’ün emanetidir. Bu ebediyen sürecek.

    BENİM BATMANLI EVLADIM, TÜRKİYE’NİN HER KARIŞ TOPRAĞI İÇİN GÜZEL HAYALLER KURACAK: Benim Batmanlı evladım, bu vatanın her kademesine, çalışacak, liyakatli bir şekilde gelecek. Benim Batmanlı evladım, Türkiye’nin her karış toprağı için güzel hayaller kuracak. Devletinin şefkatini, devletinin vicdanını, devletinin adaletini sonsuz hissedecek. Devlet, vatandaşını sever. Devlet; çocuğunu, kadınını, gencini, onun yüreğini ısıtır, ona şefkatini gösterir, gücünü değil. Vatan, millet, bayrak hepimizin. Hep birlikte Türkiye Cumhuriyeti devletiyiz, 86 milyon insanımızla. Birleşe birleşe kazanacağız. Benim sesimi ancak sizin sevginiz kısar, başka kimse sesimi kısamaz. 86 milyon insanımızla ortak geleceğimiz, ortak idealimiz, müreffeh bir Türkiye’dir. Hep birlikte başaracağız. Sevgili Batmanlılar; memleketin dağlarında, ovalarında halaylar çekeceğiz, horonlar oynayacağız. Yalnız ülkeye, şehirlere değil, göreceksiniz hep birlikte ailelerimize, yuvalarımıza mutluluk, demokrasi gelecek. ‘Her şeyi ben bilirim. Ben ne dersem o olur’ dönemi bitmiş olacak, sona erecek. ‘Güle güle’ diyeceğiz onlara.

    YUVA KURULAMIYORSA DEMEK Kİ CİDDİ BİR SIKINTIMIZ VAR: Herkes için aile kavramı çok önemlidir. Ailelerimiz, hepimizin kutsalı. Bizi toplum olarak bir arada tutan duygular, aile birliği ve bütünlüğüyle başlar. Aileden yayılır bütün topluma dayanışma. Başta ekonomik bozulma olmak üzere, ne yazık ki öfkeli ve kavgacı ülke yönetimi, inanın aile birliğimizi bile bozdu. Bundan 20 yıl önceki Türkiye’de evlilik sayısı neyse bugün hâlâ aynı. Halbuki tam 20 milyon artışa rağmen evlilik sayısı artmıyorsa, yuva kurulamıyorsa demek ki ciddi bir sıkıntımız var. Hep birlikte bu sorunu aşacağız. Mutluluk da huzur da aileden başlar. Batman’ın sorunlarını biliyoruz. Arkadaşlarımla bütün sorunları konuşuyoruz. Batman’da ciddi bir uyuşturucu sorunundan tutun eğitimle ilgili sıkıntılara, fırsat eşitsizliğine, gençlerimizin ihtiyaçlarının giderilmemesine, yeterince kültürel, sanatsal etkinliklerin olmamasına kadar, bu genç nüfusu canlı tutacak, hayata katacak, dünyanın her yeriyle eşitleyecek çok eksiği olduğunu biliyorum. Bu kardeşiniz size söz veriyor. Ben, buradan sizi selamlamak istedim. 15 Mayıs’tan sonra en fazla ziyaret edeceğim yerlerden birisi Batman olacak. Biz, bütün bu problemlerin çözümü için yol yürüyeceğiz.

    CIVIL CIVIL GENÇLERİN OLDUĞU YERE İŞSİZLİK YAKIŞIR MI: Batman, işsizliğin en fazla olduğu şehir. Allah aşkına, şu cıvıl cıvıl gençlerin olduğu yere işsizlik yakışır mı? Yakışmaz. Çözeceğiz bu sorunu. Batman’daki hiçbir devlet kurumunu eş, dost, akraba ilişkisine değil, size açacağız gençler. Batman’da iş kurmak isteyen, işini büyütmek isteyen, iş bulmak isteyen her Batmanlının yanında olacak devletimiz. Teşvik edeceğiz. Batman’ın çevre yolu problemi var. Göreceksiniz, bu şehrin bütün altyapı, üstyapı, çevre yolu gibi birçok konusuna biz müdahil olacağız. Aldığımız görev gereği, sadece İstanbul’da değil, memleketin her köşesinin bu tür sorunlarıyla her gün ilgileneceğiz. Söz veriyoruz Batman. Bu arada sanırım kira fiyatları yüksek değil mi Batman’da? Ciddi bir sorun bu. Önemli bir konut politikası reformumuz var. Bu konuda da özellikle Batman’a çok nitelikli, çağdaş, özellikle dar gelirli insanlarımızın bu sorununu çözecek sosyal konut projemizi mutlaka Batman için hazırlıyor olacağız. Batman’da en çok da çocuklar için, gençler için, kadınlar için hazırladığımız projelerle sıklıkla sizi ziyarete geleceğim.

    MEMLEKETİN HER YERİNİ BİRBİRİYLE EŞİTLEYECEĞİZ: Biz, 13. Cumhurbaşkanı’mız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde bu bölgeye hizmet etmekten büyük onur duyacağız. Size söz; İstanbul’da gençler, kadınlar hangi imkanlara sahipse, çocuklar hangi imkanlara sahipse bu bölgede bu imkanları sizin için sağlayacağız. Memleketin her yerini birbiriyle eşitleyeceğiz. Eğer Batman’da işsizlik en yüksekse, kişi başı gelir Türkiye’deki gelir ortalamasının yarısıysa işte bu haksızlığı hep birlikte ortadan kaldıracağız. 15 Mayıs sabahına kadar çok çalışmamız lazım. Ayrışmadan, demokrasi mücadelesini hep birlikte vermemiz lazım. Bu uzlaşma, çok büyük bir uzlaşma. Göreceksiniz, devletin bütün temel görevini sağlayacak önemli bir süreci hep birlikte yönetiyor olacağız. Eşinizle, dostunuzla, akrabalarınızla bu sürecin önemini konuşun. Hep birlikte sandığa gideceğiz. Hep birlikte sandığa sahip çıkacağız. Bu iktidarı evine yollayacağız. ‘Ben bilirim’ diyen aklı evine yollayacağız. Bir avuç insanı evine yollayacağız. Millet, kendi iktidarını kuracak. 86 milyon insanın iktidarını hep birlikte kuracağız.

    BU MEMLEKETİN HİÇBİR AYRIŞMAYA ARTIK TAHAMMÜLÜ YOK: Bu memleketin hiçbir ayrışmaya artık tahammülü yok. Ne etnik köken üzerinden ne inanç üzerinden asla ayrışmaya müsaade etmeyin. Kucaklaşacağız; doğusu batısı, güneyi kuzeyi, hep birlikte kucaklaşacağız. Bu kucaklaşmayla 14 Mayıs günü sandıklara da sahip çıkmaya Batman hazır mı? Güzel. Enerji çok yüksek. Burada sabaha kadar konuşulur. Nasıl İstanbul’da sandığa sahip çıktık, şimdi Türkiye’nin her yerinde sandığa sahip çıkacağız. Sevgili gençler; 15 Mayıs’ı biraz hayal edelim. 15 Mayıs sabahı kalktığınızda, içinize derin bir nefes alacaksınız. O nefes, size eşitlik duygusunu hissettirecek. O nefes, size demokrasi duygusunu hissettirecek. O nefes, size huzur duygusu verecek. O nefes, size bolluk ve bereketlilik duygusu verecek. O nefes, size evlatlarınız, gençleriniz için bir gelecek duygusu verecek. O nefes, size demokrasi duygusu verecek. O nefes, size adalet duygusu verecek. Size söz; yeni bir dönem başlayacak. Siyaseti, süreci hep birlikte tamir edeceğiz. İnsanları özgürce konuşacak, insanları özgürce birbiriyle paylaşacak bu memleketin, bütün milletin. Bu memleketin nimetini millete eşit paylaştıracağımız bir dönemi hep birlikte başlatacağız. Her şey çok güzel olacak”

    Batmanlıların İmamoğlu’na olan yoğun ilgisi halk buluşmasının ardından da devam etti. İmamoğlu’nu taşıyan otobüs, yaşanan ilgi nedeniyle yol almakta zorlandı.

  • MANSUR YAVAŞ: “BUNLARIN ÇOCUKLARININ BİRÇOĞU LÜKS ARABALARDA GEZİYOR. AMA NORMAL BİR VATANDAŞ FAKİRLİKTEN BAHSETTİĞİ ZAMAN VERİLEN CEVAP, ‘ŞÜKRET’”

    MANSUR YAVAŞ: “BUNLARIN ÇOCUKLARININ BİRÇOĞU LÜKS ARABALARDA GEZİYOR. AMA NORMAL BİR VATANDAŞ FAKİRLİKTEN BAHSETTİĞİ ZAMAN VERİLEN CEVAP, ‘ŞÜKRET’”

    Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Sivas’ta yurttaşlara seslenirken “‘Soğan pahalı’ diyorsunuz, ‘Soğan kafalı’ diyorlar. ‘Açlık var’ diyorsunuz, tatilden gelenleri gösteriyorlar, AVM’de gezenleri gösteriyorlar. ‘Bakın buralar dolu, açlık var diyenin ağzına kürekle vurun’ diyorlar. Artık halktan koptular. Etrafınıza bakın; torpilliler, beş maaşlılar derken yeni bir sınıf çıktı. Bunların çocuklarının birçoğu lüks arabalarda geziyor, lüks yerlerde yaşıyor. Ama normal bir vatandaş fakirlikten bahsettiği zaman verilen cevap, ‘Şükret, onu da bulamayan var.’ Ben diyorum ki varlıkta eşitlik yapın, yoklukta değil” dedi.

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, bugün Sivas’ta miting düzenledi. Yavaş, mitingde şunları söyledi:

    “BİR BAKAN DİYOR Kİ ‘BUNLARIN TEK DERDİ HÜKÜMETİ İNDİRMEK’. EVET, ŞAŞIRACAK BİR ŞEY VAR MI”

    “Bir seçime gidiyoruz, fakat televizyonlarda tanklardan, tüfeklerden, üniformalardan başka bir şey görmüyoruz. Halbuki Cumhuriyet kurulduğundan bu yana kaç kere seçim oldu, hiçbir zaman böyle bir şey yaşanmadı. İktidar yaptıklarını anlattı, muhalefet eleştirilerini getirdi, kendi vaatlerini anlattı ve bir seçim oldu. Ertesi gün, vatandaşın takdiri neyse herkes ona uydu. Ya devam etti ya yenisi başladı. Ama bugün duyduklarımıza bakınca gerçekten şaşırıyoruz. ‘Biz gidersek bu ülke yok olur. Bunlara ülke teslim edilmez.’ Hayırdır? Hatta deniyor ki ‘14 Mayıs seçimi bir darbedir’. Allah Allah. Bir diğer bakan diyor ki ‘Bunların tek derdi hükümeti indirmek’. Evet, şaşıracak bir şey var mı? Seçime, sizden daha iyi yöneteceğimiz iddiasıyla giriyoruz. Sizin yönetemediğinizi iddia ediyoruz. Bu nedenle sizi indirip kendimiz o makamlara gelmek istiyoruz. Bundan daha doğal bir şey var mı?

    “ANKARA’NIN KAYNAKLARI BETONA, PLASTİĞE HARCANDI”

    21 yıl devamlı iktidarda olmak herhalde alışkanlık yapmış, ‘Hep biz oturacağız’ diyorlar. Cenabı Allah, hepimize bir ömür kesmiş. Yapmayın Allah aşkına, sizden başka kimse yok mu? Bir fırsat verin, bakalım elin oğlu neler yapacak, neler gösterecek size. 2019 seçimlerinde de aynısını yaptılar. Ankara’da 23 yıllık bir yönetim vardı. İlk başta onlar da iyiydi belki ama uzun süre fazla güç insanı bozuyor. Aradan zaman geçti, ‘Ben bu koltukta oturacağım’ diye iddia ederek, korkutarak seçimi kazandı. Ama bu arada korkuturken oğlunun biri spor kulübü, oğlunun biri televizyon… Halkın kaynaklarını oraya aktardı. 23 buçuk yıllık yönetimi esnasında, daha önceden doğru dürüst işi dahi olmayan insanlar, Türkiye’nin ilk 100 zengini arasına girdi. 16 milyar, Ankapark’a yedirdi, çöp bir projeye yatırdı. Çin’den o malzemeleri getirenlerle işletenler aynı, bırakıp gittiler. Şimdi, bir sürü insan oradan para kazandı. Ankara’nın kaynakları, keyfi proje adı altında betona, plastiğe harcandı. Ankara’ya girerken gördüğünüz bugünkü kapıların maaliyeti 235 milyon lira.

    “DÜZENİN DEVAM ETMESİ İÇİN YALAN SÖYLÜYORLAR”

    2013’ten beri, nüfus artmasına rağmen bir tane otobüs alınmamış. Metroyu zaten devretti, ‘Ben yapamıyorum’ dedi. Köylerin birçoğunda gerçekten su yok, kanalizasyonları olduğu gibi duruyor. Ankara’nın Elmadağ ilçesine Çamlıdere’den, 120 kilometre, suyu yeni getirdik. Şimdi Ankara’da böyle problemler varken, Cumhuriyet’in başkentinde böyle eksiklikler varken projelere sadece rant amacıyla para aktarıldı. İmar rantları vardı. Bizim dönemde bir tane rantlı iş geçmedi. Ama daha önceden, adamını bulan, bir plan değişikliğiyle 1 milyar lira rant kazandı. Bu şekilde düzenin devam etmesini istediler, başladılar karalamaya. Şimdi de aynısını yapıyorlar. Dediler ki ‘Gelir gelmez iççilerin hepsini atacak’. Bir tane atmadık. Diyorlar ki ‘Kamu dairelerindeki bütün memurları işten atacak’. Düzenin devam etmesi için yalan söylüyorlar. ‘Sosyal yardımları kesecek’ dediler.

    “BİZ, ZAFER KAZANMADIK, 5 YILLIĞINA GÖREVİ DEVRALDIK. ÇÜNKÜ KARŞIMIZDA DÜŞMAN FALAN YOK”

    Baktılar anketler kötü gidiyor, bir şeyler bulması lazım. Benim rakibim televizyona çıktı, dedi ki -benim kim olduğumu, geçmişimi bile bile- ‘Eğer bunlar seçimi kazanırsa su sayaçlarını PKK’lılar okuyacak, DHKP’liler de faturasını getirecek’ dediler. Oradaki rantı bırakmamak için bu çamurları attılar. Ve ertesi gün, o çözüm sürecinde, tahammül edemedikleri PKK’ya kıyak olsun diye söktükleri T.C. tabelalarını götürdük, oraya çakıldı. Hani bir de şampanya muhabbeti var. Seçildiğimiz akşam seçim otobüsünden Ankara halkına teşekkür ettik, ‘Rozetimizi çıkarıyoruz, herkese eşit hizmet edeceğiz’ dedik. Biz zafer kazanmadık, 5 yıllığına görevi devraldık. Çünkü karşımızda düşman falan yok. ‘Biz bu anlayışı kabul etmiyoruz’ dedik ve çalışmaya başladık. Sabah erken saatte Hacı Bayram Camii’ne gittik, şükür namazımızı kıldık, ‘Bismillahirrahmanirrahim’ dedik ve göreve başladık.

    “BÜTÜN TÜRKİYE’YE YAYILAN ‘ÇALIYOR AMA ÇALIŞIYOR’ LAFINI ARTIK MEŞRU KABUL ETTİRDİLER”

    Kampanyayı hatırlıyorsunuz. ‘Her cuma bir ayet sallıyoruz’ diyen bir bakan vardı. Ona ses yok, onlar onu söyleyebilir. Uçakta şampanyayı devirmiş yatıyor, bu fotoğrafları görmüyor. Kendi etrafındaki herkes her türlü günahı işler, onlara hakkında tek kelime yok. İddia ediyorum; bütün Türkiye’ye yayılan ‘çalıyor ama çalışıyor’ lafını artık meşru kabul ettirdiler. İslamiyet’e böyle zarar verdiler. Adamın kul hakkını yediğini kabul ediyor, ama ‘iyi çalışıyor’ diyor. Var mı dinimizde böyle bir şey? Göz yumdular. Dini bütün bir Müslüman, kul hakkına riayet eder, kul hakkına el uzatmaz.

    “BU ÇOCUKLARIN ARTIK, YARDIM ALAN ÇOCUKLAR OLMAMASI İÇİN OKUTULMASI LAZIM”

    Eskiden koli dağıtılıyordu, hep aynı kişiden satın alınıyordu. 2015 fiyatı, 150-200 bin lira. Ve evlere, ‘Ankara Büyükşehir Yardım Aracı’ diye koli olarak göstere göstere dağıtılıyordu. Biz geldik, anında bütün Türkiye’de geçerli bir ‘Başkent Kart’ çıkarttık. Üzerine para yatırıyoruz, esnaf da kazanıyor, köylere kadar. O kadın da alıyor o kartını, bakkala, manava, çoluğunun çocuğunun ihtiyacı neyse gidiyor, ona harcıyor. Bir elin verdiğini kimse görmüyor. Bu çocukların artık, yardım alan çocuklar olmaması için onların okutulması lazım. Eğitiminden mahrum olmaması lazım. Şu anda Ankara’da 60 bin öğrenci, okuldan eve, evden okula ücretsiz geliyor. 16 bin öğrencinin servis ücretini Ankara Büyükşehir Belediyesi ödüyor. Çocuklara 15’er lira kantin parası veriyoruz ki kantinden herkes alışveriş yaparken onlar mahsun kalmasın. KPSS ücretleri yatırılıyor, tüm sınav ücretlerini yatırıyoruz. Bir de pandemi geldi başımıza seçimden sonra. Pandemi nedeniyle de 10’ar GB interneti 40 bin öğrenciye verdik. Ankara’nın civarındaki 918 köye internet bağlamak suretiyle onların eğitiminden mahrum kalmamasını sağladık.

    Eskiden tonu 30 liraya su satılıyordu. 10 ton kullansa 300 lira alıp, sonra o parayla yardım paketi alıp, ‘Biz size yardım ediyoruz’ diyorlardı. Şu anda destek alan 200 bin aile var, suyun tonu 1 lira. 10 tonuna 10 lira ödüyorlar. Bu pandemi nedeniyle iş yerleri kapandı, gelir azlığı var. Duyuyoruz, evlerde donuyor insanlar, doğal gaz alamıyorlar. Hemen el koyduk. Geçen yıl ve bu yıl, üçer ay müddetle 500’er lira doğal gaz ücreti yatırmak suretiyle Ankara’daki destek alan ailelerin hiçbir çocuğunu üşütmedik. Şimdi de gene 200 bin aileye 17-18 aydır her ay birer kilo et parası, kartlara yatırıyoruz. Hem kasaplar kazanıyor hem de o evlere her ay düzenli olarak birer kilo et giriyor. Söz vermiştik, ‘Aç ve açıkta kimseyi bırakmayacağız’ diye. Geçen sene yurtlar kapatıldı. Kız çocukları cami bahçelerinde bekliyor, kimi de evine dönmeye çalışıyordu. 8 bin öğrenciyi aldık; ‘kimdir, nedir, nereden geldin’ diye sormadık. Otelleri, yurtları, misafirhanelerimizi açtık. Birer sene kaybetmemelerini sağladık. İyi mi olmuş Ankara değişince?

    “GELİR GELMEZ İSRAFI KALDIRDIM”

    Sayın Cumhurbaşkanı şöyle bir şey söyledi:’ 35 bin nüfuslu bir belediyenin belediye başkanlığını yaptı, büyükşehri yönetemez’. Geldim, gelir gelmez israfı kaldırdım. Tüm ihaleleri açık ihale yaptım, tam 3 bin 500 ihale canlı yayınlandı. Onlar benim şeref madalyamdır, onları benim torunum da izleyecek, onların torunları da izleyecek, nasıl şeffaf davranılmış diye. Eskiden açık yapılmazdı. O zengin edilenler, bir-iki kişi girerdi. Mesela bir tane örnek; bu ihaleye girmek için, 5 yaşında 555 tane kamyon olması lazım. Kimin olduğu belli, ondan başkası alamaz o ihaleyi. Kırım olmuyordu. Şimdi o kırımlar nedeniyle eskiden, 2015 yılında 80 liraya yapılan asfaltı, biz hâlâ 30 liraya yapıyoruz. 8 yıl geçmiş, hâlâ 30 liraya yapıyoruz. İlk ay bile, ‘50 milyon lira açık verecek bu belediye, maaşı bile ödeyemezsiniz’ derken 5 milyar bunların faizli borcunu ödedim. 1 milyar lira Çevre Bakanlığı’ndan, eski dönemden, Mustafa Tuna döneminden alacağımız var, alamıyoruz.

    “‘ANKARA, İSTANBUL; BUNLAR TOPAL ÖRDEK, İŞ YAPAMAZ’ DİYEREK BAŞLADILAR”

    Seçimler yapıldı, akşam biz Sayın Cumhurbaşkanı’ndan şu sözü bekledik; ‘Sevgili milletim, bin 400 civarındaki belediyede bugün hür seçimler yapıldı. Türkiye’nin her yerinde takdirleriniz sandığa yansıdı ve belediye başkanlarımızı seçtik. Şimdi bize düşen, hangi patiden olursa olsun hükümet-belediye el ele vererek kimseyi ayırmadan 85 milyon insana artık hizmet edeceğiz.’ Bunu bekledik. Ama böyle olmadı. ‘Ankara, İstanbul; bunlar topal ördek, iş yapamaz’ diyerek başladılar. Oysa Sayın Cumhurbaşkanı da 1994 yılında ilk belediye başkanı olduğunda aynı durumdaydı ama kimse engel olmamıştı. Biz, hiçbir şekilde şikâyet etmeden yolumuza devam ettik.

    “‘İDARE EDEMEZ’ DEDİKLERİ MANSUR YAVAŞ, ULUSLARARASI ŞEFFAFLIK ÖDÜLÜ’NÜ ALDI”

    8’inde oturduk, 28’inde kararname çıktı, ‘Metro kesintileri bilet parasından değil de bütçeden yapılacak’ diye. 4 yılda benden 80 milyon kesilecekti, şu ana kadar 1 milyar 700 milyon lira kesildi. Bizden fazla kestikleri 1,6 milyar lira, Ankara halkına yapacağımız hizmeti az yapmamıza neden oldu. Cezalandırılan Ankara oldu maalesef. ‘İdare edemez’ dedikleri Mansur Yavaş, Uluslararası Şeffaflık Ödülü’nü aldı. İnternet sitemizde Sayıştay raporları, tüm harcamalarımız var.  2 yıl önce Londra’dan Dünya Belediyeleri Başkent Ödülü’nü aldık. Bu fırsatı Ankara halkı bize verdi.

    “EN ÇILGIN PROJEM, ANKARA HALKINI ZENGİN ETMEK”

    Kırsal kalkınmada Ankara Büyükşehir Belediyesi, eskiden bir tane traktör, bazı yerlere taş toplama makinesi, biraz arı kovanı vermiş. Biraz da fide dağıtıyordu ben geldiğimde. Biz geldik. Soruyorlardı seçimden önce, ‘Çılgın projen nedir’ diye. ‘Benim boşa atacak param yok. En çılgın projem, Ankara halkını üretime sevk etmek, Ankara halkını zengin etmek’ demiştim. Çağırdık çiftçileri, ‘Biz size nasıl destek oluruz’ dedik. Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı 35 bin çiftçimiz var. ‘Biz bu sene size nohut tohumu verelim, nohut ekin, satamazsanız ben alacağım’ dedim. İkna oldular, ektiler. Baktık tüccar 2 bin 700 lira fiyat veriyor, ‘Gelin, hepsini biz alacağız’ dedik. Bu sefer tüccar, mal bulamayınca rakamı 3 bin 500 liraya çıkardı. Ondan sonraki yıl arpa, buğday, mercimek tohumu, ne istiyorlarsa verdik.

    “TÜRKİYE’NİN EN KAPSAMLI MAZOT YARDIMINI YAPTIK”

    Gübre ihtiyaçları vardı, belediyemizde sıvı gübre imal etmeye başladık. Şu anda aynı sıvı gübreden 450 bin litre, Kahramanmaraş’a gönderdik, onlar da ayakta kalsın diye. 2 milyon fide, oraya göndereceğiz. Ayrıca bir de Türkiye’nin en kapsamlı mazot yardımını yaptık. 650 milyon lira destekte bulunduk çiftçiye. Geçen yıl itibarıyla 750 bin ton civarında ürün elde ettiler. 4,5 milyar lira, Ankara halkının cebine para koyduk. Üretimi teşvik ederseniz her şey olur. Ama siz, üretimi teşvik etmeyip ‘Dışarıdan onu getirin, bunu getirin’ derseniz bizim çiftçimizi iyice öldürürsünüz. Bundan sonra, Millet İttifakı’nın beyannamesinde de açıkça yazılı, tarım desteklenecek, desteklenmek zorunda. Dünya açlığa gidiyor. Üretim, petrolden 10 misli daha değerli olacak. Üretime sevk etmek zorundayız. Ukrayna pandemide bize buğday vermedi, başımıza geleceği gördük. Hem vatandaş para kazanacak hem de bizi doyuracaklar.

    “İSTANBUL HALKI, 806 BİN OY FARKLA DEMOKRASİYİ GASP EDENLERİ SANDIĞIN DİBİNE GÖMDÜ”

    Baktılar ki 31 Mart 2019’dan sonra Millet İttifakı’nda iş başına gelenler ne kimsenin başörtüsüyle ne değerleriyle oynuyor, işçiyi işten çıkarmıyor, işçileri mitinglere götürmüyor, işçi gününde parasını alıyor, vatandaş memnun; İstanbul’un seçimini iptal ettiler. ‘Bir zarftan dört tane pusula çıkıyor; ‘Üçü gerçek, biri sahte’ dediler. Ve propagandaya başladılar. O beka işi, bizimle beraber bitti. ‘Ey Müslüman, İstanbul giderse Kudüs gider, Mekke gider, büyük İsrail kurulur. Ey İstanbul, Binali’ye mi vereceksin, Sisi’ye mi vereceksin’ gibi sözleri duyduk. İstanbul halkı, 806 bin oy farkla bu demokrasiyi gasp edenleri sandığın dibine gömdü. Baktılar anketler ne yapsalar kötü gidiyor, bunların bir de yedek kuvvetleri var. Her yerle irtibatlılar. Bingöl’de 33 askerimizi şehit eden olayın planlayıcısı Osman Öcalan’ı, kendilerine destek olması için televizyona çıkardılar. Bebek katilinden getirdikleri mektubu, Anadolu Ajansı marifetiyle yine devletin televizyonlarında okuttular. İstanbul seçimini kazanmak için bebek katilinden medet umdular. Yine aynısını yapıyorlar. Geçin onları, milleti korkutmayın, yapacaklarınızı anlatın. Gerçi 21 yıl geçtikten sonra artık anlatacak bir şey kalmadı.

    “ESKİ GRUP BAŞKANVEKİLLERİ, ‘İKİNCİ TURA KALIRSAK HERKESLE GÖRÜŞÜRÜZ’ DİYOR. NE OLDU DOSTUM, HDP’YE Mİ GİDECEKSİNİZ”

    Dün Sayın Genel Başkan’ımız söyledi, 10-15 gün önce duyduk, ‘Gene İmralı’ya heyet gitmiş’ diye. Yalanladılar. Gazeteci Murat Ağırel yazdı, ‘Hayır gittiler’ dedi. Onu yalanlamadılar. Sayın Genel Başkan’ımız da akşam televizyonda söyledi, ‘Heyet gönderiler. Bir tane hâkimi, ismini değiştirerek gönderdiler’ diye. Nasıl olsa anlatacağız yine. Bu akşam Özgür Özel anlatacak televizyonda. Daha önceki açılım dönemi dahil hükümet, üç defa bakanlar kurulu karıyla Meclis’e kanun tasarısı gönderdi. Pişmanlık yasası kaç defa çıktı biliyorsunuz, terörist başının bir sefer bundan faydalanması için. Oradaki milletvekilleri ortalığı yırttılar, ‘Siz kimi çıkaracaksınız’ diye, o maddeleri çıkarılar. Bizler burada olduğumuz müddetçe ne bebek katili ne eli kanlı teröristleri, hiçbir Allah’ın kulu çıkaramaz. Çıkarırsanız siz çıkarırsınız. Eski grup başkanvekilleri, ‘İkinci tura kalırsak herkesle görüşürüz’ diyor. Ne oldu dostum, HDP’ye mi gideceksiniz? Seçimde, o koltukta kalmak için hepsini yaparlar.

    “AMERİKA, RUSYA BİZİM BÜTÜNLÜĞÜMÜZ ALEYHİNE İŞLER YAPTIĞI MÜDDETÇE O İHA’LAR, SİHA’LAR, FÜZELER ORALARA YAĞACAK”

    Seçim için hep meydanlara İHA’lar, SİHA’lar çıktı. İnsansız hava araçları, 1990’lı yıllarda başlamış. HAVELSAN, ASELSAN, 1980’li yıllarda kurulmuş. Devletimizin milli kuruluşları bunlar. Şimdi daha da geliştirilmiş. Bize düşen daha da geliştirmektir. Çünkü İHA’lara, SİHA’lara, bizi bu coğrafyadan kovmak isteyenler yok olmadığı müddetçe her zaman ihtiyacımız olacak. Biz, bunları geliştirmek zorundayız. Amerika ve Rusya, şu anda burumuzun dibinde PKK’lılara silahlı eğitim veriyor. Kandil silahı bırakmadığı; Amerika, Rusya orada bizim bütünlüğümüz aleyhine işler yaptığı müddetçe o İHA’lar, SİHA’lar, füzeler oralara yağacak. Bize lazım. Devletin milli güvenlik politikaları asla değişmez. İslam dünyasıyla da Türkiye cumhuriyetleriyle de ilişkimiz ilelebet devam edecek. Yüz yıllık da değil, bin yıllık geçmişten gelen devletimizin müktesebatı var. Dolayısıyla bin yıldır Dışişlerimiz neler yapmış, hiçbir Allah’ın kulu şimdiye kadar kestirip atmamış, aynen milli politikalarımız devam edecek.

    “KARŞIDAYKEN TERÖRİST OLUYOR, YANINA GELİNCE VATANSEVER”

    Türkiye’de şöyle bir iklim var; kendilerine oy verirsen vatanseversin, vermezsen değilsin. Eski yılları hatırlıyorum; bir ara MHP de muhalifti, O zaman dönüyordu, onu da katıyordu, kendisine muhalif olanları, ‘Bunlar beşli ruh ikizi’. Daha sonra onlarla beraber oldular, indi ‘dört ruh ikizine’. Karşıdayken terörist oluyor, yanına gelince vatansever. Olmaz böyle bir şey. Siz, size yapılan itirazları dinlemek zorundasınız, her şeyi iyi bilemezsiniz. ‘Suriye konusunda Esad ile görüş’ diyenlerin yemediği hakaret kalmadı, şimdi Rusya üzerinden Esad ile görüşüyoruz. Zamanında görüşseydin Türkiye bu kadar mülteci deposu olmazdı. Hep deneyerek yanılma metoduyla bugüne kadar geldik.

    “GENÇLERİ İKİDE BİR AZARLAMAK BOŞ İŞ”

    Artık milletin umudu bitti. Öğrencilerin hiçbir umudu kalmadı. ‘Yurt dışına gitmek istiyoruz’ diyor, ‘Zaten siz asalaksınız’ diyor. Doktorlar diyor ki ‘Çalışma şartlarımız iyi değil, yurt dışına gideceğiz’, ‘Nankörsünüz’ deniyor. Bu ülkede herkesin, özellikle gençlerin iyi telefon, iyi araba, iyi evde oturma hayalleri var; hak ediyorlar. Bu gençleri ikide bir azarlamak boş iş. Çünkü bu gençler öyle yetişti ki doğduklarında bilgisayarları vardı. Bütün dünyayı görüyorlar. O gençlere akıl vermek değil, artık biz onların aklından yararlanmak durumundayız. Onun içi el üstünde tutmamız gerekiyor. İyi eğitim almaları için ne gerekiyorsa onları yapmalıyız.

    “BUNLARIN ÇOCUKLARININ BİRÇOĞU LÜKS ARABALARDA GEZİYOR, AMA NORMAL BİR VATANDAŞ FAKİRLİKTEN BAHSETTİĞİ ZAMAN VERİLEN CEVAP, ‘ŞÜKRET’”

    ‘Soğan pahalı’ diyorsunuz, ‘Soğan kafalı’ diyorlar. ‘Açlık var’ diyorsunuz, tatilden gelenleri gösteriyorlar, AVM’de gezenleri gösteriyorlar. ‘Bakın buralar dolu, açlık var diyenin ağzına kürekle vurun’ diyorlar. Artık halktan koptular. Etrafınıza bakın; torpilliler, 5 maaşlılar derken yeni bir sınıf çıktı. Bunların çocuklarının birçoğu lüks arabalarda geziyor, lüks yerlerde yaşıyor. Ama normal bir vatandaş fakirlikten bahsettiği zaman verilen cevap, ‘Şükret, onu da bulamayan var’. Ben diyorum ki varlıkta eşitlik yapın, yoklukta değil. Yurt dışına giden herkes derdi ki ‘Orada bizim gibi değil. Biz burada soğanı, patatesi çuvalla alıyoruz. Orada her şeyi tek tek alıyorlar’. Türkiye’yi o hale getirdiniz. Markete girdiğiniz zaman artık her şeyi tek tek, karpuzu da çeyrek alır duruma getirdiniz. Kabul edin; enflasyon, pahalılık son haddinde.

    “ANADOLU GEMİSİNİ SEÇİM OTOBÜSÜ GİBİ GEZDİRİYORLAR”

    İHA’larla, SİHA’larla bu iş olmaz. O Anadolu gemisi de 1972 yılında yapılan tersanede yapıldı. Şimdi İzmir’e götürdüler, artık seçim otobüsü gibi gezdiriyorlar. Ayın 15’inden sonra şununla karışlayacaksınız. Bunların hepsi unutulacak, o attıkları iftiralar da ortadan kalkacak. Tek şeyle baş başa kalacaksınız. Ev sahibi, kiracı, kavga etmeye devam edecek. Anne babalar kredi kartını borçlarını nasıl ödeyecek, çocuklarına nasıl harçlık verecek, eğitimini nasıl sürdürecek; bunlarla baş başa kalacağız. Asıl gündem bu. Gerçek gündem, halkın geçimi.

    “PKK’YLA AYNI GÖRÜŞLERİ SAVUNAN, BAYRAKLA PROBLEMİ OLAN, MECLİS’TE YEMİN EDİP ETMEYECEĞİ BELLİ OLMAYANLARI LİSTELERİNİZE KOYDUNUZ”

    Altı siyasi parti genel başkanı yan yana geldi. Dediler ki ‘Biz bir mutabakat metni ve 2 bin 400 maddelik yapılacak işleri planladık’. Başladılar ‘Altılı masa, altı tanesi nasıl olacak böyle, bu koalisyondur’. Fakat Cenabı Allah o hale getirdi ki kendileri de altıyı buldu, 7-8 olurlar mı bilmiyorum. Millet İttifakı olarak altımız uzlaştık, yan yana geldik ve anlaştık. Peki siz? En son aldıkları, PKK’yla aynı görüşleri savunan, bayrakla problemi olan, Meclis’te yemin edip etmeyeceği belli olmayan; özerklik, federasyon isteyenleri, Gaffar Okkan’ın katillerini aldınız, listelerinize koydunuz. Şimdi diyor ki sayın bakanın birisi, ‘Onlarla bizim ittifakımız yok, onlar bizden ayrı’. Muhterem, oraya oy istiyorsun sen. O adama oy verdireceksin, onu Meclis’e sokacaksın. Öbürü diyor, ‘Biz onun görüşlerini tutmuyoruz’. Hiç olmazsa Altılı Masa uzlaşmış. Türkçenin en güzel kelimesiyle ‘uzlaşmış’.

    “SİZ ÜSTÜN MÜSÜNÜZ? HAYIR. GÜÇ SİZİ BOZDU, KENDİNİZİ ÜSTÜN GÖRMEYE BAŞLADINIZ”

    Biz, farklı fikirlerle de olsa bir arada yaşayan insanlarız. Birbirimizle bir derdimiz yok. Ülke için yan yana geldik. Bir umut, bu taraftan var. Birleşe birleşe kazanacağız. Millet İttifakı’nın belediyelerinde nasıl huzur, bereket olduysa inşallah güzel ülkemiz en iyisini hak ediyor. Artık kimsenin azarlanmadığı, hor görülmediği bir döneme giriyoruz. Hiç kimse aynı düşünmek zorunda değil. İyi bir Müslüman’ın ağzından bal damlar, hakaret etmez, yalan söylemez, toplumu bölmez, nefret söylemi üretmez. Sen de bir Allah’ın kulusun, ben de bir Allah’ın kuluyum. Ne hakkın var bana bu şekilde hakaret etmeye, beni bu şekilde küçük görmeye. Siz üstün müsünüz? Hayır. Güç sizi bozdu, kendinizi üstün görmeye başladınız. Halktan koptunuz. Deniz bitti, yapacak bir şey kalmadı. Türkiye tercihini koyacak, yeni bir dönemi başlatacak. 14 Mayıs’ta, birinci turda bitiriyoruz. Bizler de size daha iyi hizmet etmek için söz veriyoruz.”

  • ANKARA’DA EMEKÇİLER 1 MAYIS’I TANDOĞAN’DA KUTLADI…KESK ŞUBELER PLATFORMU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN KÖKLÜ: “GÜN ŞİKAYET ETME GÜNÜ DEĞİL; BU DÜZEN YA DEĞİŞECEK YA DEĞİŞECEK”

    ANKARA’DA EMEKÇİLER 1 MAYIS’I TANDOĞAN’DA KUTLADI…KESK ŞUBELER PLATFORMU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN KÖKLÜ: “GÜN ŞİKAYET ETME GÜNÜ DEĞİL; BU DÜZEN YA DEĞİŞECEK YA DEĞİŞECEK”

    HABER: CEYLAN SAĞLAM-NİSANUR YILDIRIM / KAMERA: FURKAN ERDEM-MEHMET MEHMETLİOĞLU 

    Ankara’da sendikalar, dernekler, odalar, baro, siyasi partiler, gençlik örgütleri ve vatandaşlar; 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamaları kapsamında bugün Atatürk Kültür Merkezi (AKM) önünden Tandoğan’a yürüdü. DİSK Genel-İş Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Mucukgil, Tandoğan’da; “14 Mayıs’ta sandıkta kararımızı vereceğiz; işçi sınıfı, emekçiler, çiftçiler, kadınlar, gençler, aydınlıktan yana olan herkes güçlerini birleştirerek kararını verecek. Kararımız özgürlükten, barıştan, kardeşlikten, demokrasiden, aydınlıktan yana olacak” dedi. KESK Şubeler Platformu Sözcüsü ve Eğitim Sen 2 No’lu Şube Başkanı Hüseyin Köklü de, “Sabrımız tükendi, artık böyle gitmez dedik gerçekten de gitmiyor. Eşitlik, özgürlük, barış, demokrasi ve laiklik için artık yeter diyoruz. Gün şikayet etme günü değil; bu düzen ya değişecek ya değişecek” diye konuştu.

    Ankara’da sendikalar, dernekler, odalar, baro, siyasi partiler, gençlik örgütleri ve vatandaşlar; 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamaları dolayısıyla bugün AKM önünde bir araya geldi. Emek örgütleri ve sendika üyeleri, AKM önünden saat 12.00’de Tandoğan Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. Yolun bir tarafından Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), TÜRK- İŞ ‘e bağlı sendikalar ile BİRLEŞİK KAMU İŞ yürürken; yolun diğer tarafından Kamu Emekçileri Konfederasyonu (KESK), Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, TMMOB, ATO ve diğer meslek odaları ve birlikleri, demokratik kitle örgütleri, dernekler, gençlik ve kadın örgütleri, dergiler, üniversite öğrencileri ve son olarak siyasi partiler yürüdü.

    Tandoğan’daki 1 Mayıs kutlamasına CHP Ankara milletvekilleri Gamze Taşcıer, Murat Emir, Yıldırım Kaya ile HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni de katıldı. 

    Emek örgütleri, yürüyüş esnasında “Açlığa, faşizme, işgale karşı tek yol devrim”, “‘Mendil satmaca değil, mendil kapmaca’ çocuk işçiliğine son”, “Hayallerini satmayanların ülkesi olacağız”, “Saraya değil, eğitime bütçe” pankartları açıldı.

    Alana girişlerde kolluk kuvvetleri tarafından güvenlik önlemleri alındı. Alana giren emek örgütleri üyeleri ve yurttaşlara güvenlik güçleri tarafından üst araması yapıldı.

    Emek-meslek örgütleri; “Emek bizim, gelecek bizim. Yeni bir başlangıç için yaşasın 1 Mayıs” pankartı ile Ankara Tandoğan Meydanı’nda yerlerini aldı. Emek ve meslek örgütleri alanda, “Yaşasın 1 Mayıs”, “Katiller halka hesap verecek”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz”, “Direne direne kazanacağız”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek”, “Yaşasın iş, ekmek, özgürlük mücadelemiz”, “KHK’lar gidecek biz kalacağız” sloganları attı.

    Tandoğan Meydanı’nda sırayla emek örgütleri temsilcileri söz aldı. DİSK Genel İş Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Mucukgil açılış konuşmasını yaptı. Mucukgil, 6 Şubat depremlerinden dolayı yasta olduklarını ifade ederek şunları söyledi:

    2023 1 MAYIS’I YENİ BİR BAŞLANGIÇTIR. BU ÜLKENİN GERÇEK SAHİPLERİ OLARAK GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKACAĞIZ”

    “Biz bu ülkede sermaye iktidarlarının, rant sisteminin, sömürü düzenin sayısız iş cinayetlerini, işçi katliamlarını yaşadık. Pandemide, ekonomik krizde ve depremde karşı karşıya kaldığımız hakikat belli. İnsanca çalışmamız ve yaşamamız bir yana hayatta kalmamızı bile sağlamaktan çok uzak bir düzenle karşı karşıyayız. Bizler yasımızı, öfkemizi dayanışmaya dönüştürdük, vazgeçmedik, diz çökmedik, boyun eğmedik. Bugün işçi sınıfı ve emekçilerin onlarca yıldır alın terini sermayeye peşkeş çeken, bizleri yoksulluğa, ölüme mahkum edenlerden kurtulmanın arifesindeyiz. Farklı inançları, kimlikleri yok sayan, İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırarak kadınların katledilmesinin önünü açan, doğayı ve her şeyi talan eden, toplumu kamplaştıran, ülkeyi açık cezaevine çeviren bu ceberuttan kurtulmanın arifesindeyiz. 14 Mayıs’ta sandıkta kararımızı vereceğiz; işçi sınıfı, emekçiler, çiftçiler, kadınlar, gençler, aydınlıktan yana olan herkes güçlerini birleştirerek kararını verecek. Kararımız özgürlükten, barıştan, kardeşlikten, demokrasiden, aydınlıktan yana olacak. 2023 1 Mayıs’ı yeni bir başlangıçtır. Bu ülkenin gerçek sahipleri olarak geleceğimize sahip çıkacağız.”

    KESK Şubeler Platformu Sözcüsü ve Eğitim Sen 2 No’lu Şube Başkanı Hüseyin Köklü yaptı. Köklü, şunları dile getirdi:

    “BÜYÜK BİR YOKSULLUK İÇİNDE YAŞIYORUZ, ZAMLAR, ALIM GÜCÜNDEKİ ERİME HAYATI YAŞANILMAZ KILIYOR”

    “Umut ile hüznün iç içe geçtiği 1 Mayıs’ı kutluyoruz. On binlerce kardeşimizin canını kaybettiği, milyonlarca kardeşimizin hayatını altüst eden depremin acısını yüreğimizde hissediyoruz. Doğal bir afet olan depremi büyük bir toplumsal felakete, insanlık trajedisine dönüştürenleri asla affetmeyeceğiz. Büyük bir yoksulluk içinde yaşıyoruz, zamlar, alım gücündeki erime hayatı yaşanılmaz kılıyor. Başta kadınlar olmak üzere tüm emekçilere gittikçe daha güvencesiz çalışma yaşamı dayatılıyor. İş cinayetlerinde katliamlar yaşanıyor. Bereket fışkırtan topraklarımızda tarım, besicilik adım adım bitirildi. Sanayiden sonra tarımda da bu iktidar döneminde dış sermayeye bağımlı hale geldik. Ciddi bir gıda krizi ile karşı karşıyayız.

    “BİZDEN ÇALDIKLARI NE VARSA HEPSİNİ GERİ ALACAĞIZ VE BUNLARI BURUNLARINDAN FİTİL FİTİL GETİRECEĞİZ DİYE KORKUYORLAR”

    Kürt sorununa çözümsüzlük ve imha siyaseti ile kendi bekalarını garantiye almayı hedefliyorlar, rant ve sömürü siyaseti devam etsin istiyorlar. Kürt sorununda inkar ve güvenlikçi politikaları, kadın karşıtlığını, gericiliği ve baskıları savunan ittifak halinde halkı sürekli tehdit ediyorlar. Bunların bize reva gördüğü kayyım düzenidir, ihraçlardır adaletsizliktir, tekçiliktir, militarizmdir, cezaevinde insanlık dışı uygulamalardır. Bizler gücümüzü emeğimizden, alın terimizden, üretimden alıyoruz. Ama bir gerçek daha var; bizler gücümüzü birlikteliğimizden, yan yana gelmemizden alıyoruz. İktidar sahipleri bu birleşen halkın büyük gücünden, birlik olmamızdan korkuyorlar. Korkuyorlar çünkü kaybedecek çok şeyleri var; sarayları saltanatları çökecek diye korkuyorlar. Yağma düzenleri son bulacak, ballı ihaleleri, torpilli işleri sona erecek diye korkuyorlar. Bizden çaldıkları ne varsa hepsini geri alacağız ve bunları burunlarından fitil fitil getireceğiz diye korkuyorlar.

    “GÜN ŞİKAYET ETME GÜNÜ DEĞİL; BU DÜZEN YA DEĞİŞECEK YA DEĞİŞECEK”

    Bırakın korksunlar, gözlerine uyku girmesin, ant olsun ki hesap soracağız, yanlarına bırakmayacağız. Bunu bildikleri için bizlere saldırıyorlar, muhalefeti susturmak istiyorlar. Polisiyle, güdümlü hakimleriyle yalancı tanıklarıyla, medyasıyla, devletin tüm imkanlarıyla saldırıyorlar. Tek adam rejiminin tüm aparatlarıyla üzerimize adeta çullanıyorlar. Sabrımız tükendi, artık böyle gitmez dedik gerçekten de gitmiyor. Eşitlik, özgürlük, barış, demokrasi ve laiklik için artık yeter diyoruz. Gün şikayet etme günü değil; bu düzen ya değişecek ya değişecek. Bu karanlığı işçi sınıfı, kadınlar gençler, Aleviler, cinsel yönelimleri reddedilenler, kölelik şartlarında yaşayan göçmenler, sizler, bizler yırtıp atacağız.

    “KAPİTALİST YIKIMA, İŞSİZLİĞE, YOKSULLUĞA KARŞI BİRLEŞECEĞİZ. BU DÜZENİ DEĞİŞTİRECEĞİZ”

    Emeğin sömürülmediği, yüzde 1’in değil yüzde 99’un mutlu yaşadığı, hak arama yollarının açık olduğu, grev hakkının engellenmediği, herkesin güvenceli, kadrolu yaşadığı, bir işinin ve insanca yaşamaya yetecek bir ücretinin olduğu, KHK ve fiili OHAL rejimine son verildiği, kimseni kimliğinden, inancından, cinsiyetinden dolayı ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmediği, kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı, zorunlu din derslerinin kaldırıldığı ve herkesin inancını özgürce yaşadığı, gündüzlerinde sömürülmeyen gecelerinde aç yatılmayan, emeğin, demokrasinin, laikliğin hakim olduğu bir ülke için mücadele etmeye devam edeceğiz. Kapitalist yıkıma, işsizliğe, yoksulluğa karşı birleşeceğiz. Bu düzeni değiştireceğiz, umut bizim gelecek bizim.”

    Daha sonra BES 1 No’lu Şubeden Özlem Ateş söz alarak 1 Mayıs açıklamasını Kürtçe yaptı.

    Son olarak da Hatay’dan gelen depremzede Dursun Soydan, şunları ifade etti:

    “KENTLERİMİZİ EMEK EMEK YENİDEN KURACAĞIZ. UNUTMAK YOK, AFFETMEK YOK, HELALLEŞMEK YOK”

    “Deprem anı ve sonrasında yaşananları hepimiz az çok biliyoruz. Bildiğimiz ve yaşadığımız daha önemli şey; orada yaşana ölümlere, acılara her türlü kayba karşı yanımızda yetkilileri görememiş olmamız. Şu an 80’inci gününde bile gördüğümüz, bu meydanı dolduranlar ve onların deprem bölgesindeki iradeleridir. Yüzü aydınlığa dönük, emekten, adaletten, barıştan yana sizlersiniz, bizleriz. Hep birlikte kentlerimize, anılarımıza, tarihimize sahip çıkacağız. Kentlerimizi emek emek yeniden kuracağız. Unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok.”

    Konuşmaların ardından sanatçı İlkay AMayıs için performansını sergiledi.

  • DİSK, TAKSİM CUMHURİYET ANITI’NA ÇELENK BIRAKTI: ARZU ÇERKEZOĞLU: “BU 1 MAYIS, TAKSİM’DEKİ YASAKLI SON 1 MAYIS OLACAK”

    DİSK, TAKSİM CUMHURİYET ANITI’NA ÇELENK BIRAKTI: ARZU ÇERKEZOĞLU: “BU 1 MAYIS, TAKSİM’DEKİ YASAKLI SON 1 MAYIS OLACAK”

    EDDA SÖNMEZ / SİNEM NAZLI DEMİR 

    Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve yönetim kurulu üyeleri, ‘1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’ dolayısıyla Taksim Cumhuriyet Anıtı’na çelenk sundu. Çerkezoğlu, “Biz biliyoruz ki bu 2023 1 Mayıs’ı Taksim’in yasaklı olduğu son 1 Mayıs olacak” dedi.

    DİSK, Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) ile birlikte bu yıl ‘1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü Maltepe’de, “Emek Bizim, Gelecek Bizim” mitingi ile kutlayacak.

    DİSK Genel Başkanı Çerkezoğlu ve yönetim kurulu üyeleri, Maltepe’deki miting öncesi Taksim’e gelerek Cumhuriyet Anıtı’na çelenk sundu.  Çerkezoğlu, burada gazetecilere yaptığı kısa açıklamada, Türkiye’deki tüm emekçilerin 1 Mayıs’ını kutlarken, yılın 364 günü çalışan işçilerin 1 Mayıs’ta sisteme karşı çıkmak ve gelecek dünya düşlerini ifade etmek için meydanlarda buluştuğunu söyledi.

    Bu yıl 1 Mayıs’ı, Türkiye’de son derece tarihsel bir anda karşıladıklarını dile getiren Çerkezoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

    “Bir yandan deprem felaketinin yarattığı acılar ve yıkım, diğer yandan Türkiye tarihinin en önemli seçimlerinden birisine gittiğimiz bir süreçte 1 Mayıs’ı gerçekleştiriyoruz. Hepinizin bildiği gibi 1 Mayıs meydanı Taksim Meydanı’dır. 1976 yılında, ölümsüz genel başkanımız Kemal Türkler’in öncülüğünde ilk kez bu meydanda 1 Mayıs, kitlesel biçimde kutlanmıştır ve o günden bugüne de 1 Mayıs meydanı Taksim Meydanı’dır. 1977’de onlarca arkadaşımızı kaybettik, yıllarca Taksim’in ve 1 Mayıs’ın özgürleştirilmesi mücadelesini verdik. Bugün yine 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı haksız ve hukuksuz biçimde işçi sınıfına kapalı. Biz biliyoruz ki bu 2023 1 Mayıs’ı Taksim’in yasaklı olduğu son 1 Mayıs olacak.”

    İki gün önce de Kazancı Yokuşu’nda 1 Mayıs anması gerçekleştirdiklerini hatırlatan Çerkezoğlu, “Şimdi buradan Maltepe Meydanı’na geçeceğiz. İstanbul‘da Maltepe Meydanı’nda ve Türkiye’nin dört bir yanındaki meydanlarda, alanlarda buluşacağız. Herkesi bu 1 Mayıs’ta emeğine, geleceğine, memlekete sahip çıkmaya çağırıyoruz” dedi.

    Çerkezoğlu’nun konuşmasının ardından DİSK heyeti, “Yaşasın 1 Mayıs” sloganı atarak alandan ayrıldı.

  • MÜSİAD’DAN CUMHUR İTTİFAKINA TAM DESTEK: HER DAİM HAKKIN, HAKİKATİN VE MİLLİ İRADENİN YANINDA OLDUK, ŞİMDİ DE DURUŞUMUZ NETTİR

    MÜSİAD’DAN CUMHUR İTTİFAKINA TAM DESTEK: HER DAİM HAKKIN, HAKİKATİN VE MİLLİ İRADENİN YANINDA OLDUK, ŞİMDİ DE DURUŞUMUZ NETTİR

    Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) 27. Olağan Genel Kurulu, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Dr. Serdar Çam, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Başkanı Nail Olpak, İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, MÜSİAD Önceki Dönem Genel Başkanları Erol Yarar, Ali Bayramoğlu, Ömer Cihad Vardan, Prof. Dr. Ömer Bolat, Abdurrahman Kaan, milletvekilleri, diplomatik misyon temsilcileri, il protokolü, Türkiye ve dünyanın dört bir yanından MÜSİAD üyelerinin katılımıyla gerçekleştirildi.

    MÜSİAD Genel Merkezinde gerçekleştirilen etkinlikte konuşan MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı, MÜSİAD’ın 33 yılda elde ettiği başarıların altında Türkiye’nin son çeyrek asırda gerçekleştirdiği ‘devrim’ niteliğindeki stratejik kalkınma hamlelerinin yattığını söyledi. Başkan Asmalı değerlendirmesinde, “Bu sessiz devrimin mimarı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’dan başlattığı bereketli yürüyüş, bugün güç çarpanı mega projelerle taçlanmış ve Türkiye’yi önce ‘Barış İnşa Edici Bölgesel Bir Güç’ seviyesine; Şimdi de ‘Kural Koyucu Küresel Bir Oyuncu’ haline getirmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın tüm dünyada yaktığı ‘Vicdan ve Adalet Meş’alesi’; içerden ve dışardan tüm engellemelere rağmen dalga dalga büyümüş; ‘Dünya Beşten Büyüktür’ ve ‘Daha Adil Bir Dünya Mümkün’ idealleriyle insanlığa ümit olmuştur. Bu meş’aleyi ‘Türkiye Yüzyılı’nda’ daha da parlatarak yeni nesillere taşımak hepimizin boynunun borcudur” dedi. MÜSİAD’ın 2021- 2023 döneminde hayata geçirdiği projelere ve çalışmalara da değinen Başkan Asmalı, 2022 Yatırım Yılı ile Anadolu Üretim ve Yatırım Hareketinin Türkiye’nin üretim gücü için önemini işaret etti. Başkan Asmalı, Kahramanmaraş merkezli şiddetli depremler sonrası MÜSİAD’ın etkin rol oynadığını vurgulayarak, “Allah’ın izniyle; deprem bölgesine yönelik çalışmalarımız, netice alıncaya kadar kararlılıkla devam edecek. Bu büyük felaketten, daha da büyüyerek, iyileşerek ve güçlenerek çıkacağız” ifadelerini kullandı.

    MÜSİAD ulusal ve uluslararası çalışmalar ile sosyal ve ekonomik hayata dokunuyor

    MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı, MÜSİAD’ın 2021-2023 dönemi içerisinde düzenlenen etkinlikler ve hayata geçirilen projeler ile sosyal ve ekonomik hayata dokunduğunu belirtti. Ulusal ve uluslararası çalışmalar ile üreten ve güçlü Türkiye için çalışmaya devam edeceklerini belirten Başkan Asmalı, asrın felaketi sonrası afet bölgesinde yaraları sarmak için atılan adımları değerlendirdi.

    Başkan Asmalı sözlerini şöyle sürdürdü:

    “İki yıldır taşıma şerefine nail olduğumuz MÜSİAD bayrağını büyük bir ciddiyet, mesuliyet ve hassasiyetle daha yükseğe çıkarmak için gayret gösteriyoruz. Bugün gerçekleştirilen Olağan Genel kurulumuzla birlikte yenilenerek güçlenecek, aynı aşk, heyecan ve kararlılıkla yürüyüşümüzü sürdüreceğiz. Geçtiğimiz iki yılda Uluslararası İş Forumu, MÜSİAD Vizyoner’21, MÜSİAD EXPO, Türkiye’nin Gücü Ödülleri, Türk-Arap İş Zirvesi gibi uluslararası organizasyonlarımızın yanı sıra: Enerji, tarım, lojistik, tekstil, inşaat, savunma, dijital dönüşüm ve makine konulu tematik zirveler gerçekleştirdik. Anadolu Üretim ve Yatırım Hareketi’ni başlatarak ülkemizin “Yüzüncü Yıl” hedefleri doğrultusunda 2023 yılını ‘Yatırım Yılı’ ilan ettik. Bu çerçevede ‘MÜSİAD Ticaret Ofisi’ni ve bir ‘Uluslararası Yatırım Destek Ofisi’ olan ‘MÜSİAD Invest’i’ kurarak, hayata geçirdik. Küresel ve büyük markalar üretmek için güçlerimizi birleştirdik ve Girişim Sermayesi Yatırım Fonu’nu kurduk. G20 ülkelerinin tamamında MÜSİAD ofislerinin kurulması hedefimizi büyük oranda gerçekleştirdik. Ayrıca ticari diplomasi faaliyetleri kapsamında iş gezilerine kesintisiz devam ettik. İnsani diplomasi çalışmalarımız çerçevesinde Suriye ve Afganistan için insani yardım kampanyaları tertip ettik. Suriye İdlib’de 600 briket evden oluşan MÜSİAD Köyü’nü tamamlayarak 4000 savaş mağduru insanın barınma ihtiyacını karşıladık. ‘Yetim Hamilik Projesi’ ile yüzlerce yetim çocuğa destek olduk. Hepimizi derinden üzen, Kahramanmaraş merkezli depremlerle meydana gelen ‘asrın felaketi’ sonrasında başlayan yardımlaşma ve dayanışma seferberliğine ilk günden itibaren tüm gücümüzle destek olduk. Anadolu irfanından beslenen MÜSİAD’ımızın tüm birimlerini, şubelerini ve üyelerini mağdur insanlarımıza hizmet için harekete geçirdik. Bölgeye binlerce tırdan oluşan yardım malzemeleri sevk ettik. Elbistan’da İHH iş birliği ile 1200 adetlik konteyner kenti tamamladık ve Hatay, Defne’de günde 150 kişiye hizmet veren sahra hastanesini inşa ettik. Şimdi de Adıyaman’da 500 konteynerlik yeni bir kent kuruyoruz. Bölge ekonomisinin yeniden ayağa kalkması için sürekli yeni kampanyalar, yeni projeler tasarlıyor ve hayata geçiriyoruz. İhtiyacı olan işadamlarımıza faizsiz, Allah rızası için borç verme anlamına gelen Karz-ı Hasen gibi kadim uygulamalarımızı canlı tutuyor, üye eşleştirme sistemimizle depremzede iş insanlarımızın ticari hayata yeniden dahil olmalarını kolaylaştırıyoruz. Allah’a hamdolsun, devletimizle ve milletimizle bir ve beraberce çalışarak yaralarımızı sarıyoruz. Allah’ın izniyle; deprem bölgesine yönelik çalışmalarımız, netice alıncaya kadar kararlılıkla devam edecek. Bu büyük felaketten, daha da büyüyerek, iyileşerek ve güçlenerek çıkacağız.”

    “TOGG, TCG Anadolu, İMECE, Kızılelma, Hürjet, Atak 2, MMU, Altay gibi örnekler milletimiz için gurur kaynağı olmuştur”

    Türkiye’nin salgın dönemi başta olmak üzere, Milli Teknoloji Hamlesi ve birçok alanda uyguladığı politikalar ile öne çıktığını belirten Başkan Asmalı, TOGG, TCG Anadolu, İMECE, Kızılelma, Hürjet, Atak 2, MMU, Altay gibi projelerin büyük bir gurur kaynağı olduğunu söyledi. Başkan Asmalı, “Allah’a hamdolsun, mega projelerle taçlanarak girilen Türkiye Yüzyılı’nda artık kendi savaş gemisini, savaş uçağını ve tankını imal eden, rüzgârdan ve güneşten elektrik üreten, kendi elektrikli otomobilini, kendi uydusunu ve nükleer enerjisini üreten bir Türkiye var” dedi.

    MÜSİAD Genel Başkanı değerlendirmesinde şu ifadelere yer verdi:

    “Salgın döneminde Türkiye, ne derece güvenilir bir tedarikçi olduğunu bir kez daha göstermiştir. Geniş ürün yelpazesi, dinamik reel sektörü, coğrafi avantajları ve yenilenen altyapısı sayesinde salgın döneminde ortaya çıkan fırsatı iyi değerlendirerek sanayide yeni bir atılım süreci başlatmıştır. Salgın öncesi yüzde 23 seviyesinde olan sanayinin milli gelirden aldığı pay, yüzde 27’e yükselmiştir. Ülkemiz, tüm iç ve dış şoklara rağmen, sanayideki pozitif eğilimini korumayı başarmıştır. Salgın öncesine kıyasla toplam istihdamda 4 milyon artış, işsizlik oranında ise 3 puanlık azalma yaşanmıştır. Daha 2 gün önce açıkladığımız Nisan ayı satınalma müdürleri endeksi-SAMEKS Bileşik endeksi 56,3 puanla son 11 ayın en yüksek seviyesine ulaşarak reel sektöre yönelik oldukça önemli bir performansa işaret etmiştir. Türkiye, almış olduğu yerinde önlemler ve kamu destekleri sayesinde salgının emek piyasasındaki olumsuz etkilerini üzerinden en hızlı atan ülkelerden biri olmuştur. Bildiğimiz gibi küresel ekonomi son 10 yıldır büyük bir dönüşüm yaşamaktadır. Türkiye’miz, bu küresel dönüşümü kendi lehine çevirebilecek kapasitede bir ülkedir. Bu noktada çok kıymetli avantajlarımız ve potansiyelimiz bulunmaktadır. Salgın döneminde reel sektörün yeni fırsatlara verdiği hızlı ve akıllı reaksiyon, potansiyelimizin açık bir göstergesidir. Salgın öncesine kıyasla Türkiye’de sanayinin ekonomiden aldığı pay 4-5 puan, toplam ihracat ise 73 milyar dolar artış kaydetmiştir. Türkiye yeni nesil savunma sanayi araçlarından elektrikli otomobile kadar geleceğin öncü teknolojilerini tasarlayabilme ve üretebilme noktasında rüştünü ispat etmiştir. TOGG, TCG Anadolu, İMECE, Kızılelma, Hürjet, Atak 2, MMU, Altay gibi örnekler; yerli ve milli gazımızın çıkarılıp hizmete sunulması ve enerji alanındaki diğer devasa hamleler; milletimiz için gurur kaynağı olmuştur. Allah’a hamdolsun, mega projelerle taçlanarak girilen Türkiye Yüzyılı’nda artık kendi savaş gemisini, savaş uçağını ve tankını imal eden, rüzgârdan ve güneşten elektrik üreten, kendi elektrikli otomobilini, kendi uydusunu ve nükleer enerjisini üreten bir Türkiye var. Cumhuriyetin ilk yüz yılının son dönemine sığan bu başarılardan elde edilen tecrübeler, gelecek on yıllarda Türkiye’nin çok daha sofistike teknolojiler geliştirmesine ve stratejik sektörlerde yerlilik oranını arttırmasına ön ayak olacaktır. Türkiye güçlü bir jeopolitik oyuncu olduğu kadar uydu teknolojilerine ve uzay araştırmalarına yaptığı yatırımlarla gelecekte astropolitik aktör olarak da öne çıkacaktır.”

    “İnanıyoruz ki yeni yüzyılın kodlarını Türkiye’nin girişimci ve cesur gençleri yazacak”

    Türkiye’nin yeni yüzyılında ‘istiklâl ve istikbalimizin’, ‘köklerimize ve göklerimize’; ‘aslımıza ve neslimize’ sahip çıkmaktan geçtiği bilinciyle hareket edeceklerini belirten Başkan Asmalı, “İnanıyoruz ki yeni yüzyılın kodlarını Türkiye’nin girişimci ve cesur gençleri yazacak” dedi.

    Başkan Asmalı sözlerine şöyle devam etti:

    “Ekonomimiz ‘Türkiye Yüzyılı’nda orta gelir tuzağını kırarak yüksek gelirli gelişmiş ekonomiler ligine yükselecektir. Bu hedefe; makro istikrarı sağlamlaştırarak, katma değer seviyesi yüksek ürünler üreterek, yerli ve milli teknolojiler geliştirerek, ihracat olanaklarını genişleterek ve nitelikli istihdamı arttırarak ulaşacağız. Bu noktada ‘Türkiye Yüzyılı’ perspektifinin siyasetçilerden bürokrasiye, reel sektörden tüketicilere, bilim insanlarından gençlere kadar toplumun tüm kesimleri tarafından benimsenmesi ve sahip çıkılması son derece önemlidir. Böylesi kapsayıcı bir sinerji, Türkiye’nin kalkınma merdiveninin basamaklarını daha hızlı tırmanmasını sağlayacaktır. Türkiye’de reel sektörün ve iş insanlarının en önemli temsilcilerinin başında gelen MÜSİAD olarak bizler de; istikrara, kalkınmaya, üretime, girişimciliğe ve inovasyona çok önem veriyoruz. Türkiye’nin yeni yüzyılında ‘istiklâl ve istikbalimizin’, ‘köklerimize ve göklerimize’; ‘aslımıza ve neslimize’ sahip çıkmaktan geçtiği bilinciyle hareket edeceğiz. İnanıyoruz ki yeni yüzyılın kodlarını Türkiye’nin girişimci ve cesur gençleri yazacak…”

    “MÜSİAD ailesi olarak 33 yıldır bu inançla daima hakkın, hakikatin, istikrarın ve milli iradenin yanında olduk; şimdi de aynı noktadayız, duruşumuz nettir”

    MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı, Türkiye’nin Cumhurbşakanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde devrim niteliğinde stratejik kalkınma hamleleri hayata geçirdiğini işaret ederek, “Bu sessiz devrimin mimarı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’dan başlattığı bereketli yürüyüş, bugün güç çarpanı mega projelerle taçlanmış ve Türkiye’yi önce ‘Barış İnşa Edici Bölgesel Bir Güç’ seviyesine; Şimdi de ‘Kural Koyucu Küresel Bir Oyuncu’ haline getirmiştir” dedi. Başkan Asmalı konuşmasında, MÜSİAD’ın kurulduğu günden bu yana daima hakkın ve hakikatin, istikrar ve milli iradenin yanında yer aldığını belirterek, “Şimdi de aynı noktadayız, duruşumuz nettir” ifadelerini kullandı:

    “MÜSİAD’ın 33 yılda elde ettiği başarıların altında elbette üyelerimizin cesareti, gayreti ve milletimizin desteği yanında, ülkemizin son çeyrek asırda gerçekleştirdiği ‘devrim’ niteliğindeki ‘stratejik kalkınma hamleleri’ yatmaktadır. Bu sessiz devrimin mimarı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’dan başlattığı bereketli yürüyüş, bugün güç çarpanı mega projelerle taçlanmış ve Türkiye’yi önce ‘Barış İnşa Edici Bölgesel Bir Güç’ seviyesine; Şimdi de ‘Kural Koyucu Küresel Bir Oyuncu’ haline getirmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın tüm dünyada yaktığı ‘Vicdan ve Adalet Meş’alesi’; içerden ve dışardan tüm engellemelere rağmen dalga dalga büyümüş; ‘Dünya Beşten Büyüktür’ ve ‘Daha Adil Bir Dünya Mümkün’ idealleriyle insanlığa ümit olmuştur. Bu meş’aleyi ‘Türkiye Yüzyılı’nda’ daha da parlatarak yeni nesillere taşımak hepimizin boynunun borcudur. Değil mi ki Cenab-ı Allah Hak’tır; ‘O’ hak’tan yanadır; Şu anda olduğu gibi, tüm şer odakları bir araya gelse de, Cenab-ı Hak bize yâr olduktan sonra: Bu hedefleri gerçekleştirmemize hiçbir güç engel olamayacaktır. Ziya Paşa’nın dediği gibi, ‘Takdîr-i Hudâ kuvve-i pâzû ile dönmez / Bir şem’a ki Mevlâ yaka; bir vech ile sönmez’. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, milli iradenin tecelli etmesiyle; vesayet odaklarıyla, darbe girişimleriyle ve terör örgütleriyle gerçekleştirilen mücadeleler ve elde edilen zaferlerin yankıları bugün kıtaları dolaşmakta; dostlara heyecan, düşmanlara korku vermektedir. Türkiye’nin nereden nereye geldiğini görmek için Ramazan Bayramı’nda Sarayburnu’nda demirleyen ve Boğazı süsleyen gurur kaynağımız TCG Anadolu’dan İstanbul’umuzun semalarında yankılanan ezanların yükseldiği Ayasofya’ya bakmak yeterli değil midir? Cumhuriyetin yüzüncü yılında bundan daha açık ve daha parlak bir istiklâl ve güç göstergesi olabilir mi? Fethin 570. Yılında, Fatih Sultan Mehmet Han’ın emanetine bundan daha güzel nasıl sahip çıkılabilir? Ne kadar şükretsek, ne kadar iftihar etsek ve bu kazanımlara ne kadar sahip çıksak azdır. Şimdi, Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında bir ve beraber olarak, kenetlenerek yeni bir şahlanış dönemini başlatma ve Türkiye Yüzyılı’nda rüyalarımızı gerçekleştirmeye devam etme vaktidir… Bu noktada en ufak bir tereddüdümüz yoktur. Bir ve beraber olarak, milletçe kenetlenerek, Türkiye Yüzyılı’na güçlü, kararlı ve ihtişamlı bir başlangıç yapacağımıza inanıyoruz. MÜSİAD ailesi olarak 33 yıldır bu inançla daima hakkın, hakikatin, istikrarın ve milli iradenin yanında olduk; şimdi de aynı noktadayız, duruşumuz nettir. Allah, milletimize ve ülkemize zeval vermesin.”

  • DERVİŞOĞLU’NDAN BAKAN SOYLU’YA: SEÇİMLERİ BİLE DARBE İLE ÖZDEŞLEŞTİREN BU AKLIN DEVLET YÖNETİMİNDEN MUTLAK SURETTE UZAKLAŞTIRILMASI LAZIM”

    DERVİŞOĞLU’NDAN BAKAN SOYLU’YA: SEÇİMLERİ BİLE DARBE İLE ÖZDEŞLEŞTİREN BU AKLIN DEVLET YÖNETİMİNDEN MUTLAK SURETTE UZAKLAŞTIRILMASI LAZIM”

    İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “14 Mayıs 2023 Batı’nın siyasi darbe girişimidir” sözlerine tepki gösterdi. Dervişoğlu, “Bir iktidarın seçimle değişmesini darbe sayan zihniyet, demokratik değişimin hangi yöntemle yapılacağını bir anlatsa da bizler de anlasak. Seçimleri bile darbe ile özdeşleştiren bu aklın devlet yönetiminden mutlak surette uzaklaştırılması lazım” dedi.

    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, dün İstanbul’da 14 Mayıs seçimlerine ilişkin “15 Temmuz onların fiili darbe girişimiydi. 14 Mayıs da siyasi darbe girişimleridir. Bu kadar açık ve nettir. 14 Mayıs 2023, Batı’nın siyasi darbe girişimidir. Türkiye’yi tasfiye etmeye yönelik hazırlıkların 14 Mayıs’ta her birini bir araya getirerek oluşturulabilecek darbe girişimidir” diye konuştu.

    İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, Bakan Soylu’nun sözlerine bugün yaptığı yazılı açıklama ile tepki gösterdi. Dervişoğlu’nun açıklaması şöyle:

    “SEÇİMLERİ BİLE DARBE İLE ÖZDEŞLEŞTİREN BU AKLIN DEVLET YÖNETİMİNDEN MUTLAK SURETTE UZAKLAŞTIRILMASI LAZIM”

    “Bir iktidarın seçimle değişmesini darbe sayan zihniyet, demokratik değişimin hangi yöntemle yapılacağını bir anlatsa da bizler de anlasak.  Seçimleri bile darbe ile özdeşleştiren bu aklın devlet yönetiminden mutlak surette uzaklaştırılması lazım.

    “MİLLET HAK ETMEDİĞİ BU YÖNETİM ANLAYIŞINI 14 MAYIS’TA TARİHE GÖMECEKTİR”

    Bu ifadeler gayrı meşru kafa ile hukuk devleti yönetmeye çalışanların hezeyanlarıdır. Millet hak etmediği bu yönetim anlayışını 14 Mayıs’ta tarihe gömecektir. Bunun öncülüğünü de İzmir yapacaktır.”

     

  • AGİT SEÇİM GÖZLEM HEYETİ’NİN ARA RAPORU YAYINLANDI: “ÖNCEKİ TAVSİYEYE RAĞMEN, MEVZUAT, DEMOKRATİK SEÇİMLERİN YÜRÜTÜLMESİ İÇİN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ KISITLAMAYA DEVAM ETMEKTEDİR “

    AGİT SEÇİM GÖZLEM HEYETİ’NİN ARA RAPORU YAYINLANDI: “ÖNCEKİ TAVSİYEYE RAĞMEN, MEVZUAT, DEMOKRATİK SEÇİMLERİN YÜRÜTÜLMESİ İÇİN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ KISITLAMAYA DEVAM ETMEKTEDİR “

    MELİS YILDIRIM  

    Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu’nun (DKİHB) 14 Mayıs seçimleri kapsamında görevlendirdiği Seçim Gözlem Heyeti’nin ara raporu yayınladı. Raporda, “DKİHB’nin daha önce paylaştığı tavsiyesine rağmen, mevzuat, demokratik seçimlerin yürütülmesi için temel hak ve özgürlükleri kısıtlamaya devam etmektedir ve mevzuatın ek kısıtlamalar getirmesine izin verilmektedir” denildi.

    AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu’nun 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve 28.dönem milletvekili genel seçimi kapsamında görevlendirdiği Seçim Gözlem Heyeti’nin ara raporu bugün yayınlandı. Norveç’ten Büyükelçi Jan Petersen’in başkanlık ettiği heyet, 29 Nisan 2023 tarihinde göreve başlamıştı.  

    Heyetin çekirdek grubu çalışmalarını Ankara’dan sürdürürken, 7 Nisan’da uluslararası uzmanlar ve 28 uzun dönem gözlemci görevlerine başladı. AGİT ayrıca üye devletlerden, seçimden birkaç gün önce 350 kişiden oluşan kısa süreli gözlemci talebinde bulundu. 

    Seçime 16 gün kala yayınlanan raporda, heyetin gözlemlerine, güncel gelişmelere, demokratik seçimler için önerilere ve daha önce yapılan önerilerin ne ölçüde hayata geçirilip geçirilmediğine ilişkin değerlendirmelere yer verildi. Rapordan öne çıkan başlıklar şöyle: 

    “ADAYLAR KIŞKIRTICI MESAJLAR VERMEKTE VE SERT BİR DİL KULLANMAKTADIRLAR” 

    – DKİHB SGH’nin görüştüğü tüm muhatapları, seçimlerin seçmenlere siyasi alternatifler arasından gerçek bir seçim yapma olanağı sağladığı konusunda hemfikirlerdir. Siyasi partiler, ülke genelinde aktif olarak kampanya yürütmektedirler ve deprem sonrası iyileşme, milli savunma ve ekonominin durumu gibi kampanya mesajlarını duyurmak için sosyal ağları kullanmaktadırlar. Siyasi yelpazenin dört bir tarafından seçime katılan adaylar, çevrimiçi de dahil olmak üzere, karşılıklı olarak kışkırtıcı mesajlar vermekte ve sert bir dil kullanmaktadırlar. DKİHB SGH’nin Türkiye’nin güneydoğusunda görüştüğü bazı siyasi parti muhatapları, kampanya faaliyetlerine karşı fiziksel ve idari engeller gösterildiğinin yanı sıra devlet yetkililerinin destekçileri üzerinde baskı uyguladığını da iddia etmişlerdir. 

    – Mevzuat, ifade ve medya özgürlüğü getirmekte ve seçime katılan adayların seçim kampanyalarının tarafsız bir şekilde yayınlanmasını sağlamaktadır. Ancak, DKİHB SGH’nin görüştüğü pek çok muhatap, web sitelerinin sık sık engellendiğine, içerik kaldırma taleplerine ve ifade özgürlüğüne ilişkin yasal kısıtlamaların kullanıldığına dikkat çekmiştir. DKİHB’nin daha önceki bir tavsiyesine rağmen hakaret ceza gerektiren bir suç olmaya devam etmektedir ve çoğunlukla terörle ilgili suçlamalarla bağlantılılandırılarak eleştirel gazetecilere karşı sıklıkla kullanılmaktadır. DKİHB SGH’nin görüştüğü pek çok muhatap, son yıllarda ağırlıklı olarak muhalefetle bağlantılı medya kuruluşlarına yönelik orantısız ve seçici yaptırımların uygulandığını iddia ederek, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla ilgili endişelerini dile getirmişlerdir. 

    “HÜKÜMET 2018’DE KADININ GÜÇLENDİRİLMESİNE İLİŞKİN STRATEJİ BELGESİ VE EYLEM PLANINI KABUL ETMİŞTİR. TÜRKİYE, 20 MART 2021’DE İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇEKİLMİŞTİR” 

    – Türkiye, demokratik katılımı artırmak için gerekli yasal değişiklikleri yapmak üzere Mart 2021’de bir Ulusal İnsan Hakları Eylem Planı uygulamaya koymuştur. Bununla birlikte, birçok uluslararası kuruluş başta toplanma ve örgütlenme özgürlüklerine getirilen sınırlamalar ile ifade ve medya özgürlüğü ve internet kullanım özgürlüğü de dahil olmak üzere medeni ve siyasi haklara saygı gösterilmesi konusundaki endişelerini dile getirmeye devam etmiştir. Anayasa ile güvence altına alınmasına rağmen, uluslararası aktörler ve DKİHB SGH’nin görüştüğü çeşitli muhatapları, yargının bağımsızlığına ilişkin endişelerini dile getirmeye devam etmektedir. Bazı DKİHB SGH muhatapları muhalefet partilerine ve destekçilerine, özellikle de Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP), yönelik sistematik hedef alma olarak algıladıkları durumla ilgili endişelerini dile getirmişlerdir.  HDP hakkında Mart 2021’de başlatılan kapatma davası hâlâ devam etmektedir. 

    – Anayasa kadın erkek eşitliğini garanti altına almaktadır. Lakin, kadınlar siyasette ve liderlik pozisyonlarında hala yeterince temsil edilmemektedirler. Mevcut mecliste 577 vekilin 100’ü (yüzde 17) kadınlardan oluşmaktadır. 17 bakandan sadece biri kadındır. Belediye başkanlarının sadece yüzde 3’ü, muhtarların yüzde 2’si ve yerel meclis üyelerinin ise yüzde 11’i kadındır. 2018’de hükümet, toplumsal yaşamın her alanında toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemek için Kadının Güçlendirilmesine ilişkin Strateji Belgesi ve Eylem Planını kabul etmiştir. Türkiye, 20 Mart 2021’de Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden (İstanbul Sözleşmesi) çekilmiştir. 

    “MEVZUAT, DEMOKRATİK SEÇİMLERİN YÜRÜTÜLMESİ İÇİN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ KISITLAMAYA DEVAM ETMEKTEDİR” 

    – DKİHB’nin daha önce paylaştığı tavsiyesine rağmen, mevzuat, demokratik seçimlerin yürütülmesi için temel hak ve özgürlükleri kısıtlamaya devam etmektedir ve mevzuatın ek kısıtlamalar getirmesine izin verilmektedir. 

    – Mart 2022’de AK Parti ve MHP’nin teklifi üzerine TBMM’de 7393 sayılı Kanun kabul edilmiş olup söz konusu Kanun, seçimlerin yasal çerçevesinde bazı önemli değişiklikler getirmiştir. … Yapılan bu değişiklikler DKİHB’nin daha önce paylaştığı Meclis’e girme barajının düşürülmesi ve görme engelli seçmenlerin katılımını kolaylaştırmaya ilişkin tavsiyelerini dikkate almıştır. Ancak, seçim çevreleri arasındaki koltuk dağılımı, seçmen ve aday hakları, kampanya finansmanı düzenlemesi, partizan olmayan gözlem ve seçim uyuşmazlıklarının çözümü ile ilgili DKİHB’nin tavsiyeleri de dahil olmak üzere, Büronun verdiği ve uzun zamandır bekleyen tavsiyelerinin çoğu dikkate alınmamıştır. 

    – Seçimlerin yürütülmesi ve sürecin düzenlenmesi konusunda yegane denetim sorumluluğu YSK’ye aittir. YSK her biri birinci sınıf (kıdemli) hakimler arasından altı-yıllık süre ile atanan yedi asil ve dört yedek üyeden oluşan daimi bir kuruldur. Tüm YSK üyeleri erkek üyelerdir. … Yedi üyeden oluşan İlçe Seçim Kurullarına bir hakim başkanlık etmekte ve Kurul iki devlet memuru ve dört siyasi parti temsilcisinden oluşmaktadır. 2022’de yapılan yasal değişiklikler ile İl ve İlçe Seçim Kurulları’nının üyelerinin yargıdan seçilme yöntemi değiştirilmiştir. DKİHB Seçim Gözlem Heyetinin bazı görüşmelerinde yeni atama usulünün yargı üyelerinin siyasi etki altında kalma olasılığını artırabileceği konusunda endişeler dile getirilmiştir. 

    “YSK DEPREM BÖLGESİNDE DENETİM YAPMIŞ VE SEÇİMLERİN YÜRÜTÜLMESİNİN ÖNÜNDE BÜYÜK BİR ENGEL OLMADIĞI SONUCUNA VARMIŞTIR” 

    – Şu ana kadar seçim idaresi uyulması gereken yasal sürelerin çoğuna sadık kalmış olup yalnız seçmen listelerinin kesinleştirilmesi ve oy kullanma yerlerinin belirlenmesi konularında belirlenen sürelere uyulmamıştır. Mart ve Nisan aylarında YSK depremden etkilenen illerde altyapının aldığı hasarı tespit etmek için denetim yapmış ve seçimlerin yürütülmesinin önünde büyük bir engel olmadığı sonucuna varmıştır. Ancak seçim idarelerine ait tesislerin 15 ilçede yerinin değiştirilmesi gerekmiş ve pek çok oy kullanma yeri için alternatif lokasyonlar belirlenmeye çalışılmıştır. Yasal yükümlülüğüne rağmen YSK aldığı tüm kararları kamuoyu ile paylaşmamıştır.  

    – DKİHB’nin yaptığı görüşmelerde pek çok kez deprem sebebiyle yer değişikliği yapan seçmenlerin büyük bir kısmının adres değişikliğini yapmamış olma ihtimali konusunda endişeler paylaşılmış, bazı görüşmelerde kayıt süresi daha uzun olsaydı daha fazla sayıda yer değişikliği yapmış seçmenin adreslerini güncelleyebilecek olabileceği ifade edilmiştir. Bazı siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları DKİHB SGH’yi depremden etkilenen seçmenlere seçim gününde ikamet adreslerine dönebilmeleri için ulaşım imkanı sağlama planları konusunda bilgilendirmiştir. Dahası, Yükseköğretim Kurulu’nun 30 Mart tarihli ülke genelinde yüz yüze eğitime geri dönme kararı ve etkilenen öğrencilerin bu durumda okudukları illere ikametlerini taşımak için yalnız üç gününün kalması konusunda endişeler de dile getirilmiştir. 

    “ADAY LİSTELERİNDE 372 (YÜZDE 20) KADIN ADAY BULUNMAKTADIR” 

    – 31 Mart olarak tayin edilen son tarih itibari ile YSK dört adet cumhurbaşkanını adayı kayıt altına almıştır. Kayıt altına alınan adaylardan hiçbiri kadın değildir. Milletvekili genel seçimleri için 24 siyasi partiden gelen 1.849 aday ile 151 bağımsız aday YSK tarafından kayıt altına alınmıştır. Adaylık için kayıt niteliklerine haiz olmadıkları gerekçesiyle YSK yedi cumhurbaşkanlığı aday adayı ile sekiz bağımsız milletvekili adayının kayıt başvurularını reddetmiş; dokuz cumhurbaşkanlığı adayının ise gerekli destek imza sayısına ulaşamaması gerekçesi ile reddetmiştir. 13.037 milletvekili adayının içinden yüzde 25 kadarı kadındır. Aday listelerinde 372 (yüzde 20) kadın aday bulunmaktadır. 

    “GÖREVDEKİ CUMHURBAŞKANI ÖNEMLİ PROJELERİN AÇILIŞINDA KAMPANYA UNSURLARINI İÇEREN ÇEŞİTLİ KONUŞMALAR YAPMIŞ VE CHP’Lİ ANKARA BELEDİYE BAŞKANI DA KAMPANYA İÇİN AÇILIŞLARI KULLANMIŞTIR” 

    – Tüm büyük siyasi partiler, depremde hayatını kaybedenlere saygı göstermek amacıyla daha sakin bir kampanya yürütme niyetlerini ifade etmişlerdir. Ancak, hüküm süren kutuplaşmayı yansıtan kampanyanın tonu, çevrimiçi olanlar da dahil olmak üzere, genellikle çatışmacı olmuştur. Siyasi yelpazeden çeşitli adaylar karşılıklı olarak kışkırtıcı ve sert bir dil kullanmışlar, görevdeki Cumhurbaşkanı diğer adaylara ve muhalefet partilerine defalarca terör destekçisi olarak atıfta bulunmuş ve bazı muhalif politikacılar mevcut hükümeti ‘faşist’ olarak yaftalamışlardır. Mevzuat devlet ve yerel yönetimin kaynaklarını kampanya amacıyla kullanmasını yasaklarken, görevdeki Cumhurbaşkanı önemli kamu ve altyapı projelerinin açılışında kampanya unsurlarını içeren çeşitli konuşmalar yapmış ve CHP’li Ankara Belediye Başkanı da kampanya için kamu altyapı açılışlarını kullanmıştır.  

    – YSP ve TİP adayları dışında, DKİHB SGH gözlemcileri tarafından izlenen mitinglerin çoğunda kadın adaylar belirgin bir şekilde yer almamaktadır. Bazı iktidar partisi ve üst düzey hükümet yetkilileri, ayrımcı bir dil kullanarak muhalefet ittifakına atıfta bulunmakta ve ittifakı LGBT topluluğu ile ilişkilendirmektedirler. CHP, YSP, DEVA ve İYİ Parti gibi bazı siyasi partiler, kadın eşitliğini savunma, kadına yönelik şiddetle mücadele ve İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye gönderme yapan mesajlarla kadınları hedef almaktadır.  

    “KAMPANYA FİNANSMANINA İLİŞKİN ÖNCEKİ TAVSİYELER DİKKATE ALINMAMIŞTIR” 

    – Kampanya finansmanı, Siyasi Partiler Kanunu ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu ile düzenlenmektedir ve YSK düzenlemeleri ile desteklenmektedir. Kampanya finansmanını düzenleyen yasal çerçeve, son seçimlerden bu yana değişmemiş ve kampanya harcama limitlerinin getirilmesi, kampanya finansmanının şeffaflığının artırılması ve gözetim mekanizmasının etkinliğinin artırılması da dahil olmak üzere DKİHB ve Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu’nun (GRECO) daha önceki tavsiyeleri dikkate alınmamıştır. 

    “MEDYA ORTAMI KUTUPLAŞMIŞTIR” 

    – Medya ortamı çeşitlilik gösteriyor olsa da kutuplaşmıştır. DKİHB SGH’nin görüştüğü pek çok muhatap, yayın, basılı ve çevrimiçi kuruluşların ezici çoğunluğunun iktidardaki nizamı kayırdığına dair endişelerini dile getirmiştir. Çevrimiçi medya ve sosyal ağlar, DKİHB SGH muhatapları tarafından geleneksel medyaya kıyasla daha bağımsız olarak algılanmakla birlikte, birçoğu web sitelerini ve tek tek sayfaları engellemeye yönelik uygulama ve ayrıca seçim idaresi de dahil olmak üzere 25’in üzerinde idari ve yargı birimi tarafından verilen web sitelerinden ve sosyal ağlardan içeriğin kaldırılmasına yönelik resmi talepler hakkında endişelerini dile getirmiştir. 

    – Ceza Kanunu’nda yer alan hakaret hükümleri, kamu görevlilerine, Cumhurbaşkanı’na ve devlet sembollerine hakaret için ağır cezalar içermektedir. Son yıllarda, AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi (RFoM ), bu tür hükümlerin terör suçlamalarıyla bağlantılı olarak mevcut düzeni eleştiren gazetecilere karşı düzenli olarak uygulandığı yönündeki endişelerini defalarca dile getirmiştir. DKİHB SGH’nin görüştüğü pek çok muhatap, Ekim 2022’de basın kanunlarında ve Ceza Kanununda yapılan ve kamu barışını bozmaya elverişli şekilde halkı galeyana getirmeyi amaçlayan gerçeğe aykırı bilgilerin yayılmasına hapis cezası getiren değişiklikleri, iktidar partisini eleştiren haberlere karşı caydırıcı bir etkiye sahip olmakla eleştirmiştir. Söz konusu değişiklikler, Venedik Komisyonu ve AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi tarafından da endişeyle karşılanmıştır. 

    – DKİHB SGH’nin görüştüğü pek çok muhatap, son yıllarda ağırlıklı olarak muhalif medya kuruluşlarını hedef alan orantısız ve seçici yaptırımlar olduğunu iddia ederek, kurumun bağımsızlığı ve tarafsızlığına ilişkin endişelerini dile getirmiştir. Yetkililere göre, RTÜK kararlarını tarafsız bir şekilde ve yasalara uygun olarak almaktadır. … 14 Nisan’da CHP, TRT’yi partiye taraflı haber yapmak ve eşit olmayan muamelede bulunmakla suçlayarak savcılığa suç duyurusunda bulunmuştur. 

    – DKİHB’nin uzun süredir tekrar ettiği tavsiyesine rağmen, anayasal olarak korunan haklar ve kesinleşmiş seçim sonuçlarıyla ilgili olanlar da dahil olmak üzere, Anayasa uyarınca YSK kararlarına karşı yargıya gitme yolu açık değildir. Yasal çerçeve, kampanyayla ilgili şikayetlerin yapılabilmesi için bir sistem oluşturmamaktadır. Uygulamada, bu tür başvuru dilekçeleri seçim organlarına, Valiliklere, kolluk kuvvetlerine ve mahkemelere sunulabilmektedir.” 

    Raporun tamamına https://www.osce.org/odihr/elections/turkiye/542502 adresi üzerinden ulaşılabilir. 

     

  • MANSUR YAVAŞ: BİZİM ÜLKEMİZDE HAKKARİ’DEKİ İNSANIN DERDİ DE EDİRNE’DEKİ İNSANIN DERDİ DE İŞSİZLİK, PAHALILIK. HERKESİN OYUNA TALİBİZ.

    MANSUR YAVAŞ: BİZİM ÜLKEMİZDE HAKKARİ’DEKİ İNSANIN DERDİ DE EDİRNE’DEKİ İNSANIN DERDİ DE İŞSİZLİK, PAHALILIK. HERKESİN OYUNA TALİBİZ.

    Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, Kocaeli Mitingi’nde; “Biz 65 milyonun oyuna talibiz. 65 milyon seçmen var.  Şucu bucu, şuralı, buralı, şu partili demiyoruz. Çünkü bizim ülkemizde Hakkari’deki insanın derdi de işsizlik, pahalılık, Edirne’deki insanın derdi de işsizlik, pahalılık. Kars’takinin de Ankara’dakinin de Kocaeli’ndekinin de derdi şu anda enflasyon, işsizlik ve pahalılık. Dolayısıyla herkesin oyuna talibiz. Tüm sorunları da çözmeye talibiz. Yani, Allah nasip ederse, çeşitli fikirlerden 6 tane genel başkan yan yana gelmiş. Bizim yapacaklarımız belli. Kimseyle gizli, saklı pazarlığımız yok. 2 bin 400 madde Milli Mutabakat Metni olarak hazırlandı, ortaya kondu ve söz verdiler. ‘Biz bunu yapacağız’ dediler. İnşallah Millet İttifakı iş başına gelecek. Ayın 14’ünden sonra huzur bulacağız. Artık tatlı dilli bir Cumhurbaşkanına ihtiyacımız var” dedi.

    Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş Kocaeli’nde miting düzenledi. Yavaş, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:

    “BU RANT İMPARATORLUĞUNU BIRAKMAK İSTEMEDİLER”

    “Evet, baharlar gelecek. Nasıl 31 Mart’ta Ankara’ya, Millet İttifakı’nın tüm belediyelerine, beldelerine, kentlerine bahar geldiyse inşallah 14 Mayıs’tan sonra bütün ülkeye bahar, huzur ve bereket gelecek. 31 Mart seçimlerinde Ankara’da seçime girdiğimizde şu andaki benzer iftiralar, kötülemeler sürekli olarak yapıldı. Peki niye yapıldı?  Bu nefret dilini biz bitireceğiz. Deli saçmalarına gireceğiz ancak deli saçmalarına inanmıyoruz. Çünkü aynı deli saçmaları devam ediyor. Çünkü kendi deyimleriyle Ankara’yı parsel parsel satanları görevden almışlardı. Niye görevden aldılar? Kendi ağızlarıyla itiraf ettiler. Ankara’yı peşkeş çektiler. Çocuklarına televizyonlar, spor kulüpleri aldılar. ANKAPARK gibi ölü bir yatırıma tam 16 milyar lirayı gömdüler. Ankara’nın girişindeki kapıları görüyorsunuz. 250 milyon lira para harcadılar bugünün parasıyla. Ne işe yaradığı belli değil ama Ankara’nın birçok köyünde su yok hala. Ankara’nın birçok köyünde hala kanalizasyon açıktan akıyordu. 2013’ten beri bir tane otobüs almamışlardı. İşi gücü bırakıp, Ankara’yı şöyle haritanın üstüne bakıp ‘Nereden hangi rant çıkar, kime ne rant sağlarız’… Dolayısıyla bu rant imparatorluğunu bırakmak istemediler. Şimdiki seçime benzediği için bunları anlatıyorum.

    “ARTIK YÖNETEMİYORLAR. NE YAPMALARI LAZIM? MUTLAKA BİRTAKIM ÇAMUR ATMAYA DEVAM ETMELERİ LAZIM”

    Peki söyleyecek sözü olmayanlar ne yapmaya başladı? İftiralar atmaya başladılar. Dediler ki işçileri çıkaracak. Bir tek işçi çıkarmadık. Dediler ki sosyal yardımları kesecek. Tam tersine arttırdık. Kırsal kalkınmada birçok çalışmalar yaptık. Baktılar ki 11 büyükşehir belediyesi kazanıldı. O iddia ettiklerinin hiçbirisi olmuyor. Hatırlayın. Ankara’da dediler ki ‘Biz eğer buraları kaybedersek Türkiye’nin bekası gider.’ Nasıl bir bekaysa. Biz seçildik. Biz getirdik T.C. tabelasını söktükleri yere yeniden taktık. Çünkü o T.C. tabelalarını kaldırtanlar vardı. Çözüm sürecinde onları kaldırtan vardı. Biz seçilirsek aynı lafları şimdi söylüyorlar.  ‘PKK’lılar sayaç okuyacak. DHKP-C’liler de eve fatura getirecek. İster misiniz?’ diye soruyorlardı. Baktılar, hiçbirisi olmuyor. İstanbul seçimini gasp ettiler. Daha sonra İstanbul seçiminde artık bekadan bahsetmediler. Orada biraz durum değişti. ‘Eğer İstanbul düşerse, Kudüs, Mekke düşer. İstanbul düşerse büyük İsrail kurulur’ gibi laflar söylediler. Yetmedi ‘Binali mi Sisi mi?’ Bir insan rakibine böyle konuşur mu? ‘Mursi mi Sisi mi?’ demeye başladılar. Şimdi Sisi’yle kendileri el sıkıştılar. Ama baktılar, İstanbul’da o da yetmiyor. Yedek kuvvetleri çağırdılar. Televizyona çıkarttılar. İmralı’dan mektup getirdiler. Onları okuttular. Yani o iktidarda kalmak için her şeyi yaparlar bunlar. Şimdi de yine İmralı’ya heyet gittiği söyleniyor. Yaparlar, yeter ki o koltukta kalsınlar. Ama 21 yıl sonra artık bu insanlara söyleyecek sözleri maalesef kalmadı. Liyakatsizlik, çift maaşlar, 3-5 maaşlar, enflasyon ortada. Ülke mülteci dolmuş. Sınırlar delik deşik olmuş. Artık yönetemiyorlar. Ne yapmaları lazım? Mutlaka birtakım çamur atmaya devam etmeleri lazım.

    “ANKARA DEĞİŞMİŞ. KÖTÜ MÜ OLMUŞ”

    Peki 11 büyükşehir olmak üzere 250 kadar belediye değişti. İyi mi oldu kötü mü oldu? Bazı örnekler verelim. Sosyal yardımları kesecek, dediler. Arttırarak devam ettik. Ankara’da suyu sosyal destek alanlar tonu 1 liradan içiyor. 10 tonu 10 lira. 200 bin aileye düzenli şekilde her yıl üçer ay doğal gaz veriyoruz. Hiçbirisinin, o çocukların üşümemesini sağlıyoruz. 17 aydır birer kilo et parası yatırıyoruz tam 200 bin aileye. Bunları da kapı kapı dağıtmak falan yok. Artık Başkentkart’a para yatırıyoruz. Hem esnaf kazanıyor hem bir elin verdiğini diğer el görmüyor. Ankara’da destek alanların çocukları da okuyabilsin diye 60 bin öğrenci okuldan eve, evden okula ücretsiz taşınıyor. Eskiden bunların hiçbir tanesi yoktu. 16 bin tane çocuğun servis ücretini ödüyoruz. 15 bin tane çocuğun kantin ücretini ödüyoruz. 100 bin tane çocuğa bayram harçlığı yatırdık. Evlerine sütler gönderiliyor, kırtasiye ücretleri ödeniyor. Yeter ki bu çocuklar okusun. Onlar da anne babaları gibi destek alır durumda olmasın. Hem kendilerini kurtarsın hem ailelerini kurtarsın diye. Ankara değişmiş. Kötü mü olmuş?

    “LÜKS, ŞATAFATLI HAYATLAR YAŞADIKLARI, 3-5 YERDEN MAAŞ ALDIKLARI İÇİN VATANDAŞIN DURUMUNU GÖRMEZ OLDULAR”

    Genel Başkanımızın en büyük projelerinden birisi Aile Destek Sigortası. Bizim yaptığımız Ankara’da çok daha küçüğü. İşte bundan sonra bütün ülkede desteğe ihtiyaç olanların sosyal güvencesi olacak. Hiçbir evde yatağa çocuk aç girmeyecek. Hiçbir çocuk eğitiminden mahrum olmayacak. Fırsat eşitliği sağlanacak. Ama şimdiki iktidar mensuplarına baktığınız zaman şöyle söylüyorlar. Diyorlar ki aç yok. Öyle bir şey görmüyoruz, diyorlar. Evet, yalan. Soğan pahalı diyenlere ‘soğan kafalı’ diyorlar. Açlık var diyene ‘Küreğin tersiyle ağzına vuracağız’ diyorlar. Maalesef lüks, şatafatlı hayatlar yaşadıkları, 3-5 yerden maaş aldıkları için vatandaşın durumunu görmez oldular. Pazarları dolaşsalar, insanların içine girseler bunların hepsini görecekler. 

    “BİZ DE RAHATSIZIZ. ONLARI MECLİS’E NİYE TAŞIYORSUNUZ”

    Yetmedi. Şimdi devletimizin milli menfaatlerini siyaset konusu yapmaya başladılar. Bu ülkede en son yapılan Anadolu gemisi 1972 yılında kurulan tersanelerde üretildi. İHA’lar 1990’lı yıllardan itibaren üretilmeye başlandı. Şimdi de geliştirildi. Diyorlar ki ‘Bunlara alacaklar, depolara kapatacaklar.’ Durun bakalım. Onlara daha ihtiyacımız çok. Eğer Kandil silahı bırakmazsa, ABD hala PKK/YPG’yi silahlandırmaya devam ederse o füzelere bizim ihtiyacımız çok fazla. Tepelerine yağdıracağız. Bunu da söyleyenler kim? S-400’leri Rusya’dan getirip hangara tıkanlar. Hangara kim koyuyormuş füzeleri? Maalesef kendileri koydular. Peki kiminle ittifak yaptılar? PKK ile aynı görüşte olan, özerklik, federasyon isteyen, Türk kelimesiyle, Türk bayrağıyla sorunlu olan, Meclis’e girdiği zaman milletvekili yemini edecek misin dendiği zaman ‘Bir bakacağız’ diye tereddütlü konuşan şahıslarla ittifak yaptılar. Şimdi de diyorlar ki biz sadece listelerimizde yer verdik, ittifak yapmadık. Onlarla ittifak yaptık demeye utanıyor musunuz? Eğer utanıyorsanız niye listenize aldılar? Bugün de Destici aynı sözleri söyledi, onlardan rahatsızız diye. Biz de rahatsızız. Onları Meclis’e niye taşıyorsunuz?

    “BİZİM ÜLKEMİZDE HAKKARİ’DEKİ İNSANIN DERDİ DE İŞSİZLİK, PAHALILIK, EDİRNE’DEKİ İNSANIN DERDİ DE İŞSİZLİK, PAHALILIK”

    Biz 65 milyonun oyuna talibiz. 65 milyon seçmen var.  Şucu bucu, şuralı, buralı, şu partili demiyoruz. Çünkü bizim ülkemizde Hakkari’deki insanın derdi de işsizlik, pahalılık, Edirne’deki insanın derdi de işsizlik, pahalılık. Kars’takinin de Ankara’dakinin de Kocaeli’ndekinin de derdi şu anda enflasyon, işsizlik ve pahalılık. Dolayısıyla herkesin oyuna talibiz. Tüm sorunları da çözmeye talibiz. Yani, Allah nasip ederse, çeşitli fikirlerden 6 tane genel başkan yan yana gelmiş. Bizim yapacaklarımız belli. Kimseyle gizli, saklı pazarlığımız yok. 2 bin 400 madde Milli Mutabakat Metni olarak hazırlandı, ortaya kondu ve söz verdiler. Biz bunu yapacağız, dediler. İnşallah Millet İttifakı iş başına gelecek. Ayın 14’ünden sonra huzur bulacağız.

    “ALLAH NASİP EDER SİZLERİN DE DESTEKLERİYLE DEĞİŞİKLİK OLURSA EN AZINDAN YENİ BİR HÜKÜMETİN BİR ŞEYLER YAPMA İHTİMALİ VAR”

    Bütün tuşlara aynı anda bastılar. Bugün Murat Ağırel de yazdı, İmralı’ya heyet gitti diye. Onunla da bununla da her yerle görüşüyorlar. Acele acele açılışlar yapılıyor. İyi yapılan her şeyi başımızın üstünde taşırız. Çünkü yıllar önce Roketsan’ı, Havelsan’ı yapanlar, kendisinden sonrakilere nasıl devrettilerse onlar da bize devredecekler. Bize düşen nedir? Daha iyisini, güzelini yapmak. Şimdi bunlarla göz boyuyorlar. Ayın 15’inden sonra gerçek durum şu. Allah nasip eder sizlerin de destekleriyle değişiklik olursa en azından yeni bir hükümetin bir şeyler yapma ihtimali var. Ama 21 yıldır bunu yapamamış, başaramamış enflasyonu durduramamış, Merkez Bankası tamtakır olan bir iktidarın artık yapacağı bir şey kalmıyor.

    “İKTİDAR DEĞİŞMEZSE HALK ŞUNUNLA KARŞI KARŞIYA KALACAK; EV SAHİBİ KİRACIYLA DÖVÜŞMEYE DEVAM EDECEK”

    Eğer Millet İttifakı seçilmezse, iktidar değişmezse halk şununla karşı karşıya kalacak; ev sahibi kiracıyla dövüşmeye devam edecek. Markete gittiği zaman ‘nasıl alacağım’ diye düşünecek. ‘Nasıl geçineceğim, kredi kartını nasıl ödeyeceğim’ diyecek. Eğer aileler 1 yıl önceki yumurtayı kaça aldığını hesap edip şimdi daha memnunsa oraya oy verirler. Ama değillerse ki değiller inşallah hep beraber bu hükümeti değiştireceğiz. Demokrasi, ülkemize gelecek güzellikler için aynı Millet İttifakı’ndaki değişimden sonra yaşanan bereket ve huzur için inşallah değişimi sağlayacağız. Hep beraber sağlayacağız ama gençlerden bir söz almak istiyorum. Birinci turda bitireceğiz söz mü? Sizlere güveniyor ve inanıyoruz.

    “HEP BİRLİKTE AYIN 15’İNDE GENEL BAŞKANIMIZ KEMAL KILIÇDAROĞLU’NU 13. CUMHURBAŞKANI OLARAK SEÇECEK, KIZILAY’DA KARŞILAYIP ÇANKAYA KÖŞKÜ’NE KADAR HEP BİRLİKTE YOLCU EDECEĞİZ”

    Hep birlikte bu değişim gerçekleştireceğiz. 15 Mayıs’tan sonra ülkemize bereket, huzur gelecek. Bu nefret edici, ayrıştırıcı siyaset ortadan kalkacak. Bıktık azar işitmekten. Fırça yemekten bıktık artık. Her şeyimize karıştılar. Dolayısıyla artık bundan sonra herkesi vatandaşı gibi gören, herkesten vergi alıyorsun, herkes askerlik yapıyor. Herkese eşit davranılması gerekiyor. Ama ‘Siz bize oy vermiyorsanız o zaman siz şöylesiniz.’ Hayır. Cenab-ı Allah 7 milyar insanı farklı farklı yaratmış. Herkes aynı düşünmeye mecbur değil. Farklı farklı düşünecek. Bir amaç uğruna yan yana gelecek. Biz bugün Cumhur İttifakı’na oy verenlere saygı duyuyoruz. Ama onlar da Millet İttifakı’na oy verecek insanlara saygı duymalılar. Nedir o ‘İllet, zillet’ lafları. Yakışıyor mu? Artık tatlı dilli bir Cumhurbaşkanına ihtiyacımız var. Size yalan söylemeyen, yaptığı işlerin hesabını veren, hesap vermeye talip olan ve bunu için de TBMM’ye Denetim Komisyonu’na muhalefeti başkan yapacak kadar kendine güvenen bir yönetim geliyor. Hep birlikte ayın 15’inde Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nu 13. Cumhurbaşkanı olarak seçecek, Kızılay’da karşılayıp Çankaya Köşkü’ne kadar hep birlikte yolcu edeceğiz. Güzel ve baharlı günlerde buluşmak üzere.”