Etiket: istanbul

  • OĞUZ KAAN SALICI: “GEÇEN AY 182 İŞÇİ ÇALIŞIRKEN YAŞAMINI YİTİRDİ. BU KADAR SİSTEMATİK BİR ŞEY KAZA OLAMAZ; CİNAYETTİR”

    OĞUZ KAAN SALICI: “GEÇEN AY 182 İŞÇİ ÇALIŞIRKEN YAŞAMINI YİTİRDİ. BU KADAR SİSTEMATİK BİR ŞEY KAZA OLAMAZ; CİNAYETTİR”

    CHP İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı, İstanbul Tuzla’da tersanede yaşanan iş kazasında bir işçi ile Kocaeli’nin Derince ilçesinde Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) silosunda meydana gelen patlamada ağır yaralanan Elif Dayıoğlu’nun bugün yaşamını yitirdiğini belirterek, “Geçen ay 182 işçi çalışırken yaşamını yitirdi. Bu kadar sistematik bir şey kaza olamaz; cinayettir” dedi.

    CHP İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı, İstanbul Tuzla’da tersanede yaşanan iş kazasında bir işçi ile Kocaeli’nin Derince ilçesinde Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) silosunda 7 Ağustos’ta meydana gelen patlamada ağır yaralanan Elif Dayıoğlu’nun bugün yaşamını yitirmesiyle ilgili sosyal medya hesabından açıklama yaptı. Salıcı’nın paylaşımı şöyle:

    “Bugün iki acı haber aldık. Derince TMO’daki patlamada yaralanan kardeşimizi ve Tuzla’da bir işçimizi kaybettik. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’ne göre, geçen ay 182 işçi çalışırken yaşamını yitirdi. Bu kadar sistematik bir şey kaza olamaz; cinayettir. Mesele, yaşam hakkı ve can güvenliğidir”

    Salıcı, “Yaşam hakkı her şeyden değerlidir” notunun yer aldığı bir afişi de paylaştı. Afişte, işçi cinayetlerine karşı çözüm önerilerini sıraladığı şu ifadeler yer aldı:

    “İş cinayetlerinde cezasızlık uygulamalarına son verilmeli. İş sağlığı ve güvenliğinde Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) standartları uygulanmalı. Kurallara uymayan işyerlerine ağır yaptırımlar getirilmeli. İş sağlığı ve güvenliği uzmanlarının işverenlere bağımlılığı ortadan kaldırılmalı. Sendika temsilcileri, işçi sağlığı ve güvenliğinin denetlenmesinde bulunmalı.”

     

  • ÖZTRAK: “HÜKÜMET MEMURA İLK 6 AY İÇİN YÜZDE 14, İKİNCİ 6 AY İÇİN YÜZDE 9 TEKLİF ETTİ. BUNLARDA NE İNSAF NE DE İZAN KALMIŞ. ENFLASYON FARKI VERECEKMİŞ. ENFLASYON FARKI VERECEĞİNE, HEDEFLEDİĞİN ENFLASYONA GÖRE MAAŞI VER”

    ÖZTRAK: “HÜKÜMET MEMURA İLK 6 AY İÇİN YÜZDE 14, İKİNCİ 6 AY İÇİN YÜZDE 9 TEKLİF ETTİ. BUNLARDA NE İNSAF NE DE İZAN KALMIŞ. ENFLASYON FARKI VERECEKMİŞ. ENFLASYON FARKI VERECEĞİNE, HEDEFLEDİĞİN ENFLASYONA GÖRE MAAŞI VER”

    CHP Sözcüsü Faik Öztrak, geçtiğimiz mayıs ayında yapılan 13’üncü Cumhurbaşkanı ve Genel Seçimi’nde AKP’nin “mülakatı kaldıracağız” vaadini hatırlatarak, “Seçim döneminde en önemli vaatlerinden biri, bizden kopyaladıkları, liyakatin esas olması, mülakatın kaldırılmasıydı. Seçim bitti, şimdi hepsi verdikleri sözleri unuttu. Mülakatla, ‘Hamil-i kart yakınımdır’ notlarıyla kamuya alımlar son hızıyla devam ediyor. Daha iki gün önce Erdoğan 145 makama atama yapıyor. Bütün koltuklar, partisinden aday ya da aday adayı olup seçilemeyenlerle, çocuklarının yöneticisi olduğu vakıflarının yönetiminden gelenlerle, danışmanlarla, eş, dost akrabayla hınca hınç dolduruluyor. Dertleri millet değil, yandaş. Milleti görmüyor, sesini duymuyorlar” dedi. Öztrak, kamu toplu sözleşme görüşmelerinde kamu işvereninin teklifini ise “Hükümet memura ilk 6 ay için yüzde 14, ikinci 6 ay için yüzde 9 teklif etti. Merkez Bankası Başkanı, 10 gün önce 2024 yılı enflasyonu yüzde 33 olacak dememiş miydi? bunlarda ne insaf ne de izan kalmış. Enflasyon farkı verecekmiş… Enflasyon farkı vereceğine, hedeflediğin enflasyona göre maaşı ver” sözleri ile değerlendirdi.

    CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Toplantısı sonrası gündeme ilişkin açıklamalar yaptı.

    Karadeniz bölgesinin başlıca geçim kaynağı arasında yer alan fındık fiyatının 82,50 TL olarak açıklanmasına Öztrak, “Saray fındık üreticisinin de sesini duymadı. Genel Başkanımız ‘Kilosuna en az 4 dolar verin’ dedi. Onlar 3 doları bile çok gördüler. Giresun’da hayal kırıklığına uğrayan üretici fındık ocaklarını baltayla doğrayarak isyan ediyor. Yeni Tarım Bakanı fındık fiyatından üreticinin nasıl memnun olduğunu ballandıra ballandıra anlatıyor” dedi. 

    Öztrak’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle: 

    “YEREL SEÇİMLER İÇİN YAPILACAK HAZIRLIKLAR İLE PARTİ İÇİNDEKİ KONGRE SÜREÇLERİ DE KURULUMUZUN GÜNDEMİNDEYDİ: Merkez Yönetim Kurulu biraz önce bitti. Bugün MYK toplantımızda, hükümetin artan hayat pahalılığıyla mücadeleyi bir başka bahara ertelemesini, çift haneli enflasyonun önümüzdeki yıllarda da süreceği yönündeki açıklamalarını ve bunun sürdürülebilir olup olmadığını ele aldık. Kamu çalışanları ve emeklilerinin toplu sözleşme görüşmeleri artan kiralar ve fiyat artışlarına yetişemeyen ücretler de yine bir başka önemli gündem maddemizdi. Yaklaşan yerel seçimler için yapılacak hazırlıklar ile parti içindeki kongre süreçleri de kurulumuzun gündemindeydi.

    DÜNYADA YAĞMUR YAĞIYOR, BİZDE SEL OLUYOR; DÜNYADA GÜNEŞ ÇIKIYOR, BİZDE ÇÖL OLUYOR: ‘Fırtına doğa şartlarının bir sonucudur. Akıl ise hava fırtına toplarken onu görmek ve tedbir almak için bize verilmiş bir armağandır.’ Devleti yönetmeye talip olanlar da sorunları önceden görmek ve tedbir almak için akıllarını kullanabildikleri ölçüde milletimizin refahını artırabilirler. Bugün ülkemizde yaklaşan fırtınalara karşı zamanında önlem almayan bırakın önlem almayı rüzgâra karşı tüküren, ‘vatandaşım’ değil, ‘yandaşım’ diyen bir hükümet işbaşında. Bu yüzden de dünyada yağmur yağıyor, bizde sel oluyor; dünyada güneş çıkıyor, bizde çöl oluyor. Fatura her zaman dar ve sabit gelirli yurttaşlarımıza çıkıyor. Bunlar, bu hükümet; vatandaşımıza aşağı mahallede talkını veriyor kendileri, yukarı mahallede yandaşlarıyla birlikte salkımı yutuyor.

    YAPTIKLARI HATANIN BEDELİNİ ÜLKENİN SIRTINA BİNEN MİLYONLARCA SIĞINMACI MİLLETİN SIRTINA BİNEN ON MİLYARLARCA DOLARLIK FATURAYLA ÖDEDİK: Bundan 12 yıl önce hükümet, bölgenin barış yanlısı güvenilir ülkesi olmak yerine, Emevî Camii’nde namaz kılma hevesiyle Suriye’deki iç savaşta taraf oldu. Yaptıkları hatanın bedelini ülkenin sırtına binen milyonlarca sığınmacı milletin sırtına binen on milyarlarca dolarlık faturayla ödedik. Bundan 10 yıl önce, Amerikan Merkez Bankası dolar basmayı yavaşlatacağını açıkladı. Hükümet bunu öngöremedi. Ekonomiyi tahkim etmedi. Türkiye ekonomisi derin bir türbülansa girdi. Dünyada en kırılgan ekonomiler listesinde ilk beşe yerleşti. Millet bunun faturasını işsizlik ve hayat pahalılığı olarak ödüyor.

    DÜNYADA HAM PETROL FİYATI SON BİR YILDA YÜZDE 13 GERİLEDİ: Bundan 2 yıl önce, Rusya Ukrayna’ya saldırdı. Dünyada gıda fiyatları sıçradı ama ardından yüzde 22 düştü. Bizde ise gıda fiyatları yüzde 94 arttı. Hükümet tarımda yıllardır ‘Üretimi bırak, ithalata bak’ stratejisi izledi. Fatura yine bizim vatandaşımıza çıktı, çıkıyor. Bundan 1 yıl önce geçtiğimiz yılın haziran ayında dünyada petrolün varili 100 dolara yükseldi. Şu an ise 86 dolara kadar düştü. Dünyada ham petrol fiyatı son bir yılda yüzde 13 geriledi. Bizde ise mazotun pompa fiyatı seçimden sonraki 3 ayda yüzde 106 arttı. Dünyada fiyatlar azalır, bizde artıyor. Bizde işler dünyadakinin tersine giderken hükümetin başı, ‘Dışarıda da böyle, biz ne yapalım’ diye bahaneler üretmeye. ‘Bize dışarıdan saldıranlar var’ demeye devam ediyor. Millete yalan söylemeyi sürdürüyor.

    ERDOĞAN’IN SÖZLERİ BİR KERE DAHA YALAN ÇIKTI: 2021’in ağustos ayında Erdoğan, ‘Bundan böyle enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil, zira faiz oranlarında düşüşe geçiyoruz’ dedi. Talimatla faiz indiriminin sonunda enflasyon azdı. Sonunda faiz başladığı yere döndü. Elimizde rekorlar kıran enflasyon kaldı. Erdoğan’ın söyledikleri yalan çıktı. Erdoğan 2022 yılının sonunda da ‘Herkes enflasyon hesabını 2023’te yüzde 20’ler seviyesine göre yapsın’ dedi. ABD’den ithal ettiği Merkez Bankası Başkanı geçtiğimiz ay, bu yılın sonunda enflasyonun yüzde 58 olacağını ilan ediverdi. Erdoğan’ın sözleri bir kere daha yalan çıktı.

    GERÇEK İŞSİZ SAYISI BİR AYDA 660 BİN KİŞİ ARTTI. 9 MİLYONUN ÜZERİNE ÇIKTI: ‘Dolar alan yaya kalır’ dediler, almayan yaya kaldı. ‘Dış ticaret açığı kapanacak’ dediler, açık katlandı. ‘Cari açık düşecek’ dediler, rekor kırdı. Erdoğan daha geçtiğimiz hafta, ‘Asla ödün vermediğimiz iki husus vardır. Bunlardan biri istihdamdır, diğeri büyümedir’ dedi. Ertesinde TÜİK işsizlik rakamlarını açıkladı. Gerçek işsiz sayısı bir ayda 660 bin kişi arttı. 9 milyonun üzerine çıktı. Ülkemizdeki işsiz sayısı yeryüzündeki 100 ülkenin nüfusunu aştı. Bu söylediği de yalan oldu. Erdoğan seçimden önce ‘Ekonomi iyi, şahlanıyoruz’ diyordu. Seçimi kazanmak için de daha önce ‘Seçim kaybedeceğimi bilsem de yapmam’ dediği ne varsa yaptı. Yetmedi, milletin dövizlerini har vurdu harman savurdu. Kazanın dibini deldi, ülke dövizsiz kaldı. Ekonominin sağlam olduğu da yalan çıktı.

    DIŞARIDAN BULAMAYINCA FATURAYI MİLLETE KESTİLER: Ekonominin altını üstüne getiren Erdoğan seçimden sonra vitrine birkaç isim koyarak sebep olduğu ağır güven bunalımını aşabileceğini ülkeye para getirebileceğini yaklaşan yerel yönetim seçimlerine kadar idare edebileceğini düşündü. Ama uluslararası piyasalar vitrine aldanmadı. Yaparız dediklerine kanmadı. Çaresizlik içinde bir zamanlar hain ilan ettikleri, katil dedikleri, küfrettikleri Körfez krallarının, prenslerinin, emirlerinin, şeyhlerinin eteklerine sarıldılar, önlerinde el pençe divan durdular. Bir zamanlar darbeci dedikleri Arap liderleriyle sarmaş dolaş oldular. Elde kalan kamu şirketlerini Belçika’nın yüzölçümünden büyük topraklarımızı onlara satmayı önerdiler. Onlar da kanmadılar. Dışarıdan bulamayınca faturayı millete kestiler. KDV’yi, ÖTV’yi, harçları ve diğer vergileri artırdılar. Yetmedi bir aldıkları MTV’yi bir daha almaya kalktılar. Anayasayı hiçe saydılar. Seçime kadar tuttukları dövizi saldılar. Paramızı pul ettiler.

    HAZİNENİN NAKİT AÇIĞI İLK 7 AYDA ÖNCEKİ YILIN AYNI DÖNEMİNE GÖRE YÜZDE 1066 ARTTI: Çorlu’da pazarcılar, İstanbul Bayrampaşa halinden meyve sebzeyi, bedava bile alsalar, yükleme ve taşıma masrafları nedeniyle kilosunu 5 liradan satmak zorunda olduklarını söylüyorlar. Mazot böyle giderse bunun katlanmasından korktuklarını da ifade ediyorlar. Okul servisçilerini ise kendilerinin masrafların velilerin servis ücretlerinin altından nasıl kalkacağı endişesi sarmış. Milletin sırtına bindirilen bunca yüke rağmen hazinenin nakit açığı ilk 7 ayda önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1066 arttı. 11, hatta 12 kat. 434 milyar lirayı aştı.

    MERKEZ BANKASI’NIN KASASINDA DÖVİZ YOK: Hazinede yok, elde yok, avuçta yok, Merkez Bankası’nın kasasında döviz yok. Yapılması gereken belli. Enflasyonu düşüreceksiniz. Milleti ferahlatacaksınız. Bunun için de güçlü çapaları olan takvime bağlanmış, hesap vermeyi öngören, güçlü bir program yapacaksınız. Ama sarayın böyle bir iradesi de yok. Görünen o ki vitrine konan isimlerin böyle bir hazırlığı da yok. Mayısta seçimler yapıldı. Haziran geçti, temmuz geçti. Ağustos’un ortasına geldik. Hala ortada zamlardan başka bir şey yok. Biz MYK’mızda bu konularda alınacak önlemleri tartışırken hükümet tarafında bir program yok, bir eylem planı yok.

    HİÇBİR ŞEY YAPMAYACAKSANIZ, NEDEN O KOLTUKLARI İŞGAL EDİYORSUNUZ: Bari zahmet etselerdi de Millet İttifakı’nın hazırladığı Ortak Politikalar Mutabakat Metnine ve diğer belgelere bir baksalardı. Hazırlıksız olunca, enflasyonla mücadelede yelkenler indi. Tek haneli enflasyon sözleri de rafa kalktı. ‘Türkiye’nin Dinamik optimizasyon problemini çözmeye, sarayda oturan en büyük kısıttan başlayamayacağını’ anlayan Merkez Bankası Başkanı ilk havlu atan oldu. Enflasyon hedefini yüzde 58’e çekerek zam zulüm siyasetine yol verdi. 2025 dahil çift haneli enflasyon vadetti. Vitrinin bir diğer ismi Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de kapalı toplantılarda ‘Ekonomide olumlu gelişmeleri 2025’te değil, ancak 2026’da görebiliriz’ dediği dışarı sızdı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ise dışarıda pazar arayışlarının öneminden dem vuruyor. Yani açıkça, ‘Pahalılıkta millet bir şey alamaz hale gelecek, şirketler ürettikleri ne varsa dışarı satsın’ diyor. Biz de soruyoruz, ‘Madem bu arşa yükselen fiyatları, azan enflasyonu, milletin perişan eden hayat pahalılığını sadece izleyecektiniz, o koltuklarda neden oturuyorsunuz? Hiçbir şey yapmayacaksanız, neden o koltukları işgal ediyorsunuz?’

    BİZDEN KOPYALADIKLARI, LİYAKATİN ESAS OLMASI, MÜLAKATIN KALDIRILMASIYDI. SEÇİM BİTTİ, ŞİMDİ HEPSİ VERDİKLERİ SÖZLERİ UNUTTU: Seçim döneminde en önemli vaatlerinden biri, bizden kopyaladıkları, liyakatin esas olması, mülakatın kaldırılmasıydı. Seçim bitti, şimdi hepsi verdikleri sözleri unuttu. Mülakatla, ‘Hamil-i kart yakınımdır’ notlarıyla kamuya alımlar son hızıyla devam ediyor. Daha iki gün önce Erdoğan 145 makama atama yapıyor. Bütün koltuklar, partisinden aday ya da aday adayı olup seçilemeyenlerle, çocuklarının yöneticisi olduğu vakıflarının yönetiminden gelenlerle, danışmanlarla, eş, dost akrabayla hınca hınç dolduruluyor. Dertleri millet değil, yandaş. Milleti görmüyor, sesini duymuyorlar.

    BAKAN FINDIK FİYATINDAN ÜRETİCİNİN NASIL MEMNUN OLDUĞUNU BALLANDIRA BALLANDIRA ANLATIYOR: Saray fındık üreticisinin de sesini duymadı. Genel Başkanımız ‘Kilosuna en az 4 dolar verin’ dedi. Onlar 3 doları bile çok gördüler. Giresun’da hayal kırıklığına uğrayan üretici fındık ocaklarını baltayla doğrayarak isyan ediyor. Yeni Tarım Bakanı fındık fiyatından üreticinin nasıl memnun olduğunu ballandıra ballandıra anlatıyor. Hükümet, buğday üreticisinin de sesini duymadı. Genel Başkanımızın prim dahil 13 lira önerdiğimiz buğday için vere vere 9 lira 25 kuruş verdiler. Ama Ofis buğday almıyor. Alsa da ödemeyi aylar sonra yapıyor. Bir liralık teşvik primi ise bir başka bahara kaldı deniyor. Üreticiyi tüccarın kucağına itiyorlar.

    ENFLASYON FARKI VERECEĞİNE, HEDEFLEDİĞİN ENFLASYONA GÖRE MAAŞI VER: Hükümet memura ilk 6 ay için yüzde 14, ikinci 6 ay için yüzde 9 teklif etti. Merkez Bankası Başkanı, 10 gün önce 2024 yılı enflasyonu yüzde 33 olacak dememiş miydi? Buradan bir kere daha söylüyorum, bunlarda ne insaf ne de izan kalmış. Enflasyon farkı verecekmiş… Enflasyon farkı vereceğine, hedeflediğin enflasyona göre maaşı ver. Aylığı ver. Depremzedelerin de sesleri duyulmaz oldu. İnsanlar yakınlarının naaşını bulmak için hala bir umut beklerken, bu hükümet depremzedeleri icra yoluyla yurtlardan çıkartıyorlar. Sonra da utanmadan sıkılmadan muhalefete laf söylüyorlar.  Çalışanların sesini duymuyorlar. Bu yılda mevsimlik tarım işçilerinin dramı devam ediyor. Oradan oraya, servislerle, kamyonlarla, bazen traktör kasalarında taşınırken kazalarda yaralanıyor, hayatlarını yitiriyorlar. Hükümetse bunları seyrediyor.

    BU YILIN İLK YARISINDA 4 MİLYON 140 BİNİ AŞTI: Çocuklarımız yeterli beslenemiyor. Bu onların fiziksel ve zihinsel gelişimini etkiliyor. Saray yanaşmalarının evlatları semirirken, bu toprakların evlatları bodur kalıyor. Her 100 çocuktan 15’i kısa bir metni okuyup anlayamıyor. Devletten destek almadan elektrik faturasını ödeyemeyen hane sayısı, 2022 yılında 3 milyon 691 bine ulaşmıştı. Bu yılın ilk yarısında 4 milyon 140 bini aştı. Bunlar Cumhuriyetin ikinci yüzyılının inşasına büyük bir ekonomik soykırımla, milleti yoksulluğa mahkûm ederek başlıyorlar.

    AVRUPA’DA ERDOĞAN’LA GERİ KABUL ANLAŞMASI İMZALAYAN DEVLETLER DE ERDOĞAN’IN SEÇİMİ KAZANMASI İÇİN DUA ETTİLER: Hükümet sıfırı tüketince Avrupa’nın sığınmacı gettosu olma projesine hız verdi. Seçimden birkaç gün sonra Macaristan Başbakanı Orban; ‘Erdoğan’a sadece iyi şanslar dilemedim, ayrıca çok fazla dua da ettim. Eğer kazanmasaydı bu bir trajedi olurdu. Bir, iki, üç milyon mülteci bu yaz bitmeden Macaristan’ın sınırına gelirdi’ demişti. Sadece Macaristan değil, Avrupa’da Erdoğan’la Geri Kabul Anlaşması imzalayan devletler de Erdoğan’ın seçimi kazanması için dua ettiler. Biz seçimde sadece hükümetle, AK Parti kadrolarıyla değil bir de bunlarla mücadele ettik.

    İNGİLİZLER, SIĞINMACILAR KENDİ ÜLKELERİNE GELMESİN DİYE TÜRKİYE’NİN SİSTEMİNE AÇIKÇA MÜDAHALE EDECEKMİŞ: Genel Başkanımız, geçtiğimiz hafta hepimizin İngiliz basınından öğrendiği bir gelişmeyi gündeme taşıdı. Bu bizim basınımızda yer almadı, İngiliz basınında yer aldı. Türkiye ile İngiltere arasında ‘İnsan kaçakçılığı yapan şebekeleri engelleme ve çökertme’ anlaşması yapılıyormuş. Mükemmeliyet Merkezi adı altında ‘Kaçak göçle mücadele hedefli’ bir birim de oluşturuluyormuş ortak. İngiltere’ye yönelik göçmen geçişlerini durdurmak için Göçten Sorumlu İngiliz Bakan’ın ifadesine göre Türkiye’ye, hükümete maddi destek de verilecekmiş. Yani İngilizler, sığınmacılar kendi ülkelerine gelmesin diye Türkiye’nin sistemine açıkça müdahale edecekmiş. İngiliz basını ayrıca, AB ile yapılan Geri Kabul Anlaşmasının benzerinin Türkiye- İngiltere arasında yapılmasının da gündeme geleceğini yazmış. Buradan Genel Başkanımızın sorusunu tekrarlayalım; başka ülkelere, Türkiye’nin iç işleyişine müdahale hakkını nasıl verirsiniz? Gerçekten de ‘Türkiye’yi kim yönetiyor?’

    ALMANYA’YA İLTİCA BAŞVURU SAYISI SON BİR YILDA YÜZDE 203 ARTMIŞ: Başka ülkelerden gelenler ülkemize yığılırken, gençlerimiz artık geleceklerini bu ülkede görmüyorlar, yurt dışına gidebilmek için fırsat kolluyorlar. Yetişmiş insan gücümüz ülkeyi terk ediyor. Yılın ilk 6 ayında yurt dışına gitmek için başvuran hekim sayısı bin 400. Son birkaç yılda başka ülkelere giden akademisyen sayısı 12 bini geçmiş. Yerli ve milli beşerî sermayemizi yitiriyoruz. Sadece Almanya’ya iltica başvuru sayısı son bir yılda yüzde 203 artmış. Suriye ve Afganistan’la birlikte bu ülkeye en çok iltica talebi yapan üç ülkeden biriyiz.

    BAHÇELİ’YE AÇIKÇA SORUYORUZ, HATAY’IN TÜRK TOPRAĞI OLASINDAN SİZ DE RAHATSIZ MISINIZ: ‘Keşke Yunan kazansaydı’ diyen fesli meczuptan tarih, ‘Hatay’ın çoğunluğu Arap’ diyen Hatay’ın Türkiye topraklarına katılmasından rahatsız olan devlet memurundan dini öğrenenler utanıp sıkılmadan yerlilikten, millilikten bahsediyorlar. Biz buradan sayın Bahçeli’ye açıkça soruyoruz, Hatay’ın Türk toprağı olasından siz de rahatsız mısınız? Bu memur hakkında ortağınızla birlikte ne yapmayı düşünüyorsunuz? Buna bir yanıt bekliyoruz.

    ÜLKENİN HER YERİNDE SİLAHLAR PATLIYOR: 85 milyon nüfuslu ülkemizde 4 milyon ruhsatlı, 36 milyon ruhsatsız silah var. Ülkenin her yerinde silahlar patlıyor. Sokaklar vahşi batıya döndü. Limanlar uyuşturucu istasyonu oldu. Hükümet bunlarla uğraşacağına, vatandaşına güvenli bir hayat sağlamak için işini yapacağına, Akbelen’de seyyar tuvaletin önüne kalkanlı jandarma barikatı kurmakla meşgul. Ekranları karartmakla, gazeteci Merdan Yanardağ’ı içeride tutmak için yollar bulmakla gazeteci Barış Pehlivan’ı hapse atmak için hukuku eğip bükmekle meşgul. Sinan Ateş cinayetinin siyasi yönü üzerine giden savcıları görevden almakla, değiştirmekle meşgul. İstanbul’da kaymakamlık, örgütümüzün ‘MuazZam’ sergilerini durdurmaya çalışmakla, Bursa’da valilik Nilüfer Belediyemizin müzik festivalinde kimin ne yiyip içeceğine kimin nerede kalacağına karışınca belediyemiz bu müdahaleleri kabul etmiyor.

    YANDAŞ MEDYA, İL BAŞKANIMIZ ELİF NUR YAMAK’I, BAŞÖRTÜSÜ ÜZERİNDEN LİNÇ ETMEYE KALKIYOR: Bursa İl Gençlik Kolları Başkanımız da ‘Biz gençler olarak birbirimizin yaşam biçimine ve dünya görüşüne saygılıyız. Maalesef makam sahibi bazı büyüklerimizin bu konuda çok büyük problemleri var’ diyor. Vay sen misin bunu diyen. Yandaş medya İl Başkanımız Elif Nur Yamak’ı, başörtüsü üzerinden linç etmeye kalkıyor. Esas bir genç hakkında bunları yazanlar, burunlarına çok pudra şekeri çekmişler. Kendinize gelin, haddinizi bilin.

    ERDOĞAN HÜKÜMETİNİN SÜRMESİNDEN MEDET UMAN DİĞER DEVLETLERE KARŞI DA BİR MÜCADELE VERDİK: Haksız, hukuksuz, adaletsiz bir seçim geçirdik. Bir tek devletin tüm gücünü pervasızca kullanan sahte videolarla sahtekarlık yapan, yalan söyleyen bir kadroya karşı değil, Erdoğan hükümetinin sürmesinden medet uman diğer devletlere karşı da bir mücadele verdik. Genel seçimden önce tüm tuşlara basıldı. Yerel seçimlerden önce de artık elde kalan ne varsa sonuna kadar kullanılacak. Mayıs seçiminden sonra yaşadıklarımız yerel seçimlerde sağlam durmazsak yaşayacaklarımızın sadece fragmanıdır. Biz bir yandan bu hükümetin yanlışlarıyla mücadeleyi sürdürüyoruz. Gençlerimiz döviz garantili ballı projelere karşı sahada kadın kollarımız ‘Pazar Yeri Yangın Yeri’ projesiyle çarşıda pazarda vatandaşın yanında. Örgütlerimiz sahada. İstanbul örgütümüz tüm engelleme çabalarına karşı ‘MuazZam’ sergisiyle mahalle mahalle vatandaşlarla buluşuyor.

    ANAYASA’YA AYKIRI OLARAK İKİNCİ DEFA SALINAN MTV’NİN İPTALİ İÇİN DE ANAYASA MAHKEMESİ’NE BAŞVURDUK: Biz, ‘Bunca sorun ortada dururken millet iradesinin tecelligahı Meclis kapalı kalamaz’ dedik. Hayat pahalılığına karşı çözümleri konuşup hayata geçirmek, Akbelen’deki orman kıyımını durdurmak için Meclis’i iki defa olağanüstü toplantıya çağırdık. Anayasa’ya aykırı olarak ikinci defa salınan MTV’nin iptali için de Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Meclis’in kapalı olduğu bu dönemde boş durmuyoruz. İllerimizde esnafımızla, çiftçimizle, emekçimiz-emeklimizle, vatandaşlarımızla birlikteyiz. Bu çalışmaların yanında, partimizin yenilenme süreci de ilerliyor. İlçe kongrelerimizi hızla tamamlıyoruz. İl kongrelerimizin ardından da kurultayımızı yapacağız. Kurultayımızı yapacak ve yenilenmenin heyecanıyla yeni kadrolarla bugün başarıyla yönettiğimiz kentlerimize yerel seçimde yenilerini ekleyeceğiz.

    İLK SEÇİMİN SONUCUNU VE FATURASINI HEP BİRLİKTE YAŞAYARAK GÖRDÜK: Mayıs Genel Seçimleri ile başlayan seçim süreci yerel yönetim seçimleriyle bitecek. Milletimiz mayıs seçimlerinde ilk vizeyi verdi son icazeti ise bu seçimle verecek. İlk seçimin sonucunu ve faturasını hep birlikte yaşayarak gördük. Yerel seçimden sonra milletimizin daha beterini yaşamaması için var gücümüzle sahada olacağız. Mahalli idare seçimlerinde tarih yazacağız. Bu gidişe dur diyeceğiz.”

  • İSTANBUL MODERN’DE 18 AĞUSTOS’TA BAŞLAYACAK FİLİM GECELERİNDE 5 FARKLI ÜLKEDEN KADIN YÖNETMENLERİN FİLMLERİ GÖSTERİLECEK

    İSTANBUL MODERN’DE 18 AĞUSTOS’TA BAŞLAYACAK FİLİM GECELERİNDE 5 FARKLI ÜLKEDEN KADIN YÖNETMENLERİN FİLMLERİ GÖSTERİLECEK

    Çağdaş sanat müzesi İstanbul Modern’de 18-25 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilecek “Boşluğa Dikkat” açık hava filim gecelerinde, 5 farklı ülkeden kadın yönetmenlerin filmleri gösterilecek.

    İstanbul Modern Sinema’nın “Boşluğa Dikkat” adlı yeni uluslararası projesi, sinema sektöründe faaliyet gösteren kadınlara daha fazla alan açmayı hedefliyor. Ustalık sınıfı, söyleşiler, atölye çalışmaları gibi birçok etkinliğin yer alacağı proje, 18- 25 Ağustos tarihlerinde gerçekleştirilecek 5 filmlik açık hava gösterimleriyle başlıyor. İran’dan Şili’ye, kişisel ve toplumsal tarihlerin kesiştiği kadın yönetmenlerin filmlerinden oluşan program konukların katılımıyla gerçekleşecek.   

    “Boşluğa Dikkat” projesinin kadınların sinema sektöründeki fırsat ve temsil eşitliğinden uzak tablosunu yansıtmak amacıyla hazırlandığını belirten İstanbul Modern Film Küratörü Müge Turan, “Boşluğa Dikkat, sinemadaki kadınların ürettiği işlerden, verdikleri mücadelelerden ve aslında bir diyalog ortamından oluşacak. Biz bu projeyi Türk Tuborg’un katkısıyla uluslararası bir etkinlik serisi olarak planladık. Atölye çalışmaları, sektörün farklı bileşenlerinin katılımıyla söyleşiler ve yabancı konukları ağırlayacağımız ustalık sınıfları olacak” dedi.

    Düet ( Türkiye), 1976 (Şili, Arjantin), Sıradaki Kız (Güney Kore), Bir Ailenin Röntgeni (İran) ve Hırçın (İngiltere) filmlerinin izleyiciyle buluşacağı açık hava sinema gösterimleri müzenin dış etkinlik alanında akşamları saat 21.00’da başlayacak.

    YÖNETMENLERİN KATILIMIYLA FİLM GÖSTERİMLERİ

    Açıkhava gösterimleri İdil Akkuş ve Ekin İlkbağ’ın yönettiği iki genç sporcunun hikâyesini anlatan Düet ile başlayacak. Yönetmelerin katılımıyla gerçekleşecek Boşluğa Dikkat film programının konukları arasında Akkuş ve İlkbağ’ın yanı sıra Amsterdam Uluslararası Belgesel Film Festivali’nde ödül kazanan Bir Ailenin Röntgeni’nin yönetmeni Firouzeh Khosrovani olacak. Türkiye’deki izleyicilerle ilk kez bir araya gelecek olan Khosrovani, İran’daki kadın dayanışması ile ilgili bilgiler aktaracak.

    BİLLUR TURAN İLE ATÖLYE 

    Boşluğa Dikkat’in sonbahardaki konuğu ise bu yılın hakkında en çok konuşulan ödüllü filmlerinden Charlotte Wells’in yönettiği Güneş Sonrası (2022) başta olmak üzere, bağımsız Türkiye sinemasından da Birlikte Öleceğiz (2021), Cemil Şov (2021), Anadolu Leoparı (2021), Tuzdan Kaide (2018) gibi öne çıkan filmlerde çalışmış yapım tasarımcısı Billur Turan olacak. Turan’ın deneyimlerini paylaşacağı bir atölye gerçekleşecek.

    Program ve biletlerle ilgili bilgilere www.istanbulmodern.org sitesinden ulaşılabilecek.

    BOŞLUĞA DİKKAT AÇIK HAVA FİLM PROGRAMI

    DÜET,  2023

    18 Ağustos 2023, Cuma Saat: 21.00

    Türkiye 

    Yönetmenler: İdil Akkuş, Ekin İlkbağ

    Mısra ve Defne senkronize yüzme sporunda düet partneri olan iki yakın arkadaş. Mayo diktirmenin bile sorun olduğu, gerekli şartları sağlamayan federasyon ve ülkenin gölgesinde kalan ikili, olimpiyat hayallerinin peşinden gittikleri bu yolda yanız bırakılırlar. İki yönetmen, sporcu belgeseli çekmek için yola çıkmış olsalar da dört yıl boyunca bu iki yol arkadaşının hem duygusal dostluğuna hem de kadın olarak su balesi sporundaki zorlu mücadelelerine tanık olurlar.

    BİR AİLENİN RÖNTGENİ, 2020

    19 Ağustos 2023, Cumartesi Saat: 21.00

    İran, Norveç, İsviçre

    Yönetmen: Firouzeh Khosrovani

    Batı’da okumuş seküler bir baba ve dindar bir annenin kızı olan Khosrovani, Amsterdam Uluslararası Belgesel Film Festivali’nde ödül kazanan bu filminde aile hikâyesini anlatır. Aynı çatı altında nasıl bir arada yaşadıklarını, ebeveynleri arasındaki mektuplar, aile arşivinden fotoğraflar ve videolar ile gözler önüne serer. Devrim öncesinden bugüne modern İran tarihindeki temel çatışmalar üzerine düşündüren bu belgesel, batı medyasının insanlık dışı gösterdiği siyasi bir duruma dair son derece içten ve insani bir görüş sunuyor. 

    HIRÇIN, 2023

    22 Ağustos 2023, Salı Saat: 21.00

    İngiltere

    Yönetmen: Charlotte Regan

    Oyuncular: Lola Campbell, Alin Uzun, Cary Crankson

    Charlotte Regan’ın ilk uzun metrajı annesini kaybettikten sonra yalnız kalan 12 yaşındaki hayalperest Georgie’nin bir gün kapısında beliren babasıyla yeniden ilişki kurma hikâyesini anlatıyor. Pastel renkleri ve eğlenceli anlatımıyla tatlı bir şehir masalı olduğu kadar İngiliz sinemasındaki sosyal gerçekçi dramı da koruyor. Başrolü paylaşan Lola Campbell ve yakın zamanda Hüzün Üçgeni’nde izlediğimiz Harris Dickinson’ın enerjisiyle hayata geçen bu alışılmadık baba kız öyküsü bu yıl Sundance’de Jüri Büyük Ödülü’ne layık görüldü.

    SIRADAKİ KIZ, 2022

    23 Ağustos 2023, Çarşamba Saat: 21.00

    Güney Kore 

    Yönetmen: July Jung

    Oyuncular: Kim Si-Eun, Bae Doona, Hee-jin Choi

    Cannes’da Eleştirmenler Haftası kapsamında prömiyerini yapan film gerçek bir olaya dayanıyor. Film, lise öğrencisi Sohee’nin çağrı merkezindeki sömürücü stajının ardından yaşadığı trajedi üzerinden kapitalizmin ölümcül bedelini sorgularken, ikinci yarısında kadın dedektif Oh Yoo-jin’in soruşturmasıyla gerilimli bir polisiyeye dönüşüyor. Bu kasvetli politik dramın odağında Güney Kore’deki gençliğin umutsuzluğu, sistemin bozukluğu ve bunun sorumlusu kim sorusu kadar Sohee’nin insanlığı da var. Ve sıradaki Sohee’yi bu sistemden kurtarmak yine bir kadına düşüyor.

    1976, 2022

    25 Ağustos 2023, Cuma Saat: 21.00

    Şili, Arjantin 

    Yönetmen: Manuela Martelli

    Oyuncular: Aline Küppenheim, Nicolás Sepúlveda, Hugo Medina

    Santiago’da varlıklı bir doktorun eşi olan Carmen ailenin sahil kenarındaki tatil evini yeniden dekore etmekle uğraşırken düzenli gittiği kilisenin rahibi kendisinden yaralı bir gence bakmasını ister. Böylece Carmen burjuva hayatındaki gündelik işlerinin arasında gizlice Pinochet karşıtı direnişin dünyasına girmiş olur. Artık kendisi ve ailesi için de tehlike çok yakındır. Pinochet döneminin haletiruhiyesini anlamaya çalışan yönetmenin bu ilk uzun metrajındaki en büyük güç, başroldeki Aline Küppenheim’ın göz dolduran oyunculuğu.

     

  • MAGANDA KURŞUNU SONUCU HAYATINI KAYBEDEN LİSE ÖĞRENCİSİ AHMET EMRE ÇAVUŞ, VEFATININ 6. YIL DÖNÜMÜNDE ANILDI…ACILI BABA ÇAVUŞ: EVLADIMIZ İÇİN HER GÜN ADALET ARIYORUZ

    MAGANDA KURŞUNU SONUCU HAYATINI KAYBEDEN LİSE ÖĞRENCİSİ AHMET EMRE ÇAVUŞ, VEFATININ 6. YIL DÖNÜMÜNDE ANILDI…ACILI BABA ÇAVUŞ: EVLADIMIZ İÇİN HER GÜN ADALET ARIYORUZ

    Sultangazi’de 2015 yılında arkadaşıyla yolda yürürken maganda kurşunu ile yaralanan ve 2 yıl 11 gün sonra yaşam savaşını kaybeden lise öğrencisi Ahmet Emre Çavuş, ölümünün 6. yılında mezarı başında anıldı. Baba Bülent Çavuş oğlunun ölümüne neden olan kurşunu atanın 8 yıldır bulunamadığını belirterek adalet çağrısı yaptı.

    İstanbul’un Sultangazi ilçesinde maganda kurşunu ile 2015 yılında yaralandıktan sonra ancak 2 yıl 11 gün yaşama tutunabilen lise öğrencisi Ahmet Emre Çavuş, ölümünün 6. yılında, Gazi Mahallesi Mezarlığı’nda kabri başında dualar ile anıldı.

    Gazeteci Bülent Çavuş, 2015’te maganda kurşunu ile vurulan ve 2017’de yitirdiği oğlu Ahmet Emre Çavuş’un ölümüyle ilgili mezarı başında adalet çağrısı yaptı. Baba Bülent Çavuş, şunları söyledi:

    “ONA BUNU YAPAN VEYA YAPANLAR 8 YILDIR BULUNAMADI”

    “Ciğer başka bir şey. Bizim bayramımız, seyranımız her önemli günde ilk durağımız burası. Güzel bir gelecek hayali ile ve mutlu bir şekilde yaşarken, kimden ve nerden geldiği belli olmayan yorgun değil katil bir mermi sebebiyle yaşamı elinden alınan Oğlum Ahmet Emre’nin vefatının 6. yıl dönümü. Düğünde, bayramda, asker uğurlamasında sevinçlerini silahlara sarılıp göstermeye çalışanlar, hala zaman varken, henüz kimsenin canını yakmamış, bir yuvayı dağıtmamışken lütfen bize kulak verin. Kimseye denk gelmez diye, havaya dik şekilde yapılan atıştan yükselen mermi çekirdeği 1500 metreye kadar ulaşabilir ve bu yüksekliğe ulaşmış çekirdek yere 160 km hızla düşer. Hiçbir mermi havada durmaz ve hızla düşen mermi çekirdeği yorgun değil katil mermidir ve yeryüzünde zarar veremeyeceği bir canlı yoktur. Evladın üstüne hiçbir şey konulmaz. Evladın üstüne anne baba bile konulmuyor. Ona bunu yapan veya yapanlar ise 8 yıldır bulunamadı.

    “ÖZELLİKLE İSTANBUL EMNİYET MÜDÜRÜ ZAFER AKTAŞ SESİMİZİ DUYMUYOR. BU DEVLETTEN ALACAĞIMIZ VAR”

    Nasıl bir ülke olduk? Adalet arıyoruz ama bu ülkenin başı herkesin Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, İstanbul Valisi Davut Gül ve özellikle İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş sesimizi duymuyor. Bu devletten alacağımız var. Biz evladımız için her gün adalet arıyoruz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya başta olmak üzere devlet görevlilerine bu işin üstüne gidilmesini istiyoruz. Artık yeter. Ahmet Emre toprak altında rahat uyusun. Adalet 8 yıldır yerine gelmedi.”

    Ahmet Emre Çavuş, İstanbul’un Sultangazi ilçesindeki Gazi Mahallesi’nde 2 Ağustos 2015 akşamı, arkadaşlarıyla yolda yürüdüğü sırada nereden geldiği belli olmayan bir kurşunla boynundan yaralandı. Omuriliğinin zedelenerek, vücudunun yüzde 99’unun felç kalmasına neden olan olay gerçekleştiğinde, henüz 17 yaşındaydı. Tabancadan çıkan kurşunla vurulmasının ardından ilk 7 ayı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yoğun Bakım Ünitesi’nde olmak üzere 2 yıl tedavi gören Çavuş, 13 Ağustos 2017’de de vefat etti.

    Ahmet Emre’yi vuran zanlı beş yıldır yakalanmadı. Çavuş’un babası ‘Bireysel Silahlanmaya Hayır Platformu Başkanı’ Gazeteci Bülent Çavuş. Baba Bülent Çavuş ve anne Zeynep Çavuş oğullarının vefatının ardından 8 yıldır hukuk mücadelesi veriyor.

     

     

     

  • KAMU MÜHENDİSLERİNDEN İSTANBUL’DA EYLEM: “MESLEKİ GELİŞİMİN DÜZENLENEBİLMESİ İÇİN BİR ‘MÜHENDİSLİK MESLEK KANUNU’ TALEP EDİYORUZ”

    KAMU MÜHENDİSLERİNDEN İSTANBUL’DA EYLEM: “MESLEKİ GELİŞİMİN DÜZENLENEBİLMESİ İÇİN BİR ‘MÜHENDİSLİK MESLEK KANUNU’ TALEP EDİYORUZ”

    Haber: ÇAĞATAN AKYOL – Kamera: SADIK KARAKULOĞLU

    Kamu Mühendisleri Platformu üyeleri, özlük haklarının iyileştirilmesi talebiyle bugün İstanbul’daki Kadıköy İskelesi önünde eylem yaptı. Açıklamada, “Bilgi birikimimizin, deneyimimizin, tecrübemizin değerlendirilmesi ve özel ihtisas gerektiren mühendislik mesleğinin unvan, yetki, kapsam, çalışma şartları, kariyer basamakları, meslekte uzmanlaşma, mesleki gelişimin düzenlenebilmesi için bir ‘Mühendislik Meslek Kanunu’ talep ediyoruz” denildi.

    Özlük haklarının iyileştirilmesi talebiyle Kamu Mühendisleri Platformu üyeleri, İstanbul’da bulunan Kadıköy İskelesi önünde bugün eylem yaptı. Taleplerinin yazılı olduğu pankartlar ve dövizler taşıyan kamu mühendisleri adına hazırlanan ortak açıklamayı Vedat Yılmaz okudu. Meslek bazlı yapılan düzenlemelerin hiyerarşik yapıyı bozan ücret eşitsizliğine, statüler arasındaki barışın negatif yönde değişmesine, bazı unvanların pozitif ayrışmasına, kamuoyu oluşturamayanların geri planda kalmasına sebep olduğunu vurgulayan Yılmaz, şöyle konuştu:

    “KAMU MÜHENDİSLERİNİN GELİRİ, AMİRİ OLDUĞU PERSONELDEN DÜŞÜK: Bu yüzden kamu mühendisleri, denk sayıldığı mesleklerin ve daha birçok meslek grubunun gelir olarak çok gerisinde kalmıştır. Hatta amiri olduğu personelden dahi oldukça düşük gelire sahiptir. Kamu mühendisleri en mağdur meslek grubu olmuştur. Yıllardır hakları teslim edilmemiştir. 7’nci dönem toplu sözleşme görüşmelerinde mühendisleri temsil etmek için toplu sözleşme masasına oturanlardan yaşanan mağduriyetin giderilmesi beklenmektedir. Kamu mühendisleri ile ilgili toplu sözleşmede yer alan ‘madde 131: teknik sorumluluk ilave ödemesi, madde 132: meslek kanunu, madde 61: özel hizmet tazminatı, madde 74: ek ödeme oranlarında artış’ maddelerinin kamu mühendislerinin mağduriyetlerini gidermese de eksiksiz kabul ettirilmesi gerekmektedir. Yine hizmet kollarına ait tekliflerde de mühendislere ilişkin ilave ödemelere yer verildiğini görüyoruz. Mühendisler olarak bu ödemeleri yetersiz bulmakla birlikte tüm maddelerin teklif edildiği hâli ile kabulünü ancak iyileştirmeler yönünde atılan ilk adımın bir parçası olarak kabul edebiliriz. Ümit ederiz ki mühendisler de bir sonraki toplu iş sözleşmesinde hak ettikleri iyileştirmeleri alırlar.

    HAKKIMIZ OLANI İSTİYORUZ: Kamu mühendisleri olarak ülkemizin gelişmesi ve çağının ilerisinde olması için gece gündüz faaliyet gösterip ciddi sorumluluklar alıyoruz ve yetkililerden hakkımız olanı istiyoruz. Toplu sözleşme masasından beklentilerimiz yıllardır mücadelesi verilmemiş haklarımızın mücadelesinin verilmesidir. Haklarımızın teslim edilmesidir. Mühendislere hak ettikleri değerin verilmesidir. Kaybolan itibarımızın kazanılmadan masadan kalkılmamasıdır. Mali ve özlük haklarımızın iyileştirilmesidir. Teklif edilen, kabul edilen maddelerden kanunlaşması gerekenlerinde kanunlaştırılması için de mühendisleri temsil edenlerden gerekli mücadelenin verilmesi beklenmektedir. Kariyer meslek grupları arasından oluşan bu gelir adaletsizliğinin giderilmesi için kamuda çalışan tüm mühendislere aldıkları büyük sorumluluğun ve özverili çalışmaların karşılığı olarak ‘teknik sorumluluk ödemesi’ adı altında diğer meslek gruplarına yapıldığı gibi yeni bir ödeme kalemi oluşturulmasını talep ediyoruz.

    TÜM KAZANIMLARIN EMEKLİLİĞE YANSITILMASINI TALEP EDİYORUZ: Bilgi birikimimizin, deneyimimizin, tecrübemizin değerlendirilmesi ve özel ihtisas gerektiren mühendislik mesleğinin unvan, yetki, kapsam, çalışma şartları, kariyer basamakları, meslekte uzmanlaşma, mesleki gelişimin düzenlenebilmesi için bir ‘Mühendislik Meslek Kanunu’ talep ediyoruz. Ocak ve temmuz aylarında yapılan maaş zammı düzenlemeleri genel düzenlemeler olduğu için kamu mühendislerine etkisi olmamakla beraber kanunlarca denk sayıldığı meslek grupları ile arasındaki gelir farkının daha da açılmasına sebep olmuştur. Kamu mühendisi gelirinin yakın zamana kadar benzer gelire sahip olan ve kamuda mühendise denk kabul edilen mesleklerin gelir seviyesine yükseltilmesini talep ediyoruz. Tüm kazanımların emekliliğe yansıtılmasını ve emekli mühendisler için de ilave emeklilik ödeneği gibi bir düzenleme yapılmasını talep ediyoruz. Kamuda çalışan mühendis, mimar, şehir plancısı, peyzaj mimarı, iç mimar ve bu mesleklerin kamudan emekli olanlarının mağduriyetlerin giderilmesi, sorunlarının çözülmesi, haklı taleplerin karşılanması için devlet yetkililerine sesleniyoruz.”

     

  • İBB’NİN TEKNOLOJİ GRUBU ŞİRKETLERİ, 2022 YILINDA BİLİŞİM SEKTÖRÜNÜN İLK 500 ŞİRKETİ ARASINA GİRDİ

    İBB’NİN TEKNOLOJİ GRUBU ŞİRKETLERİ, 2022 YILINDA BİLİŞİM SEKTÖRÜNÜN İLK 500 ŞİRKETİ ARASINA GİRDİ

    İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) teknoloji grubu şirketleri, 2022 yılında Bilişim sektörünün ilk 500 şirketi arasına girdi. Genel sıralamada İSBAK A.Ş. 46’ncı, İSTTELKOM A.Ş. 101’inci, BELBİM ise 112’nci olurken, diğer kategorilerde de zirvede yer aldılar.

    Bu yıl 24’üncüsü düzenlenen ve ‘Bilişim 500” şirket araştırma sonuçları, 9 Ağustos 2023 tarihinde Fişekhane’de düzenlenen törenle kamuoyuna açıklandı. Türkiye bilişim sektörüne ait birçok veriyi içeren araştırmada; 2022 yılının en başarılı 500 bilişim şirketi de belirlendi. 2022 Bilişim 500 genel şirket sıralamada; İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) bilişim şirketlerinden İSBAK A.Ş. 906 milyon lira gelir ile 46’ncı, İSTTELKOM A.Ş. de 356 milyon lira gelir ile 101’inci, BELBİM AŞ de 338 milyon lira gelir ile 112’nci sırada yer aldı. Her 3 şirket de Bilişim 500 araştırması kapsamında diğer kategorilerde de birincilikle başlayan başarılar elde etti.

    “ÖNCELİĞİMİZ VATANDAŞLARA HİZMET”

    Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan İBB İştirakler Teknoloji Grup Başkanı Nihat Narin; kaynakları doğru değerlendirip güçlü adımlar atarak İstanbul’un teknolojik dönüşümüne liderlik ettiklerini söyledi. Başarılı bir dönemi geride bırakmak üzere olduklarının altını çizen Narin, “Önceliğimiz vatandaşlara hizmet olup İstanbullulara her alanda en iyi dijital deneyimi sunmayı hedefliyoruz. İştiraklerimizin her geçen yıl daha üst sıralara yükselmesinden memnuniyet duyuyoruz. Listeye yer alan tüm şirketlerin yönetim kadrosu ve personellerini tebrik ediyorum” dedi.

    İBB Bilgi İşlem Daire Başkanı Dr. Erol Özgüner de aynı törende kamuda bilişim dünyasına katkılarından dolayı ödüle layık görüldü. Teşekkür konuşması yapan Özgüner, kazanan firmalardan bazılarına Bilişim 500 Plus Ödüllerini takdim etti. Bilişim 500 araştırmasında İBB şirketleri diğer kategorilerde şu sıralamaları elde etti:

    BELBİM A.Ş.

    • İş Uygulamaları Kategorisinde 3.
    • Mobil Uygulama Kategorisinde 5.
    • Yazılım Kategorisinde 11.
    • Sistem Entegratörü ve İş Ortağı Kategorisinde 33.
    • Donanım Kategorisinde 129.

    İSBAK A.Ş.

    • Görüntü ve Ses Sistemleri Kategorisinde 1.
    • Güvenlik Kamera Donanımı Kategorisinde 1.
    • İş Uygulamaları Kategorisinde 5.
    • Kurulum Bakım Destek Kategorisinde 5.
    • Hizmet Kategorisinde 10.
    • Sistem Entegratörü ve İş Ortağı Kategorisinde 10.
    • Donanım Kategorisinde 11.
    • Yazılım Kategorisinde 18.

    İSTTELKOM A.Ş.

    • Telekomünikasyon Alt Yapı Donanım Kategorisinde 4.
    • Veri Barındırma Yönetim Hizmeti Kategorisinde 5.
    • Danışmanlık Kategorisinde 12.
    • Hizmet Kategorisinde 24.
    • Sistem Entegratörü ve İş Ortağı Kategorisinde 27.
    • Donanım Kategorisinde 29.
    • Yazılım Kategorisinde 46.
  • İMAMOĞLU İSKİ’NİN ŞİLE’DEKİ ALTYAPI PROJESİNİN TEMELİNİ ATTI: “BU YATIRIMLARI DEVLETTEN BİR KURUŞ ALMADAN GERÇEKLEŞTİRİYORUZ. BU AYRIMCILIK, HUKUKSUZLUK DEVLETİN İTİBARINA YÖNELİKTİR”

    İMAMOĞLU İSKİ’NİN ŞİLE’DEKİ ALTYAPI PROJESİNİN TEMELİNİ ATTI: “BU YATIRIMLARI DEVLETTEN BİR KURUŞ ALMADAN GERÇEKLEŞTİRİYORUZ. BU AYRIMCILIK, HUKUKSUZLUK DEVLETİN İTİBARINA YÖNELİKTİR”

    Haber: OKTAY YILDIRIM – Kamera: SADIK KARAKULOĞLU

    İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Şile’yi sel ve taşkın stresinden kurtaracak, altyapısını güçlendirecek İSKİ projesinin temelini attı. İBB ve İSKİ’nin yatırımlarını devletten bir kuruş finansman almadan gerçekleştirdiğini anlatan İmamoğlu, “Bu normal karşılanmayacak durumun, bir ayrımcılık, bir hukuksuzluk ve devlet itibarına yönelik bir haksızlık, kötü bir girişim olduğunun altını çizmek istiyorum. Devlet kurumları partizanlık yapmaz, yapamaz. Devleti böyle hiçbir zaman görmedim. Bir anne, baba evladını nasıl ayırt edemezse devlet de hem kurumunu hem vatandaşlarını birbirinden ayırt edemez. Siyaset de böyle bir şey değildir. Vatanseverlik de böyle bir şey değildir” dedi.

    İSKİ’nin Şile’de sel baskınlarını bitirecek, ilçedeki Yeni Dere’nin su taşıma kapasitesi 5 kat artıracak, toplam 43 kilometre yeni atıksu ve yağmur suyu hatlarının yapılacağı proje hayata geçiyor. Şile Atıksu, Yağmur Suyu ve Dere Islah Yatırımlarının temel atma törenine İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu katıldı. Törende İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa birer konuşma yaptı.

    İmamoğlu, konuşmasında şunları söyledi:

    “YILLARIN İHMALİNEDE SON VERMİŞ BULUNDUK: Az önce İSKİ Genel Müdürümüz ifade etti. Geçen sene bugünlerde çok güzel bir işe imza atmıştık ve burada özellikle Şile’nin sıcak yaz günlerinde çekmiş olduğu su sıkıntısına hep birlikte son vermiştik. Burada sadece içme suyunu özellikle yeterli seviyeye çıkartmakla kalmadık içme suyu kalitesini de en üst seviyeye taşıyan, son teknolojiyle yapılmış bir içme suyu arıtma tesisini hizmete sunmuştuk. Dolayısıyla aslında şunu ifade edeyim, yılların ihmaline de son vermiş bulunduk. Tabii burada yine ömrünü tamamlamış olan sulama kanallarının yerine modern bir sulama sistemi kurduğumuzu ifade edeyim. Bizim, bir yandan altyapıyla uğraşırken bir başka yönüyle de üreten çiftçimizin yanında olmakta çok maharetli işler yaptığımızı ifade etmek isterim. O gün geldiğimde özellikle Şileli hemşerilerime şunu söylemiştim. Şile’nin içme suyu problemini çözdüğümüz gibi özellikle atık su konusuyla ilgili ve yağmur suyu sorunlarını da çözme konusunda kararlı olduğumuzu ve bu konuda çalışma yürüttüğümüzü ve sizleri mutlu edeceğimizi ifade etmiştim. Bu anlamda açıktan akan atık suların tamamını sisteme alacağımızı taahhüt etmiştim. Bu sözümü de bugün tutmanın ve Şile’de böylesi kıymetli bir çalışmayı başlatmanın da açıkçası hem bir hemşeriniz hem de belediye başkanınız olarak bunun iç huzurunu yaşadığımı ifade etmek isterim. Bugün temelini atacağımız, başlatacağımız bu kıymetli hizmetle birlikte atık su, yağmur suyu, dere ıslahı yatırımlarıyla birlikte gerçekten Şile yıllardır beklediği modern ve sağlıklı bir altyapıya tümden kavuşmuş olacak.

    BU ÇALIŞMAYLA ŞİLE SAHİLLERİ ARTIK KİRLENMEYECEK: Karışık sistemle çalışınca, atık su ve yağmur suyu birbirine karışınca işte o zaman sadece burada İstanbulluların evlerini, Şilelilerin evlerini su basmıyor, aynı zamanda ne yazık ki bizler Karadeniz’i, o güzelim Karadeniz’i kirletmiş oluyoruz. Yani çift yönlü bir kazanımı elde edeceğiz. Tabii atık su ve yağmur suyu hatlarını yenileyeceğimiz gibi dere ıslahını da yapmak önemli bir çalışma. Böylece o vahşi görüntüleri, su baskınlarını, selleri ve evlere, insanların yaşamına verdiği o derin zararı artık Şile ilçemiz hiç yaşamayacak. Biz yağmuru bir çile, yağmuru insanların hayatını zora sokan bir doğa olayı değil, tam aksine hak ettiği şekliyle bir bereket bir güzellik, bir ferahlama olarak yaşatacağız. Sonuçta Şile sahilleri de artık kirlenmeyecek. Bu bağlamda neredeyse artık kilometrelerce diyeceğimiz bu altyapı yatırımını ve neredeyse 700 milyon liraya koşan bir maliyetle genel müdürümüzün de ifade ettiği gibi Şile’de yaşayan herkesin faydalanacağı bir sistemle burayı halkımızın hizmetine sunacağız.”

    TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİNDE İLK KEZ YAŞANDI”

    İBB’nin dört yıldır yaptığı hiçbir yatırımda kamu bankaları ve İller Bankası’ndan kaynak verilmediğini kaydeden İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bakın şunu söyleyeyim. Biz 4 yıldır, yoğun bir yatırım yapan belediyeyiz. İddia ediyorum göreceksiniz bu çalışma döneminin sonucunda envanterini size sunduğumuzda İstanbul’un gerçekten bu kadar başarılı, bu kadar iş üreten, bu kadar altyapı üreten bir başka dönemini görmemiş olacaksınız. Ama şunu da ifade edeyim. Bu da acı bir şeydir. İBB Türkiye’mizin en önemli ve en büyük kamu bütçesine sahip kamu kurumlarından birisidir. Kamu kurumunun anlamı şudur. Yani Şile Belediyesi de halkındır, İBB de halkındır. Devletimizin Sosyal Güvenlik Kurumu da bir halka ait kurumdur işte Emniyet Genel Müdürlüğü de halka ait bir kurumdur, Karayolları da halka ait bir kurumdur. Yani bu kurumların A’sı, B’si, C’si olmaz X, Y, Z’si olmaz. Bu kurumlar insanlara hizmet ederler. Bakın bu dikkat çekici bir durumdur. Bunu herkesin hafızasına yazması gerekir. Hiçbir dönem görmediğimiz gibi, bu dönemde bu bahsettiğim 4 yılı aşkın dönemde İBB ya da Türkiye’nin en büyük su ve atık su kurumu olan İSKİ kamu kurumlarından, kamu kurumları derken, bakın bu kurumlara hizmet etmekle mesul olan İller Bankası vesaire ya da diğer kamu bankalarından bir tek kuruş, lira, bakın kuruş diyorum, milyon demiyorum, milyar istemiyorum, bir tek kuruş, lira almadan iş yapmıştır. Bu durum sadece ve sadece bizim dönemimizde olmuştur. Bundan önceki dönemlerde AK Parti dönemi olmuştur, Refah Partisi dönemi olmuştur, o dönemki ismiyle SHP dönemi olmuştur, ANAP dönemi olmuştur veya diğerleri. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir dönem ilk kez yaşanmıştır. Hamaset yapmıyorum doğruları söylüyorum. Yazıktır günahtır.

    KAMUNUN KAYNAKLARI ADALETLİ BİR ŞEKİLDE AKSAYDI DAHA ÇOK İŞ BAŞARIRDIK: Ben bunu övünmek için elbette söylüyorum, biz iş yapıyoruz, işimizi durdurmadığımız gibi işimizi katladık. Elbette kamunun bu tür kaynakları adaletli bir şekilde aksaydı, bu hizmetlerimiz daha hızlı olurdu daha çok iş başarırdık. Bu devlet bizim, bu kurumlar bizim, buradan hizmet alacak olan milletimiz bizim. Bu normal karşılanmayacak durumun bir ayrımcılık, bir hukuksuzluk ve devlet itibarına yönelik bir haksızlık, kötü bir girişim olduğunun altını çizmek istiyorum.  Devlet kurumları partizanlık yapmaz, yapamaz. Devlet yöneticilerinin evet siyasi yolculukları, siyasi başarıları olacaktır. Ama siyasi hesaplarına göre kurumlar birbirine davranmaz, davranamaz. Devlet tabii ki seçimlerle yaşayacaktır. Ancak devlet, siyasi kayıp ya da kazançlarına göre asla ve asla tavır değiştiremez. Hele hele intikam asla alamaz. Devleti böyle hiçbir zaman görmedim. Bazen söylerim devlet ana gibidir, baba gibidir. Bir anne baba evladını nasıl ayırt edemezse devlet de hem kurumunu hem vatandaşlarını birbirinden ayırt edemez. Siyaset de böyle bir şey değildir. Vatanseverlik de böyle bir şey değildir. O bakımdan hep söylerim. Bu millete, 16 milyon vatandaşımıza eşit bakmayan hiçbir anlayış ülkesini, milletini şehirlerini, kurumlarını geleceğe taşıyamaz.

    PARTİZANLIK YAPAN HİÇ KİMSE BENİM YOL ARKADAŞIM OLMAYACAK: Yeni atılımlara ve yeni yatırımlara tam güçle var gücümüzle kararlılığımızla devam edeceğiz. Bizim en büyük gücümüz 16 milyon. Çok iyi de bir ekibimiz var. Ahlaklı, liyakatli bütçesine el değmeden sistem yöneten bir ekibiz. Gururla iş yapmaya devam edeceğiz. Partizanlık olmayacak. Partizanlık yapan hiç kimse benim yol arkadaşım da olmayacak. Bir avuç insanı kayırmak olmayacak. Biz işimize odaklı olacağız. İhtiyacı olan her vatandaşın ne sorunu varsa çözeriz. Bizim için mesele bu kadar basittir. O belediye, bu belediyeye de bakmayız. Şile AK Partiliymiş, diğer parti CHP’liymiş, diğeri MHP’liymiş ayırt etmeyiz. Kurumun işine gideriz ve İstanbul’un sorunudur gözüyle bakarız. Hatta o belediyeyi, o belediyenin yöneticilerini, belediyenin başkanını, masamıza ortak ederiz. Beraber ortak akılla oturur konuşur, düşünür ve kararlar alırız. Ha biz davet ederiz. Gelen gelir, gelmeyen gelmez o kendi takdiri. Ama ben her gittiğim yere o ilçenin belediye başkanını. Davet ederim. Gelip gelmemek onun takdiri.

    EN BÜYÜK ÖDÜLÜMÜZ 16 MİLYON İSTANBUL’UN SEVGİSİ VE TAKDİRİ OLACAKTIR: Şile’de güncel sorunların çözümüyle anında İBB ilgilensin diye ilk defa Şile’de İstanbul Büyükşehir Belediyemizin bir koordinasyon birimi oldu, parkları güzelleştiriyoruz, büyütüyoruz. Tarım ve hayvancılığa yoğun bir katkı sunma çabası içinde olduk. Şile Belediyesi ve yerel kooperatiflerinin iş birliğiyle Şile Arıcılık Merkezi’ni hayata geçirdik çok daha fazlasını da yapmaya Şile’de ve İstanbul’un bütün ilçelerinde devam edeceğiz. En büyük ödülümüz kalben söylüyorum 16 milyon İstanbul’un sevgisi ve takdiri olacaktır ve bu anlamda onların o sevgisi ve takdiri bizim için en önemli, en büyük ödül olacaktır. Ben eminim yol arkadaşlarımla birlikte bu en büyük ödülü kazanmaya devam edeceğiz. Şile’de bu yatırımlarımızın, halkımıza hayırlı olmasını diliyorum. Bugüne dek emeği geçen ve bundan sonrasında bu proje için ter akıtacak olan bütün emekçi arkadaşlarıma yüklenici firmaya İSKİ Genel Müdürümüzden Genel Müdür Yardımcılarına daire başkanlarına varıncaya kadar herkese çok teşekkür ediyorum.”

    İSKİ GENEL MÜDÜRÜ ŞAFAK BAŞA: “AFET BOYUTUNDA BİR KURAKLIK YAŞIYORUZ”

    Afet boyutunda kuraklık yaşanıldığını belirten İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa İstanbulluları İSKİ’nin yapmış olduğu su tasarrufu kampanyasına katılmaya davet etti. Başa şunları söyledi:

    “Çok kurak bir dönem geçiyoruz. Yani bütün bu yatırımları yaparken hakikaten sıcaklık rekorlarının kırıldığı, afet boyutunda bir kuraklık yaşıyoruz. Bu noktada günlük su tüketimlerimiz üç buçuk milyon metreküpe ulaştı. Bu vesileyle, tabi Anadolu Yakası’nda çok sıkıntımız yok çok şükür genel olarak Avrupa yakasında biraz baraj doluluk oranlarımız düşük. O noktada bütün hemşerilerimizi İSKİ’nin yapmış olduğu su tasarrufu kampanyasına katkı yapmayı bekliyorum. Sadece diyoruz bütün vatandaşların yüzde on oranında tüketimlerini kıssalar biz inşallah sorunsuz bir şekilde yağmurlu sezona atlamış olacağız.” 

  • ATAMA KARARLARI YAYINLANDI… TAMER KARADAĞLI DEVLET TİYATROLARI GENEL MÜDÜRÜ, İBB BAŞKANI İMAMOĞLU’NUN SALDIRIYA UĞRADIĞI DÖNEMDE ERZURUM VALİSİ OLAN OKAY MEMİŞ AFAD BAŞKANI OLARAK ATANDI

    ATAMA KARARLARI YAYINLANDI… TAMER KARADAĞLI DEVLET TİYATROLARI GENEL MÜDÜRÜ, İBB BAŞKANI İMAMOĞLU’NUN SALDIRIYA UĞRADIĞI DÖNEMDE ERZURUM VALİSİ OLAN OKAY MEMİŞ AFAD BAŞKANI OLARAK ATANDI

    11 bakanlık ile askeriyeye ilişkin atama kararları Resmi Gazete’de yayınlandı. Oyuncu Tamer Karadağlı, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü; İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum mitinginde taşlı saldırıya uğradığı dönemde Erzurum Valisi olan Okay Memiş, Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanı olarak atandı.

    Atama kararları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayınlandı. Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanlıkları ile 11 bakanlıkta 145 genel müdür ataması yapıldı.

    Atamaların bakanlıklara göre dağılımı şöyle:

    Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 9, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 4, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı 19, Dışişleri Bakanlığı 37, İçişleri Bakanlığı 4, Kültür ve Turizm Bakanlığı 14, Milli Eğitim Bakanlığı 12, Milli Savunma Bakanlığı 7, Tarım ve Orman Bakanlığı 17, Ticaret Bakanlığı 18, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı 4.”

    Erzurum Valisi Okay Memiş, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Başkanı olarak atandı. Vali Memiş, dün yayınlanan Valiler Kararnamesi’yle görevden alınmıştı. Vali Memiş, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum mitinginde taşlı saldırıya uğradığı dönemde Erzurum Valisi olarak görev yapıyordu. AFAD Başkanı Yunus Sezer, dün Valiler Kararnamesi’yle Edirne Valisi olarak atanmıştı.

    Oyuncu Tamer Karadağlı, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü olarak atandı. Karadağlı, önceki gün Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu ile görüşmüştü. Sinema Genel Müdürü ise Erkin Yılmaz oldu.

    Kalkınma Yatırım Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Raci Kaya, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Müdürlüğü’ne atandı. İŞKUR Genel Müdürlüğü’ne ise Samet Güneş getirildi. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’ne ise Volkan Mutlu Coşkun atandı.

    TOKİ Başkanlığına Ömer Bulut ve İller Bankası Genel Müdürlüğüne Recep Türk getirildi. Kara Yolları Genel Müdürü Ahmet Gülşen, Devlet Su İşleri Genel Müdürü Mehmet Akif Balta oldu.

    AFAD Başkan Yardımcısı Uğur Sezer ve SGK Başkan Yardımcısı Oğuzhan Tekin ise görevden alındı.

    Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri komutanlıklarında da atamalar yapıldı. Orgeneral İrfan Özsert Genelkurmay İkinci Başkanlığı’na, Orgeneral Kemal Yeni Ege Ordu Komutanlığı’na, Korgeneral Veli Tarakçı 3. Ordu Komutanlığı’na, Korgeneral Levent Ergün Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı’na, Korgeneral Metin Tokel 2. Ordu Komutanlığı’na; Koramiral İbrahim Özdem Koçer Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı’na, Tümamiral Rafet Oktar Kuzey Deniz Saha Komutanlığı’na atandı.

     

     

  • PROF. DR. NACİ GÖRÜR: “KUVVETLE MUHTEMELDİR Kİ ÖNCÜ DEPREMİ İKİZCE DEPREMİNİN ÖNCÜSÜDÜR. BU DEPREM FAYLARI MTA HARİTASINDA YOKTUR. YENİ FAY?”

    PROF. DR. NACİ GÖRÜR: “KUVVETLE MUHTEMELDİR Kİ ÖNCÜ DEPREMİ İKİZCE DEPREMİNİN ÖNCÜSÜDÜR. BU DEPREM FAYLARI MTA HARİTASINDA YOKTUR. YENİ FAY?”

    İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi, jeolog Prof. Dr. Naci Görür, “Önce Malatya’da 4,3 büyüklükte Öncü-Yeşilyurt depremi, sonra da 5,2’lik İkizce-Yeşilyurt depremi oldu. Kuvvetle muhtemeldir ki Öncü depremi İkizce depreminin öncüsüdür. Bu deprem fayları MTA haritasında yoktur. Yeni fay” açıklamasını yaptı.

    İTÜ Öğretim Üyesi, Bilim Akademisi Üyesi jeolog Prof. Dr. Naci Görür, bugün Malatya’da meydana gelen 4,3 ve 5,3 büyüklüklerindeki depremlerle ilgili açıklama yaptı. Görür’ün bu akşam Twitter hesabından yaptığı açıklama şöyle:

    “Bugün olan depremler hakkında sizleri bilgilendireceğim: Önce Malatya’da 4,3 büyüklükte Öncü-Yeşilyurt depremi, sonra da 5,2’lik İkizce-Yeşilyurt depremi oldu. Kuvvetle muhtemeldir ki Öncü depremi İkizce depreminin öncüsüdür. Bu deprem fayları MTA haritasında yoktur. Yeni fay?”

     

  • TUNCAY ÖZKAN: “İSTİSMARIN YAŞANDIĞI EVDE SANIK İLE BİRLİKTE FOTOĞRAFLARI ORTAYA ÇIKAN DÖNEMİN İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ ASIM SULTANOĞLU’NUN ŞANLIURFA İLİNE İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ OLARAK ATANMASININ GEREKÇESİ NEDİR?”

    TUNCAY ÖZKAN: “İSTİSMARIN YAŞANDIĞI EVDE SANIK İLE BİRLİKTE FOTOĞRAFLARI ORTAYA ÇIKAN DÖNEMİN İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ ASIM SULTANOĞLU’NUN ŞANLIURFA İLİNE İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ OLARAK ATANMASININ GEREKÇESİ NEDİR?”

    CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e, Şanlıurfa İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne atadığı Asım Sultanoğlu’yla ilgili; “2016 Yılında Karaman’da yaşanan istismar olayının sanığını tanımadığını ifade eden ve sonrasında istismarın yaşandığı evde sanık ile birlikte fotoğrafları ortaya çıkan dönemin İl Milli Eğitim Müdürü Asım Sultanoğlu’nun Şanlıurfa iline İl Milli Eğitim Müdürü olarak atanmasının gerekçesi nedir? Makamına iki sokak uzaklıktaki bir evde on çocuğumuza yönelik istismar vakasını engelleyemeyen ve bu kaçak ev-yurtlara şikayet olmadığı sürece yaptırım uygulayamayacaklarını ifade eden Asım Sultanoğlu, hangi özelliklerinden dolayı Şanlıurfa’ya İl Milli Eğitim Müdür olarak atanmıştır” diye sordu.

    Karaman’da 2016 yılında 45 erkek çocuğun cinsel istismara maruz bırakılmasıyla ilgili açılan Ensar Vakfı Davası’nda hakkında soruşturma açılan 3 yöneticiden biri olan Asım Sultanoğlu, atandığı Şanlıurfa İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde göreve başladı.

    CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, Sultanoğlu hakkındaki iddiaları TBMM gündemine taşıdı. Özkan, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in yanıtlaması istemiyle Meclis Başkanlığı’na soru önergesi verdi.

    Özkan, önergesinde 2016 yılında Karaman’da yaşanan çocuk istismarı olayının araştırılması için bölgeye giden CHP heyetinin tespitlerine ve Sultanoğlu’nun, kendisiyle yaptıkları görüşmedeki ifadelerine de yer verdi. Özkan önergede şunları ifade etti:

    “2016 yılında Karaman’da yaşanan istismar olaylarının araştırılması için Cumhuriyet Halk Partisi heyeti bölgeye gitmiş, Karaman Valisi Murat Koca, Karaman Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahim Alan, Karaman İl Milli Eğitim Müdürü Asım Sultanoğlu, Karaman Baro Başkanı Av. Oktay Yılmaz, Eğitim-İş ve Eğitim Sen şube yöneticileri gibi isimlerin yanı sıra yurttaşlarla birebir görüşmeler yapmıştır.

    O tarihlerde bu görüşmelerden ve çocukların adliyeye yansıyan dosyalarından edindiğimiz bilgiler bir rapor haline getirilmiştir. Bu rapora dayalı olarak 2016 yılında dönemin Karaman İl Milli Eğitim Müdürü Asım Sultanoğlu heyetimizle yapığı görüşmede:

    ‘Sanığın 1992 yılında Diyarbakır’da göreve başladığı, 1996 yılında Karaman ilinin Ayrancı ilçesine tayin olduğu, ‪1999-2003 yılları arasında Ayrancı Halk Eğitim Merkezi Müdür Yardımcılığı görevini yürüttüğü, 2003 yılında İstanbul’a tayin istediği, 2010 yılında tekrar Karaman’a döndüğünü, cinsel istismar vakalarının yaşandığı evlerden haberdar olmalarının mümkün olmadığı, savcılığın kendisine bilgi vermesi ile durumdan haberdar olduğunu, Karaman’da vakıf ya da dernekler tarafından tutulmuş kaç evin olduğunu bilmediğini, kaçak açılan bu evlerle ilgili kendilerine bir şikayet yansımadığı sürece yaptırım uygulama yetkilerinin olmadığını, çocuklara cinsel istismarda bulunan şahsın 2014/2015 eğitim öğretim yılının ikinci döneminde, “annesinin bakıma muhtaç olduğu gerekçesiyle” altı aylık bir süre için Ayrancı ilçesi Ağızboğaz İlkokulu’na, bir üniversitenin Dekan Yardımcısının eşi ile becayiş yaptırılarak görevlendirildiğini, sanığın Ağızboğaz İlkokulu’na görevlendirildiğinde bazı velilerin evine ziyarete gittiğini, sanığın temiz bir geçmişi olduğu, cinsel istismar yönünde herhangi bir olaya adının karışmadığını, cinsel istismar olayından haberdar olduğu an Milli Eğitim Bakanlığı’na bilgi verdiğini, Rehberlik Araştırma Merkezi ile görüştüğünü, bazı çocukların aileleri tarafından bu evlerden geçmiş dönemde alındığını, ancak çocukların evlere geri dönmek istediğini, cinsel istismar vakalarının yaşandığı evlerin hangi vakıf ya da derneklere ait olduğunu bilmediğini, sanığın sınıfındaki öğrencilere cinsel istismarda bulunup bulunmadığını bilmediğini, sanığın çalıştığı okul yöneticilerinin olaylardan haberdar olmadığını, sanığın boş zamanlarında bu evlerde bulunması nedeniyle herhangi bir yerden ücret alıp almadığını bilmediğini’ ifade etmiştir.

    Görüşme esnasında Asım Sultanoğlu’na istismarcı öğretmeni tanıyıp tanımadığı sorulduğunda, ‘tanımıyorum’ demiştir. Bu görüşmeden hemen birkaç gün sonra Asım Sultanoğlu’nun, çocukların istismara uğradığı evde istismarcı öğretmenle birlikte çekilmiş fotoğrafları basına düşmüştür. Öte yandan bazı yurttaşlar tarafından Asım Sultanoğlu’nun istismarın yaşandığı eve sık sık gittiği ifade edilmiştir.”

    “İSTİSMARIN YAŞANDIĞI EVDE SANIK İLE BİRLİKTE FOTOĞRAFLARI ORTAYA ÇIKAN DÖNEMİN İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ ASIM SULTANOĞLU’NUN ŞANLIURFA İLİNE İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ OLARAK ATANMASININ GEREKÇESİ NEDİR?”

     

    Tuncay Özkan, Yusuf Tekin’e şu soruları yöneltti:

    “2016 Yılında Karaman’da yaşanan istismar olayının sanığını tanımadığını ifade eden ve sonrasında istismarın yaşandığı evde sanık ile birlikte fotoğrafları ortaya çıkan dönemin İl Milli Eğitim Müdürü Asım Sultanoğlu’nun Şanlıurfa iline İl Milli Eğitim Müdürü olarak atanmasının gerekçesi nedir?

    -Makamına iki sokak uzaklıktaki bir evde on çocuğumuza yönelik istismar vakasını engelleyemeyen ve bu kaçak ev-yurtlara şikayet olmadığı sürece yaptırım uygulayamayacaklarını ifade eden Asım Sultanoğlu, hangi özelliklerinden dolayı Şanlıurfa’ya İl Milli Eğitim Müdürü olarak atanmıştır?

    -Asım Sultanoğlu’nun Karaman İl Milli Eğitim Müdürlüğü yaptığı dönemde, mevzuata aykırı bir şekilde, istismarcı öğretmenin becayiş yöntemi ile tayini yapılmıştır. İstismarcı öğretmeni tanımadığını ifade eden ancak sonrasında bu öğretmeni yakından tanıdığı ortaya çıkan ve mevzuata aykırı bir şekilde istismarcı öğretmenin tayinini yapan Asım Sultanoğlu’nu ne zaman görevden almayı düşünüyorsunuz?

    -On çocuğumuzun istismara maruz kalmasında görevini ihmal eden ve görevi kötüye kullanan Asım Sultanoğlu’nun tarafınızca Şanlıurfa’ya İl Milli Eğitim Müdürü olarak atanması vicdanınızda nasıl bir karşılık bulmuştur?

    -Karaman İl Milli Eğitim Müdürü iken görev yaptığı ilde yasaya aykırı kaç ev-yurt olduğunu bilmeyen bu şahsın Şanlıurfa İl Milli Eğitim Müdürlüğü görevini yapabileceğini düşünüyor musunuz?

    -Milli Eğitim Bakanı olarak çocuklarımızı koruyup kollama görevini, Asım Sultanoğlu gibi şahısları İl Milli Eğitim Müdürlüğü görevine atayarak mı yapacaksınız?”