Etiket: istanbul

  • FAİK ÖZTRAK: ‘FAİZ SEBEP, ENFLASYON NETİCE’ SAFSATASININ SONU GELDİ. O ZAMAN NEDEN PARAMIZI PUL ETTİNİZ? NEDEN MİLLETİN TENCERESİNİ BOŞALTTINIZ

    FAİK ÖZTRAK: ‘FAİZ SEBEP, ENFLASYON NETİCE’ SAFSATASININ SONU GELDİ. O ZAMAN NEDEN PARAMIZI PUL ETTİNİZ? NEDEN MİLLETİN TENCERESİNİ BOŞALTTINIZ

    CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Merkez Bankası, çok beklenen faiz kararını verdi, politika faizini 15 puana çıkardı. Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklendi. Ortaya güven uyandıran, sağlam çapalarla tahkim edilmiş bir program konmadan, enflasyonu düşürme konusunda ilk cephane korkarım boşa harcandı. Böyle giderse bunlar daha çok faiz artırırlar. Milleti daha yüksek işsizliğe, pahalılığa mahkum ederler. Diğer taraftan, daha önce Erdoğan’ın talimatıyla nas stratejisi uygulayarak faiz indiren Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun bir üyesi değişti. O da Merkez Bankası Başkanı, diğer üyeler değişmedi. Ama bu üyeler, bu kez kıblelerini değiştirip faiz artırma kararı aldı. Bu üyelere açık ve net soruyorum: Nasınıza ne oldu? Sizin kıbleniz neresi? Faiz artırımı sürecine girerken bankalara zorla verdiğiniz düşük faizli tahvillerle ilgili ne tedbir alacaksınız? Bunları yenileriyle değiştirecek bir planınız var mı? ‘Faiz sebep, enflasyon netice’ safsatasının sonu geldi. O zaman neden paramızı pul ettiniz? Neden milletin tenceresini boşalttınız” dedi.

    Faik Öztrak, bugün CHP Genel Merkezi’nde Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi. Öztrak, şunları söyledi:

    “MYK ÜYELERİMİZ, KENDİ ALANLARINA GİREN KONULARDA KURULUMUZU BİLGİLENDİRDİLER”

    “Merkez Yönetim Kurulu’muz devam ediyor. Bu, bayram öncesi son toplantımız. Öncelikle sizlerin ve aracılığınızla tüm milletimizin bayramını kutluyoruz. Yine bugün, Amasya Genelgesi’nin yayımlanmasının yıl dönümü. Kurtuluş Savaşı’mızın yol haritasının çizildiği ‘Milletin istiklâlini, ancak milletin azim ve kararının kurtaracağı’ ilkesinin ortaya konduğu Amasya Genelgemizin yıl dönümünü kutluyorum. Bugün kurulumuzun gündeminde ekonomideki ve siyasetteki son gelişmeler vardı. 14 ve 28 Mayıs 2023’te genel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilk aşamasını tamamladığımız seçim sürecinin son aşaması olan mahalli idareler seçimlerini de değerlendirdik. Ayrıca toplantıda MYK üyelerimiz, kendi alanlarına giren konularda kurulumuzu bilgilendirdiler.

    “İL BAŞKANLARIMIZ, YEREL SEÇİMLER ÖNCESİ CUMHURİYET’İMİZİ DEMOKRASİYLE TAÇLANDIRACAĞIMIZI BELİRTMİŞLERDİR”

    Genel Başkan’ımız, dün il başkanlarımızla toplandı. 9 saat süren toplantıda, 14-28 Mayıs sürecini ve yaklaşan yerel yönetim seçimleri aşamasında yapılacakları değerlendirdiler. İl başkanlarımız, bugün toplantıya ilişkin bir mutabakat metnini açıkladılar. İl başkanlarımız, bu açıklamada öncelikle ülkeyi yöneten Düyun-u Umumiye kabinesinin memleketi uluslararası tefecilere teslim ettiği tespitinde bulunmuşlardır. Yine bu açıklamada il başkanlarımız, değişimin kişi bazlı bir değişim demek olmadığını, yapısal ve işleyişsel eksiklikleri içeren değişim taleplerinin sağlıklı bir sonuç doğurmayacağını, seçimlerde herkesten çok çalışan Genel Başkan’ımızı itibarsızlaştırmaya yönelik yaklaşımları tasvip etmeyeceklerini de ifade etmişlerdir. İl başkanlarımız, yerel seçimler öncesi, demokratik bir parti tüzüğünü hayata geçireceğimizin ve kurultayımızı da tamamlayarak kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Kimsesizlerin kimsesi’ diyerek tarif ettiği Cumhuriyet’imizi demokrasiyle taçlandıracağımızı belirtmişlerdir.

    “ERDOĞAN, DÜNKÜ GRUP TOPLANTISINDA BİZİM LAFLARIMIZI EĞİP BÜKMEYE ÇALIŞIRKEN KONTROLÜ KAYBETTİ”

    Genel Başkan’ımız ve partimiz, uzunca bir süredir bu hükümetin ülkeyi yönetme kabiliyetini yitirdiğini, beyin ölümünün gerçekleştiğini anlatıyor. AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın dün yaptığı grup toplantısında buna bir kez daha şahit olduk. Mayıs ayında yapılan seçimler öncesinde, Millet İttifakı’nın her biri alanında uzman isimleriyle gece gündüz çalışarak ortaya koyduğumuz Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nden kes-yapıştır yaparak seçim bildirgesi yazmışlardı. Dün de Erdoğan ve metin yazarlarının, bu kez bizim seçim sürecinde kendilerini tarif etmek için kullandığımız ifadeleri, grup konuşmasında kes-yapıştır yaparak bize karşı kullanmaya kalktığını gördük. Bizim sözlerimizin rayihası, Erdoğan’ın ağzından dökülünce, şair Cemal Süreya’nın deyimiyle ‘Ahırda gezdirilmiş gül kokusuna’ döndü. Erdoğan, dünkü grup toplantısında bizim laflarımızı eğip bükmeye çalışırken kontrolü kaybetti. Milleti bölüp parçalayan kirli dilini yine tutamadı. Önce hakaret ve iftiraya başladı. Ardından kantarın topuzunu iyice kaçırdı. Yine partimizin iç işleri hakkında atıp tuttu. Bir defa daha, CHP’nin kendisinin en büyük kabusu olduğunu gösterdi.

    “CUMHURİYET’İMİZİ KURAN PARTİMİZE TERÖRLE İŞ BİRLİĞİ ÇAMURU ATMAYA ÇALIŞTILAR”

    Biz, öncelikle hakaret ve iftiralarını kendisine aynen iade ediyoruz. Ardından Saray’a ve tembel metin yazarlarına, sözlerimizin ne demek olduğunu bir kere daha hatırlatıyoruz. Biz, bu Saray rejimine, ‘ucube şahsım rejimi’ dedik. Çünkü bu rejim, tüm yetkileri bir kişide toplayan, hiçbir fren ve denge tanımayan, bu toprakların mayasına uymayan, başka ülkede benzeri ve sınırları olmayan bir ucubedir. Biz, bunların düzenine ‘yalan, dolan ve talan düzeni’ dedik. Çünkü bu düzen, millete verdiği hiçbir sözü tutmayan, her seferinde yalana ve dolana başvuranların düzenidir. Kurdukları vakıflarla, yandaşlarına verdikleri ballı ihalelerle, vergi cennetlerindeki aile şirketleriyle ülkenin kaynaklarını talan edenlerin düzenidir. Biz, ‘etik dışı kampanya’ dedik. Çünkü atama bakanları bile istifa ettirmeden milletvekili adayı yapıp sahaya sürdüler. Devletin tüm imkanlarını sonuna kadar muhalefete karşı pervasızca kullandılar. Her türlü iftirayı attılar. Cumhuriyet’imizi kuran partimize terörle iş birliği çamuru atmaya çalıştılar.

    Millete meydanlarda, kendi yaptırdıkları sahte, montaj videoları izlettiler. Sonra da ‘ama montaj, ama şu, ama bu’ diyerek siyasi arsızlıkta zirve yaptılar. Şehirleri yalan afişlerle donattılar. İşi o kadar ileri götürdüler ki aleyhimize yazması için değil, kendileri ortada görünmeden aleyhimize sosyal medyada kampanya yaptırması için bir yandaş basın kuruluşunu, kim bilir kimlerden milyonlarca lira aktararak maşa diye kullandılar. Biz Erdoğan’a ‘Saray’ın kibirlisi’ dediysek bunun sebebi, her şeyi kendi bildiğini sanması, kendinden başka kimseyi dinlememesi, ‘şahsım, şahsım’ diyerek böbürlenmesidir. Biz ‘halka tepeden bakan’ bu anlayışı eleştiriyorsak sebebi, Keçiören’deki evinden Saray’a taşındıktan sonra milleti unutması, halini görmemesi, sesini duymamasıdır. Biz ‘Bunlar aynı maklubenin etrafına oturanlar’ dediysek sebebi, hain FETÖ ile aynı yağmurda ıslanmış, devletin harimi ismetini, kozmik odasını terör örgütüne teslim etmiş, milli ordumuza terör örgütüyle birlikte kumpas kurmuş olmalarıdır. Biz Saray’ın trol ordularından bahsediyorsak, Ebabil harekatlarının çarşaf çarşaf ortaya dökülmesindendir. Biz ‘29 Mayıs, yerel seçim sürecinin ilk günüdür. Vakit, yılgınlık vakti değildir. Cumhurbaşkanlığı seçimindeki 25,5 milyon oyu 30 milyona çıkarma, birleşe birleşe kazanma vaktidir’ diyorsak bu, Cumhuriyet’imizin ve CHP’mizin kurucusu Atatürk’ten miras aldığımız bu ülkenin geleceğine olan inancımızdandır.

    “BÖYLE GİDERSE BUNLAR DAHA ÇOK FAİZ ARTIRIRLAR. MİLLETİ DAHA YÜKSEK İŞSİZLİĞE, PAHALILIĞA MAHKUM EDERLER”

    Saray’daki ahlaki çöküntü çok şükür bizde yok, bizdeki inanç da saray ve şürekasında yok. O yüzden sözlerimizin zarfını aşırsalar da mazruf ağızlarında sırıtıyor. Düyunu Umumiye kabinesi atamak zorunda kalan Erdoğan’ın bir zamanlar Halk Bankası’nı dolandırmakla suçladığı eski bakanını yeniden Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirmesinin ve iddialara göre Katar Emiri’nin tavsiyesiyle Amerika’dan ithal Merkez Bankası Başkanı’nı getirmelerinin ardından yeni ekonomi takımının ilk icraatını bugün gördük. Merkez Bankası, çok beklenen faiz kararını verdi, politika faizini 15 puana çıkardı. Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklendi. Ortaya güven uyandıran, sağlam çapalarla tahkim edilmiş bir program konmadan, enflasyonu düşürme konusunda ilk cephane korkarım boşa harcandı. Böyle giderse bunlar daha çok faiz artırırlar. Milleti daha yüksek işsizliğe, pahalılığa mahkum ederler.

    “BİR ELİNİZLE YAPTIĞINIZI, ÖBÜR ELİNİZLE BOZUYORSUNUZ”

    Diğer taraftan, daha önce Erdoğan’ın talimatıyla nas stratejisi uygulayarak faiz indiren Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun bir üyesi değişti. O da Merkez Bankası Başkanı, diğer üyeler değişmedi. Ama bu üyeler, bu kez kıblelerini değiştirip faiz artırma kararı aldı. Bu üyelere açık ve net soruyorum: Nasınıza ne oldu? Sizin kıbleniz neresi? Sunay Akın’ın dediği gibi ‘Sorun atlıkarıncalar değil, arkada dönüp duran dönme dolaplardır’. Tabii bu durumda Saray’a sormak da bizim hakkımızdır: Faiz artırımı sürecine girerken bankalara zorla verdiğiniz düşük faizli tahvillerle ilgili ne tedbir alacaksınız? Bunları yenileriyle değiştirecek bir planınız var mı? Ülkemizin oldukça kırılgan olduğu zombi şirketler konusunda faiz artırımı sürecinde ne yapmayı düşünüyorsunuz? Öyle görünüyor ki ‘Faiz sebep, enflasyon netice’ safsatasının sonu geldi. O zaman neden paramızı pul ettiniz? Neden milletin tenceresini boşalttınız? Ağa ile maraba fıkrasında olduğu gibi; madem sonunda aynı yere gelecektiniz, bunca haltı neden yediniz? Tek başına faiz artışı, ‘birinci öncelik’ dediğiniz enflasyonu düşürmeye yetmez. Bir yandan seçim harcamalarında gaza basıyorsunuz, bir yandan faiz artırıyorsunuz. Bir elinizle yaptığınızı, öbür elinizle bozuyorsunuz. Elinizdeki sınırlı kurşunu boşa atıyorsunuz. Tekrar söylüyoruz; bütüncül, güçlü çapalara sahip bir program olmadan bu iş gitmez. Yaptıklarınız, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan AK Parti Genel Başkanı’nın akıl dışı politikalarla viraneye çevirdiği ekonomiyi sağlığına kavuşturmaz. Aspirin tedavisi ve pansumanın ötesine geçmez. İşe de yaramaz.

    “ERDOĞAN BİLDİĞİNİ OKUYOR”

    Yerel seçim yaklaşıyor. Anlaşılan tedrici uygulamalarla seçimlere kadar gidebilme esnekliğimiz var sanıyorsunuz ama yok. Erdoğan, dün de grup toplantısında, ‘Faiz sebep, enflasyon netice’ olarak bildiğimiz ‘Cari fazla yoluyla enflasyonla mücadele’ safsatalarını aynen devam ettirdi. Erdoğan böyle yaptıkça kafalar daha da karışıyor, güven bir türlü sağlanamıyor. Erdoğan bildiğini okuyor. Mehmet Bey ve ekibi de dışarıdan para bulmak için vitrin süsü olarak kullanılıyor. Bu şartlarda piyasalar bu parayı vermez. Türkiye, Körfez’den gelecek ahbap çavuş parasına kalır. Onlar da BOP Eş Başkanı’na, Merkez Bankası Başkanı’nı Düyun-u Umumiye komiseri olarak dayatırlar.

    “MERKEZ BANKASI’NIN DÖVİZ KASASINDAKİ AÇIK 74 MİLYAR DOLARA ULAŞMIŞ”

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı ile Hazine ve Maliye Bakanı’nın Birleşik Arap Emirlikleri’ne yaptıkları ani ziyaret, dışarıdan para bulma konusunun Körfez ülkelerinin himmetiyle yürütülmeye çalışılacağını gösteriyor. Bugün açıklanan rezerv verilerine göre Merkez Bankası’nın döviz kasasındaki açık 74 milyar dolara ulaşmış. Böyle giderse Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın ve Bakan’ın daha pek çok Körfez seferi yapmak zorunda kalacağı açık. Tabii bu arada piyasa yerine ahbap-dost işi borç alanın, emir alacağını da unutmamak gerekiyor. Erdoğan’ın satır aralarında kalan bir başka sözü de ekonomi yönetimine ‘Çok ağır sorumluluklar yükledikleri’ şeklinde oldu. Erdoğan’ın, ‘Ekonominin sorumlusu benim, ben’ diyerek millete yaşattığı kabusun siyasi faturasını kime ödeteceği ortaya çıkıyor.

    “SAYIN BAHÇELİ, BU UCUBE REJİMİ PAZARLARKEN VADETTİĞİNİZ İSTİKRARA NE OLDU”

    Birden tam yol tornistan, ‘Ekonomi yönetimine sorumluluk yükledim’ demeye başladı. Erdoğan, ekonomide onca yanlışı yaptıktan sonra adisyonu Mehmet Bey’e kilitleyip kurtulma hazırlığında gözüküyor. Nitekim ikide bir de ekonomide uzun mücadeleler sonucu elde edilen kazanımlardan geriye gidiş olmayacağını söyleyip duruyor. Saray’ın küçük ortağı da ‘Faize bakışımız aynı ama istikrar için alınması gereken kısa dönemli ve can yakan tedbirler var. Bugünkü külfete katlanmak kaçınılmaz hale geldi’ diye açıklamalar yapıyor. Ekonomiyi ‘can yakıcı tedbir’ alma noktasına getiren kim? Milletin sırtına ağır bir ‘külfetin’ yüklenmesini ‘kaçınılmaz’ hale getiren kim? Peki Sayın Bahçeli, bu ucube rejimi pazarlarken vadettiğiniz istikrara ne oldu? Kısa dönemli bir pansuman ve aspirin tedavisinden sonra ekonomiyi batıran safsatalara geri dönebileceğinizi mi sanıyorsunuz? Saray’ın yapacağı her hatanın faturası, işsizlik olarak, hayat pahalılığı olarak, yoksulluk olarak misliyle milletimize çıkıyor.

    “BİZİM YETİŞMİŞ GENÇLERİMİZ, GELECEKLERİNİ KURMAK İÇİN ÇOK SEVDİKLERİ VATANLARINDAN AYRILMAK ZORUNDA KALIYOR”

    Seçimin geneli bitti, unda sübvansiyon gitti. Vatandaş, artık ekmeğin ne zaman 10 liraya çıkacağını endişeyle bekliyor. Dünyada gıda fiyatları düşüyor, bizde artıyor. Dünyada petrol fiyatları düşüyor, bizde pompa fiyatları artıyor. Zaten bu hükümetin kendi ülkesinin vatandaşıyla hiç işi yok. El iyisi. Bizim vatandaşlarımız hastaneden doğru dürüst sağlık hizmeti alamazken ‘ensar’ diye ülkeye doldurdukları sığınmacılar alıyor. Vatandaşa vergi var, sığınmacıya vergi yok. Bizim yetişmiş gençlerimiz, geleceklerini kurmak için çok sevdikleri vatanlarından ayrılmak zorunda kalıyor.  Türkiye; Suriye, Afganistan, Venezuela ve Kolombiya’dan sonra Avrupa’ya en çok iltica başvurusu yapılan beşinci ülke olmuş. Sonuç; Türk vatandaşları vize alamıyor. ‘Sen Suriyeli sığınmacıları ülkende tut, sana para vereyim’ diyenler, şimdi ‘Ülkende çok sığınmacı var, nasıl aldığın da belli değil’ diyerek bizim vatandaşlarımıza vize vermiyorlar. Bunun sorumlusu kim? Tabii ki başta şahsım hükümeti.

    “TÜRKİYE’DE FİYATLAR VATANDAŞINA PAHALI, ELE UCUZ DEMEK”

    Bizim emeklilerimiz ayın sonu nasıl gelecek diye hesap yapıyor, elin emeklisi aylığıyla ülkemizde bizimkilerin artık hayal bile edemediği tatili yapıyor. Yabancılar, ünlü yazar Zweig’in deyimiyle ‘Can çekişen paramızın leşini kemiriyor’. TÜİK’in açıkladığı verilere göre Avrupalı, kendi ülkesinden 100 avroya aldığı mal ve hizmeti, Türkiye’de sadece 40 avro ödeyerek alabiliyor. İncelenen 36 ülke arasında bu endeksin en düşük olduğu ülke Türkiye. Yanlış anlaşılmasın; bu, Türkiye’de fiyatlar ucuz demek değil. Türkiye’de fiyatlar vatandaşına pahalı, ele ucuz demek. Bu canım toprakları kendi vatandaşı için cehenneme, başka ülkelerin vatandaşı için 1 milyoncu pazarına döndüren el iyisi bir hükümet işin başında ve artık bu verimli topraklarda yoksulluğu, yokluğu değil, açlığı konuşuyoruz.

    “EMEKÇİLERİMİZİ BİR KERE DAHA ENFLASYON CANAVARININ DİŞLERİNİN ARASINA ATTILAR”

    Bayram geliyor; torununa harçlık veremeyen, kurban kesmeyi geçtik, bayram günü evine bir kilo et alamayan emekliyi konuşuyoruz. Çalışmayan aç, çalışan da aç. Biz ‘Hem geçtiğimiz 6ı ayda asgari ücreti açlık sınırının altına indiren enflasyonu telafi etmek hem de önümüzdeki dönem beklenen enflasyona çalışanları bir defa daha ezdirmemek, çalışanlara refahtan pay vermek gerekir’ dedik. Bu çerçevede, açlık ve yoksulluk sınırını da dikkate alarak ‘Asgari ücret en az 15 bin lira olmalı’ dedik. Ama hükümet, 11 bin 402 lirada kaldı. Sadece ilk 6 aydaki enflasyonu dikkate aldılar. Söz verdikleri 500 doları bile veremediler. Bu yılın ikinci yarısındaki enflasyonu görmezden geldikleri için de emekçilerimizi bir kere daha enflasyon canavarının dişlerinin arasına attılar. Korkarım, Saray gazete ve televizyonlarında davul zurnayla duyurulan bu asgari ücret de bundan önceki gibi en fazla 2 ay sonra açlık sınırının altına düşecek. Bu asgari ücret, çalışanlara can simidi değil, çay simidi olur.

    “BÜTÇE ÖDENEKLERİ, MEMUR MAAŞLARINDA SÖZ VERDİKLERİ ARTIŞA YETMİYOR”

    Bu arada, pazarlık masasında emekçiyi temsil eden konfederasyon, her ay ‘Açlık ve Yoksulluk Sınırı’ araştırması yayınlıyor. Bu rapora göre; bekar bir çalışanın yaşama maliyeti 13 bin 440 lira. Yoksulluk sınırı 33 bin 750 lira. İşin garip tarafı, konfederasyon başkanı, kendilerinin hesapladığı bir işçinin hayatta kalmak için yapması gereken en az harcamanın altında bir rakama imza atıyor? Bunun neresi emekçiler için hak mücadelesi? Halen en düşük memur maaşı 11 bin 848 lira. Bu da yoksulluk sınırının altında. Erdoğan, seçimden önce, Genel Başkan’ımızın zoruyla bunu 22 bin liraya çıkarma sözü verdi. Yeni bakanı da bunu teyit etti. Ancak bütçede ilk 5 ayda kamuda çalışanlara ödenen maaş ve ücretlerin toplamı, yılın tamamı için öngörülen maaş ödemesinin yarısını geçmiş. Yani bütçe ödenekleri, memur maaşlarında söz verdikleri artışa yetmiyor. Bütçede karşılığı olmayan bu ve bunun gibi pek çok ödeme için bir ek bütçe çıkarılması gerekiyor. Açıklanmış böyle bir çalışma da yok. Hükümetin birinci önceliği olduğunu söylediği İngilizce sosyal medya mesajları, Birleşik Arap Emirlikleri’ne ziyaret, birkaç beylik laf ve en son bugün yapılan faiz artışı dışında hiçbir şey yok. Enflasyonla mücadele sadece Merkez Bankası’nın sırtına bırakılırsa bunun maliyeti son derece ağır olur. Bu millet, daha çok faiz öder, daha fazla işsizliğe ezilir, daha yüksek enflasyon elindekini avucundakini alır.

    “SEÇİMLERE KADAR, KAZANMAK İÇİN MİLLETİ BÖLMEYE, AYRIŞTIRMAYA DEVAM EDECEĞİNİ GÖSTERİYOR”

    Bugün yaşadıklarımız, mevcut hükümetin seçimlere kadar, kazanmak için milleti bölmeye, ayrıştırmaya devam edeceği gösteriyor. Bu çerçevede, ‘Başörtüsü’ istismarıyla ‘LGBT’ yuhalamaları eşliğinde anayasa değişikliği yapmaktan bahsediyor. Milletimizi bölecek bir propaganda sürecinin ayak sesleri şimdiden duyulmaya başlandı. Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün bilinen bir sözü vardır. ‘Türk milletinin karakteri yüksektir, Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir’. Ama bu sözlerin bir de fazla bilinmeyen devamı vardır. Onu da ben paylaşmak istiyorum. ‘Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti, milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir.’ Bu millet, kendini bölerek zayıflatmak isteyen her türlü mihraka karşı duracaktır.

    “ŞİMDİ AYAĞA KALKMA, EKSİKLERİ VE HATALARI GİDEREREK, ÜSTÜMÜZÜ SİLKELEYEREK YENİDEN MÜCADELEYE BAŞLAMA VAKTİ”

    Ülkemizin içinden geçmekte olduğu seçim sürecinin ilk aşaması olan genel seçimlerde istediğimiz sonucu alamadık. Başta Genel Başkan’ımız olmak üzere hepimiz çok çalıştık. Ama kazanamadık. Buna çok üzüldük. Ama üzülmek yetmiyor. Şimdi ayağa kalkma, eksikleri ve hataları gidererek, üstümüzü silkeleyerek yeniden mücadeleye başlama vakti. Bunu, ülkemiz için, milletimiz için yapacağız. Bu çerçevede, parti içi yenilenme sürecini kavgayla değil, ama demokrasini gereği olarak tartışarak ve istişare ederek, mevzuatın izin verdiği en hızlı şekilde tamamlayacağız. Demokrasiden yana muhalefetin birleşen gücünü tahkim edip artıracağız. Yereldeki iktidarımızı daha da güçlendirerek Saray’a, ülkenin yarısından fazlasının bu keyfi rejime karşı sapasağlam durduğunu, öyle aklına estiği gibi at oynatamayacağını göstereceğiz. Seçimi kazanamadık ama bu ülkenin aydınlık yarınlarına ve demokrasiye inanan vatandaşlarını tek vücut haline getirdik. Erdoğan’ı korkudan titreten ve saldırganlaştıran, bizi bölmek için çılgınca hırslandıran birliğimizin bu olağanüstü gücüdür. Korkacak, titreyecek; bugün değilse yarın, o koltuktan sandık yoluyla gidecek.”

    ‘SAYIN ÖZCAN’I KESİN İHRAÇ TALEBİYLE DİSİPLİN KURULUMUZA SEVK ETTİK’

    Faik Öztrak, açıklamalarının ardından, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Öztrak, Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın kesin ihraç sebebiyle disipline sevk edilmesine ilişkin sorulan soruyu, “Tüzüğümüzün ilgili maddeleri gereğince Sayın Özcan’ı kesin ihraç talebiyle disiplin kurulumuza sevk ettik” diye yanıtladı.

    Öztrak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun CHP il başkanlarının ortak açıklamasının 4 il başkanı tarafından hazırlandığını söylemesine ilişkin şunları söyledi:

    “Burada bir yanlış bilgi edinme var. Çünkü bu geniş katılımlı toplantılarda, sonuç bildirgesini hazırlamak üzere bir redaksiyon komitesi kurulur. Evet, burada da 4 kişilik bir redaksiyon komitesi kurulmuş ve bu redaksiyon komitesi bir metin hazırlamış, ondan sonra da 81 il başkanımızdan oluşan bir Whatsapp grubu kurulmuş ve bu metin orada görüşe açılmış. 81 il başkanımız, bu metni defalarca müzakere etmiş ve ardından da bunu ortak bir mutabakat metni haline getirmişler, imzalamışlar. CHP’nin hiçbir il başkanı, mutabakatı olmayan bir metne imza atmaz.”

    Öztrak, İBB Başkanı İmamoğlu’nun “Seçim kaybetme tecrübem yok” açıklaması üzerine ise “Sayın İmamoğlu bunun yorumunu herhalde kendisi yapacaktır. Ama burada seçim kaybeden de seçim kazanan da her zaman önde olan partimiz olur” dedi.

  • CHP’Lİ GÖKÇEN: “SADECE 3 GÜNDE 10 KADIN CİNAYETİ, 1 ŞÜPHELİ KADIN ÖLÜMÜ GERÇEKLEŞTİ. ÖFKELİYİZ”

    CHP’Lİ GÖKÇEN: “SADECE 3 GÜNDE 10 KADIN CİNAYETİ, 1 ŞÜPHELİ KADIN ÖLÜMÜ GERÇEKLEŞTİ. ÖFKELİYİZ”

    CHP İzmir Milletvekili Gökçe Gökçen, “16-18 Haziran tarihleri arasındaki üç günde en az 10 kadın cinayeti ve bir şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Bu üç günde, 4’ü İzmir’den olmak üzere Eskişehir, Manisa, Gaziantep, Ankara, Muğla ve Hakkari’den toplam 11 kadının ölüm haberini aldık. Öfkeliyiz. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın göreve başladığı 5 Haziran’dan bugüne kadar ise en az 16 kadın katledildi. Sayın Bakan, bu ülkede yaşayan tüm kadın ve çocukların yaşamından ve güvenliğinden doğrudan sorumludur” açıklamasını yaptı.

    Gökçe Gökçen, yaptığı yazılı açıklamada İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının, kadın cinayetlerindeki yükselişin önemli sebeplerinden biri olduğunu belirtti. Gökçen açıklamasında şunları söyledi:

    “Kadınların sahiplendirilmesi gerektiğini savunanlarla, kadın vekil adaylarının fotoğraflarını yalnızca bir siluetten ibaret kılanlarla ittifak kuran bir iktidar var. Bu iktidar tarafından korunan, iyi hal indirimi alacağını bildiği için elini kolunu sallayarak cinayet işleyen katillerle karşı karşıyayız. İşlenen cinayetlerin sorumluları sadece bu katiller değildir. Bu şiddetin tohumları yalnız katillerin bedenlerinde değil, aynı zamanda iktidarın köklerindedir. Şiddet faillerini koruyan, İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden iktidar ve 6284’ü hedef alanlar da bu cinayetlerden siyaseten sorumludur.

    “KADINA YÖNELİK ŞİDDETTE GERÇEK DAHA FAZLA”

    Kadına karşı şiddeti önlemek için sahada çalışan kişilerden, polis telsizlerinde kadın cinayetlerinin anons edilmediği yönünde duyumlar alıyoruz. Kadına yönelik şiddetteki gerçek verilerin gizlenmesi amacıyla ismi geçirilmeyen kadınlardan haberdarız. Gerçek veriler ne yazık ki basına yansıyanlardan çok daha fazlasına tekabül ediyor.”

    “SAYIN BAKAN TÜM KADIN VE ÇOCUKLARIN YAŞAMINDAN VE GÜVENLİĞİNDEN SORUMLUDUR”

    Açıklamasında kadın cinayetlerini önlenmesi adına Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ı da sorumluluk almaya davet eden Gökçen şu görüşleri dile getirdi:

    “14 Mayıs seçimlerinden bugüne en az 37 kadın, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın göreve başladığı 5 Haziran’dan bugüne kadar ise en az 16 kadın katledildi. Sayın Bakan, bu ülkede yaşayan tüm kadın ve çocukların yaşamından ve güvenliğinden doğrudan sorumludur. Biz de kendisinden, acilen bu sorumluluğun farkına varmasını ve kadınlarla çocukların yaşam haklarını koruyacak tedbirleri almasını bekliyoruz. Ne olursa olsun, hiçbir kız kardeşimizin yalnız hissetmemesi için biz buradayız ve tüm varlığımızla mücadele etmeye devam edeceğiz”

     

  • CANAN KAFTANCIOĞLU’NDAN CHP İL BAŞKANLARI TOPLANTISIYLA İLGİLİ AÇIKLAMA: “ORTAK BASIN BİLDİRİMİZİ YARIN KAMUOYUYLA PAYLAŞACAĞIZ”

    CANAN KAFTANCIOĞLU’NDAN CHP İL BAŞKANLARI TOPLANTISIYLA İLGİLİ AÇIKLAMA: “ORTAK BASIN BİLDİRİMİZİ YARIN KAMUOYUYLA PAYLAŞACAĞIZ”

    CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, “Bugün Genel Başkanımızla birlikte illerimize dair oluşturduğumuz raporları değerlendirdiğimiz verimli, kapsamlı ve oldukça uzun bir toplantı gerçekleştirdik. Ortak basın bildirimizi yarın kamuoyuyla paylaşacağız” açıklamasını yaptı.

    CHP’nin 81 il başkanı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında bugün parti genel merkezinde toplandı. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, toplantının ardından Twitter hesabından açıklama yaptı. Kaftancıoğlu’nun paylaşımı şöyle:

    “Bugün Genel Başkanımızla birlikte illerimize dair oluşturduğumuz raporları değerlendirdiğimiz verimli, kapsamlı ve oldukça uzun bir toplantı gerçekleştirdik. Ortak basın bildirimizi yarın kamuoyuyla paylaşacağız.”

     

  • İRANLI MUHALİFLERİN KAÇIRILMASI DAVASINDA SAVCI DAVUT YILMAZ’IN 44 YILA KADAR HAPSİ İSTENDİ

    İRANLI MUHALİFLERİN KAÇIRILMASI DAVASINDA SAVCI DAVUT YILMAZ’IN 44 YILA KADAR HAPSİ İSTENDİ

    SİNEM NAZLI DEMİR

    İranlı rejim muhaliflerini Türkiye‘den kaçırmaya çalıştıkları iddia edilen ve aralarında meslekten ihraç edilen savcı Davut Yılmaz ve savunma sanayi şirketi sahibi İhsan Sağlam’ın da bulunduğu 16 sanığın yargılandığı davada mütalaa açıklandı. Savcı mütalaasında, eski savcı için 44 yıl 6 aya kadar hapis talebinde bulundu.

    İranlı rejim muhaliflerini Türkiye’den kaçırmaya çalıştıkları iddia edilen ve aralarında meslekten ihraç edilen savcı Davut Yılmaz ve savunma sanayi şirketi sahibi İhsan Sağlam’ın da bulunduğu 6’sı tutuklu toplam 16 sanığın yargılandığı davanın görülmesine bugün devam edildi.

    SANIK ESKİ SAVCI DAVUT YILMAZ, SİSTEM ARIZASI NEDENİYLE SAVUNMA YAPAMADI

    İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmada, tutuklu sanıklar İhsan Sağlam, İsmail Sağlam, Hakan Sağlam, Muharrem Sağlam ve tutuksuz sanıklar duruşmada hazır bulundu. Duruşmaya, taraf avukatları ve sanıkların aile yakınları da katıldı.

    Tutuklu sanık eski savcı Davut Yılmaz, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’nin (SEGBİS) arızalı olması sebebiyle duruşmaya katılamadı.

    SAVCI ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAASINI AÇIKLADI

    Duruşmada mütalaasını açıklayan savcı, İran Nizam Ordusu’nun dış operasyonlar birimi yetkilisi Seyid Mehdi Hossein ve Türkiye’de İran İstihbarat saha sorumlusu Morteza Soltan Sanjari’nin, İhsan Sağlam aracılığıyla olay tarihinde İstanbul Anadolu Adliye’sinde görevli Cumhuriyet Savcısı Davut Yılmaz ile irtibat kurduğu kaydedildi. Mütalaada, sanık Yılmaz’ın suçun icrasını kolaylaştırmak amacıyla çakar sistemi ve Adalet Bakanlığı hakim-savcı logolu aracı sanıklardan İhsan Sağlam’ın kullanımına tahsis ettiği belirtildi.

    Mütalaada İhsan Sağlam hakkında Türkiye’deki Morteza Soltan Sanjari ile Davut Yılmaz arasındaki ilişkiyi tesis ettiği, By Sağlam Savunma sanayi çatısı altında kendisini iş adamı, diplomat olarak tanıtıp “Mikail-Angel” kod ismini kullanarak çevresine güven telkin ettiği aktarıldı.

    MAHKEME HEYETİ DAVUT YILMAZ HAKKINDA 44,5 YILA KADAR HAPİS İSTEDİ

    Mütalaada, sanık eski savcı Davut Yılmaz’ın “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak”, “yasaklanan bilgilerin casusluk maksadıyla temini” ve “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlarından 17 yıldan 44,5 yıla kadar hapsi talep edildi.

    İHSAN SAĞLAM HAKKINDA 57 YILA KADAR HAPİS TALEP EDİLDİ

    İhsan Sağlam’ın “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak”, “yasaklanan bilgilerin casusluk maksadıyla temini” ve “birden fazla kişiyle cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma”, “birden fazla kişiyle silahla kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya teşebbüs” suçlarından 22 yıldan 57 yıla kadar hapis ile cezalandırılması istendi.

    Sanık Morteza Soltan Sanjari hakkında da “suç işlemek amacıyla örgüte üye olma”, “yasaklanan bilgilerin casusluk maksadıyla temini”, “birden fazla kişiyle cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma”, “birden fazla kişiyle silahla kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya teşebbüs” suçlarından 20 yıldan 53 yıla kadar hapis cezası talep edildi. Mütalaada diğer 13 sanığın da 5 yıldan 57 yıla kadar değişen oranlarda cezalandırılması talep edildi. 

    MAHKEME, MÜTALAAYA KARŞI SAVUNMA YAPILMASI İÇİN DURUŞMAYI ERTELEDİ

    Mütalaanın ardından tutuklu sanıklar tahliyelerini talep ettiler. Ayrıca sanıklar esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmak için süre istediler. Mahkeme heyeti, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek duruşmayı 10 Temmuz’a ertelendi.

  • İYİ PARTİ İL BAŞKANLARINDAN AKŞENER’E DESTEK: “TARİHSEL SÜRECİ DE GÖZ ÖNÜNE ALARAK SAYIN GENEL BAŞKANIMIZA KURULTAYDA DESTEĞİMİZ TAMDIR”

    İYİ PARTİ İL BAŞKANLARINDAN AKŞENER’E DESTEK: “TARİHSEL SÜRECİ DE GÖZ ÖNÜNE ALARAK SAYIN GENEL BAŞKANIMIZA KURULTAYDA DESTEĞİMİZ TAMDIR”

    İYİ Parti’nin 81 il başkanı, 3. Olağan Kongre’den önce Genel Başkan Meral Akşener’e destek açıkladı. Ortak açıklamada; “Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in, demokrasi, hukuk, temel insan hakları, vatanın bölünmez bütünlüğü ve Cumhuriyetimizin temel değerleri için vermiş olduğu mücadelede, ardında ve yanındayız. İçinde bulunduğumuz tarihsel süreci de göz önüne alarak, ülkemizde yaşanan kutuplaşmayı sonlandıracağına, partimizi iktidara taşıyacağına inandığımız Sayın Genel Başkanımıza kurultayda desteğimiz tamdır” denildi.  

    İYİ Parti’nin 81 il başkanı 24 Haziran’da yapılacak Olağan Kongre’den önce İyi Parti lideri Meral Akşener’e destek açıkladı. İYİ Parti Ankara İl Başkanı Faruk Köroğlu, Twitter hesabından “İYİ Parti İl Başkanları ortak açıklamamız” notuyla bugün yayınladığı açıklamada, şunlar kaydedildi:  

    “PARTİMİZİN MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİNE OLAN İNANCIMIZ TAMDIR”

    “İYİ Parti; Türkiye‘yi yeniden inşa etme ülküsüyle yola çıkmış binlerce vatanseverin bir araya gelerek hayat verdiği, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde kendini yetiştirmiş cesur bir Türk kadını olan Meral Akşener’i kurucu lideri ve Genel Başkanı olarak benimsemiş ve 25 Ekim 2017 tarihinde kurumsal kimliğini oluşturmuş siyasi bir partidir.

    Kuruluşundan bugüne değin, yüce Türk Milletinin umudu olan İYİ Parti’nin lideri, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, parti içi demokrasi anlayışının en güzel örneği olarak, genel seçim sonrası 24 Haziran 2023 tarihinde 3. Olağan Kongresini yapmaya karar vermiştir. Kurultaydan, partimizin, birlik, beraberlik ve milletin umudu olma yolunda daha da güçlenerek çıkacağına, aynı azim ve cesaretle mücadeleye devam edeceğine olan inancımız tamdır.

    “İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ TARİHSEL SÜRECİ DE GÖZ ÖNÜNE ALARAK SAYIN GENEL BAŞKANIMIZA KURULTAYDA DESTEĞİMİZ TAMDIR”

    Bu inançla; Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in, demokrasi, hukuk, temel insan hakları, vatanın bölünmez bütünlüğü ve Cumhuriyetimizin temel değerleri için vermiş olduğu mücadelede, ardında ve yanındayız. İçinde bulunduğumuz tarihsel süreci de göz önüne alarak, ülkemizde yaşanan kutuplaşmayı sonlandıracağına, partimizi iktidara taşıyacağına inandığımız Sayın Genel Başkanımıza kurultayda desteğimiz tamdır.

    “SAYIN MERAL AKŞENER’İ AMASIZ, FAKATSIZ GENEL BAŞKAN ADAYI OLARAK ÖNERİYORUZ”

    Yapılacak olan kongrede Türkiye Cumhuriyeti’nin 81 vilayetinin başkanları olarak, kurucu liderimiz, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’i; amasız, fakatsız, lakinsiz Genel Başkan adayı olarak öneriyor, partimize gönül vermiş milyonlarca yol arkadaşımız ve Yüce Türk milleti önünde beyan etmeyi bir görev addediyoruz. Kurultayımızın partimize ve milletimize hayırlı olmasını diliyoruz. Saygılarımızla”  

    81 İL BAŞKANINDAN ORTAK İMZA

    İmza veren İYİ Partili il başkanlarının isimleri ise şöyle:

    Ankara Faruk Köylüoğlu, Adana Birol Büyüköztürk, Adıyaman Hacı Ahmet Türk, Afyonkarahisar Muhammet Mısırlıoğlu, Ağrı Cengiz Alparslan, Aksaray Cumali Asal, Amasya Birol Çapkınoğlu, Antalya Vahdet Afşın Karacan, Ardahan Taşkın Polat, Artvin Yusuf Sağlam, Aydın Recep Taner, Balıkesir Hasan Fehmi Yörük, Bartın Fatma Sinem Özüoklu, Batman Şeyhmus Uras, Bayburt Yılmaz Kırıcı, Bilecik Yusuf Paçacı, İnegöl Ramazan Taşkan, Bitlis Ziya Yoldaş, Bolu Burhan Aktaş, Burdur Namık Kemal Özkan, Bursa Mehmet Hasanoğlu, Çanakkale Selahattin Yıldızlar, Çankırı Aydın Akbaş, Çorum Erkan Yıldız, Denizli Özer Tunçtürk, Diyarbakır Vejdin Ensarioğlu, Düzce Yunus Özay Er, Edirne Alpay Alpagut Engin, Elazığ Servet Gürgözeler, Erzincan Ümit Özker, Erzurum Fatih Güneyin, Eskışehır Emine Edizgil, Gaziantep Mehmet Başaran, Giresun İsmail Bektaşoğlu, Gümüşhane Ali Ateş, Hakkari Yaşar Yorulmaz, Hatay Nazmi Ceylan,  Iğdır Fuat Ata, Isparta Hasan Büyükçam, İstanbul Coşkun Yıldırım, İzmir Mehmet Sinan Bezircilioğlu, Kahramanmaraş Süleyman Tekerek, Karabük Recep Yılmaz, Karaman İsmet İlmi Hatipoğlu, Kars Yüksel Akbaba, Kastamonu Osman Faruk Ataşalar, Kayseri Tansu Şener, Kırıkkale Yavuz Kuzucu, Kırklareli Volkan Akman, Kırşehir Müfit Göçen, Kilis Ağa Gündoğmuş, Kocaeli Nusret Acur, Konya Kadir Ulusoy, Kütahya Nurhan Sunel, Malatya Hakan Yılmaz, Manisa Ali Zafer İksir,  Mardin Süleyman Akar, Mersin Mehmet Dutar, Muğla Davut Cumhur Akmeşe, Muş Halis Saltık, Nevşehir Yücel Kesen, Niğde İbrahim Uzun, Ordu Melikşah Murat Genç, Osmaniye Serat Kılıç, Rize Kürşat Hacısüleymanoğlu, Sakarya Fatih Akgün, Samsun Hasan Aksoy, Siirt Ahmet Dündar, Sinop Serpil Ünlütürk, Sivas Volkan Karasu, Şanlıurfa Mehmet Sadık Köroğlu, Şırnak Mehmet Yılmaz İlci, Tekirdağ Gökhan Metiner, Tokat Hakan Karagöllü, Trabzon Fatma Başkan, Tunceli Eser Köse, Uşak Ayşegül Obalı, Van Selim Özgökçe, Yalova Osman Kendir, Yozgat Bünyami Katipoğlu, Zonguldak Erdal Gülay.

     

  • İBB MİRAS TARAFINDAN RESTORE EDİLEN BÜYÜKADA’DAKİ TAŞ MEKTEP HİZMETE AÇILDI… İMAMOĞLU’NDAN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’A: “SİZİN FETRET DÖNEMİNİZİ YIKIP, İSRAF DÖNEMİNİZİ ORTADAN KALDIRAN BİZLER, ANLIYORUM Kİ SİZİ BÜYÜK BİR BUNALI

    İBB MİRAS TARAFINDAN RESTORE EDİLEN BÜYÜKADA’DAKİ TAŞ MEKTEP HİZMETE AÇILDI… İMAMOĞLU’NDAN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’A: “SİZİN FETRET DÖNEMİNİZİ YIKIP, İSRAF DÖNEMİNİZİ ORTADAN KALDIRAN BİZLER, ANLIYORUM Kİ SİZİ BÜYÜK BİR BUNALI

    İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Miras, 19. yüzyılda Fransız mimar Alexandre Vallaury tarafından inşa edilen, 2000’li yılların başından itibaren de çürümeye terk edilen Büyükada’daki Taş Mektep’i, özenli bir çalışmanın sonunda, kentin kültür-sanat envanterine dahil etti. Taş Mektep, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun katıldığı törenle, yaklaşık çeyrek asır sonra İstanbulluların hizmetine sunuldu. Açılışta konuşan İmamoğlu, “Dört yıl olmuş, millet oy vermiş, sizi tıpış tıpış evine yollamış; hala sindiremiyorlar ve birtakım ifadelerde bulunuyorlar. Efendim neymiş? Bizim bu dönemi, ‘fetret dönemi’ diye tanımlama cihetinde bulunuyor. Hem de ne yazık ki yeni seçilmiş Sayın Cumhurbaşkanı, bunu bir cami açılışının önünde söylüyor. Yani bir caminin önünde söylenecek, herhalde en son söz, yalan konuşmaktır. O bakımdan, bu sözün orada söylenmesini kınıyorum. Çünkü, sizin fetret döneminizi yıkıp, israf döneminizi ortadan kaldıran bizler, anlıyorum ki sizi büyük bir bunalıma soktuk” dedi.

    İBB Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı’na bağlı İBB Miras ekipleri; 19. yüzyılda Fransız mimar Alexandre Vallaury tarafından inşa edilen, 1922 yılında İstanbul Belediyesi tarafından satın alınan, 1978-1979 yıllarına kadar ilkokul ve ortaokul olarak hizmet veren, 1987 yılında Belediye Konuk evi olarak kullanılmaya başlanan, 2000’li yılların başından itibaren de çürümeye terk edilen Taş Mektep’i yeniden canlandırdı. İstanbul’un incisi Büyükada’nın sembol mekanının yeniden açılışı için düzenlenen törene İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, eşi Dr. Dilek İmamoğlu ile birlikte katıldı. İmamoğlu’na Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül, CHP Milletvekili Suat Özçağdaş, CHP PM üyesi Sevgi Kılıç ve İYİ Parti İBB Meclis Grup Başkanvekili İbrahim Özkan ile İBB bürokratları eşlik etti. İmamoğlu, yeni haliyle Büyükada’ya değer katan Taş Mektep’in bahçesindeki erik ağacının altına konumlandırılan platformda konuştu.

    İMAMOĞLU’NDAN ‘FETRET DÖNEMİ’ YANITI: SİZİN FETRET DÖNEMİNİZİ YIKIP, İSRAF DÖNEMİNİZİ ORTADAN KALDIRAN BİZLER, ANLIYORUM Kİ SİZİ BÜYÜK BİR BUNALIMA SOKTUK

    Taş Mektep’in, İstanbul’un dünü, bugünü ve yarınına nasıl baktıklarına dair bir örnek olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, konuşmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın sözlerine de yanıt verdi. İmamoğlu, “Dört yıl olmuş, millet oy vermiş, sizi tıpış tıpış evine yollamış; hala sindiremiyorlar ve birtakım ifadelerde bulunuyorlar. Efendim neymiş? Bizim bu dönemi, ‘fetret dönemi’ diye tanımlama cihetinde bulunuyor. Hem de ne yazık ki yeni seçilmiş Sayın Cumhurbaşkanı, bunu bir cami açılışının önünde söylüyor. Yani bir caminin önünde söylenecek, herhalde en son söz, yalan konuşmaktır. O bakımdan, bu sözün orada söylenmesini kınıyorum. Çünkü, sizin fetret döneminizi yıkıp, israf döneminizi ortadan kaldıran bizler, anlıyorum ki sizi büyük bir bunalıma soktuk. O bunalım hala devam ediyor. O bunalımdan kurtulamadınız. İşte bugün, burada ortaya çıkan Taş Mektep, tam da bunun karşılığıdır. Yani geçmişten beri metruk halde bırakıp, dönüp bile bakmadığınız bu ve buna benzer İstanbul’un her köşesindeki ecdadın bize bıraktığı eserleri hak ettiği değere kavuşturmak; evet size göre ‘fetret dönemi’ olabilir, ama bize göre, tam aksine şehre hak ettiği değeri vererek, sizin hizmetinizde olan bir avuç insana hizmet etmek değil, insanlarımıza ve 16 milyon insanımıza hizmet etmenin karşılığı bir görüntüdür” dedi.

    “ADALAR, BİZİM İÇİN UNUTULMAZ BİR HAZİNE”

    Yenilenen Taş Mektep’in kaderine terk edilmiş halini görünce çok şaşırdığını aktaran İmamoğlu, “Adalar, başından beri bizim için unutulmaz bir hazine. Ve bu hazinenin hak ettiği değere kavuşması için, yapacağımız oldukça fazla şey var. Çünkü Adalar, sadece bir yaşam alanı değil, bir kültür hazinesi, bir tarih hazinesi. Muhteşem bir miras ve tek şartı var. Mirası, mirasyedilere değil de mirası koruyan ve geliştirenlere teslim edildiğinde, bize çok özel fırsatlar yaratan bir bölge” dedi. Adalar’ın temsil ettiği değerleri korumanın sorumlulukları olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “İstanbul’un tarihini çocuklarımıza, torunlarımıza, gelecek nesillere aktarmak da bizim sorumluluk alanlarımızın belki de ilk sıralarında bulunuyor. Bu bilinçle, Ada’nın unutulmuş, biraz da kenara itilmiş bir yapısını hak ettiği değere kavuşturmak heyecan verici. Yani Taş Mektep’i, Adalar’ın yeni kültür merkezi, bir yaşam alanı, bir buluşma yeri, güzel anıların biriktirildiği, dünyanın çok güzel sanatçılarının belki bir kısım söyleşilerinin, buluşmalarının, sergilerin olduğu bir yere dönüşmesi gerçekten heyecan verici” diye konuştu.

    İBB MİRAS’A “TAŞ MEKTEP” TEŞEKKÜRÜ

    Taş Mektep’in tarihçesi ile kısa bilgilendirmelerde bulunan İmamoğlu, “Uzun yıllar çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalan Taş Mektep, metruk bir hale dönüşmüş. Ki o halini gelip gördüğümde, gerçekten çok üzüntü duydum. Bu yadigarı, bu güzel eseri gelecek nesillere aktarmak için, İstanbul Büyükşehir Belediyemizin çok özel markası haline gelen İBB Miras’taki ekip arkadaşlarımla birlikte, yoğun bir çaba sarf ettiğimizi söylemek isterim. Taş Mektep’i aslına sadık kalarak daha güzel, daha dayanıklı hale getirmek için çalışmalarını yaptılar. Ahşabından demir elemanlarına, yapısal çatlaklarından peyzajına, inanın her bir köşesine, her bir kirişine, ağacına özen gösterdiklerini gördüm. Hatta biraz önce erik ağacına bakınca, normalde bu hale gelmiş erik ağacı pek peyzajda tutulmaz. Ama ona bile özen göstermişler. ‘Belki de buradan mezun olanların erik yemişliği var’ diyeceğim ama o kadar eski gözükmüyor. Bu kadar özenli davrandılar doğaya. Taş Mektep, bugünden itibaren; içinde sergi salonu, sanat alanları, kütüphanesi, kafesi, İstanbul Kitapçısı ve açık hava amfisiyle yeni nesil bir kültür merkezi haline dönüşecek. Burada bulunan kütüphanemiz, yüzlerce kitabı vatandaşlarımızla buluşturacak. Kütüphane kataloğuna çok yakında, özellikle Ada mirasını anlatan ve Ada’yla ilgili bilgi almak isteyenler için de güzel bir koleksiyon eklenecek. Alanda oluşturduğumuz Beltur Kafe, Taş Mektep ziyaretçilerine çok özenli lezzetler sunacak. Sergi salonumuz, buraya kültür faaliyetleri adına çok özel buluşmaları sağlayacak” bilgilerini paylaştı.

    İMAMOĞLU, ADALARDA YAŞADIĞI BİR ANISINI ANLATTI

    “İstanbul için olağanüstü bir hazine” olarak nitelediği Adalar’a gereken özeni göstermek için büyük bir çaba içerisinde olduklarının altını çizen İmamoğlu, ilçe özelinde yaptıkları çalışmalarla ilgili bir özet yaptı. İmamoğlu, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde tanık olduğu bir olayı da katılımcılarla paylaştı:

    “Görev süremizi 2024’te tamamlıyor olacağız. 25 yıl boyunca, sadece ve sadece tek sebeple, Adalar Belediyesi başka bir partiden belediye diye, bu şehre ve bu güzel, biblo gibi şehrin vitrini gibi duran Adalar’a hizmet edilmemesi ve o 25 yılda yapılan hizmetlerin belki de birkaç katını, sadece 5 yılda yapabilmenin gururunu ve onurunu yaşıyor olacağız. Adaletle, eşitlikle, ayrım etmeden, hizmet etmenin ne olduğunu bilmeyenlerden, 4 yıl boyunca yaptıklarımızı da anlamalarını açıkçası beklemiyorum. Vatandaşa hizmet etmek, anlamayacakları taraf. Vatandaşlara hizmet etmek yerine, bir avuç insana hizmet etmekle ilgili ayrımcılığı, 25 yıl boyunca bir israf düzeni ve o süreç içerisinde partizanlık şekliyle ayrımcılık yapmayı, ben Adalar’la ilgili bir anımda yaşadım. İlçe belediye başkanıydım. Buranın o dönemki belediye başkanı, buranın çöp taşımasıyla ilgili tekne sorununu, o dönemin büyükşehir belediye başkanına aktardığı toplantıda ben de vardım. Ne yazık ki, 5 yıl boyunca tek randevu alabildim. O büyükşehir belediye başkanı toplantısına üç Cumhuriyet Halk Partili ilçe belediye başkanı olarak katıldık. Dün gibi hatırlıyorum. Birisi bendim, birisi Adalar Belediye Başkanı, bir diğeri de başka bir ilçemizin belediye başkanı. Konuları konuşurken, o dönemki Adalar belediye başkanının, çöpün taşınmasıyla ilgili, bugüne kadar verilen teknenin niçin verilmediği konusunda ısrarlı sorular sormuştu. Kısa dönem belediye başkanlığı yapmış şahıs yanıtına Adalar belediye başkanı çok büyük tepki göstermişti. Kalkıp adamı tutmak zorunda kalmıştım. Verdiği cevap şuydu: ‘Siz de siyaset yapıyorsunuz, ben de siyaset yapıyorum. Niçin vereyim ki, niçin yardımcı olayım ki’ demişti. Ve o kişi, bu şehre 1,5 sene belediye başkanlığı yaptı. Bakın bu kulaklar duydu ve yaşadı.”

    “SİZE GÖRE ‘FETRET DÖNEMİ’ OLABİLİR, BİZE GÖRE…”

    “Bugün gerçekten hala bakıyorum; dört yıl olmuş, millet oy vermiş, sizi tıpış tıpış evine yollamış” diyen İmamoğlu, “Hala sindiremiyorlar ve birtakım ifadelerde bulunuyorlar. Efendim neymiş? Bizim bu dönemi, ‘fetret dönemi’ diye tanımlama cihetinde bulunuyor. Hem de ne yazık ki yeni seçilmiş Sayın Cumhurbaşkanı, bunu bir cami açılışının önünde söylüyor. Yani bir caminin önünde söylenecek, herhalde en son söz, yalan konuşmaktır. O bakımdan, bu sözün orada söylenmesini kınıyorum. Çünkü, sizin fetret döneminizi yıkıp, israf döneminizi ortadan kaldıran bizler, anlıyorum ki sizi büyük bir bunalıma soktuk. O bunalım hala devam ediyor. O bunalımdan kurtulamadınız. İşte bugün, burada ortaya çıkan Taş Mektep, tam da bunun karşılığıdır. Yani geçmişten beri metruk halde bırakıp, dönüp bile bakmadığınız bu ve buna benzer İstanbul’un her köşesindeki ecdadın bize bıraktığı eserleri hak ettiği değere kavuşturmak; evet size göre ‘fetret dönemi’ olabilir, ama bize göre, tam aksine şehre hak ettiği değeri vererek, sizin hizmetinizde olan bir avuç insana hizmet etmek değil, insanlarımıza ve 16 milyon insanımıza hizmet etmenin karşılığı bir görüntüdür” ifadelerini kullandı.

    AİLE YAKINLARININ DERNEĞİNE, VAKFINA EMANET EDİLMİŞ BİNAYI…”

    Konuşmasındaki ikinci örneği de Adalar’dan veren İmamoğlu, konuşmasını şu sözlerle tamamladı.

    “Burada, Adalar İskelesi’nin üstünde bulunan, aile yakınlarının derneğine, vakfına emanet edilmiş binayı, kamu olarak almak hakkımız olmasına rağmen verilmemesini ve oranın bir aile yakınınızın, çocuğunuzun kullandığı bir vakfa teslim etmeyi, kendine devlet yönetimi aklı ve anlayış olarak gören insanlar, işte bizim bu yönetim anlayışını ‘fetret dönemi’ olarak tanımlıyor olabilirler. Ama bu tür ortamlardan kurtulmak, bu mücadele, bir an için kolay bir şekilde geri döndürülemeyebilir. Ama bunun yolu yöntemi vardır. Bu yapılır. Başarılır da. Herkes hafızasında, 2019’da elde ettiğimiz başarıyı, canlı ve taze tutsun. O, hiç aklınızdan çıkmasın. Onu canlı tutacağız ve önümüzdeki süreçlerde, memleketimizin bu değişimine ve dönüşümüne, hep birlikte imza atacağız. Bugün Babalar Günü. Burada bulunan bütün babalara, güzel bir ömür ve yaşam diliyorum. Evlatlarının, güzel çocuklarının onlara layık birer evlat olmasını diliyorum. Her zaman bütün anne babaların çocuklarıyla ilgili hayal kurdukları ne var ise, ki anneler babalar çocukları için hep güzel hayaller kurarlar, onların gerçekleşmesini diliyorum. Bu güzel yapının, babalar günü hediyesi olarak hem Adalara hem İstanbul’umuza hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.”

    İmamoğlu’nun konuşmasının ardından Taş Mektep’in açılışı yapıldı. Kesilen kurdelenin ardından Taş Mektep yeni haliyle yeniden kamunun hizmetine girmiş oldu. Açılışa Adalar halkı da büyük ilgi gösterdi. Taş Mektep’in ilk ziyaretçileri de İmamoğlu çifti ile Adalar sakinleri oldu.

     

  • “BİNBOĞALAR EFSANESİ” İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ’NDE DÜNYA PROMİYERİNİ YAPTI

    “BİNBOĞALAR EFSANESİ” İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ’NDE DÜNYA PROMİYERİNİ YAPTI

    Haber: EDDA SÖNMEZ / Kamera: ADEM KARABAYIR 

    Türk edebiyatının büyük yazarı Yaşar Kemal’in destansı romanı “Binboğalar Efsanesi”nin müzikli tiyatro uyarlamasının dünya prömiyeri, 51. İstanbul Müzik Festivali’nde gerçekleştirildi. Binboğalar Efsanesi, usta yazara hayranlığıyla bilinen Amerikalı besteci Michael Ellison tarafından hazırlandı. Türkiye’de belki ilk kez bağlamanın bu kadar merkezde yer aldığı operada Erdem Şimşek, Türk halk müziği sanatçısı Fatma Aydoğan ve opera sanatçısı Feride Denktaş rol aldı.

    Usta yazar Yaşar Kemal’in unutulmaz eseri Binboğalar Efsanesi’nin müzikli tiyatro uyarlaması, 51. İstanbul Müzik Festivali kapsamında Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nda dünya prömiyerini yaptı. Dün saat 14.00 ve 20.00’de iki kez seyirciyle buluşan müzikli tiyatronun rejisinde Simon Jones yer alırken, koreografiye Evrim Akyay, librettosuna Simon Jones, Yasemin Kuyucaklı ve Michael Ellison imza attı.

    Türkiye’nin önde gelen çağdaş müzik grubu Hezarfen Ensemble’nin kurucu ortağı ve eş direktörü de olan Michael Ellison’in gelenekselliği çağdaş ve klasik bir duyarlılıkla harmanlayan kendine özgü müzikal anlatısı, edebiyat ve müzikseverlere unutulmaz anlar yaşattı, oyun dakikalarca ayakta alkışlandı. 

    Çukurova’da göçebe bir yörük obasının yerleşik hayata zorlanmasıyla yaşadıkları değişimi ve kimlik mücadelesini hüzünlü bir şekilde anlatan eseri müzikal tiyatro olarak sanatseverlerle buluşturan Amerikalı besteci Michael Ellison, oyunda görev alan bağlama ustası Erdem Şimşek, opera sanatçısı Feride Büyükdenktaş ve Türk halk müziği sanatçısı Fatma Aydoğan ANKA Haber Ajansı konuştu. 

    ERDEM ŞİMŞEK: BAĞLAMA BELKİ DE İLK KEZ BİR OPERADA BU KADAR YOĞUN BİÇİMDE KULLANILDI

    “Bizler adına ilginç bir deneyim çıktı. Çok heyecanlayız müthiş bir ekiple çalışıyoruz” diyen Bağlama Sanatçısı Erdem Şimşek, şunları söyledi:

    “Bu projede Yaşar Kemal ustanın bu dokunaklı konar, göçer yörüklerin hikayesini anlattığı bu romanın aslında bir Bozok operasına dönüştüğünü görüyoruz. Bu, benim için aslında çok özel, çok anlamlı ve çok ilham verici bir proje oldu. Çünkü çok farklı isimlerin bir araya geldiği ve özellikle bağlamanın merkezde olduğu bir proje. Sahnede 8 tane farklı boylarda bağlamayı çalıyorum. Bağlamanın bir opera içerisinde belki de Türkiye’de ilk kez bu kadar yoğun bir biçimde kullanıldığı ve merkezi olduğu hem simgesi hem de işlevse olarak çok anlamlı bir görev üstlendiği bir temsiliyeti bugün gerçekleştiriyoruz. Ve bu anlamda aslında Michael Ellison’ın yaptığı bestenin, müzik düşüncesine de çok önemli fikirler vereceğini düşünüyorum, müzik tarihi açısından da çok önemli. Çünkü Anadolu geleneksel müziklerini bu kadar derinlikli olarak anlama çabası Michael Ellison’un bir kere çok yeni bir şey. Avrupalı besteciler açıcından ve Türkiye’deki besteciler arasında da örnek teşkil edecek bir derinlikli kavrama çabası vardı. Ve bunun tabii ki bunun sonucunda çağdaş müzik unsurlarıyla, halk müziği unsurlarını yan yana getirdi. Ve buradan bizler adına ilginç bir deneyim çıktı. Çok heyecanlayız, müthiş bir ekiple çalışıyoruz. Bütün ekip usta mükemmel bir şefimiz ve yönetmenimiz var.”   

    MİCHAEL ELLİSON: YAŞAR KEMAL’İN İSTANBUL’U ANLATTIĞI ROMANI ‘DENİZ KÜSTÜ’YÜ DE BEN BESTELEDİM

    Eserin bestecisi Michael Ellison, öğrencilik yıllarında Türk müziğine ilgi duyduğu için 2002 yılında Türkiye’ye geldiğini belirterek şunları kaydetti:

    “Ben Amerikalı bir besteciyim. Türkiye’de 10 yıl oturdum ve daha çok araştırma yaptım. Bu Binboğalar Efsanesi, Yaşar Kemal’in romanından adapte ettim. Ve şöyle başladı: Ben yaşadığı zaman Yaşar Kemal’e gidiyordum, eşi Ayşe Semiha Baban ile buluşuyor bahsediyorduk. ABD’den bir fon gelirse iki tane opera yazmak istediğimi dile getirdim. Hemen Yaşar Kemal, ‘İnce Memed’i vermem’ dedi. Çünkü film yapmak istediler ABD’ye. Yaşar Kemal’in İstanbul’u anlattığı romanı ‘Deniz Küstü’yü de ben besteledim. Binboğalar Efsanesi için Yaşar Kemal’in eşi Ayşe Semiha Baban ile yavaş yavaş anlaştık. İlk Türkiye’ye geldiğimde Neşat Ertaş dinledim ve hayran oldum. Sonunda düşündüm ki bu çok güzel bir roman, ben bozlak operası yazsam dedim. Ve bu eseri yazmak böyle fikir olarak geldi. Ben sadece dedim ki Deniz Küstü gibi olmayacak. Biz çağdaş müziği bozlak olarak uyarladık. Erdem Şimşek’in yardımıyla daha da derine indik. Çekiç Ali, Hacı Taşan, Neşet Ertaş ve bozlak çok ilham verdi. Bestenin ilk yarısı iki sene sürdü pandeminden dolayı. Bestenin son kısmını 2 ay önce bitirdim. Çok yetenekli müzisyenler yer aldı zaten. Performans esnasında seyircilerden bazı konuşmalar ve alkışlar duydum. Muharrem Ertaş’ın ‘Kalktı Göç Eyledi Avşar Elleri’ eserinden bazı referanslar vardı, onları yakaladıklarını, anladıklarını düşünüyorum. Bu beni çok mutlu etti. Ben elimden geldiğince sevdiğim şeyleri takip ediyorum. Bu yüzden bu yolda çalışmalara devam edeceğim.”

    FERİDE BÜYÜKDENKTAŞ: ÇOK ÖZEL BİR PROJE, DÜNYADA DA İLGİ ÇEKMESİNİ ÇOK İSTERİM

    Feride Büyükdenktaş ise Avrupa’da opera ve şarkı sanatıyla meşgul olan bir sanatçı olduğunu ve şu anda Binboğalar Efsanesi için Türkiye’de olmaktan, kendi evinde olmaktan son derece mutlu ve gururlu olduğunu söyledi. Büyükdenktaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Çünkü çok özel bir proje. Michael Ellison’ın bestelemiş olduğu Yörüklerin hikayesini anlatan bu çağdaş operamızda dört tane şancı bulunmakta ve bunların iki tanesi bozlak sanatçılar. Bu projenin çok özel olduğunu düşünmemin sebebi, böylesine uluslararası bir gurubu bir araya getirmesi, böylesine alışılmışın dışında müzikal temaları hem klasikle hem de yöresellikle, tarihle bir araya getirip buluşturması ve seyirciye tamamen yeni bir harman sunmuş olması. Aynı zaman da dünyada bu projenin ilgi çekmesini çok isterim. Yurt dışından Yaşar Kemal’in bu romanına bu ilginin doğması ve bu hikaye ile ilgili bir operanın bestelenmesi ve bunun belki Avrupa sahnelerinde bir gün başka ülkelerde de oynatılacak olması beni kişisel olarak çok heyecanlandırıyor. Umarım bizim sevdiğimiz kadar seyircimiz de eseri sever ve benimser. Bence bugün gelecek herkes kendinden temalar bulacaktır eserde. Biz hazırlanırken büyük bir coşkuyla, gururla ve sevgiyle çalıştık gerçekten son iki buçuk aydır. Aynı zamanda yurt dışından gelip ülkemizin en değerli sanatçılarıyla, en değerli orkestra ve en kıymetli orkestranın şeflerinden biriyle çalışıyor olmak benim için de ayrıca bir gurur.”

    “TÜRK KÜLTÜRÜNÜ, TÜRK GELENEĞİNİ, YAŞANTISINI, RUHUNU DAHA ULUSLARARASI BİR PLATFORMDA SUNUYOR OLACAĞIZ”

    “Binboğalar Efsanesi”nin müzikli tiyatro uyarlamasında rol alan Türk halk müziği sanatçısı Fatma Aydoğan da projeden duyduğu heyecanı dile getirerek şunları söyledi:

    “Daha çok İç Anadolu bozlaklarını ve türkülerini seslendiriyorum. Bu proje bana ilk geldiğinde çok heyecanlandım. Çünkü benim sınırlarımın dışında kalan bir icraydı. Çalışmayla birlikte bu noktaya geldik. Gerçekten harika bir proje. Bizim bütün sınırlarımızı zorladı. Türk kültürünü, Türk geleneğini, yaşantısını, ruhunu daha uluslararası bir platformda sunuyor olacağız. Bir tarafta edebiyat ustamız Yaşar Kemal halkının haliyle hemhal olmuş. Bir tarafta bu ezgilerin içerisinde Çekiç Ali, Muharrem Ertaş, Hacı Taşan, Nejat Ertaş gibi ustalarımız motiflerini duyabilecek seyircilerimiz. Ben de burada Ceren karakteriyim ve bozlak seslendiriyorum. Bir bozlak operası diyebiliriz aslında bazı bölümlerine. Gerçekten bu platformda olmaktan ve bu kadar güzel bir ekiple çalışmaktan, orkestra şefimizden ve Michael Ellison ile çalışmaktan çok memnunum.” 

     

    GÖRÜNTÜLER

    Birinci video: Röportajlar sırasıyla Erdem Şimşek, Michael Ellison, Feride Büyükdenktaş ve Fatma Aydoğan.

    İkinci video: Operadan sahneler

     

     

     

  • DEVA PARTİLİ ELİF ESEN’DEN BAKAN YERLİKAYA VE TUNÇ’A: “DEPREM BÖLGESİNDE ŞİDDETE UĞRAMA RİSKİ BULUNAN KADINLARIN GÜVENLİKLERİ İÇİN ÖNLEM ALINMIŞ MIDIR?”

    DEVA PARTİLİ ELİF ESEN’DEN BAKAN YERLİKAYA VE TUNÇ’A: “DEPREM BÖLGESİNDE ŞİDDETE UĞRAMA RİSKİ BULUNAN KADINLARIN GÜVENLİKLERİ İÇİN ÖNLEM ALINMIŞ MIDIR?”

    Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi İstanbul Milletvekili Elif Esen, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a “Deprem bölgesi konteyner ve çadır kentlerde kalan ve şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların güvenliklerinin sağlanması için herhangi bir önlem alınmış mıdır? Deprem bölgesinde ağır hasar almış adliyelerde çalışan personelin barınma sorunu çözülmüş müdür” diye sordu.

    DEVA Partili Elif Esen, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle Meclis Başkanlığı’na iki ayrı soru önergesi verdi. Esen, Deprem bölgesinde güvenlik zafiyeti yaşandığını ve adli süreçlerde yaşanan aksaklıkların aileleri ve kadınları mağdur ettiğini belirti. 

    “ŞİDDETE UĞRAMA RİSKİ BULUNAN KADINLARIN GÜVENLİKLERİ İÇİN ÖNLEM ALINMIŞ MIDIR”

    Esen, Bakan Yerlikaya’ya şu soruları yöneltti:

    “Deprem bölgesinde evlerin ağır hasarlı olması sebebi ile adres kayıt sistemi güncellenmemiş ve tebligat konusunda problem yaşanmaktadır. Kamu düzenini ilgilendiren bu konu hakkında düzenleme yapılmış mıdır? Adres kayıt sisteminde geçici barınma merkezlerinin ikametgâh olarak düzenlenmesi konusunda çalışmalar yapılmış mıdır? Deprem bölgesi konteyner ve çadır kentlerde kalan ve şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların güvenliklerinin sağlanması için herhangi bir önlem alınmış mıdır? Deprem bölgesinde kurulan konteyner ve çadır kentlerde yaşayan şiddet mağduru kadınların 6284 sayılı yasa çerçevesinde almış oldukları koruyucu, önleyici tedbirlerin infazı nasıl gerçekleşmektedir? Konteyner ya da çadır kentte yaşayan kişiler için uzaklaştırma kararları nasıl infaz edilmektedir?

    “AFAD YARDIMLARINA BAŞVURMA HAKKI BOŞANMA AŞAMASINDAKİ KADINLARA TANINMIŞ MIDIR”

    AFAD tarafından yapılan hane başı destek ödemesi, kira desteği ve taşınma yardımlarına başvurma hakkı, boşanma aşamasında olup yalnız yaşayan kadınlara ve resmi nikahı bulunmayan kadınlara tanınmış mıdır? Bu kadınların hak sahipliği başvuruları kabul edilerek, gerekli maddi destek kendilerine sağlanmış mıdır? AFAD tarafından bu yönde yapılan başvuruların alınmaması veya kabul edilmemesi üzerine mağdur olan kadınların mağduriyetlerinin giderilmesi adına bir çalışma yapılmış mıdır? Ek destek ödemesi yapılmış mıdır?”

    “ADLİYE PERSONELİNİN BARINMA SORUNU ÇÖZÜLMÜŞ MÜDÜR”

    Esen’in Bakan Tunç’a yönelttiği sorular ise şöyle:

    “6 Şubat 2023 tarihinden bu yana kaç tane koruyucu, önleyici tedbir başvurusunda bulunulmuş ve kaçına kabul kararı verilmiştir? Deprem bölgesinde ağır hasar almış adliyelerde çalışan personelin barınma sorunu çözülmüş müdür? Personel için kaç adet konteyner yahut geçici konut tahsisi sağlanmıştır? Deprem bölgesinde hasar gören adliyelerin işleyişi yavaşlamış bu durum işlerin aksamasına sebebiyet vermiştir. Bu konuda ek personel ataması yapılmış mıdır ya da yapılması planlanmakta mıdır? Deprem bölgesinde bulunanlar lehine hükmedilen tedbir ve iştirak nafakalarının tahsilatında herhangi bir aksama veya gecikme yaşanmış mıdır? Nafaka tahsilatları ne şekilde yapılmaktadır? Deprem bölgesinde bulunan çocukların velayet hakkı kendisinde olmayan ebeveyni ile kişisel ilişki kurma hakkı ne şekilde ve hangi koşullar altında gerçekleşmektedir?”

     

  • PARK YERİ YÜZÜNDEN TARTIŞTIĞI KİŞİYİ SİLAHLA YARALAYAN POLİS TAHLİYE EDİLDİ. MEHMET AKBULUT: “CEZA ALMASI İÇİN ÖLMEM Mİ GEREKİYORDU?”

    PARK YERİ YÜZÜNDEN TARTIŞTIĞI KİŞİYİ SİLAHLA YARALAYAN POLİS TAHLİYE EDİLDİ. MEHMET AKBULUT: “CEZA ALMASI İÇİN ÖLMEM Mİ GEREKİYORDU?”

    SİNEM NAZLI DEMİR

    İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nin otoparkında, park yeri yüzünden tartıştığı Mehmet Akbulut’u yüzünden silahla yaraladığı için tutukla yargılanan müşteki sanık polis memuru Emrullah Gül’ün ve müşteki sanıklar Mehmet Akbulut, Osman Akçiçek ve Mehmet Akfırat’ın yargılandığı davanın ilk duruşması yapıldı. Mahkeme heyeti, polis memuru Gül’ün tahliyesine karar vererek duruşmayı erteledi. Kendisini vuran polisin tahliye edilmesine tepki gösteren Akbulut, ” Ceza alması için ölmem mi gerekiyordu” dedi.

    İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin otoparkında, 12 Aralık 2022’de park yeri yüzünden tartıştığı Mehmet Akbulut’u çenesinden silahla vurarak yaralayan ve tutuklu yargılanan polis memuru Emrullah Gül’ün ve müşteki sanıklar Mehmet Akbulut, Osman Akçiçek ve Mehmet Akfırat’ın tutuksuz yargılandığı davanın ilk duruşması dün İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı.

    DURUŞMAYA BASIN MENSUPLARI ALINMADI

    Gizlilik kararı bulunmamasına karşın duruşmaya basın mensupları alınmadı. Müşteki sanıklar Mehmet Akbulut, Osman Akçiçek ve Mehmet Akfırat ve avukatları katıldı. Tutuklu müşteki sanık polis Emrullah Gül ise duruşmaya, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı.

    Duruşmada sanık savunmaları alındı ve tanıklar dinlendi. Mahkeme heyeti, verilen aradan sonra ara kararını açıkladı.

    MAHKEME, SANIK POLİSİN TAHLİYESİNE KARAR VERDİ

    Heyet, sanık polis Gül’ün tahliye olmasına ve olayda yaralanan Mehmet Akbulut’un Adli Tıp Kurumu’na sevk edilerek yüzündeki izle ilgili rapor aldırılmasına karar vererek ve duruşmayı erteledi.

    MEHMET AKBULUT: POLİS BENİ VURDU AMA BENİ SANIK YERİNE KOYDULAR

    Duruşma çıkışında İstanbul Adliyesi’nin önünde basın açıklaması yapan müşteki sanık Mehmet Akbulut, kendisini vuran polis memurunun tahliye edilmesine tepki gösterdi.

    Akbulut, olaydan dolayı maddi ve manevi zarara uğradığını belirterek bu kararı beklemediğini söyledi. Akbulut, açıklamasında, “Polis memuru bize aracınızı otoparktan çıkarmamızı söyledi. Tartışma oldu. Beylik silahını çekip yüzüme doğru ateş etti. Kurşun yanağımdan girip arkadan çıktı. Ben 15 gün kadar hastanede kaldım. Mahkemede ceza verilmesini beklerken serbest kaldı. Beni sanık yerine koydular. Sanık, o an üstüne gitmişim diye korkmuş beni silahla korkutmaya çalışmış. Öyle bir savunma yaptı. Ama öyle bir şey yok, direkt yüzüme ateş etti. Bunu kabul etmiyorum. Bunun ceza alması için ölmem mi gerekiyordu? Tutuklanmasını, en az 15 yıl ceza verilmesini istiyorum” diye konuştu. 

  • İSTANBULKART KULLANICILARI İÇİN YENİ DÜZENLEME… YETERSİZ BAKİYE DURUMUNDA 1 GEÇİŞ HAKKI TANINACAK

    İSTANBULKART KULLANICILARI İÇİN YENİ DÜZENLEME… YETERSİZ BAKİYE DURUMUNDA 1 GEÇİŞ HAKKI TANINACAK

    İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi’nde alınan karar ile dijital İstanbulkart kullanıcıları, yetersiz bakiye durumunda 15 TL’ye kadar eksi bakiye kredisi kullanılabilecek. Oy birliği ile kabul edilen karara göre her kullanıcı bu uygulamadan yalnızca 1 geçiş için faydalanabilecek, ödeme yapmadan tekrar hizmetten yararlanamayacak.

    İBB Meclisi’nin haziran ayı oturumlarının üçüncü birleşimi Meclis 1. Başkanvekili Zeynel Abidin Okul başkanlığında Saraçhane’deki başkanlık binasında toplandı.

    AKP’Lİ HASANOĞLU: HALİÇ SU MERKEZİ AK PARTİ’NİN PROJESİ 

    Oturum, meclis üyelerinin gündem dışı konuşmalarıyla başladı. AKP’li Meclis üyesi Sadullah Hasanoğlu, 5 Haziran Çevre Haftası ile ilgili konuşma yaptı. Haliç ile ilgili algı operasyonu yapıldığını iddia eden Hasanoğlu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yeni bir algı oyunu yaptığını öne sürdü. Hasanoğlu, “Mağlup cumhurbaşkanı yardımcısı adayının gündemde kalması lazım hemen Haliç’e gidiyor. Haliç’te su sporları 2001’de başladı. Açılışı yapılan Haliç Spor Merkezi de AK Parti’nin projesi” dedi.

    CHP’Lİ KÖSEDAĞ: AK PARTİ’DEN ÖNCE OKSİJAN YOKTA OKSİJENTÜPÜYLE DOLAŞIYORDUK

    Hasanoğlu’na, CHP Grup Sözcüsü Mesut Kösedağ “AK Parti iktidara geldikten sonra buzdolabına, bardağa kavuştuk. AK Parti’den önce atmosfer yoktu oksijen tüpüyle dolaşıyorduk” şeklinde cevap verdi.

    Hasanoğlu tekrar söz alarak Kurbağalıdere’nin AKP projesi olduğunu ve yeni yönetimin, orayı yüzde 90 tamamlanmış olarak devredildiğini öne sürdü. Hasanoğlu’nun iddialarına cevap vermek için CHP Grup Başkanvekili Tarık Balyalı, söz istedi ancak oturumu yöneten Zeynel Abidin Okul, kürsüye diğer konuşmacı geldiği gerekçesiyle Balyalı’ya söz vermedi. Bunun üzerine Balyalı, kendisine söz vermeyen Okul’u protesto ederek CHP’li meclis üyeleriyle birlikte salonu terk etti.

    AKP’li Meclis üyesi Meryem Karaköse, kürsü konuşmasını tamamladıktan sonra salonda kalan CHP Sözcüsü Kösedağı söz alarak şunları söyledi:

    “Sadullah Bey İSKİ ile ilgili konuştu. CHP Grubu adına yarın İSKİ yatırımlarıyla ilgili konuşma yapılarak bilgi verileceğini söyleyecektik. Siz grup başkanvekiline söz hakkı vermediniz, adil olmadınız. Geçen hafta Sayın Cumhurbaşkanı ‘Biz bütün toplumu kucaklayacağız’ derken siz ne yaptınız sayın Başkan? CHP Gurup Başkanvekiline söz hakkı vermediniz. Başkanım bu tutumunuzla partinizin samimiyetini ortaya koydunuz. Kınıyoruz. Kendiniz çalın, kendiniz oynayın.” 

    İSTANBULKART KULLANICILARINA YETERSİZ BAKİYE HALİNDE 1 GEÇİŞ HAKKI

    Meclis oturumun bir başka maddesi ise dijital İstanbulkart ile ilgili oldu. Meclis’e sunulan teklifte, 2022 yılı ocak ayı ile 2023 yılı aralık ayı arasında İstanbul’da 1 milyon 356 bin 160 İstanbulkart mobil uygulama QR kullanıcısının 40 milyon 44 bin 321 adet geçiş yaptığı, bu geçişlerin yüzde 3’üne denk gelen 1 milyon 339 in 620 geçişte yolcuların yetersiz bakiye nedeniyle geçiş yapamadığı belirtildi.

    Yetersiz bakiye uyarısı alan İstanbulkart mobil kullanıcı sayısının 432 bin 70 adet olduğu, günlük ortalama 6 bin 500 geçişte İstanbulkart Mobil kullanıcılarının yetersiz bakiye uyarısı aldığı, yüzde 62,40’ının aynı ay içerisinde aynı gün dolum yaptığı, yüzde 23,92’sinin de dolum yapmayarak İstanbulkart Mobil uygulamasından vazgeçtiği belirtildi.

    Dijital İstanbulkart sahiplerine güncel metrobüs tam parkur ücreti üzerinden hesap yapılarak 15 TL eksi bakiye sağlanması için karar alınması istendi. Karar oybirliği ile kabul edildi. Karara göre, her kullanıcı bu uygulamadan yalnızca 1 geçiş için faydalanabilecek, ödeme yapmadan tekrar hizmetten yararlanamayacak.

    TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR MERKEZİ TAHSİSİ UZATILDI

    İBB Meclisi’nde 2017 yılında alınan kararla Galata Mevlevihanesi Müzesi olarak kullanılmak üzere 5 yıllığına Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bedelsiz olarak tahsis edilen Beyoğlu’ndaki Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nin dolan tahsis süresinin uzatılması meclis gündemine geldi.

    AKP-MHP gruplarının önergesiyle, 28 Haziran’da dolacak olan tahsisin 5 yıl daha uzatılması teklif edildi. Teklife, CHP-İYİ Parti grupları karşı çıktı. AKP-MHP gruplarının oylarıyla tahsis süresi uzatıldı.