Etiket: türkiye

  • 11. TAYK – Eker Olympos Regatta: Yelken Tutkunlarının Heyecanla Beklediği Rekabet Başlıyor!

    11. TAYK – Eker Olympos Regatta: Yelken Tutkunlarının Heyecanla Beklediği Rekabet Başlıyor!

    Ülkemizin en iyi yat yarışçılarının kupaya ulaşma mücadelesi vereceği 11. TAYK – Eker Olympos Regatta yelken yarışına çok az kaldı. İstanbul ve Bursa arasında, Marmara Denizi’nin turkuaz sularında ve güçlü rüzgar eşliğinde nefes kesen bir rekabetin yaşanacağı TAYK – Eker Olympos Regatta, 18-19-20 Ağustos 2023 tarihlerinde klasik rotası olan Moda-Tirilye-Moda etaplarında yapılacak.

    Türkiye’de yelken sporu alanında merakla beklenen bir organizasyon haline gelen TAYK – Eker Olympos Regatta, Türkiye Açıkdeniz Yarış Spor Kulübü (TAYK) tarafından, Eker Süt Ürünleri ana sponsorluğunda, Bursa Yelken Kulübü ve Moda Deniz Kulübü iş birliğinde gerçekleştiriliyor.

    11. yılında; onlarca teknenin ve yüzlerce yelkencinin katılacağı yarış; IRC0, IRC1, IRC2, IRC3 ve IRC4 sınıflarında düzenlenecek. Yelken kulüplerinin yanı sıra farklı sektörlerden saygın markaların takımları da bu zorlu yarışta dereceye girme hedefiyle boy gösterecek. Heyecan dolu üç günün ardından bu yılın şampiyon teknesi ve yelkencileri belirlenecek.

    10 yılda 60’tan fazla farklı takım yer aldı

    TAYK – Eker Olympos Regatta yelken yarışı, katılımcı takımlardaki çeşitlilik ile fark yaratıyor. 10 yılda 60’tan fazla farklı takımın yer aldığı TAYK – Eker Olympos Regatta’da; kurumsal yelken takımlarından, yelken profesyonellerine ve spor kulüplerine kadar geniş bir yelpazede katılım gerçekleşiyor.

    11. TAYK – Eker Olympos Regatta yelken yarışına günler kala, organizasyonun ilk yılından bu yana kupa kazanan şampiyon tekneler de sıralandı.

    Önceki yıllarda TAYK – Eker Olympos Regatta’da kupa kazanan şampiyonlar:

    2022 – CMC Holding-Goblin 3

    2021 – Orient Express VI

    2020 – Mesa Sailing Team – Shak Shuka 3

    2019 – Fenerbahçe 2 – Ford Otosan

    2018 – Eker 40

    2017 – Orient Express VI

    2016 – Eker Yayık Ayran

    2015 – Borusan Racing-Çılgın Sigma

    2014 – Arcora 4KMS4 RC

    2013 – Garanti Sailing – Fenerbahçe 1

    11. TAYK – Eker Olympos Regatta’ya damgasını vurmayı hedefleyen takımlar, tayk.org.tr adresinden kayıt işlemlerini yapabiliyor.

    TAYK – Eker Olympos Regatta, yelken sporunun yaygınlaşmasına katkı sağlama hedefiyle yapılıyor. Organizasyonun düzenlenmesinde büyük payı olan Türkiye Açıkdeniz Yarış Spor Kulübü (TAYK), Türkiye’de motor ve yelken yatçılığının ve yelken sporunun gelişmesini amaçlıyor.

    Eker Süt Ürünleri, yelken severleri bu özel yarışı takip etmeye davet ediyor.

  • AKUT: YAPI STOKLARIMIZ DEPREME DAYANIKLI OLMALI VE ULUSAL AFET KÜLTÜRÜNÜN OLUŞMASI ŞART

    AKUT: YAPI STOKLARIMIZ DEPREME DAYANIKLI OLMALI VE ULUSAL AFET KÜLTÜRÜNÜN OLUŞMASI ŞART

    Türkiye’nin ilk arama kurtarma sivil toplum örgütü AKUT Arama Kurtarma Derneği, büyük Marmara Depremi’nin 24. yılında kamuoyunu bilinçlendirme çalışmalarına devam ettiğini duyurdu. Açıklamada, AKUT’un bu eğitimlerde; binalar ve yapı stokları depreme dayanıklı değilse, tam olarak depreme hazır olmak kavramından söz edilemeyeceği belirtilirken, hayat kurtaran çalışmaların başında “afete hazırlık”, “afet kültürü” ve ulusal bir “risk yönetimi” stratejisi vurgu yapıldığı belirtildi.

    AKUT Arama Kurtarma Derneği, büyük Marmara Depremi’nin 24. yılı dolayısıyla yaptığı açıklamada, kamuoyunu bilinçlendirmeye yönelik eğitim çalışmaları hakkında bilgi verdi. Açıklamada, AKUT’un bilinçlendirme eğitimlerinde; binalar ve yapı stokları depreme dayanıklı değilse, tam olarak depreme hazır olmak kavramından söz edilemeyeceği belirtilirken hayat kurtaran çalışmaların başında “afete hazırlık”, “afet kültürü” ve ulusal bir “risk yönetimi” stratejisi olduğu ifade edildi.

    Açıklamada görüşlerine yer verilen Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Yosun Akverdi, AKUT’u AKUT yapan olayın 17 Ağustos Marmara depremi olduğunun altını çizerek şunları kaydetti:

    “AKUT 17 AĞUSTOS’TA 200 KİŞİYİ KURTARDI: Tüm ülke için çok acı bir olaydı. AKUT, o gün gerçekleştirdiği insanüstü çalışmalarıyla milletin gönlünde taht kurdu. Ülkemizde arama kurtarma konusunda milat kabul edebileceğimiz Marmara Depremi’nde, bu alandaki ihtiyacı öngörüp, odaklanması ve örgütlü çalışmasıyla birçok STK ile kamu ve özel sektör kuruluşlarının arama-kurtarmaya bakış açılarını, yaklaşımlarını değiştirerek yeni atılımların da öncüsü olan AKUT, 150 gönüllüsü ile 200 kişiyi kurtardı. Bir grup kurtarmacıdan oluşan ve ne yapacaklarını tam bilmeden böyle büyük bir yıkıcı afet ile karşılaşan arkadaşlarımız o süreci başarıyla yönettiler.

    AFET ANINDA 1-2 SAAT İÇERİSİNDE OPERASYONA ÇIKACAK ŞEKİLDE HAREKETE GEÇİYORUZ: Afet olması halinde hemen acil durum yönetimine geçiyoruz. Afetin boyutu, etki alanı, ihtiyaçlar ve yapılabilecekler hızlıca değerlendiriliyor. Öncelikle bölgeye yakın ekipler ve durumuna göre Türkiye genelindeki tüm diğer ekiplerimiz sürece dahil oluyor. Kendi içimizdeki iletişim ağımızla operasyon duyurusu yapılıyor ve operasyon türüne göre gerekli olacak arama kurtarma ekipmanlarımızla lojistik hazırlıklarımızı tamamlıyor, 1-2 saat içerisinde tüm hazırlıklarla operasyona çıkacak şekilde harekete geçiyoruz. Her birimizin farklı sorumlulukları var. Operasyon yönetimi, lojistik, arama ekipleri, kurtarma ekipleri… Mesela ben köpekli arama grubunda görev alıyorum. 

    DEPREMDEN DERSLERİMİZİ ÇIKARDIK VE YENİ PLANLARIMIZI YAPTIK: Yakın zamanda yaşadığımız depremler hepimizi çok etkiledi ancak biz depremden derslerimizi çıkardık ve yeni planlamalarımızı yaptık. Her şeyin üzerine koya koya ilerliyoruz. Her geçen gün gönüllü sayılarımız artıyor ve şu anda 22 arama köpeğimiz var. Dünya çapında birçok dernekle birlikte sık sık tatbikatlara katılıyor ve uluslararası alanda geçerliliği olan akreditasyon sınavlarından geçiyoruz. 1999 yılından beri Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında bulunan Arama Kurtarma Danışma Kurulu INSARAG’ın üyesi olan AKUT, tüm dünyada uluslararası standartlara uygun, arama-kurtarma ekipleri içinde deprem konusunda en deneyimli ve bilgili ekiplerden biri. INSARAG standartlarına göre gerçekleşen sınıflandırma içerisinde AKUT, 2011 yılında ‘Sınıflandırılmış Orta Seviye Ekip’ grubunda Türkiye’de bu sertifikayı alarak bir ilke imza attı. 2018 yılında Bulgaristan’ın Montana kentinde düzenlenen ‘INSARAG’ yeniden değerlendirme sınavıyla aynı zamanda gerçekleşen AB ModEX tatbikatını da başarıyla tamamladık. Böylece ‘Avrupa Sivil Koruma Mekanizması’na (EUCPM) Türkiye’den giren ilk kentsel arama-kurtarma ekibi olma başarısını elde ettik. Gittiğimiz afetlerde çeşitli arama-kurtarma faaliyetlerini gerçekleştirirken, çalışmalarımız Birleşmiş Milletler tarafından denetleniyor.”

    Çocukların ve gençlerin bilinçli bir şekilde büyüyebilmeleri için yıl boyunca afet seminerleri düzenlediklerinin belirten AKUT Arama Kurtarma Derneği Operasyon ve Acil Durum Yöneticisi Serhat Akbel de şunları ifade etti:

    “AFET EĞİTİMLERİNİN BİRÇOĞUNU ÇOCUKLARA YÖNELİK YAPIYORUZ: Farkındalık çalışmaları yıl boyunca devam ediyor. Afet eğitimlerinin birçoğunu çocuklara yönelik yapıyoruz. Yetişkinlerin alışkanlıklarını değiştirmek zor. Bu yüzden her noktada çocuklara ulaşmaya çalışıyoruz. Youtube üzerinden çizgi film içeriklerimiz var. Belirli dönemlerde tırlarımız ile bölgeleri gezerek halkı bilinçlendirmeye çalışıyoruz. AKUT olarak Türkiye genelinde 30 ekibimiz var. Hangi bölgede, hangi ekipler çalışacak; hangi ekip, hangi konulardan sorumlu olacak vs. hepsinin detaylı çalışmaları yapıldı; netleştirildi. Ekiplerimizden bir tanesi de İstanbul’da bulunuyor. Beklenen İstanbul depreminde İstanbul’da yaşayan gönüllülerimiz öncelikle afetzede olarak kabul edilecek. Diğer illerdeki ekiplerimiz çalışmalara başlayacak. Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) kapsamında bize yönlendirilen bölgelere ekipleri hızlı bir şekilde göndermeyi amaçlıyoruz. Hem Anadolu’da hem de Avrupa Yakası’nda iki farklı noktada hakimiyet merkezi kurduk. Şu anda 4 bin civarı gönüllümüz var, bunların 2 bine yakını arama-kurtarma konusunda eğitimlerini tamamlayan gönüllüler. İstanbul’da yaşayan gönüllülerimizle mahalle bazlı planlamalarımız da devam ediyor. Burada olası bir deprem durumunda İstanbul’daki gönüllülerimizden ailelerini güvene aldıktan sonra kendi mahallelerini de güvene almaları isteyeceğiz.

    RİSK AZALTMAYA ODAKLANMAK GEREKİYOR: Ülkemizin deprem bölgesinde olduğunu unutmamamız gerekiyor. Bu yüzünden risk azaltma kısmına odaklanmamız önem arz ediyor. Deprem anında eşyanın yanında yatacağım ve hayatta kalacağım algısından çıkıp dayanıklı binalar inşa edilmesi ve acil durumlar karşısında bilinçli olunması konusunda toplumun bilinçlenmesi gerekiyor. Büyük boyutlu afetlerle mücadele etmek çok zor. Afetin büyük etkiler oluşturmaması için önceden çalışma yapılması şart. Herkesin hem binalarını kontrol ettirmesi hem de acil durum planları yapması, afet öncesi önlemleri konusunda oldukça önemli. Yanı sıra, eğer binalarınız, yapı stoklarınız depreme dayanıklı değilse, tam olarak depreme hazır olmak kavramından pek söz edemezsiniz. Dünyadaki tüm arama-kurtarma ekiplerini, en son teknolojik donanımlarıyla ve tecrübeleriyle bir araya getirseniz bile, fayda etmeyecektir. Asıl hayat kurtaran, ‘afete hazırlık’, ‘afet kültürü’ ve ulusal bir ‘risk yönetimi’ stratejisidir.”

     

  • SALKONDER BAŞKANI HAKAN TURAN: “SALÇADA KISITLAMA ÇİFTÇİYE VE İHRACATÇIYA ZARAR VEREBİLİR”

    SALKONDER BAŞKANI HAKAN TURAN: “SALÇADA KISITLAMA ÇİFTÇİYE VE İHRACATÇIYA ZARAR VEREBİLİR”

    Salça, Dondurulmuş ve Konserve Gıda Sanayicileri Derneği (SALKONDER) Başkanı Hakan Turan, salça ihracatına getirilen kısıtlamanın ihracatçı firmaları yurt dışındaki pazarları kaybetme riskiyle karşı karşıya getirdiğini belirterek, bu dönemde Türkiye’nin artan ihracat potansiyelinin değerlendirilemediğine işaret etti. Turan, “Şirketler uzun yıllar büyük bir çabayla elde ettiği dış pazarları kaybetme lüksüne sahip değil, dolayısıyla uygulamanın tekrar değerlendirilmesini bekliyoruz” dedi.

    SALKONDER Başkanı Hakan Turan, yaptığı yazılı açıklamada, 2023 sezonunda domates ekim alanlarının geçen yıla kıyasla yüzde 45 artmasına rağmen kota limitinin yaklaşık aynı kalmasının piyasada önemli sorunlara yol açacağına dikkat çekti.

    “ÜRÜNLER YA TARLADA KALACAK YA ÇİTÇİLER BÜYÜK ZARAR EDECEK”

    Bu durumun, salçalık domates alım fiyatlarında önemli düşüşlere yol açacağını belirten Turan, “Türkiye 2022 sezonunda salçalık domates ekim alanları 33 bin hektar iken 2023 sezonu 48 bin hektara ulaştı. 2023 yılı rekoltesi hem iç piyasa hem de ihracat için yeterlidir. Kısıtlama nedeniyle firmalar üretime düşük kapasite ile devam ediyor. Bu durum hem istihdam üzerinde olumsuz bir etki yaratıyor, hem de serbest piyasa domates satış fiyatları sözleşme fiyatlarının çok altında seyrediyor. Ürünler ya tarlada kalacak ya da çiftçiler büyük zarar edecek. Bu dönemde Türkiye’nin artan ihracat potansiyeli de değerlendirilememektedir” dedi.

    “İHRACAT LİMİTİ AÇIKLAMASINI ÜZÜNTÜYLE KARŞILADIK”

    Turan, devam eden salça ihracat kısıtlamasını da eleştirerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

    “Salça ihracatı için Ağustos 2022-31 Temmuz 2023 için geçerli olan kısıtlama kararının kaldırılmasını beklerken, Türkiye toplamında maksimum 200 bin ton ihracat limiti açıklanmasını üzüntü ile karşıladık. Bir önceki yıl getirilen kısıtlamaya yıllık kümülatif değer olarak bakılırken, bu kez aylık bazda kota belirlendi ve aylar arasında geçiş yapılmasına da imkân verilmedi. Firmalarımız ilgili ayda tanınan kota miktarı kadar ihracat yapamazsa o miktar haklarından siliniyor. Kota dağıtımında uygulanan yöntemin daha adil olması ve sektörü zarara uğratan bu uygulamanın gözden geçirilmesi için haklı başvurularımızı Bakanlıklarımıza iletmeye devam ediyoruz.”

    “İÇ PAZARDA TALEP YÜZDE 4 DARALDI”

    İç pazarda 2022 Eylül ayından itibaren raf satış fiyatlarının artmayıp aksine düştüğünü, stok fazlalığı nedeniyle iç pazar talebinin bir önceki yıla göre yüzde 4 daraldığını belirten Turan, yeni getirilen aylık bazda kısıtlama uygulamasının ihracatçı firmalara büyük zorluklar getireceğini ve tanınan haklarını da kullanılamaz hale geleceğini söyledi. İhracatçı firmaların, yıllarca büyük emeklerle kazandıkları pazarları ve müşterileri kaybetme riskiyle karşı karşıya bulunduğunu belirten Turan, müşterilerin ürün taleplerinin karşılanamaması dolayısıyla pazar kaybı yaşanmasından endişe ettiklerini belirtti.

     

  • LÜTFÜ TÜRKKAN: HASAN KÜÇÜK’ÜN YUNANİSTAN’A GİRİŞ İZNİ VERİLMEYEREK TÜRKİYE’YE GERİ ÇEVRİLMESİ İLE İLGİLİ DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI HERHANGİ BİR GİRİŞİMDE BULUNACAK MIDIR?

    LÜTFÜ TÜRKKAN: HASAN KÜÇÜK’ÜN YUNANİSTAN’A GİRİŞ İZNİ VERİLMEYEREK TÜRKİYE’YE GERİ ÇEVRİLMESİ İLE İLGİLİ DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI HERHANGİ BİR GİRİŞİMDE BULUNACAK MIDIR?

    İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Hasan Küçük ve ailesinin Yunanistan’a girişine izin verilmemesine ilişkin Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a, “Dışişleri Bakanlığı herhangi bir girişimde bulunacak mıdır? Bu haksız ve hukuksuz durum ile ilgili olarak Yunanistan Hükümeti ile görüşülerek gerekli tepkinin bir an önce verilmesi düşünülmekte midir” diye sordu.

    İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Hasan Küçük ve ailesinin İpsala Sınır Kapısı’ndan Yunanistan’a girişine izin verilmemesini TBMM gündemine taşıdı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde Türkkan, “ Türkiye’nin Sümela Manastırı’nda ayin yapılmasına izin verdiği gün, Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Hasan Küçük, hiçbir gerekçe gösterilmeden ve açıklama yapılmadan İpsala Sınır Kapısı’ndan ailesi ile birlikte Yunanistan’a giriş izni verilmeyerek Türkiye’ye geri çevrilmiştir” ifadelerine yer verdi.

    Türkkan, önergesinde Bakan Fidan’a şu soruları sordu:

    -“Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Hasan Küçük’ün, hiçbir gerekçe gösterilmeden ve açıklama yapılmadan İpsala Sınır Kapısı’ndan ailesi ile birlikte Yunanistan’a giriş izni verilmeyerek Türkiye’ye geri çevrilmesi ile ilgili olarak Dışişleri Bakanlığı herhangi bir girişimde bulunacak mıdır?

    -Bu haksız ve hukuksuz durum ile ilgili olarak Yunanistan Hükümeti ile görüşülerek gerekli tepkinin bir an önce verilmesi düşünülmekte midir?

    -Söz konusu yasak, Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Hasan Küçük’ün Batı Trakya Türkleri’nin haklarını savunmak adına yaptığı konuşmaları nedeni ile mi konulmuştur, bu yanlış ve kabul edilemez kararın acilen geri çekilmesi için ne yapılması düşünülmektedir?

    -Söz konusu olayın, Türkiye’nin Sümela Manastırı’nda ayin yapılmasına izin verdiği zamana denk gelmesi hakkında Bakanlık olarak görüşünüz nedir, bu durum dış politikadaki mütekabiliyet anlayışının bir sonucu mudur?

    -Elde edilen ve gasp edilen haklarının iadesi mücadelesinde Batı Trakya Türkleri’ne sahip çıkılacak mıdır?”

     

  • İMAMOĞLU: “BEN HALA, SAYIN GENEL BAŞKANIN DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM SÜRECİNİN LİDERLİĞİNİ YAPARAK PARTİMİZİN TÜM KADROLARIYLA YENİLENMESİYLE GELECEĞE COŞKULU BİR ŞEKİLDE ULAŞMASINI SAĞLAYICI BİR SÜRECİ HAZIRLAMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜN

    İMAMOĞLU: “BEN HALA, SAYIN GENEL BAŞKANIN DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM SÜRECİNİN LİDERLİĞİNİ YAPARAK PARTİMİZİN TÜM KADROLARIYLA YENİLENMESİYLE GELECEĞE COŞKULU BİR ŞEKİLDE ULAŞMASINI SAĞLAYICI BİR SÜRECİ HAZIRLAMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜN

    Haben: OKTAY YILDIRIM Kamera: SADIK KARAKULOĞLU

    İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 28 Mayıs’tan sonra yaptığı değişim-dönüşüm açıklamasında neredeyse bugün de tam orada olduğunu belirterek, “Bu işin tam da göbeğindeyim. En üst düzeyde bu sürece dönük mücadeleyi vereceğimi konuşmamda da söyledim. CHP’nin kurultay tarihi belli değildir, süreç olgunlaşacaktır. Bu kritik evrede yaptığım açıklamanın ne kadar sorumluluk bilinciyle dolu olduğunun da altını çizmek isterim. Bu değişim ve dönüşüm sürecindeki temennilerimi kendi talebimle 4 kez sayın genel başkanımıza ilettim. Tekrar bu iletimi burada ifade edeyim. Ben hala sayın genel başkanın değişim ve dönüşüm sürecinin liderliğini yaparak partimizin tüm kadrolarıyla yenilenmesiyle bir siyasi parti mimarisiyle geleceğe coşkulu bir şekilde ulaşmasını sağlayıcı bir süreci hazırlaması gerektiğini düşünüyorum. CHP’nin tarihini bilen, geçmişi tertemiz evlatları vardır. Bunlardan ismi geçtiği için sorunuzla söylüyorum biri Özgür Özel’dir. Başkaları da vardır. Bunlar zaman içerisinde konuşulur” dedi.

    İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Haliç Kongre Merkezi’nde yaptığı basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. İmamoğlu ile gazeteciler arasındaki soru cevap şu şekilde oldu:

    “BEN 28 MAYIS’TAN SONRA YAPTIĞIM AÇIKLAMADA NEREDEYSEM TAM DA ORADAYDIM”

    – İBB Başkanlığı’na aday olduğunuzu açıklamış oldunuz. Bu durumda 29 Mayıs’ta ilan ettiğiniz değişim çağrısının muhatabı kim olacak? Yani CHP ekim ayının sonunda kurultaya gidiyor. Bu durumda kurultayda bir adayı destekleyecek misiniz? Bu isim acaba Özgür Özel ‘mi olacak? Yahut bir başka isim mi? 

    İmamoğlu: Öncelikle şunu söyleyeyim. Ben 28 Mayıs’tan sonra yaptığım açıklamada neredeysem tam da oradaydım. Bu işin tam da göbeğindeyim. En üst düzeyde bu sürece dönük mücadeleyi vereceğimi konuşmamda da söyledim. Tabii bugünden varsayımlar üzerinden konuşmayı doğru bulmuyorum. CHP’nin kurultay tarihi belli değildir süreç olgunlaşacaktır. Şu anda kongreler sürüyor. Ben bugün bu açıklamaları yaparken özellikle başta İstanbul’da kongrelerin nasıl bir dönüşüm seyri içerisinde olduğunu gözlemliyorum. Bu bağlamda bu kritik evrede yaptığım açıklamanın ne kadar sorumluluk bilinciyle dolu olduğunun da altını çizmek isterim. İfade edeyim ki bu değişim ve dönüşüm sürecinde elbette ki temennilerim vardı. Bu temennilerimi birebir kendi isteğimle, kendi talebimle 4 kez sayın genel başkanımıza ilettim. Tekrar bu iletimi burada ifade edeyim. O da şudur ki ben hala sayın genel başkanın değişim ve dönüşüm sürecinin liderliğini yaparak partimizin tüm kadrolarıyla yenilenmesiyle bir siyasi parti mimarisiyle geleceğe coşkulu bir şekilde ulaşmasını sağlayıcı bir süreci hazırlaması gerektiğini düşünüyorum. Bu talebimi buradan tekrar edeceğim. CHP’nin tarihini bilen, geçmişi tertemiz evlatları vardır. Bunlardan ismi geçtiği için sorunuzla söylüyorum biri Özgür Özel’dir. Başkaları da vardır. Bunlar zaman içerisinde konuşulur.

    “2024 YEREL SEÇİMLERİNDE 2019’DAN DAHA GÜÇLÜ İTTİFAKIN KURULABİLECEĞİNE YÜREKTEN İNANIYORUM”

    – Şimdi yeniden ittifak sağlanacağına inanıyor musunuz? Bu nasıl olacak? 

    İmamoğlu: Gerçek ittifaklar toplum tabanında kurulur. Ben siyaseti toplumda yüz yüze yapıyorum. Her gün vatandaşlarımızla bir aradayım. Bu büyük toplumsal ittifakı hangi partiye oy vermiş olursa olsun yaşıyorum, görüyorum, derinden hissediyorum. Bunu destekleyici çok fazla bilgiye ve araştırmaya sahibim. Az önce ifade ettiğim gibi en şuurlu şekliyle, bilinci yüksek bir iş birliğiyle biz bu ittifakı 2019’dan daha güçlü bir şekilde kurabilmemiz mümkün. Elbette ki bunun en önemli unsurlarından birisi de siyasi partilerin bu ittifak sürecine vereceği katkılardır, desteklerdir. Tam da burada doğru bir süreç tariflediğimizde, burada en ana misyonu kendi partime yüklemekle birlikte, doğru bir süreç tarifi olduğunda 2024 yerel seçimlerinde 2019’dan daha güçlü bir siyasi partiler ittifakının da kurulabileceğine yürekten inanıyorum. Bugün bu inançla, bütün bu cümleleri kurmuş durumdayım.

    “ÇOK BÜYÜK BİR KAZANIMLA İSTANBUL’DA MİLLETİN İKTİDARININ KURULACAĞINI ŞİMDİDEN GÖREBİLİYORUM”

    – 2019’da deyim yerindeyse bir ‘voltran’ oluşmuştu. İşte Canan Kaftancıoğlu İl Başkanı sizin azminiz, seçmenin heyecanı. Şimdi o ‘voltran’ın dağıldığını görüyoruz. Yeniden böyle bir şey oluşabilir mi? Adaysanız diğer ilçelerdeki adaylarla ilgili düşünceniz nedir? Onu da merak ediyorum

    İmamoğlu: Ben parti süreçlerini, parti disiplini iyi bilen bir insanım. Bazı parti içerisinde görevi olan kişilerin kamuoyunda yaptığı bir kısım açıklamalar ne kadar kritik bir disiplin sorunu ise benim de adayım demem aynı sorunu içerir. Ben adayım demedim yola çıkıyorum dedim. Bu bakımdan bu yolcuğun güçlü olduğunu görüyorum. O gün çok daha zor koşullarda toplumsal bir ittifakı oluşturduk. Tam 7,5 ay kampanya yürüttük. Elimizden seçim alındı. Bunun için de o süreci de başarıyla yürüttük. Evet şu anda da bir seçimi kaybeden taraf olarak bir travmamız var bunu biliyorum. Ama buradan bir sıçrama gücümüz de var. O sıçramayı toplumla başarabiliriz. Bu bağlamda gerçekten en büyük güvence olarak toplumun ve başta gençlerin, başta kadınların ifade edeyim ki hatta çocukların o sıçrama bilincini yaşayan birisi olarak o bahsettiğiniz ‘voltran’ diye tariflediğiniz pozisyonun çok daha ötesinde bir pozisyonla karşı karşıyayım. Bunun içindeki bütün umut ışığıyla ifade ediyorum. Diğer konular aday vesaire parti içi meseleler, işte tam da söylediğim gibi yeni bir siyaset mimarisi, yeni bir bilinç, yeni bir fikriyat, yeni bir anlayışla çok daha rasyonel çok daha kazanmaya odaklı bir o kadar da yönetmeye odaklı bir anlayışla çok büyük bir kazanımla İstanbul’da milletin iktidarının kurulacağını şimdiden görebiliyorum.

    “GENEL BAŞKANIMIZLA BÖYLE BİR MESAJLAŞMAMIZ OLMADI”

    – Dün meslektaşımız Barış Yarkadaş, Kılıçdaroğlu’nin size “Aday değilsen İstanbul’a bir aday hazırlayacağım. İstanbul’u bu tartışmalara harcatmam” dediğini yazdı. Bugünkü açıklamanızı yapmadan evvel Genel Başkan’la bir istişarede bulundunuz mu? 

    İmamoğlu: Genel başkanımızdan böyle bir tekil kiple hele hele hiçbir zaman bir mesajlaşmamız olmadı. Çok saygı ve sevgi çerçevesinde mesajlaşmalarımız oldu. Bu bağlamda böyle bir mesajlaşmamız yoktur. Aylardır ya da 120 gündür Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’a adaylığı konusundaki tartışmalar, açıklamalar vesilesiyle yapılan yalan yanlış yorumların doğru olmadığını ifade edeyim. Şunu yapanları saygıyla karşılıyorum Ekrem İmamoğlu şöyle bir yol yürümelidir, böyle bir yol yürümelidir. Siyasi tahmin ve içerik üretenleri saygıyla karşılıyorum ama sanki bir konuşma olmuş gibi bunu yayan insanların bu bakış açısını gerçekten hayretle izliyorum. Lütfen beni benden dinleyin. Buna benzer bir soru burada, dördüncü yılın raporunu sunduğumda da bana sorulmuştu, orada da söyledim. Ben Sayın Genel Başkanıma bir değişim ve dönüşüm sürecinin zaruri olduğunu, şart olduğunu ifade ederken, kendimle ilgili hiçbir şart koşmadan süreci ifade ettim ve anlattım. Ben bu süreci koordine edebilirim, en önde koşabilirim dediğimi, sohbetin içinde genel başkanlık vesaire gibi bir şartım zaten olmaz, olamaz, yani böyle bir şey olmaz. Partinin kurulları, heyetleri, kongreleri vardır. Bunu ifade ettiğimi defalarca söyledim. Tabii sonradan tartışma, Ekrem İmamoğlu İstanbul’da kalmalı, İstanbul’a ne olacak vesaire gibi birtakım zeminleri oturtulmuş olsa da beni benden dinleyiniz ki benim makam üzerinden ne bir tayinim ne bir tarifim asla olmamıştır. İfade ettim konuşmamda, benim misyonum siyasi anlamda geleceği, ülkenin geleceği misyonudur. Koltuk üzerinde asla bir tartışmanın parçası olmadım olmam. 2019’da olmadığını partim de bilir ve bunu en yakından bilenlerden birisi de benim kıymetli genel başkanımdır.

    “DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM MESELESİ, BİR KİŞİNİN DİLİNDEN VE ZİHNİNDEN ÇIKACAK BİR MESELE DEĞİL”

    – Olur da Kemal Kılıçdaroğlu kurultayı kazanırsa planınız ne? Kalır mısınız belediye başkan adaylığınızı geriye çeker misiniz? Kendisiyle en son ne zaman görüştünüz? 

    İmamoğlu: Varsayımlarla bir kere konuşmanın çok doğru olmadığını ifade edeyim. Bugün Sayın Genel Başkanımızın kurultayda aday olup olmadığını dahi bilmiyoruz. Kurultayın ne zaman olacağını dahi bilmiyoruz. Böylesi bir varsayım süreciyle tariflerin yapılmasını kendi adıma doğru bulmam. Genel başkanımızla tabii ki farklı vesilelerle görüşüyoruz, elbette mesajlaşıyoruz. Ama mesajlarımız bazen belediyemizin bir işleyişi üzerine ya da belediyemizle ilgili ya da İstanbul’la ilgili birtakım hususlarla ilgili olmuştur. Siyasi zeminde benimle ilgili bir irtibatı olmamıştır onu ifade edeyim. Telefonla ya da sesli olarak da en son kendilerini yine Tunceli’den memleketinden, doğduğu şehirden arayarak oradaki ziyaretimle ilgili bilgileri paylaşmıştım. Bakınız değişim ve dönüşüm meselesi bir kişinin dilinden ve zihninden çıkacak bir mesele veya bir tariflenecek bir içerik olmaz, olamaz, doğru da değil. Açtığımız web sitesine 200 yüz binin üzerinde mail geldi. Bunu onlarca ekip arkadaşımla yorumluyoruz, tarifliyoruz. Bu konuda partililerimiz, parti yöneticilerimiz, mevcutta görevi olan milletvekilleri, yöneticiler birçok insan katkı sunuyor çalışıyorlar. Bu benim dışında da etrafımda da dönen birtakım hususlar, yani açıkçası partimizin değişimi ve dönüşümü en kapsayıcı şekliyle en doğru biçimiyle tariflenecektir. Bu bir anda yazılıp çizilecek bir mesele de değildir. Gelişime açık olmalıdır, inovatif olmalıdır, sürdürülebilir olmalıdır, kapsayıcı olmalıdır. Bunun da anlamı yeni gelen fikirleri de içine katabilmelidir. Böyle bir yol alırsanız o zaman geleceğin siyasetini, geleceğin CHP yönetim anlayışını tarifleyebilirsiniz. Ben de elbette fikirlerim var, fikirlerimi katıyorum. Yaptığımız istişarelerde, ortamlarda dönem dönemde var olan fikirlerimi bir kısmını kamuoyuyla da paylaşıyorum. Bunu da paylaşmaya devam edeceğim.

    “İTTİFAKLARA BUGÜNÜN İKTİDARI DAHİL DİĞER PARTİLER DE MECBURDUR”

    – CHP’de değişim ve dönüşüm olmazsa ya da toplumun beklediği gibi olmazsa ve ittifak sağlanamazsa İstanbul’da kazanma şansınızı nasıl görüyorsunuz?

    İmamoğlu:  Türkiye‘de yeni bir siyaset dönemi başlamıştır. Açıkçası her ne kadar 2017’de referandum yapılmış ve yeni bir rejim, sistemin hayata geçtiğini biliyorsak da ben bunu birkaç yerde de söyledim burada da söylemekten geri durmayacağım. 2023 seçimleri de aslında bir referandumun daha kaybedildiği bir seçimdir. Dolayısıyla aslında ülkede şu anda var olan bu sistemin gereği, önde partilerin konuşulacağı ne genel seçim ne de yerel seçim süreçlerini yaşayamayacağımızı gösteriyor. Bu bağlamda ittifakın biçimi, şeklini bilemem. Ama mutlak ama şehirlerde ama genel kavramlarda ittifaklara bugünün iktidarı dahil diğer partiler de mecburdur.

    “İTTİFAK SÜREÇLERİNİN ORGANİZE EDİLMESİNDE EN BAŞ SORUMLU MUHALEFET ADINA CHP’DİR, BENİM PARTİMDİR”

    Bu bağlamda ben başka siyasi partilere sorumluluk yüklemeyi hadsizlik kabul ederim. Çünkü benim bir partim var CHP. Ülkede ittifak süreçlerinin koordine edilmesi veya organize edilmesinde de en baş sorumlu muhalefet adına CHP’dir, benim partimdir. Bu bağlamda bizim ne yapacağımıza ne yapmamız gerektiğine bakmalıyız. Elbette umut ederiz ve arzu ederiz ki şu bakış açısıyla diğer siyasi partiler de süreçlere bakarlar ve ülkemizin geleceği ve demokrasisi adına böylesi sağlıklı bir zeminde var olmayı kabul ederler diye düşünüyorum. Ama bunun oluşması için elbette ki CHP olarak benim partimin, bizlerin yapması gereken çok çok çok önemli sorumluluklar vardır. Hem bir kısım doğrularımızı tekrarlamak hem de hatalarımızı düzeltmek ve hatta ittifak mimarisini biraz daha geliştirmeye yönelik adımlardır bunlar. Bu bağlamda şunu ama altını çizerek ifade edeyim. Ben 2019’da başta o dönem ittifak yaptığımız İYİ Parti olmak üzere toplumsal ittifak adına bütünleştirici İstanbul ittifakı kavramını ortaya attıktan sonra, o günden bugüne 4,5 yıllık faaliyetlerimizde ittifak yaptığımız siyasi parti veya siyasi gruplar veya toplumun farklı kesimleri ile gerçekten ittifak şuuruna, ittifak ahlakına, erdemine yakışan ve aynı zamanda toplumu da bir bütün kabul ederek 16 milyon insanına en özenli şekilde hizmet etme bilinciyle hareket eden ittifak şuurunun en örnek noktalarından biri olduğumuzu ve bunu başardığımızı iddiayla ifade etmek isterim. Bu laboratuvar gibi tariflediğim İstanbul Modeli’ni biz yine partimizin bu süreçte uygulayacağı çalışmalarda en öne koyarak anlatıp o değişim dönüşüm sürecinin de önemli bir parçası haline getirip, yeniden 2024 ittifakını güçlü mimarisiyle başaracağımıza inanıyorum. 

    “BİZ ŞU ANDA X PARTİ’NİN İKTİDAR OLDUĞU BİR İLÇEYİ ONDAN DAHA İYİ BİLİYORUZ”

    – Geçen yerel seçimlerde ilçe belediye başkanı adaylarının doğru belirlenmemesi nedeniyle bazı ilçelerin kaybedildiğine yönelik eleştiriler vardı. Bu seçimde ilçelerde aday belirleme konusunda nasıl bir rasyonel yol izlenir ve bu yol izlemede en başta siz mi olacaksınız? 

    İmamoğlu: İstanbul’un parti içi karar alma mekanizmaları süreciyle ilgili tabii ki burada yorum yapmam doğru olmaz ama şunu ifade edeyim. İstanbul’un 39 ilçesinin çok sağlıklı röntgeni, ihtiyacı, toplumsal çeşitliliği, demografik içeriği hangi ihtiyaçlarının nasıl çözümlerle insanlarını mutlu edeceği noktasında bizim yönetimimizin, planlama gruplarımızın elinde tuttuğu veriler ve çalışmaların başka bir kurumda olduğunu, olabileceğini düşünmüyorum. Biz göreve başladığımız ilk andan itibaren, hatta onun öncesindeki hazırlık evresinden bu yana İstanbul’un hem bugününe hem yarınına hatta 2050 yılına hazırlanan bir kadroyuz. O bakımdan biz şu anda X Parti’nin iktidar olduğu bir ilçeyi ondan daha iyi biliyoruz. O ilçedeki belediye başkanından ya da heyetinden daha iyi bildiğimizi iddia ediyoruz. İhtiyaçlarını hem de İstanbul bütüncül bakışıyla biliyoruz. Dolayısıyla bu bakış açısıyla bu sistematik rasyonel, bilimsel, teknik bakış açısıyla biz İstanbul’da öngördüğümüz şekliyle partimizin elbette ki bahsettiğim o değişim dönüşüm süreci ve evrelerinin güçlenmesiyle, çok sağlıklı kararlar alarak, rekor sayıda bir ilçeyi milletin ittifakına, İstanbul ittifakına kazandıracağımızı görebiliyorum. 

    “RİSK ALMADAN BAŞARI OLMAZ. EVET RİSK ALIYORUM, ÇOK CESUR BİR KARARIN VAR OLMASI GEREKTİĞİNİ DE BİLİYORUM”

    – Çok muhtemel 2028’de Cumhurbaşkanlığı’na aday olacaksınız. Bir büyük bir risk üstlenmiyor musunuz? Eğer belediye başkanlığına aday olur ve kaybederseniz geleceğe dair çok ciddi siyasi tehlikeler altına girmeyecek misiniz? Yerel ittifak için HDP ve İYİ parti ile görüşüyor musunuz?

    İmamoğlu: Risk almadan başarı olmaz. 2019’daki siyasal risk, aslında bugünle kıyaslanmayacak ölçüde bir büyük riskti. Ama ben riske ya da geleceğe dönük tasarımlara bakarken kişisel olarak nerede olacağıma değil, düşüncelerimin nereye evrileceğine ve ne şekilde fikirlerimin hayata geçeceğine dair motivasyonla hareket ederim. Bu bağlamda ben başarılı olduğumuzda çok özel bir İstanbul’u, çok güzel bir İstanbul’u var edebileceğimizi, bu karakterle var olan bir İstanbul’un da aynı şekilde çok farklı, çok çağdaş, 21’inci yüzyılın bütün unsurlarıyla temsilini, en güçlü Türkiye’yi var edebileceğimizi görüyorum. Bu bakış açısında ben kişisel olarak nerede olmalıyım sorusu asla yok. Bütün bunlar zaman içerisinde konuşulacak işlerdir. Ama evet risk alıyorum, çok cesur bir kararın var olması gerektiğini de biliyorum. 2024’te rakibimin kim olduğunu da biliyorum. Bu yolculuğa çıkarken de kararlılığın altını çiziyorum tekrar. İttifak süreçlerine dair hassasiyetimi, 4,5 yıllık yönetimimde nasıl özenli davrandığımı az önce ifade ettim. Toplumun her kesimiyle diyalogdayım. Hiçbir kesimi asla ihmal etmemeye gayret ettim. İnanınız burada belki en özenli davrandığım gruplardan birisi de gerçekten bugünün iktidara oy veren kesimler. Onlarla da diyalog içindeyim. Potansiyel olarak baktığınızda en yüksek oya sahip gruplardan birisi olan bugünkü iktidar partisinin oy grubu, benim en fazla oy hedefine koyacağım kitle, dolayısıyla onların da halen ve bundan sonraki süreçte de başta çocuklarının, gençlerinin kalbini kazanmaya dönük politikaların devam edecek. Benim esas inancım şu anda toplumsal ittifak sürecidir. Ardından elbette ki partilerin ittifakı da bütünleşerek gelecektir. Bu zeminde ben bütün siyasi partilerle bu anlamda irtibat kurduğumu ve toplumsal zeminde güçlü bir bağımız olduğunu görebilirim.

    “DÖNÜŞÜMÜ DESTEKLEYEN SONUÇLAR ÇIKIYOR”

    – CHP’de başayan kurultay sürecini yakından takip ediyor musunuz? Gerçekten bir değişim talebi var mı çıkan sonuçlara baktığınız zaman?

    İmamoğlu: Dönüşümü destekleyen sonuçlar çıkıyor, en doğusundan en batısına, en kuzeyinden en güneyine. İstanbul’un mevcut ilçelerinde ve bundan sonraki ilçelerden de aynı sonuçların çıkacağına inanıyoruz. Bakın ben buradan CHP’li yol arkadaşlarıma çok samimi, çok içten seslendim. Şunu ifade ediyorum. Ben ve CHP’lilerin tamamında, seçim kaybetmekle başarılı elde edemeyeceğini düşünüyorum. İkinci parti olmakla mutlu olamayacaklarına inanıyorum ki ben mutlu olamam. O bakımdan bundan sonraki süreçte doğruları yapan ve seçim kazanan ve küçük iktidarlarla da mutlu olmayan bir CHP örgütü olmak, toplumun içine karışmak, üye sayımızı arttırmak istiyorsak, gerçekten farklı bir döneme, farklı bir mimariye en güçlü şekilde ihtiyacımız var. Ben bugüne kadar bunun karşılığını İstanbul’daki yapılan seçimlerden gördüğümü hissediyorum. Bundan sonra da artarak devam edeceğini görüyorum. Bu bağlamda ‘Yakından takip ediyor muyum’ elbette sonuçlarını takip ediyorum. Ama ben ilçe ilçe meseleye başka türlü bir biçimde müdahil olmayı zaten kendi adıma doğru bulmam. Ama olan biteni takip ediyorum. Çünkü o süreçleri çok yaşadım. 4,5 sene ben ilçe başkanlığı yapmış birisiyim. Partinin üyesi, ilçe başkanı, ilçe belediye başkanı ve büyükşehir belediye başkanı kronolojisiyle gelen birisi olarak, bu süreçleri iyi okuyabilen ve oradaki üyenin duygularını iyi anlayabilen, o duyguların nasıl bir gelecek arzuladığını iyi görebilen bir insan olduğumu düşünüyorum.

    “ADAYIM DEMEK, ZATEN SİYASİ OLARAK DOĞRU DEĞİL. ADAY OLMANIN USULLERİ VE SÜREÇLERİ VARDIR”

    – Bu basın toplantılarınızı bir uzlaşma çağrısı olarak algılamak mümkün mü?  İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olduğunuzu ya da olmadığınızı neden açıkça dile getirmediniz. Herhangi bir rezerviniz mi var?

    İmamoğlu: Yola çıktığımı ifade ediyorum ama bu böyle ‘Adayım’ demek kavramı zaten siyasi olarak doğru değil. Aday olmanın usulleri ve süreçleri vardır. Uzlaşma da zaten benim doğal kültürümde olan bir şey ama yanlışla uzlaşmam, doğruyla uzlaşırım. O bakımdan doğruları ortaya koyarak ortaklaşan akılla her türlü uzlaşmayı elbette ki parti içinde de parti dışında da toplum bütünlüğünde de her zaman destekler ve yanında olurum. Zaten ben her zaman istişareye açık, uzlaşmaya açık, ortaklaşmaya açık bir kültüre sahibim. Çünkü bahsettiğimiz mesele İstanbul veya ülke meselesi kişisel bir beka, kişisel bir saplantı meselesi asla olamaz olmamalı. Bu bağlamda toplumu, milleti, partiyse, partilileri düşünerek hareket etme sorumluluğunu içerir. Ben bu sorumluluk duygusuyla hareket edeceğimi tekrar buradan bütün partililerime duyurmak istiyorum.

    “ASLA KAÇAK GÜREŞMEM, MESELENİN HİÇBİRİNDEN KAÇMAM”

    – CHP’deki tartışmaların sizi sınırladığını düşünmüyor musunuz? Geçen yaptığınız toplantıdali Ekrem İmamoğlu ile bugünkü arasında frak olhduğunu düşünüyor musunuz?

    İmamoğlu: Şunu söyleyeyim kısaca. Ben bir bütüne önce parça parça bakıp sonra bütünleştirmek zorunda olan bir insan olmalıyım. Bu pazılın parçalarından birisi de elbette ki benim partim, onu yok sayamam. Ama benim elbette ki büyük hayallerim var ülkem adına. Her bireyin olduğu gibi ülkemin gelecek taahhülü var, dünyadaki konumu var. Hatta dünyayla ilgili düşüncelerim var ama ekonomik, ama sosyolojik, ama iklim, ama başka hususlarda. Bu bağlamda hem geniş bakabilen hem de dar alanda partimle ilgili süreçleri analiz edebilme gücüne, birikime sahibim. Buralardan da geri durmam. Ama büyük fotoğrafı da asla ıskalamam. Yani asla kaçak güreşmem, meselenin hiçbirinden kaçmam. Doğruları söylerim ve doğruları yakalama çabası içerisinde olurum. Bunlardan biri de CHP: Elbette ki İstanbul, elbette ki Türkiye, elbette ki dünya beni hep böyle göreceksiniz. İnşallah çok güzel günlerde bir arada olmak dileğiyle.” 

     

  • YOZGAT’TA NOHUT ÜRETİMİNDE BU YIL VERİM DÜŞTÜ

    YOZGAT’TA NOHUT ÜRETİMİNDE BU YIL VERİM DÜŞTÜ

    SEYFİ ÇELİKKAYA

    Türkiye’nin en fazla nohut üretiminin yapıldığı illerden Yozgat’ta bu yıl aşırı yağışların ardından hava sıcaklıklarının da yüksek olması verimin düşmesine neden oldu. Yozgat Ziraat Odası Başkanı İsmail Açıkgöz, “Dekardan 250 kilo beklerken 150 kilo aldım, 100 kilo beklediğim yerden 70 kilo aldım. 2023 yılı nohut hasadı beklediğimiz düzeyde değil, düşük” dedi.

    Ankara’dan sonra en fazla nohut üretiminin yapıldığı Yozgat’ta, son yıllarda fiyatların yükselmesi nedeniyle çiftçilerin son iki yılda alternatif ürün olarak nohuda yöneldiği, bu yıl mevsimsel değişiklik nedeniyle rekoltedeki gerilemeyle birlikte kalitenin de düştüğü kaydedildi. Yozgat’ta geçen yıl 517 bin 59 dekar alana nohut ekimi yapılarak 67 bin 115 ton ürün alındı. Bu yıl ise 554 bin 783 dekar alana ekim yapıldığı, verim beklentisinin 74 bin 71 ton olmasına karşılık, devam eden hasat ile hayal kırıklığı yaşanmaya başlandığı belirtildi.

    “MAZOT ALIP TAM DETAYLI, ÇİFTÇİLİĞİMİZİ YAPAMIYORUZ”

    Yozgat Merkez Lök köyünden Menderes Karakurt, tarımsal üretimde maliyetlerin çok yüksek olmasından yakınarak, şöyle konuştu:

    “Çiftçilik yapıyoruz. Şu anda da nohut biçiyoruz. Nohutta da tohumu zor alıyoruz. O da neden alamıyoruz? İlacın pahalı olduğundan, ilacı alamıyoruz. Mazot pahalı olduğundan mazot alıp tam detaylı, çiftçiliğimizi yapamıyoruz. Şu gün olmuş mazot 40 lira. Biz bu ekini nasıl gideceğiz? Gübreyi nasıl alacağız? Şimdi kara kara çaydanlığa bakarak düşünüyoruz. Bu ekini de ekersen seneye kesin ekemeyeceğiz, o belli de. Sayın Devlet Bahçeli’ye güvenerek biz oy verdik. O da bizi ne yaptı, ayaklarımızdan kırdı. Hayat şartlarımız bitti, öyle düşüncedeyiz çiftçi olarak. Ofise veriyoruz, kırk günde para verecek, o da verirse. Borçlu hiç durmuyor, banka her gün telefona diyor ki borcun günü geçti, niye ödemiyorsun? Var da ben mi ödemiyorum. Tüccara versek 4 liraya alıyor kilosunu buğdayın. Ofise veriyoruz 7,5 liraya alıyor. Onu da beğenmiyor 6 lira diyor, ofisten çıkartıyor. Vallahi biz çok perişanız. Onun için biz şaşırmış durumdayız. Devlet destekleri de ‘bugün veriyorum’ diyor en az 4 ay sürüyor. Bizden alacaklı insan durduramıyoruz veya ikna edemiyoruz. Çok perişanız yani.”

    “DEKARDAN 250 KİLO BEKLERKEN 150 KİLO ALDIM”

    Yozgat Ziraat Odası Başkanı İsmail Açıkgöz, nohut hasadında şu an yüzde 60’ının yapıldığını aktararak, verimin beklentinin çok altında olduğunu söyledi. Kendisinin de çiftçi olduğunu ve nohut ektiğini hatırlatan Açıkgöz, şu ifadelere yer verdi:

    “Dekardan 250 kilo beklerken 150 kilo aldım, 100 kilo beklediğim yerden 70 kilo aldım. Kendimden de kıyaslayarak nohut bu sene verimi düşük. Bizden de iyi bakan yoktur nohuda. Biz ustasıyız ama 2023 yılı son yağışlar akabinde geceyle gündüzün sıcaklık farkı, gece beş dereceye düştü gündüz 25 dereceye çıktı. Bunlar nohudu strese soktu. Geceyle gündüz dengesiz oldu. Son zamanlarda da 30, 33, 35 derece sıcağı görünce nohut dayanamadı, bir anda kurudu. Çiçek döneminde özellikle bu sıcağı görünce boş kapçık oluştu. 2023 yılı nohut hasadı beklediğimiz düzeyde değil, düşük.”

    Nohudun 25 liradan satıldığını belirten Açıkgöz, kalitesine göre fiyatını da değiştiğini belirterek “Milimli, çok milimli nohut olursa biraz daha itibar görüyor. Nohutta önemli olan ot tohumu olmaması. Bir de milim olması. Mesela 49’lu nohudu bugün 28 liraya da alırlar, direk leblebiye gittiğinden dolayı. Ama bu sene verim milim fazla olmayacağını düşünüyoruz. 14’li 15’li, 20’li, 25’li dokuz 25’li bulunduğu zaman çok iyi nohut buldum sayarız” dedi.

     

  • İlay Aksoy: Gazeteci Barış Pehlivan’ın Tutuklanmasında Davutoğlu’nun Bilgisi Rol Oynayabilir

    İlay Aksoy: Gazeteci Barış Pehlivan’ın Tutuklanmasında Davutoğlu’nun Bilgisi Rol Oynayabilir

    Gazeteci Barış Pehlivan’ın üç yıl önce yaptığı bir haberden dolayı 15 Ağustos’ta cezaevine girecek. TELE1 ekranlarında yayınlanan “ Türkiye’nin Geleceği” programına konuk olan Demokrat Parti’li İlay Aksoy, Barış Pehlivan’a geçmiş olsun dileklerini ileterek, haketmediği bir durumun içerisinde olduğunu ve Pehlivan’ın hukuka aykırı bir muamele gördüğünü söyledi.

    Aksoy, “Bir vatandaş olarak kendisine verdiği mücadeleden dolayı teşekkür etmek istiyorum” diyerek Pehlivan için şunları söyledi:

    “Herkes işini yapmalı. Gazeteci olmak bir etiket değil. Arkasında muazzam bir emek var, araştırma var, fedakarlık var. Aç, susuz ve parasız kalmak da var. Türkiye’nin çok önemli bir değeridir Barış bey”

    “BABACAN VE DAVUTOĞLU ÇOK İYİ BİLİYOR”

    Pehlivan’ın durumunu farklı bir pencereden değerlendirmek istediğini dile getiren Aksoy, “Şu an bir samimiyet sınavından geçiyoruz” ifadelerini kullandı. Aksoy sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Barış bey yarın FETÖ’ye dair açıkladığı dosyalardan dolayı, ‘Pelikan’ ile ilgili açıkladığı bağlantılardan dolayı. Cemaat ilişkilerini açıkladığı için. Biz Mayıs seçimlerinde Gelecek ve DEVA Partileri ile ittifak içerisindeydik.

    Sayın Babacan ve Davutoğlu FETÖ ilişkilerini, cemaat ilişkilerini, ‘Pelikan’ ilişkilerini çok çok iyi biliyorlar. Sayın Davutoğlu’nun çok önemli söylemleri var, ‘Konuşursam nefesleri kesilir, yer yerinden oynar’. O zaman ben de bir vatandaş sadece görevini yaptığı için tutuklandığı günde sayın Davutoğlu’nu konuşmaya davet ediyorum. Yer yerinden oynasın. Yarın bildiklerini açıklasın Sayın Davutoğlu. Çünkü bildiklerini anlatmadığı için yarın bir kişi hapse giriyor”

    İLAY AKSOY: İNGİLİZ İSTİHBARAT BİRİMLERİ KOLLUK KUVVETLERİMİZE EĞİTİM VERECEKMİŞ

    Aksoy ayrıca, göç meselesinin dünyada ülkelerin 1 numaralı problemi haline geldiğini ifade etti. İngiltere’ye 2018 yılından beri yalnızca 100 bin kişinin kaçak girdiğini buna rağmen ada ülkesinde büyük tepkilere neden olduğunu ve kaçakları önlemek için tedbirler almak için harekete geçtiklerini aktaran Aksoy, “Milli şuur o kadar önemli. Kendini korumak, vatanına sahip çıkmak o kadar önemli” dedi.

    Aksoy, Türkiye ve İngiltere arasında yapılan anlaşmaya göre, bir eğitim merkezi kurulacağını söyleyerek, “İngiliz istihbarat birimleri Türkiye’ye gelip bizim kurup finanse ettiğimiz eğitim merkezimizde bizim kolluk kuvvetklerimize eğitim verecekmiş. Bir de eğitim vermekle birlikte orada istihbarat bilgileri de paylaşılacakmış” dedi.

  • CHP’Lİ ÇETİN ÇAPAN: DEĞİŞİM ENTRİKA DEĞİLDİR

    CHP’Lİ ÇETİN ÇAPAN: DEĞİŞİM ENTRİKA DEĞİLDİR

    CHP Çekmeköy 6. Olağan Kongresi Turgut Özal Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Kongrede söz alan CHP’li Çetin Çapan, CHP’nin Türkiye’nin sigortası olduğunun altını çizdi ve “Değişim entrika değildir. Cumhuriyet Halk Partisi’ni ne bugün ne de gelecekte entrikalara teslim etmeyeceğiz. CHP kendi örgütü içinde yenilenecek, kurultay başlamışken bana bu koltuğu verin diyenlerle örgütümüz yarışıyor ve örgütümüz kazanacak” sözleriyle değişim tartışmalarına son noktayı koydu.

    “DEĞİŞİM ENTRİKA DEĞİL YENİLENMEDİR”

    Cumhuriyet Halk Partisi’nin değişim adı altında ‘entrika çevirenlerin partisi’ olmadığının altını çizen Çapan, değişim meselesinin koltuk olmadığını anlattı. CHP’nin kongre sürecinde baştan sona yenilendiğini söyleyen Çapan, Çekmeköy Eski İlçe Başkanı Hüseyin Kızıldaş’ın bu kongrede aday olmadığını vurguladı. Çapan, “Değişim, entrika değil, yenilenmedir. Birkaç saat öncesine kadar ilçe başkanı olan Hüseyin Kızıldaş şuan aday bile değil. Çekmeköy’ün sandık sonucuna göre yepyeni bir yönetimi olacak. İşte bu örgütün yenilenmesidir” dedi.

    “CHP TÜM YURTTAŞLARIN SİGORTASIDIR”

    Türkiye’de AKP iktidarının yarattığı ‘siyasal İslam’ anlayışı öncesinde pek çok sivil toplum kuruluşu, sendika ve siyasi parti olduğuna değinen Çapan, son 22 yıldır azalan kuruluşların toplumun haklarını koruyamaz hale geldiğini hatırlattı, “CHP kurulduğundan beri çok önemlidir. Ancak ‘siyasal İslam’ yönetiminden sonra daha önemli hale geldi. CHP, hem ülkenin hem de ülkede yaşayan yurttaşların sigortasıdır” ifadelerini kullandı.

    “HİÇBİR ÜYEDEN OY İSTEMEDİM”

    Kulislerde konuşulan iddialara ilişkin salona seslenen Çapan hiçbir üyeden hiçbir aday için oy istemediğini söyledi. Çapan, “Kim kazanırsa kazansın CHP’nin Çekmeköy örgütü oluşacak. Bu örgütle bütün üyelerimiz, milletvekillerimiz, aday olan ama seçilemeyen arkadaşlarımız çalışacak. Yok öyle ayrı gayrı, bir olacağız birlik olacağız” dedi.

    HERHANGİ BİR YAPI BENİ TOPLUMA RAĞMEN ADAY YAPAMAZ

    Adaylık tartışmalarına da değinen Çapan, “Ben siyasetimi toplumdan ve toplumun teveccühünden alan bir arkadaşınızım. Herhangi bir ağabeyin, herhangi bir yapının beni topluma rağmen aday yapmasını asla kabul etmem, reddederim. Çekmeköy halkının teveccühü olursa aday olacağım ve AKP iktidarını yıkacağım” şeklinde konuştu.

  • ÖZTRAK: “HÜKÜMET MEMURA İLK 6 AY İÇİN YÜZDE 14, İKİNCİ 6 AY İÇİN YÜZDE 9 TEKLİF ETTİ. BUNLARDA NE İNSAF NE DE İZAN KALMIŞ. ENFLASYON FARKI VERECEKMİŞ. ENFLASYON FARKI VERECEĞİNE, HEDEFLEDİĞİN ENFLASYONA GÖRE MAAŞI VER”

    ÖZTRAK: “HÜKÜMET MEMURA İLK 6 AY İÇİN YÜZDE 14, İKİNCİ 6 AY İÇİN YÜZDE 9 TEKLİF ETTİ. BUNLARDA NE İNSAF NE DE İZAN KALMIŞ. ENFLASYON FARKI VERECEKMİŞ. ENFLASYON FARKI VERECEĞİNE, HEDEFLEDİĞİN ENFLASYONA GÖRE MAAŞI VER”

    CHP Sözcüsü Faik Öztrak, geçtiğimiz mayıs ayında yapılan 13’üncü Cumhurbaşkanı ve Genel Seçimi’nde AKP’nin “mülakatı kaldıracağız” vaadini hatırlatarak, “Seçim döneminde en önemli vaatlerinden biri, bizden kopyaladıkları, liyakatin esas olması, mülakatın kaldırılmasıydı. Seçim bitti, şimdi hepsi verdikleri sözleri unuttu. Mülakatla, ‘Hamil-i kart yakınımdır’ notlarıyla kamuya alımlar son hızıyla devam ediyor. Daha iki gün önce Erdoğan 145 makama atama yapıyor. Bütün koltuklar, partisinden aday ya da aday adayı olup seçilemeyenlerle, çocuklarının yöneticisi olduğu vakıflarının yönetiminden gelenlerle, danışmanlarla, eş, dost akrabayla hınca hınç dolduruluyor. Dertleri millet değil, yandaş. Milleti görmüyor, sesini duymuyorlar” dedi. Öztrak, kamu toplu sözleşme görüşmelerinde kamu işvereninin teklifini ise “Hükümet memura ilk 6 ay için yüzde 14, ikinci 6 ay için yüzde 9 teklif etti. Merkez Bankası Başkanı, 10 gün önce 2024 yılı enflasyonu yüzde 33 olacak dememiş miydi? bunlarda ne insaf ne de izan kalmış. Enflasyon farkı verecekmiş… Enflasyon farkı vereceğine, hedeflediğin enflasyona göre maaşı ver” sözleri ile değerlendirdi.

    CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Toplantısı sonrası gündeme ilişkin açıklamalar yaptı.

    Karadeniz bölgesinin başlıca geçim kaynağı arasında yer alan fındık fiyatının 82,50 TL olarak açıklanmasına Öztrak, “Saray fındık üreticisinin de sesini duymadı. Genel Başkanımız ‘Kilosuna en az 4 dolar verin’ dedi. Onlar 3 doları bile çok gördüler. Giresun’da hayal kırıklığına uğrayan üretici fındık ocaklarını baltayla doğrayarak isyan ediyor. Yeni Tarım Bakanı fındık fiyatından üreticinin nasıl memnun olduğunu ballandıra ballandıra anlatıyor” dedi. 

    Öztrak’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle: 

    “YEREL SEÇİMLER İÇİN YAPILACAK HAZIRLIKLAR İLE PARTİ İÇİNDEKİ KONGRE SÜREÇLERİ DE KURULUMUZUN GÜNDEMİNDEYDİ: Merkez Yönetim Kurulu biraz önce bitti. Bugün MYK toplantımızda, hükümetin artan hayat pahalılığıyla mücadeleyi bir başka bahara ertelemesini, çift haneli enflasyonun önümüzdeki yıllarda da süreceği yönündeki açıklamalarını ve bunun sürdürülebilir olup olmadığını ele aldık. Kamu çalışanları ve emeklilerinin toplu sözleşme görüşmeleri artan kiralar ve fiyat artışlarına yetişemeyen ücretler de yine bir başka önemli gündem maddemizdi. Yaklaşan yerel seçimler için yapılacak hazırlıklar ile parti içindeki kongre süreçleri de kurulumuzun gündemindeydi.

    DÜNYADA YAĞMUR YAĞIYOR, BİZDE SEL OLUYOR; DÜNYADA GÜNEŞ ÇIKIYOR, BİZDE ÇÖL OLUYOR: ‘Fırtına doğa şartlarının bir sonucudur. Akıl ise hava fırtına toplarken onu görmek ve tedbir almak için bize verilmiş bir armağandır.’ Devleti yönetmeye talip olanlar da sorunları önceden görmek ve tedbir almak için akıllarını kullanabildikleri ölçüde milletimizin refahını artırabilirler. Bugün ülkemizde yaklaşan fırtınalara karşı zamanında önlem almayan bırakın önlem almayı rüzgâra karşı tüküren, ‘vatandaşım’ değil, ‘yandaşım’ diyen bir hükümet işbaşında. Bu yüzden de dünyada yağmur yağıyor, bizde sel oluyor; dünyada güneş çıkıyor, bizde çöl oluyor. Fatura her zaman dar ve sabit gelirli yurttaşlarımıza çıkıyor. Bunlar, bu hükümet; vatandaşımıza aşağı mahallede talkını veriyor kendileri, yukarı mahallede yandaşlarıyla birlikte salkımı yutuyor.

    YAPTIKLARI HATANIN BEDELİNİ ÜLKENİN SIRTINA BİNEN MİLYONLARCA SIĞINMACI MİLLETİN SIRTINA BİNEN ON MİLYARLARCA DOLARLIK FATURAYLA ÖDEDİK: Bundan 12 yıl önce hükümet, bölgenin barış yanlısı güvenilir ülkesi olmak yerine, Emevî Camii’nde namaz kılma hevesiyle Suriye’deki iç savaşta taraf oldu. Yaptıkları hatanın bedelini ülkenin sırtına binen milyonlarca sığınmacı milletin sırtına binen on milyarlarca dolarlık faturayla ödedik. Bundan 10 yıl önce, Amerikan Merkez Bankası dolar basmayı yavaşlatacağını açıkladı. Hükümet bunu öngöremedi. Ekonomiyi tahkim etmedi. Türkiye ekonomisi derin bir türbülansa girdi. Dünyada en kırılgan ekonomiler listesinde ilk beşe yerleşti. Millet bunun faturasını işsizlik ve hayat pahalılığı olarak ödüyor.

    DÜNYADA HAM PETROL FİYATI SON BİR YILDA YÜZDE 13 GERİLEDİ: Bundan 2 yıl önce, Rusya Ukrayna’ya saldırdı. Dünyada gıda fiyatları sıçradı ama ardından yüzde 22 düştü. Bizde ise gıda fiyatları yüzde 94 arttı. Hükümet tarımda yıllardır ‘Üretimi bırak, ithalata bak’ stratejisi izledi. Fatura yine bizim vatandaşımıza çıktı, çıkıyor. Bundan 1 yıl önce geçtiğimiz yılın haziran ayında dünyada petrolün varili 100 dolara yükseldi. Şu an ise 86 dolara kadar düştü. Dünyada ham petrol fiyatı son bir yılda yüzde 13 geriledi. Bizde ise mazotun pompa fiyatı seçimden sonraki 3 ayda yüzde 106 arttı. Dünyada fiyatlar azalır, bizde artıyor. Bizde işler dünyadakinin tersine giderken hükümetin başı, ‘Dışarıda da böyle, biz ne yapalım’ diye bahaneler üretmeye. ‘Bize dışarıdan saldıranlar var’ demeye devam ediyor. Millete yalan söylemeyi sürdürüyor.

    ERDOĞAN’IN SÖZLERİ BİR KERE DAHA YALAN ÇIKTI: 2021’in ağustos ayında Erdoğan, ‘Bundan böyle enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil, zira faiz oranlarında düşüşe geçiyoruz’ dedi. Talimatla faiz indiriminin sonunda enflasyon azdı. Sonunda faiz başladığı yere döndü. Elimizde rekorlar kıran enflasyon kaldı. Erdoğan’ın söyledikleri yalan çıktı. Erdoğan 2022 yılının sonunda da ‘Herkes enflasyon hesabını 2023’te yüzde 20’ler seviyesine göre yapsın’ dedi. ABD’den ithal ettiği Merkez Bankası Başkanı geçtiğimiz ay, bu yılın sonunda enflasyonun yüzde 58 olacağını ilan ediverdi. Erdoğan’ın sözleri bir kere daha yalan çıktı.

    GERÇEK İŞSİZ SAYISI BİR AYDA 660 BİN KİŞİ ARTTI. 9 MİLYONUN ÜZERİNE ÇIKTI: ‘Dolar alan yaya kalır’ dediler, almayan yaya kaldı. ‘Dış ticaret açığı kapanacak’ dediler, açık katlandı. ‘Cari açık düşecek’ dediler, rekor kırdı. Erdoğan daha geçtiğimiz hafta, ‘Asla ödün vermediğimiz iki husus vardır. Bunlardan biri istihdamdır, diğeri büyümedir’ dedi. Ertesinde TÜİK işsizlik rakamlarını açıkladı. Gerçek işsiz sayısı bir ayda 660 bin kişi arttı. 9 milyonun üzerine çıktı. Ülkemizdeki işsiz sayısı yeryüzündeki 100 ülkenin nüfusunu aştı. Bu söylediği de yalan oldu. Erdoğan seçimden önce ‘Ekonomi iyi, şahlanıyoruz’ diyordu. Seçimi kazanmak için de daha önce ‘Seçim kaybedeceğimi bilsem de yapmam’ dediği ne varsa yaptı. Yetmedi, milletin dövizlerini har vurdu harman savurdu. Kazanın dibini deldi, ülke dövizsiz kaldı. Ekonominin sağlam olduğu da yalan çıktı.

    DIŞARIDAN BULAMAYINCA FATURAYI MİLLETE KESTİLER: Ekonominin altını üstüne getiren Erdoğan seçimden sonra vitrine birkaç isim koyarak sebep olduğu ağır güven bunalımını aşabileceğini ülkeye para getirebileceğini yaklaşan yerel yönetim seçimlerine kadar idare edebileceğini düşündü. Ama uluslararası piyasalar vitrine aldanmadı. Yaparız dediklerine kanmadı. Çaresizlik içinde bir zamanlar hain ilan ettikleri, katil dedikleri, küfrettikleri Körfez krallarının, prenslerinin, emirlerinin, şeyhlerinin eteklerine sarıldılar, önlerinde el pençe divan durdular. Bir zamanlar darbeci dedikleri Arap liderleriyle sarmaş dolaş oldular. Elde kalan kamu şirketlerini Belçika’nın yüzölçümünden büyük topraklarımızı onlara satmayı önerdiler. Onlar da kanmadılar. Dışarıdan bulamayınca faturayı millete kestiler. KDV’yi, ÖTV’yi, harçları ve diğer vergileri artırdılar. Yetmedi bir aldıkları MTV’yi bir daha almaya kalktılar. Anayasayı hiçe saydılar. Seçime kadar tuttukları dövizi saldılar. Paramızı pul ettiler.

    HAZİNENİN NAKİT AÇIĞI İLK 7 AYDA ÖNCEKİ YILIN AYNI DÖNEMİNE GÖRE YÜZDE 1066 ARTTI: Çorlu’da pazarcılar, İstanbul Bayrampaşa halinden meyve sebzeyi, bedava bile alsalar, yükleme ve taşıma masrafları nedeniyle kilosunu 5 liradan satmak zorunda olduklarını söylüyorlar. Mazot böyle giderse bunun katlanmasından korktuklarını da ifade ediyorlar. Okul servisçilerini ise kendilerinin masrafların velilerin servis ücretlerinin altından nasıl kalkacağı endişesi sarmış. Milletin sırtına bindirilen bunca yüke rağmen hazinenin nakit açığı ilk 7 ayda önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1066 arttı. 11, hatta 12 kat. 434 milyar lirayı aştı.

    MERKEZ BANKASI’NIN KASASINDA DÖVİZ YOK: Hazinede yok, elde yok, avuçta yok, Merkez Bankası’nın kasasında döviz yok. Yapılması gereken belli. Enflasyonu düşüreceksiniz. Milleti ferahlatacaksınız. Bunun için de güçlü çapaları olan takvime bağlanmış, hesap vermeyi öngören, güçlü bir program yapacaksınız. Ama sarayın böyle bir iradesi de yok. Görünen o ki vitrine konan isimlerin böyle bir hazırlığı da yok. Mayısta seçimler yapıldı. Haziran geçti, temmuz geçti. Ağustos’un ortasına geldik. Hala ortada zamlardan başka bir şey yok. Biz MYK’mızda bu konularda alınacak önlemleri tartışırken hükümet tarafında bir program yok, bir eylem planı yok.

    HİÇBİR ŞEY YAPMAYACAKSANIZ, NEDEN O KOLTUKLARI İŞGAL EDİYORSUNUZ: Bari zahmet etselerdi de Millet İttifakı’nın hazırladığı Ortak Politikalar Mutabakat Metnine ve diğer belgelere bir baksalardı. Hazırlıksız olunca, enflasyonla mücadelede yelkenler indi. Tek haneli enflasyon sözleri de rafa kalktı. ‘Türkiye’nin Dinamik optimizasyon problemini çözmeye, sarayda oturan en büyük kısıttan başlayamayacağını’ anlayan Merkez Bankası Başkanı ilk havlu atan oldu. Enflasyon hedefini yüzde 58’e çekerek zam zulüm siyasetine yol verdi. 2025 dahil çift haneli enflasyon vadetti. Vitrinin bir diğer ismi Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de kapalı toplantılarda ‘Ekonomide olumlu gelişmeleri 2025’te değil, ancak 2026’da görebiliriz’ dediği dışarı sızdı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ise dışarıda pazar arayışlarının öneminden dem vuruyor. Yani açıkça, ‘Pahalılıkta millet bir şey alamaz hale gelecek, şirketler ürettikleri ne varsa dışarı satsın’ diyor. Biz de soruyoruz, ‘Madem bu arşa yükselen fiyatları, azan enflasyonu, milletin perişan eden hayat pahalılığını sadece izleyecektiniz, o koltuklarda neden oturuyorsunuz? Hiçbir şey yapmayacaksanız, neden o koltukları işgal ediyorsunuz?’

    BİZDEN KOPYALADIKLARI, LİYAKATİN ESAS OLMASI, MÜLAKATIN KALDIRILMASIYDI. SEÇİM BİTTİ, ŞİMDİ HEPSİ VERDİKLERİ SÖZLERİ UNUTTU: Seçim döneminde en önemli vaatlerinden biri, bizden kopyaladıkları, liyakatin esas olması, mülakatın kaldırılmasıydı. Seçim bitti, şimdi hepsi verdikleri sözleri unuttu. Mülakatla, ‘Hamil-i kart yakınımdır’ notlarıyla kamuya alımlar son hızıyla devam ediyor. Daha iki gün önce Erdoğan 145 makama atama yapıyor. Bütün koltuklar, partisinden aday ya da aday adayı olup seçilemeyenlerle, çocuklarının yöneticisi olduğu vakıflarının yönetiminden gelenlerle, danışmanlarla, eş, dost akrabayla hınca hınç dolduruluyor. Dertleri millet değil, yandaş. Milleti görmüyor, sesini duymuyorlar.

    BAKAN FINDIK FİYATINDAN ÜRETİCİNİN NASIL MEMNUN OLDUĞUNU BALLANDIRA BALLANDIRA ANLATIYOR: Saray fındık üreticisinin de sesini duymadı. Genel Başkanımız ‘Kilosuna en az 4 dolar verin’ dedi. Onlar 3 doları bile çok gördüler. Giresun’da hayal kırıklığına uğrayan üretici fındık ocaklarını baltayla doğrayarak isyan ediyor. Yeni Tarım Bakanı fındık fiyatından üreticinin nasıl memnun olduğunu ballandıra ballandıra anlatıyor. Hükümet, buğday üreticisinin de sesini duymadı. Genel Başkanımızın prim dahil 13 lira önerdiğimiz buğday için vere vere 9 lira 25 kuruş verdiler. Ama Ofis buğday almıyor. Alsa da ödemeyi aylar sonra yapıyor. Bir liralık teşvik primi ise bir başka bahara kaldı deniyor. Üreticiyi tüccarın kucağına itiyorlar.

    ENFLASYON FARKI VERECEĞİNE, HEDEFLEDİĞİN ENFLASYONA GÖRE MAAŞI VER: Hükümet memura ilk 6 ay için yüzde 14, ikinci 6 ay için yüzde 9 teklif etti. Merkez Bankası Başkanı, 10 gün önce 2024 yılı enflasyonu yüzde 33 olacak dememiş miydi? Buradan bir kere daha söylüyorum, bunlarda ne insaf ne de izan kalmış. Enflasyon farkı verecekmiş… Enflasyon farkı vereceğine, hedeflediğin enflasyona göre maaşı ver. Aylığı ver. Depremzedelerin de sesleri duyulmaz oldu. İnsanlar yakınlarının naaşını bulmak için hala bir umut beklerken, bu hükümet depremzedeleri icra yoluyla yurtlardan çıkartıyorlar. Sonra da utanmadan sıkılmadan muhalefete laf söylüyorlar.  Çalışanların sesini duymuyorlar. Bu yılda mevsimlik tarım işçilerinin dramı devam ediyor. Oradan oraya, servislerle, kamyonlarla, bazen traktör kasalarında taşınırken kazalarda yaralanıyor, hayatlarını yitiriyorlar. Hükümetse bunları seyrediyor.

    BU YILIN İLK YARISINDA 4 MİLYON 140 BİNİ AŞTI: Çocuklarımız yeterli beslenemiyor. Bu onların fiziksel ve zihinsel gelişimini etkiliyor. Saray yanaşmalarının evlatları semirirken, bu toprakların evlatları bodur kalıyor. Her 100 çocuktan 15’i kısa bir metni okuyup anlayamıyor. Devletten destek almadan elektrik faturasını ödeyemeyen hane sayısı, 2022 yılında 3 milyon 691 bine ulaşmıştı. Bu yılın ilk yarısında 4 milyon 140 bini aştı. Bunlar Cumhuriyetin ikinci yüzyılının inşasına büyük bir ekonomik soykırımla, milleti yoksulluğa mahkûm ederek başlıyorlar.

    AVRUPA’DA ERDOĞAN’LA GERİ KABUL ANLAŞMASI İMZALAYAN DEVLETLER DE ERDOĞAN’IN SEÇİMİ KAZANMASI İÇİN DUA ETTİLER: Hükümet sıfırı tüketince Avrupa’nın sığınmacı gettosu olma projesine hız verdi. Seçimden birkaç gün sonra Macaristan Başbakanı Orban; ‘Erdoğan’a sadece iyi şanslar dilemedim, ayrıca çok fazla dua da ettim. Eğer kazanmasaydı bu bir trajedi olurdu. Bir, iki, üç milyon mülteci bu yaz bitmeden Macaristan’ın sınırına gelirdi’ demişti. Sadece Macaristan değil, Avrupa’da Erdoğan’la Geri Kabul Anlaşması imzalayan devletler de Erdoğan’ın seçimi kazanması için dua ettiler. Biz seçimde sadece hükümetle, AK Parti kadrolarıyla değil bir de bunlarla mücadele ettik.

    İNGİLİZLER, SIĞINMACILAR KENDİ ÜLKELERİNE GELMESİN DİYE TÜRKİYE’NİN SİSTEMİNE AÇIKÇA MÜDAHALE EDECEKMİŞ: Genel Başkanımız, geçtiğimiz hafta hepimizin İngiliz basınından öğrendiği bir gelişmeyi gündeme taşıdı. Bu bizim basınımızda yer almadı, İngiliz basınında yer aldı. Türkiye ile İngiltere arasında ‘İnsan kaçakçılığı yapan şebekeleri engelleme ve çökertme’ anlaşması yapılıyormuş. Mükemmeliyet Merkezi adı altında ‘Kaçak göçle mücadele hedefli’ bir birim de oluşturuluyormuş ortak. İngiltere’ye yönelik göçmen geçişlerini durdurmak için Göçten Sorumlu İngiliz Bakan’ın ifadesine göre Türkiye’ye, hükümete maddi destek de verilecekmiş. Yani İngilizler, sığınmacılar kendi ülkelerine gelmesin diye Türkiye’nin sistemine açıkça müdahale edecekmiş. İngiliz basını ayrıca, AB ile yapılan Geri Kabul Anlaşmasının benzerinin Türkiye- İngiltere arasında yapılmasının da gündeme geleceğini yazmış. Buradan Genel Başkanımızın sorusunu tekrarlayalım; başka ülkelere, Türkiye’nin iç işleyişine müdahale hakkını nasıl verirsiniz? Gerçekten de ‘Türkiye’yi kim yönetiyor?’

    ALMANYA’YA İLTİCA BAŞVURU SAYISI SON BİR YILDA YÜZDE 203 ARTMIŞ: Başka ülkelerden gelenler ülkemize yığılırken, gençlerimiz artık geleceklerini bu ülkede görmüyorlar, yurt dışına gidebilmek için fırsat kolluyorlar. Yetişmiş insan gücümüz ülkeyi terk ediyor. Yılın ilk 6 ayında yurt dışına gitmek için başvuran hekim sayısı bin 400. Son birkaç yılda başka ülkelere giden akademisyen sayısı 12 bini geçmiş. Yerli ve milli beşerî sermayemizi yitiriyoruz. Sadece Almanya’ya iltica başvuru sayısı son bir yılda yüzde 203 artmış. Suriye ve Afganistan’la birlikte bu ülkeye en çok iltica talebi yapan üç ülkeden biriyiz.

    BAHÇELİ’YE AÇIKÇA SORUYORUZ, HATAY’IN TÜRK TOPRAĞI OLASINDAN SİZ DE RAHATSIZ MISINIZ: ‘Keşke Yunan kazansaydı’ diyen fesli meczuptan tarih, ‘Hatay’ın çoğunluğu Arap’ diyen Hatay’ın Türkiye topraklarına katılmasından rahatsız olan devlet memurundan dini öğrenenler utanıp sıkılmadan yerlilikten, millilikten bahsediyorlar. Biz buradan sayın Bahçeli’ye açıkça soruyoruz, Hatay’ın Türk toprağı olasından siz de rahatsız mısınız? Bu memur hakkında ortağınızla birlikte ne yapmayı düşünüyorsunuz? Buna bir yanıt bekliyoruz.

    ÜLKENİN HER YERİNDE SİLAHLAR PATLIYOR: 85 milyon nüfuslu ülkemizde 4 milyon ruhsatlı, 36 milyon ruhsatsız silah var. Ülkenin her yerinde silahlar patlıyor. Sokaklar vahşi batıya döndü. Limanlar uyuşturucu istasyonu oldu. Hükümet bunlarla uğraşacağına, vatandaşına güvenli bir hayat sağlamak için işini yapacağına, Akbelen’de seyyar tuvaletin önüne kalkanlı jandarma barikatı kurmakla meşgul. Ekranları karartmakla, gazeteci Merdan Yanardağ’ı içeride tutmak için yollar bulmakla gazeteci Barış Pehlivan’ı hapse atmak için hukuku eğip bükmekle meşgul. Sinan Ateş cinayetinin siyasi yönü üzerine giden savcıları görevden almakla, değiştirmekle meşgul. İstanbul’da kaymakamlık, örgütümüzün ‘MuazZam’ sergilerini durdurmaya çalışmakla, Bursa’da valilik Nilüfer Belediyemizin müzik festivalinde kimin ne yiyip içeceğine kimin nerede kalacağına karışınca belediyemiz bu müdahaleleri kabul etmiyor.

    YANDAŞ MEDYA, İL BAŞKANIMIZ ELİF NUR YAMAK’I, BAŞÖRTÜSÜ ÜZERİNDEN LİNÇ ETMEYE KALKIYOR: Bursa İl Gençlik Kolları Başkanımız da ‘Biz gençler olarak birbirimizin yaşam biçimine ve dünya görüşüne saygılıyız. Maalesef makam sahibi bazı büyüklerimizin bu konuda çok büyük problemleri var’ diyor. Vay sen misin bunu diyen. Yandaş medya İl Başkanımız Elif Nur Yamak’ı, başörtüsü üzerinden linç etmeye kalkıyor. Esas bir genç hakkında bunları yazanlar, burunlarına çok pudra şekeri çekmişler. Kendinize gelin, haddinizi bilin.

    ERDOĞAN HÜKÜMETİNİN SÜRMESİNDEN MEDET UMAN DİĞER DEVLETLERE KARŞI DA BİR MÜCADELE VERDİK: Haksız, hukuksuz, adaletsiz bir seçim geçirdik. Bir tek devletin tüm gücünü pervasızca kullanan sahte videolarla sahtekarlık yapan, yalan söyleyen bir kadroya karşı değil, Erdoğan hükümetinin sürmesinden medet uman diğer devletlere karşı da bir mücadele verdik. Genel seçimden önce tüm tuşlara basıldı. Yerel seçimlerden önce de artık elde kalan ne varsa sonuna kadar kullanılacak. Mayıs seçiminden sonra yaşadıklarımız yerel seçimlerde sağlam durmazsak yaşayacaklarımızın sadece fragmanıdır. Biz bir yandan bu hükümetin yanlışlarıyla mücadeleyi sürdürüyoruz. Gençlerimiz döviz garantili ballı projelere karşı sahada kadın kollarımız ‘Pazar Yeri Yangın Yeri’ projesiyle çarşıda pazarda vatandaşın yanında. Örgütlerimiz sahada. İstanbul örgütümüz tüm engelleme çabalarına karşı ‘MuazZam’ sergisiyle mahalle mahalle vatandaşlarla buluşuyor.

    ANAYASA’YA AYKIRI OLARAK İKİNCİ DEFA SALINAN MTV’NİN İPTALİ İÇİN DE ANAYASA MAHKEMESİ’NE BAŞVURDUK: Biz, ‘Bunca sorun ortada dururken millet iradesinin tecelligahı Meclis kapalı kalamaz’ dedik. Hayat pahalılığına karşı çözümleri konuşup hayata geçirmek, Akbelen’deki orman kıyımını durdurmak için Meclis’i iki defa olağanüstü toplantıya çağırdık. Anayasa’ya aykırı olarak ikinci defa salınan MTV’nin iptali için de Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Meclis’in kapalı olduğu bu dönemde boş durmuyoruz. İllerimizde esnafımızla, çiftçimizle, emekçimiz-emeklimizle, vatandaşlarımızla birlikteyiz. Bu çalışmaların yanında, partimizin yenilenme süreci de ilerliyor. İlçe kongrelerimizi hızla tamamlıyoruz. İl kongrelerimizin ardından da kurultayımızı yapacağız. Kurultayımızı yapacak ve yenilenmenin heyecanıyla yeni kadrolarla bugün başarıyla yönettiğimiz kentlerimize yerel seçimde yenilerini ekleyeceğiz.

    İLK SEÇİMİN SONUCUNU VE FATURASINI HEP BİRLİKTE YAŞAYARAK GÖRDÜK: Mayıs Genel Seçimleri ile başlayan seçim süreci yerel yönetim seçimleriyle bitecek. Milletimiz mayıs seçimlerinde ilk vizeyi verdi son icazeti ise bu seçimle verecek. İlk seçimin sonucunu ve faturasını hep birlikte yaşayarak gördük. Yerel seçimden sonra milletimizin daha beterini yaşamaması için var gücümüzle sahada olacağız. Mahalli idare seçimlerinde tarih yazacağız. Bu gidişe dur diyeceğiz.”

  • DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’NDAN ‘LAÇIN YOLU’ AÇIKLAMASI: “ERMENİSTAN’DAN BEKLENTİMİZ ‘AĞDAM-HANKENDİ’ VE DİĞER ALTERNATİF YOLLARIN KULLANILMASINA DESTEK VERMESİDİR”

    DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’NDAN ‘LAÇIN YOLU’ AÇIKLAMASI: “ERMENİSTAN’DAN BEKLENTİMİZ ‘AĞDAM-HANKENDİ’ VE DİĞER ALTERNATİF YOLLARIN KULLANILMASINA DESTEK VERMESİDİR”

    Dışişleri Bakanlığı, Türkiye‘nin Laçın Yolu konusunda Azerbaycan’a yönelik eleştirilerin haklı bir zemini bulunmadığı kanaatinde olduğunu bildirerek, “Ermenistan’dan beklentimiz, provokatif adımlardan kaçınarak, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini tanıması, Karabağ’da bulunan Ermeni nüfusun ihtiyaçlarının karşılanması için, ‘Ağdam-Hankendi’ ve diğer alternatif yolların kullanılmasına, ayrıca Azerbaycan’ın Ermeni nüfusunu yeniden entegre etme çabalarına destek vermesidir” açıklamasını yaptı.

    Dışişleri Bakanlığı, Laçın Koridoru ile ilgili son gelişmelere ilişkin bugün yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, şunlar kaydedildi:

    “Türkiye, Laçın Yolu konusunda uzun zamandır devam eden tartışmaları yakından takip etmekte ve Azerbaycan’ın konuyla ilgili meşru endişelerini anlamaktadır. Ne yazık ki, Azerbaycan’ın uzun zamandır yüksek sesle dile getirdiği bu endişeler dikkate alınmamış ve bunun sonucunda Azerbaycan egemenlik hakları çerçevesinde uygun gördüğü önlemleri almıştır.

    Türkiye, Laçın Yolu konusunda Azerbaycan’a yönelik eleştirilerin haklı bir zemini bulunmadığı kanaatindedir. Halihazırda Laçın Yolu’ndan tıbbi geçişlerin sağlanması, ayrıca kapsamlı malzeme nakline uygun diğer güzergâhların da tahsis edilmiş olması, Azerbaycan tarafının iyi niyetle azami çabayı sergilediğini göstermektedir.

    Ermenistan’dan beklentimiz, provokatif adımlardan kaçınarak, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini tanıması, Karabağ’da bulunan Ermeni nüfusun ihtiyaçlarının karşılanması için, ‘Ağdam-Hankendi’ ve diğer alternatif yolların kullanılmasına, ayrıca Azerbaycan’ın Ermeni nüfusunu yeniden entegre etme çabalarına destek vermesidir. Türkiye, bölgede barış ve istikrarın sağlanması için dost ve kardeş Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü, egemenliği ile insani alandaki çabalarının desteklenmesi ve durumu daha da ağırlaştırıcı eylemlerden kaçınılması gerektiğine inanmaktadır.”