Etiket: türkiye

  • İSTANBUL MODERN’DE 18 AĞUSTOS’TA BAŞLAYACAK FİLİM GECELERİNDE 5 FARKLI ÜLKEDEN KADIN YÖNETMENLERİN FİLMLERİ GÖSTERİLECEK

    İSTANBUL MODERN’DE 18 AĞUSTOS’TA BAŞLAYACAK FİLİM GECELERİNDE 5 FARKLI ÜLKEDEN KADIN YÖNETMENLERİN FİLMLERİ GÖSTERİLECEK

    Çağdaş sanat müzesi İstanbul Modern’de 18-25 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilecek “Boşluğa Dikkat” açık hava filim gecelerinde, 5 farklı ülkeden kadın yönetmenlerin filmleri gösterilecek.

    İstanbul Modern Sinema’nın “Boşluğa Dikkat” adlı yeni uluslararası projesi, sinema sektöründe faaliyet gösteren kadınlara daha fazla alan açmayı hedefliyor. Ustalık sınıfı, söyleşiler, atölye çalışmaları gibi birçok etkinliğin yer alacağı proje, 18- 25 Ağustos tarihlerinde gerçekleştirilecek 5 filmlik açık hava gösterimleriyle başlıyor. İran’dan Şili’ye, kişisel ve toplumsal tarihlerin kesiştiği kadın yönetmenlerin filmlerinden oluşan program konukların katılımıyla gerçekleşecek.   

    “Boşluğa Dikkat” projesinin kadınların sinema sektöründeki fırsat ve temsil eşitliğinden uzak tablosunu yansıtmak amacıyla hazırlandığını belirten İstanbul Modern Film Küratörü Müge Turan, “Boşluğa Dikkat, sinemadaki kadınların ürettiği işlerden, verdikleri mücadelelerden ve aslında bir diyalog ortamından oluşacak. Biz bu projeyi Türk Tuborg’un katkısıyla uluslararası bir etkinlik serisi olarak planladık. Atölye çalışmaları, sektörün farklı bileşenlerinin katılımıyla söyleşiler ve yabancı konukları ağırlayacağımız ustalık sınıfları olacak” dedi.

    Düet ( Türkiye), 1976 (Şili, Arjantin), Sıradaki Kız (Güney Kore), Bir Ailenin Röntgeni (İran) ve Hırçın (İngiltere) filmlerinin izleyiciyle buluşacağı açık hava sinema gösterimleri müzenin dış etkinlik alanında akşamları saat 21.00’da başlayacak.

    YÖNETMENLERİN KATILIMIYLA FİLM GÖSTERİMLERİ

    Açıkhava gösterimleri İdil Akkuş ve Ekin İlkbağ’ın yönettiği iki genç sporcunun hikâyesini anlatan Düet ile başlayacak. Yönetmelerin katılımıyla gerçekleşecek Boşluğa Dikkat film programının konukları arasında Akkuş ve İlkbağ’ın yanı sıra Amsterdam Uluslararası Belgesel Film Festivali’nde ödül kazanan Bir Ailenin Röntgeni’nin yönetmeni Firouzeh Khosrovani olacak. Türkiye’deki izleyicilerle ilk kez bir araya gelecek olan Khosrovani, İran’daki kadın dayanışması ile ilgili bilgiler aktaracak.

    BİLLUR TURAN İLE ATÖLYE 

    Boşluğa Dikkat’in sonbahardaki konuğu ise bu yılın hakkında en çok konuşulan ödüllü filmlerinden Charlotte Wells’in yönettiği Güneş Sonrası (2022) başta olmak üzere, bağımsız Türkiye sinemasından da Birlikte Öleceğiz (2021), Cemil Şov (2021), Anadolu Leoparı (2021), Tuzdan Kaide (2018) gibi öne çıkan filmlerde çalışmış yapım tasarımcısı Billur Turan olacak. Turan’ın deneyimlerini paylaşacağı bir atölye gerçekleşecek.

    Program ve biletlerle ilgili bilgilere www.istanbulmodern.org sitesinden ulaşılabilecek.

    BOŞLUĞA DİKKAT AÇIK HAVA FİLM PROGRAMI

    DÜET,  2023

    18 Ağustos 2023, Cuma Saat: 21.00

    Türkiye 

    Yönetmenler: İdil Akkuş, Ekin İlkbağ

    Mısra ve Defne senkronize yüzme sporunda düet partneri olan iki yakın arkadaş. Mayo diktirmenin bile sorun olduğu, gerekli şartları sağlamayan federasyon ve ülkenin gölgesinde kalan ikili, olimpiyat hayallerinin peşinden gittikleri bu yolda yanız bırakılırlar. İki yönetmen, sporcu belgeseli çekmek için yola çıkmış olsalar da dört yıl boyunca bu iki yol arkadaşının hem duygusal dostluğuna hem de kadın olarak su balesi sporundaki zorlu mücadelelerine tanık olurlar.

    BİR AİLENİN RÖNTGENİ, 2020

    19 Ağustos 2023, Cumartesi Saat: 21.00

    İran, Norveç, İsviçre

    Yönetmen: Firouzeh Khosrovani

    Batı’da okumuş seküler bir baba ve dindar bir annenin kızı olan Khosrovani, Amsterdam Uluslararası Belgesel Film Festivali’nde ödül kazanan bu filminde aile hikâyesini anlatır. Aynı çatı altında nasıl bir arada yaşadıklarını, ebeveynleri arasındaki mektuplar, aile arşivinden fotoğraflar ve videolar ile gözler önüne serer. Devrim öncesinden bugüne modern İran tarihindeki temel çatışmalar üzerine düşündüren bu belgesel, batı medyasının insanlık dışı gösterdiği siyasi bir duruma dair son derece içten ve insani bir görüş sunuyor. 

    HIRÇIN, 2023

    22 Ağustos 2023, Salı Saat: 21.00

    İngiltere

    Yönetmen: Charlotte Regan

    Oyuncular: Lola Campbell, Alin Uzun, Cary Crankson

    Charlotte Regan’ın ilk uzun metrajı annesini kaybettikten sonra yalnız kalan 12 yaşındaki hayalperest Georgie’nin bir gün kapısında beliren babasıyla yeniden ilişki kurma hikâyesini anlatıyor. Pastel renkleri ve eğlenceli anlatımıyla tatlı bir şehir masalı olduğu kadar İngiliz sinemasındaki sosyal gerçekçi dramı da koruyor. Başrolü paylaşan Lola Campbell ve yakın zamanda Hüzün Üçgeni’nde izlediğimiz Harris Dickinson’ın enerjisiyle hayata geçen bu alışılmadık baba kız öyküsü bu yıl Sundance’de Jüri Büyük Ödülü’ne layık görüldü.

    SIRADAKİ KIZ, 2022

    23 Ağustos 2023, Çarşamba Saat: 21.00

    Güney Kore 

    Yönetmen: July Jung

    Oyuncular: Kim Si-Eun, Bae Doona, Hee-jin Choi

    Cannes’da Eleştirmenler Haftası kapsamında prömiyerini yapan film gerçek bir olaya dayanıyor. Film, lise öğrencisi Sohee’nin çağrı merkezindeki sömürücü stajının ardından yaşadığı trajedi üzerinden kapitalizmin ölümcül bedelini sorgularken, ikinci yarısında kadın dedektif Oh Yoo-jin’in soruşturmasıyla gerilimli bir polisiyeye dönüşüyor. Bu kasvetli politik dramın odağında Güney Kore’deki gençliğin umutsuzluğu, sistemin bozukluğu ve bunun sorumlusu kim sorusu kadar Sohee’nin insanlığı da var. Ve sıradaki Sohee’yi bu sistemden kurtarmak yine bir kadına düşüyor.

    1976, 2022

    25 Ağustos 2023, Cuma Saat: 21.00

    Şili, Arjantin 

    Yönetmen: Manuela Martelli

    Oyuncular: Aline Küppenheim, Nicolás Sepúlveda, Hugo Medina

    Santiago’da varlıklı bir doktorun eşi olan Carmen ailenin sahil kenarındaki tatil evini yeniden dekore etmekle uğraşırken düzenli gittiği kilisenin rahibi kendisinden yaralı bir gence bakmasını ister. Böylece Carmen burjuva hayatındaki gündelik işlerinin arasında gizlice Pinochet karşıtı direnişin dünyasına girmiş olur. Artık kendisi ve ailesi için de tehlike çok yakındır. Pinochet döneminin haletiruhiyesini anlamaya çalışan yönetmenin bu ilk uzun metrajındaki en büyük güç, başroldeki Aline Küppenheim’ın göz dolduran oyunculuğu.

     

  • MUĞLA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NDE EN DÜŞÜK MAAŞ 17 BİN 439 TL OLDU

    MUĞLA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NDE EN DÜŞÜK MAAŞ 17 BİN 439 TL OLDU

    Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin 3058 personelini ilgilendiren ek protokol Başkan Osman Gürün tarafından imzalandı. Ek protokolle en düşük maaş 17 bin 439 TL’ye, en yüksek maaş ise 24 bin 298 TL’ye yükseldi. Muğla Büyükşehir Belediyesi, 2023 yılı içerisinde personele toplam yüzde 71,12 oranında zam yapmış oldu. 

    Ek protokol Muğla Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Binası’nda Başkan Gürün’ün ev sahipliğinde imzalandı. Protokol törenine; Başkan Gürün’ün yanı sıra DİSK Genel İş Sendikası Toplu Sözleşme Daire Başkanı Çetin Çalışkan, DİSK Genel İş Muğla 2 Nolu Şube Başkanı Yücel Avcı, Büyükşehir Belediyesi bürokratları ve çok sayıda işçi katıldı.

    Muğla Büyükşehir Belediyesi 2023 Ocak ayında MUBEP personeline yüzde 56,61 zam yapmıştı. Mayıs ayına gelindiğinde Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz, hayat pahalılığı, alım gücünün düşmesi nedeni ile Büyükşehir Belediyesi personeline yüzde 15,82 ara zam yapıldı. Temmuz ayında asgari ücrete yapılan yüzde 34 zammı da yeterli bulmayan Büyükşehir Belediyesi, mayıs ayında yapılan ek iyileştirme ile birlikte bu zamma ek yüzde 37 artış yaparak 2023 yılı içerisinde de personele toplam yüzde 71,12 oranında zam yapmış oldu. 

    Muğla Büyükşehir Belediyesi’nde en düşük maaş 17 bin 439 TL oldu. Büyükşehir Belediyesi’nde 137 personel 17 bin 439 TL’lik maaşı alırken, 2415 personel 17 bin 600 ile 20 bin TL arasında, 506 kişi ise 20 bin ile 24 bin 298 TL arasında maaş alacak.

    DİSK Genel İş Sendikası Toplu Sözleşme Daire Başkanı Çetin Çalışkan protokol dolayısıyla sendika olarak çok mutlu olduklarını vurgularken Başkan Gürün’ün her zaman olduğu gibi yine gerekeni yaptığını söyledi.

    Başkan Gürün ise Büyükşehir Belediyesi olarak bir aile olduklarını ve bu ailenin reisi olarak evlatlarının en iyi kazancı sağlamaları için çalıştıklarını ve maaşlara önemli bir zam yaptıklarını aktardı. Gürün, şunları kaydetti:

    “Biz burada bir aile olarak Muğla’ya hizmet etmek için çalışıyoruz. Ben de bu ailenin reisi olarak evlatlarımın en iyi kazancı sağlamaları geçimlerini en iyi şekilde idame ettirebilmeleri adına çabalıyorum. Ülkemizdeki ekonomik koşullara baktığımızda sürdürülebilir bir sistem olmadığını görüyoruz. Vergilendirme, kimden ne kadar vergi alınması konusu, üretim ve istikrar gibi konularda büyük eksiklerimiz var. Ülkemizde enflasyonun düşmesi ve ekonomik istikrarın biran önce sağlanması gerekiyor. Biz en düşük maaşı 17 bin 439 TL’ye yükseltiyoruz. Ancak bu sadece 137 kişinin maaşı asıl daha yüksek bir kısım ise 17 bin 600 ve 20 bin TL arasında maaş alacak. En yüksek maaşımız ise 24 bin 300 TL oldu. Yeni yılda işçilerimiz için yeni bir düzenleme daha yapacağız ve bütçemiz doğrultusunda en iyi maaşı vermek için çabalayacağız.”

  • İBB’NİN TEKNOLOJİ GRUBU ŞİRKETLERİ, 2022 YILINDA BİLİŞİM SEKTÖRÜNÜN İLK 500 ŞİRKETİ ARASINA GİRDİ

    İBB’NİN TEKNOLOJİ GRUBU ŞİRKETLERİ, 2022 YILINDA BİLİŞİM SEKTÖRÜNÜN İLK 500 ŞİRKETİ ARASINA GİRDİ

    İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) teknoloji grubu şirketleri, 2022 yılında Bilişim sektörünün ilk 500 şirketi arasına girdi. Genel sıralamada İSBAK A.Ş. 46’ncı, İSTTELKOM A.Ş. 101’inci, BELBİM ise 112’nci olurken, diğer kategorilerde de zirvede yer aldılar.

    Bu yıl 24’üncüsü düzenlenen ve ‘Bilişim 500” şirket araştırma sonuçları, 9 Ağustos 2023 tarihinde Fişekhane’de düzenlenen törenle kamuoyuna açıklandı. Türkiye bilişim sektörüne ait birçok veriyi içeren araştırmada; 2022 yılının en başarılı 500 bilişim şirketi de belirlendi. 2022 Bilişim 500 genel şirket sıralamada; İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) bilişim şirketlerinden İSBAK A.Ş. 906 milyon lira gelir ile 46’ncı, İSTTELKOM A.Ş. de 356 milyon lira gelir ile 101’inci, BELBİM AŞ de 338 milyon lira gelir ile 112’nci sırada yer aldı. Her 3 şirket de Bilişim 500 araştırması kapsamında diğer kategorilerde de birincilikle başlayan başarılar elde etti.

    “ÖNCELİĞİMİZ VATANDAŞLARA HİZMET”

    Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan İBB İştirakler Teknoloji Grup Başkanı Nihat Narin; kaynakları doğru değerlendirip güçlü adımlar atarak İstanbul’un teknolojik dönüşümüne liderlik ettiklerini söyledi. Başarılı bir dönemi geride bırakmak üzere olduklarının altını çizen Narin, “Önceliğimiz vatandaşlara hizmet olup İstanbullulara her alanda en iyi dijital deneyimi sunmayı hedefliyoruz. İştiraklerimizin her geçen yıl daha üst sıralara yükselmesinden memnuniyet duyuyoruz. Listeye yer alan tüm şirketlerin yönetim kadrosu ve personellerini tebrik ediyorum” dedi.

    İBB Bilgi İşlem Daire Başkanı Dr. Erol Özgüner de aynı törende kamuda bilişim dünyasına katkılarından dolayı ödüle layık görüldü. Teşekkür konuşması yapan Özgüner, kazanan firmalardan bazılarına Bilişim 500 Plus Ödüllerini takdim etti. Bilişim 500 araştırmasında İBB şirketleri diğer kategorilerde şu sıralamaları elde etti:

    BELBİM A.Ş.

    • İş Uygulamaları Kategorisinde 3.
    • Mobil Uygulama Kategorisinde 5.
    • Yazılım Kategorisinde 11.
    • Sistem Entegratörü ve İş Ortağı Kategorisinde 33.
    • Donanım Kategorisinde 129.

    İSBAK A.Ş.

    • Görüntü ve Ses Sistemleri Kategorisinde 1.
    • Güvenlik Kamera Donanımı Kategorisinde 1.
    • İş Uygulamaları Kategorisinde 5.
    • Kurulum Bakım Destek Kategorisinde 5.
    • Hizmet Kategorisinde 10.
    • Sistem Entegratörü ve İş Ortağı Kategorisinde 10.
    • Donanım Kategorisinde 11.
    • Yazılım Kategorisinde 18.

    İSTTELKOM A.Ş.

    • Telekomünikasyon Alt Yapı Donanım Kategorisinde 4.
    • Veri Barındırma Yönetim Hizmeti Kategorisinde 5.
    • Danışmanlık Kategorisinde 12.
    • Hizmet Kategorisinde 24.
    • Sistem Entegratörü ve İş Ortağı Kategorisinde 27.
    • Donanım Kategorisinde 29.
    • Yazılım Kategorisinde 46.
  • MÜZEYYEN ŞEVKİN, ORMAN BAKANI YUMAKLI’YA “SEYRELTME” ADI ALTINDA “AĞAÇ KATLİAMI” YAPILDIĞI İDDİALARINI SORDU

    MÜZEYYEN ŞEVKİN, ORMAN BAKANI YUMAKLI’YA “SEYRELTME” ADI ALTINDA “AĞAÇ KATLİAMI” YAPILDIĞI İDDİALARINI SORDU

    CHP Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin, ormanlık alanlarda ‘seyreltme’ adı altında ‘orman katliamı’ yapıldığına ilişkin iddiaları Meclis gündemine taşıdı. Şevkin, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’ya, “Adana’nın ilçelerindeki orman köylerinde yaşayan vatandaşlar ‘seyreltme’ adı altında ağaç katliamları yaşandığını öne sürmektedir. Bu konuya açıklık getirir misiniz?” dedi.

    CHP Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin, Akbelen’de yaşanan orman katliamı gibi yurdun birçok bölgesinde orman varlığının azaldığı Türkiye’de orman varlığının azaldığına dikkat çekerek, TBMM’ye Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Şevkin önergesinde, 2002 yılı ile 2023 yılları arasındaki orman varlığının karşılaştırılmasını isteyerek, şunları kaydetti:

    “Bilindiği gibi 21 yüzyılın en önemli tehditlerinden biri de küresel iklim değişikliğidir. Hükümet, ülkemizi de tehdit eden bu gerçeklik karşısında hiçbir önlem almadığı gibi özellikle ormanların yok edilmesine de çanak tutmaktadır. Akbelen’de yaşanan orman katliamı gibi yurdun birçok bölgesinde orman varlığının azaldığı görülmektedir. İnsanlarla birlikte tüm canlıları, börtü-böceği hiçe sayan, havayı, suyu kirleten, yaşam alanlarını daraltan ağaç ve orman katliamları gelecek nesiller için de büyük bir tehdit unsurudur. Ormansızlaşma ve orman kaybının hızla arttığı görülürken bu olumsuzluklar sonucunda daha çok doğal afet ortaya çıkmış ve ülkemizde derin yaralar ve ciddi yıkımlara neden olmuştur.”

    CHP’li Şevkin şu sorulara yanıt istedi:

    “2002 yılında Türkiye’nin orman varlığı ile 2023 yılındaki orman varlığımızı karşılaştırır mısınız? 2023 yılı itibarıyla önergenin yanıtlandığı tarihe kadar ülkemizdeki orman varlığı kaç hektardır? Son 10 yılda hangi bölgede kaç hektar orman alanı madencilik, enerji, turizm ve/veya ulaştırma uygulamalarına tahsis edilmiştir? Adana’da ormanlık alanlarıyla bilinen Pozantı, Feke, Aladağ, Saimbeyli, Kozan, Karaisalı ile İmamoğlu, Karataş, Sarıçam, Seyhan, Tufanbeyli, Yumurtalık ve Yüreğir ilçelerindeki orman varlığıyla ilgili bilgi verebilir misiniz? Hangi ilçede toplam ne kadar orman varlığı mevcuttur? Adana’nın ilçelerindeki orman köylerinde yaşayan vatandaşlar ‘seyreltme’ adı altında ağaç katliamları yaşandığını öne sürmektedir. Bu konuya açıklık getirir misiniz? Yapılan çalışmaların amacı nedir?”

     

  • KÜRŞAD ZORLU: “GÜZEL ÜLKEMİZİN TEMİZ KALPLİ İNSANLARINI, MİLLİYETÇİLERİNİ, VATANSEVERLERİNİ, TÜRKİYE SEVDALILARINI ÜLKE VE MİLLET HAYRINA İYİ PARTİ’DE BULUŞMAYA DAVET EDİYORUZ”

    KÜRŞAD ZORLU: “GÜZEL ÜLKEMİZİN TEMİZ KALPLİ İNSANLARINI, MİLLİYETÇİLERİNİ, VATANSEVERLERİNİ, TÜRKİYE SEVDALILARINI ÜLKE VE MİLLET HAYRINA İYİ PARTİ’DE BULUŞMAYA DAVET EDİYORUZ”

    İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yerel seçimler için yaptığı ittifak çağrısına, partisi adına, “Güzel ülkemizin temiz kalpli insanlarını, milliyetçilerini, vatanseverlerini, Türkiye sevdalılarını ülke ve millet hayrına İYİ Parti’de buluşmaya davet ediyoruz. 26 Ağustos ruhuyla rotamız net, pusulamız millet” yanıtını verdi.

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yerel seçimler için ittifak çağrısına İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu yanıt verdi. Açıklama, İYİ Parti’nin resmi Twitter hesabından paylaşıldı. Zorlu tarafından bu akşam yapılan yazılı açıklama şöyle:

    “MHP ÜZERİNDEN BENZER BİR GELİŞME ZUHUR ETMİŞ VE KURUMSAL KİMLİĞİMİZİ HEDEF ALAN TALİHSİZ AÇIKLAMALAR ORTAYA KONULMUŞTUR”

    “Bildiğiniz gibi bir süredir partimizin seçim çalışmaları ve olası yol haritasının kamuoyunda geniş biçimde irdelendiği, farklı iddiaların da öne çıkarıldığı görülmektedir. Dün de bir TV programında Milliyetçi Hareket Partisi üzerinden benzer bir gelişme zuhur etmiş ve bugün gün içerisinde kimi yetkililerince kurumsal kimliğimizi hedef alan talihsiz açıklamalar ortaya konulmuştur. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener 24 Haziran 2023 tarihinde gerçekleşen büyük kongremizde 85 milyon insanımız için siyasette yeni bir zemin, yeni bir yol açma irademizi ortaya koymuş ve en büyük gücümüze, yani milletimize kulak vereceğimizi ifade etmiştir.

    “TÜRKİYE SEVDALILARINI ÜLKE VE MİLLET HAYRINA İYİ PARTİ’DE BULUŞMAYA DAVET EDİYORUZ”

    Söz konusu tartışmaya ilişkin olarak partimizin görüşünü açıkça kamuoyuna iletiyor ve güzel ülkemizin temiz kalpli insanlarını, milliyetçilerini, vatanseverlerini, Türkiye sevdalılarını ülke ve millet hayrına İYİ Parti’de buluşmaya davet ediyoruz. 26 Ağustos ruhuyla rotamız net, pusulamız millet.”

  • CHP’Lİ BAKIRLIOĞLU, ESKİ BAKAN DÖNMEZ’İN ‘AĞAÇLANDIRILIYOR’ DEDİĞİ MADEN SAHASINI İNCELEDİ: “BURADA DİKİLİ BİR AĞAÇ BİLE YOK”

    CHP’Lİ BAKIRLIOĞLU, ESKİ BAKAN DÖNMEZ’İN ‘AĞAÇLANDIRILIYOR’ DEDİĞİ MADEN SAHASINI İNCELEDİ: “BURADA DİKİLİ BİR AĞAÇ BİLE YOK”

    CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve AKP Eskişehir Milletvekili Fatih Dönmez’in TBMM’de; madencilik faaliyetinden sonra maden sahalarında ağaçlandırma yapıldığına ilişkin sözleri üzerine, Soma’da artık kullanılmayan maden sahasına giderek yerinde durum tespiti yaptı. Bakırlıoğlu, “Eski bakan şunu söylüyor; ‘ Türkiye‘deki madencilik faaliyetleri bittiği zaman sahalar rehabilite ediliyor, ağaçlandırılıyor çam ağaçları ile zeytin ağaçları ile.’ Ancak kazın ayağı böyle değil. Bizler şu anda yıllarca madencilik faaliyeti yapılan ve sonra da terk edilmiş sahanın üzerindeyiz. Burası bırakın rehabilite edilmeyi yıllardan beri böyle. Artık burası bir çöplük haline gelmiş. Yönetmeliklere göre normalde buranın madencilik faaliyetleri başladığında rehabilitasyona başlanması gerekiyordu. Çalışma bittiğinde de buranın rehabilite edilmiş olması gerekirdi. Uzun zaman geçmesine rağmen dikili bir ağaç bile yok” dedi.

     

    CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu ve Soma İlçe Başkanı Levent Elbinsoy, Soma’da maden çıkarma faaliyetin bulunan ancak daha sonra kapanan Uyar Madencilik’e ait sahayı ziyaret etti. Bakırlıoğlu, maden sahasında Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve AKP Eskişehir Milletvekili Fatih Dönmez’in iddia ettiği gibi bir rehabilitasyon ve ağaçlandırma yapılmadığını belirterek, “Bizler şu anda yıllarca madencilik faaliyeti yapılmış ve sonra da terk edilmiş sahanın üzerindeyiz. Bu şehrin hemen çeperinde. Burasını bırakın rehabilite edilmeyi yıllardan beri böyle. Artık burası bir çöplük haline gelmiş” diye konuştu.

    “SOMA BELEDİYESİNİN ÇÖPLÜĞÜ HALİNE GELMİŞ”

    Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu şunları söyledi:

    “Yönetmeliklere göre normalde buranın madencilik faaliyetleri başladığında rehabilitasyona başlanması gerekiyordu. Çalışma bittiğinde de buranın rehabilite edilmiş olması gerekirdi. Uzun zaman geçmesine rağmen dikili bir ağaç bile yok. Buradaki üretimden kalan kömürler ve yanarak hava kirliliğine sebep oluyor. Tabiata havaya ve insan sağlığına zarar veriyor. Şu anda bulunduğumuz yerdeki konum devlete ait. Burada da herhangi bir rehabilitasyon çalışması yapılmamış. Burası kamuya ait olmasına rağmen herhangi bir rehabilitasyon çalışması yapılmadığı gözlendi. Şu anda Soma’da terk edilen başka bir maden sahası başka bir mıntıkası içerisindeyiz. Göründüğü gibi bırakın rehabilite ettirmeyi bir çöplük haline gelmiş. Burada halen kömür var şilem var. Şu anda burada çok ciddi karbondioksit gazı var bununla karşı karşıyayız. Buradaki terk edilen kömür için için yanmakta. Hem yakında bulunan ormanlar için tehlike arz etmekte hem de yakında yaşayan Somalı yurttaşlarımız için sağlığı için önemli riskler barındırmakta. Bakan beye göre buraların rehabilite edilmesi olması gerekirdi ancak bunlar yıllardan beri bu şekilde. Bırakın rehabilite edilmeyi burası adeta bir çöplük haline gelmiş. Soma Belediyesi’nin kullandığı bir çöplük haline gelmiş. Buradaki kömürler artık yanıyor, halk sağlığını tehdit eder hale geldi.

    “MADENCİLİK FAALİYETİNDEN SONRA AĞAÇLANDIRILMIYOR”

    Şu anda yıllarca madencilik faaliyeti göstermiş terk edilmiş maden ocağının kapanan yerdeyiz. Arkamızda Soma şehri var. Geçtiğimiz günlerde Biz Cumhuriyet Halk Partisi ve muhalefet olarak, Akbelen ormanlarındaki katliamla ilgili Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırmıştık. Oradaki konuşmalarda önceki dönem Enerji bakanlığı yapan Fatih Dönmez, kürsü konuşmasında bazı fotoğraflar gösterdi. Fatih Beye göre Türkiye’deki yapılan madencilik faaliyetlerinden sonra, maden sahaları rehabilite ediliyor, ağaçlandırılıyor, zeytin ağaçları dikiliyor. Konuşmasında Soma’dan da bahsetti. Bütün milletvekillerine rehabilite edilmiş zeytin ağaçlarından çıkan zeytinyağlarını bizlere gönderdi. Bizler de Cumhuriyet Halk Partisi grubu olarak bize gönderilen yağları kendilerine iade ettik. Eski bakan şunu söylüyor; Türkiye’deki madencilik faaliyetleri bittiği zaman sahalar rehabilite ediliyor, ağaçlandırılıyor çam ağaçları ile zeytin ağaçları ile. Ancak kazın ayağı böyle değil. Bizler şu anda yıllarca madencilik faaliyeti yapıldığı ve sonra da terk edilmiş sahanın üzerindeyiz. Bu şehrin hemen çeperinde. Burasını bırakın rehabilite edilmeyi yıllardan beri böyle. Artık burası bir çöplük haline gelmiş.

    “İŞ BİTTİKTEN SONRA KADERİNE TERK EDİLİYOR”

    Türkiye’de kamu şirketleri ELİ- TKİ bu konuda daha duyarlı olabilir. Ağaçlandırıyor ama özel sektörde durum bunun tam tersi.  Bu konu Sayıştay raporlarını da geçmiş durumda. 2020 yılı Orman Genel Müdürlüğü’nün Sayıştay raporlarında onunla ilgili bulgular var. Bu Sayıştay raporlarında rehabilitasyon çalışmalarının yapılmadığından bahsediyor. Yönetmeliklerimize ve kanunlarımıza göre, bir yerde ruhsat sahası içerisinde bir madencilik faaliyeti başladığı anda bir yandan da rehabilitasyon çalışmalarının başlaması gerekiyor. Faaliyet bittiği ruhsal sahasındaki izin süresi bittiği anda, rehabilitasyon çalışması bitmiş olması lazım. Türkiye’de işler yönetmeliklerde yazdığı gibi kanunlarda yazdığı gibi veya sayın bakanın söylediği gibi yürümüyor. Bunun gibi birçok maden sahası işletme bittikten sonra kaderine terk ediliyor.”

     

     

  • İMAMOĞLU İSKİ’NİN ŞİLE’DEKİ ALTYAPI PROJESİNİN TEMELİNİ ATTI: “BU YATIRIMLARI DEVLETTEN BİR KURUŞ ALMADAN GERÇEKLEŞTİRİYORUZ. BU AYRIMCILIK, HUKUKSUZLUK DEVLETİN İTİBARINA YÖNELİKTİR”

    İMAMOĞLU İSKİ’NİN ŞİLE’DEKİ ALTYAPI PROJESİNİN TEMELİNİ ATTI: “BU YATIRIMLARI DEVLETTEN BİR KURUŞ ALMADAN GERÇEKLEŞTİRİYORUZ. BU AYRIMCILIK, HUKUKSUZLUK DEVLETİN İTİBARINA YÖNELİKTİR”

    Haber: OKTAY YILDIRIM – Kamera: SADIK KARAKULOĞLU

    İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Şile’yi sel ve taşkın stresinden kurtaracak, altyapısını güçlendirecek İSKİ projesinin temelini attı. İBB ve İSKİ’nin yatırımlarını devletten bir kuruş finansman almadan gerçekleştirdiğini anlatan İmamoğlu, “Bu normal karşılanmayacak durumun, bir ayrımcılık, bir hukuksuzluk ve devlet itibarına yönelik bir haksızlık, kötü bir girişim olduğunun altını çizmek istiyorum. Devlet kurumları partizanlık yapmaz, yapamaz. Devleti böyle hiçbir zaman görmedim. Bir anne, baba evladını nasıl ayırt edemezse devlet de hem kurumunu hem vatandaşlarını birbirinden ayırt edemez. Siyaset de böyle bir şey değildir. Vatanseverlik de böyle bir şey değildir” dedi.

    İSKİ’nin Şile’de sel baskınlarını bitirecek, ilçedeki Yeni Dere’nin su taşıma kapasitesi 5 kat artıracak, toplam 43 kilometre yeni atıksu ve yağmur suyu hatlarının yapılacağı proje hayata geçiyor. Şile Atıksu, Yağmur Suyu ve Dere Islah Yatırımlarının temel atma törenine İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu katıldı. Törende İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa birer konuşma yaptı.

    İmamoğlu, konuşmasında şunları söyledi:

    “YILLARIN İHMALİNEDE SON VERMİŞ BULUNDUK: Az önce İSKİ Genel Müdürümüz ifade etti. Geçen sene bugünlerde çok güzel bir işe imza atmıştık ve burada özellikle Şile’nin sıcak yaz günlerinde çekmiş olduğu su sıkıntısına hep birlikte son vermiştik. Burada sadece içme suyunu özellikle yeterli seviyeye çıkartmakla kalmadık içme suyu kalitesini de en üst seviyeye taşıyan, son teknolojiyle yapılmış bir içme suyu arıtma tesisini hizmete sunmuştuk. Dolayısıyla aslında şunu ifade edeyim, yılların ihmaline de son vermiş bulunduk. Tabii burada yine ömrünü tamamlamış olan sulama kanallarının yerine modern bir sulama sistemi kurduğumuzu ifade edeyim. Bizim, bir yandan altyapıyla uğraşırken bir başka yönüyle de üreten çiftçimizin yanında olmakta çok maharetli işler yaptığımızı ifade etmek isterim. O gün geldiğimde özellikle Şileli hemşerilerime şunu söylemiştim. Şile’nin içme suyu problemini çözdüğümüz gibi özellikle atık su konusuyla ilgili ve yağmur suyu sorunlarını da çözme konusunda kararlı olduğumuzu ve bu konuda çalışma yürüttüğümüzü ve sizleri mutlu edeceğimizi ifade etmiştim. Bu anlamda açıktan akan atık suların tamamını sisteme alacağımızı taahhüt etmiştim. Bu sözümü de bugün tutmanın ve Şile’de böylesi kıymetli bir çalışmayı başlatmanın da açıkçası hem bir hemşeriniz hem de belediye başkanınız olarak bunun iç huzurunu yaşadığımı ifade etmek isterim. Bugün temelini atacağımız, başlatacağımız bu kıymetli hizmetle birlikte atık su, yağmur suyu, dere ıslahı yatırımlarıyla birlikte gerçekten Şile yıllardır beklediği modern ve sağlıklı bir altyapıya tümden kavuşmuş olacak.

    BU ÇALIŞMAYLA ŞİLE SAHİLLERİ ARTIK KİRLENMEYECEK: Karışık sistemle çalışınca, atık su ve yağmur suyu birbirine karışınca işte o zaman sadece burada İstanbulluların evlerini, Şilelilerin evlerini su basmıyor, aynı zamanda ne yazık ki bizler Karadeniz’i, o güzelim Karadeniz’i kirletmiş oluyoruz. Yani çift yönlü bir kazanımı elde edeceğiz. Tabii atık su ve yağmur suyu hatlarını yenileyeceğimiz gibi dere ıslahını da yapmak önemli bir çalışma. Böylece o vahşi görüntüleri, su baskınlarını, selleri ve evlere, insanların yaşamına verdiği o derin zararı artık Şile ilçemiz hiç yaşamayacak. Biz yağmuru bir çile, yağmuru insanların hayatını zora sokan bir doğa olayı değil, tam aksine hak ettiği şekliyle bir bereket bir güzellik, bir ferahlama olarak yaşatacağız. Sonuçta Şile sahilleri de artık kirlenmeyecek. Bu bağlamda neredeyse artık kilometrelerce diyeceğimiz bu altyapı yatırımını ve neredeyse 700 milyon liraya koşan bir maliyetle genel müdürümüzün de ifade ettiği gibi Şile’de yaşayan herkesin faydalanacağı bir sistemle burayı halkımızın hizmetine sunacağız.”

    TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİNDE İLK KEZ YAŞANDI”

    İBB’nin dört yıldır yaptığı hiçbir yatırımda kamu bankaları ve İller Bankası’ndan kaynak verilmediğini kaydeden İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bakın şunu söyleyeyim. Biz 4 yıldır, yoğun bir yatırım yapan belediyeyiz. İddia ediyorum göreceksiniz bu çalışma döneminin sonucunda envanterini size sunduğumuzda İstanbul’un gerçekten bu kadar başarılı, bu kadar iş üreten, bu kadar altyapı üreten bir başka dönemini görmemiş olacaksınız. Ama şunu da ifade edeyim. Bu da acı bir şeydir. İBB Türkiye’mizin en önemli ve en büyük kamu bütçesine sahip kamu kurumlarından birisidir. Kamu kurumunun anlamı şudur. Yani Şile Belediyesi de halkındır, İBB de halkındır. Devletimizin Sosyal Güvenlik Kurumu da bir halka ait kurumdur işte Emniyet Genel Müdürlüğü de halka ait bir kurumdur, Karayolları da halka ait bir kurumdur. Yani bu kurumların A’sı, B’si, C’si olmaz X, Y, Z’si olmaz. Bu kurumlar insanlara hizmet ederler. Bakın bu dikkat çekici bir durumdur. Bunu herkesin hafızasına yazması gerekir. Hiçbir dönem görmediğimiz gibi, bu dönemde bu bahsettiğim 4 yılı aşkın dönemde İBB ya da Türkiye’nin en büyük su ve atık su kurumu olan İSKİ kamu kurumlarından, kamu kurumları derken, bakın bu kurumlara hizmet etmekle mesul olan İller Bankası vesaire ya da diğer kamu bankalarından bir tek kuruş, lira, bakın kuruş diyorum, milyon demiyorum, milyar istemiyorum, bir tek kuruş, lira almadan iş yapmıştır. Bu durum sadece ve sadece bizim dönemimizde olmuştur. Bundan önceki dönemlerde AK Parti dönemi olmuştur, Refah Partisi dönemi olmuştur, o dönemki ismiyle SHP dönemi olmuştur, ANAP dönemi olmuştur veya diğerleri. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir dönem ilk kez yaşanmıştır. Hamaset yapmıyorum doğruları söylüyorum. Yazıktır günahtır.

    KAMUNUN KAYNAKLARI ADALETLİ BİR ŞEKİLDE AKSAYDI DAHA ÇOK İŞ BAŞARIRDIK: Ben bunu övünmek için elbette söylüyorum, biz iş yapıyoruz, işimizi durdurmadığımız gibi işimizi katladık. Elbette kamunun bu tür kaynakları adaletli bir şekilde aksaydı, bu hizmetlerimiz daha hızlı olurdu daha çok iş başarırdık. Bu devlet bizim, bu kurumlar bizim, buradan hizmet alacak olan milletimiz bizim. Bu normal karşılanmayacak durumun bir ayrımcılık, bir hukuksuzluk ve devlet itibarına yönelik bir haksızlık, kötü bir girişim olduğunun altını çizmek istiyorum.  Devlet kurumları partizanlık yapmaz, yapamaz. Devlet yöneticilerinin evet siyasi yolculukları, siyasi başarıları olacaktır. Ama siyasi hesaplarına göre kurumlar birbirine davranmaz, davranamaz. Devlet tabii ki seçimlerle yaşayacaktır. Ancak devlet, siyasi kayıp ya da kazançlarına göre asla ve asla tavır değiştiremez. Hele hele intikam asla alamaz. Devleti böyle hiçbir zaman görmedim. Bazen söylerim devlet ana gibidir, baba gibidir. Bir anne baba evladını nasıl ayırt edemezse devlet de hem kurumunu hem vatandaşlarını birbirinden ayırt edemez. Siyaset de böyle bir şey değildir. Vatanseverlik de böyle bir şey değildir. O bakımdan hep söylerim. Bu millete, 16 milyon vatandaşımıza eşit bakmayan hiçbir anlayış ülkesini, milletini şehirlerini, kurumlarını geleceğe taşıyamaz.

    PARTİZANLIK YAPAN HİÇ KİMSE BENİM YOL ARKADAŞIM OLMAYACAK: Yeni atılımlara ve yeni yatırımlara tam güçle var gücümüzle kararlılığımızla devam edeceğiz. Bizim en büyük gücümüz 16 milyon. Çok iyi de bir ekibimiz var. Ahlaklı, liyakatli bütçesine el değmeden sistem yöneten bir ekibiz. Gururla iş yapmaya devam edeceğiz. Partizanlık olmayacak. Partizanlık yapan hiç kimse benim yol arkadaşım da olmayacak. Bir avuç insanı kayırmak olmayacak. Biz işimize odaklı olacağız. İhtiyacı olan her vatandaşın ne sorunu varsa çözeriz. Bizim için mesele bu kadar basittir. O belediye, bu belediyeye de bakmayız. Şile AK Partiliymiş, diğer parti CHP’liymiş, diğeri MHP’liymiş ayırt etmeyiz. Kurumun işine gideriz ve İstanbul’un sorunudur gözüyle bakarız. Hatta o belediyeyi, o belediyenin yöneticilerini, belediyenin başkanını, masamıza ortak ederiz. Beraber ortak akılla oturur konuşur, düşünür ve kararlar alırız. Ha biz davet ederiz. Gelen gelir, gelmeyen gelmez o kendi takdiri. Ama ben her gittiğim yere o ilçenin belediye başkanını. Davet ederim. Gelip gelmemek onun takdiri.

    EN BÜYÜK ÖDÜLÜMÜZ 16 MİLYON İSTANBUL’UN SEVGİSİ VE TAKDİRİ OLACAKTIR: Şile’de güncel sorunların çözümüyle anında İBB ilgilensin diye ilk defa Şile’de İstanbul Büyükşehir Belediyemizin bir koordinasyon birimi oldu, parkları güzelleştiriyoruz, büyütüyoruz. Tarım ve hayvancılığa yoğun bir katkı sunma çabası içinde olduk. Şile Belediyesi ve yerel kooperatiflerinin iş birliğiyle Şile Arıcılık Merkezi’ni hayata geçirdik çok daha fazlasını da yapmaya Şile’de ve İstanbul’un bütün ilçelerinde devam edeceğiz. En büyük ödülümüz kalben söylüyorum 16 milyon İstanbul’un sevgisi ve takdiri olacaktır ve bu anlamda onların o sevgisi ve takdiri bizim için en önemli, en büyük ödül olacaktır. Ben eminim yol arkadaşlarımla birlikte bu en büyük ödülü kazanmaya devam edeceğiz. Şile’de bu yatırımlarımızın, halkımıza hayırlı olmasını diliyorum. Bugüne dek emeği geçen ve bundan sonrasında bu proje için ter akıtacak olan bütün emekçi arkadaşlarıma yüklenici firmaya İSKİ Genel Müdürümüzden Genel Müdür Yardımcılarına daire başkanlarına varıncaya kadar herkese çok teşekkür ediyorum.”

    İSKİ GENEL MÜDÜRÜ ŞAFAK BAŞA: “AFET BOYUTUNDA BİR KURAKLIK YAŞIYORUZ”

    Afet boyutunda kuraklık yaşanıldığını belirten İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa İstanbulluları İSKİ’nin yapmış olduğu su tasarrufu kampanyasına katılmaya davet etti. Başa şunları söyledi:

    “Çok kurak bir dönem geçiyoruz. Yani bütün bu yatırımları yaparken hakikaten sıcaklık rekorlarının kırıldığı, afet boyutunda bir kuraklık yaşıyoruz. Bu noktada günlük su tüketimlerimiz üç buçuk milyon metreküpe ulaştı. Bu vesileyle, tabi Anadolu Yakası’nda çok sıkıntımız yok çok şükür genel olarak Avrupa yakasında biraz baraj doluluk oranlarımız düşük. O noktada bütün hemşerilerimizi İSKİ’nin yapmış olduğu su tasarrufu kampanyasına katkı yapmayı bekliyorum. Sadece diyoruz bütün vatandaşların yüzde on oranında tüketimlerini kıssalar biz inşallah sorunsuz bir şekilde yağmurlu sezona atlamış olacağız.” 

  • Türkiye, Uluslararası Öğrencilerin Tercih Ettiği Alanlarda Eğitimde Öne Çıkıyor

    Türkiye, Uluslararası Öğrencilerin Tercih Ettiği Alanlarda Eğitimde Öne Çıkıyor

    Türkiye’de eğitim gören uluslararası öğrenciler Türkçeye de ilgi gösterirken, çoğunlukla tıp, diş hekimliği, fizik tedavi ve rehabilitasyon, işletme, mütercim tercümanlık, turizm işletmeciliği ve moda tasarımı bölümlerini tercih ediyor.

    Türkiye’de 325 bin uluslararası öğrenci üniversite eğitimi görüyor. Dünyada uluslararası öğrencilerin dolaşım sayısı 6 milyonu aşıyor ve en fazla öğrenciyi 1 milyon ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ağırlıyor. Türkiye’ye en fazla öğrenci ise Türki Cumhuriyetler ile Ortadoğu ve Afrika’dan geliyor. 20 yıl önce on binlerle anılan uluslararası öğrenci sayısının yüzbinlere çıktığını belirten Beykent Üniversitesi BU-TÖMER Müdürü Kemal Mutlu, “Türkçe son yıllarda uluslararası arenada önemli bir dil haline geldi. Bunun sebepleri arasında ekonomik, askeri, siyasi, politik ve eğitim gibi faktörler yer alıyor. Bu durum uluslararası öğrenciler başta olmak üzere Türkiye’de staj yapmak veya çalışmak isteyenlerin Türkçe öğrenmesine sebep oluyor” ifadelerini kullandı.

    Öğrencilerin tercih ettiği bölümler hakkında bilgi veren Mutlu, “Tüm dünyada Türkçe öğrenmek isteyen herkese Türkçemizi en çağdaş metot ve öğretim teknikleriyle öğretmeyi ilke edinmiş bir uygulama ve araştırma merkeziyiz. Gelen öğrenciler Türkçe öğreniyor ve en çoğunlukla tıp, diş hekimliği, fizik tedavi ve rehabilitasyon, işletme, mütercim tercümanlık, turizm işletmeciliği ve moda tasarımı bölümlerini tercih ediyor” şeklinde konuştu.

  • MAHMUT TANAL, ENSAR VAKFI’NDAKİ CİNSEL İSTİSMAR OLAYLARI SIRASINDA KARAMAN İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ OLAN ASIM SULTANOĞLU’NUN ŞANLIURFA’YA ATANMASINA TEPKİ İÇİN MECLİS’TE OTURMA EYLEMİNE BAŞLADI

    MAHMUT TANAL, ENSAR VAKFI’NDAKİ CİNSEL İSTİSMAR OLAYLARI SIRASINDA KARAMAN İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ OLAN ASIM SULTANOĞLU’NUN ŞANLIURFA’YA ATANMASINA TEPKİ İÇİN MECLİS’TE OTURMA EYLEMİNE BAŞLADI

    CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, Karaman’daki Ensar Vakfı yurtlarında 45 çocuğun cinsel istismara uğradığı dönem İl Milli Eğitim Müdürü olarak görev yapan Asım Sultanoğlu’nun Şanlıurfa Milli Eğitim Müdürlüğü’ne atanmasına tepki olarak Meclis Genel Kurulu’nda oturma eylemine başladı.

    CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, Karaman’daki Ensar Vakfı yurtlarında 45 çocuğun cinsel istismara uğradığı dönemde İl Milli Eğitim Müdürü olarak görev yapan Asım Sultanoğlu’nun Şanlıurfa Milli Eğitim Müdürlüğü görevine getirilmesine tepki olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Genel Kurul’da yarın sabaha kadar sürecek olan oturma eylemine başladı. Meclis Genel Kurulu’nda Asım Sultanoğlu’nun Şanlıurfa’dan gitmesi için demokrasi nöbeti tutacağını belirten Tanal, Twitter hesabından şu açıklamaları yaptı:

    “ASIM SULTANOĞLU’NA AKP İKTİDARI, ‘VAZGEÇİLMEZ MÜDÜR’ MUAMELESİ YAPIYOR”

    “Karaman’da 2016 yılında açığa çıkan Ensar Vakfı yurtlarındaki çocuklara cinsel istismar skandalında dönemin İl Milli Eğitim Müdürü olan, 508 yıl hapis cezası alan ‘sözde’ öğretmen Muharrem Büyüktürk’le yurtlarda çekilmiş fotoğrafları bulunan, söz konusu olayda görevi ihmal ve kusurdan hakkında soruşturma başlatılan Asım Sultanoğlu, tepkilere rağmen Şanlıurfa Milli Eğitim Müdürlüğü görevine getirildi.
    Dün Şanlıurfa Milli Eğitim Müdürlüğü’nde görev devir teslim töreni yapıldı. Fevzi Kurt, Şanlıurfa Milli Eğitim Müdürlüğü görevini, Asım Sultanoğlu’na devretti. Maalesef Şanlıurfa halkının, Karaman’daki tecavüz skandalında ağır ihmali bulunmasından dolayı cezalandırmak yerine ödül alır gibi Şanlıurfa İl Milli Eğitim Müdürlüğü görevine getirilen Asım Sultanoğlu’nun atama kararının derhal durdurulması talebi görmezden gelindi. Ensar Vakfı’ndaki skandalla isminin anılmasına karşın, yargıya karşı korunan Asım Sultanoğlu’na AKP iktidarı, ‘Vazgeçilmez müdür’ muamelesi yapıyor.

    “ASIM SULTANOĞLU’NUN ARKASINDAKİ GÜCÜN MİLLİ EĞİTİM BAKANI OLDUĞU DİLE GETİRİLİYOR”

    Karaman’da Ensar Vakfı’ndaki tecavüz skandalının ardından bakanlık emrine alınarak müfettiş sıfatıyla yoluna devam eden Asım Sultanoğlu’nun Kahramanmaraş’a, Bursa’ya ve Antalya’ya Milli Eğitim Müdürü olarak atanması gündeme gelmiş, ancak her üç kentte vatandaşların, sivil toplum kuruluşlarının tepkisi üzerine Sultanoğlu, amacına ulaşamamıştır. Şanlıurfa İl Milli Eğitim Müdürlüğü görevine getirilen Asım Sultanoğlu’nun, yeni Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e yakın bir isim olduğu belirtilmektedir. Bu yüzden Yusuf Tekin’in, Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturur oturmaz, Asım Sultanoğlu’nu Şanlıurfa’ya atadığı kaydediliyor. Asım Sultanoğlu’nun arkasındaki gücün, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin olduğu dile getiriliyor.

    “ÇOCUKLARIMIZIN EMİN ELLERDE OLMASINI İSTİYORUZ”

    İktidara yakınlığıyla bilinen eğitim sendikası Eğitim-Bir-Sen ile İlim Yayma Cemiyeti’nin, kendi adaylarını Şanlıurfa Milli Eğitim Müdürü yapmaya çalıştıkları, ancak Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in tercihini, kendisine yakın olan Asım Sultanoğlu’dan yana kullandığı vurgulanıyor. Şanlıurfa’da, istismar suçlusu vakıf ve dernekleri savunan Asım Sultanoğlu gibi milli eğitim müdürü istemiyoruz! Çocuklarımızın emin ellerde olmasını istiyoruz. Bu yüzden Asım Sultanoğlu’nun Şanlıurfa Milli Eğitim Müdürlüğü’ne getirilmesine tepki olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Genel Kurul’da oturma eylemi düzenleyeceğim. Meclis Genel Kurulu’nda Asım Sultanoğlu’nun Şanlıurfa’dan gitmesi için demokrasi nöbeti tutacağım!”

     

  • DEVA PARTİSİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI EVRİM RIZVANOĞLU: “BİZ AKBELEN’İ BİR VATANSEVERLİK MESELESİ OLARAK GÖRÜYORUZ”

    DEVA PARTİSİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI EVRİM RIZVANOĞLU: “BİZ AKBELEN’İ BİR VATANSEVERLİK MESELESİ OLARAK GÖRÜYORUZ”

    Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Çevre Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Evrim Rızvanoğlu, on binlerce ağacın kesildiği Akbelen’in kendileri için bir vatanseverlik meselesi olduğunu söyledi. Şirketlerin çıkarları uğruna yaşam alanlarının kurban edildiğini, Akbelen’de de eşi benzeri görülmemiş bir sürgün yaşandığını ifade eden Rızvanoğlu, “Failler belli; ilki milli değerimiz olan ormanları tahsis eden ve talana açan iktidar, ikinci ise vergilerimizle teşvik edilen malum şirketler” dedi.

    DEVA Partisi İstanbul Milletvekili ve Çevre Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Evrim Rızvanoğlu, Muğla Akbelen Ormanı’nda ağaçların kesilmesiyle ilgili Anka Haber Ajansı’na değerlendirmelerde bulundu.

    Muhalefet olarak, her hükümet kararına itiraz etmek için ya da ‘Ben haklıyım sen haksızsın’ oyununu oynamak için TBMM’de bulunmadıklarını ifade eden Rızvanoğlu, yanlış kararlara, adaletsiz kararlara ve uygulamalara itiraz edeceklerini vurguladı. Türkiye‘nin kalkınması için karar alındığında olayın insan hakları ve hakkaniyet boyutunun buzdolabına konulmayacağından emin olmak istediklerini belirten Rızvanoğlu, şunları dile getirdi:

    “MİLLETVEKİLLERİ OLARAK BİZİM BERDİĞİMİZ KARARLAR GELECEK NESİLLERŞN HAYATINI ETKİLEYECEK: An itibari ile Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bulunan bizler, milletin temsilcileri, yani milletvekilleri sadece bugünün değil, geleceğin Türkiye’sinin de sorumluluğunu üzerimizde taşıyoruz. Bu sorumluluklardan biri de gelecek nesillere daha yaşanılabilir bir Türkiye bırakmak. Daha yaşanılabilir bir Türkiye’nin en temel unsurlarından biri de tabiat. İşte bu nedenle gelecek nesillere hakkıyla devretmemiz gereken miraslardan biri; bu ülkenin tabiatı. Yani ormanları, zeytinlikleri, akarsuları, gölleri ve bu doğal alanlara bağımlı yaşayan canlılar.  Biz buna nesiller arası adalet diyoruz. Bizden önceki kuşakların geçmişte verdiği kararlar nasıl bugünü yani bizleri etkiliyorsa, bizim verdiğimiz kararlar da gelecek nesillerin hayatını etkileyecek.

    GÜNÜ KURTARMAYA YÖNELİK ÇÖZÜMLERDEN UZAK DURMALIYIZ: Bu nedenle özellikle doğayı ilgilendiren konularda bir proje geliştirmeden ve o projeyi uygulamaya koymadan önce her şeyi tüm boyutlarıyla iyice ölçüp tartmamız gerekiyor. Günü kurtarmaya yönelik çözümlerden uzak durmamız gerekiyor. Kısa vadeli çıkarlar üzerinden karar vermek değil, uzun vadeli toplumsal- milli çıkarlarımızı düşünerek karar almamız gerekiyor. Akbelen’de yaşanan da Türkiye’de eşi benzeri görülmemiş bir sürgün. Bir çevre sürgünü hikayesi. Akbelen’de İkizköylüler 4 senedir mücadele veriyor. Ve tam 2 senedir doğa nöbeti tutuyorlar. Köylülerin amacı belli; toprağını ekmek biçmek, yaşam alanını ve yaşam kaynaklarını korumak. Kısacası baba ocaklarında yaşamlarını sürdürmek. Akbelen meselesi çok boyutlu bir konu. Ama en önemli boyutu yöre halkının hayatlarının kökten değişecek olması. Bu bölgedeki termik santraller için 20’ye yakın köy yerinden edildi. Bu köylerde geleneksel yaşam sonlandırıldı, kültürler kayboldu.

    BİZE BU TRAJEDİYİ YAŞATAN KİM? FAİLLER BELLİ: İkizköylüler de kaderleri aynı olsun istemiyor. Yaşamlarının bir günde değişmesine razı değiller. İkizköylüler zeytinliklerini, ormanlarını, tarım alanlarını, yaşamlarını ve daha da önemlisi geleceklerini korumak için seslerini yükseltiyorlar. Çünkü yaşam alanları; şirketlerin doyumsuzluğuna kurban ediliyor. Sadece bir şirketin çıkarları için köylünün hayatı darmadağın ediliyor. Yani kısacası yöre halkı sürgüne gitmek istemiyor. İkizköy’de insanlar iktidarın onlara dayattığı çevre sürgününe karşı çıkıyorlar. Peki bize bu insani trajediyi yaşatan kim? Bu sürgün hikayesinde mağdur kim? Failler belli: İlki; milli değerimiz olan ormanları tahsis eden ve talana açan iktidar. İkincisi; vergilerimizle teşvik edilen malum şirketler. Mağdur kim? Ana-baba ocaklarından ayrılmak zorunda bırakılan köylüler. Bu insanlar nereye gider, nasıl yaşar, nasıl geçinir umurlarında değil. Karar alırken insani duygularını buz dolabına koyan bir iktidar var karşımızda. İşte asıl tehlike ve üzerinde düşünülmesi gereken konu da bu. Bu iktidarın yoksullara karşı güçlüyle birlikte hareket etmesi, işte asıl konu bu. Bu yapılmasına izin verdiğiniz iş, vatandaşın hayatını felakete mi sürükler, doğayı bir daha onarılmaz şekilde tahrip mi eder, tarım ve hayvancılık üretimini negatif yönde mi etkiler? Böyle dertler, böyle kaygılar bu iktidarın defterinde yok. Onlar için önemli olan elde edilecek rant.

    MİNİMUM 40 BİN AĞAÇ KESİLDİ DENİYOR: İktidar mensuplarının ellerini vicdanlarına koyması gerekiyor. Değer mi 75 yaşındaki Zehra Teyze’nin kalbini kırmaya? Değer mi 80 yaşındaki teyzelerin hasta yataklarından kalkıp ağaçlara sarılarak Ağıtlar yakmalarına? Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi ‘Köylü milletin efendisidir.’ Milletin efendisi köylüye nasıl bunu reva görürsünüz? Değer mi hiç? Peki; kaç ağaç kesildiğini bileniniz var mı? Hayır, bilmiyoruz. Çünkü söyleyen yok. Uzmanlara soruyoruz; ‘Minimum 40 bin ağaç’ diyorlar. On binlerce ağaç sadece 2,5 yıllık kömür ihtiyacı için feda edildi. İktidar tarafından ormanlar konusunda Anayasa ve uluslararası taahhütler açıkça çiğneniyor. Anayasa’nın 169. maddesinde yer alan ‘Devlet, ormanların korunması için gerekli tedbirleri alır’ hükmüne rağmen Akbelen iktidar eliyle adeta göz göre göre çölleştiriliyor.

    EN ÖNEMLİ NOKTA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ: Meselenin en ciddi noktalarından bir tanesi de iklim değişikliği. Akbelen, diğer ormanlar gibi iklim değişikliğinde önemli bir karbon yutak alanı. Yani iklim değişikliğine karşı bir tampon görevi görüyor. İktidar bir yandan ‘Paris İklim Anlaşması’ diyor, hedefler koyuyor. Bir yandan da bunun gereğini yapmıyor. Mesela, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı COP 26’da, Küresel Orman Finansmanı Taahhüdü’nü imzalıyor. Yani, 2030’a kadar ormansızlaşmayı ve arazi bozulmasını durdurma ve tersine çevirme sözü veriyor. Bir yandan da on binlerce ağacın canına, kendi köylüsünün geleceğine kıyıyor. Bir yandan da malum şirketin rehabilitasyon çalışmaları için 130 bin fidan dikeceği söyleniyor. Peki ya kaybolan koca bir ekosistem nasıl geri getirilecek? Bu mümkün mü? Uzmanları görevlendirip Akbelen’deki tahribatı ölçtünüz mü? Ölçmediyseniz, bu rehabilitasyonu neye göre yapacaksınız? Bir de kömür çıkarılacak alanda kesilecek ağaçların kat kat fazlasını farklı yerlere dikeceğiz diyorsunuz. Öyleyse, dikilecek ağaçların, eskilerine kıyasla ne kadar karbon tuttuğunu da açıklamanızı bekliyoruz. Hatta ben size basit bir hesap yapayım; mesela, 0-5 yaşındaki bir ağaç 2,2 kilogram karbondioksit tutarken, 80 yaşındaki bir ağaç 37 kilogram karbondioksit tutuyor. Yani; yeni dikilen bir ağacın tam fonksiyonlarını yerine getirmesi için ortalama 100 yıl lazım.

    RESMEN POTANSİYELİMİZLE KAVGA EDİYORUZ: Akbelen’de özellikle ülkemizin enerji ihtiyacı üzerinden bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Deniyor ki ‘Bu sahada faaliyet sürmez ise 2024 yılında burada elektrik üretimi duracak.’ Verilere bakalım. Şirket ne diyor? Buradaki iki termik santralin Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 2,5’ini karşıladığını, ormanın altında 33,3 milyon ton linyit yatağı olduğunu söylüyor. Bu rakam iki termik santralin sadece 946 günlük yakıt ihtiyacını karşılayabiliyor. Bir de dünyaya bakalım. Dünya artık kömüre değil, yenilenebilir enerjiye yöneliyor. Dünya, ‘Temiz enerji’ diyor. Türkiye ise güneş ve rüzgar enerjisini yeteri kadar kullanamıyor. Türkiye, elektrik üretiminin sadece yüzde 17’sini bu iki kaynağa dayalı santrallerden karşılıyor. Resmen; potansiyelimizle kavga ediyoruz.

    NEDEN YENİLENEBİLİR ENERJİYİ ÖNCELEMİYORUZ?: Neden böyle bir coğrafyaya sahipken, yenilenebilir enerjiyi öncelemiyoruz? Neden bol güneşli Muğla’da güneş santralleri kurmuyoruz? Son olarak konunun halk sağlığı boyutuna değinmek istiyorum. Eğer 2018-2043 yılları arasında, her bir termik santral 50 yaşını dolduruncaya kadar çalışmaya devam ederse; 5 bin 300 insan daha erken ölecek. İnsanlar termik santrallerde ekmek parası için sağlıklarını kaybetme pahasına çalışıyorlar. Öyleyse, insanlara neden daha iyi bir çalışma ortamı sunmuyorsunuz? Neden insan hayatına yakışan işler sunmuyorsunuz. Akbelen ekonomisini neden zeytincilik üzerine inşa etmiyorsunuz? Güçlü devlet demek; insanını yaşatan, vatandaşının sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını koruyan, ormanına, çevresine, doğasına sahip çıkan, köylüsünü üzmeyen, ezdirmeyen devlettir. Güçlü devlet, vatandaşına insan hayatına yakışır işlerde çalışma imkanını tanır. Biz Akbelen’de bunların hiçbirinin korunduğunu görmüyoruz.

    AKBELEN’DE YAŞANANLARI TÜRKİYE’YE YAKIŞTIRMIYORUZ: Aksine yöre halkının istek ve taleplerini görmezden gelip, daha çok rant için ormanlarımızın kesilmesine izin veriyorlar. İktidar tarafından içinde bulunduğumuz yıl ‘Yeni Türkiye Yüz Yılı’ olarak atfedilirken, Akbelen’de yaşananları biz Türkiye’ye yakıştırmıyoruz. Türkiye’nin kalkınmaya ihtiyacı var. Türkiye’nin kalkınmak için enerjiye de ihtiyacı var. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılıktan kurtulmaya da ihtiyacı var. Bu şüphesiz. Bu konuya çözüm getirecek akılcı politikalara kimsenin itirazı olamaz. Biz muhalefet olarak her hükümet kararına itiraz etmek için burada değiliz, biz ben haklıyım sen haksızsın oyununu oynamak için de burada değiliz. Biz yanlış kararlara, adaletsiz kararlara ve uygulamalara itiraz etmek için buradayız. Biz Türkiye’nin kalkınması için karar alındığında olayın insan hakları boyutunu, olayın hakkaniyet boyutunun buzdolabına konulmayacağından emin olmak için buradayız. Biz Akbelen’i bir vatanseverlik meselesi olarak görüyoruz.”