Yusuf Trbiç, Arkan'ı ilk defa Sırp güçlerinin Bosna'nın doğusundaki Bijeljina kentini ele geçirdiği zaman gördü. Tarih 2 Nisan 1992, saat akşamüstü 4 sularıydı. Arkan silah yüklü askeri bir kamyonda oturuyordu. Trbiç, Zeljka Raznatoviç'i daha önce televizyonda gördüğü için tanıdı. Onun korkulacak bir adam olduğunu biliyordu.
Trbiç, Arkan'ın Kaplanları olarak bilinen Sırp Gönüllü Milisleri tarafından tutuklandı. O gece sabaha kadar bazen Arkan'ın da bizzat katılımıyla dövüldü ve işkenceye maruz kaldı. BIRN'e konuşan Trbiç, "Bana vuranlar ne yaptıklarını biliyorlardı. Vücudumun her yeri mosmordu." dedi.
Trbiç, sonunda serbest bırakıldı, çünkü Arkan'ın onu tutuklamasının bir nedeni vardı. Trbiç, yerel bir gazeteciydi ve Arkan ondan Bijeljina Radyosu'ndan Boşnaklara silahlarını bırakma çağrısı yapmasını istiyordu. Diğerleri ise onun kadar şanslı değildi.
Adının gizli kalmasını isteyen Bijeljinalı bir kadın, 1992 yılının Nisan ayında bir gece Arkan'ın adamlarının oturdukları evi bastığını anlatıyor. O zamanlar henüz 19 yaşında olan kadın, gelen adamlar "maskeli oldukları için sadece gözlerini görebilmiş".
Milisler evlerini alt üst edip, para ve altınlarını çalmış. Milislerden biri sırtına vurunca kadın bayılmış. Kendine geldiğinde, yanında görümcesiyle birlikte çıplak ve kanlar içinde yerde yatıyormuş. Söylediğine göre ertesi gün Arkan gelip kendisine tecavüz etmiş:
“Arkan ilk kez o geceden sonra geldi. Beni saçımdan sürükleyerek götürdü. Başka bir eve götürüp bana orada tecavüz etti. Yarı baygın şekilde geri bıraktı ve ertesi gün yine oraya götürdü."
"Daha sonra başka askerler de gelip bana çocuklarımın, kayınvalidemin, herkesin önünde tecavüz etti. Daha fazla acı çekmemek için onlara beni öldürün diye yalvardım. Acımasızca gülüp beni öldürerek ellerine bir şey geçmeyeceğini, benim zaten kendimi öldüreceğimi söylediler."
Her ne kadar mahkemede ifadesinin doğruluğu kanıtlanmadıysa da, kadın, Bosna devleti tarafından tecavüz kurbanı kabul edilip, çektiği acılar için tazminat aldı.
Milisler cezasız kaldı
1992 yılı Nisan ayının ilk iki gününde Bijalejina'da 48 kişinin Sırp milisler tarafından öldürüldüğü Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi kararıyla kesinleşti. Ancak Arkan'ın adamlarından hiçbiri 1990'lı yıllar boyunca işlemekle suçlandıkları cinayet, tecavüz, yağma ve diğer suçlardan hapse girmedi.
Lahey'deki uluslararası mahkeme, Arkan'ın işlediği savaş suçlarıyla ilgili dava açtı, ancak Ocak 2000'de Belgrad Intercontinental Oteli'nde öldürülen Arkan hiç mahkemeye çıkmadı.
O günden sonra Arkan'ın askerlerinden sadece bir tanesi Kaplanlar grubuyla birlikte işlediği savaş suçlarından hüküm giydi. Boban Arsiç isimli bu asker, Hırvatistan'da bir mahkeme tarafından 1992 yılında küçük bir köyde evli bir çiftin öldürülmesiyle ilgili gıyaben mahkûm edildi, çünkü kendisinin nerede olduğu bilinmiyordu.
Kaplanlar'ın bazı üyeleri, Balkan Savaşı sırasında ve sonrasında işledikleri, Sırp Başbakanı Zoran Cinciç'e 2003'te düzenlenen suikast ve benzeri başka suçlardan hapse atıldılar, ama Arkan'la birlikte savaşırken işledikleri hiçbir suçtan mahkûm edilmediler.
Aarhus Üniversitesi Güney Avrupa Çalışmaları bölümünde yardımcı doçent olarak görev yapan Balkanlar uzmanı Christian Axboe Nielsen, Lahey mahkemesinin sıradan askerleri değil, yüksek rütbeli şüphelileri soruşturmak için kurulduğunu belirtiyor: "Bu konudaki varsayım ve beklentiler, Arkan askerlerinin eski Yugoslav devletlerindeki savaş suçları mahkemeleri tarafından yargılanacağı yönündeydi."
Ama bu hiçbir zaman gerçekleşmedi. Nielsen, Sırbistan'da soruşturmaların komuta zincirini takip etmekten titizlikle kaçındığını ve paramiliter birimlerin varlığından sorumlu yüksek rütbeli görevlileri asla hedef almadığını söylüyor ve ekliyor:
"Sırbistan'da bugün bile bunun için gereken siyasi irade ve halk desteği yok."
Suçla dolu bir sicil
Zeljko Raznatoviç (Arkan), 17 Nisan 1952'de Slovenya'nın Brezice kasabasında doğdu. Raznatoviç, Yugoslavya'da henüz savaş başlamadan önce bile Avrupa'nın pek çok ülkesinde polis tarafından tanınan bir isimdi.
İlk kez 1966'da Belgrad'da bir kadının çantasını çalma suçundan yakalandı ve bir yıl ıslahevinde kaldı. 1970'te kabarık bir suç arşivi oluşturacağı Batı Avrupa'ya gitti.
1973-1983 yılları arasında Belçika, Hollanda, İsveç, Almanya, Avusturya, İsviçre ve İtalya'da Raznatoviç hakkında hırsızlık, banka soygunu, adam öldürmeye teşebbüs gibi suçlardan mahkûmiyet kararları ve tutuklama emirleri çıkartıldı. Raznatoviç, tutulduğu hapishanelerin çoğundan kaçmayı başardı.
Sırbistan'a döndükten sonra Belgrad Kızıl Yıldız futbol takımının ateşli taraftar grubu Delije'nin başına geçti. İleride Kaplanlar'a katılacak bazı kişileri bu grupta tanıdı. Arkan hakkında ayrıntılı çalışmalar yapan gazeteci Filip Svarm, BIRN'ye verdiği demeçte, Sırbistan İçişleri Bakanlığı'na bağlı devlet güvenlik servisinin Arkan'a 1990 sonbaharında Hırvatistan'da gizli operasyonlar yürütmek üzere bir birim kurma görevi verdiğini söyledi.
Svarm sözlerine şöyle devam etti: "Bu güvenlik servisi görevlileri, Arkan'a kendisinden tam olarak ne beklediklerini bildirdiler. Arkan'ın devlet güvenliğine sağladığı katkılar karşılığında ona bir takım faydalar sağladılar. Bunlar genelde ekonomik nitelikli şeylerdi."
Savaş döneminde Sırp kontrolündeki Hırvatistan topraklarında kârlı kaçakçılık faaliyetleri yürüten Arkan'ın işlediği adli suçlar için korunması da ona sağlanan bir başka avantajdı. Svarm "Devlet güvenlik güçlerine verdiği çeşitli hizmetler karşılığında Arkan'ın kanunlardan muaf tutulduğunu" belirtti.
Hırvatistan savaşından önce, Ekim 1990'da arabasında yapılan aramada silah bulunması üzerine polis tarafından tutuklanan ve terör eylemi planlama suçundan beş yıl hapse mahkûm olan Arkan, buna rağmen hapse girmedi. Sırp ve Hırvat içişleri bakanlarının Raznotoviç'in serbest bırakılması için bir anlaşma yaptığı yönündeki söylentilere inandığını ifade eden Svarm'a göre "devletin en üst düzey yetkililerinin onu hapisten kurtarmak için olaya dâhil olması, Arkan'ın Sırp güvenlik güçleri için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor".
Sırp Gönüllü Milisleri; Delije taraftar grubunun fanatik üyeleri, suçlular ve Arkan'a hayran olan ve davasına inanan sıradan gönüllülerden oluşan, nispeten küçük bir gruptu. Bu gönüllülerden biri de Arkan'ın en yakın yardımcısı olacak ve daha sonra da onun kurduğu milliyetçi Sırp Birlik Partisi'ni yönetecek olan Borislav Peleviç'ti.
Şu an Avrupa Kick Boks Federasyonu Başkanı olan Peleviç "Etrafımızda her zaman 500 adam vardı. Kimisi gelir, kimisi giderdi. Benim tahminim o birkaç yıl içinde 10.000 kişi milislere katılmıştı" diyor.
Milis güçlerin Sırp devlet güvenlik güçleri tarafından finanse edildiği iddiasını reddeden Peleviç, BIRN'ye yaptığı açıklamada, Arkan'ın "çok zengin" olduğunu ve yurtdışında yaşayan zengin Sırpların da birime sponsorluk yaptığını ifade ediyor.
1991'de Hırvatistan'daki Vukovar kuşatmasında olduğu gibi, Kaplanlar esasen Yugoslav Halk Ordusu'nu desteklemek için görevlendiriliyordu. Ancak acımasız bir imajları vardı. Son derece disiplinli bir katiller topluluğu olarak tanınan grup, Belgrad'ın düşmanlarının tüylerini ürpertiyordu. Peleviç'e göre "Arkan'ın Kaplanları'nın geldiğini duyunca 'Ustaşalar' (milliyetçi Hırvatlar) ve Müslümanlar kaçacak delik arıyordu."
Kaplanlar'ın cenneti
Kaplanlar, ilk kez 1991 Temmuz'unda Hırvatistan'ın Tenya bölgesinde savaş suçu işlemekle suçlandılar. Belgrad merkezli İnsani Hukuk Merkezi'ne göre, Tenya'da en az 29 kişi öldürüldü ve Sırp uyruklu olmayan 2.900'dan fazla kişi sürgün edildi. Bu olayın hemen ardından Badza takma adıyla tanınan Sırp özel kuvvetler komutanı Radovan Stojiciç, Hırvat köyü Erdut'taki eski Yugoslav üssünü Kaplanlar'a eğitim kampı olarak tahsis etti. Bu üs, 1996 Mayıs'ına kadar Kaplanlar'ın genel karargâhı olarak kullanıldı.
Sırp savaşçı Ranko Momiç, Boşnak kasabası Doboj'da ailesiyle yaşadığı ev savaşın başında yanınca, Arkan'ın birliğine katılmak için Erdut'a gitti. Momiç, daha önce düzenli orduda askerlik yapmıştı. BIRN'ye açıklamalarda bulunan Momiç şunları söyledi: " Kendimi hiç o kadar iyi hissetmemiştim. Hiçbir yer oradan daha iyi değildi. Savaştaydık, insanlar ölüyordu, ama ben hiçbir yerde oradaki kadar iyi hissetmedim. Eğitim ve disiplin vardı, ama her şey en üst düzeydeydi. Unutulmaz zamanlardı."
Momiç, atılan havan topları ve el bombaları yüzünden kazayla ölen insanlar olsa da Kaplanlar'ın asla savaş suçu işlemediğinde ısrar ediyor:
"Orada bulunduğum iki yıl boyunca onurumuzla savaşıp ülkemizi savunduk. Hiç suç işlendiğini görmedim. Belki kendilerini Sırp Gönüllü Milisleri'nin üyesi olarak tanıtıp bir şeyler yapanlar olmuştur, orasını bilemem. Ama biz gerçek üyeler hiçbir suç işlemedik."
Erdut'taki kampta eğitim alıp Kaplanlar'la savaşan herkes kendi isteğiyle orada bulunmuyordu. Asker kaçakları ve Sırp mülteciler, Raznotoviç'in birliklerine katılmaya zorlanıyordu.
Hırvatistan'lı bir Sırp mülteci olan Dragan Pjevac, BIRN'ye verdiği röportajda, Ağustos 1995'te polis tarafından yakalanıp Erdut'a gönderildiğini ve daha sonra savaşı sona erdiren Dayton Barış Anlaşması'na kadar üç ay boyunca Sırp kontrolündeki Hırvat şehri Beli Manastır'da görev yaptığını anlattı.
Pjevac'in söylediğine göre Erdut'a gönderilenlerden bazıları dayak yiyor, aşağılanıyor ve hain ilan ediliyordu. Pjevac, Arkan'ın bir grup isteksiz askere Zagreb tarafından geri alınan Krayina'yı yeniden fethedeceklerine dair attığı nutku unutmuyor.
"Sözlerini şöyle bitirmişti 'Krayina'yı geri almaya gidecek miyiz, söyleyin gidecek miyiz?' Biz orada öylece dikiliyorduk. Herkes başına ne geleceğini merak ediyordu. Arkan'ın adamları arka sıradakileri 'Gideceğiz' demeleri için dürttü. Zavallılar çok yüksek olmayan bir sesle 'Gideceğiz' dediler. Arkan 'Duyamadım, daha yüksek sesle… Gidecek miyiz?' dedi. Adamları arka sıradakilere daha sert vurdu çünkü sesleri yeterince yüksek çıkmıyordu."
Pjevac'ın da aralarında bulunduğu 700'e yakın kişi, kendilerini savaşmaya zorlayan Sırbistan aleyhine dava açmış bulunuyor.
Acımasız bir adam
Kaplanlar 1992 Nisan'ında Bijeljina'ya girdiklerinde, haklarında savaş suçu ve etnik temizlik iddiaları devam ediyordu. Yusuf Trbiç'e göre, düzenli Sırp ordusu kasabayı ele geçirebilecek olmasına rağmen, sivil ölümlerinin sorumluluğunu 'kanun tanımaz milislerin' üstüne atmak ve yerel halka korku salmak için Arkan'ın adamları gönderilmişti.
Arkan, yanında fotoğraf çekmesi için Amerikalı foto muhabir Ron Haviv'i de getirmişti. Arkan'ın elinde kaplan yavrusuyla, maskeli maiyetinin de tank üstünde poz verdiği ünlü karenin yanı sıra bir Boşnak çiftin infazını gösteren dramatik fotoğraf ve Sırp militanların bir cesedi tekmeledikleri tüyler ürperten fotoğraf da Haviv'in objektifinden çıktı. Haviv, BRIN'ye verdiği röportajda "Bu fotoğrafı çekerken tek düşüncem aynı karenin içinde bir de Kaplan'a ihtiyacım olduğuydu ki kurbanlar bir savaş suçu işlendiğini kanıtlayabilsinler." şeklinde konuştu.
Haviv, Arkan için ise "Zeki, çekici ve acımasız bir adamdı" diyor.
Kaplanlar daha sonra savaşmak için Brcko ve Zvornik'e geçtiler. Orada yaptıklarıyla da cinayet, yağma, etnik temizlik ve tecavüzle suçlandılar.
Arkan ve Bosnalı Sırp komutan Ratko Mladiç ihtilafa düşünce, Arkan'ın birlikleri 1992 yazında Bosna'dan çekildi. Mladiç, Arkan'ın bir suçlu olduğunu düşünüyordu. Bir sene sonra Arkan siyasi bir parti kurup bölgesel Kosova parlamentosuna milletvekili seçildi.
Arkan en son askeri macerası için Eylül 1995'te Bosna'ya tekrar gitti. Arkan ve adamlarının kuzeybatıdaki Sanski Most bölgesinde Boşnakları bir otelin kazan dairesinde rehin tutup dövdükleri söyleniyor. Daha sonrasında rehinelerin on iki tanesi Trnovo köyüne götürüldü ve on biri öldürüldü.
Sanski Most cinayetleri nedeniyle Lahey Mahkemesi'nde Arkan aleyhine insanlık suçu işlemek, cinayet, Cenevre Konferansı'nı ve savaş hukukunu ihlal suçlarından dava açıldı. Ancak dava açılan tek kişi Zeljko Razantoviç'ti ve o da öldüğü için başka kimse cinayetlerden ceza almadı.
Arkan: Ünlü Bir Adam
Sırp Gönüllü Milisleri Nisan 1996'da yasaklandı ama Arkan şöhretini sürdürdü. Sırp şarkıcı Ceca'yla evlenen Arkan, Belgrad'da küçük bir futbol takımı olan FK Obilic'in yönetimini devraldı. Takım kısa zaman sonra Sırbistan şampiyonu oldu. Söylentilere göre bu şampiyonluğun arkasında tehdit ve gözdağı vardı. Filip Svarm, milis liderinin bir mafya babasına dönüştüğünü söylüyor:
"Arkan, tüm suçlular için bir idol. Neden mi? Çünkü o hem polis, hem de mafya babasıydı. Bir milis lideri, ama aynı zamanda bir futbol kulübü patronuydu. Hem şov dünyasındaydı, hem de İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranıyordu."
Arkan bir daha savaşa katılmamasına rağmen, adamlarından bazıları 1998-99 yılları arasında Slobodan Miloseviç'in son savaşı olan Kosova Savaşı'na katıldı.
Ancak Arkan'ın adamları savaşa Sırp Gönüllü Milisleri adıyla değil, devlet güvenlik güçlerinin bir parçası olarak girdi. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi tutanaklarına göre Özel Operasyon Birimi'nin (JSO) birer parçasıydılar. Bazı JSO üyeleri 2003'te Başbakan Zoran Cinciç'e düzenlenen suikasttan mahkûm edildi.
Kosova'da Kaplanlar'a ihtiyaç olmadığını söyleyen Borislav Pevleviç sözlerine şöyle devam ediyor: "Kosova Kurtuluş Ordusu'nu bir çırpıda temizleyen güçlü bir polisimiz vardı. Orada güçlü bir ordumuz vardı, Özel Operasyon Birimimiz vardı."
Miloseviç davasının önemli tanıklarından biri olan eski Yugoslav Halk Ordusu komutanı Nike Peraj, BIRN'ye yaptığı açıklamada üzerlerinde Kaplan sembolleri olan bazı savaşçıların başka paramiliter güçlerle birleşerek Kasım 1998'de Yakova'da bulunan askeri kışlaya girdiğini ve orada istedikleri her şeyi yaptıklarını söylüyor. Peraj'a göre bu savaşçılar cephe savaşında yer almayan yağmacılardı.
Peraj ayrıca Sırp güçlerinin Meya köyünde 500 Arnavut'u katletmesinin ardından köyde Arkan'ın birkaç adamını gördüğünü de söylüyor ve ekliyor: "Sakallılardı ve her tarafları dövmeliydi. Bir tanesinin pantolonunda kan lekeleri vardı."
Eski bir Kaplan olan Ranko Momiç de 1998'de Kosova'da savaştı. Momiç Sırp yedek polis birimindeydi. 1999'da NATO harekâtı başlayınca orduya katıldı. Momiç bu yılın başında 100 Kosovalı Arnavut'un öldürülmesine karışmak suçundan 15 yıl hapse mahkûm edildi. Momiç bu cezaya Sırp Gönüllü Milisleri'nin değil, Yugoslav Ordusu 177. Müdahale Bölüğü'nün bir üyesi olarak çarptırıldı. Kararı temyize götüren Momiç şu anda kefaletle serbest bırakılmış durumda. Aynı mahkeme yine eski bir Kaplan olan Milojko Nikoliç'i de aynı suçtan 20 yıl hapse mahkûm etti.
Rahatsız edici gerçekler
Arkan'ın en önemli dostlarından bazıları şu an hayatta değil. Arkan'ın özel kuvvetlerinin sponsoru Radovan Stojiciç, Belgrad'da bir restoranda 1997'de vurularak öldürüldü. Yine Arkan'ın siyasi hamisi olan Slobodan Miloseviç, 2006'da Lahey'de gözaltındayken öldü. Arkan'ın en ünlü Kaplanlarından biri olan Legija lakaplı Milorad Ulemek, Cinciç suikastindeki rolünden dolayı 40 yıl ceza aldı; şu anda cezaevinde.
Lahey Mahkemesi Eski Sırp Güvenlik Güçleri şefi Jovica Stanisiç ve yardımcısı Franko Simatoviç'in Sırp paramiliter güçlerine destek verdiğini belirlemesine rağmen, ikisi de Kaplanlar gibi birimleri yönetmek suçundan beraat ettiler.
Arkan'ı Bijeljina'ya çağırdığı iddia edilen Bosnalı Sırp Cumhurbaşkanı Biljana Plavsiç vahşete göz yumduğunu kabul etti ve BM mahkemesi tarafından 11 yıl hapse mahkûm edildi. Ama aynı suçu işleyen pek çok kişi dışarıda hâlâ elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Diğer eski Kaplanlar Sırbistan'ın dört bir tarafında yaşamaya devam ediyorlar ve haklarında hiç dava açılmadı.
Boşnak adli birimleri Arkan'ın adamlarından hâlihazırda kovuşturulan olup olmadığı hakkında yorum yapmıyor. Ancak şu an Lahey'de Ratko Mladiç'i de savunan Boşnak savaş suçları avukatı Miodrag Stojanoviç'e göre Saraybosna'nın kovuşturma yapması imkânsız. Çünkü Belgrad, Sırp şüphelileri mahkemeye göndermez.
Stajanoviç şöyle söylüyor: “Boşnak adli makamlarının bunu yapması çok zor. Bir dava açabilirler ama Sırbistan suçluları asla iade etmez."
Sırp adli makamları Arkan Kaplanları'nın işlediği suçlarla ilgili davalarda bölgedeki diğer adli makamlarla işbirliği yaptıklarını, ancak soruşturmalar devam ettiği için bu konuda detay veremeyeceklerini belirtiyorlar.
Eski Kaplanlardan Borislav Peleviç soruşturma olmamasının masumiyetlerini gösterdiğini söylüyor: "Savaş biteli 20 yıl oldu. Nasıl oluyor da 20 yıl içinde Lahey Mahkemesi ya da Sırp savaş suçları kovuşturma birimleri tarafından kimseye dava açılmıyor? Milislerden tek bir kişinin bile suçlanmaması nasıl mümkün oluyor?"
Sanski Most cinayetlerini soruşturan Lahey Mahkemesi savcısı Clint Williamson, Arkan savaşçılarına dava açmakta yaşanan problemin savaşçıların kimliklerinin açık olmaması olduğunu söylüyor. Williamson, 2010'da BIRN'ye verdiği demeçte "Genelde maske takıyorlar ve kimliklerini açıklayacak bir tanık bulamıyoruz." dedi.
Williamson sözlerine şöyle devam etti: “Arkan Kaplanları'nın faaliyetlerini uzun süre soruşturduk ve Sanski Most olayıyla ilgili güçlü deliller topladık. Zvornik, Bijeljina, Vukovar olaylarıyla ilgili soruşturmalara devam etmeyi de planlıyorduk ama Arkan öldürüldü."
Savaş suçları soruşturmalarında oldukça deneyimli olan Boşnak savcı Jasmin Mesiç de Sırp paramileter güçlerini adalet karşısına çıkarmanın ciddi pratik sorunları olduğuna katılıyor.
“Bu kişiler farklı bölgelerden, farklı ülkelerden geliyorlar. Dolayısıyla kurbanların ya da geride kalanların hiçbiri onları tanımıyor. Takma isimler kullanıyorlar, bu yüzden de failleri kurban ifadelerinden tespit etmek çok zorlaşıyor. Oysa savaş suçlarında faillerin tespiti genelde bu yolla yapılır."
Ancak Bosna'da pek çok kişi Arkan'ın adamlarının, liderlerinin Sırp polis şefleri, politikacılar ve organize suç örgütleriyle olan ilişkisinden dolayı kovuşturulamadıklarına inanıyor.
Yusuf Trbiç, “Arkan'ın birimleri gittikleri her yerde aynı şeyi yaptılar. Ama Sırbistan'da pek çok kişi ve üst düzey politikacı da bu suçlara ortak oldu. Bu suçların kovuşturulması pek çok rahatsız edici gerçeği gün ışığına çıkarabilir." diyor.
Emir Musli, Arkan'ı Bijeljina belediye binasına roketatarla saldırırken görmüş. Bu sırada Arkan'ın adamları da sokaktaki Boşnakları taciz ediyormuş. Musli, milis liderinin normal askerlerden daha yüksek bir pozisyona sahip olduğunun çok açık olduğunu söylüyor.
Musli, BIRN'ye yaptığı açıklamada "Arkan öldürmek ve kontrol etmek için kullanılan bir araçtı. Bence onun birlikleri milis değil, Sırp güvenlik güçlerinin bir parçasıydı. Her şeyin örtbas edilmesinin nedeni bu." dedi.
Tıpkı Arkan'ın suç kariyeri boyunca pek çok hapishaneden kaçması gibi, adamları da Kaplanlar olarak işledikleri savaş suçlarından dolayı hapse girmemeyi şu ana kadar başarmış görünüyorlar.
Bir şeylerin değişeceğine dair çok az umudu olan Musli şöyle söylüyor: "Arkan'ın öldürülmesiyle tüm dava kapandı."