MAHMUT TANAL MÜCELLA YAPICI’DAN MESAJ GETİRDİ: “İNSANLIK YARARINA ÇALIŞTIĞIM İÇİN CEZALANDIRILIYORUM. BU, BENİM AĞRIMA ÇOK GİDİYOR”
CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Gezi Davası’nda hapis cezası verilerek tutuklanan Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater Utku ve Mine Özerden’i cezaevinde ziyaret etti. Tanal, Mücella Yapıcı'nın, "Ömrüm boyunca sadece ve sadece kamu yararına, insanlık yararına çalıştım. Ancak insanlık yararına çalıştığım için cezalandırılıyorum. Bu, benim ağrıma çok gidiyor. Ceza alacak bir şey yapmadım" dediğini aktardı. Tanal, Utku'nun ise "Gezi’nin filmini çektiğim iddiasıyla cezaevindeyim. Fakat ortada bir film yok. Çektiğim film nerede o zaman? Ayrıca film çekmekle hükümet mi devrilir" dediğini belirtti. Tanal, Özerden'in de "Elimizde kağıt ve kalemden başka bir şey yok. Hükümeti nasıl devireceğiz" dediğini bildirdi.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Mahmut Tanal, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater Utku ve Mine Özerden’i, tutuklu oldukları Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde bugün ziyaret etti. Tanal, ziyaretin ardından yaptığı yazılı açıklamada, Yapıcı, Utku ve Özerden'in mesajlarını paylaştı. Tanal’ın açıklamasına göre Yapıcı, Utku ve Özerden'in mesajları şöyle:
“İNSANLIK YARARINA ÇALIŞTIĞIM İÇİN CEZALANDIRILIYORUM. BU, BENİM AĞRIMA ÇOK GİDİYOR”
Mücella Yapıcı: “Ömrüm boyunca sadece ve sadece kamu yararına, insanlık yararına çalıştım. Ancak insanlık yararına çalıştığım için cezalandırılıyorum. Bu, benim ağrıma çok gidiyor. Ceza alacak bir şey yapmadım. Bizim savunduğumuz Gezi Parkı, Cumhuriyet’in mirasıdır. Burada, kent, kültür ve tarih mirasımızı korumaya çalıştık.
Yurt dışına kaçma şüphesiyle bizi tutukladılar. Ben, yargılanırken yurt dışına, Almanya’ya, Berlin’e gidip geldim. Tayfun Kahraman, Can Atalay, Çiğdem Mater Utku da aynı şekilde yargılanırken yurt dışına gidip geldi. Çiğdem Mater Utku, Şubat 2022’de Türkiye’ye geldi. İki celse sonra tutuklandı. Gelmeyebilirdik.
Niye kaçma şüphemiz olsun ki. Zaten yurt dışına gidip geldik. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılamada beraat ettim. Bu karar istinafta bozulduktan sonra yurt dışı yasağı konuldu. Yani bize cezanın verileceğini mi biliyorlardı? Niçin istinafta karar bozulur bozulmaz yurt dışı yasağı konuldu.
Roma Hukuku’ndan günümüze kalan ‘Non bis in idem’ ilkesi gereğince aynı suçtan iki kez yargılama olmaz. Önceki mahkemelerde beraat etmemize rağmen bizi ikinci kez yargıladılar.
Bütün soruşturmalarda tapeler vardı ama ses kayıtları yoktu. 2000’den sonra Osman Kavala’yla hiç görüşmedim. Yollarımız hiç kesişmedi. Hiç, bir araya gelmedik. Telefon görüşmemiz bile yok. Nasıl oluyor da biz planlı bir şekilde hareket etmişiz? Haksız bir şekilde içeride tutuluyoruz. Bu, aslında Türk halkına gözdağıdır. Bu kararla insanların demokrasiye, adalete, geleceğe yönelik mücadele umudunu yok etmek, kırmak istiyorlar.
Benimle ilgili ‘Yaşlı kadına bu ceza verilir mi’ diyorlar. Yaşlanmak bir hastalık değil, ömrün doğal sürecidir. İnsan yaş da alsa gönlü, umudu aynıdır. Asıl korkulması gereken şey, bir kişinin sevgisiz, umutsuz olmasıdır.”
“CEZAEVİNDE KOŞULLAR KÖTÜ, ÇALIŞANLAR DA MAĞDUR”
Çiğdem Mater Utku: “Cezaevinde koşullar kötü. Bu kötü koşullar nedeniyle cezaevi çalışanları da mağdur. Cezaevine konulmadan yurt dışındaydım. Şubat 2022’de kendi isteğimle geldim. Kaçsaydım hiç gelmezdim. Zaten Türkiye’de değildim. ‘Kaçma şüphesi’ makul bir gerekçe değil. Bunu kabul etmiyorum. Gezi’nin filmini çektiğim iddiasıyla cezaevindeyim. Fakat ortada bir film yok. Çektiğim film nerede o zaman? Çektiğim filmi bana göstersinler. Ayrıca film çekmekle hükümet mi devrilir?
TCK madde 312’de belirtilen ‘Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs’ suçu kapsamında ceza alıp dört duvar arasına konuldum. Uyguladığım hangi şiddet ve cebir var?”
“HUKUK KATLEDİLDİ. İDDİALAR KURGUDAN İBARET”
Mine Özerden: “Hukuk katledildi. Haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevindeyiz. İddialar kurgudan ibaret. Defalarca iddiaların kanıtlanmasını istedik, reddedildi. Ne ile suçlandığımızı bilmiyoruz. Sadece, ‘Hükümete Karşı Suç’ başlıklı Türk Ceza Kanunu’nun 312. maddesine göre tutuklu olduğumuzu biliyoruz.
Bu maddenin kapsamına, içeriğine göre ne yaptığımızı bilmiyoruz. TCK 312. maddenin kapsamı ve içeriğine giren bizim yaptığımız bir eylem anlatılmadı. Yürütmenin yargı üzerindeki vesayetinin bitmesini, güçlünün hukuku yerine hukukun gücünün galip gelmesini diliyorum. Siyasi davanın malzemesi olduk. Başkasının başına gelmesini istemiyoruz. Biz, sadece hak savunucusuyuz.
Gezi Davası kapsamında, 61. Hükümet’in üyeleri mağdur konumunda görünüyorlar. Kim bu üyeler? Bülent Arınç, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu. Bu isimler yollarını ayırdılar. Arınç, Babacan ve Davutoğlu’nun dinlenmesini talep ettik ama dinlemediler. İddianamede adı geçen siyasilerin çıkıp konuşması lazım. Hangi eylemimizden dolayı mağdur olmuşlar, açıklasınlar. Bizleri şikayet edenleri tanımıyoruz. Elimizde kağıt ve kalemden başka bir şey yok. Hükümeti nasıl devireceğiz?
Ben, insan hakları aktivistiyim. Burada rehin tutuluyoruz. Adil yargılanmadık. Hukuk tekrar çalışır hale gelmelidir. Her şey yürütmenin elinde olunca hukukun çalışması mümkün olmaz. Kanayan yaramız budur. Mağduriyetlerin bu kadar artmasının nedeni, yürütmenin yargıya hakim olmasından kaynaklanıyor. Herkes için eşitlik, adalet istiyoruz. Hukuk herkes için gerekiyor. Hukuk alanında tıkanıklık var. Tıkanıklık olduğu için her şeye saldırıyorlar. Bu dava bizim şahsi davamız değil. Gezi, topluma mal olmuş bir harekettir. Gezi, bir onurdur.”