ANKARA’DA GAZETECİLERİN TUTUKLANMASINA KARŞI YAPILMAK İSTENEN AÇIKLAMAYA İZİN VERİLMEDİ: İKİ GAZETECİ GÖZALTINA ALINDI

ANKARA’DA GAZETECİLERİN TUTUKLANMASINA KARŞI YAPILMAK İSTENEN AÇIKLAMAYA İZİN VERİLMEDİ: İKİ GAZETECİ GÖZALTINA ALINDI
Diyarbakır’da 16 gazetecinin tutuklanması karşısında, Ankara’da gazetecilerin yapmak istediği açıklamaya polis izin vermedi, iki gazeteci gözaltına alındı. DİSK Basın-İş Bölge Temsilcisi Turgut Dedeoğlu, “Bugün 1900’lü yıllardan 2000’li yıllara geldik, değişen bir şeyin olmadığını devlet gözünde gör...

Diyarbakır’da 16 gazetecinin tutuklanması karşısında, Ankara’da gazetecilerin yapmak istediği açıklamaya polis izin vermedi, iki gazeteci gözaltına alındı. DİSK Basın-İş Bölge Temsilcisi Turgut Dedeoğlu, “Bugün 1900’lü yıllardan 2000’li yıllara geldik, değişen bir şeyin olmadığını devlet gözünde görmüş oluyoruz” dedi.

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu; 16 gazetecinin Diyarbakır’da 8 Haziran’da gözaltına alınıp, 16 Haziran’da tutuklanması karşısında Ankara Ulus Meydanı’nda açıklama yapmak istedi. Gazetecilerin emniyetteki işlemlerinin sürdüğü öğrenildi.

DİSK Basın-İş, gazetecilerin gözaltına alınma anına ilişkin görüntüleri, sosyal medya hesabında paylaştı.

Ulus’ta yapılmasına izin verilmeyen açıklama, DİSK Basın İş Bölge Temsilciliği’nde yapıldı. Buradaki açıklamaya, gazetecilerin yanı sıra; HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları Oruç, KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan katıldı.

DİSK Basın-İş Bölge Temsilcisi Turgut Dedeoğlu şunları söyledi:

“25 yıl önce Özgür Ülke Gazetesi, bombalandığında ertesi günü bir başlıkla çıkmıştı: ‘Bu ateş sizi de yakar’ diye. Bugün, 1900’lü yıllardan 2000’li yıllara geldik ama değişen hiçbir şey olmadığını devlet gözünde, görmüş oluyoruz. Açıklama yapacaktık. Bunun için izin almaya gerek yok. Çünkü anayasal hakkımız. Bütün vatandaşların anayasal hakkı. Biz yine de Valiliğe bir ön yazı yazarak, buradaki güvenliğin sağlanması amacıyla bir izin yazısı gönderdik. Ama ona bir cevap alamadık. Alana geldiğimizde, gazeteci arkadaşlarımızın uzaklaştırılmaya çalışıldığını gördük. Darp edilen gazeteci arkadaşlarımız oldu. Gözaltına alınan gazeteci arkadaşlarımız oldu. Gazetecilik suç değildir. Gazeteciliğin milliyetçiliği olmaz, milleti de olmaz. Kürt gazeteci, Türk gazeteci diye bir gazeteci tanımı yoktur. Gazetecilik gazeteciliktir. Gazetecilik yapmak da suç değildir.”

Gazeteci Hüseyin Aykol ise şöyle konuştu:

“Son 33 yıldır, ‘özgür basın geleneği” dediğimiz gazeteleri çıkarıyoruz. Haber ajanslarımız oldu, televizyon yayınlarımız var. Bu 33 yılda gerçekten büyük bedeller ödedik, buraya kadar gelebilmek için. 1990’lı yıllar kadar arkadaşlarımız belki öldürülmüyor ama, böylesine gözaltına alınıyor, tutuklanıyorlar. Kimileri sürgüne gitmek zorunda kalıyor. Ona rağmen bizler gazetecilik yapmaya devam ediyoruz. Çünkü biz, halkın haber alma ihtiyacının farkındayız. Bizim yaptığımız haberleri başka gazetelerde, radyo ya da televizyonlarda ya okuyamıyorsunuz ya da çarpıtılarak yazılıyor. O nedenle biz, büyük bedeller ödeyerek bu günlere geldik. 52 şehidimiz var. İnsan her birini hatırladıkça kendini zor tutuyor. Ona rağmen biz buralara kadar geldik. Bundan sonra da yolumuza devam edeceğiz. Çünkü bu halkın böylesine özgür ve gerçek haberlere ihtiyacı var. Bu iktidardan kurtulabilirsek bugün bize saldıran polisler de mutlaka mahkeme önünde hesap vereceklerdir. Biz haber yapmaya devam edeceğiz.”

HDP Milletvekili Tülay Hatimoğulları ise, gözaltına alınan gazetecilerin derhal serbest bırakılması çağrısı yaparak, şunları belirtti:

“İki basın emekçisi şu an gözaltında. Ankara polisinin bu bitmek bilmeyen şiddetini, bir kez daha kınıyoruz. Asla kabul etmiyoruz. Ve derhal serbest bırakılmalarını istiyoruz. Bugün Türkiye’de istibdat rejimi inşa ediliyor. Ve inşa edilirken en fazla baskıyı basına yaptıklarını biliyoruz. Oluşturmuş oldukları havuz medyayla bu rejimi inşa etmeyi planlarken, zaten ilk el attıkları medya oldu, bir havuz medya oluşturdular. Bunun için halkın kaynaklarını, Ziraat Bankası kaynaklarını buna seferber ettiler. Ve onlar böyle biat eden, kendi politikalarını tek gözle yayınlayan basın istiyorlar. Ama özgür basın emekçileri; topluma, vicdana karşı hissettikleri sorumlulukla toplumun vicdanına seslendiler. Toplumun sesi, kulağı, gözü, kalbi ve beyni oldular. Bizler kendilerine bir kere daha teşekkürlerimizi sunuyoruz. Özgür basın bizim onurumuzdur, gururumuzdur. Toplumun onurudur, gururudur. Özgür basın üzerindeki baskılar bitene dek onlarla hak mücadelemiz ve dayanışmamız devam edecek.”