PROF. DR. BABUŞCU: "KUR KORUMALI MEVDUATIN DÖVİZ KURU ÜZERİNDE CİDDİ BİR ETKİSİ YOK"
Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşcu, Kur Korumalı Mevduat Sistemi’nin döviz kuru üzerinde ciddi bir etkisinin olmadığını belirterek, “Kurlar 21 Aralık’tan sonra 12’lerden bugün 17’lere kadar geldiğine göre, eğer Kur Korumalı Mevduat kuru etkileseydi gelmezdi” dedi. Babuşcu, Merkez Bankası’nın 5 aylık dönemde 40 milyar dolar döviz satması nedeniyle kurların belli bir seviyede tutulduğunu belirtti.
Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşcu, Kur Korumalı Mevduat Sistemi, asgari ücret zammı ve enflasyon rakamlarını ANKA Haber Ajansı'na değerlendirdi.
Babuşcu, Kur Korumalı Mevduat Sistemi’ne rağmen kurdaki artışa ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
MERKEZ BANKASI KURLARIN BELLİ BİR SEVİYEDE GİTMESİ VE YÜKSELMEMESİ İÇİN BU BEŞ AYLIK DÖNEMDE 40 MİLYAR DOLAR DÖVİZ SATMIŞTIR: 21 Aralık’ta dolar 18,5’lara geldiğinde Kur Korumalı Mevduat uygulandığı için bu 11-12 ye inmedi. Pazartesi gecesi Kur Korumalı Mevduat uygulandığında salı günü kur 11-12’ye inmişti. Kur Korumalı Mevduat ondan 3-4 gün sonra uygulanmaya başlandı zaten. Kur Korumalı Mevduat’ın kurun belli bir seviyede gitmesine veya kurların yükselmemesine neden olduğuna ilişkin elimizde bir delil yok. Kur Korumalı Mevduat’ın kurları etkilediğini düşünmüyorum. Kurlar 21 Aralık’tan sonra 12’lerden bugün 17’lere kadar geldiğine göre eğer Kur Korumalı Mevduat kuru etkileseydi gelmezdi. Kur daha da yüksek olabilirdi, olmamasının temel sebebi Merkez Bankası’nın özellikle ocak ve mayıs ayları arasında 5 aylık dönemde dövize rezervler kanalıyla arka kapıdan kamu bankaları aracılığıyla müdahale etmesi. Merkez Bankası kurların belli bir seviyede gitmesi ve yükselmemesi, sıçramaması için beş aylık dönemde ocak mayıs döneminde 40 milyar dolar döviz satmıştır. Kamu bankaları kanalıyla sattığı 40 milyarlık döviz, kurları belli bir seviyede tutmuştur. Kur Korumalı Mevduatın ciddi bir etkisi yoktur kurlar üzerinde.
ENFLASYONU ÖNLEMEK KONUSUNDA SON 9 AYDIR ÜLKEDE HERHANGİ BİR TEDBİR YOK: Enflasyona baktığımızda Türkiye ekonomisi ciddi bir enflasyon üstü süreç içerisinde. İlk 6 ayın enflasyonu yüzde 42, asgari ücrete yapılan zam ise yüzde 29-30. Vatandaşın, dar gelirlinin, özellikle asgari ücretlinin enflasyon altında ezilmesini önleyecek bir asgari ücret değil. Bence asgari ücrete yapılması gereken zam yüzde 42’nin altında olmamalıydı. Çünkü yüzde 42 enflasyon olduğuna göre, erimiş vaziyette. Belli bir refah payı da verilecekseniz asgari ücretin yüzde 50 oranında artması lazımdı. Asgari ücret zammı veya memurlara ve emeklilere yapılan zamlar Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) enflasyonuna göre yapıldı. Hepimiz biliyoruz ki TÜİK enflasyonu şu an yüzde 78 ama gerçek halkın yaşadığı enflasyon yüzde 200’lerin üzerinde. O nedenle asgari ücrette yüzde 30’luk bir artış hiç derde deva değil. Yüzde 50 bile olsa yine de tam etkili bir asgari olmayacak. Önemli olan enflasyon kadar asgari ücret arttırmak değil enflasyonist bir ortamdan ülkeyi kurtarmak. Yani enflasyonun olmadığı veya enflasyonun çok düşük olduğu bir ortama götürmek. Yoksa ‘enflasyonla birlikte, enflasyon kadar zam yapıyorum’ diyerek ekonomi yönetilemez.
Babuşcu, asgari ücret zammı ve enflasyonu da şöyle değerlendirdi:
HALKI KANDIRMAK İÇİN YAPILAN UYGULAMALAR: Enflasyonu önlemek konusunda son 9 aydır ülkede herhangi bir tedbir yok, saymaya kalksam üç tane tedbir sayamıyorum ben. Bir, marketlere zabıta timleri gönderdi ki enflasyon böyle bir şekilde göndermez. İki, bazı ürünlerde Katma Değer Vergisi (KDV) indirimleri yapıldı, hiçbir önemi yoktur bu kadar yüksek enflasyonun yanında. Üçüncüsü de TÜİK başkanı ve yöneticileri değiştiriliyor, enflasyonu önlemek için. Bunlar enflasyonu önlemek değil bunlar palyatif çözümler. Halkı kandırmak için yapılan uygulamalar.
MARKET TİMİYLE, KDV İNDİRİMİYLE, TÜİK BAŞKANINI DEĞİŞTİREREK ENFLASYON ÖNLENMEZ: Enflasyon ciddi bir ekonomi programı konularak ancak o şekilde önlenebilir. Ondan önce de şunun yapılması lazım, ekonomi programını yapanların ve uygulayıcıların güven duyulacak kişiler olması lazım. Bu günkü kadroyla, bugünkü Merkez Bankası Başkanı ile Hazine ve Maliye Bakanı ile ne yaparsanız yapın, enflasyonun önlenmesi ve güven kazanılması zor. Önce bunlar değişecek, Maliye ve Hazine Bakanı, Merkez Bankası Başkanı değişecek güvenilir kişiler atanacak, güvenilir kişiler atandıktan sonra Merkez Bankası bağımsızlığını ilan edecek. Bağımsız Merkez Bankası faiz oranının kaç olacağına, politika faizinin kaç olacağına kendisi karar verecek. Yoksa saraydan karar verilip de Merkez Bankası kamuoyuna duyurulma mekanizması olmaktan çıkacak. Sonra da enflasyonu önleyici tedbirler içeren geniş kapsamlı bir enflasyon önleme programı hazırlanacak. Bu program yürürlüğe konulacak ve tavizsiz bu program uygulanacak. Programın içerisinde tabii ki her türlü sosyal reformlar da olacak, hukuk reformu, adalet reformu, vergi reformu gibi reformlarında bulunması lazım. Uzun sürebilir iki yıllık bir program olması gerekir. Enflasyon bu şekilde önlenebilir. Yoksa market timiyle enflasyon önlenmez, KDV indirimiyle enflasyon önlenmez, TÜİK Başkanı’nı değiştirerek enflasyon önlenmez.