Şanlıurfa'da Bediüzzaman'ın naaşının bulunması çağrısı
Bediüzzaman'ın mezarının kırılarak naaşının kaçırılmasının yıl dönümü münasebetiyle açıklama yapan Medya Yazarları Derneği Onursal Başkanı Abdulkadir İkbal, Said Nursi'nin mezar yerinin bir an önce açıklanması gerektiğini ifade etti.
İman hakikatlerini anlatan, Risale-i Nur eserinin müellifi Üstad Bediüzzaman Said Nursi, 23 Mart 1960 tarihinde Şanlıurfa'da vefat etmişti.
Üstad Said Nursi vefatının ardından Balıklıgöl Dergâh (Mevlid-i Halil) Camii yanında defnedildi.
Dönemin hükümeti tarafından Üstad'ın Dergâh Camisi'nde bulunan kabri parçalanmış, kabirden çıkarılan Üstad'ın naaşı, kimsenin bilmediği bir yere götürülmüştü.
Bediüzzaman'ın mezarının kırılarak naaşının kaçırılmasının yıl dönümü münasebetiyle Üstad'ın mezarını ziyaret eden Medya Yazarları Derneği üyeleri ve Risale-i Nur talebeleri, Üstad'ın mezar yerinin açıklanması amacıyla temsili kabri başında basın açıklaması yaptı.
Basın açıklamasını Şanlıurfa Medya Yazarları Derneği Onursal Başkanı Abdulkadir İkbal okudu.
"28 yıl süren hapis ve sürgün hayatını kim izah edebilir"
Bediüzzaman'ın naaşı bulunmalı diyerek basın açıklamasına başlayan İkbal, "Isparta'da iken beni acele atam Hazreti İbrahim'in menzile yetiştirin diyen Bediüzzaman Said-i Nursi, Urfa'ya gelmiş ve 23 Mart 1960 tarihinde Urfa'da vefat ederek, naaşı dergâha defnedilmiştir. Merhumun vefatından tam 111 gün sonra yani 12 Temmuz 1960 tarihinde bazı nebbaşlar tarafından mezarı kırılmış mezardan naaşı çıkarılarak başka bir yere cebren götürülmüştür. Sağlığında 28 yıl süren hapis ve sürgün hayatını kim izah edebilir?" ifadelerini kullandı.
"Üstad memleket memleket sürgüne gönderilmiştir"
Üstad'ın hayatının sürgün ve zindanlarda geçtiğine değinen İkbal, "Kendi ifadesi ile 'bir serseri gibi' memleket memleket sürgüne gönderildiğini söylemiştir. Bu da yetmezmiş gibi yazmış olduğu Kur'an'ı Kerim'in bir tefsiri olan Risale-i Nurlarında bin defadan ziyade mahkemelere verilmesi asla izahı mümkün olmayan ve tarihinde emsali olmayan bir hukuksuzluktur. Demokrasi ve insan hakları diyerek her gün avazı çıktığı kadar bağıranları ve ehli vicdanı bu zulme son vermek için davet ediyoruz. Bir insana sağlığında adeta bir cehennem hayatı yaşatanlar öldükten sonra da tahammül edemeyenlerden hesap sormanın zamanı gelmedi mi?" şeklinde konuştu.
"Şair Nazım Hikmet'in mezarı ile Rusya'dan Türkiye'ye getirildi"
Bediüzzaman Said Nursi'ye yapılan zulmün bir an önce bitmesi gerektiğini ifade eden İkbal, "1960 İhtilalinde idam edilen rahmetli Başbakan Adnan Menderes ve o zamanın Bakanları Fatin Rüştü Zorlu ile Hasan Polatkan'ın mezarları, Yassıada'dan getirildi. Onlar için anıt mezar bile yapıldı. Komünist olduğu için bu ülkeden kaçan, Rusya'da vefat eden Şair Nazım Hikmet'in mezarı bile Türkiye'ye getirildi. Onun için diyoruz ki artık bu zulme bir son verilsin. Devlet'in bütün arşivleri açılsın. Bediüzzaman'ın naaşı neredeyse tekrar ilk defnedildiği mezara getirilerek konulsun. Eğer Bediüzzaman'ı yapılan bu zulüm bugün bitmeyecekse hangi gün bitecek?" dedi.
İkbal açıklamasını şu ifadelerle tamamladı:
"Bediüzzaman'ın naaşının olması gereken mezarında bir Fatiha okumak Müslümanların hakkı değil midir? Bunu herkes bilmelidir ki bu iktidardan ve bütün ehli vicdandan Bediüzzaman'ın naaşını eski yerine konulması için gerekli çalışmayı yapmak ve bunu talep etmek vazgeçilmez bir hakkımızdır." (İLKHA)