ŞÜKRİ SİNA GÜREL: BU SALDIRGANLIĞA YUNANİSTAN SON VERMEZSE, BATI’NIN ŞIMARIK ÇOCUKLUĞUNDAN TÜRKLERİN ŞAMAR OĞLANLIĞINA TERFİ EDECEKTİR

ŞÜKRİ SİNA GÜREL: BU SALDIRGANLIĞA YUNANİSTAN SON VERMEZSE, BATI’NIN ŞIMARIK ÇOCUKLUĞUNDAN TÜRKLERİN ŞAMAR OĞLANLIĞINA TERFİ EDECEKTİR
Eski Dışişleri Bakanı, Zafer Partisi Genel Başkan Başdanışmanı Şükrü Sina Gürel “Yunanistan şimdiye kadar pek çok defa emperyalizmin koçbaşı oldu Ege’de. Türkiye’den toprak kopartmayı amaç bilen bir dış politika izledi. Bu saldırganlığına Yunanistan son vermezse, aslında eninde sonunda Batı’nın şıma...

Eski Dışişleri Bakanı, Zafer Partisi Genel Başkan Başdanışmanı Şükrü Sina Gürel “Yunanistan şimdiye kadar pek çok defa emperyalizmin koçbaşı oldu Ege’de. Türkiye’den toprak kopartmayı amaç bilen bir dış politika izledi. Bu saldırganlığına Yunanistan son vermezse, aslında eninde sonunda Batı’nın şımarık çocukluğundan Türklerin şamar oğlanlığına terfi edecektir” diye konuştu.

Eski Dışişleri Bakanı olan ve Zafer Partisi Genel Başkan Ümit Özdağ’ın Başdanışmanlığını yapan Şükrü Sina Gürel, parti genel merkezinde bugün Türkiye’nin dış politikası ile ilgili basın toplantısı düzenledi. Gürel şöyle konuştu:

“Bugün Kıbrıs Barış Harekatı’nın 48. Yıl dönümü. Hem Kıbrıs Türkü’nün hem de bütün Türk milletini Barış ve Özgürlük Bayramı’nı Zafer Partisi olarak kutluyoruz. Bugün hatırlamamız gereken pek çok şey olduğunu da düşünüyoruz. Çünkü anmamız gereken aziz şehitlerimiz, anmamız gereken değerli devlet adamlarımız; Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ve büyük devlet adamı Rauf Denktaş’ı da bu vesile ile rahmet ve minnetle anıyoruz.

“TÜRKİYE’Yİ YÖNETENLER DE KIBRIS TÜRKÜ’NÜN SESİNE GEREKTİĞİ GİBİ KULAK VERİYORLARSA KKTC’NİN TANINMASI İÇİN ZAMAN GELMİŞTİR”

Kıbrıs’taki bu durum aslında 1984 yılında Kıbrıs Türklerinin kendi devletini kurması ile sonuçlandı ve bu devlet yalnız Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınıyor olsa bile sadece tanınmıyor olabilir. Varlığını inkâr etmem mümkün değildir. Var olmak, yaşamak sadece tanınmakla olmaz. Tanınmak bunun bir adım ötesidir. Şimdi o bir adım öteye gitme zamanı gelmiştir. Çünkü Kıbrıs Türk’ü geçtiğimiz dönemde son cumhurbaşkanlığı seçimini adeta bir referandum niteliğinde yapmıştır. Hemen tanınmayı savunan bir aday, yani Ersin Tatar Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Artık tanınma vaktidir. Eğer Türkiye’yi yönetenler de Kıbrıs Türk’ünün sesine gerektiği gibi kulak veriyorlarsa Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması için zaman gelmiştir.

Türkiye’yi yönetenler Kıbrıs’taki bir avuç emperyalizm uşağına ve onların hizmetkarlarına değil, bağımsızlık, özgürlük ve barış isteyen Türk halkının bütünün sesine kulak vermelidir. Bundan sonra da hızla tanınma için hızla çaba sarf edilmelidir.

“YUNANİSTAN YAKIN TARİHTEN DERS ALMAMIŞA BENZİYOR”

Yunanistan yakın tarihten ders almamışa benziyor. Yunanistan, bir yandan kendisine ait olmayan Ege adalarını sahiplenmek hatta bunları uluslararası anlaşmalara aykırı bir şekilde silahlandırma peşinde ve bunu en üst düzeyde gösteriş yaparak desteklemek peşinde. Bu son derece yanlış bir politika. Çünkü Yunanistan şimdiye kadar pek çok defa emperyalizmin koçbaşı oldu Ege’de. Türkiye’den toprak kopartmayı amaç bilen bir dış politika izledi. Bu saldırganlığına Yunanistan son vermezse, aslında eninde sonunda Batı’nın şımarık çocukluğundan Türklerin şamar oğlanlığına terfi edecektir. Dolayısıyla bu, Yunanistan için ciddi tehlikeler yaratır. Onları da bu vesileyle uyarmış olalım.

“ABD, YUNANİSTAN’I KULLANARAK TÜRKİYE’Yİ KUŞATMA POLİTİKASINDAN VAZGEÇMELİ”

Yunanistan’ın kendisini ABD’nin açık üssü haline getirmesi, Türkiye’nin parasını ödediği uçak ve silahların üzerine oturarak Türkiye’yi tehdit etmesi işine yaramaz. Yunanistan bu tehditkâr tutumundan vazgeçmelidir. ABD’de de Yunanistan’ı kullanarak Türkiye’yi kuşatma politikasından vazgeçmelidir.

“SURİYE’NİN MEŞRU HÜKÜMETİNİ DIŞLAYARAK NE SIĞINMACILAR SORUNUNU ÇÖZEBİLİRSİNİZ NE DE SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ SAĞLAYABİLİRSİNİZ”

Dünkü Tahran toplantısının sonucu ne oldu diye sorarsanız, kısaca şunu belirtebilirim. Suriye’de barış ve güvenliğin Suriye’nin meşru hükümeti muhatap alınmadan ve onunla iş birliği yapılmadan sağlanamayacağı ortaya çıkmıştır. Suriye’nin meşru hükümetini dışlayarak, onunla ilişki kurmayarak ne Suriyeli sığınmacılar sorununu çözebilirsiniz ne de Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlayabilirsiniz. Türkiye’yi yönetenler her zaman Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olduklarını söylüyorlar. Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen konuşanların sözü ayrı, niyeti ayrı olamaz. Dolayısıyla niyetlerinin de gerçekten Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamak olduğunu söylüyorlarsa, Suriye’nin meşru hükümeti ile işbirliği yaparak, buradaki terör örgütlerinin etkisizleştirilmesine ve burada uluslararası hukuka aykırı olarak bulunan ABD gibi unsurların da buradan birlikte çıkartılmasını sağlamak gerekir.”