MAHKEME İBB'Yİ HAKLI BULDU, KADIKÖY'DEKİ ESKİ METEOROLOJİ ARAZİSİNDEN KALAN SON KAMUSAL ALANIN TİCARİ KULLANIMINA İZİN VERMEDİ

MAHKEME İBB'Yİ HAKLI BULDU, KADIKÖY'DEKİ ESKİ METEOROLOJİ ARAZİSİNDEN KALAN SON KAMUSAL ALANIN TİCARİ KULLANIMINA İZİN VERMEDİ
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) açtığı davada, Kadıköy'de Tuğlacıbaşı Mahallesi’nde bulunan eski meteoroloji arazisinden kalan son kamusal, sosyokültürel alanın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ticari kullanıma açılmasını öngören plan değişikliği idare mahkemesince iptal edildi. Yaş...

Haber: OKTAY YILDIRIM Kamera : ADEM KARABAYIR

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) açtığı davada, Kadıköy'de Tuğlacıbaşı Mahallesi’nde bulunan eski meteoroloji arazisinden kalan son kamusal, sosyokültürel alanın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ticari kullanıma açılmasını öngören plan değişikliği idare mahkemesince iptal edildi. Yaşanan süreci anlatan İBB Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Buğra Gökçe “Yeşil alanlara, dolar yeşili bakmak yerine onu yeşil kimliğiyle, insandan yana, doğadan yana, halktan yana bakmak mümkün. Bu süreçler, bu ülkenin birçok kentinde en vahşi şekilde son 30-40 yıldır özellikle son 20 yıldır yürüyor” dedi.

Kadıköy’de Tuğlacıbaşı Mahallesi'nde bulunan eski meteoroloji arazisinden kalan son kamusal sosyokültürel alan, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından özel ve ticari kullanıma açılmak istenmişti. İBB, sosyal-kültürel tesis fonksiyonlu 421 ada 286 parselin kamu kullanımının sınırlandırması ve belli bir toplumsal kesimin kullanımına hizmet edecek şekilde ticari kullanıma açıldığını gerekçe göstererek plan değişikliğini yargıya taşıdı. İstanbul 13. İdare Mahkemesi, 30 Haziran'da İBB İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığı'nı haklı bularak, hukuka ve mevzuata uygunluk bulunmadığından plan değişikliğinin iptaline karar verdi.

İBB Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Buğra Gökçe, yaşanan süreci ANKA Haber Ajansı'na anlattı:

“30 YILDIR İÇİNDE BULUNDUĞU EKONOMİK POLİTİKALAR YA DA KENTLEŞME ALANINA BAKIŞTAN KAYNAKLI BİR TEMEL PROBLEM VAR: Şöyle şimdi tabi esasında bir noktayı koruduk ama koruyamadığımız önemli bir nokta var. Oradan başlamak lazım. Burası Meteoroloji Bölge Müdürlüğü'nün İstanbul'daki hizmet alanı. Kadıköy Göztepe'de, Tuğlacıbaşı Mahallesi denilen yerde bir hizmet alanı tasarlanmış ve burası zaten daha önce var. Fakat daha sonra hani ülkenin son 30 yıldır belki içinde bulunduğu ekonomik politikalar ya da kentleşme alanına bakıştan kaynaklı bir temel problem var. Burayı özelleştiriyor devlet. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu meteoroloji bölge müdürlüğü alanını özelleştiriyor ve tweetimin altında da söylediğim gibi dört tane 49 katlı kule yapılıyor buraya. Buraya yaklaşık 3 bin 500- 4 bin kişilik belki 5 bin kişiye varan bir nüfus ilave ediliyor. Oysa İmar Kanunu'muz bir bölgede burası daha önce böyle bir nüfusun yaşadığı bir alan değil, açık, geniş, entansif kullanım alanı, kamusal hizmet alanı. Bunun yerine konut alanı yapıyorsunuz. Bir nüfus ataması yapıyorsunuz ama bu nüfus atamasının kanunun tarif ettiği, yeşil alanlarını, sosyal tesis alanlarını, itfaiye, pazar yeri, otopark gibi alanlarını tasarlamıyorsunuz. Üstüne üstlük bunu uygulamaktan da ülkemizde Çevre Şehircilik Bakanlığı sorumlu. Bu bölge satılıyor bir özelleştirme sonucunda bir firma tarafından da dört tane yüksek kulelerin yapıldığı bir konut alanına dönüştürülüyor.

METEOROLOJİ BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ BÖLGEDEKİ BELEDİYELERE BAŞVURUP HİZMET ALANIMIZ KALMADI DİYE TALEPTE BULUNUYOR: Bunun yanında da meteorolojinin mimar planı sırasında ayrılmış bir kamusal hizmet alanı var. Yani burası esasında biz ön planlarda daha önce 35’ti şimdi 45’e kadar yükselmiş bir düzenleme ortaklık payı var. O pay kapsamında kamuya bırakılmış bir alan, sosyal tesis. Sonra bu kamuya, burayı dönüştürmenizin karşılığında bıraktığınız anda tekrar satıyorsunuz. Satılan alan burası, ikinci kez satılan alan burası. Ve buradaki sosyal tesisi özel sosyal tesis alanı olarak yine o bölgenin yatırımcısı tarafından birtakım ticari faaliyetlere konu olsun diye değerlendiriyorsunuz. Daha bir garip durum var. Meteoroloji Bölge Müdürlüğü bu alan elden çıktıktan, satıldıktan sonra bir hizmet alanı bulamadığı için bölgedeki belediyelere başvurup 'Göztepe'deki Özgürlük Parkı içerisinde bize yer verin, hizmet alanımız kalmadı' diye talepte bulunuyor. Yani bu kadar kentsel ihtiyaçları, kamusal ihtiyaçları göz önünde bulundurmadan bir planlama ve tamamen rant gözü açık bir planlama süreci işletilirse olacağı bu. Tabii ki sonra Meteoroloji'ye yer bulamazsınız. O da parktan küçültmek ister. Sosyal tesisi de satarsanız ne olur? Bu bölgede ihtiyaç duyacak bir sinema salonu, tiyatro salonu, bir evlendirme dairesi yahut bir işte sosyal tesis, kültür tesisi, bir kafeterya, halkın tümünün kullanımına uygun fiyatla açılabilecek bir alan elden çıkmış olur. Burası da bir grup ya da zümrenin aktif olarak kullanacağı bir ticari faaliyet alanına döner. Bunda bir kamu yararı yok. Bunda halkın ihtiyaçlarını karşılayacak bir temel anlayış farklılığı var. Bir problem var.

EKREM İMAMOĞLU KAMUSAL ALANLARIN ELDEN ÇIKMASINA KARŞI KARARLI BİR KARŞI DURUŞ SERGİLİYOR: Büyükşehir Belediyemiz, Ekrem Başkanımızın göreve geldiğinden bu yana buna benzer kamusal alanların elden çıkmasına karşı kararlı bir karşı duruş sergiliyor ve bunların tümünü yargı nezdinde de dava ediyor. Alanlarının kamunun elinde kalmasını, belediyenin malının mülkünün bu amacı dışında değerlendirilmemesini, rant odaklı değil, halk odaklı bir planlama yaklaşımıyla kentsel toprakların değerlendirilmesini hedefliyor. Bu çerçevede yargıda bu yapılan işlemde hukuka uyarlılık bulmamış ve iptal etmiş vaziyette. Biz bundan mutluyuz. Nasıl bu alanın elden çıkmasından ve özelleştirme sonucu bir rant bölgesine dönüşüp bölgedeki imar rejimini de bozacak yüksek katlı, devasa olmasından mutlu değilsek yanındaki sosyokültürel tesisi korumuş olmaktan da mutluyuz. Tabii bu süreç devam edecek. Bu belki de bir hani sadece hukuki süreç olmaktan çıkıp. Bir siyasi mücadele alanı olarak görünüyor. Çünkü kent toprağına nasıl baktığınızla ilgili bir problem var. Bunun gibi çok sayıda davamız ya da mücadelemiz var.

YEŞİL ALANLARA DOLAR YEŞİLİ İLE BAKMAK YERİNE YEŞİL KİMLİĞİYLE BAKMAK MÜMKÜN: Yeşil alanlara da dolar yeşili bakmak yerine onu yeşil kimliğiyle, insandan yana, doğadan yana, halktan yana bakmak mümkün. Bu tip tesis alanlarının bulunduğu yerlere de bulunduğu bölgenin rant değeriyle beraber değil, halkın bu bölgedeki ihtiyaçlarıyla paralel düşünmek mümkün. Bu, ülkenin birçok kentinde en vahşi şekilde son 30-40 yıldır özellikle son 20 yıldır yürüyor. Ülkenin taşı toprağı altın kenti İstanbul. İstanbul'da bu bütün kentlerden çok daha ağır ve acı bir şekilde yürüyor. Bunun önünde durmak anlamında biz de doğru bir öngörülü bir planlama stratejisiyle hukuki mücadelede yürütüyoruz. Yürütmeye de devam edeceğiz. Yani normalde bu sosyal kültürel tesis alanı kamu elindeki bu alanın Maliye tarafından, Hazine tarafından hangi kurumun mülküyse bu tesisin yapılması için kullanılması ya da ilgili belediyeye tahsis edilmesi gerekir. Ne yazık ki son dönemde bu işler belediyelerimize bu tip tahsislerin yapılmaması biçiminde ve bu alanların satılması biçiminde yürüyor. Bu alanları tahsis etse belediyeler burada bahsettiğim işlevlerde bir sosyal kültürel, halkın tümünün kullanabileceği ayrımsız girebileceği birtakım tesisler yapsa o ihtiyaçları karşılasa ne güzel olur. Doğrusu da bu olur. Ama bunu yapmak yerine burayı da ticari işlevlere konu ettiğinizde bir süre sonra bu işlevler içinde halk diyecek ki 'Biz bu bölgede oturup kahve içecek yer bulamıyoruz, çocuğumuzun nikahını kıyacak salon bulamıyoruz, düğün yapacak düğün salonu bulamıyoruz. Küçücük de olsa, çocuklarımızın müzik eğitimi alacağı, sanat eğitimi alacağı bir yer olsaydı. Hanımların gidip sosyal sportif etkinliklerde bulunacağı bir salon olsaydı' diyecek. Bunları da yapamamış olacaksınız. 

ÜÇ LİRAYA SATTIĞI YERİ 13 LİRAYA KAMULAŞTIRMAYA ÇALIŞACAK: Bunları ticari işlere konu edeceksiniz bu sürdürülemez bir yaklaşım. Sonra ya da tekrar ihtiyaç olduğunda yer bulmak için kamu ne yapacak? Ya bir başka park alanını küçültmeye kalkacak ya da bunları kamulaştırmak için daha önce 3 liraya sattığı yeri 13 liraya kamulaştırmaya çalışacak. Bu hakikaten akılla, bilimle ve planlama biliminin ilke ve esaslarıyla açıklanabilir bir şey değil. Bu kent topraklarına bakışla halka ve topluma bakışla ilgili bir başka sorunu da işaret ediyor. Biz bununla başkanımızın çizdiği çerçevede İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak kararlılıkla mücadele etmeye ve bu başka bakış açısının mümkün olduğunu kentin başka şekilde de halkın ihtiyaçları önceliğiyle değerlendirilebileceğini, yaşanabilecek bir alan olarak tasarlanabileceğini göstermeye devam edeceğiz.”