ÖZGÜR ÖZEL: “DEZENFORMASYON USTASINI, DEZENFORMASYONLA MÜCADELE BİRİMİNİN BAŞINA GETİRMEK DE ANCAK VE ANCAK FAHRETTİN ALTUN TİPİ BİR İLETİŞİM DEHASININ ÜRÜNÜ OLABİLİR”

ÖZGÜR ÖZEL: “DEZENFORMASYON USTASINI, DEZENFORMASYONLA MÜCADELE BİRİMİNİN BAŞINA GETİRMEK DE ANCAK VE ANCAK FAHRETTİN ALTUN TİPİ BİR İLETİŞİM DEHASININ ÜRÜNÜ OLABİLİR”
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “İletişim Başkanlığı, Dezenformasyonla Mücadele Merkezi kurmuş. Bu merkezin başına da İdris Kardaş’ı atamış. Bu İdris Kardaş, Fahrettin Altun’a yakınlığıyla bilinen AKP’nin arka bahçesi SETA’da Kriter Dergisi’ne yazılar yazıyor. Bir dezenformasyon ustasını, dezenfor...

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “İletişim Başkanlığı, Dezenformasyonla Mücadele Merkezi kurmuş. Bu merkezin başına da İdris Kardaş’ı atamış. Bu İdris Kardaş, Fahrettin Altun’a yakınlığıyla bilinen AKP’nin arka bahçesi SETA’da Kriter Dergisi’ne yazılar yazıyor. Bir dezenformasyon ustasını, dezenformasyonla mücadele biriminin başına getirmek de ancak ve ancak Fahrettin Altun tipi bir iletişim dehasının ürünü olabilir” dedi. Özel, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin, “Bir ülkenin bakanı 'Enflasyonunuz çok yüksek' dedi; ben bu enflasyonla sokağa çıkabiliyorum, siz yüzde 10'la çıkamıyorsunuz' dedim" yönündeki sözlerine ise “Sokağa çıkacak haliniz yok. Esnafın hatırını soracak yüzünüz yok. Sokakta yürüyemeyecek durumdasınız” diye konuştu.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, CHP İzmir İl Başkanlığı’nda gündemdeki konulara ilişkin açıklama yaptı. Özel, şunları söyledi:

“AKP 20 yıl boyunca yaptığı hatalardan, Türkiye’ye yaşattığı acılardan hiçbir ders almadığını bir kez daha suçüstü yakalanarak gözler önüne serdi. KPSS soruları, onların döneminde FETÖ tarafından çalınmış, FETÖ tarafından servis edilmiş ve cevap anahtarlarının dağıtıldığı cemaat mensuplarının kamu personeli olarak yerleştirilmesine imkan bulunmuştu. AKP, kısa sürede biz bu kamu personellerini nasıl kendimizden yaparız, kendi kadrolarımızı nasıl yerleştiririz, bize sadakatleriyle ön planda olanları nasıl koyarız diyerek liyakat sistemini terk etmişti. O günlerde çareyi soruları çalmakta, şablon cevaplar dağıtmakta bulmuşlardı. 15 Temmuz darbesinde hepimiz gördük ki Türkiye’de liyakatı değil de sadakati ciddiye alanlar ve belli cemaatlere mensubiyeti, her şeyin önüne koyanlar, 15 Temmuz günü kendilerinin getirildiği makamları, ellerindeki yetkileri, ellerindeki silahları, altlarındaki tankları, uçakları kullanarak bu millete, bu devlete saldırdılar. O gün o ihaneti yapanların, o güne kadar AKP ile birlikte olduklarını, ne istedilerse kendilerine verildiğini ve ne yaptılarsa birlikte yaptıklarını unutmamak gerekiyor. AKP çok elverişli bir enstrüman buldu. Sıvı FETÖ sabunu kullanıyor. Elindeki kiri hatta bütün vücudundaki kiri, FETÖ sabunuyla arındırıyorlar. Ne yaptıysa bunu FETÖ yapmıştır diyorlar. Bizim sorumluluğumuz yoktur diyorlardı. Ama son yaşanan gelişmeler, asla ve ama asla bu geçmişte yaşananlardan ders alınmadığını, FETÖ cemaatinin bir kenara itildiğini, onun yerini başka cemaat ve tarikatların aldığını ama aynı FETÖ’cül yöntemlerin ve aklın devrede olduğunu gösteriyor.

“MAĞDURİYETİN GİDERİLMESİ İÇİN DEĞİL RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMLE İLGİLİ KAYGILARI YÜZÜNDEN GÖREVLENDİRİLMİŞ”

Bu süreçte Türkiye’de bir şey yaşandı. Gençler sosyal medyadan, seslerini bütün Türkiye’ye duyurdular. Eğer o sosyal medya olmasaydı yani Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Devlet Bahçeli’nin çöp dedikleri sosyal medya olmasaydı gençler seslerini duyuramamış olacaklardı. Ama sosyal medyada yükselen tepkiler, Recep Tayyip Erdoğan’ı Cumhurbaşkanlığı döneminde hiç kullandığını görmediğimiz ve sonuçlarından haberdar olmadığımız, Devlet Denetleme Kurumu’nu harekete geçirdi. Şimdi, Soçi dönüşü uçakta yaptığı açıklamalardan anlıyoruz ki Devlet Denetleme Kurulu, ne soruşturmanın yürütülmesinde ne sınavın iptalinde ne de ÖSYM Başkanı’nın görevden alınıp yerine yenisinin konulmasında gençlerin uğradıkları mağduriyetin giderilmesi için değil Recep Tayyip Erdoğan’ın önümüzdeki seçimle ilgili kaygıları yüzünden görevlendirilmiş. Recep Tayyip Erdoğan, dönüp de şunu söylemiyor. Özür dileriz, hata ettik demiyor da çok hızlı pozisyon aldık, yoksa bunu seçime kadar kullanacaklardı diyor. Bizim buradan yaklaşımımızı şöyle ifade etmek isterim. Öyle üç kişi, beş kişi, on kişi değil ki bir kişi bile olsa değerlidir. 1.6 milyon kişi bu sınava girdi. Bütün siyasilere şöyle telefonlar geliyor. Tam sınav stresi bitmişti, yeniden başladı. Çocuğum o günden beri odasından çıkmıyor. Bu duygudan haberiniz var mı Recep Tayyip Erdoğan? Bu meselenin bu boyutunu biliyor musunuz? Sınav parası bizden demekle oluyor mu?  Varsa yoksa Bay Kemal. Sen yanlış yapmasan Bay Kemal, sınava girenlere başarılar diliyor, kazanları da tebrik ediyor.

“DEZENFORMASYON USTASINI, DEZENFORMASYONLA MÜCADELE BİRİMİNİN BAŞINA GETİRMEK DE ANCAK VE ANCAK FAHRETTİN ALTUN TİPİ BİR İLETİŞİM DEHASININ ÜRÜNÜ OLABİLİR”

Döndüler, dolaştılar. Fahrettin Altun tarafından açıklandı. Diyorlar ki İletişim Başkanlığı bünyesinde dezenformasyonla mücadele merkezi kurduk. Bu temmuz ayında dezenformasyon yasası tartışılıyordu. Konuşuldu, karara varıldı. 1 Ekim’e kadar bırakılacak, bu sırada başka gazetecilerin, meslek örgütleriyle, akademiyle görüşülecek ve dünyadaki iyi örneklere bakılacaktı. Şimdi Ağustos ayındayız. Ağustos böceği gibi cır cır cırlamaktan başka bir şey yapmıyorlar. Günü gelince yine ağustos böceği gibi 1 Temmuz’daki yasayı yine getirip dayatacaklar. Bugün gelinen noktada dezenformasyon yasası çıkmış olsaydı emin olsun ki herkes, gençler sesini duyuramayacaktı. Çünkü orada, gerçek olmayan bilgiyi yayma suçu gibi bir suç var. Twitter’de her paylaşan suçlu olacaktı. O dezenformasyon yasası geri çekildiği halde. Bekleyemediler yasayı. İletişim Başkanlığı, Dezenformasyonla Mücadele Merkezi kurmuş. Bu merkezin başına da İdris Kardaş’ı atamış. Bu İdris Kardaş, Fahrettin Altun’a yakınlığıyla bilinen AKP’nin arka bahçesi SETA’da Kriter Dergisi’ne yazılar yazıyor. Bir dezenformasyon ustasını, dezenformasyonla mücadele biriminin başına getirmek de ancak ve ancak Fahrettin Altun tipi bir iletişim dehasının ürünü olabilir.

“NÜKLEER SANTRAL GİBİ RİSKLİ BİR İNŞAAT, TÜRKİYE TOPRAKLARINDA RUSYA İÇİN YAPILIYOR. ENERJİYİ DE BİZE SATIYORLAR”

Akkuyu ile ilgili 10 gün süren bir muamma var. İki şirket arasında sözleşmenin feshedildiği söyleniyor. Yani Akkuyu’daki Türk ve Rus şirketi sözleşmesini feshetmiş. Şimdi orada hiçbir Türk personeli olmayacak. Bu konuyla ilgili iddialar var. Tayyip Erdoğan’a akan sağlıklı bir bilgi yok ki kendi gidip bakacakmış. Sonra da Putin’e bilgi verecekmiş. Olacak iş değil. Bu proje bittiğinde Rusya’ya yüzde 70 oranında enerjide bağımlı olacağız. Öyle bir haldeyiz ki arazi bizden, satın alma garantisi bizden, inşaat yapılıyor. Nükleer santral gibi riskli bir inşaat, Türkiye topraklarında Rusya için yapılıyor. Enerjiyi de bize satıyorlar. Kurt, kuzulara şah olsa böyle taksimat yapmaz derler.

“SOKAKTA YÜRÜYEMEYECEK DURUMDASINIZ. BİR DE ÜSTÜNE BÖYLE İDDİALI LAFLAR EDİYORSANIZ SİZE BURADAN HODRİ MEYDAN”

Hazine Bakanı Nebati’nin bir gazeteye verdiği demeçte sokakta insanlarla nasıl bir araya geldiğini söylemiş. Buradan sayın Nebati’ye hatırlatalım. Siyaset işi, bir iddia ve ispat işidir. Bizim gördüğümüz şu, en son Erzurum’da Kemal Kılıçdaroğlu bütün dükkanları sıradan geziyor. Esnaf diyor ki hepsini mi gezeceksiniz? AKP geldiğinde Tayyip beyin gireceği dükkanlar hep belirlenir diyor önceden. Nebati’nin gezilerine baktık biz. Urfa’da da Gaziantep’te de gezdiği yerlerde Anadolu Ajansı tek başına var. Tek fotoğraf makinası, tek kamera fotoğraf servis ettiler 4 tane. Video yok. Sayın Nebati, istediğiniz gün Urfa Viranşehir… Memleketiniz dahil. Bütün televizyonlar açık esnaf gezelim sizinle. Bütün televizyonlar, bütün ajanslar olsun, bir yarım saat esnaf gezin. Eğer buna varım diyorsan o zaman dersin ne zaman sokağa çıksam sıcak ilgi diye. Bakanlığın fotoğrafçısına iki tane fotoğraf çektirip yolluyor. Bir tane video olmaksınız, böyle büyük laflar söyleyip algı yaratmaya çalışıyorsunuz. Sokağa çıkacak haliniz yok. Esnafın hatrını soracak yüzünüz yok. Sokakta yürüyemeyecek durumdasınız. Bir de üstüne böyle iddialı laflar ediyorsanız size buradan hodri meydan diyoruz. Şehri kurayla belirle, ilçeyi kurayla belirle. Biz varız, birlikte gezelim.

“ODTÜ’LÜLERİ TEBRİK EDİYORUZ”

Türkiye’deki bir önemli gündem, ODTÜ’deki mezuniyet töreni. ODTÜ’de de Boğaziçi’nde de atanmış rektörler, mezuniyet törenlerine izin vermediler. ODTÜ’deki büyük mücadeleler sonucunda gayrı resmi olarak öğrenciler kendi törenlerini yaptı. Gelenek sürdü ama buradan hem ODTÜ’lüleri tebrik ediyoruz, ailelerini tebrik ediyorum. Boğaziçi’yle dayanışmamızı bir kez daha kendilerine iletiyoruz. Buradan söz veriyoruz. Yapılacak ilk seçimlerden sonra, rektör atama yetkisi cumhurbaşkanında olmasına rağmen bizim cumhurbaşkanımız, rektör atama yetkisini şeklen kullanacak. Ama öz olarak gelecekte yapacağımız değişikliklerden sonraki şekliyle kullanılacak. Üniversitelerin sadece hocalarının değil, öğrencilerinin, çalışanlarının ve üniversiteyle bağını koparmamış mezunlarının kullanacağı oylarla kimin yönetmesi istenirse o yönetecek.”

“CESARETLERİ VARSA İZMİR’DEKİ SINIR NOKTADAN ADAY OLSUN”

İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin Cumhur İttifakı ile ilgili yaptığı açıklamaların sorulması üzerine Özel, şunları söyledi:

“Gerçekten talihsiz açıklamalar. Onu herkes darbecilikle suçlarken, ona sahip çıkmış üç kişiden bir tanesiyiz. AK Parti hakkında söyledikleri ortada. Benim Hulusi Akar ile tartışmamda, arkadan bana verdiği destek ortada. Bugün sosyal medyaya yansıya açıklamalar ortada. Ve Mehmet Ali Çelebi, CHP’ye dünya kadar laf ederek gitti. Gittiği gün söyledim. Burası baba evi. Gidersin kardeşim. Kızarsın, kapıyı çarpar da gidersin. Ama baba evini yakıp gitmezsin. Baba evine benzin döküp, gitmezsin. Yapmaya çalıştığı şey oydu o gün. Gittiği parti, Memleket Partisi’ne gitti oradan da ayrıldı. Sonra biz gözümüzle gördük, MHP ile temasları oldu, başka partilerle temasları oldu. Bugün öğreniyoruz ki AK Parti’ye gidecekmiş. Bunu yalanlamıyor. Bunu ne için yapıyor? Memleket Partisi’ne giderken orada büyük bir başarı yakalayacağını düşünüyordu. O olmayınca onu bıraktı. MHP ile olsa olacaktı. O da olmamış anlaşılıyor. Şimdi milletvekilliğini sürdürmek için AK Parti’ye gidiyor. Bunun izahı yok. Geçmişte, milletvekili transferlerine ilişkin de Recep Tayyip Erdoğan’ın laflarını İzmir basının Mehmet Ali Çelebi’ye sormasını beklerim. Burada daha fazla bir şey söylemeyeceğiz. Ama AK Parti, kendilerine bu kadar sözleri söyleyen birini alıp, ‘elverişli olur, muhalefete karşı kullanırız’ diye bünyeye alıyorsa… Bu kişi İzmir milletvekili. AK Parti onu İzmir’den kaçırıp, başka bir yere koymasın. Veya İzmir’de, kendi teşkilatından birilerinin hak ettiği, garanti bir yere de koymasın da… Sınıra koysun kararı İzmirliler versin. AK Parti, Mehmet Ali Çelebi’yi milletvekili yapma karşılığı aldığına göre, Mehmet Ali Çelebi’yi bugün kaç milletvekili çıkardıysanız, o sınıra koyun. İzmirliler Mehmet Ali Çelebi’ye ne dediklerini göstersinler, bakalım. Şimdi çıksın, İzmir’de bir dolaşsın bakalım. İzmirlilere, AKP karşıtlığı üzerinden alınan oyları, götürüp de AKP’ye vermek, nasıl bir şeymiş, Mehmet Ali Çelebi anlatsın. Çok söyleyebileceğim sözler var kendisi ile ilgili, çok ağır şeyler söyleyebilirim. Ama ben bu konudaki değerlendirmeyi İzmir’deki seçmene bırakıyorum. Cesaretleri varsa İzmir’deki sınır noktadan aday olsun. O zaman görelim. Milletin vekili miymiş, reisin vekili miymiş.”