AYM’DEN 'ALİ İSMAİL KORKMAZ' KARARI: "YAŞAM HAKKININ İHLALİNE KARŞI YETERLİ MİKTARDA TAZMİNAT ÖDENDİ"

AYM’DEN 'ALİ İSMAİL KORKMAZ' KARARI: "YAŞAM HAKKININ İHLALİNE KARŞI YETERLİ MİKTARDA TAZMİNAT ÖDENDİ"
Anayasa Mahkemesi (AYM), Gezi olayları sırasında Eskişehir’de öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın ailesinin yaptığı başvuruda, kötü muamele yasağının ihlal edildiğine hükmetti. AYM kararında, “Kanunların uygulamasından sorumlu kolluk görevlileri, kanunlara ve kurallara herkesten önce saygılı olmak zorun...

TAMER ARDA ERŞİN

Anayasa Mahkemesi (AYM), Gezi olayları sırasında Eskişehir’de öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın ailesinin yaptığı başvuruda, kötü muamele yasağının ihlal edildiğine hükmetti. AYM kararında, “Kanunların uygulamasından sorumlu kolluk görevlileri, kanunlara ve kurallara herkesten önce saygılı olmak zorundadır” denildi. AYM, Korkmaz’ın yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvuruyu ise kabul edilemez buldu. Korkmaz’ın ölümüne neden olan sorumluların ortaya çıkarıldığı belirten AYM, ret kararının gerekçesini, “Başvuruculara, ölümle sonuçlanan olaydan kaynaklanan zararlarına karşılık olarak yeterli miktarda tazminatların ödendiği değerlendirilmiştir” diye açıkladı.

Gezi olayların sırasında Eskişehir’de, 2 Haziran 2013 günü öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz ve dört yakınının AYM’ye yaptığı başvuruda karar çıktı. Başvuru, Korkmaz’ın kolluk görevlileri ve onlarla birlikte hakaret eden kişiler tarafından öldürülmesiyle ilgili etkili ceza soruşturması yürütülmediği, Korkmaz’ın hastaneye görüldüğünde tedavi edilmeden taburcu edilmesi nedeniyle yaşam hakkının, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasıyla yapıldı. AYM’nin kararı bugün Resmi Gazete’de yayınlandı.

AYM, oybirliği ile eziyet yasağının ihlal edildiğine karar vererek, Korkmaz’ın ölümüne ilişkin davada ‘kasten basit yaralama’ suçundan 7 ay 15 gün hapis cezası alan polis Hüseyin Engin hakkında yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğini Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. 

AYM kararında, Hüseyin Engin’e cezasında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın orantılı güç kullanmak zorunda olan kolluk kuvvetlerinde ‘cezasızlık’ düşüncesine neden olacağına dikkat çekilerek, “Somut olayda polis memurunun sabit görülen suçundan dolayı disiplin yönünden bir soruşturmaya tabi kılınmaması da ceza muhakemesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olması nedeniyle oluşan cezasızlığın etkisini daha da ağırlaştırmaktadır. Ayrıca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesiyle failin kasten işlediği kötü muamele teşkil eden suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetinin bir kanuni sonucu olarak memuriyet gibi belli haklardan yoksun kılınması da söz konusu olmamıştır” denildi.

Kararda, Engin’e verilen ceza ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının “kötü muamelenin hoş görülmediği inancını zayıflattığı” belirtilerek şunlar kaydedildi:

“Özelde mağdurlarda, genelde ise kamuoyunda, mahkemeler ile yetkili makamları bireylerin kötü muameleye karşı koruma amacıyla yerine getirmeleri gereken ve bu nedenle de kritik bir önemi olan rollerini yerine getirmemeleri nedeniyle kamu görevlilerinin fiili dokunulmazlıktan yararlanarak bireylerin haklarını istismar etmelerinin mümkün olabildiği bir ortamın oluştuğu intibasını yaratmakta, hukuk devleti ile adalete olan güven ve inancı açıkça zedelemektedir.”

“KOLLUK, HERKESTEN ÖNCE KANUNLARA SAYGILI OLMAK ZORUNDA”

AYM, kolluk görevlilerinin güç kullanma yetkisine ilişkin ise “Kolluk görevlileri, işkence yapmak veya herhangi bir türden ceza vermek veya zalimane, insanlık dışı veya alçaltıcı muamele yapmak gibi kötü muamele oluşturan herhangi bir davranışta bulunamaz, bu davranışları teşvik edemez ve bunlara hoşgörü gösteremez. Ayrıca bu tür muameleleri haklı göstermek için üstlerinden emir aldıklarını ya da milli güvenliğin tehdit edildiğini ileri süremez. Kanunları uygulamasından sorumlu kolluk görevlileri, kanunlara ve kurallara herkesten önce saygılı olmak zorundadır” değerlendirmesini yaptı.

AYM, polis memuru Engin gibi Korkmaz’ın ölümüne neden olan üst düzey yöneticilerin de yargılanması gerektiği yönündeki iddiaya karşı şu değerlendirmede bulundu:

“Somut olayda varlığı iddia edilen müdahale talimatının -ki bu yönde bir bilgi ve belge de bulunmamaktadır- kolluk görevlilerinin yetkisini bu şekilde aşacak, bu türden veya başka türden suç oluşturacak tarzda hareket etmelerine yönelik olduğuna ilişkin herhangi kanıtın gösterilmemiş olduğunu ifade etmek gerekir. Yetkili mercilerin eylemleri nedeniyle cezalandırdığı memurlar ile olay yerindeki iş yeri sahibi ve bu kişinin yakınlarının hukuka açıkça aykırı olduğu ve hiçbir koşul altında kabul edilemez nitelikte olduğu kuşku bulunmayan, herhangi bir merciin bu yönde bir talimat verdiği intibası uyandırmayacak tarzda orta iradeyle hareket ederek, gösteri alanında uzaklaşma amacındaki Ali İsmail Korkmaz’ın yaşamını yitirmesine sebebiyet verdikleri açıkça görünmektedir…. Ayrıca polis memurlarının ve diğer kişilerin, böyle bir talimat olmasa dahi polis amirlerinin bazı tutum ve sözlerinden cesaret alarak bu şekilde hareket ettiklerinin kabul edilmesini olanaklı kılacak herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı görülmüştür. “

AYM, Korkmaz’ın yakınlarına eziyet yasağının ihlali yönünden 67 bin 500 lira manevi tazminat verilmesine hükmederken diğer tazminat taleplerini reddetti.

AYM, Korkmaz’ın yaşam hakkının, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiği yönünden yapılan başvuruları “kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle” kabul edilemez buldu.

“YETERLİ MİKTARDA TAZMİNAT VERİLDİ”

AYM, yaşam hakkının ihlali yönünden verdiği kararı şöyle açıkladı:

“Başvurucuların yakınının kötü muamele oluşturan kasıtlı fiiller sonucu hayatını kaybetmesiyle ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nden önceki yetkili makamların etkili bir ceza muhakemesi yürüterek yaşam hakkının ihlalini tespit edip olayın sorumlularını suçlarıyla uygun ve yeterli cezalarla cezalandırdıkları, ayrıca başvuruculara ölümle sonuçlanan olaydan kaynaklanan zararlarına karşılık olarak yeterli miktarda tazminatların da ödendiği değerlendirilmiştir. Bu nedenle olayda yaşam hakkının ihlalinin tespit edilip ihlalden doğan mağduriyetin giderildiği kanaatine varılmıştır.”

AYM kararında, Korkmaz’ın toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaya için de “Derece mahkemeleri, başvurucunun bir gösteri katılımcısı olduğu gerekçesiyle şiddete maruz kaldığını, sanıkların başvurucuya şiddet uygulamaları için başka bir neden bulunmadığını tespit etmiş ve sanıkların cezalarını tayininde bu hususu gözetmiştir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi, başvurucu Ali İsmail Korkmaz’ın toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğinin, kamu gücü kullanan makamlarca -özü itibarıyla- tanındığı sonucuna varmıştır” denildi.

“1 MİLYON LİRA TAZMİNAT YETERLİ VE TELAFİ EDİCİ”

AYM, Korkmaz’ın ailesine verilen 1 milyon liralık tazminatın ve olayın sorumlularına verilen cezaların toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlali yönünden “yeterli ve telafi edici” olduğuna hükmederek, “Kamu gücünü kullanan makamlar, Ali İsmail Korkmaz’ın toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalini özü bakımından tanımış ve ardından ihlalin telafisini sağlamıştır. Sonuç olarak, müdahale nedeniyle başvurucunun Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvurusu bulunabilmesi için gerekli olan mağdur sıfatının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı yönünden mevcut olmadığı kanaatine ulaşılmıştır” değerlendirmesini yaptı.

AYM kararında, Korkmaz Ailesi’nin ölüme ilişkin etkin soruşturma yürütülmediğine ilişkin iddiasına karşı kolluk kuvvetlerinin gerekli soruşturmayı yürüttüğü ifade edilerek şunlar kaydedildi:

“Olayın gelişimi ile gerçekleşme koşullarının belirlenip buna göre bir sonuca varılmasında bu görüntülerin kritik bir önemi olduğu, ağırlıklı olarak bu görüntüler sayesinde olayın faillerinin belirlenip cezalandırılabildiği açıkça görünmektedir. Bununla birlikte maddi gerçeğin şüpheye yer bırakmayacak nitelikte açığa çıkarılıp olayın sorumlularının belirlenmesi bakımından hiçbir duraksamaya yer verilmeyecek araştırmaların yapıldığı, bu bağlamda sadece görüntülere bağlı kalınmayıp bilirkişi incelemesi, tanık delili gibi diğer delillere de başvurulduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle olayda maddi gerçeğin açığa çıkarılması ve olayın sorumlularının belirlenmesi yönünden gerekli çabanın gösterildiği, sürecin bağımsızlığı ve tarafsızlığına gölge düşürebilecek herhangi bir tutum ve açık bir özensizlik olmadığı sonucuna varılmıştır.”

“DURUŞMALARA ETKİN KATILDINIZ”

AYM, davanın Kayseri’ye taşınması nedeniyle etkin katılımın engellediği yönündeki iddiayı da reddetti. AYM kararında bunun gerekçesi şöyle açıklandı:

“Antakya’da yaşayan başvurucuların, söz konusu davanın Eskişehir’de görülmeye devam edilmeyip Eskişehir’e göre Antakya’ya daha yakın konumdaki Kayseri’ye nakledilmesinin katılımlarını ne şekilde güçleştirdiğine ilişkin olarak herhangi bir somut açıklamada bulunmadıklarını söylemek gerekir. Dahası, Eskişehir mahkemesince kovuşturmadan duruşma aşamasına geçilmeden gerçekleştirilen söz konusu nakil sonucu başvurucuların Kayseri’de görülen davaya katılabildikleri, kendilerini farklı barolara kayıtlı vekilleri aracılığıyla temsil ettirdikleri, kovuşturmadaki delilerin toplanması/delilerinin tartışılması aşamasında katılabildikleri, duruşmada gerçekleştirilen diğer işlemlere ve alınan kararlara karşı itirazlarını dile getirebildikleri açıkça görülmektedir.”