ÖZTRAK: “ERDOĞAN, TÜRKİYE’YE SAVAŞIN VERMEYECEĞİ ZARARI VERDİ. PAHALILIĞIN ANASI DA BABASI DA ERDOĞAN’DIR”
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Erdoğan; koskoca Türkiye’ye, bu millete savaşın vermeyeceği zararı verdi. Yaşadığımız hayat pahalılığının anası da babası da Erdoğan’dır. Bu korkunç enflasyon Bakan Nebati’nin ifadesiyle, ‘Erdoğan etkisidir” dedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kur korumalı mevduat için “atom bombası” nitelemesine karşı Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin, “Finansal istikrarı zedeleyici türden açıklamalar, vatanseverlikten uzaktır” sözlerine tepki gösteren Öztrak, “Kur Korumalı Mevduat, hangi finansal istikrarı sağladı? 22 Aralık sabahı 12 lira olan dolar kuru, 8 aydır sürekli yükseliyor. Bugün dolar 18 lira. Bu mu sizin finansal istikrardan anladığınız?” diye konuştu.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Öztrak, dün Edirne’de yapılan Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısında; ekonomi, tarım ve dış politikada yaşanan sorunların masaya yatırıldığını aktardı. Öztrak’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“ÇİFTÇİNİN TARLASININ DÖRTTE BİRİ REHİN: Erdoğan, alın terinin karşılığını vermeyip, borca batırdığı çiftçilerimizi, bir yandan da ithalat sopasıyla dövdü. Harman vakti ithalat kapılarını açtı, vergiyi sıfırladı. Çiftçinin emek emek ürettiği ürününü, daha elinden çıkmadan pul etti. Erdoğan hükümetlerinin 20 yılda yaptığı toplam tarım ve hayvancılık ürünleri ithalatı, tam 125 milyar 773 milyon Amerikan doları. Türkiye tarımda kendine yeten bir ülkeyken, bunların elinde dışa bağımlı bir ülke oldu. İşte bu, beceriksizliğin, iş bilmezliğin daniskasıdır. Hep diyoruz; ‘bunlar eve deli, ele iyi.’ Erdoğan kendi evindeki çiftçiyi perişan etti. Elin çiftçisini ise abat etti. Bırakın Türkiye’yi, tüm Avrupa’yı besleyecek cefakâr çiftçilerimiz, besicilerimiz, Erdoğan şahsım rejimi elinde, ya topraklarını terk etti ya da tarlasını, çiftini, çubuğunu tefecilere kaptırdı. Kaptırmaya da devam ediyor. Bunu biz demiyoruz. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün verileri diyor. Bugün; Adana’da, Edirne’de, Konya’da toplam tarım arazilerinin yüzde 23’ü Aydın’da ise yüzde 26’sı borca karşılık ipotekli. Yani çiftçinin tarlasının dörtte biri rehin. Tarımın başladığı bu bereketli topraklarda, çiftçimizin içine düşürüldüğü bu durum reva mıdır?
YETER Kİ MEMLEKETE HARAMİLER DADANMASIN: CHP iktidarında kanunun emrettiği tarımsal destekleri tastamam ödeyeceğiz. Çiftçimizin tarımsal üretimde kullandığı mazot, vergisiz kırmızı mazot olacak. Kimsenin şüphesi olmasın. Bu ülkede ekmek herkese yeter. Yeter ki; tarlaya karga, ambara fare, fırına hırsız, memlekete haramiler dadanmasın.
MEMNUNİYETLER ERDOĞAN’A, ŞİKÂYETLER BAY KEMAL’E: ‘Alim bazı şeyleri bilir, cahil her şeyi’ diyor Ahmet Hamdi Tanpınar. Ekonomist olduğunu iddia eden, kendi aklını herkesten üstün gören kibir abidesi; birkaç yıl önce meydanlarda, ‘ekonominin sorumlusu benim, ben’ diye bağırıyordu. Ama bugün, yaptığı hataların sorumluluğunu kabullenmiyor. ‘Bu hatalar hangi liyakatsizin marifeti’ diye sorulduğunda, havaya bakıp ıslık çalıyor. Memnuniyetler Erdoğan’a, şikâyetler Bay Kemal’e. Erdoğan’ın yetkisi çok, sorumluluğu hiç yok. ‘Faiz sebep, enflasyon netice’ dedi, enflasyon canavarını durduk yerde azdırdı. Sonra da bunun sorumlusu; dış güçler, bölgesel gerilimler, içerideki tamahkarlar dedi. Ama mızrak çuvala sığmıyor. Dünyada ortalama gıda enflasyonu yüzde 13, büzde yüzde 95. Yani dünyanın yedi katı. Erdoğan koskoca Türkiye’yi iflas etmiş ekonomilerin ligine düşürdü. Yıllardır, ‘Türkiye’yi en büyük 10 ekonomi içine sokacağım’ diye söz veriyordu. Sözünü tutamadı, beceremedi.
YAŞADIĞIMIZ HAYAT PAHALILIĞININ ANASI DA BABASI DA ERDOĞAN’DIR: Erdoğan; koskoca Türkiye’ye, bu millete savaşın vermeyeceği zararı verdi. Kuzeyimizde iki komşumuz savaşıyor. Savaşan iki ülkeden Rusya’da enflasyon yüzde 16, Ukrayna’da yüzde 21, bizde ise yüzde 80. Bu da makyajlı TÜİK rakamlarıyla. Yaşadığımız hayat pahalılığının nesebi bellidir. Anası da babası da Erdoğan’dır. Bu korkunç enflasyon Bakan Nebati’nin ifadesiyle, ‘Erdoğan etkisidir.’ Erdoğan etkisinin sonucudur.
TÜİK’İN AĞIR MAKYAJLARI ARTIK İYİCE ÇİRKİNLEŞİYOR: İşsizlik verilerindeki tutarsızlıklar da dikkat çekiyor. İŞKUR verilerine göre haziranda kayıtlı işsiz sayısı son bir yılda 617 bin kişi arttı. Buna karşın TÜİK, aynı dönemde işsiz sayısının 16 bin kişi azaldığını söylüyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu… İŞKUR da devletin kurumu, TÜİK de devletin kurumu. Bu nasıl bir istatistik? Bir kendinize gelin. TÜİK’in ağır makyajları artık iyice çirkinleşiyor. Milletin midesini bulandırıp, ‘Yetti artık!’ dedirtiyor.
GENEL BAŞKANIMIZIN UYARISI, YENİ TÜİK YÖNETİMİNİ DE KAPSIYOR: Genel Başkanımızın ‘18 Ekim 2021’den itibaren’ memurların yapılan kirli işlerden ‘Emir almıştım’ diyerek sıyrılamayacağı uyarısından sonra neredeyse tüm TÜİK yönetimi değişti. Unutmasınlar, Genel Başkanımızın bu uyarısı yeni TÜİK yönetimini de kapsıyor. Herkes adımını buna göre atsın.
ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE DÖVİZ KURLARI ÜZERİNDEKİ STRESİN DAHA DA ARTACAĞI ANLAŞILIYOR: Yüklü bir dış borç geri ödeme dönemi de önümüzde duruyor. Yılın son dört ayında finans ve reel sektör şirketlerinin dış borç servisi, 19 milyar dolar civarında. Kamunun ise 4,5 milyar dolarlık bir ödemesi var. Cari açığımız artıyor. Rezervlerimiz derseniz, suyunu çekmiş durumda. Merkez Bankası’nın rezerv açığını sıfırlaması için dahi, 55 milyar dolara ihtiyacı var. Bankalar vadesi gelen borçlarını dış finansman maliyetleri arttığı için çevirmekte çok iştahlı değil. Nitekim bazı özel bankaların, vadesi gelen dış borçlarını yenilemediği yazılıp çiziliyor. Bankalar dış borç kapatıyor. Tüm bunları alt alta koyduğunuzda önümüzdeki günlerde döviz kurları üzerindeki stresin daha da artacağı anlaşılıyor.
KKM HANGİ FİNANSAL İSTİKRARI SAĞLADI?: Sayın Genel Başkanımız dün Edirne’de ilan etti. Bir kez daha tekrarlayalım: Kur korumalı mevduat, mali disiplinin ve finansal istikrarın altına yerleştirilmiş bir atom bombasıdır. Muazzam ve başı, sonu belirsiz bir koşullu yükümlülüktür. Dün, Genel Başkanımız bu uyarıyı yapınca, sarayın atanmış Hazine ve Maliye Bakanı Nebati’nin, paçaları tutuşmuş. Finansal istikrardan, finansal güvenden’ bahseden paylaşımlar yapmış.
Açıkça soruyoruz: KKM hangi finansal istikrarı sağladı? 22 Aralık sabahı 12 lira olan dolar kuru, 8 aydır sürekli yükseliyor. Bugün dolar 18 lira. Bu mu sizin finansal istikrardan anladığınız? Finansal istikrarın en önemli şartı, saydamlıktır. Ancak Nebati Bakan KKM ile ilgili verileri karartıyor. ‘Merkez Bankası kasasından KKM için ne kadar para çıktı’ bilen yok, açıklanmıyor, milletten saklıyor. Bu ülkede finansal istikrardan, finansal güvenden en son bahsedecek kişi, Nebati Bakanın kendisidir. Nebati Bakan 24 Aralık 2021’de ne demişti? ‘En kötü senaryoda bile, KKM’den Hazine’ye bir yük gelmiyor.’ Ee, şimdi sonuç ne oldu? Kur korumalı mevduat için bütçeden birkaç ayda 37 milyar 235 milyon lira çıktı. Bir de bu işi tatlandırsın diye vazgeçtikleri, 10 milyar liralık vergi alacağı var. O da cabası. Başka ülkede milletin sırtına böyle bir yükü bindiren bir bakan sokağa çıkamaz, koltuğunda bir dakika dahi oturamaz.”
"ÖMER ÇELİK ÇARPITIYOR SPEKÜLASYON YAPIYOR"
Öztrak, basın mensuplarından gelen sorulara da yanıt verdi.
Öztrak, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Bizdeki seçmen bilgileri YSK’nın elinde yok” açıklamasına, AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in “Nasıl erişmiş? Hem siyasi hem hukuku açıdan sorunlu bir ifade” yanıtının sorulması üzerine şunları söyledi:
“YSK seçmen listelerine ilişkin ham verileri hiçbir kalite testine ve analize tabii tutmadan partilere gönderiyor. Biz bu YSK’dan gelen ham verileri kontrol ediyoruz. İl ve ilçe örgütlerimizden gelen bilgilerle, bu verilerin tutarlılığını test ediyoruz. Elimizdeki bilgilerle zenginleştiriyoruz. Ve YSK’nın yanlışlarını düzeltiyoruz. Şimdi bunun neresi siyaseten ve hukuken sorunlu?
Ondan sonra da bunları alıyoruz, YSK ile paylaşıyoruz. Doğru bilgiyi YSK’ya gönderiyoruz. Ona göre YSK da bu verileri düzeltiyor. Bunda açık açık mesajlarda yazıyor. Şimdi 2018 yılı seçimlerinde kullanılan seçmen listelerinde tespit ettiğimiz bazı hususlar var.
Sayın Ömer Çelik’e soruyorum. Diyarbakır’da 1895 yılında doğan Gülsüm Hanım’ın ilk kez 24 Haziran seçimlerinde oy kullanacakların arasında olacağını biliyor mu? YSK bize bunu bildirmiş. Yine 1895 yılında doğan Gülsüm Hanımın soyadı da YSK listesinde yok. Yine Sayın Çelik’e soruyoruz. 1899 yılında doğan Elif Hanım’ın 119 yaşında YSK’nın ilk kez oy kullanacaklar listesine girdiğini biliyor mu? Onun da soyadı yok. Ama her nasılsa o da YSK’nın ilk kez oy kullanacak listelerinde mevcut. Şimdi bunun gibi onlarca örnek var. İşte olay bu.
YSK’nın listelerini almışız, incelemişiz, kontrol etmişiz, hataları tespit etmişiz, YSK’yı uyarmışız. Onlar da hatalarını kabul etmiş, düzeltmişler. Sayın Ömer Çelik, biz bunları YSK’ya gönderdikten sonra YSK’nın bu hataları doğruladığını ve düzelttiğini biliyor musunuz?
Bunun yanı sıra dijital çağda verileri zenginleştirmek, veri analizlerini derinleştirmek; hayatın olağan akışına aykırı tutarsızlıkları tespit etmek ve verileri kullanmayı, kullanıcılar için kolaylaştırmak son derece kolay.
Sayın Çelik, seçmen listelerindeki hataları bulup düzelttirdiğimiz için teşekkür edeceğine, Sayın Genel Başkanımızın sözlerini çarpıtıp; yok siyaseten sorunluymuş yok hukuken sorunluymuş diye spekülasyon yapıyor. Biz bunu doğru bulmuyoruz. Ülkeyi yönetemeyenler yine algıyı yönetmeye çalışıyorlar. Artık ne yaparlarsa yapsınlar, geliyor gelmekte olan.”