Şeyh İkrime: Yeni gelen nesiller Aksa'nın içinde bulunduğu tehlikeyi akıldan çıkarmasın

Şeyh İkrime: Yeni gelen nesiller Aksa'nın içinde bulunduğu tehlikeyi akıldan çıkarmasın
​Mescid-i Aksa'nın 53 yıl önce ateşe verilmesine işaret eden ​Mescidi Aksa vaizi Şeyh İkrime Sabri, yeni gelen nesillerin Aksa'nın içinde bulunduğu tehlikeyi ve ehemmiyetini akıllarından çıkarmaması çağrısında bulundu....

Uluslararası Minber-i Aksa Derneği, 21 Ağustos 1969 tarihinde Mescid-i Aksa'da çıkarılan ve burada büyük bir tahribata neden olan yangının 53'üncü yıl dönümü dolayısıyla bir program düzenledi.

Üsküdar'da düzenlenen programa  ​Mescidi Aksa'nın hatiplerinden ve vaizlerinden Şeyh İkrime Sabri, Dünya Müslüman Alimler Birliği Lübnan Başkanı Şeyh Ahmed El Ömeri, Filistin Alimler Birliği Başkanı Nevvaf Tekruri gibi uluslararası katılımcılar ile STK temsilcileri katıldı.

Programda konuşan Şeyh İkrime Sabri, Mescid-i Aksa'nın 53 yıl önce ateşe verilmesinin kendilerini hüzne ve umutsuzluğa değil; aksine geleceğe ümitle bakmaya sevk ettiğini vurguladı.

Bu hadisenin unutulmaması için her yıl dönümünde hatırlatılması gerektiğini belirten Sabri, "Böylece Müslümanlar Aksa'nın konumundan haberdar olsunlar, gaflete düşmesinler ve yeni gelen nesiller Aksa'nın içinde bulunduğu tehlikeyi, ehemmiyetini akıllarından çıkarmasınlar." dedi.

Mescid-i Aksa'nın halen tehlike altında olduğunu belirten Sabri, 1969'daki yangına kendisinin de şahit olduğunu söyledi.

1969 Kıble Mescidi vakası

Sabri, yangına dair şu bilgileri paylaştı:

Cenab-ı Hakk'ın murad etmesiyle biz de bu yangını görenlerden olduk. Orada bulunduk ve insanların orada nasıl bir gayret gösterdiklerini, başlarının çaresine nasıl baktıklarını, elleriyle nasıl su ve toprak taşıdıklarını görmüş olduk.

Bu hadisede işgalci güçlerin ve yönetiminin parmağının olduğunun pek çok delili vardır.  Onlar Aksa'yı küçük düşürmek istediler, bu bireysel yapılmış bir hadise değildi. Bunun göstergelerinden bir tanesi de şudur ki; minberi yakmak için kullanılan o madde çarşıda pazarda kolayca bulunamayan bir maddeydi. Ancak ordularda bulunan, devlet gücüyle elde edilebilecek bir maddeydi. Bir delilde şuydu; yangın başka bir yerden değil minberden başlamıştı. Minber-i Aksa, Müslümanların izzetini simgeliyordu. Minber-i Aksa, Kudüs'ün fethedildiğini ve oradaki muzafferiyeti temsil ediyordu. Dolayısıyla Müslümanlardan intikam almak için izzet ve şeref duyulan minber öncelikle hedef alınmıştı.

Yakılan minberin, Zengi ailesi tarafından Halep'te yapıldığını hatırlatan Sabri, "Zengi ailesi Halep'te 16-20 sene civarı kalmıştı, orada minberi hazırladılar. Minberi hazırlamakla aynı zamanda Kudüs'ün fethi için Selahaddin Eyyubi'nin yolunu yapmış oldular. Onun bu fethe hazırlık yapmış oldular. Daha sonra bu minber Mescid-i Aksa'ya getirildi ve Selahaddin Eyyubi'nin Kudüs'ü fethettiğinde kullandığı mimber olmuş oldu. Bu hadisenin bireysel bir hadise olmadığının diğer bir delili de bu işleyen kişi gözlerden kayboldu. Hiçbir şekilde mahkeme önüne çıkmadı. Akli denge olarak kusurludur diyerek dosyayı kapattılar. Bu hadisenin arkasında kimin olduğunun ortaya çıkmaması için bu tür faaliyetleri yaptılar. Bu durum, onların bu işte parmağının olduğunun açık göstergelerinden biridir." diye konuştu.

Zengi, "Burada siyonist medyasının da olayı gizlemek için çok ciddi bir etkisi oldu. Kendileri bu yangının herhangi bir kasıt sonucu çıkmadığını, elektrik tesisatından kaynaklandığını söyledi ve günlerce bunu gazetelerinde yayınladılar. Ancak Müslümanlar kurdukları kurum ve kuruluşlarla hemen toplantı yaparak inceleme yaptılar ve bu yangının elektrik tesisatından çıkmadığını belgelemiş oldular. Bu durumu basın yoluyla da herkese ilan ettiler. Kasıtlı bir yangın olduğu da bu şekilde ifade edilmiş oldu. İşgal güçleri olay yerine gelecek itfaiye araçlarını engelledi. Diğer bölgelerden itfaiyeler hemen olaya yetişmek için harekete geçtiler ancak engellemeler nedeniyle yangın çok büyük bir yeri yuttuktan sonra oraya ulaşabildiler." diye ekledi.

"Mescid-i Aksa'ya herhangi bir hak elde edemediler, edemeyecekler"

O gün sadece Mescid-i Aksa'da yangın çıkarıldığına ancak günümüzde ise Mescid-i Aksa'nın her gün saldırıya uğradığına dikkat çeken Sabri, "Bir saldırı bitiyor, öbürü başlıyor. Dolayısıyla Mescid-i Aksa'nın geldiği durum daha tehlikeli bir noktaya evrilmiştir. Bu noktaya da dikkatlerinizi çekmek isterim. Arapçada 'iktiham' kelimesini kullanıyoruz. Bu bir eve izinsiz girmek demektir. Normal bir giriş değil, eğer bir insan evinize izniniz olmadan giriyorsa bu bir saldırıdır ve kabul edilemez. Burada da aynı şeyi görmüş oluyoruz. Mescid-i Aksa'nın şu an resmi sahibi vakıflardır. Vakıflardan herhangi bir izin alınmıyor, izinsiz bir şekilde silahlarla giriliyor ve işgalcilerin koruması altında giriliyor. Demek ki bizim evimize bizden izinsiz bir kasıtlı saldırı söz konusudur. Herhangi bir Yahudi, Mescid-i Aksa'ya tek başına giremez. Muhakkak bir koruma altında girmeli, bunlar onların bir itirafı olmuş oluyor. Aksa bizim değil, buraya istediğimiz gibi giremeyiz ancak zorla girebiliriz demek Aksa'nın kendilerinin olmadığını itiraf etmektir. O kadar zorla girerek saldırdılar ancak Mescid-i Aksa'ya herhangi bir hak elde edemediler, edemeyecekler. Çünkü zorla giriş ve saldırılar herhangi bir hakkı elde etmenin yolu değildir ve bunun Mescid-i Aksa'nın hala Müslümanların elinde olduğu, onların hak sahibi olmadığı bu hadiselerden sonra ortaya çıkmış oldu. Aksa'nın altını ve etrafını kazıyorlar ki kendi tarihlerine ait bir eser bulabilsinler ama şimdiye kadar tarihlerine ait herhangi bir taş bile bulamadılar. Buldukları eserler; Osmanlı, Memlûk, Eyyubi, Abbasi ve Emevilerden kalan eserlerdi. Buldukları bütün tarihi eserleri hemen yok ettiler."

"Mescid-i Aksa omuzlarımızda bir emanettir"

Sabri, "Mescid-i Aksa omuzlarımızda bir emanettir. Bu, dünyadaki 2 milyar civarındaki Müslümanın emanetidir, korunması gerekir. Mescid-i Aksa'nın durumu; Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi'nin durumu ile aynıdır. Ayet-i kerimede de bu üç mescide işaret vardır. Kudüs ve Mescid-i Aksa yeryüzünün semaya açılan kapısıdır, bu durum Miraç hadisesiyle olmuştur.  Kudüs ve Mescid-i Aksa, semanın da yeryüzüne açılan kapısıdır. Çünkü peygamberler semadan oraya inmişler ve Peygamberi Efendimiz'in arkasında namaz kılmışlardır." şeklinde konuştu. (İLKHA)