ÖZTRAK: “HÜKÜMET MEMURA İLK 6 AY İÇİN YÜZDE 14, İKİNCİ 6 AY İÇİN YÜZDE 9 TEKLİF ETTİ. BUNLARDA NE İNSAF NE DE İZAN KALMIŞ. ENFLASYON FARKI VERECEKMİŞ. ENFLASYON FARKI VERECEĞİNE, HEDEFLEDİĞİN ENFLASYONA GÖRE MAAŞI VER”
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, geçtiğimiz mayıs ayında yapılan 13'üncü Cumhurbaşkanı ve Genel Seçimi'nde AKP'nin "mülakatı kaldıracağız" vaadini hatırlatarak, "Seçim döneminde en önemli vaatlerinden biri, bizden kopyaladıkları, liyakatin esas olması, mülakatın kaldırılmasıydı. Seçim bitti, şimdi hepsi verdikleri sözleri unuttu. Mülakatla, ‘Hamil-i kart yakınımdır’ notlarıyla kamuya alımlar son hızıyla devam ediyor. Daha iki gün önce Erdoğan 145 makama atama yapıyor. Bütün koltuklar, partisinden aday ya da aday adayı olup seçilemeyenlerle, çocuklarının yöneticisi olduğu vakıflarının yönetiminden gelenlerle, danışmanlarla, eş, dost akrabayla hınca hınç dolduruluyor. Dertleri millet değil, yandaş. Milleti görmüyor, sesini duymuyorlar" dedi. Öztrak, kamu toplu sözleşme görüşmelerinde kamu işvereninin teklifini ise “Hükümet memura ilk 6 ay için yüzde 14, ikinci 6 ay için yüzde 9 teklif etti. Merkez Bankası Başkanı, 10 gün önce 2024 yılı enflasyonu yüzde 33 olacak dememiş miydi? bunlarda ne insaf ne de izan kalmış. Enflasyon farkı verecekmiş… Enflasyon farkı vereceğine, hedeflediğin enflasyona göre maaşı ver” sözleri ile değerlendirdi.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Toplantısı sonrası gündeme ilişkin açıklamalar yaptı.
Karadeniz bölgesinin başlıca geçim kaynağı arasında yer alan fındık fiyatının 82,50 TL olarak açıklanmasına Öztrak, "Saray fındık üreticisinin de sesini duymadı. Genel Başkanımız ‘Kilosuna en az 4 dolar verin’ dedi. Onlar 3 doları bile çok gördüler. Giresun’da hayal kırıklığına uğrayan üretici fındık ocaklarını baltayla doğrayarak isyan ediyor. Yeni Tarım Bakanı fındık fiyatından üreticinin nasıl memnun olduğunu ballandıra ballandıra anlatıyor" dedi.
Öztrak'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
"YEREL SEÇİMLER İÇİN YAPILACAK HAZIRLIKLAR İLE PARTİ İÇİNDEKİ KONGRE SÜREÇLERİ DE KURULUMUZUN GÜNDEMİNDEYDİ: Merkez Yönetim Kurulu biraz önce bitti. Bugün MYK toplantımızda, hükümetin artan hayat pahalılığıyla mücadeleyi bir başka bahara ertelemesini, çift haneli enflasyonun önümüzdeki yıllarda da süreceği yönündeki açıklamalarını ve bunun sürdürülebilir olup olmadığını ele aldık. Kamu çalışanları ve emeklilerinin toplu sözleşme görüşmeleri artan kiralar ve fiyat artışlarına yetişemeyen ücretler de yine bir başka önemli gündem maddemizdi. Yaklaşan yerel seçimler için yapılacak hazırlıklar ile parti içindeki kongre süreçleri de kurulumuzun gündemindeydi.
DÜNYADA YAĞMUR YAĞIYOR, BİZDE SEL OLUYOR; DÜNYADA GÜNEŞ ÇIKIYOR, BİZDE ÇÖL OLUYOR: ‘Fırtına doğa şartlarının bir sonucudur. Akıl ise hava fırtına toplarken onu görmek ve tedbir almak için bize verilmiş bir armağandır.’ Devleti yönetmeye talip olanlar da sorunları önceden görmek ve tedbir almak için akıllarını kullanabildikleri ölçüde milletimizin refahını artırabilirler. Bugün ülkemizde yaklaşan fırtınalara karşı zamanında önlem almayan bırakın önlem almayı rüzgâra karşı tüküren, ‘vatandaşım’ değil, ‘yandaşım’ diyen bir hükümet işbaşında. Bu yüzden de dünyada yağmur yağıyor, bizde sel oluyor; dünyada güneş çıkıyor, bizde çöl oluyor. Fatura her zaman dar ve sabit gelirli yurttaşlarımıza çıkıyor. Bunlar, bu hükümet; vatandaşımıza aşağı mahallede talkını veriyor kendileri, yukarı mahallede yandaşlarıyla birlikte salkımı yutuyor.
YAPTIKLARI HATANIN BEDELİNİ ÜLKENİN SIRTINA BİNEN MİLYONLARCA SIĞINMACI MİLLETİN SIRTINA BİNEN ON MİLYARLARCA DOLARLIK FATURAYLA ÖDEDİK: Bundan 12 yıl önce hükümet, bölgenin barış yanlısı güvenilir ülkesi olmak yerine, Emevî Camii’nde namaz kılma hevesiyle Suriye’deki iç savaşta taraf oldu. Yaptıkları hatanın bedelini ülkenin sırtına binen milyonlarca sığınmacı milletin sırtına binen on milyarlarca dolarlık faturayla ödedik. Bundan 10 yıl önce, Amerikan Merkez Bankası dolar basmayı yavaşlatacağını açıkladı. Hükümet bunu öngöremedi. Ekonomiyi tahkim etmedi. Türkiye ekonomisi derin bir türbülansa girdi. Dünyada en kırılgan ekonomiler listesinde ilk beşe yerleşti. Millet bunun faturasını işsizlik ve hayat pahalılığı olarak ödüyor.
DÜNYADA HAM PETROL FİYATI SON BİR YILDA YÜZDE 13 GERİLEDİ: Bundan 2 yıl önce, Rusya Ukrayna’ya saldırdı. Dünyada gıda fiyatları sıçradı ama ardından yüzde 22 düştü. Bizde ise gıda fiyatları yüzde 94 arttı. Hükümet tarımda yıllardır ‘Üretimi bırak, ithalata bak’ stratejisi izledi. Fatura yine bizim vatandaşımıza çıktı, çıkıyor. Bundan 1 yıl önce geçtiğimiz yılın haziran ayında dünyada petrolün varili 100 dolara yükseldi. Şu an ise 86 dolara kadar düştü. Dünyada ham petrol fiyatı son bir yılda yüzde 13 geriledi. Bizde ise mazotun pompa fiyatı seçimden sonraki 3 ayda yüzde 106 arttı. Dünyada fiyatlar azalır, bizde artıyor. Bizde işler dünyadakinin tersine giderken hükümetin başı, ‘Dışarıda da böyle, biz ne yapalım’ diye bahaneler üretmeye. ‘Bize dışarıdan saldıranlar var’ demeye devam ediyor. Millete yalan söylemeyi sürdürüyor.
ERDOĞAN’IN SÖZLERİ BİR KERE DAHA YALAN ÇIKTI: 2021’in ağustos ayında Erdoğan, ‘Bundan böyle enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil, zira faiz oranlarında düşüşe geçiyoruz’ dedi. Talimatla faiz indiriminin sonunda enflasyon azdı. Sonunda faiz başladığı yere döndü. Elimizde rekorlar kıran enflasyon kaldı. Erdoğan’ın söyledikleri yalan çıktı. Erdoğan 2022 yılının sonunda da ‘Herkes enflasyon hesabını 2023’te yüzde 20’ler seviyesine göre yapsın’ dedi. ABD’den ithal ettiği Merkez Bankası Başkanı geçtiğimiz ay, bu yılın sonunda enflasyonun yüzde 58 olacağını ilan ediverdi. Erdoğan’ın sözleri bir kere daha yalan çıktı.
GERÇEK İŞSİZ SAYISI BİR AYDA 660 BİN KİŞİ ARTTI. 9 MİLYONUN ÜZERİNE ÇIKTI: ‘Dolar alan yaya kalır’ dediler, almayan yaya kaldı. ‘Dış ticaret açığı kapanacak’ dediler, açık katlandı. ‘Cari açık düşecek’ dediler, rekor kırdı. Erdoğan daha geçtiğimiz hafta, ‘Asla ödün vermediğimiz iki husus vardır. Bunlardan biri istihdamdır, diğeri büyümedir’ dedi. Ertesinde TÜİK işsizlik rakamlarını açıkladı. Gerçek işsiz sayısı bir ayda 660 bin kişi arttı. 9 milyonun üzerine çıktı. Ülkemizdeki işsiz sayısı yeryüzündeki 100 ülkenin nüfusunu aştı. Bu söylediği de yalan oldu. Erdoğan seçimden önce ‘Ekonomi iyi, şahlanıyoruz’ diyordu. Seçimi kazanmak için de daha önce ‘Seçim kaybedeceğimi bilsem de yapmam’ dediği ne varsa yaptı. Yetmedi, milletin dövizlerini har vurdu harman savurdu. Kazanın dibini deldi, ülke dövizsiz kaldı. Ekonominin sağlam olduğu da yalan çıktı.
DIŞARIDAN BULAMAYINCA FATURAYI MİLLETE KESTİLER: Ekonominin altını üstüne getiren Erdoğan seçimden sonra vitrine birkaç isim koyarak sebep olduğu ağır güven bunalımını aşabileceğini ülkeye para getirebileceğini yaklaşan yerel yönetim seçimlerine kadar idare edebileceğini düşündü. Ama uluslararası piyasalar vitrine aldanmadı. Yaparız dediklerine kanmadı. Çaresizlik içinde bir zamanlar hain ilan ettikleri, katil dedikleri, küfrettikleri Körfez krallarının, prenslerinin, emirlerinin, şeyhlerinin eteklerine sarıldılar, önlerinde el pençe divan durdular. Bir zamanlar darbeci dedikleri Arap liderleriyle sarmaş dolaş oldular. Elde kalan kamu şirketlerini Belçika’nın yüzölçümünden büyük topraklarımızı onlara satmayı önerdiler. Onlar da kanmadılar. Dışarıdan bulamayınca faturayı millete kestiler. KDV’yi, ÖTV’yi, harçları ve diğer vergileri artırdılar. Yetmedi bir aldıkları MTV’yi bir daha almaya kalktılar. Anayasayı hiçe saydılar. Seçime kadar tuttukları dövizi saldılar. Paramızı pul ettiler.
HAZİNENİN NAKİT AÇIĞI İLK 7 AYDA ÖNCEKİ YILIN AYNI DÖNEMİNE GÖRE YÜZDE 1066 ARTTI: Çorlu’da pazarcılar, İstanbul Bayrampaşa halinden meyve sebzeyi, bedava bile alsalar, yükleme ve taşıma masrafları nedeniyle kilosunu 5 liradan satmak zorunda olduklarını söylüyorlar. Mazot böyle giderse bunun katlanmasından korktuklarını da ifade ediyorlar. Okul servisçilerini ise kendilerinin masrafların velilerin servis ücretlerinin altından nasıl kalkacağı endişesi sarmış. Milletin sırtına bindirilen bunca yüke rağmen hazinenin nakit açığı ilk 7 ayda önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1066 arttı. 11, hatta 12 kat. 434 milyar lirayı aştı.
MERKEZ BANKASI’NIN KASASINDA DÖVİZ YOK: Hazinede yok, elde yok, avuçta yok, Merkez Bankası’nın kasasında döviz yok. Yapılması gereken belli. Enflasyonu düşüreceksiniz. Milleti ferahlatacaksınız. Bunun için de güçlü çapaları olan takvime bağlanmış, hesap vermeyi öngören, güçlü bir program yapacaksınız. Ama sarayın böyle bir iradesi de yok. Görünen o ki vitrine konan isimlerin böyle bir hazırlığı da yok. Mayısta seçimler yapıldı. Haziran geçti, temmuz geçti. Ağustos’un ortasına geldik. Hala ortada zamlardan başka bir şey yok. Biz MYK’mızda bu konularda alınacak önlemleri tartışırken hükümet tarafında bir program yok, bir eylem planı yok.
HİÇBİR ŞEY YAPMAYACAKSANIZ, NEDEN O KOLTUKLARI İŞGAL EDİYORSUNUZ: Bari zahmet etselerdi de Millet İttifakı’nın hazırladığı Ortak Politikalar Mutabakat Metnine ve diğer belgelere bir baksalardı. Hazırlıksız olunca, enflasyonla mücadelede yelkenler indi. Tek haneli enflasyon sözleri de rafa kalktı. ‘Türkiye’nin Dinamik optimizasyon problemini çözmeye, sarayda oturan en büyük kısıttan başlayamayacağını’ anlayan Merkez Bankası Başkanı ilk havlu atan oldu. Enflasyon hedefini yüzde 58’e çekerek zam zulüm siyasetine yol verdi. 2025 dahil çift haneli enflasyon vadetti. Vitrinin bir diğer ismi Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de kapalı toplantılarda ‘Ekonomide olumlu gelişmeleri 2025’te değil, ancak 2026’da görebiliriz’ dediği dışarı sızdı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ise dışarıda pazar arayışlarının öneminden dem vuruyor. Yani açıkça, ‘Pahalılıkta millet bir şey alamaz hale gelecek, şirketler ürettikleri ne varsa dışarı satsın’ diyor. Biz de soruyoruz, ‘Madem bu arşa yükselen fiyatları, azan enflasyonu, milletin perişan eden hayat pahalılığını sadece izleyecektiniz, o koltuklarda neden oturuyorsunuz? Hiçbir şey yapmayacaksanız, neden o koltukları işgal ediyorsunuz?’
BİZDEN KOPYALADIKLARI, LİYAKATİN ESAS OLMASI, MÜLAKATIN KALDIRILMASIYDI. SEÇİM BİTTİ, ŞİMDİ HEPSİ VERDİKLERİ SÖZLERİ UNUTTU: Seçim döneminde en önemli vaatlerinden biri, bizden kopyaladıkları, liyakatin esas olması, mülakatın kaldırılmasıydı. Seçim bitti, şimdi hepsi verdikleri sözleri unuttu. Mülakatla, ‘Hamil-i kart yakınımdır’ notlarıyla kamuya alımlar son hızıyla devam ediyor. Daha iki gün önce Erdoğan 145 makama atama yapıyor. Bütün koltuklar, partisinden aday ya da aday adayı olup seçilemeyenlerle, çocuklarının yöneticisi olduğu vakıflarının yönetiminden gelenlerle, danışmanlarla, eş, dost akrabayla hınca hınç dolduruluyor. Dertleri millet değil, yandaş. Milleti görmüyor, sesini duymuyorlar.
BAKAN FINDIK FİYATINDAN ÜRETİCİNİN NASIL MEMNUN OLDUĞUNU BALLANDIRA BALLANDIRA ANLATIYOR: Saray fındık üreticisinin de sesini duymadı. Genel Başkanımız ‘Kilosuna en az 4 dolar verin’ dedi. Onlar 3 doları bile çok gördüler. Giresun’da hayal kırıklığına uğrayan üretici fındık ocaklarını baltayla doğrayarak isyan ediyor. Yeni Tarım Bakanı fındık fiyatından üreticinin nasıl memnun olduğunu ballandıra ballandıra anlatıyor. Hükümet, buğday üreticisinin de sesini duymadı. Genel Başkanımızın prim dahil 13 lira önerdiğimiz buğday için vere vere 9 lira 25 kuruş verdiler. Ama Ofis buğday almıyor. Alsa da ödemeyi aylar sonra yapıyor. Bir liralık teşvik primi ise bir başka bahara kaldı deniyor. Üreticiyi tüccarın kucağına itiyorlar.
ENFLASYON FARKI VERECEĞİNE, HEDEFLEDİĞİN ENFLASYONA GÖRE MAAŞI VER: Hükümet memura ilk 6 ay için yüzde 14, ikinci 6 ay için yüzde 9 teklif etti. Merkez Bankası Başkanı, 10 gün önce 2024 yılı enflasyonu yüzde 33 olacak dememiş miydi? Buradan bir kere daha söylüyorum, bunlarda ne insaf ne de izan kalmış. Enflasyon farkı verecekmiş… Enflasyon farkı vereceğine, hedeflediğin enflasyona göre maaşı ver. Aylığı ver. Depremzedelerin de sesleri duyulmaz oldu. İnsanlar yakınlarının naaşını bulmak için hala bir umut beklerken, bu hükümet depremzedeleri icra yoluyla yurtlardan çıkartıyorlar. Sonra da utanmadan sıkılmadan muhalefete laf söylüyorlar. Çalışanların sesini duymuyorlar. Bu yılda mevsimlik tarım işçilerinin dramı devam ediyor. Oradan oraya, servislerle, kamyonlarla, bazen traktör kasalarında taşınırken kazalarda yaralanıyor, hayatlarını yitiriyorlar. Hükümetse bunları seyrediyor.
BU YILIN İLK YARISINDA 4 MİLYON 140 BİNİ AŞTI: Çocuklarımız yeterli beslenemiyor. Bu onların fiziksel ve zihinsel gelişimini etkiliyor. Saray yanaşmalarının evlatları semirirken, bu toprakların evlatları bodur kalıyor. Her 100 çocuktan 15’i kısa bir metni okuyup anlayamıyor. Devletten destek almadan elektrik faturasını ödeyemeyen hane sayısı, 2022 yılında 3 milyon 691 bine ulaşmıştı. Bu yılın ilk yarısında 4 milyon 140 bini aştı. Bunlar Cumhuriyetin ikinci yüzyılının inşasına büyük bir ekonomik soykırımla, milleti yoksulluğa mahkûm ederek başlıyorlar.
AVRUPA’DA ERDOĞAN’LA GERİ KABUL ANLAŞMASI İMZALAYAN DEVLETLER DE ERDOĞAN’IN SEÇİMİ KAZANMASI İÇİN DUA ETTİLER: Hükümet sıfırı tüketince Avrupa’nın sığınmacı gettosu olma projesine hız verdi. Seçimden birkaç gün sonra Macaristan Başbakanı Orban; ‘Erdoğan'a sadece iyi şanslar dilemedim, ayrıca çok fazla dua da ettim. Eğer kazanmasaydı bu bir trajedi olurdu. Bir, iki, üç milyon mülteci bu yaz bitmeden Macaristan’ın sınırına gelirdi’ demişti. Sadece Macaristan değil, Avrupa’da Erdoğan’la Geri Kabul Anlaşması imzalayan devletler de Erdoğan’ın seçimi kazanması için dua ettiler. Biz seçimde sadece hükümetle, AK Parti kadrolarıyla değil bir de bunlarla mücadele ettik.
İNGİLİZLER, SIĞINMACILAR KENDİ ÜLKELERİNE GELMESİN DİYE TÜRKİYE’NİN SİSTEMİNE AÇIKÇA MÜDAHALE EDECEKMİŞ: Genel Başkanımız, geçtiğimiz hafta hepimizin İngiliz basınından öğrendiği bir gelişmeyi gündeme taşıdı. Bu bizim basınımızda yer almadı, İngiliz basınında yer aldı. Türkiye ile İngiltere arasında ‘İnsan kaçakçılığı yapan şebekeleri engelleme ve çökertme’ anlaşması yapılıyormuş. Mükemmeliyet Merkezi adı altında ‘Kaçak göçle mücadele hedefli’ bir birim de oluşturuluyormuş ortak. İngiltere’ye yönelik göçmen geçişlerini durdurmak için Göçten Sorumlu İngiliz Bakan’ın ifadesine göre Türkiye’ye, hükümete maddi destek de verilecekmiş. Yani İngilizler, sığınmacılar kendi ülkelerine gelmesin diye Türkiye’nin sistemine açıkça müdahale edecekmiş. İngiliz basını ayrıca, AB ile yapılan Geri Kabul Anlaşmasının benzerinin Türkiye- İngiltere arasında yapılmasının da gündeme geleceğini yazmış. Buradan Genel Başkanımızın sorusunu tekrarlayalım; başka ülkelere, Türkiye’nin iç işleyişine müdahale hakkını nasıl verirsiniz? Gerçekten de ‘Türkiye’yi kim yönetiyor?’
ALMANYA’YA İLTİCA BAŞVURU SAYISI SON BİR YILDA YÜZDE 203 ARTMIŞ: Başka ülkelerden gelenler ülkemize yığılırken, gençlerimiz artık geleceklerini bu ülkede görmüyorlar, yurt dışına gidebilmek için fırsat kolluyorlar. Yetişmiş insan gücümüz ülkeyi terk ediyor. Yılın ilk 6 ayında yurt dışına gitmek için başvuran hekim sayısı bin 400. Son birkaç yılda başka ülkelere giden akademisyen sayısı 12 bini geçmiş. Yerli ve milli beşerî sermayemizi yitiriyoruz. Sadece Almanya’ya iltica başvuru sayısı son bir yılda yüzde 203 artmış. Suriye ve Afganistan’la birlikte bu ülkeye en çok iltica talebi yapan üç ülkeden biriyiz.
BAHÇELİ’YE AÇIKÇA SORUYORUZ, HATAY’IN TÜRK TOPRAĞI OLASINDAN SİZ DE RAHATSIZ MISINIZ: ‘Keşke Yunan kazansaydı’ diyen fesli meczuptan tarih, ‘Hatay’ın çoğunluğu Arap’ diyen Hatay’ın Türkiye topraklarına katılmasından rahatsız olan devlet memurundan dini öğrenenler utanıp sıkılmadan yerlilikten, millilikten bahsediyorlar. Biz buradan sayın Bahçeli’ye açıkça soruyoruz, Hatay’ın Türk toprağı olasından siz de rahatsız mısınız? Bu memur hakkında ortağınızla birlikte ne yapmayı düşünüyorsunuz? Buna bir yanıt bekliyoruz.
ÜLKENİN HER YERİNDE SİLAHLAR PATLIYOR: 85 milyon nüfuslu ülkemizde 4 milyon ruhsatlı, 36 milyon ruhsatsız silah var. Ülkenin her yerinde silahlar patlıyor. Sokaklar vahşi batıya döndü. Limanlar uyuşturucu istasyonu oldu. Hükümet bunlarla uğraşacağına, vatandaşına güvenli bir hayat sağlamak için işini yapacağına, Akbelen’de seyyar tuvaletin önüne kalkanlı jandarma barikatı kurmakla meşgul. Ekranları karartmakla, gazeteci Merdan Yanardağ’ı içeride tutmak için yollar bulmakla gazeteci Barış Pehlivan’ı hapse atmak için hukuku eğip bükmekle meşgul. Sinan Ateş cinayetinin siyasi yönü üzerine giden savcıları görevden almakla, değiştirmekle meşgul. İstanbul’da kaymakamlık, örgütümüzün ‘MuazZam’ sergilerini durdurmaya çalışmakla, Bursa’da valilik Nilüfer Belediyemizin müzik festivalinde kimin ne yiyip içeceğine kimin nerede kalacağına karışınca belediyemiz bu müdahaleleri kabul etmiyor.
YANDAŞ MEDYA, İL BAŞKANIMIZ ELİF NUR YAMAK’I, BAŞÖRTÜSÜ ÜZERİNDEN LİNÇ ETMEYE KALKIYOR: Bursa İl Gençlik Kolları Başkanımız da ‘Biz gençler olarak birbirimizin yaşam biçimine ve dünya görüşüne saygılıyız. Maalesef makam sahibi bazı büyüklerimizin bu konuda çok büyük problemleri var’ diyor. Vay sen misin bunu diyen. Yandaş medya İl Başkanımız Elif Nur Yamak’ı, başörtüsü üzerinden linç etmeye kalkıyor. Esas bir genç hakkında bunları yazanlar, burunlarına çok pudra şekeri çekmişler. Kendinize gelin, haddinizi bilin.
ERDOĞAN HÜKÜMETİNİN SÜRMESİNDEN MEDET UMAN DİĞER DEVLETLERE KARŞI DA BİR MÜCADELE VERDİK: Haksız, hukuksuz, adaletsiz bir seçim geçirdik. Bir tek devletin tüm gücünü pervasızca kullanan sahte videolarla sahtekarlık yapan, yalan söyleyen bir kadroya karşı değil, Erdoğan hükümetinin sürmesinden medet uman diğer devletlere karşı da bir mücadele verdik. Genel seçimden önce tüm tuşlara basıldı. Yerel seçimlerden önce de artık elde kalan ne varsa sonuna kadar kullanılacak. Mayıs seçiminden sonra yaşadıklarımız yerel seçimlerde sağlam durmazsak yaşayacaklarımızın sadece fragmanıdır. Biz bir yandan bu hükümetin yanlışlarıyla mücadeleyi sürdürüyoruz. Gençlerimiz döviz garantili ballı projelere karşı sahada kadın kollarımız ‘Pazar Yeri Yangın Yeri’ projesiyle çarşıda pazarda vatandaşın yanında. Örgütlerimiz sahada. İstanbul örgütümüz tüm engelleme çabalarına karşı ‘MuazZam’ sergisiyle mahalle mahalle vatandaşlarla buluşuyor.
ANAYASA’YA AYKIRI OLARAK İKİNCİ DEFA SALINAN MTV’NİN İPTALİ İÇİN DE ANAYASA MAHKEMESİ’NE BAŞVURDUK: Biz, ‘Bunca sorun ortada dururken millet iradesinin tecelligahı Meclis kapalı kalamaz’ dedik. Hayat pahalılığına karşı çözümleri konuşup hayata geçirmek, Akbelen’deki orman kıyımını durdurmak için Meclis’i iki defa olağanüstü toplantıya çağırdık. Anayasa’ya aykırı olarak ikinci defa salınan MTV’nin iptali için de Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Meclis’in kapalı olduğu bu dönemde boş durmuyoruz. İllerimizde esnafımızla, çiftçimizle, emekçimiz-emeklimizle, vatandaşlarımızla birlikteyiz. Bu çalışmaların yanında, partimizin yenilenme süreci de ilerliyor. İlçe kongrelerimizi hızla tamamlıyoruz. İl kongrelerimizin ardından da kurultayımızı yapacağız. Kurultayımızı yapacak ve yenilenmenin heyecanıyla yeni kadrolarla bugün başarıyla yönettiğimiz kentlerimize yerel seçimde yenilerini ekleyeceğiz.
İLK SEÇİMİN SONUCUNU VE FATURASINI HEP BİRLİKTE YAŞAYARAK GÖRDÜK: Mayıs Genel Seçimleri ile başlayan seçim süreci yerel yönetim seçimleriyle bitecek. Milletimiz mayıs seçimlerinde ilk vizeyi verdi son icazeti ise bu seçimle verecek. İlk seçimin sonucunu ve faturasını hep birlikte yaşayarak gördük. Yerel seçimden sonra milletimizin daha beterini yaşamaması için var gücümüzle sahada olacağız. Mahalli idare seçimlerinde tarih yazacağız. Bu gidişe dur diyeceğiz."