DİSK’İN İSTANBUL’DAN ANKARA’YA YÜRÜYÜŞÜ BURSA’DA... ÇERKEZOĞLU: “SENDİKALAŞMANIN, ÖRGÜTLENMENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLERİN KALDIRILDIĞI EMEĞİN TÜRKİYE’Sİ İÇİN YÜRÜYORUZ”
Haber: ÇAĞATAN AKYOL - Kamera: SADIK KARAKULOĞLU
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) “vergide adalet, gelirde adalet” sloganıyla İstanbul’dan Ankara’ya başlattığı yürüyüş, Bursa’ya ulaştı. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Bu ülkenin gerçek sahipleri olarak eşitlik, adalet, barış ve kardeşlik içerisinde demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla işlediği; sendikalaşmanın, örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırıldığı emeğin Türkiye’si için yürüyoruz” dedi.
“Vergide adalet, gelirde adalet” talebiyle DİSK’in İstanbul’dan Ankara’ya başlattığı yürüyüş, üçüncü gününde Kocaeli’den başlayarak Yalova’ya, daha sonra da Bursa’ya ulaştı. Bursa Kent Meydanı’nda açıklama yapan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, işçilerin katılımıyla yürüyüşün her adımda daha da büyüdüğünü vurguladı. Çerkezoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“BÜTÜN İŞÇİLER ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞSIN İSTİYORLAR: Dedik ki DİSK yürürse ve işçiler yürürse bu ülkede, yani bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten işçi sınıfı yürürse bütün karanlıklar dağılır. DİSK yürürse, işçi sınıfı yürürse yolumuz aydınlanır. DİSK yürürse, işçi sınıfı yürürse ülkenin geleceği aydınlanır dedik ve bu inançla, bu iradeyle yürüyüşümüzü sürdürüyoruz. Gelirde, vergide, ülkede adalet için yürüyoruz. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına ülke tarihinin en büyük bölüşüm kriziyle giriyoruz. Bugün bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten işçi sınıfı olarak, emekçiler olarak, yıllarca çalışmış, bu ülkeye değer üretmiş işçiler olarak, kadınlar ve gençler olarak ürettiğimiz değerden aldığımız pay, her gün daha fazla geriliyor. İstiyorlar ki, bütün işçiler en düşük ücret olan ve açlık sınırının altına gerilemiş olan asgari ücretle çalışsın. İstiyorlar ki bütün emekliler, o ucube sistemle icat ettikleri, Hazine’den tamamlanan 7 bin 500 lirayla yaşasınlar.
HEPİMİZİ YOKSULLUKTA EŞİTLİYORLAR: Hepimizi yoksullukta eşitleyen politikaları hayata geçiriyorlar. Türkiye’de öyle bir düzen kuruldu ki, düzenin bütün çarkları, zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapmak üzere dönüyor. Düzenin bütün çarkları, sürekli olarak yoksuldan alıp zengine vermek için dönüyor. Biz artık bu adaletsiz düzene, bizi işsizliğe, yoksulluğa, hayat pahalılığı karşısında açlığa mahkûm eden bu düzeni değiştirmek için yürüyoruz. Bununla da kalmıyorlar. Dünyanın en adaletsiz vergi sistemi Türkiye’de. KDV, ÖTV dedikleri, her birimizin, en zenginin de en yoksulun da işçinin de patronun da bir kilo domates aldığı zaman ödediği verginin aynı oranda olduğu, o nedenle de adaletsiz olan dolaylı vergiler, devletin vergi gelirlerinin dörtte üçüne ulaştı. Bizler daha ücretimizi almadan peşin peşin gelir vergisi ödüyoruz. Bu verginin hem oranı çok yüksek hem de vergi dilimleri bilerek düşük belirlendiği için hemen sanki zengin olmuşuz gibi bir üst vergi dilimine giriyoruz.
PATRONLARDAN VERGİ ALAMAYAN HÜKÜMET, HALKIN CEBİNE GÖZÜNÜ DİKTİ: Ocakta, şubatta, martta aldığımız ücreti ekimde, kasımda, aralıkta alamıyoruz. Böylesi adaletsiz bir vergi sistemi var Türkiye’de. Zenginlerden, patronlardan, sermayeden vergi almayan, alamayan hükümet; bütün vergi geliri için, vergileri artırmak için işçinin, emekçinin, emeklinin, halkın cebine gözünü dikmiş durumda. Buradan, Bursa Meydanı’ndan sesleniyoruz. Eğer ülkeyi yöneten hükümet, devletin vergi gelirlerini artırmak istiyorsa artık işçinin, emekçinin, emeklinin, halkın cebine gözünü dikmekten vazgeçsin. Artık bizim cebimize bakmaktan vazgeçsin de etrafına baksın diyoruz. O rekor kârlar kıran şirketlere baksın. Bankaların kat be kat artan bilançolarına baksın. Kur korumalı mevduattan milyonlar kazananlara baksın. Yani bu ülkede az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınan adil bir vergi sistemi için yürüyoruz. Biz bu yürüyüşümüzü, yaklaşık iki yıldır sürdürdüğümüz mücadelemizi yeni bir aşamaya taşımak için yapıyoruz.
5 MADDELİK KANUN TEKLİFİ HAZIRLADIK: İki yıldır DİSK olarak iş yerlerinden, vergi daireleri önlerinden alanlara, meydanlara, mitinglere; imza kampanyalarından bakanlık kapılarına, Meclis önlerine kadar taşıdığımız bu mücadelede bütün bu taleplerimiz karşısında, bu ağır tablo karşısında hiçbir adım atmayan, tersine bizi daha fazla yoksullaştıran bu iktidarın politikalarını değiştirmek için İstanbul’dan Ankara’ya bu yürüyüşü başlattık. Meclis’teki bütün siyasi partilerle görüştük. Hepsinin genel başkanlarına tek tek dosyalar verdik. Ardından adaletli bir vergi sistemi için 5 maddede yapılması gerekenleri anlatan bir kanun teklifi hazırladık gerekçeleriyle beraber. Buradan, Bursa Meydanı’ndan bir kez daha Meclis’teki bütün siyasi partileri, 600 milletvekilini milyonlarca işçinin, emekçinin üzerindeki bu vergi yükünü ortadan kaldıracak ve DİSK tarafından hazırlanan kanun teklifinin altını imzalamaya ve oy birliğiyle bunu Meclis’ten geçirmeye çağırıyoruz.
BU AĞIR VERGİLERİ BİLE İSTEYE YAPIYORLAR: Bunun için yapılması gerekenler son derece basit. Hani diyoruz ya bu yaşadığımız tablo, bu işsizlik, bu yoksulluk, bu hayat pahalılığı, bu ağır vergiler bir tesadüf değil. Bile isteye yapıyorlar. Tam da hedefledikleri bu zaten. Bizleri daha yoksul yapmak ve yoksuldan alıp zengine vermek. Bu politikalardan, bu tercihlerden vazgeçilmesi için yapılması gereken aslında çok net ve son derece kolay. Yeter ki tercihler değişsin. Mevcut iktidarın sınıfsal ve siyasal tercihlerinin yarattığı bir yıkım tablosundan, bu vergi adaletsizliğinden kurtulmak için gelir vergisi dilimlerinin yüzde 10’a düşürülmesi, vergi dilimlerinin en az yeniden değerleme oranı kadar artırılması, asgari ücrete getirilen vergi istisnasının doğru biçimde uygulanması ve aynı zamanda bu ülkede 2008 yılından beri sermayeye, işverenlere verilen 5 puan SGK prim desteğinin işçilere de verilmesi, beşincisi de çağ dışı Damga Vergisi’nin kaldırılması. Bu kadar basit.
ASGARİ ÜCRETLİLER TOPLUMU OLMAKTAN KURTULMAK İÇİN YÜRÜYORUZ: 5 maddede özetlediğimiz bu kanun teklifinin Meclis’ten geçmesi ve uygulanmasıyla bugün üzerimizdeki bu ağır vergi yükü ortadan kalkacak ve en azından bu yüksek enflasyonda, pahalılıkta bir nebze olsun nefes alacağız. Önümüzdeki günlerde asgari ücretin belirlenmesiyle ilgili toplantılar başlayacak. Bugün Türkiye’de asgari ücret, bir ortalama ücret hâline geldi. Bu asgari ücret, bırakın yoksulluk sınırını, 14 bin liraya dayanan açlık sınırının bile çok altında. Dolayısıyla asgari ücretin ve bütün ücretlerin, gerçek enflasyon karşısında kaybının giderildiği, bir işçinin ailesiyle birlikte yaşayabileceği bir ücret olarak belirlenmesi ve Türkiye’nin bir asgari ücretliler toplumu olmaktan kurtarılması için sendikalaşmanın ve sendikal hakların kullanımının önündeki engellerin kaldırılması için yürüyoruz. Yani Türkiye işçi sınıfı olarak insanca yaşayacağımız bir çalışma hayatı ve bir ülke için yürüyoruz. Yine aynı zamanda bu ülkede milyonlarca çalışmış, yıllarca çalışmış, emek üretmiş ve yaklaşık 10 milyon emeklinin 7 bin 500 liraya mahkûm edildiği bir süreçte en düşük emekli aylığının en azından asgari ücret düzeyine yükseltilmesi ve bütün emekli aylıklarının da bu oranda artırılması, yani emeklilikte adalet için yürüyoruz.
BU YÜRÜYÜŞTE YALNIZ DEĞİLİZ: Kadınlar olarak hayatın her alanında yaşadığımız eşitsizliklere ve ayrımcılıklara karşı, çalışma hayatında ve bütün toplumsal hayatta şiddet kaygısı yaşamadığımız, eşit koşullarda çalıştığımız ve yaşadığımız bir ülkeyi kurmak için yürüyoruz. Bugün çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğinin işsizlikle karartıldığı bir süreçte çocuklarımıza ve gençlerimize insanca yaşayacak bir ülke kurmak ve böylesi bir ülkeyi emanet etmek için yürüyoruz. Aslında bu ülkenin gerçek sahipleri olarak eşitlik, adalet, barış ve kardeşlik içerisinde demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla işlediği; sendikalaşmanın, örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırıldığı emeğin Türkiye’si için yürüyoruz. Biliyoruz ki bu yürüyüşte yalnız değiliz. Bugün burada bizlerle birlikte olan, yürüyüş boyunca her adımda sesini, soluğunu bize katan, omuzlarını omuz başımıza yaslayan, gözlerindeki ışıktan elimizi sıkarken bize verdikleri o yüksek enerjiye kadar bizimle birlikte olan bütün sınıf kardeşlerimizle birlikte yürüyoruz.
ATTIĞIMIZ HER ADIM MİLYONLARIN SESİDİR: Biliyoruz ki bu yürüyüşteki talepler, biliyoruz ki bu yürüyüşte attığımız her adım, bu ülkede milyonların sesi ve soluğudur. Milyonların adalet mücadelesini Ankara’ya taşıyoruz. Bugün burada üçüncü günü, Bursa’da yaptığımız bu karşılamayla ve açıklamayla sonuçlandıracağız. Ardından yarın sabah 09.00’da yine bu meydandan yola çıkacağız. Bilecik ve Eskişehir’de, cuma günü de Ankara’da olacak şekilde yürüyüş programımızı hayata geçireceğiz. Cuma günü Ankara’da yapacağımız yürüyüşün ardından Ulus Meydanı’nda büyük bir mitingle, büyük bir karşılamayla taleplerimizi Ankara’ya, -hani diyoruz ya ‘Ankara Ankara duy sesimizi, bu gelen işçinin, emekçinin ayak sesleri’ diye- işte bu sesi ve bu soluğu ülkeyi yönetenlerin kapısına kadar hep birlikte taşıyacağız.
BİZ VARSAK UMUT VAR: Dedik ya işçiler yürürse bu ülkenin geleceği aydınlanır. Biliyoruz ki bu adımlar, bu yürüyüş, bu mücadele, bu kararlılık her adımda biraz daha güçlenerek Ankara’ya ulaşacak ve burada, Bursa’da Kent Meydanı’nda bu yürüyüşümüze güç katan, bize ses katan, bize kendi talepleriyle yanımızda olarak bu yürüyüşe katkı sunan, dayanışma gösteren, adımlarını adımlarımıza katan herkese bir kez daha çok teşekkür ediyoruz. Hep birlikte bu ülkenin aydınlık geleceğini kendi ellerimizle kuracağız. Koşullar ne olursa olsun, hangi zorluklar, barikatlar önümüze kurulursa kurulsun, bizi yok sayanlara karşı bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üretenler olarak bu mücadeleyi yan yana, omuz omuza sürdüreceğiz. Bazen moralimiz bozuluyor olabilir, bazen canımız sıkılıyor da olabilir bazı zamanlarda ama bilin ki biz varsak umut var. Biz yan yanaysak umut var. İşçi sınıfı varsa umut var, DİSK varsa umut var diyoruz. Tekrar hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyoruz. Hep birlikte omuz omuza mücadele edeceğiz. Yolumuz açık olsun.”