SEZGİN TANRIKULU: "SİYASİ ATMOSFERDEN ETKİLENEN KURULLAR KÜRTÇE SANATA DESTEĞİ EN AZA İNDİRMEKTELER
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda dün görüşülen Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinde, “Sinema, tiyatro alanında da özellikle Kürt dilinin, Kürtçenin daha fazla kullanılır hale gelmesi bakımından da Bakanlığınızın aktardığı kaynakların daha da artırılması lazım. Siyasi atmosferden etkilenen kurullar kraldan çok kralcılık yapmaktalar ve dolayısıyla bu destekleri en aza indirmekteler” diye konuştu.
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın dün görüşülen 2024 yılı bütçe teklifine ilişkin konuştu. Tanrıkulu, özetle şunları söyledi:
“Şunu ifade etmeliyim öncelikle, zamanımız az ancak yani Kültür ve Turizm Bakanlığı, içinde yaşadığımız sorunların çözümü bakımından önemli bir Bakanlık. Atılacak adımlar, özellikle yerel dinamiklerle birlikte atılacak adımlar Türkiye'nin temel sorunları konusunda bir iyi niyetin, bir çözüm iradesinin ortaya çıkması bakımından da önemli.
Bu çerçevede Diyarbakır Cezaevinin Ekim 2022 tarihinde boşaltılmış olması, 7 Haziran’da bir ihale sürecinin başlatılması elbette ki olumlu ancak ben arkadaşlarımla beraber 2013 tarihinde Meclise bir kanun teklifi sunmuştum ve Diyarbakır Cezaevinin bir Meclis kararıyla bir hafıza müzesine, bir yüzleşme müzesine dönüştürülmesini istemiştim. Dünyadaki örnekler, sonuçta tarihte yaşanan bu tür zalimce örneklerden hareketle bunun bir idari kararla değil, daha çok Parlamentonun devreye girdiği bir özür yasasıyla aynı zamanda olması gerektiği yönündedir. Dolayısıyla eğer bu idari karar Parlamentoda görüşülüp bir yasayla ortaya çıkmış olsaydı, bir özür yasasıyla beraber bir hafıza müzesine, bir yüzleşme müzesine dönüşmesi mümkün olsaydı çok daha anlamlı olurdu. Ama bundan sonrası bakımından da eğer Diyarbakır'daki cezaevi bir müzeye dönüştürülecekse ihale sürecinin Diyarbakır'daki müze, Diyarbakır'daki cezaevindeki işlevsel alanın başka bir şeye dönüştürülmeden sadece bir hafıza ve yüzleşme müzesi olarak kalması amaçlanmalıdır. Yani cezaevinin içinde bulunduğu alanda başka bir fonksiyon olmamalıdır. Evet, büyük bir alan ama olmamalıdır, sadece müze olmalıdır. İkinci olarak da 1980-1984 arasında çok ağır işkencelere ve ölümlere sebep olmuştur, 34 yurttaşımız Diyarbakır Cezaevinde yaşamını yitirmiştir ve dünyadaki istatistiklere göre tarihteki en berbat 10 cezaevinden biridir Diyarbakır Cezaevi. Dolayısıyla, bu anlama uygun hale getirilmelidir, 1980-1984'teki mimarisine uygun hale getirilmelidir. Tabii, Diyarbakır'da bir yerel yönetim birimi yok, kayyum atanmış. Dolayısıyla oralardan yararlanma imkanı yok ama bu cezaevinde yaşamış, yıllarca işkence görmüş, tahliye olmuş, şimdi sosyal yaşamda olan birçok insan ve girişimler var…
Bunun dışında da tabii, sinema, tiyatro alanında da özellikle Kürt dilinin, Kürtçenin daha fazla kullanılır hale gelmesi bakımından da Bakanlığınızın aktardığı kaynakların daha da artırılması lazım. Siyasi atmosferden etkilenen kurullar kraldan çok kralcılık yapmaktalar ve dolayısıyla bu destekleri en aza indirmekteler. Dolayısıyla sinema, tiyatro ve diğer alanlarda da yayın alanlarında da sonuçta Kürt Dilinin, Kürtçenin ve diğer diyalektlerin desteklenmesi noktasında Bakanlığınızın daha cesaretli olması gerektiğini buradan ifade etmek istiyorum. Yani önleyici, yasaklayıcı değil dolayısıyla kültür alanında bu alanları açan politikaların öncüsü olmalısınız. Bu alanlardan yürürsek normalleşmeyi sağlayabiliriz. Bunu da burada ifade etmiş olayım.”