Enes Kara'nın intiharı sonrası cemaat yurtlarından yeni video
Tıp fakültesinde okuyan Enes Kara'nın kaldığı cemaat yurdunda hayatına son vermesinin sonrasında başlayan cemaat yurtları tartışmasında, yeni bir videoda 'Süleymancılar Cemaati' yurdunda kalan Yunus Demirtaş adlı öğrenciden geldi. Videoda, Yunus Demirtaş adlı öğrenci, "Akıllarını, kişiliklerini ve özgürlüklerini teslim edip vur deyince vuran, dur deyince duran ama halen kendileri çocuk olan bu kişiler başımıza hoca olarak gelirler. Namaza geç kalırsanız dayak yersiniz, ezberi yapamazsanız geç yatarsınız ya da hafta sonu eve geç gidersiniz" diyerek cemaat yurdunda olanları aktardı.
Elazığ’da tarikat yurdunda kalan Tıp Fakültesi öğrencisi Enes Kara’nın intihar etmesinin sonrasında, devlet yurtlarının kapasite eksikliği tekrar gündeme taşındı. Bu yetersizliği cemaat yurtlarının doldurması birçok sorunu da beraberinde getirdi.
Twitter'da "Politikaloji" adlı hesapta yayınlanan bir videoda 'Süleymancılar Cemaati' yurdunda kalan Yunus Demirtaş adlı öğrencinin kaydedip yayınladığı video paylaşıldı. Öğrenci videoda kaldığı cemaat yurdundan yaşadıklarını bir bir sıraladı:
"NAMAZA GEÇ KALIRSANIZ DAYAK YERSİNİZ"
"Bu videoda sizlere ailemin beni ders disiplini kazanmam için ve dini bilgileri öğrenmem için gönderdiği Süleymancılarından yurdundan bahsedeceğim. Yurtlarda hiyerarşik bir düzen var. Üstten gelen talimatlara asla itiraz edilmez ve sorgulama yapılmaz. Bu talimatlar onlar için bir vahiy gibidir. Hocalar zaten kendi yetiştirdikleri öğrencilerden seçildiği için hiçbir şeyi sorgulamaz ve itaat ederler. Akıllarını, kişiliklerini ve özgürlüklerini teslim edip vur deyince vuran dur deyince duran ama halen kendileri çocuk olan bu kişiler başımıza hoca olarak gelirler. Bunlar çocuk psikolojisinden hiç anlamazlar ve hiç önem de vermezler. Öyle ki yurtta hep şiddet ve gerginlik hakimdir. Namaza geç kalırsanız dayak yersiniz, ezberi yapamazsanız geç yatarsınız ya da hafta sonu eve geç gidersiniz. Yaşıtlarımız spor yapıp oyun oynarken, bizim üç gün güneş görmediğimiz zamanlar olurdu. Haliyle biz de enerjimizi atamadığımız için hareketli oluyorduk.
Yurtta etütleri ve dini dersleri kullanmadığımız halde boş vakitlerimizde hocalar bizi oyun oynarken yakalarsa dövüyordu. Bizden 50 yaşında bir insanmış gibi davranmamızı bekliyorlardı ve siz dışarıdakilerden farklısınız diyorlardı. Biz de hocalardan çok korkuyorduk. Hem enerji atamayıp hem de hocalardan dayak yememiz bizi gelişim bozukluklarına sahip, içine kapanık bizi asosyal çocuklar haline getirdi. Bütün okul sezonu boyunca altı günümüz orada geçer cumartesi akşamı oradan sevinçle çıkar ve pazar akşamı yurda ölü gibi dönerdik. Dini öğretiler tamamen şirke bulaşmış vaziyette. Rabıta diye bir şey uydurmuşlar. Üstatları Süleyman Hilmi Tunahan'ın kalbinden kendi kalplerine nur iniyor diye hayal ediyorlar. Namazlar ise rabıta ile değer kazanıyor. Sabahları bizleri erken uyandırıp namazda rabıta yapmaya zorluyorlardı. Ramazanda ise bizleri sabahlara kadar namaz kılmamız için zorlarlardı."